AMASYA EVLIYALARI
"Gelmiij nice meczub-i ilahi, nice miiijtak
Cikmiij oradan dehre, nice kamil ii u§§ak
Giiya burada oknuij idi alem-i misak
Bir feyz ii himem-i zaviyedir, dar-i Ainasya"
-Huseyin Husameddin-
Aksarayi, Malazgirt Zaferinden itibaren Niksar, Tokat, ve Sivas'i icpine alan bolgenin
Danismend'in kontrolunde oldugunu yazar. Danismend Ili adiyla Amasya'yi merkeze alan
bolgede Danismendli Devleti kurulmus olur. Sel9uklu hakimiyetine ge9ilmesiyle daha genis
smirlara kavusan bolge Danismend Vilayeti olarak tanimlanir. ilhanh idaresinde ise Rum
Vilayeti haline getirilir. Sel9uklular doneminde ana ticaret yollan uzerinde bir menzil oldugu
i9in, yakinlannda 90k sayida kervansaray in§a edilmi§ oldugu, Ilhanh hakimiyetinde ise
onemini surdurerek bir idare merkezi rolunu devam ettirdigi gorulur. Amasya I. Bayezid
zamanmda Osmanh hakimiyetine girer ve hemen ardmdan sehir, sehzade sancagi yapihr.
^elebi Mehmed ile baslayarak XV. yuzyihn sonuna kadar bir 90k Osmanh sehzadesini
barmdmr. 1413'te Sivas'i da i9ine alan Rum Beylerbeyiliginin merkezi Amasya'dir. II.
Bayezid doneminde (1481-1512), Anadolu'da ortaya 9ikan Iran kontrolundeki Alevi isyanlan,
diger hukumdarlar zamanmda da devam edecektir. Bu kansikhklar dolayisiyla Amasya yuz
yil sonra eyalet merkezinden sancak merkezine donusur.
Haci Sadgeldi Pasa, sehrin ileri gelenlerini ve alimleri meclisine davet eder, onlarla
musavere ederek memleketi yonetir, ulema ile konusmalarma onem verirdi. Gayet comert
olup seyhlere hurmet ederdi. Huseyin Husameddin'e gore, Konya'da Ulu Arif Celebi'den
feyz almis olan Amasya Mevlevihanesi seyhi Mevlana Husameddin Huseyin Celebi ve Sultan
Mesud Zaviyesi seyhi Mevlana Semseddin Ahmed Celebi yakm 9evresinde yer almakta idiler.
Onun Amasya' daki Giyasiye, Halfetiye, Torumtaiye, Atabekiye Medreselerine ilaveten bir
medrese, bir zaviye, ve bu ikisi arasinda bir cami yaptirmis oldugu goriilur. Haci Sadgeldi
Camii olarak adi vakfiyede yer alan bu yapi daha sonralan Saratjhane Camii olarak isim
degistirir. Zaviyede ikamet etmekte olan ve eserin 847 yilinda vakfiyesini tanzim eden Halveti
seyhi Sunullah Efendi, Serraclar Seyhi, Debbaglar Seyhi olarak sohret buldugundan Haci
Sadgeldi Camii adi, zamanla Sarachane Camii'ne domisiir. Bu durumun benzeri, yine Haci
Sadgeldi tarafindan insa ettirilmis olan hamamin da Alaca Hamami sekline doniismesinde
goriilur.
Bu gun, XIV. yiizyilin ucuncii 9eyreginde Amasya Emiri Sadgeldi Pasa'nin yaptirmis
oldugu kopriiden ge9ip sehrin istasyonuna dogru yolu tuttugunuzda, nihayetinde bir mescidle
karsilasirsimz. Bu pek de kuciik olmayan yapinin icersinde, oglu ile iin kazanan bir evliya
kabri vardir ki, kabrin sahibi bu zat, Seyh Hamza Hazretlerinden baskasi degildir. Onun,
diinya tarihinde bir devir a9an Osmanh hiikiimdan Fatih Sultan Mehmed'in hocasi
Aksemseddin'in babasi olusu disinda, halk arasinda anilmakta oldugu lakabini vefatindan
sonra aldigi da soylenebilir. Anlatihr ki, seyhin vefat ettigi giiniin gecesi bir kurt gelip kabrini
a9ar. Yeni mezarlan bularak oliiyii kabrinden 9ikanp par9alayan bu kurt, bolgeye musallat
olmustur. Ertesi gun kabri ziyarete gelenler, kurdun oliisii ile karsilasir. Seyh Hamza
Hazretlerinin eli de mezann disindadir. Hal sahibi bir zat sunlan soyler. "Kurt degdigi i9in
elin yikanmasi gerekir." El derhal yikanir ve kabirden i9eri 9ekildigi goriiliir. Bu inamlmaz
olaydan sonra, Seyh Hamza Hazretleri 'Kurtbogan' lakabiyla insanlann muhayyilesinde
yerini alir. Oglu Mehmed Semseddin'in istanbul'un fethi sirasinda Ebu Eyyub el Ensari'nin
kabrini bularak ordunun maneviyatim yiikselttigini, 1460'da Goyniik'te vefat ettigini, Fatih
Sultan Mehmed'in 1464'te onun adina tiirbe yaptirmis oldugunu da bu arada ilave edelim.
Aksemseddin, babasimn nasil bir Hakk asigi oldugunu, su sekilde anlatmaktadir: " Biz
oniki kardes idik. Babam bir gun, hepimizi biraraya toplayarak yiiziimiize uzun uzun bakip
hamdetti. Biz zandediyorduk ki, Cenab-i Hakk' a bizleri kendisine ihsan ettigi i9in
hamdetmektedir. Lakin babamin dervislerinden Nur-iil Hiida kendisine; "Ben senin neden
hamdettigini biliyorum", dedi. Babam "Neden?", diye sorunca "Suna hamdediyorsun ki,
Cenab-i Hakk, sana on iki evlat verdigi halde hi9birisinin muhabbeti, kalbini Cenab-i
Hakk'dan ayiramamistir." cevabim vermisti. Seyh Hamzanin kerametleri giiniimiizde de
halkin muhayyilesinde olusmaya devam etmektedir. O, tipki diger evliyalar gibi, her zaman
savaslarda askerimizin yanindadir. Kore Harbinde ve Kibns Bans Harekatinda da moral
destegi olur. Amasya'da bir Ali Amca vardir ki, anlattiklarina inanmaniz i9in sizi hi9
zorlamaz. Gozlerini iri iri a9arak; "Bak hoca", der. "ister inan, ister inanma. Kibns
Savasi'ndan sonra buraya gelip bana Kurtbogan'i sordular. Savasta en iyilerdenmis. Attigini
vurur, hep en onde savasirmis. Namazim da hi9 ka9irmazmi§. Bans olunca kendisiyle
bulusmak isteyen arkadasina, "Amasya'da kime sorsan beni bilir, sana yerimi gosterir. Ben
Kurtbogan' 1 anyorum dc.yeter", demis. O da kalkip savastan sonra Amasya'ya gelmis.
Burayi tarif etmi§ler. Adam turbeye bakti bakti,aglaya aglaya iki rekat namaz kilip dualar
okudu gitti. Ustelik ben bu mubaregin Kore savasindan sonra da ziyaretine gelen cephe
arkadaslan oldugunu da buyuklerimden dinlemistim." Diye Have eder.
Anadolu'nun pek 90k yerindeki ttirbelerle ilgili anlatilan bir anekdot, Kurtbogan
Evliyasi ttirbesi i9in de anlatihr. Osmanh Imparatorlugunun son donemlerinde, Amasya'ya bir
tren yolu yapilmaya karar verilir. Cahsmalar baslar. Bu is i9in Alman miihendis ve is9iler
gorevlendirilir. Tren yolunun yapilacagi giizergahta Kurtbogan Ttirbesi de bulunmaktadir.
Turbeye kadar buttin mezarlar, evler yikilarak yol 9ahsmasina devam edilir. Sira Kurtbogan
Turbesine gelince ilk kazma vurusta, buttin 9ahsanlar; o isten sorumlu olan herkes perisan
olur. Kiminin agzi 9arpihr, kiminin cesedi metrelerce oteye firlatilir. Bunu goren yetkililer,
yikimi durdurmak zorunda kahrlar.
Bir diger anekdot da soyledir. Mahalle sakinlerinden bir kadin, bir gece uykusundan
zikir sesleriyle uyanir. Kalkip etrafina bakinir. Seslerin ttirbeden geldigini anlar. Tiirbenin
lsigi da yanmaktadir. Yaninda cami oldugu i9in insanlann ibadet ettiklerini dusunur. Fakat bu
durum boyle yedi gun devam eder. Cami imamina, ozel bir sey olup olmadigi sorulur. Imam
anahtann kendisinde oldugunu, oraya kimsenin giremeyecegini, bir sey olsa mutlaka
haberinin olacagini soyler. Bu sesler on bes gun kesilir. Aym sesler tekrar duyulunca, bu defa
kadin dayanamaz, sabaha kadar ttirbeyi izler ve sabahin ilk lsiklanyla ttirbeden on on bes
kadar yesil ctibbeli, beyaz sankli adamlann 9iktigim gortir.
§eyh Hamza'nin hayatimn son yillanni ge9irmis oldugu Amasya'da, muhtemelen
karsilasmis oldugu farkli mesrebe sahip seyhlerden biri de Mehmed Cui'dir. Anadolu'da
birligin yeniden saglanmaya 9ahsildigi XV. yuzyilin basindaki o kansik donemin hemen
ardindan, Amasya'da imar faaliyetlerinin hiz kazanacagi gortilecektir. §ehrin bugtin dahi
ziyaret edilen onemli tarihi mekanlanndan olan Gumtislti Camii, Cilehane Camii gibi yapilar
insa edilirken de sosyal ihtiya9lar goz ontinde tutulur. §uphesiz bu gelenek sonuna kadar
devam edecek, eserler daima ktilliye teskil edecek sekilde insa edileceklerdir. Mevlevi
tarikatimn itibarh seyhi Cemaleddin Mehmed Cui'nin 1414 yilinda sehir merkezinden
aynlarak kendi adiyla anilan koye 9ekildigini, orada bir Mevlevihane, tekke, mektep ve 9esme
yaptirdigini, koytin arazilerini yapilar toplulugunun bekasi i9in vakfettigini ogreniyoruz.
Bugtinkti Burmali Minare Camii, Gumtislti Camii ve o gtinlerde hentiz insa edilmis olan
Sara9hane Camii, 9evrelerindeki kendilerini tamamlayan Mevlevihane, medrese, tekke ve
imaret gibi yapilarla Amasya'da dini hayatin yasandigi toplu mekanlardan biri oluyordu
herhalde. Muhtemelen hayatin oltimle i9 i9e oldugu bir anlayisla bu camilerin arasinda kalan
boslukta, bir de kabristan bulunmaktaydi. Gumuslii Camii ve tekkesini yaptirmis olan Gumiis
kasabasinin ileri gelenlerinden Gumusliizadelere mensup bir gen9 bu manevi havayi tenefflis
ederek yetisir, ve sehrin muftiisu olarak hizmet vermeye baslar. Fakat Anadolu'da Timur
Istilasi sebebiyle kansik bir doneme girilmistir. Sivas'in teslim olmasina ragmen halkinin
kanh bir sekilde kili9tan gecirilmesi, zihinlerde Timur'un zalim kisiligi hakkinda
silinemeyecek izler birakir. Halkin korkusu bosuna degildir. Sivas'tan ka9ip gelenlerle
Amasya, adeta mahsere doner. Bu sirada Amasya valisi Yakut Pasa'dir. Kara Devlet Sah, on
iki bin suvarisiyle Hakala'ya inmis, Suluova'yi tutmustur. Menkibe, Muftu Gumusliizade
Ilyas'i Aksak Timur ile i§te tarn bu noktada karsi karsiya getirir. Onemli bir askeri kuvvet ile
Amasya'ya gelen Numaneddin ul Cebbar el Mutezili adinda faziletli bir zatin baskanhgindaki
heyet, Amasya ulemasim imtihana davet eder. Akli ve nakli ilimlerden on tane zor soru
soracaktir. Iyi cevap verildigi takdirde Amasya halki zulum gormeyecek, aksi takdirde Sivas
gibi Teymurlenk'in ordusu tarafindan urulacak, kilm9tan ge9irilecektir. Siicaeddin ilyas
Amasya'daki ilim heyetini toplar ve bu davete icabet eder. Sorulan sorulara tereddutsuz, gayet
ikna edici cevaplar verir. Timur'un heyeti bu durum karsisinda hayrete diiser ve Amasya ve
halk boylece buyiik bir felaketten kurtanlmis olur.
Timur, Siicaeddin Ilyas' in ilmi derecesini takdir eder ve sehzadesi Kara Mehmet'e bir
fermanla birlikte onu ve yegeni Mevlana §emseddin Ahmed 'i §irvan'a gonderir(1402).
Amasya'da bosalan muftiiluk makamina da Ilyas'in oglu Gumusliizade Celaleddin
Abdurrahman Celebi getirilir. §irvan'da bir miiddet tedris ile mesgul olmakla birlikte
Sadreddin Hayayi'nin meclislerine de katilan §ticaeddin Ilyas, burada ahz-i tarikat eyler.
Velilerin hayat hikayelerini anlatan eserlerde onun tasavvuf alamndaki kudretinden ovguyle
bahsedilir. Vaktiyle bir riisum ulemasi olmaktan mana alemlerinin sirlanna vakif bir Hakk
asigi olma yoluna ge9isi, aslinda hi9 de kolay olmamistir. Arif-i billah Sadreddin Hayayi'nin
sohbetiyle serellendigi ve onun yaninda kirk gun halvette kaldigi siralarda, nefsin istedigi
seyleri yapmamamn ve nefsin istemediklerini yerine getirmenin zorluklanni yasar. Hocasimn
iimmi olusu, miiridin teslimiyetini adeta imkansiz kilar. Yalniz basina yuriimenin miimkiin
olmadigini da dusunerek, aym zamanda alim bir zat olan Zeynuddin Hafi'ye gitmeye karar
verir. Fakat riiyasinda alemlerin efendisini goriir. Peygamber efendimiz ona soyle buyurur.
"Ey Ilyas!. .Kalbinden baska sevgileri 9ikar. Su anda zamanin en hayirlisi Sadreddin
Hayayi'dir. Hizmetine kos." Uyanir ve yaptigi hatayi kabul eder. Tovbe edip Sadreddin
Hazretlerinin huzuruna kosar. Keramet ehli mursidin talebelerine, "Pir Ilyas geliyor, onu
karsilayin", dedigi anlatihr. Oniinde diz 9oken miiridine de, "Peygamber efendimizin yol
gostermesi nimetine herkes nail olamaz", diye buyurarak gordiigii riiyayi bildigini isaret eder.
Bundan sonra Pir Ilyas'in seyhinin hizmetinde kalip miicahede ve riyazetle mesgul oldugu
anlasilryor.
Timur'un vefatindan (1405) bir muddet sonra yegeniyle birlikte Sirvan'dan Amasya'ya
donen Pir Siicaeddin Ilyas'in, burada artik Taciyye adiyla meshur olan Yakut Pasa'nin insa
ettirmis oldugu Gumiislu Camii'nin yanindaki Gumusluoglu Dergahi'nda talebe yetistirmek,
peygamber efendimizin ahlakini anlatmak ve yaymakla Halveti tarikatinin nesrine 9ahstigi
goriilur. Yasayisiyla etrafindakilere ornek olur. Kendisine sorulan, "evliyanin alametleri
nelerdir?", sorusuna su karsihgi verir. "Soz soylemek icap etse, nasihat veren olur. Evliya o
kisidir ki, bos islerle mesgul olmaz. Ve yine, Kur'an-i Kerim okudugunda, dinleyenlerin
kalplerinin yumusadigi kimsedir."
Pir Ilyas'in Amasya'da uzun seneler hizmet verdigi anlasihyor. Vefatindan sonra
gostermis oldugu keramet oldukca anlamlidir. Kendi bagindaki evin sofasinda gasledilirken,
sofanin bir agaci kinlir. Uzerlerine diiserken, Pir Ilyas Hazretleri dogrulup, bir eliyle agaci
tutar ve kaldinr. Sonra tekrar yerine uzanir. Cenaze basinda bulunanlar, bu hal karsisinda
hayret icinde kalarak kendilerinden ge9erler.
Pir Ilyas'in Yakup Pasa Tekkesi'nin hemen uzerinde medfun bulundugu kabristana
1482 yilinda II. Bayezid tarafindan insa ettirilmis olan tiirbesi, enine dikdortgen planh olup
insa kitabesi giris kapisi uzerinde yer alir.
"Yakin ve fena makam sahiplerinin onderi, ulu seyhlerin kutbu, Gumusluoglu diye
bilinen Seyh Siicaeddin Pir ilyas icin bu tiirbe imar edildi. Allah onun aziz ruhundan bizi
faydalandirsin. Bu bina 887 yilinda yaptinldi." Merzifon'un Kara Magara adh koyun geliri
de bu tiirbeye mesruta olarak vakfedilmistir.
Bu arada Amasyali saire Mihri Hanim'in, pirin torunu oldugunu not edelim.
Evliya Celebi, Amasya'ya geldiginde seyhin kabrini ziyareti vesilesiyle sunlan yazar.
'Yiizlerce basi ve ayagi a9ik asiklan vardir. Vakiflan 90k oldugundan gelip ge9ene nimeti
boldur. Hakire ziyareti muyesser oldugu vakit, ruhlan i9in bir hatm-i serif okumaya basladim.
Mezannin duvannda bir kagida su beyitler yazihydi.
' Ali kulunu eyleme bigane(ye) kiyas
Hizir ol ona her vartada ya Hizir ilyas
Dergahina mensubdur ol beynennas
Sal devlet bunyadina avnii ile esas"
Sehirde bir zamanlar fakirlere ve yolculara yemek saglayan imaretler arasinda Pir ilyas
Dede imareti'nin adi da yer alir.
O donemde yonetimde bulunan pasalann imar faaliyetleriyle sehrin gelismesine hizmet
ettikleri goriiluyor. Yakup Pasa'nin 1413 yilinda vakfiyesini diizenlemis oldugu kendi adiyla
anilan kiilliyesi, turuniin gunumiize kalabilmis ender orneklerinden biridir. Ihanete ugrayarak
1421 'de Edirne'de katledilen veziriazam Bayezid Pasa'nin 1414 yilinda Yesihrmak kiyisinda
yaptirmis oldugu eseri, Osmanh devri Turk mimarisinin ilk devrinde insa edilmis sanat degeri
yuksek, iddiali bir yapidir. Y6rgu9 Pasa'nin bu defa sehrin diger ucu sayilabilecek bir yerde;
Gokmedrese'nin karsisinda 1428 yilinda banisi oldugu kendi adiyla anilan eseri, hep o
donemden gunumiize gelen yapilardandir. Devletin birligi saglanmistir, fakat sosyal duzenin
devami i9in siirekli 9aba gosterilmesi gerekmektedir. Donemin asayis durumu goz oniinde
bulundurularak insa edilmis olan Y6rgu9 Pasa Camii (esasen kulliye) ile Bayezid Pasa
Camii'nin ortak ozelliklere sahip oldugu goruliir. Suheyl Unver'in, 'Anadolu'da Sel9uklu
Devleti, Beylikleri Resmi Daireleri ve Toplanti Yerlerine Dair' baslikh makalesinde
belirtildigi uzere, minareleri yoktur ve ayni zamanda birer devlet dairesi olarak
tasarlanmislardir. Namaz vakitlerinde ibadete tahsis edilen bu yapilar diger zamanlarda devlet
islerinin yurutuldugii mekanlardir. Esasen camilerin ibadet mekani olmalan disinda farkli
fonksiyonlara sahip olduklan da bilinir.
O gunlerin soz sahibi isimlerinden Amasyah Yar Ali, faziletli ve yuksek seviyeli bir zat
tir. Babasi Zeyneddin Siyavus Sivas'in Divrigi ikpesinden ise de, daha sonra Amasya'ya hicret
etmistir. Risaletle Kadi Burhaneddin'e gonderilen seyh, onun yaninda kalir. §ehzade Bayezid
Amasya'da huzur ve sukunu saglayinca, Kadi Burhaneddin'in yanina iltica edenlerden geri
donenler arasinda o da vardir. Ayni zamanda bir sair olan seyh, Bayezid'e Fars9a bir kaside
sunarak ihsana nail olur. §ehzade Amasya'da bulundugu muddet9e, 'Ebu Ishak Kazeruni'
lakabiyla meshur Mevlana §eyh §emseddin Miieyyed ^elebi'ye ve damadi olan §eyh Yar Ali
^elebi'ye ilgi gosterir. Yakut Pasa insa ettirdigi zaviye, imaret ve mektebin vakfiyesini 1411
senesinin baslannda tanzim ettirerek §eyh Yar Ali'yi zaviyenin basina getirir. Yesihrmak
kenannda yer alan bu kargir tekkenin mescidi, seyh odasi, misafirhanesi bulunmaktadir. XIX.
yuzyilin U9iincu 9eyregine kadar fonksiyonda bulunan yapi terk edilince, Ibtidai Mektebi
haline donustiirulur.
§eyh Yar Ali'nin yazmis oldugu "Kitabu'l-Mekasidii'n-Naciye fi'1-Mebde-i ve'1-Meas-i
ve'1-Mead" adindaki degerli eseri onun irfan ve kemalinin sahididir. Bu eser, daha sonralan
§eyh Abdulmecid Sivasi Hazretleri tarafindan terciime ve serh edilmistir. Tasavvuf ilmine
dair meshur "Lemeat-i Iraki"yi Fars9a olarak "Lemehat"' adiyla serh etmistir. Bu eserin bir
nushasi Ayasofya Kutuphanesi'nde bulunmaktadir. Yar Ali Hazretleri 1409 yilinda Amasya'da
Hakk'in rahmetine kavusur. Yakut Pasa Zaviyesinin basina seyhin oglu Miieyyed Celebi
ge9er.
Amasya Tarihi yazan Huseyin Hiisameddin, Sadgeldiler siilalesinden Divitdarh
(Divitdar Ahmet Pasa'nin soyu) ve Burakh adlanyla bilinen iki biiytik kol ciktigini ve
bunlann degisik unvanlar altinda varhklanni 19. yiizyila kadar koruduklanni kaydetmekte ve
Amasya'nin Oz Nahiyesi'nin (Ezinepazan) Seyh Sadi koyunde yasamis "biiytik velilerden
Seyh Sadf'den sozetmektedir. Amasya'nin Oz Nahiyesi'nde genellikle Bayindirh,
Ak9akoyunlu (Akkoyunlu), Esenli ve Karakecili gibi "Ozbeoz Turkmen asiretleri"
bulundugunu yazan Huseyin Htisameddin, Karakeciogullan'ndan Muslihuddin Musa Bey'in
bu veli icin 1409 yilinda bu koytin eteklerinde bir tekke ve ttirbe yaptirdigini ilave eder. Haci
Bayram Veli'nin hocasi oldugu ileri suriilen Seyh Sadi'nin ttirbesi, bugtin bir adak yeri olarak
ziyaret edilebilmektedir. Etrafi agaclarla 9evrili yesillik bir alan i9ersinde yar alan ttirbeye her
yerden ziyaret9i gelmektedir. 1393 yilinda Yildinm Beyazit'in Amasya'yi fethettigi yillarda
Seyh Sadi'nin iinii bir Islam alimi olarak her tarafa yayilmistir. Yildinm Beyazit, oglu
Mehmet Celebi'yi buraya tayin eder. Mehmet Celebi ile yakin iliskileri oldugu bilinen Seyh
Sadi, ilim ve irfamyla onu etkiler. Yetismesinde biiytik katkilan olur. Omrtintin son yillannda
bugtin tiirbesinin bulundugu yere gelerek tanmla ugrasmistir. Vefatindan sonra tekkenin
basina oglu Abdulmennan ^elebi ge9er. Seyh Sadi hakkinda anlatilan menkibe, onun binlerce
askeri, bir kazan bulgur pilavi ve atlanni da bir mendil dolusu arpa ile doyurduguna dairdir.
Pir Sticaeddin Ilyas'in halifesi Seyh Zekeriyya'nm mtiridi de gun gelir seyh olur. Halk
arasinda Igneci Baba ismiyle meshur olan Ignecizade Seyh Safiytiddin Mahmud Halveti'nin
bir yangin sonrasi yenilenen ttirbesi, Amasya'nin Kocacik Mahalllesindeki 9arsi i9inde yer
almaktadir. Vaktiyle ttirbenin yamndaki konak, seyhin torunu Ayse Hatun tarafindan
Amasya kadilannin ikametine aynlmis. 1893'teki yangin sonucunda Amasya Maarif
Komisyonu bu genis ve kiymetli arsayi zabt etmis, yerine onemli gelir saglayan binalar
yaptirmis. Neticede, ttirbeye ait tek dtikkan bile kalmamis. Fakat halk arasinda, bu
komisyonun baskan ve tiyelerinin ugradigi talihsizlikler, 'vakif malinin golgesinden bile
ge9memeyi' tavsiye eden ortak hafiza 9er9evesinde, vakif eserlere yapilan mtidahaleye
baglamr.
Seyh Safiytiddin Mahmut'un, hal ve hareketlerindeki sadeligi ile taninan ve 9obanhk
ile ge9imini saglayan bir kardesi vardir. Zamanla Amasya'nin bir mahallesi haline gelmis olan
Karasenir Koytine yerlesen Ser^oban, bir gtin ayakkabicilik yapan agabeyi Igneci Baba'yi
ziyarete gelir. Beraberinde de koyunlanndan sagdigi stitti, bir mendile 9ikilayip hediye olarak
getirmistir. Amaci, bu suttin mendilden sizmadigini gostermektir. Ser9oban mendilini
kunduraci dukkanimn duvanndaki bir 9iviye asar. Bu sirada Igneci Baba diikkaninda bir
bayanin ayak 6k;usunu almaktadir. Ser9oban, bayanin topuklanni gorererek, "ne kadar da
guzel", diye akhndan ge9irdiginde, 9iviye asilan mendilden siit yavas yavas damlamaya
baslar. Igneci Baba, kardesinin niyetinde bozulmalar oldugunu sezer ama, M9 birsey belli
etmez. Bayan ayak o^usunii verip dukkandan aynlinca, Ignecibaba, kardesi Ser9oban'a,
"Keramet dag basinda ermekte degil, keramet burada, 9ikindaki sutti damlatmamakta", der.
Bu menkibenin benzerleri, Merzifon'da medfun bulunan Piri Baba ile kardesi Coban
Baba ve Kastamonu'da Seyh Saban-i Veli ile kardesi oldugu kabul edilen Benli Sultan
hakkinda da anlatihr. Zekiye Cagimlar, 'Kastamonu Halk Kulturii i9inde Yatir-Ziyaret Inanci
ve Bu Inan9 Cer9evesinde Seyh Saban-i Veli Etrafinda Olusturulan Efsaneler' adh
9ahsmasinda, ele almdigi sekliyle, Benli Sultan mendiline siit yerine kar koyarak kardesi
Seyh Saban-i Veli'yi ziyarete gelir.
Ser9oban, bir gun dagda suriilerini otlatirken ka9an bir oglagi yakalamak ister.
Ser9oban kovalar, oglak ka9ar. Iyice yorulan Ser9oban, "Seni yakaladigimda kesecegim", der.
Sonunda yakaladigi oglagi sozunti yerine getirmek i9in tarn kesmek uzere iken, onun mahzun
ve etkileyici bakislan ile karsilasir ve duygulanir. " Beni de 90k yordun mubarek ", der ve
yakaladigi oglagi serbest birakir.
Ser9oban, bu yontiyle de Amasya'dan 90k da uzakta olmayan Corum-Osmancik'taki
Koyun Baba menkibesini hatirlatmaktadir. Fiigen liter, 'Osmanh Ulasim Aginda Irmak
Kenan Bir Yerlesme : Osmancik' baslikh 9ahsmasinda sunlan kaleme alir. "Baba Hazretleri
Osmancik'ta Adatepe eteklerinde koyun giidermis. Bir gun siiriiden bir koyun ka9ar. Baba
Hazretleri de pesinden kosar, fakat bir tiirlii tutamaz. Koyun onde, Baba pesinde Adatepeyi
dokuz defa dolasirlar. Sonunda ikisinin de kuweti tiikenir, yorgun diiserler. Baba, "Ya
mubarek! Ben yoruldum amma beni de Eyup Aleyhisselam sabnna nail ettin", diyerek
koyunu kucaklayip gozlerinden oper."
Ser9oban'in hakkinda anlatilan menkibelerden biri de soyledir. Koyunlanni otlatirken,
hi9 kimsenin bagina, bah9esine girmemesi konusunda olduk9a titiz davramrmis. Kendisine ait
olan arazinin disindan koyunlar bir par9a ot yese, U9 gun hi9bir koyunun sutunii i9mez,
koyliiye dagitirmis. Bundan dolayi koyluler kendisine bas 9oban anlaminda 'Ser9oban'
derlermis. Adinin kaynagi ile ilgili bir baska menkibe, sefere giden askerlere yiyecek
vermesiyle ilgilidir. Kumandan, "evladim", der. Burada binleri asan askerim var. Senin
kendin i9in getirdigin azik bunlara yeter mi?" Ser9oban'in israrina dayanamayip sonunda,
"madem bu kadar istiyorsun, tamam ser 9oban", diye izin verir. Onun azicik olan yiyecegi,
biittin askerlerin karnini doyurur, yine de bitmez. Ve kumandanin "ser (joban" sozii, o giinden
sonra "Sertjoban" lakabini almasina sebep olur.
Sertjoban oldugiinde, siiriideki hayvanlann her biri agaca doniisiir ve bir orman olusur.
Mezannin bulundugu mevki kendi adi ile anilir ve adak ve mesire yeri olarak ziyaret edilir.
Yore insani oradaki agaclan kesmenin kendilerine kotiiluk getirecegine inanir.
Menkibevi kisiliginin disinda, Ser9oban'in, kardesi kabul edilen Igneci Baba'dan
yaklasik 150 yil once yasamis ilim erbabi bir zat oldugu da anlatihr. Ogrenimini Tebriz'de
Hz. Huseyin soyundan gelen Seyh Taceddin vasitasiyla tamamlayan Ibrahim, 9ikmis oldugu
yolculugun sonunda, gun gelir Amasya'ya yerlesir. Burada hocalik yaparak halk ve devlet
adamlan nezdinde itibar goriir. Fakat bir ara Anadolu Mogol valisinin goziinden diiserek
Karasenir Koyu civanna 9ekilir, burada 9obanhkla ge9imini saglar. Gazan Han doneminde
tekrar eski itibanna kavusur. Tiirbesi 1878'de Karasenirli Hasan Pasa tarafindan yaptinhrsa
da, zamanin tahribatina binaen, 2001'de Amasya Belediyesi tarafindan 9evre duzenlemesi ile
birlikte yenilenir.
Bolge sakinleri arasinda bu gun Haci Dede olarak bilinen Amasya velilerinden
Sadreddin Muhammed Horasani'nin, yorenin meshur alimlerinden Seyyid Ibrahim
Hazretlerinin babasi oldugu kabul edilir. 1413 yilinda Horasan'dan gelerek Amasya'ya
yerlestigi anlatilan Sadreddin Muhammed Efendi'nin 1414 yilinda Bedreddin Mahmut Celebi
Tekkesi'ne seyh oldugu ileri suriilur. 1404 yilinda Amasya Kadisi el Hac Bedreddin Mahmud
tarafindan imaret ile birlikte insa edilip vakiflan duzenlenen Bedreddin Mahmud Celebi
Tekkesi'nin Karatay Mahallesinde bulundugunu burada not edelim. Amasya' da 'Horasani
Baba' lakabiyla iinlenen Sadreddin Muhammed, aym zamanda Sultan II. Murad'in oglu
Sehzade Alaeddin Bey'in de seyhidir. Sehzade'nin 1442'de olduriilmesiyle oglu Ibrahim ile
birlikte Yenice koyune 9ekilir. Burada bir zaviye insa ettirip ogrenci yetistirmeye baslar.
Yenice koyundeki tiirbesinin yaninda yer alan zaviyesinden guniimiize hi9 bir iz kalmamistir.
Belde belediyesi tarafindan 2005 'te tiirbenin 9evre duzenlemesi yapilmis olup ziyaretlere
a9iktir.
Amasya' da Ceribasi (Sanbas) Mahallesi sininndaki Halkali Sokakta bir teras usttinde
yer alan tiirbenin, Sadgeldi Pasanin torunlanndan 1475 yilinda vefat eden Serasker Burak
Beyin kizi Sara (Sahruz) Hatun'a ait oldugu kabul edilir. Burak Bey Sultan Mehmed'in
Amasya valiligi esnasinda serasker olmustur. Ali Kilci, 'Erken Osmanh Baldaken Tiirbeleri'
baslikh 9ahsmasinda, sadece giiney tarafi duvarla ortiilii olan yapinin baldaken tarzi tiirbelere
girdigini belirtir. Ayaklar, konsollara oturan sivri kemerlerle birlestirilmis, iizeri bir kubbe ile
ortulmustiir. Genis bir kare kasnaga oturan bu kubbe beton mozaik kaphdir. Kubbeye i9te
tromplarla ge9ilmistir. I^nde bulunan yere gomulii tek par9adan olusan mermer sandukanin
iizeri yazilidir. Mezann bas ve ayak taslannda da yazilar vardir. Kenarlan dort metreye
yaklasan kare planli yapinin orta yerinde bulunan sandukanin kuzeyinde dikdortgen seklinde
siyaha yakin bir tas iizerinde bulunan halkalar sebebiyle burasi Halkali Evliya diye meshur
olmustur. Halk arasinda Halkali Dede olarak da taninan ttirbede sandukanin altindaki
mahzende bulunan tabuttaki naasin bozulmamis olup hafif9e sararmis oldugundan soz edilir.
Halk arasinda yuriimeyen 90cuklann ayaklannin 119 hafta cumartesi gunleri taslar iizerindeki
halkalara ge9irilmesi durumunda Allah' in izniyle yuriiyecekleri inanci hakimdir.
Anne tarafindan Hz. Ebubekir, baba tarafindan Hz. Omer soyundan geldigi rivayet
edilen Habib Karamani'nin ailesi ve hayatinin ilk donemleri hakkinda pek bir bilgi yoktur.
Kamil Sahin'in Islam Ansiklopedisi i9in hazirlamis oldugu Habib Karamani maddesinden
ogrendigimize gore, s
eyahatlerinden biri esnasinda kendisiyle Konya'da tamsmis olan Lamii Celebi'nin, "Seyyid
Yahya Hazretlerine vardikta akaid serhi okurmus" seklindeki ifadesinden, zahir ilimleri tahsil
etmekte oldugu anlasihyor. O siralarda daha 90k ilim tahsil etmek ve manevi feyz alabilmek
i9in, memleketinden aynlarak Halvetiyye tarikatinin pir-i sanisi Seyyid Yahya Sirvani'ye
intisab etmek uzere Iran' a gider. Sirvan'da Seyyid 'in dervisleriyle karsilastiginda, onlara,
"seyhiniz bana bir gunde mevlami gosterebilir mi?" diye sorunca, muridlerin onde
gelenlerinden Haci Hamza ofkelenerek, "bunda suphen mi var?" der ve okkali bir tokat atar.
Yere duserek kendinden ge9en Karamani'den haberdar olan seyh, onu yanina 9agirtip,
"dervisler gayretli olur, onlann kusuruna bakma ve sakin huzursuz da olma", diyerek teselli
eder ve gonul alir. Sonra da, "su pencerenin yanina git ve otur. Orada gorduklerini bize anlat."
diye buyurur. Seyhin isaret ettigi yere vannca Karamani, sir kapilannin a9ildigim ve hakikat
aleminin gozlerinin oniine birer birer serildigini fark eder. Mana aleminin buttin giizellikleri
ortadadir ve o andan itibaren Habib Karamani, bambaska bir insan oluvermistir. Kalbinde
dunya sevgisine dair bir sey kalmamistir. Yiiksek marifetlere ulasir, dergaha geldiginde
kalbinden ge9enlere kavusmustur. Benlikten ge9tigini, buttin benligini seyhinin kapladigini
anlar ve dili 96zuliir. "O geldi, biz gittik."
On iki yil seyhine hizmet ettikten sonra izin alarak Anadolu'ya doner. Artik onun
surekli seyahat ettigi goriilur. Bir sure Ankara' da ikamet ederek Haci Bayram Veli
Hazretlerinin kabrini sik sik ziyaret eder ve oyle anlasilmaktadir ki, bu nurlu mekanda her
zaman kesbedilecek kemalat, alinacak feyizler vardir. Onun Aksemseddin ile sohbetleri 1450-
10
55 yillan arasinda olmahdir. Aydin, Sivas, Kayseri, Konya, Karaman gibi sehirleri dolasir, ve
bu arada U9 defa Hacc'a gider.
Kayseri'de Aksemseddin'in halifesi Ibrahim Tennuri ve Naksibendi seyhlerinden Emir
Efendi ile Mekke'de ise Zeyni seyhlerinden Abdtilmuti Efendi ile sohbet etme imkani bulur.
Bu btiytikler sayesinde nice feyzlere kavusur ve her birinden pek 90k istifade eder.
Habib Karamani, Iskilip'te Ebussuud Efendi'nin kizkardesi olup Seyh Yavsi
Efendi'nin kizi olan Rukiye Hatun ile evlenir. Bu arada iskilip'te cami, medrese, zaviye ve
ktittiphane gibi bir 90k vakif kurmustur. Bunlann basinda 1476 yilinda yaptinp vakfettigi
Tabakhane Mahallesinde bulunan Seyh Habib Camii gelmektedir. Vakfiyesi Vakiflar Genel
Mudurltigti Arsivi'nde bulunan ve 370 m2.1ik bir alani kaplayan caminin onundeki medrese
binalan 1925 'ten sonra yiktinlmistir. Caminin yaninda kuttiphane ve zaviye ile birlikte insa
edilen medresenin 1900 yilinda altmis yedi talebesi bulundugu bilinmektedir.
Ancak kayinpederiyle aralannda onemli bir anlasmazlik 9ikinca iskilip'ten aynlip
Amasya'ya gider. Seyh Yavsi'nin vakfini "evladiyelik" olarak kurdugu, Habib Karamani'nin
ise, "erbabiye" olarak kurmasim istemesi ytiztinden aralannin a9ildigi rivayet edilir. Habib
Karamani iskilip'ten aynldiktan sonra geldigi Amasya'da bir zaviye kurarak ibadet ve ilimle
mesgul olur ve 1496 (H.902) senesinde Amasya'da vefat eder. Mehmed Pasa Camiinin bati
tarafinda Nezir Mehmed Pasa ile oglunun kabirleri arasina defnedilir.
Sultan ikinci Bayezid Hanin sehzadesi Sehinsah Bey'in nisancisi soyle anlatir:
Seyh ile beraber aksam namazim kiliyorduk. Bir akrep, secde yerinden ge9ip, safin bir
tarafina gitti. Ne oldugunu bilemedigimden akhm karmakansik oldu. Namazda huzurum
ka9ti. Namazdan sonra yemek getirdiler. Fakat akrep sanki kafamin i9ini sokuyordu. Hep onu
dusunuyordum. Bir turlu yemegi yiyemiyordum. Gonltimden ge9irdigim bu dusunceyi Allahti
teala, Seyh'in kalbine ilham edince, bana; "O zavalli akrep bizim yammiza geldi. Peygamber
efendimizin; "iki karayi (yilan ve akrebi) gorduguntizde olduruntiz!" hadis-i serifine
uyarak, onu namazda iken oldurduk. Gonlumizu mesgul etmesin!" dedi. (Namazda yilani ve
akrebi oldtirmek namazi bozmaz.) Boylece zihnimdeki endise ortadan kalkmis oldu. Benim
adetlerimden oldugu i9in, gonltimden ge9irerek; 'Eger yemek helal ise Bismillah", diyerek
yemege basladim. Bunun tizerine Seyh Habib; "Helaldir, stiphen olmasin!" dedi.
Ttirbenin disindaki ilk mezar Mehmet Pasa'nin babasi Hizir Pasa'ya, ikinci mezar
Mehmet Pasa'ya, U9tincusti Habib Karamani'ye, bu durumda dordtincti mezar da Mehmet
Pasa'nin ogluna aittir. Mezar sahidesi, 1888 yilinda Mehmet Pasa Vakfi mutevellisi Mehmed
Bey tarafindan diger sahidelerle birlikte yenilenmistir. Mehmed Pasa Sultan II.Bayezid'in
veziri olup sehzade Ahmed 'in lalasidir. Son zamanma kadar Sehzade Ahmed 'in hizmetinde
bulunan Mehmet Pasa'nin iki yil kadar veziriazamhkta kaldigi bilinmektedir.
11
Ayni yillarda yasamis bir Hakk asigi daha vardir. Pir Hiisameddin isminde tasavvuf ehli
bir zatin oglu olan Abdurrahman £elebi, siirlerinde babasinm adma izafeten Hiisami
mahlasini kullanan bir sair-mutasavviftir. Amasya'da Sara9hane Camii bitisiginde medfun
bulunan Seyh Zekeriyya Hazretlerinden feyzini tamamlar ve onun halifesi olur. Dost canlisi
bir zat olan Celebi, ayni zamanda essiz bir riiya yorumcusudur. Onun sema yaparak
zikretmeyi sevdigi anlatihr. Gumusluoglu siilalesine mensup ve Pir Ilyas Hazretlerinin yakin
akrabasi oldugu i9in 'Pirzade' lakabi ile de anilan seyh 1498 yilinda vefat eder. Ankara
Beylerbeyi Yazarhoglu Yakup Pasa tarafindan Begler Sarayi civannda yaptinp emlakini bu
hayratina vakfettigi tekkesi i9inde yer alan turbeye defnolunur. Halk arasinda bu zata "Asagi
Pirler Evliyasi" da denir.
XVI. yuzyilda yasamis buyiik tefsir ve hadis alimi olarak kabul edilen Bahsi Halife'nin
Akbilek adh bir Turkmen oymagindan geldigi ileri suriilur. Onun, Amasya'nin Tasova
il9esine bagh bugiin Ulukoy diye bilinen Sonusa'dan oldugu kabul edilir. Kunyesi 'Dede
Bahsi bin Ibrahim' seklinde kaydedilen Halife, tahsilini tamamlamak i9in Misir'a gider.
Orada Imam Suyuti, Seyhii-1 Islam zekeriyya el-Ensari, Semsiiddin Muhammed es-Sehavi
gibi alimlerin derslerine devam ettikten sonra Amasya'ya doner.
Fatih Sultan Mehmed, II. Beyazid, ve Yavuz Sultan Selim donemlerini idrak eden
Bahsi Halife'nin ilmi kudretine sahit olarak onun, ' Mufti 's-Sakaleyn (insanlann ve cinlerin
muftusu) Ibn Kemal'in ustadi oldugu soylenir. Bir 90k tefsirin hafizasinda oldugu ovguyle
bahsedilmekte ve diger ilimlerde ise mustesna bir kudrete sahip oldugu tabakat kitaplannda
anlatilmaktadir.
Omrunti ilim ogrenmek ve ogretmekle ge9iren Bahsi Halife Hazretleri 90k az yemek
yer, dunyaya ragbet etmez, sade bir hayat yasar. Buttin vaktini, ilim ogrenmek isteyen
talebelere vermekten ka9inmaz. Bazi ayetlerin faziletlerine dair a9iklamalarda bulunurken,
"Levh-i Mahfuz'da boyle gordtim", der. Kesiflerinde hata yapmayan Bahsi Halife, Peygamber
Efendimizle sik sik riiyada sohbet eder. Muskullerini ona arz eden Halifenin 96zumleri
boylece elde ettigi soylenir.
Zuhd ve takva sahibi oldugu, dunyaya duskun olmayip haramlardan sakindigi, dini
ilimleri iyi bildigi, devamli nafile namazi kilip oru9 tuttugu, kanaat sahibi olup, az bir
dunyahkla idare ettigi anlatihr. Bir gun camide vaazinda abdest almanin faziletlerinden
bahsederken, ahnan abdest suyu ile gunahlann dokuldugunti anlatir. Cemaat arasinda
bulunanlardan birinin kalbine, 'bu nasil olur', diye bir dusunce gelir. O zaman, sanki bu
dusunceye cevaben, Bahsi Halife kollanni sigayarak dirseklerine kadar havaya kaldinr ve,
12
"boyle olur", der. Cemaat, Bahsi Halife'nin kollanndan nur fiskirdigini goriir. Ona bu yiizden
Akbilek lakabi verilmis oldugu rivayet edilir.
Amasya'nin onemli adak yerlerinden biri olarak goriilen ttirbesi, Karaman Dagi'nin
eteklerine diisen Akbilek Baglannin batisinda ku9iik bir tepenin uzerindedir. Kapali bir ev
seklindeki tiirbe 9evresi, bakimli ve duzenlidir. Yilin her gunii acik olup ozellikle Persembe
aksamlan, bayram gunleri, kandil ve ozel gecelerde ziyaretcisi fazladir.
Mehmet Pasa Camii haziresinde yer alan kabirlerden biri de, 1533'te vefat etmis olan
Seydi Halife'ye aittir. Onun 1485'lerde gelisiyle birlikte Habib Karamani'yi miirsid olarak
se9mis oldugu ve seyhinin vefatindan sonra yaklasik otuz bes yil tekkenin basinda bulundugu
anlasilryor. Seyh Habib-i Karamani hazretlerinin Amasya'ya geldigi ve halki irsada baslamis
oldugu siralarda talebeleri arasinda Ali isimli biri vardir ki, baghligi ve muhabbeti sebebiyle
kisa zamanda tasavvufun yuksek derecelerine ula^makla kalmaz, ayni zamanda §eyhin
halifeleri arasinda on siralara ^lkar. Hocasimn vefatindan (1496) sonra onun yerine ge9ip
insanlara hak ve hakikati anlatan Seydi Halife'nin yasadigi sofiyane hayat tarzi onu keramet
ehli bir Hakk asigi haline getirir. Etrafindakilere timsal teskil eden yasayisi, gunduzleri oru9
tutmak, geceleri devamli ibadet etmekle ve neticede nefsin istemediklerini yaparak onu
terbiye etmekle haram ve supheli durumlardan ka9inan bir yasayis tarzidir. Onun vefati,
sevgiliye kavusma anidir. Ruhu bedenini terk edecegi esnada, adeta bir sabirsizlik gosterir.
Sanki diinya hayati bir zindandir ve o ozgurlugune kavusacaktir. Insanlann vefati ile kendisini
kabristana 9algi aletleri ile adeta raks ederek goturmelerini isteyen Seyyid Burhaneddin'i
hatirlatan bir hali vardir. Son nefes aninda dahi akh basindadir ve soranlara gordiiklerini
anlatirken, 9ehresinden hi9 eksilmemis olan o manevi alemin nuru panldamaktadir.
Cezbenin gucti ile ruhunu teslim eder.
O yillarda Amasya 5 1 mahallesi ile siiratle gelisen bir sehirdir. Bu mahallelerden otuz
tanesi cami, mescid, imaret, medrese, alim, seyh ve dervis isimleri tasimaktadir. 1520 yilinda
tahminen alti bin musluman ve iki bin gayn muslimin yasadigi sehirde Musliimanlarla gayn
muslimlerin kansik olarak yasadiklan mahalle yok iken, 1576'da mahallelerin altisi kansik
hale gelmistir. Niifusun da bu elli alti yil i9ersinde biiytik artis gosterdigi, Musliimanlann
8.900'e, gayn Muslimlerin ise 257 l'e 9iktigi goruliir.
Bolgede zengin vakiflarca beslenen medreseler 90k miktarda talebe banndirmaktadir.
Ogrenimlerini tamamlayan bu talebeler is bulamamalan dolayisiyla ruhi ve maddi buhran
i9ine diiserler. Koylere ve kasabalara gruplar halinde 9ikarak zorla yiyecek ve para toplamaya
kalkisir ve devletin kendilerine mudahalesi ile de eylemlere girisirler. 1550'lerde baslayan
13
ogrenci olaylanndaki bu gruplar, 1560'larda leventlerle birleserek birka9 yiiz kisilik 9eteler
sekline domisiir. Ayaklanmaya katilanlann, 90gu kez yargilanmadan idam edilmeleri, bazen
SU9SUZ olanlann bile cezalandinlmalan, olaylann bastinlmasinda etkili olamadigi gibi halkin
ve ayanlar ile ileri gelenlerin suhtelerle birlikte hareket etmesine yol a9ar. Olaylarla ilgili
merkezden Amasya idarecilerine yazilan pek 90k emre Muhimme defterlerinde
rastlanmaktadir. Sinan Pasa'ya 1558'de gonderilen bir hiikumde sunlar vardir. "Haliya
Merzifon kadisi mektup gonderiib Vilat-i Rum'da suhtevat taifesi ayak uzerine geliib her
boluk kirk ve elli nefer kimesne olu balat-i harb ve ttifenk ile kasabadan kasabayi geziib fitne
ve fesad iizre olduklann bildirmis imdi zikrolunan ehl-i fesadin ele gelmeleri lazim olmagin
buyurdum ki..." 1568'de Amasya sancakbeyine gonderilen bir emirde, Sultan Bayezid
Imareti'ni suhtelerin basip talan ettikleri ve yakalanan suhtelerden bir kisminin kadi
tarafindan "Ser-i serif ve kanun-i munif' in idam i9in belirttigi SU9U islememis olduklan
sebebiyle hafif cezaya 9arptinldiklan cihetiyle suhtelerin, "aher bahanelerle haklanndan
gelinmesi" istenilmekte; "emr-i serif mucibince diger bahanelerle maznun olub tevkif
olunanlar gizlice kimse vakif olmadan katlolunduklan" bildirilmektedir. Amasya
sancakbeyinin bir mektubunda da, "Silah kullanmalan yasak oldugu halde, halkin
silahlandigi, suhtelerin toplandiklan yerlere kadar silah ve yiyecek gottirdukleri, su9iistu
yakalanan bu gibilerin itiraf ettikleri halde, kadi tarafindan SU9SUZ bulunarak beraat
ettirildikleri, halkin tamamen suhtelerin yaninda yer aldigindan" soz edilir.
Halveti tarikatimn Semsiyye kolunun kurucusu Ahmed Semseddin Sivasi'nin (1520-
1597) 90cukken, babasi tarafindan Zile'den Amasya'ya getirilerek dualanna mazhar oldugu
Seyh Haci Hizir Efendi Hazretleri Habib Karamani'nin halifelerindendir. Kaynaklann
kendisinden marifetler ve kerametler sahibi seklinde bahsettigi zatin, muhtemelen XVI.
yuzyilin ortalannda vefat ettigi tahmin edilebilir. Amasya Tarihi yazannin vermis oldugu
Mehmed Pasa Tekkesi'nde seyhlik yapmis zatlann isim listesinde yer almadigi goz onunde
tutularak, Kara Sems'in babasimn seyhi olan Haci Hizir Efendi'nin, sehirde bulunan 90k
sayidaki Halveti tekkesinden birinde hizmet vermis oldugu dusumilebilir.
Resat Ongoren'in, 'XVI. Asirda Anadolu'da Tasavvuf adh doktora tezinden
ogrendigimize gore, Sehzade Bayezid 'in yenildiginde, bir seyhin himmetine siginmis olmasi,
mesayihin gucunii gostermesi bakimindan olduk9a anlamlidir. Atai'nin kaydettigine gore,
Bayezid maglup olunca Amasya' da faaliyet gostermekte olan Halvetiyye ricalinden Seyh
Icadi'nin (Hayreddin Hizir Amasi, 61.1569) tekkesine siginmis ve onunla birlikte Amasya
muftusu Molla Ciircan'i (Muhammed bin Ibrahim, 61.1561) affini dilemek uzere babasina
14
gondermistir. Ger9i kendilerinden siiphelenilerek derhal Yedikule Zindanlanna atilmislardir
fakat bir sure sonra serbest birakihrlar. Bilindigi gibi sehzade Yildinm, yakin 9evresiyle
birlikte bu siralarda Iran' a siginacak, ardindan para mukabilinde Osmanhya teslim edilerek
katledilecektir. Osman Fevzi Olcay'in 'Amasya Unluleri' adiyla gunumuz Tiirkjesine
kazandinlan eserinde, 'Icadi' adiyla taninan seyhten soyle bahsedilir. Amasyah bir imam olan
Ahmet Efendinin oglu Hayreddin Hizir, tefsir ilmini Amasyah Akbilek Bahsi Halife'den,
Meani ilmini Amasyah unlii Abdullah Efendi'den, akli ilimleri Kutbuddin Mehmet
Efendi'den, usul ilmini Bursah Hocazade'den, ser-i ilimleri ise Efdalzade'den okumus, daha
sonra Istanbul' a gelerek egitim ve ogretimle mesgul olmustur. Onun Istanbul' dan tekrar
Amasya'ya dondugu, 9esitli konu ve ilimlere dair on iki eser verdigi 'Osmanh Mueilifleri'nde
kay dedilmektedir .
Zileli Abdurrahman Efendi'nin talebesi ve Kadizadeliler Hareketine set 9eken unlii
Halveti Seyhi Abdiilmecid Sivasi Hazretleri'nin halifesi olan Alemi Efendi, Amasya'da,
Sultan II. Beyazit Camii'nde, kursu seyhi idi. 1635 yihnda vefat ederek bir zamanlar Pirler
Parkinda yer alan Pir Ilyas Turbesi 9evresindeki mezarhga defnedilir. Onun saghginda kaleme
almis oldugu eserleri sunlardir: Kitabu'l-Makbul fi Halil-Huyul. Bu eser Tiirk9e olup U9
boltimden mtitesekkildir ve Sultan II. Osman'a takdim edilmistir. Mesmuatu'n-Nakayih ve
Mecmuatti'n-Nasayih adh eserin ise bir nushasi, Eytip'te Htisrev Pasa Ktituphanesi'ndedir.
Ntisahu'l-Hukkam Sebebti'n-Nizam adh eserin de bir nushasi, Eyup'te Husrev Pasa
Kiituphanesi'nde bulunmaktadir. Diger eserleri ise, Nuru'l-Ashab ve Kahrii's-Sibab, Risalettin
fi't-Ta'lim ve't-Tealliim, Risale-i Regaibiyye, El-Hukuku'l-Ilahiyye adlanni tasimaktadir
Merzifonlu Ebu Muhammed Bayram Efendi'nin oglu Mustafa Akif, 1686 yihnda
dunyaya gelir. Ilim ehli bir aileye mensub olan Mustafa Akif Efendi, ku9uk yasta ogrenimine
baslar. Zamanimn ileri gelen alimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil eder. Seyh Muhammed
Amasi'nin babasi Abdullah Efendi ile Remzi el-Kayseri, ilim tahsil ettigi alimlerin basinda
gelirler. Tahsil i9in zamanin 9esitli ilim merkezlerini gezer. Kahire'ye giderek, Arabi ilimler
ile hadis ilmini ogrenir. Burada ozellikle Sahih-i Buhari, Sahih-i Muslim ve diger sahih hadis-
i serif kitaplanni okur. Ebu'1-Izz el-Acemi ona hadis-i serif okutmakla ilgili icazet verir.
U9 defa hacca giden Mustafa Akif Efendi, orada 9esitli Islam memleketlerinden gelen
alim ve velilerle goriisup, onlann meclis ve sohbetlerinde bulunur. Akli ve nakli ilimlerde
derinlestikten sonra memleketi olan Amasya'ya doner. Sultan Beyazid Medresesine muderris
tayin edilip ders okutur ve talebe yetistirir. Daha sonra uzun muddet Amasya Muftisi olarak
vazife yapar. 1722 tarihli Amasya kadisina hitaben yazilan bir yazida, Amasya'da fetva
15
konusunda izinli olan Akif Mustafa' dan sikayet edilmesi uzerine fetva vermekten azledildigi
belirtilir, ve adi ge9ene bundan sonra fetva vermemek uzere tenbih eylemesi kadiya emredilir.
'Koca Muftu'nun hayatinin sonlanna dogru insanlann asilsiz haberler 9ikarmasindan
korkmasi ve inzivaya cekilmis olmasinda bunun etkili oldugu ileri suriilebilir. Yaslamnca
muftilikten aynlir. lime ve muslumanlara hizmeti sebebiyle, Seyhiilislam Mustafa Efendi
kendisine, Siileymaniye muderrisligi payesini gonderir. Omrunun sonunda insanlardan uzak
bir hayat yasamayi tercih eden Mustafa Akif Efendi, kendini tamamen ilim ve ibadete verir.
Tasavvuf yoluna girip bu yolda ilerler. Onda manevi haller ve kerametler goriilur. Insanlar
ona, gordukleri bu haller sebebiyle deli ve mecnun goziiyle bakmaya baslar. Gece ve
gunduzumi ilme ve ibadete veren Mustafa Akif Efendi, ilmi mutalaalar ve arastirmalarda
bulunur. Gece sabaha kadar lambasi hi9 sonmeyen bu alim zatin, gozlerinin bozulmamasi i9in
9ahstigi odaya bir9ok lamba koydugu anlatihr.
Tib, astronomi ve matematik ilimlerinde maharet sahibi olan Akif Efendi, tib ilminin
gereklerine de dikkat eder. Talebelerinin ve sevdiklerinin hastahklanna 9esitli ila9lar yaparak
bunlan tatbik etmektedir. Bunun i9in evinin ustunde bir oda yaptirmistir. Burada oturur,
bedenen sihhatli olmak i9in oraya hizh iner 9ikar. Bah9ede gidip gelerek hareketli olmaya
9ahsir. Bu bah9ede talebelere ders okutur. Yaninda 90k sayida talebe bulunmasini da istemez.
Eger talebelere ders vermesi gerekirse, ancak dort veya bes talebeye ders verir. Bir kisi fazla
olsa, onu asla kabul etmez. Eger azicik musade edecek olsa, etrafini talebelerin saracagini
gayet iyi bilmektedir.
Mustafa Akif Efendi ulema sinifindan olmasina ragmen belli bir kiyafet giyinmez.
Bazan ulemaya ait elbise giydigi gibi, bazan da mevlevi dervislerine ait elbise giyer. Camiye
giderken onun vakar ve agir bashlikla hareket ettigi anlatihr. Kendisi comert olup, ikram ve
ihsan sahibi bir zattir. Ziyafet hazirlar, ve memleketin ileri gelenlerinden vali, kadi ile
ulemadan bir9oklanm, halkm ileri gelenlerini davet eder. §ehrin valisi Cuma giinleri onu
ziyarete gelir. Onu saygi ile karsilayip , izzet ve ikramda bulundugu rivayet edilir. Vali ile
musafeha ettikten sonra; "Siz sultamn vekillerisiniz. Size itaat ve saygi gerekir", demektedir.
Kendisi fakir olmasina ragmen Allahu tealamn ihsan ve bereketiyle ihtiya9 sahiplerine bol
tasaddukta bulunur. Camiye giderken boynuna beyaz bir kese asar, kesenin i9ine altin ve
gumus paralar doldurur. Onun comert ve ihsan sahibi oldugunu bilen fakirler, yolu uzerine
sira olurlar. Kesede bulunan buttin paralan, fakirlere ve ihtiya9 sahiplerine fark ettirmeden
dagitir. Bazan da kesedeki para bitinceye kadar avu9 dolusu verir. Bazan fakirler onun uzerine
fazlaca yuklendigi zaman, keseyi birakarak hizhca evine gider. Sonra fakirler kesesini evine
getirirler. Mali ve geliri olmamasina ragmen bu adetini hemen hemen her gun devam ettirmesi
16
insanlarda saskinliga sebeb olmaktadir. Allahii teala'nin pek 90k velisine oldugu gibi, Mustafa
Akif Efendiye de keramet olarak bu mallan ihsan etmis olduguna inanihr.
Mustafa Akif Efendi, pek 90k ilmi arastirmalan olan bir zatti. Amasya
kuttiphanelerindeki kitaplan arastirmisti. Okudugu ve inceledigi kitaplara rakamlar serhler
koyar, fihristlerini 9ikanrdi. Cok kere kirmizi miirekkeple ve ta'lik hattiyla yazardi. Arap9a,
Fars9a ve Turkje siirler soyler, nesirler yazardi. U9 lisanda da siir kabiliyeti vardi. Tip
ilminde de genis bilgi sahibiydi. Hey'et, astronomi ve hendese, geometri ilimlerinin teorik ve
pratik kisimlannda ihtisas sahibiydi. Akli ve nakli ilimlerin usul ve furu kisimlannda yiiksek
alimdi. Hatta onun, "U9 yiiz senedir usul-i fikihta benim gibi birisi gelmedi", dedigi rivayet
olunur. Edebiyatta Anadolu'daki Arap9a divanlar onun siirinin kaynagiydi. Arap9a Kaside-i
Mimiyyesi ve Kaside-i Ayniyye'si vardi.
Ilmiyle amil, fazilet sahibi bir veli idi. Tefsir, hadis, usul-i fikih ve fikih ilimlerinde
zamaninin miiracaat kaynagi olan Mustafa Akif Efendi, 1760 senesi Receb ayinin yirmi
birinci Pazar gunii giines dogmadan once Amasya'da vefat eder ve surun disinda, Musalla
yolundaki kabristanin kible tarafina defnedilir.
Kinm'in Bah9esaray kasabasi Akyefe muftusu Ebus-Suud Efendi'nin torunu olan
Abdulbaki, 1777 senesinde memleketinden hicret edip Amasya'ya gelerek burada yerlesip
kalir. §ehrin alimlerinden Urguplii Haci Ahmet Efendi adindaki zatin tedris-i rahlesinden
ge9erek icazetini alir. Sare Yildiz'in yiiksek lisans tezi olarak hazirlamis oldugu, 'Turhalli
Mustafa Efendi'nin Hayati, Eserleri, ve Tasavvuf Anlayisi' adh 9ahsmasindan edindigimiz
bilgilere gore, daha sonra tasavvuf alaninda bir mursitten el almak arzusunu duyan Abdulbaki,
Turhal §eyhi lakabi ile taninan Naksibendi tarikatinin Uveysiye kolu mensuplanndan §eyh
Mustafa Efendi'ye intisap eder. Halk arasinda Hicabi Baba olarak anilan Abdulbaki'nin seyhi
Mustafa Efendi de, tahsiline Amasya'da baslayip daha sonra Istanbul' a giderek §eyh Murad
Naksibendi Hazretlerinin oglu Ali Efendi'ye intisab etmis, ve kendisinden halifelik almistir.
Daha sonra memleketi olan Turhal' a donerek burada dergahim kuran §eyh Mustafa Efendi,
Kesikbas adiyla anilan cami insaatim baslatmis, Yesihrmak iizerine bir koprii yaptirmistir.
Sadrazam Mehmed Pasa'nin kendisine baglihgi ve sevgisi dolayisiyla, Turhal Civannda
bulunan Dazya koyumin miilkiyeti kendisine verilmis, ve bunlann gelirleri de Cami, koprii ve
dergaha vakfedilmistir. §eyh Mustafa Efendi Hazretleri 1782 senesinde vefat etmis ve
yaptirdigi dergah ve caminin yaninda defined ilmistir. Sahih hadislerden derleyip toparlamak
suretiyle "el-Bedrii'1-Miinir fi §erh-i Ehadisi'l-Besiri'n-Nezir" adindaki hadise dair eseriyle
"Miirsidii's-Salikin" adinda bir eseri, "Hadis-i Erbain" adinda diger bir eseri daha vardir. M.
Tahir Bursevi §eyh Mustafa Efendi Hazretleri'nin, Halvetiyye tarikatinin §abaniyye kolundan
17
da hilafet aldigini, buna dair belgeyi Uskudar'da bir kuttiphanede gordugiimi bildirmektedir.
Seyh Mustafa Efendi Hazretleri'nin en meshur halifesi, Nigde'nin Bor ilcesinde medfun
bulunan Ahmed Kuddusi Efendi Hazretleri'dir. Mustafa Efendi Hazretleri'nin Turhal'da
yaptirmis oldugu "Kesikbas Camii" bu adini, hicri 85 yilinda Huseyin Antaki Hazretleri ile
gelen bir sehitten almaktadir.
Anlatildigina gore, Kesikbas Turbesini de yaptiran Seyh Mustafa Efendinin yanindan
hie aynlmayan son derece yumusak huylu, sevimli yuzlu sofi ve ermis bir ihtiyar vardir;
Mustafa Dede. . . Turbe insaati devam ederken, Tokat evliyalanndan Tuystiz Baba ustti acik ve
yayvan bir bakir tabak ile helva gonderir. Helva dolu kab Tokat'tan Yesihrmaga birakihr ve
Turhal'da nur yuzlu bu sofi Mustafa Dede tarafindan alinarak Seyhe sunulur. Seyh Mustafa
Efendi helvayi yedikten sonra, Mustafa Dede'ye, 'bizim helvamizi da sen gonder', diye
talimat verir. Mustafa Dede, kendi eliyle yaptigi helvayi, lenger denilen daha buyuk bir bakir
tabaga koyar ve irmaga birakarak akintiya yukan dogru Tuystiz Baba'ya gonderir. Bu
olaydan sonra Mustafa Dede'nin adi Lengeri Baba olarak kalir.
Vaktiyle Buyuk Aga Medresesinde molla olan Hicabi Baba, Ziyere (Ziyaret) Koyu'nde
bulunan seyhin miiridi olmak icin yola 9ikar. Fakat seyhin arazisine girip Golbasina
geldiginde, hicabindan (utancindan) seyhin yanina giremez ve geri doner. Her seferinde bu
tesebbusu yarim kalir. Ama bir gun §eyh, kendisinin sohbetlerine katilmak icin gelen gonial
dostlanna, " Golbasi'nda Hicabim var, onu da getirin", der. Miiridleri hemen yola cikar.
Hicabi 'yi yakalayarak seyhin huzuruna getirirler.
Hicabi'nin diger miiridlerinden farkli olan davranislan, sohbetlere istirak etmesi
seyhinin dikkatini 9eker. Aralannda meydana gelen manevi yakinlasma, diger muridlerin de
gozlerinden ka9maz. Ne var ki, muridler bu sevgiyi kiskanirlar. Dedikodular seyhin kulagina
kadar gider. Bunun uzerine seyh, miiridlerini toplar ve onlann birer demet 9i9ek getirmelerini
ister. §eyhin bu istegini yerine getirmek i9in, muridler Ziyere Koyu'min arazisine ve daglara
9ikarlar. Ama9 en giizel 9i9eklerden bir demet hazirlayip, seyhlerine sunmaktir. Buttin
muridler, Ziyere Koyu'niin daglanndan envai cins 9i9eklerden birer demet yapip §eyhlerinin
huzuruna girerler. §eyhin odasi bir 9i9ek bah9esine donusmustiir. Fakat Hicabi nice zaman
sonra aglaya aglaya elleri bos doner. §eyh, " Ya Hicabi!.. Sen 9i9ek toplamadin mi ?"
deyince, Hicabi buyiik bir mahcubiyet i9inde, " Sultamm, 9i9ekler hep Allah' in adini
zikrediyorlar, kiyip koparamadim", cevabim verir. Seyh o zaman miiridlerine doner; " Iste
Hicabi'yi bunun i9in sizden fazla seviyorum. Siz ne anlarsiniz 9i9egin fikrinden, zikrinden",
der.
Seyh bir gun hastalamr. Muridler, seyh oldugu zaman kimin seyh olmasi icap ettigini
munakasaya baslar. Bu tartismalan duyan seyh, buttin talebelerini toplar ve " Ben olunce,
18
kavugumu kim yerden kaldinrsa, seyh o olsun", diye vasiyet eder. Bir miiddet sonra da seyh
vefat eder. Muridlerin hepsi de, seyhlerinin kavugunu kaldirmak i9in 9aba sarfeder. Fakat
yerinden bile oynatamazlar. Cenazenin defni ile ugrasan Hicabi Baba, biittin israrlara ragmen
denemeye razi olmaz. "§eyhim oldukten sonra bana hicbir seyin geregi yok", demektedir.
Nice sonra, tarikatin dagilma tehlikesi karsisinda kavugu tek eliyle kaldinp, basina koyarak
seyh olur.
Hicabi Baba'nin sikca ziyaret edilmesi sebebiyle, eski adi Ziyere olan kasabamn adi
Ziyaret olarak degistirilir. Hacc'a giden haci adaylan, yolculuga cikmadan once adak yerini
ziyaret edip dua ederler ve koyiin buttin haci adaylan toplu sekilde Hicabi Baba sancaginin
altindan ge9erler. Anlatilanlara gore, sancak savas zamanlan kaybolur, savas bittikten sonra
da yerine geri donermis. Geri geldiginde uzerinde kan lekeleri savas izleri bulunurmus.
Cami imami, her gece Hicabi Baba'ya ait olan abdest ibrigini doldurur, doldurulan bu ibrik
her sabah bos olarak bulunurmus. Bu olayin yillardir devam ettigi anlatihr.
1822 yilinda Amasya'nin Ziyaret Kasabasinda vefat edip halen kendi adi ile anilan
Camii §erifin avlusuna defnedilmis olan Abdulbaki Efendi'nin manevi varhgindan ovguyle
bahseden sairlerden Turabi tarafindan kaleme alinan kita soyledir.
"Iki alemde maksudu solar ki menzil-i Hakk'ta
Ki irfan ehline cana, hakikat-i rehntimadir bu
'Turabi' okudu yazdi Hicabi sultamn sirrin
Libasi tazeler ol sahib-i Ridvan-i gtisadir bu"
Turan B6cek9i'nin 'Amasya Evliyalan' adh kitabindan ogrendigimize gore,
Amasya'nin Baglariistti koyiinde Merami Baba'ya ait bir ttirbe bulunmaktadir. Hicabi Baba
ile birlikte Kinm'dan Amasya'ya gelen Merami Baba, daha sonra ailesiyle birlikte Baglariistti
koyune yerleserek ev yapmis ve tarla a9mistir. Bu koyde bir medrese, bir mescid, bir de
hamam yaptirarak koyii mamur hale getirmistir. Cevre koylerden gelen ogrencilerin de burada
toplanmasiyla, koyii bir egitim yuvasi haline donusturmusttir. Tiirbesi sagirlik ve kulak
rahatsizhklan i9in ziyaret edilmektedir.
Halveti tekkesi Cilehane'den sehre dogru inen yolun az ilerisinde Haci Bektas Veli
dergahinm 23. Postnisini olan Hamdullah ^elebi (1767-1836)'nin tiirbesi yer alir. Feyzullah
Celebi'nin biiyiik oglu olup, babasimn 1824 yilinda hakka yiiriimesi iizerine Postnisin
olmustur. Hamdullah Celebi (Hamdullah Efendi) once Yeni9eri Ocaklannin ve bunun
devaminda Bektasi tekkelerinin kapatilmasi sonucu, II. Mahmud tarafindan 1827 tarihli
fermanla Amasya'ya siirgiin edilir. Vefatindan sonra kendisine goniil baglayan sevdikleri
19
tarafindan 1847'de mezannin iizerine bir ttirbe yaptinlir. Amasya'da Aleviler tarafindan en
90k ziyaret edilen ttirbelerin basinda gelir. 27 §ubat 2005 'te ilk defa Asure Bayrami §enlikleri
tertiplenir ve yogun katilim gozlenir. Hamdullah £elebi hakkinda anlatilan menkibelerden biri
soyledir. Amasya Pirler Parkinda yuz yillik gorkemli bir aga9 varmis. Aga9 Hamdullah
Baba'nin oldugii gun, M9 sebebsiz yere devrilmis. O gorkemli agacin boyle devrilmesini
Hamdullah Baba'nin olumune dayanamamasina baglayip, bu olayin Hamdullah Baba'nin bir
kerameti olduguna inamlmaktadir.
Bugiin Amasya'da §amlar Mahallesi'nde sehre hakim yiiksekje bir tepe uzerinde insa
edilmis olan ttirbesinde medfun bulunan Halidi seyhin efsanelesen hayati, sehrin sirlarla dolu
mistik kimligini zenginlestiren unsurlardan sadece bir tanesidir. Osmanh sadrazami Mehmet
Rusdu Pasa'nin babasi Ismail Efendi'nin Rusya'da baslayan hayat hikayesi, uzun ve yorucu
badirelerden sonra Amasya'da noktalamr.
1782 yilinda Rusya'nin §emahi kazasina bagh Kiirtemir'de diinyaya gelen Ismail,
Muhammed Nuri Efendi'den ders alir. 18 yasinda egitimine devam etmek uzere gelmis
bulundugu Erzincan'da Evliyazade denilen zatin rahle-i tedrisinden ge9er. Ardindan Tokat'a
kendisini 9ekmis bulunan §eyh Yahya el Mervezi'den Hadis ilmini ogrenir. Bu arada
Ademoglu lakabiyla taninan Molla Muhammed namindaki zattan felsefi ilimleri tahsil eder.
Fikih ogrenimi i9in de uzun bir yol kat etmesi gerekecektir. 1805 yilinda Bagdat'tan Burdur'a
gelir. Artik ogretim sirasi gelmistir ve bunun i9in de dogdugu memlekete donecektir. Yedi yil
boyunca Kiirtemir'de ders verir. Hicaz yolu goriiniir. Doniisiinde Istanbul' a ge9erek (1813)
birka9 ay burada kalir. Tasavvufun 9ekiciligine kapilir ve Hindistan'da bulunan Seyyid
Abdullah Dehlevi Hz.lerini ziyaret etmek iizere sehirden aynlir. Fakat §eyhin elini opmek
nasip olmayacaktir. Basra'ya geldigi zaman vaki olan manevi bir isaret iizerine Bagdat'a
yonelir. Burada Mevlana Halid §ah Siileymani Hazretlerine intisab eder ve bu alimden seyr-i
siiliikiinii tamamladiktan sonra pek fazla miiride nasip olmayan ve bugiin ttirbesinde asili olan
icazetname ile Hilafet riitbesi alir (1817). Artik zahiri ve batini ilimleri yaymakla gorevlidir.
Otuz bes yaslanna geldigi o giinlerde, miirsidinin izni ile §irvan'a doner ve dokuz yil kadar
orada irsad gorevi ile mesgul olur, ve bu arada evlenir.
Ismail §irvani Hazretlerinin §irvan'da Abdulhamit adini koymus bulundugu bir oglu
diinyaya gelir, fakat bu zat Karadeniz'e bir yolculuk esnasinda vapurun batmasiyla (veya
Amasya'da 1846'da suda bogularak) vefat etmistir. Mevlana Ismail Seraceddin, kendi
memleketinde §eyh §amil, §eyh Mehmet Efendi, §eyh Ahmed El Agdasi gibi zatlara
hilafetname verir.
20
Baskilann dayanilmaz boyutlara ulastigi Rusya'da zulme karsi Kafkas Kartali olarak
Seyh Samil vakasi zuhur edince, kisa zamanda Mevlana Ismail Sirvani'nin Seyh Samil'in
hocasi oldugu anlasihr ve derhal Ruslar tarafindan hapsedilir. Ancak muridlerinden Seyh
Ahmet El-Agdasi kendilerine kefil olmak sureti ile ustadim hapisten kurtararak 1827 yilinda
Ahiska'ya sag salim getirir. Rusya sinirlan i9ersinde 9evresine faydali olamayacagi
anlasildiktan bir miiddet sonra kendisini izleyen muridleriyle birlikte seyhin Amasya'ya
ge9tigi goriilur. Ileride Osmanh Devletinde sadaret makamina yukselecek olan oglu Mehmed
Rustti Pasa burada dunyaya gelir (1829). Halil Ibrahim Simsek'in 'Turk Modernlesmesi
Siirecinde Tasavvuf Alaninda Ortaya £ikan Bazi Yontem Tartismalan' baslikh
9ahsmasindan ogreniyoruz ki, 1826'da Yeni9eri Ocaginin kaldinlip Bektasi Tekkelerinin
kapatilmasinin ardindan bu tekkelerin seriata bagliliklanyla taninan Halidilere verilmesi ve
Halidiyye'nin Istanbul'da siyasi niifuz ve gvi9 kazanmasi, devlet yonetiminde sikintilara yol
a9ar. Halidilere karsi yurutulen mucadele sonunda tarikat mensuplan Istanbul'dan
uzaklastinhr. 1828'de Istanbul'daki Halidilerin tamamina yakin bir kismi Sivas'a suriilur.
Muhtemelen bu sebeble Amasya'dan aynlarak Sivas'a giden Ismail Sirvani dokuz sene
Sivas'ta ikamet eder. Burada murid 9evresi genisleyen Siraceddin ismail'in sonradan Istanbul
kadisi olacak olan oglu Ahmed Hulusi dunyaya gelir (1834). Sivas'taki muridlerinden biri de
Nigari mahlasiyla anilan Mir Hamza'dir ve Mevlana Halid'e yetisemeyen asik, Siraceddin' in
pesini birakmaz. Sonunda 1839'da Seyhin Amasya'ya dondugumi gorurtiz. 1844'te oglu
Mustafa Nuri Efendi dunyaya gelir. 1848 yilinda kolera salgini sebebiyle Ismail Siraceddin
Ramazan ayinin 17. guminde vefat ederek Samlar kabristanma defnedilir.
Kendisine Siraceddin lakabi Hazreti Mevlana Halit tarafindan verilmistir. Alimler
arasindaki lakaplan Fakirullah, Kutbti-1 Aktab, Gavsu-1 Enam, Seyyid Ennticeba, Sah Ismail
Sirvani, Hazreti Mevlana' dir.
Mehmed Rusdu babasi oldugunde 19 yasindadir, ve yaklasik 20 yil sonra Amasya'da
Ismail Siraceddin i9in bir ttirbe yaptinr. Yukan Ttirbe denilen yer burasidir. 1850 yilinda
Istanbul'a gelip, meshur alimlerden Vidinli Mustafa Efendi'nin derslerine devam ederek
icazetname ahr, Bayezid Camii'nde ders okutur ve 1853'te Amasya Evkaf Mudurii olur.
Huseyin Vassaf in 'Sefinet-iil Evliya' adh eserinde, Amasya mutasarnfliginda bulunmus olan
Atif Bey'in, orada aldigi bilgilere dayanarak 'hatira'sinda sunlan yazmis oldugunu goruriiz.
"Sirvan'dan Amasya'ya hicretle nice muddet irsadi salikin ve tedrisi talibin ile mesgul olan
pederinden fununi nakliye ve akliyeyi tekmil ederek evkaf mudiri oldugu halde bazi
hasimlannin talim ve sevkiyle bir gun hukumet konaginda bir fahise, alenen ortaya bir kara
beslik atip, 'bu gece benim ile eglenip de verdigin paraya bak' diyerek tahkir ve terzil
21
eylemesi uzerine arlanarak hemen sabahleyin hi9 kimse ile goriismeksizin Amasya'dan
savustu."
Mehmet Rustti Pasa otuz yasinda iken Sultan Abdiilmecid zamaninda 1859'un
sonlannda baslayan sadaret seruveninin son halkasi olarak II. Abdulhamit doneminde 1876
yilinda dorduncii defa sadarete getirilir. Fakat kisa bir zaman sonra Hicaz Valisi olarak
bulundugu Taif te kara hummaya yakalanarak vefat eder. Ve 90k sevdigi Abdullah ibn
Abbas'in kabrinin yakinina defnedilir. Hastahgi sirasinda dostlanni davet edip oldukten
sonra cenazesinin Peygamberimizin amcasi ibn Abbas Hazretlerinin kabrinin ayak tarafina
gomulmesini vasiyet ederek mezar tasina Kehf suresinden 18. ayetin yazilmasini rica eder.
Ayetin meali soyledir: 'Kopekleri de magaranin girisinde ayaklanni uzatmis yatmakta idi.'
Faziletli, edip, sair, zarif bir zat olmakla beraber comert ve iyiliksever bir kisi oldugundan
ovgiiyle soz edilen Rustti Pasa'nin siirlerinden bir beyit su sekildedir:
"Ey vaiz! Cenab 1 Hakk'in liituf denizini unuttun mu?
Bize bahseyleyip nar -1 Cahimi gel azap etme"
Hulusi Yavuz'un, Islam Ansiklopedisine yazmis oldugu maddeden ogrendigimize gore,
tahsilini Amasya ve Istanbul'da yapan Ahmed Hulusi Efendi ise, Mayis 1867'de Galata
Mollasi olur. Aym yilin Aralik ayinda Mekke-i Miikerreme ve daha sonra da Istanbul
payelerini alir. Kirk yasinda iken 1874'de Istanbul Kadisi olur ve ardindan Anadolu
Kazaskerligi payesini alir. 1877-78 Osmanh Rus Savasi (93 Harbi) sirasinda Afganistan'in
Rusya'ya taarruz ederek Osmanh Devleti'ne yardimda bulunmasim ve aym zamanda Ingiltere
ile diplomatik munasebetlere girismesini temin i9in Meclisi Tetkikati Ser'iye Baskani iken
1877'de fevkalade sefir olarak Sultan II. Abdulhamit tarafindan Afganistan'a Emir Sir Ali
Han nezdinde gonderilir. Ahmed Hulusi Efendi beraberinde Haremeyn payesine sahip sir
katibi Mektubizade Ahmed Bahai Efendi ve daha bazi kisiler oldugu halde Hindistan yolu ile
Kabil'e hareket eder. II. Abdulhamid'in namesini Afganistan emiri Sir Ali Hana hediyeler ile
birlikte verdikten sonra geri doner. limit edilen sonucun elde edilemedigi bu sefaret
gorevinden donuste Istanbul'a gelmez, Diyarbakir Kadihginda birakihr. Daha sonra da
Amasya'da oturmaya memur edilir. 1869-1876 yillan arasinda Ahmet Cevdet Pasa
baskanhgindaki bir heyet tarafindan bolum bolum hazirlanarak kabul edilen, ve bir giris ile 16
bolumden olusarak 1851 madde i9eren Islam dunyasimn ilk ve en onemli medeni kanunu
olan Mecellenin hazirlanmasindaki heyette enistesi Isa Ruhi Efendi ile Istanbul eski kadisi
Ahmed Hulusi efendi de yer alir. 1888 yilinda vefat ederek Yukan Turbe'ye defnedilir.
1844'te Amasya'da dunyaya gelmis olan Mustafa Nuri Bey ise 1897 yilinda Istanbul'da vefat
eder ve Fatih Kabristanma defnedilir.
22
Yukan Turbede medflin bulunan seyhin damadi Haci Isa Ruhi efendinin hanimi olan
Haci Serife Fatma hanim, oglu Haci Mehemmed Nuri Bey' in Safranbolu niyabetine tayini ile
birlikte gider ve 1903 yilinda orada vefat eder.
Yukan Turbenin cevresindeki hazirede Siraceddin Ismail' in torunu, Haci Isa Efendi'nin
kizi Hatice Hanim, Ahmed Hulusi Efendi'nin oglu tabib yuzbasi Ibrahim Bey, Karasenirli Ali
Hafiz ve diger zatlann kabirleri yer almaktadir.
Siraceddin Ismail' in, Amasya'da diger camilerden barok uslubuyla aynlan Sirvanh
Camii'nin ttirbe bolumiinde medfun bulunan muridi Mir Hamza Nigari ise, 1799 yilinda
Karabag'a bagh Zengezur kasabasimn Cicimli koyiinde dunyaya gelir. Babasi Mir Riikneddin
(Seyyid Emir Pasa), annesi Kizhamm (Hayriinnisa) olup koyiin sevilip sayilan "seyyid
ocagi" na mensupturlar. Atalan Medine-i Munevvere'den gelerek bolgeye yerlesmislerdir.
Kucuk yastan itibaren tahsil ve terbiyesinde ihtimam gosterilmis, dini ilimler okutulmus,
Arap9a ve Fars9a ogretilmis olan Mir Hamza Nigari, 15 yasindan itibaren Karabag'da
Karapirim koyiine giderek, Karakash Mahmut Efendi diye anilan alimden ders almaya baslar.
Bir kac yil da Seki tarafina giderek Kucuk Dehne denilen yerde Sikest Abdullah Efendi isimli
zatin rahle-i tedrisinden gecer. Bu siralarda gordugu bir riiyada, Hz. Ali'nin ona Sivas'a gidip
Ismail Sirvani'ye intisab etmesini emrettigi anlatihr. Surgun sebebiyle Naksibendi
mensuplannin Sivas'ta toplanmis olmalan yuziinden, gidecegi yer de artik bellidir. Sivas'ta
bulunan Mevlana Sah Ismail' in huzuruna 9iktiginda seyhin ona, "Ne mutlu miirsidi Sah-i
velayet olana", dedigi nakledilir. 1839'da miirsidiyle birlikte Amasya'ya gelen Nigari, bir
muddet Sara9hane Medresesinde riyazete 9ekilir. Gun gelir mtirsidinden izin alarak once
Konya'da Mevlana Turbesi'nde, sonra da Medine'de "Ravzai Mutahhara"da erbain 9ikanr.
Hac farizasim yerine getirip, Sam ve Kudus'u de ziyaret ederek Medine-i Munevvere, Basra,
Bagdat, Halep ve Sam yolu ile Istanbul' a ge9er. Oradan da Amasya'ya doner ve bir sene
sonra, yine Mevlana Sah Ismail Hazretlerinin emri ile -muhtemelen seyhin vefatindan onceki
son gorusmeleridir- Rusya'ya ge9er (1841). Orada on sene kadar irsad, egitim, ve ogretim
gorevi ile mesgul olur.
Mir Nigari Hazretleri Rusya'daki ikameti sirasinda evlenir ve burada dunyaya gelen
ogluna, daima seyhinin Mevlana Halid ile ilgili baglantisim hatirlatacak olan Siraceddin adini
verir. Daha sonra Ruslann kendisi hakkindaki stiphelerinden endiseye dtiserek, Kinm Harbi
sirasinda bir9ok muridi ve miicahitle beraber gizlice Rus sininni asarak, Kars'a gelir; Osmanh
ordusuna katilarak Ruslarla 9arpisir. XIX. asnn ortalannda Kafkasya ve Kuzey
Azerbaycan'da Ruslara karsi mucadele eden Naksibendi tarikatimn tamnmis mursidlerinden
biri olarak, halk arasinda biiytik niifuz kazanir. Kars'tan ge9tigi Erzurum'da Bakirlar
23
Mahallesi'ndeki mescidde besyiiz kurus maasla U9 sene ders verir. Sonra tekrar Istanbul' a
ge9er (1855). Burada kaldigi sure zarfinda Mustafa Resid Pasa ile gorustiigu, kendisine
Fatih'teki Emir Buhari Tekkesinin seyhliginin teklif edildigi, kabul etmeyip yerine halifesi
Mustafa Sabri Efendinin tayinini sagladigi kaydedilir. Tekrar Erzurum yolu ile Rusya'ya
gider ve orada kalan refikalanni alarak Amasya'ya doner (1865), ve artik burada irsad ve ilim
tedrisi ile mesgul olacaktir. Osmanh Rus Savasimn ardindan 90gunlugu Karapapak
Turklerinden meydana gelen muridleri, buyuk topluluklar halinde Anadolu'ya go9erek
Amasya'dan Mus ve Kars'a kadar genis bir bolgeye yerlesirler. Kisa zamanda yayilan sohreti
ve basina toplanan cemaatin buyuklugu, Amasya'da ileri gelenleri tirkutur. Bu endiseler
dolayisiyla Amasya muftusu Haci Isa Efendiyle de aralan a9ilir (veya Amasya muftusu Haci
Isa Efendi de gorevinden istifa ederek onun miiritleri arasina katilir).
1875 yilinda, heniiz yirmi yasinda olan 90k sevdigi oglu Siraceddin vefat eder.
Aleyhindeki artan tezvirata karsilik, seyhin 1878'de Amasya'yi terk ederek Merzifon'a
9ekildigi ve orada irsad ile mesgul oldugunu goriiriiz. Fakat Amasya'da kazandigi sohret ve
niifuz, bazi kimseleri hala rahatsiz etmektedir. Sohbetlerinde ve siirlerinde Hz. Ali ve Ehli
Beyt sevgisinden bahisle Emevi ve Mervanilerin Islam dininin dusmani oldugunu soylemesi,
bazilanni rahatsiz eder. Ashaba kufrettigine, devlet ve millet aleyhine faaliyet gosterdigine
dair soylentiler yayilir. "Isyan edecek", diye 9ikartilan dedikodular sonucunda, 1883'te
hakkinda bir mazbata duzenlenerek Babiali'ye sikayet edilen Mir Hamza Nigari, ailesi ile
birlikte irade-i padisah ile Merzifon'dan 9ikanhp Samsun'a gonderilir. Buradan Istanbul' a
gitmesi ve Ferik Kazim Pasa'nin Babiali nezdinde girisimlerde bulunmasina ragmen, bir
sonu9 alinamaz ve alti ay sonra 1885'te surgtin yeri olarak Harput belirlenir. Samsun'da
birka9 gun alikonulduktan sonra Amasya'dan kendisiyle birlikte surgun edilen esi,
kayinbiraderi, yegeni, ve halifesi Mahmud Efendiyle beraber Tokat, Sivas, Malatya yoluyla
Harput sehrine nefy olunur. Mir Nigari Hazretlerinin hayati bir bu9uk sene kadar, bir sekilde
Mevlana Halid ile baglanti kurulan Harput' ta ge9er, ve 1886 senesinin Muharrem ayinda
orada Hakk'in rahmetine kavusur. Vasiyetleri uzerine cenazesi Harput valisi Hasan Pasa'nin
izniyle Amasya'ya getirilir ve Bayezid Pasa Mahallesinde bir evin arsasina defnedilir.
M. Mete Tashova'nin 'Mir Hamza Nigari 'nin Nigar-name Mesnevisi' adh yuksek
lisans tezinde ele almis oldugu menkibelerden bazilan soyledir. Rivayete gore Hazreti Pir,
yedi yasinda Azerbaycan'da kaybolur ve yirmi bir yasina kadar koyune donmez. Bu sure
i9inde geyik siitiiyle beslenir. Bu arada hi9 kimseye goriinmez. Koyune dondiikten sonra
tahsil hayatina baslar. Mir Hamza Nigari'nin vefati sirasinda muridleri arasinda cenazenin
defni konusunda bir tereddut hasil olur. Bir kismi seyhin vasiyeti geregince Amasya'da
gomulmesinin dogru olacagini, bir kismi da ulasim meselesi yuzunden cenazenin bozulacagi
24
korkusuyla, Harput'a gomulmesinin uygun olacagini dusiinmektedir. Ortaya 9ikan bu durumu
96zmek i9in bir anlasmaya vanrlar. Derler ki, "Cenazesini bir tabutla birlikte bir odaya
koyalim ve gece bekleyelim. Sabahleyin eger cenaze tabutun i9ine girmisse ve tabutun iistii
9ivilenmisse Amasya'ya gonderelim." Bu kararla sabahi beklerler ve bakarlar ki, Hazreti Pir,
tabutun i9ine girmis ve tabutun ustti 9ivilenmistir.
O donemde bir Cerkez, atiyla ve arabasiyla Hazreti Pir' in tabutunu alir ve yola koyulur.
Sivas'in Camlibel civannda araba hizh gitmeye baslar. Hazreti Pir, elini tabuttan 9ikartip
arabacinin omzuna dokunur ve, "Cerkez, yavas git. Beni incitiyorsun", der. Bu sekilde
Amasya'ya vardiklannda yine arabaciya donerek, "Cerkez, sen de 90k yasa, atm da 90k
yasasin", der.
Harput'tan 9iktiklannda gunlerden Cuma'dir ve sabah namazinda yola 9ikilmistir.
Amasya'ya girdiklerinde oglen ezam yeni okunmaya baslamistir. Bu nakil hakkinda anlatilan
baska bir rivayet de soyledir. Cenazenin Harput'tan Amasya'ya goturiilusu sirasinda arabaci,
"Eger bu cesed kokarsa", diye tereddiit edince, Nigari Hazretleri basini tabuttan kaldinr ve
"Nerede kokarsam beni orada at", der. Yolculugun devami sirasinda atlann bazen
yuriimedigi, israria durdugu zamanlar olur. Arabaci ne yaparsa yapsin atlan yuriitmeyi
basaramaz. Caresiz kahr ve beklemeye baslar. O sirada bir tepenin arkasindan U9 bes kisilik
ath bir grubun geldigi goruliir. Bunlar cenazeye nasil bir merasim yaparlar bilinmez, ondan
sonra atlar yuriimeye devam eder.
Nigari, Amasya'da oglu ile aym ttirbeye gomulunce, baba-ogul arasinda bir mesafe
birakilir. Daha sonra Hazreti Pir'in amcasimn oglu Mir Hasan Efendi vefat eder. Halkin bir
kismi Mir Hasan Efendi'nin de aym ttirbeye konulmasim ister. Bu dusunceyle Hazreti Pir ile
Siraceddin Efendi'nin arasinda kalan bosluk uzerinde karar kilinir. Fakat bir sabah
geldiklerinde Siraceddin Efendi'nin, Hazreti Pir'in yanina yanastigini ve bir kabir yeri
a9ildigim goriirler. Mir Hasan Efendi de oraya defnedilir. Bugunku haliyle basta Hazreti Pir,
ortada Siraceddin Efendi ve son tarafta ise Mir Hasan Efendi yatmaktadir.
Gunnur Aydogdu'nun, 'Amasya Mezartaslan' adh yuksek lisans tezinden
ogrendigimize gore, bugun Sirvanh Camii portalinin hemen solunda yer alan hazirede Mir
Hamza Nigari'nin refikalan Lutfiye Hanim, Sehnaz Hanim, ve Zeliha Hammlara ait kabirler
yer alir.
Aym donemde yasamis ilim ve gonul ehli zatlardan biri de San Ahmedzade diye
meshur Mehmed Efendi'dir. Ku9iik yastan itibaren ilim tahsiline yonelir. Istanbul'a gelerek
zamanin alimlerinden ders alir. Ogrenimini tamamladiktan sonra muderris olur. Kastamonu
Medresesinde vazife alip talebe okutur. Bir muddet sonra vazifesini ogluna birakip memleketi
25
olan Amasya'ya doner. Tasavvuil bir hayat yasayarak evinde ilim ve ibadetle mesgul olur.
Devamli ibadetle ve kitap mutalaa etmekle mesgul olan Mehmed Efendi, insanlar arasina
fazla cikmaz. Ciktigi zamanlarda da tefsir, hadis ve fikih dersleri verir. Buhari-i Serif,
Miskatii'l-Mesabih hadis kitaplanni ve Hadimi hazretlerinin Tarikat-i Muhammediyye
kitabimn kopyasini 9ikanr. Ders verdigi zamanlar disinda yazdigi kitaplardan biri de, El-
esbah isimli kitabidir. Bilhassa kiraat ilminde yiiksek ilim sahibi olan Mehmed Efendi, giizel
ahlaki ile insanlara ornek olur. Ilim, fazilet ve manevi haller sahibi olan Mehmed Efendi,
Peygamber efendimizi riiyasinda 90k goriir. Onun hayvanlann ve cansiz varliklann Allahu
tealamn ismini zikrettiklerini isittigi anlatihr. Insanlar herhangi bir isleri hususunda onunla
istisare ettikleri zaman istihare eder. Onlann sorduklan hususu ya istiharede a9ik bir sekilde
gordugu veya o mesele ile ilgili bir ayet-i kerime okuyarak muskillerini hallettigi anlatihr.
Omtir boyu ilim ogrenmis ve ogretmis olan San Ahmedzade el-Hac Mehmed Efendi,
memleketi olan Amasya'da vefat eder.
Niksar'daki turbesinde medfun bulunan Danismendlilerin efsanevi kurucusu Melik
Ahmed 'in kizi Ay§e Gazi Hatun'a ait ttirbe, Samlar Mahallesinde, demiryolu tizerinde,
Naksibendi seyhi Ismail Siraceddin'in ttirbesine giden yolun hemen solundaki mezarhkta yer
ahr. ^evre dtizenlemesi yapilmis olan alanda bir agacin golgesinde annesi Gtilnus Banu ile
ebedi istirahate 9ekilmis olan Ayse Gazi Hatun'un, Amasya'nin fethi sirasinda bir erkek gibi
kahramanhklar gostermis oldugu anlatihr.
Huseyin Hiisameddin'in "Meydan Kopriisu basinda bulunan medresenin arka
tarafindaki zaviyenin onundedir", diye tarif etmis oldugu yerde bu gun artik medrese ve
zaviyeden hi9bir iz yoktur. Amasya'ya birbirinden kiymetli eserler kazandirmis olan Sadgeldi
Pasa'nin torunu Ehli Hatun'un ttirbesi, i9inde iizeri kitabelerle muzeyyen birka9 mezar tasi
bulunan bah9enin bir kosesinde, bir oda i9inde yer almaktadir. Evliya ziyaretine daha fazla
Amasyah kadinlann ragbet ettigi tiirbenin bah9esinde bir de Dilek Kuyusu var.
Amasya'da, ne hikmettir bilinmez, sanki evliyanm sirri olumunden sonra a9iga 9ikar.
Saghginda muftuluk gorevi yamsira ogrencilere ders de veren Haci Omer Efendi, vefatiyla
yoklugunu hisseden talebelerinin eksik kalmis egitimlerini kabri basinda vermeye devam
eder. Seyh Hamza Hazretlerinin Kurtbogan lakabim ahirete g69iisunden sonra almasi gibi,
Haci Omer Efendi de 'Dersi Tamam' lakabim Hakk'in rahmetine kavusmasiyla ahr.
Bu menkibenin benzerinin Kastamonu evliyalanndan Miifessir Alaeddin Hazretleri
hakkinda da anlatildigini burada not edelim. Kaynaklarda Hicri 665-747 yillan arasinda
26
yasamis oldugu kaydedilen evliyanin tiirbesi, Kastamonu sehir merkezinde Pure
Mahallesindedir. Menkibeye gore bir ogrencisine Kur'an-i Kerim dersi verirken
tamamlayamadan vefat etmistir. Ruyasina girdigi ogrenciye her gece kabrine gelmesini
soyler. Bunun uzerine ogrenci her gece evliyanin kabrine gider. Evliya da yarim kalan dersini
tamamlatip ogrenciye Kur'an-i Kerim' i ogretir.
Osmanlmin talihsiz donemlerinden Amasya da nasibini almistir. Mamurun harabiye
doniistiigu zamanlarda, insanlann "vaktiyle burada bir evliya tiirbesi vardi", bile diyemedigi
iistii a9ik ve dort duvardan ibaret yikintilardan, uzun arastirmalar sonunda Haci Omer
Efendi'nin kabrinin yeri tesbit edilir ve yapi tamir ettirilir. Amasya tahrirat mudurii Istanbullu
Mehmed Mazhar Bey tarafindan 1896'da iistii kapali muntazam bir oda sekline donusttiriilur.
Kun9 Koprunun yakinlannda yer alan ttirbe, daha sonralan yine tahribata maruz kalarak
viraneye donusse de, bu gun, insanlann yamndan gecerken ancak fark edebilecegi bir kabre
kavusur.
Huseyin Hiisameddin Amasya Tarihi adh eserini kaleme alirken, kabrin kesfi ile ilgili
hatirasim su sekilde kaleme alir. "Kus Koprii basinda, Dersi Tamam efendi ile Burmali
Minare Tekkeleri karsisindaki mezarlik i9inde, agacin dibinde medfun bulunan zatm mezar
tasi oldugu halde, kitabeleri bulunamadigindan, isimlerinin ne oldugu anlasilamamisti.
Bunlann kim olduklanni arastirmak ve kunhune vakif olmak i9in, yash kimselerden malumat
sordugum sirada, once Dersi Tamam Efendi'yi, sonra da Hifzizade Osman Faik Efendi'yi ve
agacin dibinde medfun bulunan sahsi riiyamda gordum. Kendilerinin kim olduklanni
ogrenmem i9in, Amasya Mahkemesi'nin sicillerini incelememi ve Osman Faik Efendi'nin
kendi kutuphanesinde bir eserinin oldugunu, bunu bulup mutalaa etmemi soylediler. Bunun
uzerine her iki hususu da gidip arastirdim ve soylediklerinin dogrulugunu aynen gordum."
1892 senesinde Bayburt'un bir koyunde diinyaya gelen Ali, burada Esref Efendi'den ve
sonra da Hafiz Ibrahim Efendi'den ders alir. Once Amasya'nin Ilyas koyiine, daha sonra da bir
zamanlar Ser9oban'in yasamis oldugu Karasenir koyiine yerlesir. Burada otuz sene kadar
imamlik yapar ve boylece Amasya civannda Karasenirli Ali Hafiz olarak taninir. Omriiniin
sonlanna dogru ise §amlar Tiirbesinin (Yukan Tiirbe) yamndaki camide imamlik gorevinde
bulunur.
Giizel ahlaki, yumusak huylu olusu, merhameti ile taninan Ali Efendi, senelerce
Amasya ve koylerinde yaptigi sohbetlerle sevenlerine dogru yolu, giizel ahlaki anlatir. Birka9
defa tutuklanir ise de; "Biz siyaset ile ugrasmayiz. Biz insanlara giizel ahlaki anlatinz", dedigi
i9in serbest birakihr. Ummet-i Muhammed'e olan asm merhametinden aglar, ahirette
kurtulmalari i9in 9ok9a dua ederdi. Sohbetlerinde Ehl-i siinnet biiyiiklerinden nakiller yapar,
27
Kur'an-i kerimi 90k giizel okurdu. Talebeleri ile baba-ogul gibi idi. Sanki aradaki mesafeyi
yok edercesine, "Evladim aramizdaki fark, benim yasli, sizin gen9 olmanizdir", derdi. Cok
comertti. Bir lokmasi olsa talebeleri ile beraber yemek isterdi. Cocuklan 90k severdi. Onlan
karsisina ahr, onlarla konusur, tath tath sohbet ederdi. Diinya malina hi9 deger vermez,
maasini oldugu gibi hanimina verirdi. Talebelerine, hanimlanna karsi 90k yumusak
davranmalanni, onlann hukukunu gozetmelerini, merhametli olmalan gerektigini sik sik
anlatirdi.
Ali Hafiz ile ayni yillarda Giimvis kasabasinda yasayan Garip Hafiz (Ibrahim Hakki)
isminde bir zat vardir. Bu zatla sik sik goriisen Ali Hafiz bir gun talebeleri ile Garip Hafiz'in
ziyaretine gider. Vakit ikindiden biraz oncedir. Ali Hafiz, kapida bekleyen talebeye;
"Evladim! Garip Hafiz'a geldigimizi haber ver", der. Talebe de; "Efendim geleceginizi
soyledi, sizi bekliyor", diye karsilik verir. Iki zat uzun sure sohbet ederler. Orada bulunanlar
konusulanlardan hi9bir sey anlayamaz. Zira onlar birbirlerinin derecesine gore
konusmaktadirlar.
Ali Hafiz, 'insanlann akillan okpiisiinde konus' diisturu geregince sohbetine gelen
herkesle seviyesine, meslegine, akhna gore konusurdu. Ziyaretine gelenler, yanindan hosnut
olarak aynhrdi. Bir giin basi ve kollan a9ik bir hanim, §amlar Tiirbesinde (i9inde Halidi
seyhi Siraceddin Ismail, oglu ve damadimn medfun bulundugu Yukan Tiirbe) iken onun
ziyaretine gelir. Amasya tarihi iizerine kendisinden bilgi ogrenmek ister. Ali Hafiz, istenen
bilgileri gayet a9ik ve teferruath bir sekilde anlatir. Hanim 90k memnun olup, tesekkiir ederek
aynlir. Orada bulunan bir sahis kadinin arkasindan hafifje tukuriir. Bu hareketi goren Ali
Hafiz 90k uzulur ve; "Neden boyle yaptm. O da Allah u tealamn kuludur. O kadin imanh idi.
Allah u teala bizi benlik tuzagindan kurtarsin", der.
Ali Efendinin U9uncu oglu Necati, ani rahatsizliktan hastaneye kaldinhr ve ameliyat
sonrasi kurtanlamayarak vefat eder. Vefat haberini vermek iizere bazi talebeleri Ali Hafiz'in
yanina giderler, fakat bir sey soyleyemezler. Ali Efendi onlara; "Hepimizin akibeti bu.
Bundan kurtulus yok. Necati'nin vefat ettigini ni9in soylemiyorsunuz?", der. Orada bulunanlar
bu durum karsisinda boylece hocalannin bir kerametini daha gormus olurlar. Oglunu bizzat
kendisi yikar, namazim kildinp defneder.
Talebelerinden biri, Ali Hafiz'i gormeden once elinde saz, koy koy dolasip, saz 9ahp
soylemektedir. Bu zat bir giin, Ali Efendinin ismini duyup, onun yanina gider. Aklinda arz
edecegi bazi sualleri vardir. Miitevazi sekilde karsilayan Ali Hafiz onunla sohbete baslar. Bir
anda soyleyeceklerinin hepsini unutan o zat, oradan aynlinca, soracagi sualleri tekrar akhna
gelir. O zaman Ali Hafiz'in miibarek bir zat oldugunu anlar ve ona talebe olmak ister. Sonra;
"Efendim! Yalniz ben sazimi birakmam", der. Ali Efendi de; "Calabilirsen 9al!", diye karsilik
28
verir. Zamanla, sohbetlerin tesiriyle kalbinden tamamen saz sevgisi (jikar. Calmak isterse de
9alamaz. Ali Hafiz, teveccuhleri ile kalbinden o nefsani sevgiyi alip 9ikarmistir.
Bir gun sohbetleri esnasinda, talebeleri gordiikleri riiyalan anlatirlar. O sirada bir
talebeye 'sen ne gordun?', diye sorulur. O talebe de riiyasinda giizel surette bir insan
gormustiir. "Acaba Peygamber efendimiz mi idi?", diye dusundugunden, gayr-i ihtiyari; "Ben
de Resulullah efendimizi gordvim." der. Ali Hafiz bir baska konuya ge9erek sohbetin yoniimi
degistirir. Sonra Resulullah efendimizin riiyada nasil goriilecegini anlatir; "Ben omrumde bir
kere Resulullah efendimizi riiyamda gordiim. Allahu tealamn Resulumi goren bu durumu
rahat bir sekilde anlatamaz. O'nu gormenin aski ile iki-u9 gun kendinden ge9er, aglar, gozyasi
doker." Bunun uzerine o talebe yaptigi hatayi anlayarak hemen tovbe eder.
Ali Hafiz bir talebesinin evine sohbet i9in gittiginde aksam i9in evin hanimi yemek
hazirlar fakat o gunlerde yasanan sikintili giinler yuziinden, sofraya konacak ekmek yoktur.
Ali Hafiz, evin 90cuguna; "Evladim, yukan odadaki dolabin goziine bir bakin. Belki orada
ekmek vardir." deyince, evin hanimi ve 90cugu edeben, soz dinlemek i9in yukan odaya
9iktiklannda, dolabin, finndan daha yeni 9ikmis taze ekmeklerle dolu oldugunu goriirler. Alip
sofraya getirirler. Herkes karnini doyurur. Ev sahibi bunun hocasimn bir kerameti oldugunu
anlar.
Bir talebesi ile §amlar Tiirbesinin (Yukan Turbe) etrafindaki aga9lan dikerken,
"Evladim! Allahu teala yakinda vefat edecegimi bildirdi. Benim yerim burasidir. Vefat
ettigimde tiirbede yatan zatin akrabalanndan izin alip, buraya defn edersiniz.", der. Aradan bir
sure ge9ince rahatsizlanan Ali Hafiz, doktor getirilmesini ister. Doktor gelip muayene ettikten
sonra 'bir sey yok' deyip giderse de, gece yansina dogru Kelime-i sehadet getirerek vefat eder
(1957). Soylemis oldugu yere defnedilir.
Vefatindan dort sene sonra talebeleri kabrini yaptirmak i9in a9arlar. Bu esnada birka9
kerpi9 diiser ve i9erisini goriirler. Naasi hi9 bozulmadan, defnedildigi giinkii gibi durmaktadir.
Almnda hafif bir ter vardir. Bir talebesi basindan sakalma kadar sivazlar. Kabir yapildiktan
birka9 giin sonra, talebenin riiyasinda Ali Hafiz goriiniir ve ona; "Asik beni incittin." der.
Bir giin talebelerinden biri rahatsizlanir ve sol gogsiinde bir sanci peyda olur. Gece
riiyasinda Ali Hafiz'i goriir. Ali Hafiz bir beze kahve dokiip, yaki gibi gogsiine sarar, sonra
onu bir giizel yikar. Sabah uyandiginda agn ve sizinin kalmadigini goriir .
Ali Hafiz Efendi sohbetlerinde buyururdu ki:
"Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz."
"Omiir ge9iyor. Gafil olmayin. Omrii, Allahu tealamn zikri ile kiymetlendirin."
"Biiyiikleri taniyan bir zatin merhametinden, comertliginden, yumusakhgindan, giizel
ahlakindan herkes istifade etmelidir."
29
"Peki deyin, itirazci olmayin."
Sohbetlerinde hocasindan nakille buyururdu ki:
"Olumden korkuyor ve hazirhgimiz yok diyorsak ne duruyoruz? Ne yapacaksak bir an
once yapalim. Yann, vakit, firsat elverir mi, bunu bilmiyoruz. Giden gunler sermaye-i
omiirden gidiyor. Sonra bu sermaye aniden ttikenir de haberimiz bile olmaz!"
"Cebrail aleyhisselam dort bin senede iki rekat namaz kildi ve; "Benim kildigim namaz
gibi bir namaz Man var mi?" diye dusiindii. Bunun iizerine Allahii teala; "Muhammed
ummetinin her tiirlii kusurla, noksanla kildiklan iki rekat namaz, ind-i ilahide, senin kildigin
bu iki rekat namazdan daha 90k hayirli ve makbuldur. Ciinkii sana, boyle bir namaz kil diye
emretmedim. Onlara emrettim ve mukellef tuttum. Onlann emre uymalan sebebiyle kildiklan
ve kilacaklan namaz bana 90k sevimli ve makbuldur." buyurdu. Iste emre uymak boyle buyuk
bir sereftir."
Yassi9al, Amasya'nin Tasova il9esi ile baglantisim saglayan karayoluna 7 km ve
Amasya'ya da 8. km olmak uzere toplam 15 km uzakhkta kurulmus olan sirin bir kasabadir.
1976 yilinda belediye teskilati olarak kasaba hiiviyeti kazanmistir. Golonu, Erkonas ve
Filingiller Mahalleleri bulunmaktadir. Kasabamn 2000 yilina ait nufusu 2330'dur. Ge9im
kaynaklan ziraat ve hayvanciliktir. Ilkogretim okulu mevcut olup 1-8. similar egitim
gormektedir.
Yassi9al Belediyesi tarafindan fel9li hastalara sifa verdigine inamlan Ergonas Baba
adina her yil hasat mevsimi sonrasinda duzenlenen 'Erkonas Baba Kiiltiir ve Sanat
Festivali'nde pilav pisirilip, halay ve semah gosterileri tertiplenir. Temiz ve bakimli
gorunusiiyle dikkati 9eken tiirbenin hemen karsisinda, kesilen etlerin pisirilmesi i9in mutfak
ve yaninda bir Cemevi bulunur. Sandukamn bulundugu bolum genistir ve ziyaret9ilerin
istirahat edebilmesi i9in hazirlanmis minderlerle 9evrilidir. Tasova'nin Ulukoy kasabasindaki
Ergiines Baba'nm dort oglundan biri oldugu kabul edilen Ergonas Baba'nin Horasan
Erenlerinden olup burayi mekan tutmus olduguna inanihr. Hidrellez, Asure, Bayram ve ozel
gecelerde birlik ve beraberligi saglama disinda ziyaretlerin 90gunlugu, fel9li hastalann sifa
bulmasi amaciyla yapilir. Sandukamn basinda bir gece kalip sabah ezamyla birlikte tiirbeyi
terk eden hasta, iyilestigi zaman adak kurbamyla birlikte tekrar tiirbeyi ziyarete gelir.
Ergonas Baba hakkinda anlatilan baslica efsaneler soyledir. Ilk yerlesim yeri olan
Sanmese Koyiinde, koyliiler Ergonas Baba'yi go9 etmek zorunda birakirlar. Koyden
aynlirken, "En zengininiz yedi sene sefa siirsiin", der. Bu olaydan yedi yil sonra koyde kithk
olur. Inanisa gore, bugiin bile zengin olanlar en fazla yedi sene yasayabiliyor veya yedi yil
sonra iflas ediyormus.
30
Ergonas Baba Yenice'ye geldiginde, koyde kimse yoktur. Koylulerin daga, ye§il
yaprak toplamaya gittiklerini ogrenir ve bunun iizerine, "Dalmizda ye§il yaprak bitmesin,
hasretlik i9inizden gitmesin, basimzda saijiniz bitmesin", der. Bu giinkii adiyla Yesilyenice
olan kasabanin yesilliklerden mahrum olmasinin, disan g69iin fazla olmasi ve koyun
erkeklerinin kellik probleminin olmasinin bu menkibeye dayandigi ileri suriilur.
Ergonas Baba Yassi9al'a geldiginde ise harman zamamdir. Koylii uriinunii 9erden
9opten anndirmaya 9ahsir. Ergonas Baba bir koylunun yanina gidip selam verir ve ona riizgar
sattigini soyler. Koylii ile bugdayina anlasirlar. Birden riizgar esmeye baslar ve biitiin
bugdaylar 9opten ve samandan aynlir. Bu riizgar sadece bu koylunun harmamnda esince,
diger koyliiler merak edip sorarlar. Koylii bir dervisten riizgar aldigini soyler. Adamin
soyledigine kimi inanir, kimi inanmaz. Inananlarm harmanma riizgar eser,
inanmayanlannkine esmez.
Ergonas Baba gelip ge9en askerlere kii9iik bir kazanla yemek verip, karinlanni
doyururmus. Ufak bir kazanla 90k sayida askeri doyurma kerameti gostermis. Bu olaydan
sonra ona Er-gon-as Baba denmis.
1855 Yilinda Amasya'nin merkeze bagh Yassi9al koyiinde dogan Fedai Baba'nin asil
adi Hiiseyin'dir. Babasi Konas oglu Ismail, anasi Zehra Baci'dir. Ailenin tek oglu oldugu i9in
babasi Ismail efendi onun okumasim ve medrese hocasi olmasim istemektedir. Babasi ku9iik
Hiiseyin'i zor da olsa medreseye gondermeye ikna eder ve boylece Amasya'da Kun9 Koprii
basindaki Biiyiik Kapuagasi medresesine devam etmeye baslar. Ogreniminin ikinci yilinda bir
giin hocasi ders sirasinda "Hazreti Muaviye, Hazreti Peygamberin sir katibi idi, ona 90k itimat
ederdi", deyince, Hiiseyin 90k kizar. "Senin Muaviye'ne de sana da lanet olsun", diyerek
medreseyi terk eder. Bu olaydan sonra kendini tamamen tasavvuf ilmine vakif hocalara teslim
ederek bu yolda yetismek i9in 9aba harcayan Hiiseyin' in biitiin omrii okumak, yazmak ve
seyahatle ge9er. Babasimn oliimiinden sonra yazin 9ift9ilikle ugrasip, kis aylannda yine koy-
kasaba dolasir. 1940 Yilinda 85 yasindayken vefat eder. Deyislerini coskulu, akici bir dille
soylemis olan Fedayi Baba'nin siirleri, Abdullah £elebi tarafindan 'Amasya'h Fedai Baba
Divani" adh kitapta toplanmistir (1991).
Ey Fedayi can gidasi Zikrullah
Irsad i9in inzal oldu Yed'ullah
Tahkik bildim mii'min kalbi beytullah
Halk eden rahmani oziimde buldum
31
Amasya'nin koylerinden Saz Koy'de Anadolu erenlerinden Halil Dede adina her yil
Saz Koy Kulttir ve Sanat Senligi tertiplenir. Saz Koy muhtarhgi ve Saz Koy Yardimlasma ve
Dayamsma Dernegi'nin ortaklasa ger9eklestirdigi kulttir sanat senliginde kurbanlar kesilir,
birlik beraberlik pilavi yapilir, alti yiiz yasinda oldugu tespit edilen pelit agacinin altinda
semah donulur, yore sanatcilan halk ttirkii ve deyislerinden ttirkiiler okur.
Uygur Kasabasi Amasya-Tokat karayolunun 32. kilometresinde yer almakta olup
kurulus tarihi 1300'lu yillara dayanmaktadir. Koye ilk yerlesenler Uygur Turkleri'ndendir.
Yerlesim yeri 1989 yilinda kasaba olmustur. 1700 niifuslu, ekonomisi tarim ve besi
hayvancihgina dayanan Uygur Kasabasinda 1995 yilindan sonra buyuk sehirlere 90k yogun
go9 yasanmistir. Uygur Belediye'sine ait Camligol Sosyal Tesisleri, il i9inden ve il disindan
gelenler i9in guzel bir dinlenme ve eglenme yeridir. Yine belediyeye ait birinci sinif mezbaha
Amasya' ya ve 9evre illere hizmet vermektedir. Uygur Kasabasi'nin komsulan Tatar, Keslik,
Kalekoy, Sanyar, Yagciabdal ve Eski Kizilca koyleri ile Ezinepazar Kasabasi'dir.
Evliyalar bakimindan olduk9a zengin sayilan Uygur' da yuksek bir kayanin tizerinde
yer alan Cafer Baba ttirbesi, yaninda cemevi, mutfagi ve dinlenme evi ile bakimli bir
ttirbedir. Onun unlu Ke9eci Baba'nin mtiridi olduguna ve seyhinin istegiyle Uygur' a geldigine
inanihr. Cafer Baba koy halkini irsad etmis, koyltiye ekin ekmeyi, meyve ve gul yetistirmeyi
ogretmistir. Uygur' da Cafer Baba'nin diktigine inanilan uzum baglan vardir. Onemli gun ve
gecelerde koy halkinin bir araya gelerek topluca ibadet ettigi ttirbeye sadece Cuma gunti ve
aksami ziyaret yapilmaz. Cunkti, inanisa gore, Cafer Baba mana aleminde Cuma gunleri
arkadaslanni ziyarete gider.
Uygur'un yakimndaki irmagin kenannda, Horasan erenlerinden olup bulundugu yerde
sehit dusmus olduguna inanilan Arap Dede yatinnin, koy hayvanlanni, hastalik ve kurtlardan
koruduguna inanihr. Yine Uygur' da yaygin olan inanisa gore Cuma geceleri yatir ziyaret
edilmez. Cunku o gecelerde yatirlar mekanlannda bulunmazlar.
Uygur kasabasimn 9ikisinda yuksek bir tepe uzerinde yer alan Kamber Baba'nin
kabrinin 9evresi, adeta etrafi aga9lar ve yesillikler ile 9evrili bir mesire yeridir. Horasan
erenlerinden olup bulundugu dag basinda sehit dusmus olduguna inanilan evliya hakkinda,
Haci Bektas Veli'nin akrabasi oldugu rivayeti vardir.
"Kulak verdim boyle gelir yankisi
Pirim Hunkar Haci Bektas Veli emmizadesi"
Misralan ile ona sahiplenen bolge insani, yagmur duasi, afetlerden korunmak, bereketli ge9en
hasat donemi i9in siikretmek gibi vesilelerle kabrini ziyaret eder. Kirmizi gullerin tomurcuga
32
geldigi bahar mevsiminde toplanan koyliiler, adeta bir solen havasi i9ersinde yagmur duasini
ger9eklestirirler.
Uygur kasabasinda Demirli Baba adiyla bilinen evliyanin, saghginda demircilik yapan
bir dervis olduguna inanihr. Her 9e§it hastaliktan sifa bulmak istegiyle ziyaretler yapilir.
Kizoglan Baba adiyla anilan zatin mezari ise, zikredilen yerde herhangi bir bos alandir.
Ziyaretlerin kiz ya da erkek cocuk sahibi olmak istegiyle yapildigi gorulur.
Kabakulak hastahgina 9are olmak iizere ziyaret edilen Kabalak Baba evliyasi da bir
kaya 9evresindedir.
Yine merkeze bagli Yagci Abdal Koyii'nde yiiksek bir tepenin uzerinde yer alan
ttirbede yatan zat, Ese Dede adiyla bilinir. £evresi kayin ve 9am aga9lanyla 9evrili yesillik bir
alandir. Turbenin bah9esinde Ese Dede'nin miiridi oldugu kabul edilen Abdal Musa adh bir
zatin kabri bulunur. Iki odali olan turbenin bir odasinda sanduka vardir. Digeri ziyaret9ilerin
istirahatine aynlmistir. Sandukanin yaninda ok, M19, yay gibi savas aletleri sergilenir. Ese
Dede'nin Haci Bektas Veli'nin miiritlerinden olduguna, Kirsehir'den atilan asasinin Yagci
Abdal Koyiine dusmesiyle bu koye gelip, yore halkini Islamlastirdiktan sonra yapilan bir
savasta sehid dustiigiine inanihr. Yine Ese Dede'ye ait oldugu kabul edilen bir sancaktan soz
edilir. Turk milletinin katildigi savaslarda, bu sancagin savas zamani kayboldugu, sonra da
geri dondugu anlatihr. Kibns Bans Harekatindan sonra bu sancagin turbeden 9almdigi rivayet
edilir. 1995'lerde kabir 9evresi koy halkinin 9alismalanyla duzenlenerek tiirbe yapilir.
Hakkinda anlatilan menkibelerden ikisi soyledir. Koy halki, Ese Dede adak yerinin
bah9esinde bulunan Abdal Musa'nin mezannin ustiinii kapatip kapali bir alan i9inde tiirbe
haline getirmek ister. Yapildigi gece usttindeki buttin yapiyi tepeden asagi atar, kabul etmez.
Tiirbe gorevlisinin riiyasina girip, "Ben Ese Dede'nin bekjisiyim", der. Kurtulus Savasi
yillannda koyiin sinirlanna kadar diisman askeri girer. Fakat koyiin i9ine giremezler. Koyiin
ustiinii alii yesilli bir duman kaplamistir ve bu anlam verilemeyen durum karsisinda korkan
diismanlar geri 9ekilirler.
1995 yilinda Istanbul'dan Ezinepazar'a gelen bir kadin yatinn yerini gosterip, "Burada
Halit Baba isminde biri yatiyor. Riiyamda benden buraya tiirbe yaptirmami istedi", der. O
giine kadar ismi bilinmeyen yatinn bolge insani tarafindan, koyliileri her tiirlii sikinti, hastalik,
ve felaketlerden koruduguna inamlmaktadir. Hakkinda anlatilan menkibelerden biri soyledir.
1930'lu yillarda Amasya'da biiyiik bir deprem olur. Deprem esnasinda Ezinepazarhlar
evlerinden disan 9ikip korku i9inde dua ederler. Bir sure sonra gaipten bir sesin siirekli olarak
tekbir getirdigi duyulur. Koyliiler bu sesten sonra sallantimn durdugunu soylemektedirler.
33
Cevre koyleri bu depremde biiyiik hasar gormesine ragmen Ezinepazar'a en ufak bir zarar
gelmemistir. Halit Baba'nin onlan bu depremden korumus olduguna inanilmaktadir.
Ezinepazar Kasabasi yakinlannda bir tepe uzerinde yasli pelit agaclan arasindaki
mezannda medfun bulunan Hasan Baba evliyasinin bazilanna gore ayni kasabadaki Halit
Baba'nin, bazilanna gore ise Seyh Sadi Koyu'nde yatan Seyh Sadi'nin arkadasi olabilecegi
kabul edilir. Yagmur duasi ve askere giden genclerin saglik dilekleri icin ziyaret edildigi
goriiliir.
Dogantepe kasabasinda yiiksek bir tepenin uzerinde yer alan Mehmet Dede'nin mezan
kitabesizdir. Onun ailesine ait oldugu kabul edilen 119 mezar daha vardir. Hakkinda bilinen tek
sey, Mehmet Dede'nin bir savas sirasinda orada sehit dusmiis oldugudur. Koy halki tarafindan
bas agnlanndan kurtulmak istegi ve yagmur duasi i9in ziyaret edilir.
Sanyar Koyu'min yakinlannda yuksek9e bir tepe uzerinde pelit aga9lan arasindaki
tiirbe, Pelitlik Baba adiyla anilir. Yagmur duasi ve sigil rahatsizhgi i9in ziyaret edilen Pelit
Baba hakkinda anlatilan menkibelerden biri soyledir. Pelitlik Baba, olmeden once yakinda
tufan olacagini, aga9lann devrilecegini soyleyip, devrilen aga9lardan kendisine bir tiirbe
yapilmasim ister. Pelitlik Baba vefat ettikten bir hafta sonra biiyiik bir firtina 9ikar. Ozellikle
Pelitlik Baba mezannin yamndaki aga9lar devrilir. Koyliiler bu devrilen aga9lardan bir tiirbe
yaparak, Pelitlik Baba'nin istegini yerine getirirler.
Sanyar Koyu'nde Gazi Baba ve oglu oldugu kabul edilen Ali Baba yatirlannin 9evresi,
bir mesire yerini andiracak sekilde aga9larla kaphdir. Gazi Baba'nin Kinm Savasi sirasinda
yaralanarak koyiine donen ermis bir kisi olduguna inanihr. Cevre koylerden de ziyaret9ileri
olan kabir, bolluk, bereket olmasi, yagmur duasi, gen9 kizlann evlenmek istegi ve askere
giden gen9lerin sag salim donmeleri istegiyle ziyaret edilir. Ali Baba'nin ise, bas agnlan ve
sigil i9in de ziyaret edildigi goriiliir. Gazi Baba'nin iizerine tiirbe yaptirmadigi da anlatihr.
Bu noktada, Harun Yildiz'in 2003 yilinda doktora tezi olarak yapmis oldugu 'Amasya
Yoresi Alevileri' adh 9ahsmada, ulasmis oldugu sonu9lardan soz etmek yerinde olacaktir.
Inan9 yapisi a9isindan bakildiginda merkezdeki niifusun tamaminin Miisliiman oldugu, bunun
da onemli bir kismimn mezhep olarak Siinni/Hanefi mezhebi, bunun disinda kalan Alevi
topluluklann ise kendi adlandirmalanyla Alevi/Caferi mezhebine mensup olduklan goriiliir.
Istatistiksel olarak ifade etmek gerekirse, merkez ikpe niifusunun % 18.8'lik bir oranimn Alevi
oldugu soylenebilir. Aynca, merkeze bagh 98 koyiin 31'inde sadece Alevi niifus, 10'unda
Alevi ve Siinniler bir arada ve diger 57 koyde ise Siinni niifus bulunmaktadir.
34
Merzifon Evliyalari
"Naksi bura Merzifon' dur, velisiz yeri yoktur
Kendine baska is bul, evliyasi pek 9oktur"
-Nevzat Koksiiz-
Merzifon, dillere destan cazibesiyle asiklannm yiiregini yakan ablasi Amasya'nin nefes
kesen guzelligi karsismda kiskanclik duygulanna kapilan ku9uk kiz kardestir adeta. Karsi
konulmaz bir tutkuyla hep yansa kalkar onunla. Bilmez ki, kendi guzelligi ablasimn
guzelliginden W9 de geri kalmaz.
"Ogul bu topraklarda Ali'ler Veliler yatiyor" sozii, Merzifon i9in soylenmis olsa da,
bolgenin dini kimligini yansitmasi bakimmdan onemli sayilabilir. Anlatihr ki, Hz.
Muhammed'in sahabelerinden Ukkase'nin tiirbesi Hira (Hirka) Koyiindedir. Sahabe Hz.
Muhammed'in sirtindaki mibuvvet muhrunu Veda Hacc'mda bir vesile ile goriir.
Peygamberimiz ona hirkasini verir ve, "Rum diyarma giderek halki dine davet edeceksin",
der. O da Islam ordusuyla Kayseri iizerinden Merzifon' a kadar savasa savasa gelerek bu
gunkti Hirka Koyiinde sehit dtiser. Bir gonial sultanma doniisen Ukkase'nin, o gun bu gundiir
ziyaretcileri eksik olmaz.
Onun Merzifon'a gelis tarihi miladi 681'dir. Hira koyuntin girisindeki mezarlikta yer
alan bu ulu sahabenin kabri, Peygamberimizin sirtmdaki muhrii open Ukkase bin Mihsen
Hazretleri'ne aittir. Evliya 9elebi buralan ziyaret ettiginde onun kabrinin varligmdan soz eder.
Bayram giinleri sabah namazi burada kilindigi anlatihr. Ustumi kapattirmadigindan defalarca
yapilmis, her seferinde ertesi gun yapilan yer yikilmistir. Halk arasmda, 'buraya yedi defa ust
uste gelenin hac sevabi alacagi' inanci, meshurdur. Mehmet Ocak'm ve Muammer Durak'm
kabir 9evresinin duzenlenmesinde biiytik hizmetleri dokunmustur. Turbesinin tamir tarihi
1968'dir. Tiirbenin yanmda yer alan bina, asevi olarak hizmet vermektedir. Htikkase Sultan
35
koyun kurulusundan 90k once turbesinin oldugu yere gelir ve hirkasini birakir. O tarihten
sonra o mevkinin adi Hirka olarak bilinir ve burada kurulan koy, Hirka Koyu adini alir.
Merzifon'un bir9ok koyunun adi zamanla degistigi halde, Hirka Koyu'nun adi degismemistir.
Koyun ormaninda, yaban hayvanlanndan geyikler, ayilar yasarmis. Geyikler, Hiikkase
Sultan'dan gelip su i9erlermis. Turbesinde bulunan geyik boynuzlannin o zamanlardan kalma
olduguna inanihr.
Onun bir rivayete gore Peygamber efendimizin misvakdan oldugu, baska bir rivayete
gore ise buralara gelen islam ordusunun sancaktan oldugu soylenmektedir. Divan
edebiyatinin unlu sairi Fuzuli, Saadete Erenlerin Bah9esi adh eserinde sunlan yazar.
"Hz. Peygamber, "Ey kavim, size hukumleri bildirdim. Islahiniza 9ahstim ve belalara
ugradim. Artik sohbetinizden ilgi kesmek ve sizden uzaklasmak zamani geldi. Kimin ki bende
hakki varsa alsin, kimin ki muskulu varsa sorsun ki, Allah' in yanina buttin davalardan el etek
9ekmis olarak gideyim ve Allah' a yuz tutan etegime hi9bir asili el kalmasin, haksizhgimdan
sikayet eden hi9bir el onu tutmasm."
Bunu soyledikten sonra minberden indi. Cemaatle ogle namazim kildi, yeniden minbere
9ikti. Onceki soylediklerini tekrarladi. Orada bulunanlardan birisi ayaga kalkarak dedi ki, "Ya
Resulullah, senin hizmetinde benim alacagim U9 dirhem var." Hz. Muhammed U9 dirhem
borcunun alacakhya verilmesi isini Hz. Ali'ye buyurdu. Bundan sonra ashaptan Ukkase
adinda biri ayaga kalkti. Dedi ki, "Ya Resulallah. Tebuk Gazasindan donerken deveye bir
kam9i vurmustun. Kam9i deveye vurmadi, bana eristi. O vurustan son derece aci duydum.
§imdi kisas isterim. Hz. Peygamber buyurdu. "Allah sana hayra rahmet kilsin ki, bu kisasi
ahrete birakmadin, dunyada diledin." Sonra Ukkase'ye sordu. "O kam9iyi tanir misin?"
Ukkase cevap verdi. "Deri terbiyesine tutulmus bir kam9i idi." Hz. Muhammed: "O kam9i
Fatime-i Zehra'nm evindedir. Hemen getirsinler." Diye emir buyurdu. Selman, aldigi bu emir
iizerine Fatma'nin evine kostu. Kapisimn oniine gelince:
"Esselamunaleykum ya Ehl-Beyt", diye sesledi. Hazret-i Fatima Selman' in sesini
isitince, "Ey Selman ne hacetin var?" diye sordu. Selman cevap verdi; "Hz.Resul filan
kam9iyi istiyor." Fatima sordu. "Ey Selman, hasta halinde bu kanujryi ni9in istiyor?" Selman
olan biteni anlatti. Hz. Fatima, "Hazret-i Resul hasta yatmaktadir. Onda kanujiya dayanacak
gti9 ihtimali yoktur", dedi. Hemen Hasan' la Huseyin'i yanina 9agirdi. "Ey ciger koselerim",
dedi. "Buyuk babamzdan bir hak isteniyor. Adaletin yerine gelmesi lazim; yuruytin, O'nun
yerine kanujilanmayi siz kabul edin."
Selman, Hasan ve Htiseyin Hazretleri ile kam9iyi aldi. Mescid-i Serife geldi. Mescidde
bulunan cemaatin velvelesi gok kubbeye 9ikti. Herkes Ukkase'ye kisastan vazge9mesini
soyltiyor, "Bir kam9i yerine her birimize bin kam9i vur. Yalniz Resul Hazretlerine taarruz
36
etme ve mubarek hasta vucutlanni incitme", diyordu. Peygamberimiz, "Kisas benim itjindir.
Sizin kam9ilanmaniz dogru degildir", dedi. Ukkase, "Ya Resulallah", dedi. "Ben o gun
ciplaktim. Kisasin tarn olmasi icin sen de soyun, 9iplak ol." Peygamber Hazretleri mubarek
ortiisunu omuzlanndan birakti. Meleklerle Mescit icindekilerin feryadi ve figani birden
goklere 9ikti. Cihana kavga saldi. Ukkase Hazret-i Muhammed'in arkasinda Peygamberlik
Muhrunii gordii. Hemen o mubarek muhru opiip yuzunii surdii. Kam9iyi elinden birakti ve,
"Ya Allah' in ekpisi", dedi. "Benim bu israrimda iki muradim vardi. Biri buydu ki senin insalli
oldugunu halka gostermekti. Biri de, 'men messe cildi la yemlessehun nar' (Benim cildime
dokunana ates dokunmaz) iktizasinca mubarek vucuduna yiiz siirmek, cehennem atesinden
kurtulmakti."
N. Berin Tasan'in, 'Bir Ask Kutugii Yaktik, Diyar-i Rum' a attik' adiyla kaleme almis
oldugu yazidan ogrendigimize gore, San Danismend lakabiyla taninan Emir Aziz Efendi'nin
oglu olan Abdiirrahim, II.Murad devrinde yasamis bir mutasavvif-sairdir. Ilk tahsilini
memleketi olan Merzifon'da yaptiktan sonra Misir'a gider. Orada Suhreverdiyye tarikatimn
Zeyniyye kolunun kurucusu Zeymiddin el-Hafi'ye intisab ederek sulukunii tamamlar.
1428'de, metni Nefahat Tercemesi'nde yer alan halifelik icazeti ve bazi onemli kitaplan
okutma izni alir. Seyhi ile birlikte Horasan'a giderek orada birka9 yil kalir. Horasan'da iken
seyhi biitiin miiridlerine bir dal getirmesini soyler. Herkes en guzel dallan getirirken o sadece
kuru bir dal getirir. §eyhi neden kuru bir dal getirdigini sorunca, "Efendim, biitiin nebatat
Allah' 1 (cc) zikrediyordu. Bu aciz dervisiniz zikretmeyen ancak bir bu kuru dali bulabildim",
der.
Bu anekdotun benzerinin, Amasya Ziyaret kasabasi evliyalanndan Hicabi Baba i9in de
anlatildigini goriiriiz.
Abdurrahim, "Bir ask kutiigii yaktik, diyar-i Rum' a attik", diyen Hafi'nin emriyle
memleketine doner. 1431'de ^elebi Sultan Mehmed Medresesine muderris olarak tayin edilir
ve oliinceye kadar irsadla mesgul olur. Rumi mahlasiyla yazmis oldugu siirlerinden,
"Tovbe ya rabbi hata rahina gittiklerime
Bilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime"
beytiyle sohret kazanan Abdiirrahim' in Irsadii'l-enam, Vesaya, Divan9e-i Ilahiyyat ve
Iskname adh eserleri oldugu kaydedilir.Onun hakkinda on altinci kusaktan torunu Berin
Tasan tarafindan 1975'te bir 9ahsma yapilmistir. Harmanlar Mahallesinde bir sokaga adi
verilmis olan Abdurrahim Rumi'nin sahsi esyalanndan bir biiyiik tesbih ve ayet nakisli bir
aynanin varislerinde bulundugu soylenmektedir. Akici bir iislupla Allah askini terenniim eden
sairin misralanndan bir dortliik de soyledir:
37
Giderdi levh-i dilden naksi gayn
Muhabbetname-i menkus etti askin
Bu asiyan i9re her dem oterken
Ucurup bir acayip kus etti askin.
Cami Cedit Mahallesi Atatiirk Caddesi / Eren Sokak'taki hazirede yer alan zatlardan
bazilannin isimleri soyledir; Haci Hafiz Efendi (1821-1875), Abdurrahim Rumi'nin on
dorduncii batindan torunu ve Aziz, Bakiye, Naci, Hami Recai Tasan'in babasi Sadibeyzade
Hamdi Efendi (1881-1916), esi Ruhiye Tasan (1882-1958), sair Eyiib Sabri kizi Nuriye Hatun
(1863-191?), Sabri Tasan (1886-1919), Rumi'nin oglu Seyh Liitfullah Celebi (61.1503),
Nesrin Tasan (1924-1942).
Abdurrahim Nizameddin Rumi'nin mezar tasindaki kitabede, 1390 yilinda
Merzifon'da dogdugu, Aksemseddin ile yakin dost oldugu, Fatih tarafindan Anadolu
Velilerini temsilen Istanbul' a davet edildigi, Istanbul alindiktan sonra 1458 yilinda vefat ettigi
yazilidir. Kabrinin basucunda 1916 yilinda Trabzonlu sair Sadi tarafindan kaleme alinmis
siirin kisaltilmis Tiirkjesi soyledir:
"O denizler gibi engin, unlulerin unliisii teberriikzade Seyh Abdurrahim Hz.lerini ziyaret et
O nurlu lsik sa9an bir mursid idi
Maksadi her yam aydinlatmakti
Onun i9in okullar dergahlar a9ti
Onlar ilim irfan ve faziletin merkezi idi
Zamanin hukumdan Celebi Sultan Mehmed ondan sefkatini esirgemedi
Ona layik oldugu degeri verdi
Anadolu'ya oyle bir lsik sa9ti ki
O lsiktan nasibini almayan kalmadi
Hz. Muhammed'in koydugu yuce hiikumlerle
Dinin yiicelmesi i9in Hakk yolunda oncii oldu
Ruhu birlik alemine U9U1 gitti ama
Mezan memleketini yucelten ve sereflendiren bir ziyaretgah olarak kaldi."
Abdurrahim Rumi'nin muderris olarak tayin edildigi yapi, Merzifon'da Celebi Sultan
Mehmed tarafindan 1414'te insai emredilen ve 1417'de hizmete giren C e l em Sultan
Medresesidir. Kare planh olan yapida Sel9uklu mimarisinin dort eyvan semasi tekrarlanmis
olup yapi kirmizi beyaz taslarla insa edilmistir. Portalin kapi kemerinin uzerinde yer alan insa
kitabesi Arap9a olup yazilar beyaz renkli tas iizerine yazilmistir. Medresede alimin ibadet
eden kisiye ustiinlugunu ifade eden hadis yer alir. Mimannin aym zamanda Amasya'daki
Bayezid Pasa Camii'nde 9ahsmis oldugu bilinmektedir. Yapinin Sultaniye Medresesi adiyla
38
Sek;uklular doneminden kalmis ve Celebi Sultan Mehmed tarafindan yeniden insa edilmis
oldugundan soz edilir.
Tiirbesi Herat' ta bulunan unlii sufi Zeyneddin Hafi (61. 1435)'nin kurdugu Zeyniyye
tarikati da, XV. Yuzyilda Osmanh topraklannda ilk defa boy gosterir. Bu tarikatin en gu9lu
temsilcilerinden olan Abdullatif Kudsi (veya Makdisi) Horasan'dan Anadolu'ya gelerek
Bursa'da yerlesir. Tipki onun gibi Seyh Abdurrahim de Merzifon'da, tarikati temsil eder .
Zeyniyye tarikati pek fazla gelisme imkani bulamamis, ancak Abdullatif Kudsi'nin halifesi
Seyh Vefa vasitasiyla Fatih Sultan Mehmed zamaninda Istanbul' a niifuz etmis ise de, onun
vefatindan sonra giderek zayiflamis ve ortadan kalkmistir.
Cami Cedit Mahallesi Eren Sokak'ta yer alan evliya kabirlerinden biri de, yeni
konulmus olan mezar tasinda,
Bir dede pir dede
Muradimi ver dede
sozleri yazili olan evliya kabridir.
Halk isteklerinin yerine getirilmesi dilegiyle adi belli olmayan bu keramet ehline Murat
Dede adini yakistirmis olmahdir.
Ayni mahallede Emin Bey Sokakla kesisen araliktaki Uluisik apartmaninin arka
bahcesinde yer alan ttirbe ile ilgili olarak, sokaga adini veren mahallenin yerlilerinden olan
Emin Bey' in kizi Rumiye Ozcilingir hammefendi burada eskiden iki tane bekcinin oldugunu
anlatir. Kisa boylu olan bu zatlar defalarca namaz kilarken goriilmusler. "Uyur uyanmaz-hic
uyanmaz" adlanyla anilan evliya ziyaretinde uyumayan 90cuklar buraya getirilerek
avsunlanir, kabrin topragi alinlanna surulurdii.
Cami Cedit Mahallesi Hacirahat Caddesi'nde eskiden Arap Dede Mescidi adinda ahsap
bir mescid ve bahcesinde de Arap Dede kabri bulunmaktaydi. Daha sonra yikilan mescidin
arsasi kabrin onundeki bosluktur.
Ayni bolgedeki Naksi Dede'nin kabri Mufttilukteki Kur'an Kursunun arka
bah9esindedir. Eskiden Cuma geceleri, takunyalanni giyerek kendisi i9in hazirlanan su dolu
ibrikle abdest aldigi goriilurmus. Pasaogullanndan Nazire Hanimin ku9iik 90cugu bir gece
aniden fenalasir. Naksi Dede uykudaki Nazire Hanimin riiyasina girerek onu siddetle sarsar
ve, "Kalksana kizim. Ne duruyorsun! Bak 90cugun canini teslim ediyor", der. Uykudan
uyanan Nazire Hanim bir de bakar ki, oglu son nefesini vermektedir. Kadincagiz biiytik bir
telas i9inde 9irpimrsa da, oglu kollannda ruhunu teslim eder.
Ayni mahallenin Sakinler Sokaginda bir evin bah9esinde yer alan Uyusuk Evliyasi adh
yatin ziyarete eli ayagi uyusanlar avsunlanmak i9in gelirlermis. Zamaninda hirsizin biri bu evi
39
soymaya gelir. Ev halkinin uykuda olmasini firsat bilerek esyalan bir torbaya doldurur. Tarn
gidecekken evin 9ikis kapisi kaybolur. Nereye gitse orayi kapanmis bulur. Telasa kapilan
hirsizin feryatlanna uyanan ev halki hirsizi yakalayarak polise teslim ederler.
Sofular Camii'nin bah9esindeki ttirbede yatmakta olan zatlar hakkinda Dr. Hikmet
Tanju, Ankara ilahiyet Fakiiltesi tarafindan yayinlanan "Tiirklerde Tasla ilgili inan9lar"
kitabinda, "Sofular caminin yaninda , U?ler denen Yatir'a yuruyemiyen, yuriimesi geciken
cocuklar gotiiriiluyor. Yiiksek bir yere arpa, bugday seriliyor. Ayin ilk car^ambasi ziyarete
getirilen 9ocuklar tasin etrafinda yurutuluyor", diye yazar. Burada yatanlar, esasen Sofular
camiini yaptiran II. Beyazid devri ricalinden Beylerbeyi Abdullah Pasa ve yakinlandir.
16. Yuzyil Osmanli mimarisinin karakteristik ozelliklerini tasiyan ttirbe altigen
planhdir. Turbeyi orten kubbenin kasnagi baklava dilimli sekillerle susludiir. Amasya'daki
Darii'l Hadis Camii adiyla anilan yapiyi da insa ettiren Abdullah Pasa Haci Sinan
Beyzadelerdendir. Bu yapi ise 1490'da cami ve darii'l hadis olarak insa ettirilmis olup baninin
oglu tarafindan 1505'te bir darii'l kurra ilave edilirse de bu kisim giiniimiize gelmez.
Ayni caminin duvara yakin kismina bitisik kabir, Softa Baba adh evliyaya aittir.
Aziz Tasan'in bizzat gormiis oldugunu soyledigi bir Kur'an-i Kerim kapagindaki yazidan bu
zatin, Davud Halife'nin babasi oldugunu anhyoruz. Yiiriiyemeyen 90cuklar Cuma giinii sela
ile ezan arasinda avsunlanarak kabrin etrafinda yiiriitiiliir. Tokezleyen 90cuklann ise
ayaklanna baglanan ip sela ile ezan arasinda kesilir.
Sofular Mahallesi Abdurrahman Kargi Bulvan iizerinde, ulu bir dut agacimn
golgesinde yatan Kill? Dede adh evliyamn yerini bozdurmadigi anlatihr.
Sofular Mahallesi Cumhuriyet Caddesi'nde kabri Imam Hatip Lisesinin bah9esinde
bulunan Davud Kalfa'nin adinin Merzifon'da Karamustafa Pasa Ilkogretim Okulu oniinde
bulunan ve 1200'lii yillardan kalma tarihi 9esme'ye verilmis oldugu goriiliir. Aziz Tasan'in
bizzat gormiis oldugunu soyledigi bir Kur'an-i Kerim kapagindaki yazidan Hicri 887 (1482)
senesinde Davut Kalfa'nin sag oldugunu anhyoruz. Kabrin etrafi 9evrilidir. Kibns Harbinde
tankin i9erisinde askerlere goziikerek onlara yardim ettigi anlatihr. Sofular Mahallesinde bir
sokaga adi verilmistir.
Gazi Mahbub Mahallesi Arabacilar Sokak'ta yer alan kabirde medfun bulunan
Karaman Dede'nin, Konya'nin Karaman ikjesinden geldigi soylenir. Bozaci Camii'nde
imamlik yapmis olan Karaman Dede, hanimimn kadinlar boliimiinde bulundugu bir vaaz
esnasinda gelen ilahi feyizle, ruhunu kiirsiide teslim eder. Bunu goren hanimi da orada ruhunu
teslim eder. Bu olaydan 90k etkilenen caminin karsisindaki evde oturan hanim, "Benim evim
40
genis. Bu iki miibaregin kendi bah9eme gomulmesini arzu ediyorum", diyerek onlan
bah9esine defnettirir.
Eskiden mezarlann yaninda ulu bir dut agaci ve onun altinda bir kuyu bulunurmus. Bu
kuyunun suyu kulaga damlatildiginda kulak agnsinin kaybolduguna inanihrdi. Dut agaci daha
sonra kesilmistir. Kabirde solda hanimi sagda ise Karaman dede yatmaktadir.
Gazi Mahbub Mahallesi'nde eskiden Ahi tekkesi oldugu sanilan bu yerde yatan Ahi
seyhi Ahi Kerim Sultan'in tiirbesini, karsi evde oturan komsusu Haci Rafet Ahiska
onartmistir. Gazi Mahbub Mahallesi'nde bir sokaga adi verilmistir.
Gazi Mahbub Mahallesi'nde eski Amasya - Samsun yolunun baslangici olan Kirklar
Caddesi'nde, Belediyeye ait tamirhanenin tarn arkasinda, yoldan birkac metre yuksekte yer
alan dort tane kabirden igde agacimn altinda bulunan en ondeki kabir, Igdeli Dede'ye aittir.
Diger kabirlerin, onun muridlerine ait oldugu soylenir. Ziyaretin sigil rahatsizhgina iyi
geldigine inanihr. Sigili olanlar orada bulunan igde agacindan kopardiklan bir dali eve
getirirler. Dal kurudugunda sigilin de kurudugu soylenir.
Gazi Mahbub Mahallesi Horoz Sokak'ta Tekel binasinin arka bah9esinde bulunan
evliya kabrinin ziyaretinin ellerde bulunan sigillerin yok olmasmi sagladigina inanihrdi. Bu
bah9enin oldugu yerde eskiden Cukur Han'a ait bir mescid bulunurdu. Mescidin bah9esine
gomulii bulunan ve Sigil Evliyasi diye anilan bu zat hakkinda herhangi bir bilgiye
rastlanmamistir. Sokak tarafinda duvarda bulunan ku9iik bir mumluk duvar arkasinda yatan
evliyayi belirtmektedir.
1930'lu yillara kadar kullanilmakta olan eski Amasya-Merzifon kervanyolunun
iizerinde bulunan Kumbet Hatun Evliyasi, hakkinda en az bilgi bulunan ttirbelerdendir.
Evliya 9elebi bile diger evliyalardan soz ederken buradan hi9 bahsetmemistir. 1943
senesindeki depremde usttinde bulunan kubbesi yikilan tiirbe, muhtemelen Sel9uklulardan
kalmadir. Sadi Bayram "Merzifon'da bilinmeyen bir tiirbe: Kumbet Hatun" adh eserinde,
buranin depremden onceki durumunu soyle anlatmaktadir. "1938 senesinde yayinlanan
Merzifon brosuriindeki bir resimden yararlanarak buranin eskiden kare planh oturtmalik
iizerinde, koselere yerlestirilen dort ayak birbirine kemerlerle bagli olup, prizmatik govdede
almasik orgii kullamlmistir. Kasnak altta ve iistte kirpi sa9ak arasindadir. Kubbe iist ortiisii
alaturka kiremitle kaphdir. Kubbe iizerinde alem olup olmadigini bilmiyoruz. Tiirbede tugla
yaninda gri, koyu morumsu ve a9ik kirmizi tas kullamlmistir. 2.08 x 0,80 x 1.00 m.
ebatlanndaki bir tasin iizerinde 1 1 sira tugla bulunmaktadir. Kaidenin yiiksekligi doguda 1 m.,
batida 1.20 m. yuksekligindedir. Mermer sandukamn iizerinde en alt sirada Ayet-el Kiirsi, iist
sirada ise al-i Imran suresinin 18-19. ayetleri olan 'Allah'tan baska bir ilah olmadigina Allah
41
(c.c), melekler ve ilim sahipleri §ahittir. Ondan baska din yoktur. O gutjludur, hakimdir. Allah
(c.c.) katinda din hi9 siiphesiz islamiyettir", yazmaktadir. Almasik orgii teknigi, iki renk tugla
kullanimi ve sanduka tarzi Selcuklularda sik sik goriilen tarz olmasindan ve dendanh govde
biciminden ve kirpi safak seklinin erken Osmanh karakteri tasimasindan yola cikarak
buranin 14. yiizyilin sonlanyla 15. yuzyil baslannda yapildigi soylenebilir. Elbette daha
sonradan Selcuklu yikintilannin uzerine yapilmis erken Osmanh eseri de olabilir. 1938
senesindeki brosurde burada yatan kadinin Zeynep Hatun oldugu yazilmissa da dipnotta
burada yatan kadin Zeynep olsa da Selcuklu hanedanindan degildir, yazihdir."
Kumbet Hatun hakkinda anlatilan bir menkibe soyledir. Alkolik olan kocasi Kumbet
Hatun' a 90k kotti davranir, onu gece gunduz dovermis. Kadin kocasinin bu davramslanna hep
sabir gosterirmis. Bir hacc doneminde hacc'a giden Merzifonlular, Kumbet Hatun'u
Mekke'de Kabe'yi tavaf ederken gormusler. Kadinin hacc'a gitmediginden iyice emin
olduklan i9in bu olaya 90k sasirmislar. Bu olay, her hacc doneminde devam etmis.
Merzifon'dan hacc'a giden herkes mutlaka Kumbet Hatun'u orada goriirmus. Merzifonlular,
Kumbet Hatun' un kocasinin eziyetlerine katlandigi i9in erdigine inanmaktadirlar.
Kumbet Hatun'un Haci Hasan Mahallesinde bir sokaga adi verilmistir. Tek partili
donemde buranin yikilmasi i9in Dolasigin Ahmet efendi gorevlendirilirse de, bir iki kazma
vuran Ahmet efendinin, eve donerek sobanin uzerine ata biner gibi bindigini ve delirmis
oldugunu rivayet ederler.
Hidirellezden bir gun once 5 Mayis'ta halk dileklerinin nisanesi olarak oradaki aga9lan
9aput par9alanyla doldurur. Yamndaki kabir, Trabzon'dan Merzifon'a yerlesmek iizere gelen
ve burada hastalanarak Agustos 1915 senesinde gen9 yasta olen Omer Efendi'ye aittir.
1999 senesinde esrarengiz bir sekilde bir bu9uk ton agirhgindaki lahit, karsisinda
karakol bulundugu halde sir olur.
Nevzat Koksuz, Merzifon ile ilgili yayinlanmamis 9ahsmasinda, Merzifon evliyalanna
ayirmis oldugu boliimde Hu9ek Dede hakkinda sunlan anlatir. "Gazi Mahbub Mahallesi Esire
Sokak / Cukur Sokak'ta bir zamanlar bir mescid vardi. Iste bu mescidi aym zamanda tekke
olarak kullanan seyhin kabri meydanda yer almaktadir. Bu evliyamn Hu?ek Dede lakabim
almasi soyle olmustur. Buralarda irsad gorevi yapan seyhin kirk tane dervisi vardir. Onlara
devamh olarak riyazet yaptiran, zikir 9ektiren dede (Kadiri tarikatindan olsa gerek) hi9
keramet gostermezmis. Devamh zikir ve riyazetten bikan dervisler, bir keramet de
goremeyince, teker teker bu mubaregi terketmeye baslarlar. Sonuncu dervisi de gittiginde
yapayalniz kalan bu seyh yine de hi9 kimse gitmemis gibi yalniz basina zikirle mesgul olur.
Fakat kisa zamanda halk, dedenin gittigi yolun yanhshgindan, batil oldugundan soz etmeye
42
baslayinca, dede bir 9omlek9iye giderek kirk tane toprak testi alir. Bunlan tekkede aynen
dervislerinin dizildigi sekilde dizerek bir zikir halkasi olusturur. Baslar "HU" lafzini
zikretmeye. Onunla birlikte testilerde de bir kipirdanma olur. 'Buttin kainat, canli cansiz
buttin hersey Allah'i (cc) zikreder', hadisi mucibince dervisane bir sekilde, bir saga bir sola
sallanarak yaninda bulunan testilere vura vura zikretmeye baslarlar. Bu guriilttileri duyan halk
tekkenin pencerelerine iisttiste yigilarak bu olagamistti olayi kendinden gecmis bir vaziyette
seyretmeye baslarlar. Onlan farkeden dede hemen susar. Onunla birlikte testiler de zikri
birakirlar. Halk bu olayin vecdi icinde gozyaslanna bogularak:
"Hu 9ek dede, Hu 9ek !..", derler.
O da, tekrar zikre baslar. Testilerde goriinmez bir isaret almiscasina ona istirak ederler.
Olayi takip eden dervisler buyiik bir utan9 i9inde halkaya katihrlar. Iste o gun bu gun, seyhin
adi Hu9ek Dede kalmistir.
Buranin arsasini kendi arsasina katan kimsenin asma budarken oldugu soylenir. Burada
bulunan Esire pinan hana kansmistir."
Gazi Mahbub Mahallesi Horoz Sokak'ta asil adi olan Firuz, zamanla halk dilinde
Horoz'a donusmus olan evliyanin, eskiden burada bulunan Horoz Pinan'ni da yaptiran kisi
oldugu anlatilir. Tacettin Ibrahim Camii'nin dogusunda bulunan kesme tastan insa edilmis
Deve Hani 1949 yilinda harabe halinde iken, 1970'li yillarda Belediye tarafindan istimlak
edilerek Taceddin Camii'nin etrafi a9ilmak amaciyla yikilmis ve sebze hali yapilmistir. Cukur
Han diye de anilan bu ham isleten Hasan Efendi ku9iik bir 90cukken, her gun Horoz Dede
ttirbesinde dua eder, sonra okula gidermis. Her dua edisinde de, elini mum koyulan kisma
sokar oradan para alirmis. Sonra da bu paralan evdeki bir kupun i9inde biriktirirmis. Bir giin
babasi orada paralan bulmus. Cocugun bu paralan bir yerden 9aldigim diisiinerek paralan
nereden aldigini sormus. Kii9iik Hasan babasina paralan evliyanin oradan aldigini
soyleyince, babasi sirn bozulmasin diye 90cugu susturmak istemisse de nafile. O gunden
sonra bir daha ku9uk Hasan, orada dua okusa da para bulamaz olmus.
Evliyanin adi Gazi Mahbup Mahallesi'nde bir sokaga verilmistir.
Harmanlar Mahallesi Harmanlar Caddesi/Asut Sokak'ta rufai seyhlerinden Fevzi
Baba'nin 1922 senesinde 127 yasinda Sivas'da Hakk'a go9mus olan Es Seyyid El Abdullah
Hasimi'nin miiridi oldugu anlatilir. Simdiki kabrinin oldugu yerde iki kath tekkesi de vardi.
Dervisleri arasinda Mahsen Mahallesi'nden Ali Seyh, Tatar Haci Cemil Hoca, ayakkabici
Abbas Usta ve kardesi Rasim, ayakkabici Aziz Usta gosterilir. Bu dervisler, cehri zikir
9ekerler, zikir esnasinda viicutlarina sis de saplarlardi. Halk arasinda bir 90k menkibesi
43
anlatihr. Bunlardan birka9 tanesi soyledir. Fevzi Baba elinde sisleriyle simdiki Devlet
Hastanesinin yerinde bulunan Namazgah'ta gezinirken birka9 ermeni genci kendine takihrlar.
i9lerinden biri Fevzi Baba'yi epeyce kizdirmis olacak ki, Fevzi Baba elindeki sisle, o genci
kulagindan agaca §i§ler. Halk panige kapilarak, "Hay Babam nettin! Cocugun kulagini
mahvettin" derlerse de o, bu sozlere aldirmayarak genci bir muddet orada asili birakir. Sonra
bu dersin yettigini diisiinerek genci asagi indirir ve §i§ sapladigi yere tukurugunii surdiigii
anda, yaranin izi kaybolur. Gen9 90cuk evde ailesine bu olayi anlattiginda ona, "Oglum bu
daciklerin (Tiirklerin) ermisleri tekin insan degildirler. Bir daha sakin onlarla alay etme,"
derler.
Yine bir gun, eskiden Donertas Camii'nin karsisindaki Kuyumcular Sokagi'nm
kosesinde bulunan Kor Siilug'un (Siileyman) finni kizdinlmis iken, postunu kizgin finnin
i9erisine atarak atesin i9ine girer. Finn o kadar kizgindir ki, kimse yanina yaklasamamaktadir.
"Babam haydi 91k. Bak ekmeklerin mayasi ge9iyor", dediklerinde ise, "Bana su kadar okka et,
su kadar okka pirin9 vermezseniz 9ikmam", diye onlara takilir. 1901 dogumlu Mayali Usta
(Abdulmuttalip Taskoprii) ku9iik bir 90cukken Fevzi Baba vefat eder. Daha onceden
kendisinin evliyadan olduguna inanilmadigi sebebiyle olsa gerek, etrafindakilere, "Benim
kabrimi bir sene sonra a9acaksiniz. Eger sakahmdan bir tane kil koparabilirseniz, beni
istediginiz yere gomun. Koparamazsaniz uzerime tiirbe isterim", diye vasiyet eder. Bir sene
sonra munadiler, 'Fevzi Baba'nin kabri a9ilacak', diye ilan ederler. Herkes toplanir. Mayali
Usta da ku9uk bir 90cuk olarak milletin ayaklannin arasindan olaya sahit olmaktadir. Imam
kabri a9inca ne gorsiin! Miibaregin tek bir azasi 9urumemistir. Tipki yeni vefat etmis gibi
durmaktadir. Imam, Fevzi babanin sakalim tutup 9eker. Sakahyla birlikte 9enesi de oynar ama
bir telini bile koparamaz.
Tek parti doneminde Merzifon'da kaymakamlik yapan Ibrahim Altiok, "Bu gibi
hurafelerin yikilmasi lazim", diyerek o zamanlar iki kath olan ttirbenin ust katini belediyeden
Halit ^avus'a yiktinr. Aksam paydostan sonra oraya gelen Fevzi Baba'nin dervislerinden Ali
§eyh sandukaya bastonuyla vurarak, "Bizden sana bir hayir yok, kendi basini kendin kurtar.
Yoksa yarm seni buradan kovacaklar", der. O gece ne olduysa olur. Gece yansi kaymakam
gece kiyafetleriyle Halit Cavus'u bularak, "Aman Cavus, ne olursa senden olur. Beni o
adamdan kurtar", diye yalvararak yikimi o saat durdurur.
Vaktiyle eski Coram yolundan yukandaki §erif Aga Camisine kadar mezarlik olan
Harmanlar Mahallesi Kara Mustafa Pasa Caddesi'nden asagiya akan bir dere, sogiit
aga9lannin altindaki Top?u Dede'nin kabri ile mezarhgi ayinrdi. Bu dere buradan asagiya
devam ederek Coram yolunun altindan ge9en bir kanaldan gurultiiyle akarak karsi taraftaki
Kanh Dereye kansirdi. Daha sonra bu dere, uzeri kapatilarak simdiki caddeyi olusturdu.
44
Yorede oturanlar eski zamanlarda her seferberlige 9ikildiginda buradan top sesleri geldigini
anlatirlar. Kuyumcu Tahsin kabrin karsisina ev yaptirmak istediginde onun riiyasina girerek,
"Once benim evimi sonra kendi evini yaptir", demis. Kuyumcu Tahsin'in de buna uyarak
onun kabrini yaptirdigini soylerler.
Harmanlar Mahallesi'nde biri Harmanlar Caddesi'nde digeri Kiyilik Sokak'ta olmak
iizere ayni adla anilan iki evliyadan soz edildigini goriiriiz. Bu zatlar, Harmanlar Caddesi
uzerindeki Dobak Camiinin arka bahcesinde medfun bulunan Arap Evliya ile Kiyilik
Sokagin girisinde soldaki ikinci evde yer alan Arap Dede'dir. Eskiden bu evin bahcesinde ulu
bir karadut agaci vardi. Bu karadutun dibinde agzinda ancak iki adamin kaldiracagi agirlikta
bir agac kapak bulunan bir de kuyu bulunmaktaydi. Birinci Dunya Harbi'nden evvel bu
sokakta evliya bulunan evlerde tikirtilar uzun muddet hi^ eksik olmazmis. Nihayet bir gece
yansi buyuk bir giimleme sesiyle halk yataklanndan firlar. Arap Dede kuyuyu kapatan
kapagi, o karadut agacina ii9 kere oyle bir vurusla vurur ki, karadutun daha olmamis
kirmizimsi ham meyveleri dokuliir. Ertesi gun munadiler seferberligi halka ilan ederler.
Harmanlar Mahallesi Harmanlar Caddesi'nde bir apartmamn arkasinda bulunan adi
mechul evliyaya burnu sikca kanayan cocuklar getirilerek sifa bulmasi icin avsunlamrdi.
Yine Harmanlar Mahallesi Menzil Sokak'ta ruhi sikintisi olanlann sifa bulmak
niyetiyle gelerek icinde geyik boynuzlannin bulundugu Sikinti Evliyasi adiyla bilinen bir
yatir ile Asut Sokak'ta ziyaretin sitmaya iyi geldigine inamlan Bun Dede' den soz edilebilir.
Merzifon'da evliya bakimindan zengin mahallelerden biri de Tavsan Mahallesi'dir. Bir
evin arka bahcesinde kabri yer alan ve bir zamanlar cesmesi de bulunan Halil Dede'nin
ziyaretinden medet umanlar, cisini soyleyemeyen cocuklar icin gelirlerdi. Kabrin etrafini uc
kere dondurerek ve mezann topragini 90cugun almna stirerek fayda umulurdu. Erikji
Sokak'ta yer alan Ciiciik Dede'yi saghginda gormtis olanlar onu esmer, az sakalli ve 25
yaslannda biri olarak tasvir ederler. Kendisine goriinmesiyle ge9irmis oldugu ruhi bunahmdan
kurtulmus oldugunu anlatan kisiler vardir. Gazi Caddesi'ndeki Arap Dede'nin Arap
Evliya'nm kardesi oldugu kabul edilir. Sikinti Evliyasi ile sinirsel rahatsizhklara iyi
geldigine inamlan Ahmet Dede disinda Dur Dede ile Ydancik Evliyasi mahallede anilan
diger evliyalardir. Kabri Erik9i Camii'nin avlusunda duvara bitisik yerde bulunan Yilancik
Evliyasi ile ilgili olarak kayyuma dayandinlan bir anekdot vardir. Istanbul' dan gelen bir adam
namaz vakti disinda israria caminin a9ilmasim ister. Sebeb olarak da kendisinin yilancik
hastahgina tutuldugunu ve tedavi edilemedigini soyler. Riiyasinda bir zatin kendisine bu
caminin adresini vererek buraya gelmesini, onun tedavisinin burada yatan zatin himmetiyle
olacagini soyler. Sonra kayyuma epeyce yuklu bir bahsis birakarak oradan aynlir.
45
Evliyalar bakimindan Naccar Mahallesi de zengin sayilir. Hz. Omer'in Postasi
olduguna inanilan bir zatin kabri Alaca Camii'nin yan tarafindaki bah9ede yer almaktadir. Bu
sahabenin Hicret'in 19. senesinde Sa'd bin ebi Vakkas komutasindaki ordu ile Kayseri'nin
fethi sirasinda gelerek burada sehit dusttigii sanilmaktadir.
Hiikkase hazretleri ile birlikte gelen Iki Sahabe'nin buralann fethi sirasinda sehit
dusttiklerine inanihr. Naccar Mahallesi Bah Caddesi'nde cesmeden hamama dogru gidilirken
sivasiz ahsap bir evin oniinde yiiksekje bir set vardir. Bu sahabe kabirleri daha yiizyihn
basinda iken zor fark edilir halde imis. Burasi ile ilgili anlatilan bir anekdot soyledir. Yakup
Aga isimli arabaci getirdigi malzemeyi indirirken farkinda olmayarak atini sahabelerin
kabrinin iizerine birakir. Hayvan ihtiyac gidermek iizere iseyince nereden ciktigi belli
olmayan bir el oyle bir sille patlatir ki, miithis bir ses 9ikar. Yakup Aga'nin hayvani da
arabasi da havada savrulurken goriilur. Bes on metre asagiya diisen hayvan derhal olur. At
arabasi da paramparca olur.
Cay Camii'nin bah9esindeki dut agacimn dibinde medfun bulunan evliya Adi Me?hul
olarak bilinir. Burhaneddin Bilgin'in babasi eski duahanlardan Mustafa Rifat Hoca, bir gece
riiyasinda bu zati goriir. Evliya, 'Yann sabah namazindan sonra buraya askerden bir deli
gelecek. Sakin korkma ve ona su su dualan oku", der. Sabah namazindan sonra dua edilirken
disanda bir kosusturma duyulur. Bir asker kiyafetli deli pesinde kovalayanlardan kurtularak
caminin icine girer. Hoca efendi, "Birakin mudahale etmeyin," diyerek o azgin deliye yaklasir
ve Kur'an 1 Kerim'den kendisine soylenen o ayetleri okumaya baslar. O okuduk9a deli iki dizi
usttine 9okerek aglamaya baslar. O okudukja deli sakinlesir. Kur'an bittiginde ise kalkarak
hoca efendinin elini oper. Insanlar bu zata bazen de yagmur duasi i9in giderlerdi.
Bir giin daglarda koyunlanyla yasayan Coban Baba, kardesi olan Piri Baba'yi ziyarete
gider. Gitmeden once, bir mendile sut sagip mendilin U9lanm baglar ve Piri Baba'nin yanina
gelir. Coban Baba mendili bir 9iviye asar. Piri Baba ermisliginin yam sira, hayatim devam
ettirebilmesi i9in ayakkabi tamirciligi ile de ugrasmaktadir. Piri Baba kardesi Coban Baba ile
sohbet ederken, bir bayan ayakkabisim tamir ettirmek i9in gelir. Piri Baba'ya ayakkabisim
verir. Bu arada asili olan mendildeki siit damlamaya baslar. Bunu goren Piri Baba Coban
Baba'ya donup, "kendine gel kardes, kendine gel!" der ve sozune soyle devam eder . "Dag
basinda herkes ermis olur, is burada olmaktir." Coban Baba mendilini ahp tekrar daglarda
koyun gutmeye baslar.
46
Piri Baba bazi efsanelerde ayakkabicidir. Bazi efsanelerde ozandir. Bazi efsanelerde de,
Eski Hamam'da tellaktir.
"Piri Baba oglene kadar erler ile yikamrmis, ogleden sonra da avratlar ile yikamrmis.
Kendi halinde meczup bir veliymis. Bazilan "bu nasil istir", diye Sultan Mehmet'e durumu
arz ederler. Ama yine de Piri Baba'ya kimse dokunamazmis."
"Gunlerden bir gun hamamda otururken, miisteriler hamamin terlemesinden yakinirlar.
Buz gibi soguk su damlalannin sirtlanna diismesinden rahatsiz olduklanni soylerler. Piri Baba
parmagiyla tavani isaret eder. "Ya hamam! Terleme!", der. O gun bu gun, eski hamam
terlemez."
Piri Baba sufilerin melameti dedikleri cinsten bir coskun delidir. Onun Eski Hamam'da
tellaklik yaparken gosterdigi pek 90k kerametten soz edilir. Bunlardan birinde de soyle denir.
"Gunlerden bir gun Eski Hamamin kulhancisi agir hastalanmis. Hamam sahibi de tasalanmis.
Hamamin haznesini yakmak, kulhancilik oyle kolay bir is degilmis. Her babayigit kiilhan
ocagimn karsisinda sicakta durup odun atmaya dayanamazmis. Hamam sahibi, hamaminda
tellaklik yapan Piri Baba'yla dertlesmis. "Ben simdi nereden kiilhanci bulacagim. Zor
durumdayim", diye yakinmis. Piri Baba ustasim 90k severmis. "Hi9 uziilme. Git sen de
dinlen. Kirk gun bu hamamin sorumlulugu bana ait. Yalniz goztimin arkada kalmayacagina
soz ver. Giderken doniip arkana bakma bile. Kirk gun sonra 91k gel. Ama sakin sasip yanilip
da kirk gunden once 9ikagelme, soziinde durmazsan tiim 9abam bosa gider",diye hamam
sahibine tenbih etmis. Hamam sahibi de, "Bu deli oglan bir seyler kuruyor ama, hadi hayirhsi.
Dedigini bir yapalim bakalim", diye dusiinmiis. Gidip evine kapanmis. Yalniz her aksam uzeri
hamama gelir, hasilati Piri Baba'dan alirmis. Ama Piri Baba'ya verdigi sozii tutar, kiilham
hi9 dolasmazmis. Giinler giinleri kovalamis. Eskiden eseklerle katar katar odunlar her gun
hamama tasimrken, artik hamama kimsenin odun getirmez olmasi hamamcinin ilgisini
9ekmis. " Yahu, bu deli oglan kiilham neyle yakar acep? Isin basina ge9tiginden beri hamama
ne bir oduncu ugradi, ne de bir esegin sirtinda odun yukune rastladim. Bu oglan kiilham neyle
lsitir acep?", diye meraklanir dururmus.
Hamamcinin meraki her gun biraz daha artmis. Giinler de otuz dokuza dayanmis. "Otuz
dokuz da bir, kirk da bir. Artik dayanamiyorum gidip bakacagim", demis. Dogru kiilhana
yollanmis. Bir de ne gorsiin? Su haznesinin altinda bir tek mum yanmakta. Koca hamam bu
mum ile lsinmakta. Tarn bu sirada i9eriye Piri Baba girmis. "39 giin bekledin de, bir gun
bekleyemedin mi? Bir giin daha bekleseydin hamami gaipten lsitacaktim", demis. Yani
hamamci bir giin daha bekleseymis yer altindan sicak su fiskiracakmis ve hamam oyle
9ahsacakmis. Hamamcinin aceleciligi ve meraki yiiziinden Piri Baba'nin kerameti bozulmus.
47
Hamamci 90k pieman olmus ama is isten ge9mis. Hamami mumla lsittigini gelip
gormeseymis, Allah da ona kudretten sicak su gonderecekmis.
Halk arasinda sikja anilan bir ilahide:
Yiikseklerde olur yaba
Savururlar kaba kaba
Merzifonda Piri Baba
Mevlam su tasa bir can ver
seklinde adinin da ge9mesinden yorede uniinun nasil yaygin oldugu da anlasilmaktadir.
Nusratiye Mahallesinde bir sokaga Piri Baba'nin adi verilmistir. 1977 senesinde restore
edilen ttirbe Merzifon'un en gosterisli ttirbelerindendir.
Hoca Suleyman Mahallesi'nde Merdivenli Sokak (Sair Nedim Sokak) yokusunda yer
alan ve etrafi duzgun bir sekilde 9evrili olan kabirde medfun bulunan Yanik Dede'ye
ziyaretin, halk arasinda gece yanigi denilen hastaliga iyi geldigine inanihr.
Ganili Kizi'nm kabri eskiden Asut Camii'nin yakinlannda iken yerinden alinarak
Merzifon sehir mezarhgina getirilmistir. Kabristan'daki Deli Resid'in kabrinin yanindaki
yesil tash mezardir. Eski yerinde iken gelinlikli olarak gorulurmus. Onun i9in Gani Baba'nin
kizi diyenler de var, gelini diyenler de.
Evvelden Tokmak Dede'nin kabri Cumhuriyet Meydani'nin oldugu yerdeki §eref
Oteli'nin bah9esinde iken 9evrenin diizenlenmesi esnasinda yerinden alinarak Merzifon sehir
mezarhgina nakledilir. Cahid Ko9kar'in babasi Halil Ko9kar, bu zatin aslinda rum iken
muslumanhkla sereflendigini ve adinin da Pendik oldugunu soylermis. Daha sonra da hacca
gidince halk arasinda 'Haci Pendik' diye anilmaya baslamis. Hakkinda anlatilan anekdotlar
soyledir. Arkadaslan, "Bu senin giinahlanni nasil affettireceksin", diye takilmalan iizerine
Haci Pendik, ne yapmasi gerektigini sorar. Onlar da, "sehire su getirmesini", tavsiye ederler.
"Boylelikle senin olumunden sonra bile devam edecek bir haynn olur", derler. Degirmenlerin
onunden aldigi suyu sehrin meydanma getirir. Su onun adiyla "Pendik Suyu" olarak anilmaya
baslar. Yaptirdigi 9esme halk arasinda Tokmak Pinan adiyla anilmakta olup su an Yahyabas
Camii'ne bitisik yere nakledilmistir. Nurettin Mete, bu rivayeti dogrulayacak su olayi
nakleder. Bir zamanlar Seref Oteli'nde resepsiyonda 9ahsirken yabanci birinin otele konuk
olarak geldigini, ama kimligi olmadigindan otele kabul edemeyecegini soyleyince adam, "Ben
memleket memleket gezerek evliya kabri ziyaret ederim", der. Nuretin Mete, Erzurum'da
babasimn koyunde olan bir evliyayi sorar. Adam hemen adini soyler. O zaman Tokmak
48
Dede'yi sorar. Adam, "Burada yatanin adi Haci Pendik'tir", diyerek o zatin hikayesini
anlatir.
Tiirbenin i§igi otelden yakihrmis. Isigi unuttuklan zaman otelin sahibi gelerek,
"Yavrum, neden dedenin lsigini yakmadiniz. Bak beni yine rahatsiz ediyor", dermis.
Tiirbesinin ziyaretinin sitmaya iyi geldigine inanilan Deli Resid, kendisine basvuranlan
okuyup ufler, bileklerine ince bir ip baglardi. "Iki U9 gun sonra 90Z", derdi. Ger9ekten de
birka9 gun sonra sitma tamamen ge9erdi. Herkesten para almazdi. Alacagi parayi kendisi
tespit ederdi. O zamanlar Bozaci Camii'nin arkasinda iki kapili bir han vardi. Bir seferinde
Vezirkoprii'den degirmen tasi gelecekmis. Arabanin onune ge9en Deli Resid, arabacilann
gitmesini onlemeye 9ahsir. Onlar gitmek i9in israr edince, arabalann oniine ge9er ve dualar
okuyarak, "simdi gidebilirsiniz", der. Arabacilar yolda 90k siddetli bir firtina ve yagmura
yakalanarak buyuk zorluklar 9ekerler. Sag salim donduklerinde, "Onun duasi olmasaydi, o
zorluklan asamaz olurduk", diye itirafta bulunurlar.
Sofu Sabrinin emesi Halime Hatun, Deli Resid 'e yillarca bakar. Altini 9ocuk temizler
gibi temizler. Onu legende 90cuk yikar gibi yikar. Bu kadinin uzun boylu, yigit9e, agzi duali
bir kadin oldugu anlatihr. Halime Hatun'un kocasi ikinci bir kadinla istanbul'a ka9ar. Bir
zaman sonra adam hastalanir. Ka9tigi kadin da adami terkeder. Bunu duyan Halime Hatun
adami Istanbul'da bularak ona olunceye kadar bakar. Cok yardimsever olan bu hanim
hastalamp bakicisi olmayan bir ermeni kadinma da olunceye kadar bakmistir. Onun oksiiz bir
90cugu alarak postane memuru yapana kadar baktigi da bilinir. Halime Hatun'un olumunden
sonra Sofu Sabri Deli Resid'in bakimini tistlenir. Deli Resid Sofu Sabri'yi hem 90k sever hem
de sayar. Bir seferinde Sofu Sabri Samsun'a gider. Orada ogle namazim kilar. Daha sonra
abdestinin olmadigini hatirlayarak namazi kaza eder. Merzifon'a dondugunde bir seyden
dolayi Deli Resid'i azarlar. Deli Resit, "Hem abdestsiz namaz kilarsin, hem de adami
azarlarsin", diyerek Sofu Sabri'yi mahcup eder.
Kabri bu gun Merzifon mezarhginda giriste solda Ganili Kizi'nm yamndadir.
Yakin zamanlann meshur evliyalanndan biri de Sisli Camii'nin imamliginda bulunmus
olan Ismail Benli'dir. Kendisi tatarlardan olup uzun boylu ve beyaz tenliydi. Beyaz cubbesi,
beyaz salvan ve sangiyla bakimli bir sekilde gezerdi. Mahallenin 90cuklan onun mahalleye
giris zamanim beklerlerdi. O zamanlar (Kirkli yillar) Ttirkiye'de sekerin 90k kit oldugu
zamanlardir. O zat elini cebine sokarak kendisini karsilamaya gelen her 90cuga yetecek kadar
yumusak beyaz sekeri cebinden 9ikarttigindan "Sekerci Baba" olarak adlandinhrdi.
Sabah namazindan sonra uzunca bir duanin ardindan camie gelenler siraya girerdi.
Orada bulunanlann sayisi kadar sekeri cebinden 9ikanr, teker teker cemaate verirdi.
49
Bir defasinda Gumuslii Hakki Hoca Hacikoy'e yayhyla giderken onu yolda goriir.
Arabaya almak isterse de mubarek binmek istemez. Gumushacikoy'e varan Hakki Hoca bir de
bakar ki, 'Yitilmis Hafiz' Hacikoy'dedir. Yorede "Yitilmis" kelimesi ermis, evliya olmus
anlaminda da kullanildigindan ve hafiz olmasi dolayisiyla, Ismail Benli "Yitilmis Hafiz"
olarak da anilmaktadir. Hakkinda anlatilan anekdotlardan bir ka9i soyledir.
Bir gun mubaregi bir koy dugunune davet ederler. O zamanki koy dugiinleri ii9 gun
siirmekte ve dugunlere pehlivan 9aginlmaktadir. Boyle eglenceler her zaman olmadigindan
ragbet buyuktur. O dugiine giden mubarek meydanda pehlivan seyretmek i9in toplanan
kalabalikta bulunan herkese sirayla dolasarak birer seker hediye eder. Bu olayi pek inandinci
bulmayan itikadi zayif birisi dugun sahibine, "beni bu adamin yanina verin ben bunun
numarasim ortaya 9ikaracagim", der. Gece misafir olduklan odada o adam Yitilmis Hafiz'in
uyumasim bekler. Mubarek once uzun bir namaz kilar. O namaz kilarken beklemekten
yorulan adam uyuklamaya baslar. Bir uyanir ki hafiz hala namaz kilmaktadir. Tekrar dalar,
tekrar uyanir. Bu seferde onu Kur'an okurken bulur. Tekrar beklerken uyuya kalir. Sabaha
kadar boyle uyur, uyanir. Her seferinde Hafiz'i baska bir ibadette bulur. Sabah ezam
okundugunda Yitilmis Hafiz abdest almak i9in disan 9iktiginda adam hemen yatagindan
firlayarak Hafiz'in elbiselerini, yatagini ararsa da bir tek seker dahi bulamaz. Sabah
namazindan sonra halk yine guresleri seyretmek i9in toplandiginda, Yitilmis Hafiz meydana
gelerek tekrar oradakilere sirayla seker dagitir. Sira elbiselerini arayan adama geldiginde
kulagina egilerek, 'Yegen, aslinda sen sekeri hak etmedin ama, bu seferlik affettik gayri",
diyerek onu da mahcup eder.
Her Cuma gunii Fevzi Baba'nin kabrinden baslayarak kabirleri dolasir, onlann
ruhlanna Kur'an okurdu. Yine bir seferinde simdiki Top9u Dede'nin kabrinin oldugu yerdeki
kabristanda dolasirken o zamanlar yaninda iki yabanciyla Merzifon alay muftusiine rastlar.
Muftii, kendinden once orada gorev yapan zatin arkadaslan olan bu kisilerin, eski muftiinun
kabrini aradigini soyler. O da yerini bilmedigi karsihgini verir. Misafirler, "Efendi, bir
murakabe yaparak yerini soyleyiverin", ricasinda bulunurlar. Yitilmis Hafiz bu olayi sonradan
anlatirken, "o zamanlar daha kabirlerde yatanlan kesfedemiyordum", diyerek daha sonra bu
cins olaylan yapabildigini de ima etmistir. Neyse o zatlar kendileri murakabe yaparak yeri
tespit ederler. "Iste surada yatiyor!..", diyerek kabrin basinda Kur'an okurlar ve daha sonra,
"Masaallah, biz seni boyle bilmezdik. Ne de iyi bir makama kavusmussun", diyerek
hayretlerini belli ederler.
O donemde bunlar Merzifon'da U9 tane hafiz arkadas idi. Fenerli Camii'nin imami
Ku9uk Hafiz, Sisli Camii'nin imami Yitilmis Hafiz ve Sukrii Hafiz. Sukrii Hafiz basindan
ge9en bir9ok olaydan ottirii onlardan ayn bir hayat surmektedir. Bu yiizden de sik sik
50
arkadaslan tarafindan nasihat edilir. Dere Mahallesinde tek kath bir evde yasayan Sukrii Hafiz
camin oniinde bulunan bir somyada son anlanni yasamaktadir. Kizi Meliha ise 14-15 yasinda
ilk 90cugunun logusahgindadir. Yer yataginda yatan Meliha hanim gece yansi kapinin
a9ilmasiyla uyanir. Bir de bakar ki, kapidan iceriye nurdan yapilmis lsigi bir gelinlik gibi
arkasindan uzayarak giden erkek giizeli bir varlik i9eriye girer. Onun girisini Meliha hanim ve
Siikrii Hafiz'dan baskasi duyamaz. Siikrii Hafiz'a donen Azrail aleyhisselam, "Hafiz, senle
isimiz sabah namazina kadar surecek", der. Bunu duyan Meliha hanim korku ve heyecanindan
bayilir. Sabah namazindan sonra evin kapisi 9alinir. Evin hanimi Gulbeyaz Hatun uykulu
gozlerle kapiyi a9tiginda karsisinda Yitilmis Hafiz'i bulur. Hafiz aglamaktan kizarmis yasli
gozlerle, "Haydi verin mevtayi da defnedelim", der. Daha uykunun mahmurlugunu iizerinden
atamamis ve kocasinin olumunden habersiz olan Gulbeyaz Hatun, "Ne oliisii, sen ne diyorsun
sabah sabah", diyerek Yitilmis Hafiz'a 9ikisir. Hafiz, "Bildiginiz gibi degil, Siikrii Hafiz'i bu
gece kaybettik. Allah rahmet eylesin. Oyle guzel bir makama erdi ki, Allah bize de oyle bir
makami nasip eder insaallah", der. 70-80 yaslannda vefat eden bu mubarek insan Merzifon
mezarhginda giriste solda yatmaktadir.
Dr. Hikmet Tanju, "Turklerde Tasla ilgili Inan9lar" adh eserinde Fenerli Dede'den;
"Merzifon yatirlanndan Fenerli Dede'nin ziyaretgahina, simdiki mezar basina kirk kisinin
kaldiramiyacagi tasi attigi soyleniyor. Mezan ilgi 9ekiyor.", diye bahseder ise de, Fenerli
Dede'nin yeri bugun i9in belirsizdir. Tavsan Sokak'taki Fenerli Camii'ne yakin bir yerlerde
olmasi muhtemeldir.
Vaktiyle ikpe merkezinde Mahsen Mahallesi Tastan Sonmez Caddesi'nde yer alan tiirbe,
Murat Dede adiyla anilmakta idiyse de halk arasinda burada yatanin kadin oldugu hakkinda
bir rivayet vardir. Bir zamanlar mezarhk iken buralarda bir kadin evliyamn tiirbesi oldugu
anlatihrdi. Genelde kadin evliya fazla goriilmediginden halk arasinda okunan dualara
bakilarak, burada yatani erkek samp, dualara icabet etmesi arzusuyla Murat adinin
yakistinldigi kanaati hakimdir.
Merzifon koylerinde bulunan evliyalara ge9ildiginde, hemen hemen her yerde bu Allah
asiklan ile karsilasihr.
Il9eye 20 km. mesafede yer alan Diphaci Koyu'min 2000 sayimina gore nufusu 576'dir.
Yatir, Camlik denen ovaya hakim yuksekje bir tepede bulunur. Yanyatan adindaki bir
hemserimizin gayretleriyle ve Ismail Cosar'in katkilanyla ttirbenin yakinma asevi gorevini
gorecek kapali bir mekan yapilmistir. Rumi Hoca'nin Ahmet Yesevi Hazretlerinin
Anadolu'yu irsadla gorevlendirdigi kimselerden oldugu dusuniilmektedir. Hayalanndan
51
rahatsiz olan tjocuklar buraya getirilir, kusburnu 9ubugu ortadan ikiye yanlarak arasindan
ijocuk ge9irilir. £ubuk tekrar sanlir. Aga9 kaynadigi anda 90cugun hayalannin da
iyilesecegine inanilir.
Bu koyde yasayan Ali Kuru isimli bir zatin babasinin dedesi Iran'da yasarken, bu zatin
riiyasina girerek burayi tarif ettigi ve gelip kendi yoresini senlendirmesini soyledigi anlatihr.
Il9eye 30 km. mesafede bulunan Oymaaga9 Koyiinun 2000 sayimina gore niifusu
283'tiir. Tarihinin 90k eskilere dayandrgina dair kalintilann yer aldigi koyde Oymaaga9 Camii
duvannda ve koy 9esmesinin basinda bulunan taslar bunun delilidir. Kemal Baba isimli
evliyamn tiirbesini ziyarete gelenler bilirler ki, adaklan ile kaybetmis olduklanna
kavusacaklardir. Yatirdan alinan topragin suya konulup i9ildiginde sara gibi bir rahatsizhgin
dahi ortadan kalkacagina inanilir.
Il9eye bir km. mesafede yer alan Bah9ecik Koyiinun 2000 sayimina gore mifusu
393'tur. Kirklar Dede'nin kabri, yol kenanndaki mezarhgin bitiminde, solda bulunan
9esmenin arkasindaki meyildedir. Bugun anilarda bir masalin zenginligi ile canlanan Kirklar
Dede'den yagmur yagmadigi aylarda himmet beklenirdi. Topal Habik 90cuklann oniine
diiserek, kapi kapi dolasarak evlerden kiyma, yag, bulgur gibi pilavlik malzemeleri
toplarlardi. Sonra onde o, arkada bir 90cuklar ordusu, dua etmeye Kirklar Dede'ye giderlerdi.
Bir esegi giizelce susleyip iizerine de toplanan malzemeleri koyarlar ve hep bir agizdan:
Essek gelin olur mu
Yer yagmursuz olur mu
Yer yanlmis su ister
Ufaciklar as ister
§adan sudan ver Allah' 1m
Selli sulu yagmur ver
Ekin dolsun ambar dolsun
Madrabazin gozu kor olsuunn!..
Ozellikle son misrayi avazlannin 9iktigi kadar bagirarak soyleye soyleye Dede'nin
kabrine vanrlar. Orada pilav pisirilir, yenir, yemekten sonra da yagmur duasi yapihrdi. Halk
daha yolun yansinda iken giinlerdir goziikmeyen yagmur bulutlan her yeri kaplardi. Oyle bir
yagmur bindirirdi ki, halk evlerine sinlsiklam donerdi.
Dedenin bir9ok menkibesi vardir. Yakin zamanlarda yasanan bir menkibesi soyledir.
Berber Enver gen9liginde dort arkadasiyla birlikte bir gece iyice i9kili bir vaziyette iken,
"Kalkin Dede'ye gidelim para isteyelim de bize para versin", diyerek Kirklar Dede'nin
52
ttirbesine gidiyorlar. "Dede bize para ver", diye dua ettikten sonra sagda solda para anyorlar,
bulamayinca da Berber Enver, "Ulan deyyus, dede olup burada yatiyorsun. Bes para
veremiyorsun", diyerek bir de iyice sover. Eve geldiginde dede bunu riiyasinda oyle bir
sikistinr ki, cisini tutamaz hale gelir. Gece yansi hali daha da kotiilesince, biraz okumus olan
annesine olayi anlatir. Annesi, "Oglum, git ttirbesine yalvar. Onlar buyuk zatlardir, cahilleri
affederler", der. Disanda giizel bir yaz aksami vardir. Ay lsigi altinda dedenin ttirbesinde dua
edip yalvarmaya baslar. Tarn o sirada kabrin arkasindaki ekin tarlalanni yararak kabre dogru
hisimla bir sey gelmeye baslar. Bunu gormesiyle birlikte ayakkabilanni eline aldigi gibi bes
kilometrelik yolu kosa kosa gecerek Ziraat Bankasi'nin oniine kadar gelir ve oraya duser.
Bek9i onu orada baygin bir sekilde bularak evine gottiriir.
Bu arada ilcede Gazi Mahbup Mahallesi'nde bir sokaga Kirklar Dede'nin adi verilmis
oldugunu belirtelim.
Hiiseyin Hiisameddin, Amasya Tarihi adh eserinde Karsiyaka Koyiimin yeri hakkinda
su bilgileri verir. "Eski kayitlarda, "Gelingiras" seklinde yazilidir. Giras Hatun, adi gecen
Ilicak Noyin'in kizi ve Izzeddin Mehmed Pervane Bey' in zevcesidir. Gelin oldugu zaman
kendisine verilen bir ciftlik oldugu icin onun adiyla "Gelingiras" seklinde isimlendirilmistir.
Daha sonra bozularak, "Gelgiras" sekline donusmusttir. Bu hatunun nahiye merkezi olan
Gelingiras Koyunde bir hamami vardir. Buradan cikan ve Fatih Sultan Mehmed Han
zamaninda kendini gosteren Hayreddin Hizir Pasa, burada bir camii serif ve oglu Hasan Pasa
bir medrese ve bir mektep yaptirmislardir. Daha once burasi kaza merkezi oldugu halde,
yukanda bahsettigimiz gibi, daha sonra nahiye olmus ve gerilemistir. Eski medeniyetinin
harabeleri bugun de gorulebilmektedir." Bu satirlann kaleme alindigi gtinlerden yaklasik ytiz
yil sonra bugun, Karsiyaka Koyii adiyla, ilceye 18 km. uzakhkta, 2000 niifus sayimina gore
750 kisilik bir nufusa sahiptir.
Koyiin arkasindaki tepede Bakirbas Dede adiyla bilinen bir yatir vardir. Kabrin
basucunda bakirdan yapili kalayli bir migfer bulunmaktadir. Eskiden koye gelen kalaycilann
teberriiken evvela o migferi kalayladiklan anlatihr. Kabirde yatan zatin Naksi dedelerinden
oldugu kabul edilir. Onun Selcuklular zamaninda burada sehit diismiis bir Selcuklu askeri
olduguna inanihr. Savas zamanlannda migferin kayboldugu, savastan sonra kursunlarla delik
desik olmus vaziyette geri dondiigii anlatihr. Koyliilerin bu delikleri bir bakirciya tamir
ettirdikten sonra migferin tekrar delik desik vaziyete dondugumi goriirler. Koyde aynca
Geyikli Evliya ve Kur'an Kursu'nun oldugu yerde ziyaretlerin ishal rahatsizhgina iyi
geldigine inamlan Komsu Evliya yatirlan bulunmaktadir.
53
Il9eye yedi km. mesafede yer alan Haci Veli (Inalani) Koyu'nun 2000 sayimina gore
niifusu 79'dur. Dr. Hikmet Tanju, Ankara ilahiyet Fakultesi tarafindan yayinlanan "Tiirklerde
Task ilgili inan9lar" kitabinin 104. sayfasinda Haci Veli'den, "Merzifon'a 7 kilometre
mesafede bulunan Haci Veli ereni de kirk adamin kaldiramayacagi tasi atiyor. Tas mezann
yakininda bulunuyor." diye bahseder. Halk arasindaki inanisa gore, bu miibarek oraya
gelenlere davul 9aldirmaz, kirmizi giydirmez. Kabri, iistii a9ik uzun bir mezardir.
Il9eye 17 km. uzakhkta bulunan Ko9koy'un 2000 sayimina gore niifusu 157'dir.
Ziyaretin nezle rahatsizhgina iyi geldigine inamlan Nuzla Dede isimli bir yatir bulunur.
Il9eye 18 km uzakhkta bulunan Karacakaya koyiinun 2000 sayimina gore niifusu
436'dir. Burada cenaze, evlilik torenleri gibi onemli giinlerde ziyaret edilen Kara Dede adh
yatir bulunmaktadir.
Eski adiyla Mannca'nin koklii bir ge9mise sahip oldugunu anlatan Hiiseyin
Hiisameddin, "sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Pasa'nin, once dogum yeri olan Mannca
Koyunde, annesi Abide Hatun tarafindan yaptinlmis olan mescidi genisletmis ve oraya bir
cami ile mektep yaptirmistir", der. Bugun il9eye iki km. mesafede bulunan koyun 2000
sayimina gore niifusu 509'dur. Yeni adiyla Kara Mustafa Pasa Koyii'nde Pehlivan Baglannin
oldugu yerde ziyaretlerin sigil rahatsizhgina iyi geldigine inamlan Pehlivan Dede, koydeki
tepede el ve ayak uyusmasina iyi gelen Uyusuk Dede, ve goz agnsina iyi gelen Dikenli Dede
yatirlan bulunmaktadir.
Il9eye 28 km. mesafede bulunan ve eski adi Hanz olan Gumustepe Koyiiniin 2000
sayimina gore niifusu 455'tir. Sitki Baba adiyla anilan bir evliya yatin bulunmaktadir. . .
Il9eye bes km. mesafede bulunan ve eski adi Zugu olan Gokjebag Koyunde Hamza
Dede adiyla bilinen bir yatir bulunmaktadir. Kayin ve ardi9 aga9lannin golgesinde yatan
zatin, Horasan'dan Anadolu'ya Islamiyet'i yaymak i9in gelmis olduguna ve her gece yatsi
namazindan sonra koyde gezindigine dair bir inanis vardir.
Il9eye 19 km. uzakhkta bulunan Eymir adh koyun 2000 senesine gore niifusu 547'dir.
Kurtbaba adindaki iistii kapah bir tiirbesi olan yatira her yil bir haziranda 9evre koylerden
ziyaret9iler gelir ve senlikler diizenlenir.
54
Il9eye uzakligi 18 km olan Bulak adh koyiin 2000 senesine gore niifusu 519'dur. Arap
Dede adiyla bilinen bir yatira sahiptir. Halk arasinda §ehidler olarak bilinen vie zata ait
mumyalanmis cesedlerin Danismedlilerden kaldigi sanilmaktadir. Halk buraya hastahgi uzun
siiriip de bir turlu iyilesemeyen hastalanni getirirler. Inanisa gore, hasta ya iyi olurmus ya da
fazla aci cekmeden olurmus.
Il9eye 22 km. uzaklikta bulunan Alisar adh koyiin 2000 senesine gore mifusu 489'dur.
Alisar koyii tarihi eskilere uzanan bir yerlesim yeridir. Isminin nereden geldigi tarn
bilinmemekle birlikte 1980'li yillarda bolgede 90gu koyiin isminin degistirilmesi esnasinda
koy ismini aynen muhafaza etmistir. Koyde GUI Dede ve yagmur duasi i9in basvurulan
Komse Dede adlannda iki yatir bulunmaktadir.
Il9eye uzakligi 12 km. olan Alicik Bucak merkezinin 2000 senesi mifusu 986'dir.
Tarihinin olduk9a eskilere uzandigi kabul edilen Alicik'ta Kenan Baba ve Gazilik adlannda
iki evliya kabri yer almaktadir.
Il9eye uzakligi 8 kilometre olan Ortaova koyumin (eski adiyla Alala) 2000 senesi
mifusu 642'dir. Siinni vatandaslanmizdan olusan koy halki ge9imini tanmdan saglamaktadir.
Keskekler, Asirlar ve Goziitoklar bu koyun onemli siilalelerindendir. On Horoz, Biiyiik ve
Kii9iik tepelerinde bulunan seramikler buralann tarihini zamammizdan 7500 sene oncelerine
kadar gotiirmektedir. Okul yakimnda yiiriiyemeyen 9oeuklann getirildigi Duvar Yiiriiten
adinda bir yatin vardir.
Il9eye uzakligi 19 kilometre olan Yalniz adh koyiin 2000 senesi mifusu 222'dir. Alevi
ve siinnilerden olusan koy halki, ge9imini tanm ve hayvanciliktan saglamaktadir. Koyde
ziyaretin sanliga iyi geldigine inamlan kadin evliyalardan Sanhk Evliyasi'nm kabri
bulunmaktadir. Anlatildigina gore, sanhk hastahgindan olen gen9 bir gelinin yattigi mezann
hemen yaninda iki yiiksek tasin altinda bulunan su kaynagimn sanhk hastahgini
iyilestirdigine inanihr.
Merzifon'un merkeze bagh koylerinden bugiinkii adiyla Yolustti, eski adiyla Gor Koyii
ve sonra da Kor Koyii olan yerlesim yeri birden fazla evliyaya mekan olmus . 2000 senesinde
387 kisilik nufusuyla il9eye uzakligi 119 km. Osmanhdan kalma tarihi hamami vardi. Koyiin
merkezinde vaktiyle arnavutlann yerlestirildigi bir eski ermeni kilisesi ve yiiksek kerpi9
duvarh manastinn bah9esi vardir ki havuzlannin ge9misteki giizelligi kelimelerle anlatilamaz.
55
Kilisenin okul olarak da kullamldigi donemde i9indeki ttinelin Merzifon'daki kaleye kadar yer
altindan ulastigi soylenir. Eski bir Ermeni yerlesim yeri olan koydeki manastinn, Fatih
zamaninin meshur Sulu Manastin oldugu ileri suriilur. 1943 senesindeki depremde yikilmistir.
Evliya £elebi'nin Seyahatname'sinde burada kaldigindan bahsettigi koyde, kabri camiye
yakin olan evliya, Garip Evliya'dir. ishal olan tjocuklann saghgina kavusmasi i9in
gottiriildugu koy girisinde bulunan yatira Canakh Dede adi verilmis. Koyde yer alan uijuncu
evliyanin saghginda deve gutttigu rivayet edilir ki, Sanci Evliyasi adiyla bilinir. Yeri
hafizalara terk edilen Ali Baba isimli evliyanin ise bugun mezannin kaldmlmis oldugu
goriilur.
Harun Yildiz'in 2003 yilinda doktora tezi olarak yapmis oldugu 'Amasya Yoresi
Alevileri' adh 9ahsmasinda, Merzifon'a inan9 cografyasi a9isindan bakildiginda, il9enin 64
koyunden 18'inde sadece Alevi mifus, 6'sinda Alevi ve Sunni mifus bir arada ve diger 40
koyde ise Sunni mifus bulundugu gorulmektedir. Istatistiksel olarak yaklasildiginda, il9e
mifusunun yaklasik olarak % 22'lik bir oraninin Alevi oldugu soylenebilir.
56
Gumu^hacikoy Evliyalari
Gumu^hacikoy'de yilm belli zamanlarmda anilan evliyalar arasinda bir Niyaz Baba vardir
ki, anlatilanlara gore, dogumu Babai Isyani (1240) siralanna rastlar. Amasya'daki olay
sirasmda Eliye Hatun tarafindan ka9inlarak kurtanlan kucvik Niyaz, Rizai Sadik Baba ile
birlikte Gumti§ suyunu takip ederek bu giinku mezarmm bulundugu bolgeye yerle§irler. Rizai
Sadik Babadan Astroloji, Sifa (Eczacilik), Doga Bilimleri ve gizli bilimlerle birlikte 12 imam
yolunu ogrenir. Otuzlu ya§larda artik unii bolgeye iyice yayilmi§ olan Niyaz Baba, Eretna
Beyinin dostlugunu da kazanir. Cevredeki alevi koylerinin kurulu^unda onderlik yapar.
Evlenmi§, iki oglu olmu§, iki oglunu da gene ya§ta kaybetmi^tir. Birinci oglundan olan soyu
halen devam etmektedir.
2004 'te kurulan Imirler Koyii Niyaz Baba Dayam§ma ve Kalkmdirma Dernegi
tarafindan her yil Temmuz aymda tertiplenen kiiltur ve sanat §enligi Inegol Dagi sirtlarmda
Sultan Yaylalan mevkiinde ger9ekle§tirilir. Cok sayida ziyaretcinin katildigi §enliklerde
Niyaz Baba Semah Ekibinin de gosterileriyle ttirkuler soylenir, halaylar 9ekilir.
Anma guniine konu olan evliyamn giinlerini koyunlarla birlikte iken surekli niyaz
etmekle ge9iren bir 9oban oldugu kabul edilir. Yazmi§ oldugu conkten bazi satirlar §6yledir.
Hak Muhammet Ali'dir yolumuz
Baba Ilyas Atamizdir Beyimiz
Ey ne gurdiir dergahimiz suyumuz
Var olacak asirlardir soyumuz
Selam aldik Eretnadan bu gun biz
Artuk-Abad oldu bizim koyiimuz
U9 elim var soylanma ula§an
Nefesimiz var Fersah fersah dola^an
Alp ogluyuz kirklardir yerimiz
On iki babada vardir bizim postumuz
-Ahmet Halil Niyaz Baba-
57
Agatjlann arasina adeta gizlenmis bakimli ve duzenli turbenin iki odasi bulunmaktadir.
Biri ziyaret9ilerin namaz kilmalanna, digeri de Niyaz Baba'nin sandukasina tahsis edilmistir.
Turbenin hemen oniindeki ortasi oyuk kayanin manevi degeri vardir. Halkin muhayyilesinde,
Niyaz Baba, Piri Baba ve Koyun Baba'nin kardesi olmaktadir. Merzifon'da Koyun Baba
hakkinda anlatilan menkibenin kahramani Gumushacikoy'de Niyaz Baba olur. Piri Baba yine
ayakkabicilann piridir. Ve kendisini ziyarete gelen bu defa Niyaz Baba'dir. Mendile sanp
getirmis oldugu siit, ayaginin 6I9USU alinan bayanin topugu Niyaz Baba'nin goziine ilistikten
sonra damlamaya baslar. Piri Baba kardesinin kulagini 9eker. "Niyaz! Dagin basinda ermek
kolay. Gel de ak topuklara, ak gerdana bakip da gormeden erenlerden ol." Niyaz Baba dersini
almistir. Kardesinin velilikte kendisinden ileride oldugunu goriir. "Bana ne ak topuktan, ak
gerdandan. Bana Inegol daglannda otlayan ak koyunlar ve ak kuzular gerek", diyerek yola
koyulur.
Niyaz Baba koyunlan ile dere tepe dolasir. Zaman zaman da komsu olan Alan
Koyu'nun yaylasina ugrar. Burada kendisine her zaman yazma ekmegine sanli bal ikram
edilir. Koyde cimri bir adam vardir ve Niyaz Baba'ya hi9bir zaman bal ikram etmez. Niyaz
Baba balini yediklerine dua eder, bu duayi alanlalann ballan bereketlenir. Cimri adam ise
Niyaz Baba'nin veliligine inanmaz. Koyluler bu adama bir oyun oynamak isterler. Bir gun
cimri adamin ballanni 9alarlar. Ertesi gun, cimri adamla, "Niyaz Baba'ya bal ikram etmedin,
senin ballar ona gitmistir", diye alay ederler. Bu sozler Niyaz Baba'nin kulagina gider. Sadece
gonullerini almaya gittigi bu koylulere kizar ve §6yle bedduada bulunur. "Ekmek tav^an
olsun, siz tazi. Ko§un ko§un yakalayamayin. Ayaginiz da 9anktan, baliniz da yanktan
kurtulmasin." Bu olaydan sonra, bu koyun insanlannin fakirlikten kurtulamadigina inanihr.
Turbenin yagmur duasi ve her ttirlu dilek i9in ziyaret edildigi goriilur. Bu ziyaretler
daha 90k ilkbaharda yapilir. Cevre illerden de ziyaret9isi olan tiirbede Hidrelllez giinii toplu
eglenceler tertiplenir. Yagmur duasina buttin koy halki katilir. Duaya koyun buyugu olarak
kabul edilen 'Dede' onderlik eder. Turbenin yamndaki kayanin dibinde kurban kesilir, kani
koyun girisindeki tarlalara serpilir.
Ismail Onar'in "Turkmen Kizilbas pirlerindendir" diye takdim ettigi Ali Pir Civan'in
yasadigi tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, halk muhayyilesinde olusan menkibelerden,
onun Osmanh doneminde muhtemelen Celali isyanlan'nin bastinlmasi siralannda kiz
kardesiyle birlikte Gumushacikoy'de idam edildigi anlasihyor. Ikpeye bagh Sarayozii koyiinde
bulunan tiirbede medfun sahsin Gumushacikoy'de dergahi bulunan Alevi pirlerinden §ah
Mahmut Veli'nin dort oglundan en ku9iigu oldugu anlatihr.
58
Menkibe, iki kardesin ikiz olduklanndan, uzun boylu, giizel ve yakisikhhgindan
bahisle, babalannin 90cuklannin ikisini birden "Bircivan" diye adlandirmis oldugundan soz
eder. Kardesler ozii, sozii, davramslan ile bir ve beraberdir. Ikisi de yore insani tarafindan 90k
sevilmektedir. Gumushacikoy'un kuzeyindeki dagin obiir yamacina kadar tabutlanni on iki
yigit Kizilbas delikanh gece gizlice tasir ve bu gunkii ttirbenin bulundugu yere defnederler.
Ali Pir Civan'in ayak ucuna bacisini da defnettiklerinden sanduka sekiz metreye varan bir
uzunluga ulasir.
1903 yilinda Erzurum'da Cedid mahallesinde diinyaya gelen Garip Hafiz'in adi,
Ibrahim Hakki olup Erzurumlu Ibrahim Hakki Hazretleri'nin torunlanndandir. Anne
tarafindan dedesi Haci Mahir Efendi, Rifai tarikati seyhi idi.
Garip Hafiz, Erzurum'da, Mustafa Niyazi Efendi'den Kur'an-i Kerim dersi ahr ve 90k
ku9uk yaslarda hafiz olur. Yine Erzurum'da Haci Ahmed Efendi'den hat dersi ahr. Kur'an-i
Kerim'i 90k giizel okumaktadir. Mustafa Niyazi Efendi, Garip Hafiz'i talebelige kabul
etmeden once istihareye yatmasim ve riiyada ne gordugunu soylemesini ister. Riiyasinda,
hocasi Mustafa Niyazi Efendi onu elinden tutarak camiye gottirmektedir. Caminin i9erisinde
on iki alim yanm daire seklinde halka kurup oturmuslardir. Mustafa Niyazi Efendi camideki
alimlere, "Efendiler, bu 90cuk kiraat ilmini ogrenmek i9in talebe olmak ister. Ne
buyurursunuz?", diye sorar. Onlar da: "Oku hafiz, oku!" diye karsilik verirler. Ertesi gun
Garip Hafiz riiyasim Mustafa Niyazi Efendi'ye anlatir ve boylece ondan kiraat ilmini ogrenir.
On iki yasina geldiginde annesini kaybeden Garip Hafiz, Erzurum'dan Sivas'a gider. Burada
Kazancizade Emin Edip Efendi'nin sohbetlerine devam eder. O zattan feyiz ahr. Sivas Dariil
Muallimin okulunda Arap9a ve Kur'an-i Kerim hocahgi yapar. Bir yil sonra -o zamanlar
Sivas'a bagh olan- Gumus Nahiyesinin Enciimen Azasi olan Sofu Sukrii Efendi'nin israr ve
tavsiyesi ile Gumus'teki Y6rgii9 Rustem Pasa Camii'ne hoca olarak gonderilir. Aym zamanda
Gumiis'teki Haliliye Medresesine devam eder (1918-1919). Askerlik gorevine Merzifon'da
baslayip, Vezirkoprii askerlik subesinde tamamlar.
Haliliye Medresesi'nde yakimnda bulunanlara Islam ahlakim ogretmekten geri durmaz.
Ibadet saatlerinin disinda ziyaretine gelenlerle sohbetlerde bulunur. Garip Hafiz Efendi, 90k
kibar, nazik ve yumusak huylu bir zattir ve kimseyi katiyen incitmez. Birisinin hatasim gorse,
bunu ona baska yollardan duyurur; "Sen boyle yapiyorsun", diyerek yuzune vurmaz.
Ibadetlerini 90k gizli yaptigi anlatihr. Son derece dikkatli ve haya sahibi idi. Sohbetlerinde
kimseyi sikmazdi. Biitiin hayatim diz iistii oturmakla ge9irdi. Sohbetine gelenler ne murad
ederlerse, sormadan cevap ahrlardi. Garip Hafiz Hazretleri'nin ziyaretine gelen bir zat: "Hoca
Efendi! Ben de sizin gibi olmak istiyorum", deyince,
59
"Pazarda satilsa otuza kirka
Ben de alinm viicuduma oyle bir hirka"
cevabini verir.
Tasovah Kadir Hafiz bir gun iki arkadasi ile ziyaretine gelir. Kendisine, "Efendim!
'Nefsini taniyan, Rabbini tanir', hadis-i serifi iizerine sohbet buyursaniz, memnun oluruz" der.
Garip Hafiz Efendi, "Evladim! Bu makam 90k yiiksek bir makamdir. Siz seriatin emirleri ile
iktifa edin. Basamak basamak 91km bu makama", dedikten sonra su beyitleri okur.
Stir 9ikar agyan dilden, ta tecelli ede Hak
Padisah saraya konmaz, hane ma'mur olmadan.
Kenz a9ilmaz sol gonulde ta ki piir-nur olmadan,
Mutu kable en temutu sirnna mazhar olan
Hasr-u nesr-i buldu gordu, nefha-i sur olmadan.
Biz ricaliz, ge9misiz kim gor ezelden ta ebed
i9misiz askin sarabin ab-i engur olmadan.
Bir acayip aska dusmus yanar Sems-i miidam,
Hakk'a makbul olmak ister, halka menfur olmadan.
Daha sonra soyle devam eder. "Bazilan, kendisi bu halde, bu makamda olmadiklan
halde, buralardan soz ederler. Insana faydali olan iki ttirlu ilim vardir. Bir ilm-i diyanet (din
ilmi), digeri ilm-i tababet (tip ilmi)'tir", dedikten sonra Kadir Hafiz'a donerek, "Sen o gun
goriirsun, o vakitte daglann parampar9a oldugunu", mealindeki ayet-i kerimeyi okur. O zat
i9inden, "Ben nefisten sual arz ettim. Efendi bana daglann yikilacagindan bahsetti", diye
ge9irirken, Garip Hafiz Hazretleri: "Nets dagi, gormiis oldugun daglardan kavidir, kuvvetlidir.
Nefs daglannin par9alanmasi ile dosta kavusma yollan a9ihr", buyurur.
Garip Hafiz Efendi Hazretleri, omrunun sonuna dogru Merzifon'a yerlesir. Cevresine
ilim ve irfan sa9maya burada da devam eder. 1976 yilinda Ankara'da vefat eden Garip Hafiz
Hazretlerinin naasi, Amasya ili, Gumushacikoy il9esi, Gumtis kasabasina getirilerek Haliliye
Medresesi'ne defnedilir. Saghginda, kabrinin uzerine ttirbe yapilmamasim vasiyet etmistir.
Anlatihr ki, 90k okuyan, bilimin her sahasinda soz sahibi olan mursid derecesinde bir
gontil adamidir. Ibadetini tamamen gizli yapmistir. On yedi yil yaninda bulunan manevi oglu,
kendisini sadece iki kez abdest alirken gordugunu ifade etmektedir. Kendisine sorulmak
istenen sorulan onceden bilmesi ve cevaplamasi meshurdur.
Hayati boyunca, insanlara sevgi-hosgorii, devlete saygi prensipleri ile davranmistir.
Tartismalardan her zaman uzak durmustur. list duzey btirokrat ve askerlerden sayisiz dostu
olmustur. Hayati kerametlerle dolu olup, sahitleri bugiin hayattadir.
60
Gumiishacikoy il9e merkezinde Filibeli Mehmet Efendi adiyla anilan zatin turbesi,
Ekin Pazan'nda Ayakkabicilar Arastasinda bir kahvehanenin i9inde olup, ttirbesinin kim
tarafindan yaptmldigi bilinmemektedir. Uykusu olmayan ve huysuz 90cuklann uslanmasi i9in
bu tiirbe zaman zaman ziyaret edilmektedir.
Gumiishacikoy il9e merkezinde Sadrazam torunlanndan Mehmet oglu Haci Ahmet
Celebi 1494 yilinda Giimvis Madeni Nazin olmustur. Mehmet Celebi Gumiishacikoy' de uzun
yillar oturmus, kendisinin burada oturdugu yillar Gumiishacikoy il9esine Hacinazir Koyii
denmistir. Daha sonralan halkin dilinde nazir kelimesi Nadire donmusttir. Bu nedenle tiirbeye
Haci Nadir Baba Turbesi denir ve eski Ekin Pazan yam ve Biiyiik Hamam karsisinda
bulunmaktadir.
Muzaffer Doganbas, tiirbe i9inde duvarlarda yer alan tasvirlerle Merzifon'daki Piri
Baba tiirbesinde ve Pir Ali Bircivan'in Sarayozii'ndeki tiirbesinde yer alan tasvirler arasinda
baginti kurarak, bu resimlerin de aym sanat9i tarafindan yapilmis olabileceklerini ileri siirer.
Yamaci Dede adiyla da bilinen Muslihiddin Efendi' nin turbesi Gumiishacikoy Ikpe
Merkezine yakin olan Yilanlann Kislasinda yer alir.
Il9eye yedi km. uzakhkta yer alan Eymir yolu iizerindeki Ke9i Koyii' min 2000
sayimina gore niifusu 695 'tir. Kurt Baba evliyasimn turbesi Ke9ikoy ile Eymir Koyii
ortasinda yer aldigi i9in iki koy halki tarafindan da benimsenmistir. Her zaman ve her sekilde
ziyaret edilebilen tiirbenin manevi koruyucu oldugu diisiiniiliir. Kurt Baba evliyasimn dogusu
soyle anlatilir. Rivayete gore, sert ge9en kis giinlerinden birinde kurtlar yiyecek bulamadiklan
i9in koye inerler. Avcilar da kurtlann pesine diiserler. Kurtlan oyle bir yerde sikistinrlar ki,
Ke9i Koy ve Eymir koyii arasinda sadece tek ev vardir ve bu evde yasli bir adam yasar. Iste
kurtlar bu eve girer ve avcilar takipte kapiya kadar gelirler. Yasli adami kapida goriirler ve
doniip giderler. Yasli adam ne zaman kurtlan gormek istese, kapinin oniine 9ikar onlara
seslenirmis ve bolgenin biitiin kurtlan toplanir gelirmis.
Il9enin Inegol Dagi kuzeyinde yer alan bir tiirbe de §eyh Ciineyd adiyla anilan
evliyaya aittir.
Il9e'ye 10 km. uzakhkta bulunan Kuzalan koyiiniin 2000 sayimina gore niifusu
445 'tir. Burada Hasan Dede adiyla anilan bir tiirbe yer alir.
61
Gumiishacikoy'e 25 km. mesafede yer alan Pusacak Koyii smirlan i9ersinde Abhaz
Cayin denilen il9eye olduk9a uzak ve ulasimi zor yiiksekje bir tepede yer alan ttirbe binasi
9evresinde iki biiyiik aga9 ve kurban kesim yeri bulunur. Yapi iki odadan meydana gelmekte
olup biri ziyaret9ilerin namaz kilmalan i9in tahsis edilmistir. Bakacak Baba mezannin
bulundugu diger odada sanduka Turk bayragi ve ye§il orttilerle kaphdir. Daha 90k Persembe
ve Cuma giinleri ziyaret9isinin sik olmasi dikkati 9eker. Sevap kazanma, 90cuk sahibi olma,
yiiriime ozriinun ortadan kalkmasi gibi isteklerle adak adandigi goriilur.
Gumiishacikoy'e 25 km. mesafede yer alan Bademli Koyunun 2000 sayimina gore
niifusu 429'dur. Koy yakimnda Kadin Ana adiyla anilan bir ttirbe bulunur.
Gumiis Kasabasi'mn merkezinde tarlalann i9inden ge9ilerek 9ikilan aga9h bir tepenin
iizerinde Sigircik Molla adiyla anilan bir ttirbe yer alir. Anlatilanlara gore, 1500'lerde
Arabistan'dan gelip Giimvis kasabasinda hayatim ge9iren bir medrese hocasi vardir ve
1580'lerde vefat etmistir. Konusamayan ve yuriiyemeyen 90cuklann burada sifa bulduguna
inanihr. Hakkinda anlatilan bir menkibe soyledir. Vaktiyle Giimiis kasabasim 9ekirgeler istila
edip, biitiin tarlalan talan eder. Cekirgelerin yaptigi zararlara kasabah artik dayanamaz ve
Molla'nin yanina gidip durumu anlatirlar. Bunun iizerine o da biitiin kasabalimn gozii oniinde
birdenbire sigircik kusuna doniisiip tarlalara saldirmakta olan biitiin 9ekirgeleri yok eder. Bu
olaydan sonra kasabah mollaya Sigircik Molla ismini verir.
Giimiis Kasabasi Tekke Mahallesinde Yunus Emre' nin hocasi Tapduk Emre' nin
hocasi Barak Sultan' a ait oldugu rivayet edilen tiirbe de Cukur Dede olarak bilinmektedir.
Harun Yildiz'in 2003 yihnda doktora tezi olarak yapmis oldugu 'Amasya Yoresi
Alevileri' adh 9ahsmada, ulasmis oldugu sonu9lar bakimindan ikjenin 41 koyiinden 22'sinde
sadece Alevi niifus, 2'sinde Alevi ve Siinni niifus bir arada ve diger 17 koyde ise Siinni niifus
bulundugu tesbit edilmistir. Istatistiksel bakimdan ifade etmek gerekirse, il9e niifusunun
%48.5Tuk bir oranimn Alevi oldugu ortaya 9ikmaktadir.
62
Goynucek Evliyalari
Amasya'nin bati ve guneybatismda yer alan yerlerin tarihi de, Danismendli
hakimiyetinin ilk zamanlarma kadar iner. Afsar beyi Bay Geldi ve asiretinin hiikum surdugii
bu topraklar zamanla 'Geldikalan'a domisiir. Ve daha sonralan Amasya'nin banilerinden
Sadgeldi Pasa'nin ogullarma malikane olur. Cami, tekke, mektep ve 9esmelerle mamur hale
getirilen nahiyeden kadilar, alimler ve pasalar 9ikar. Cevre koyler de gelismelerden nasibini
alir. Mevlevilerden Sivasli Seyh Ilik Dede'nin adiyla anilan Sivasli K6yu(?)ndeki tekke
meshur olur. Sadgeldi Pasa'nin bu koyde, Elkeri (Ikizyaka), Ku9iik Kizilca (?), ve Ilica (?)
koylerinde tekke, medrese, mektep ve hamamlar yaptirmis oldugu anlasilmaktadir.
Giineye dogru inildik9e, vaktiyle Mecitoziinii olusturan 119 kazadan biri olan Varay'm
(Gediksaray) Turkmenlerden §erefliddin inan90gullanna memleket oldugu goriilur. Mogol
hiikumdari Sultan Olcaytu'nun burada ikamet ederek cami ve zaviye yaptirmis oldugu
kaydedilir. Huseyin Husameddin'e gore, sultanm torunlanndan Ziinnun Baba'nm zaviye
seyhliginden bir Tatar ocagi uyandirmak istemesi ise, kendi ocagmi sondiirmesine sebep olur.
Goyniicek'in bugtin Sarkli Koyiinde, Orta Sarkli ve Koyuncu Koyuntin iist taraflannda yer
alan turbenin Horasan Erenlerinden Ikiz Baba'ya ait oldugu kabul edilir. Genellikle bahar ve
yaz aylarmda 9evreden gelenlerin burada kurban keserek, adaklarmi yerine getirdikleri
goriilur. Koy muhtan K1I19 Arslan Oksuz'iin koyiin dismda bulunan Kizan Tiirbesi'ne kendi
hayrati olan bir asevi yaptirmis oldugunu da bu arada not edelim.
Ikizyaka Koyiinde Anali kizh Turbesi ile Yesil Ana Turbesi de bolge insanmm
siirekli ziyaret ettigi mekanlar arasmda yer alir. Anali kizh Tiirbesi'ne dair anlatilanlar, bir
diisman saldinsi esnasmda ana ve kizinm diisman eline ge9memek i9in dualarmm sonucunda
tasa donusmelerini hikaye eder. Iki biiyiik tas kiitlesinin arasmdan ge9en yol ile buz gibi bir su
kaynagi, 9evre sakinlerinin sahiplendikleri manevi degerlerin mekanmi olusturur.
63
il9enin U9 km. uzaginda yer alan Be^iktepe Koyiinde, ozellikle 90cuk sahibi olmak
isteyen kadinlann ziyaret ettigi bir mekan vardir ki, Gulben Evliyasi adiyla anilan zatin bu
diiz arazideki ya§h bir ardi9 agacinin altinda vefat etmi§ olduguna inanihr.
Il9e merkezinde yer alan hamamin i9indeki bir diregin altinda, yine mubarek bir zatin
yattigina inanihr. Dolayisiyla hamamin ve suyunun kutsal oldugu kabul edilir. GUI Dede adak
yeri olarak taninan hamamda yikanmak da ziyaretin bir par9asidir.
Harun Yildiz'in 2003 yilinda doktora tezi olarak yapmi§ oldugu 'Amasya Yoresi
Alevileri' adh 9ah§mada, il9eye inan9 cografyasi a9isindan bakildiginda, 36 koyden 15'inde
sadece Alevi nufus, 3'iinde Alevi ve Sunni niifus bir arada ve diger 18 koyde ise Siinni nufus
bulunmaktadir. Istatistiksel olarak ifade etmek gerekirse, il9e niifusunun yakla^ik %22.3'luk
bir oranimn Alevi oldugu ortaya 9ikar. Aynca, il9e merkezindeki Alevi topluluklann buranin
yerlisi olmadigi, onemli 6l9tide 1950'li yillardan sonra 9evre koylerden buraya gelip
yerle^tikleri tesbit edilmi^tir.
64
Ta§ova Evliyalari
Tasova'ya 12 km. uzakhkta olan, Sahinler (Kusuf) Koytinde medfun bulunan Kus
Baba'nm aslen Horasanh oldugu ve Anadolu Sel^uklu Devleti donemlerinde yasadigi rivayet
edilmektedir. Koyiin 1200-1250'li yillarmdaki sakinleri 25 haneden ibaret Ermeni halki olup
bu insanlar eglenceye asm duskunliikleriyle taninirlar. Bir defasinda koyde dugiin
yapilmaktadir. Oyle bir dugiindur ki bu dugiin, 9evreyi rahatsiz edecek boyutlara erisir. Tarn
bu sirada hocasmdan vazifesini alan Kus Baba da koye yaklasmis ve hatta koye gelmis olacak
ki, Ermeniler tarafindan eglence yerine davet edilir. Rahat olmasi i9in minderler serilir ve
eglenceleri izleyebilecegi bir koseye oturtulur. Dansozler raks etmekte, i9kiler i9ilmektedir.
Kus Baba eglencelere katilmaz; kosesinde olanlan izlemektedir. Kus Baba'nm ilgisizligi
dikkatleri 9ekmis olacak ki, yanma yaklasanlarca ni9in eglencelere katilmadigi sorulur. Kus
Baba da, "Ben Muslumamm. Dinimizde boyle asiriliklann yeri yoktur", diye cevap verir ve
orada bulunanlan da Islamiyet'e davet eder. Kus Baba'nm Musliiman oldugunu ogrenen
Ermeniler, "Ey yabanci!.. Son dilegin nedir?", derler. Kus Baba, "Sizi bir kez daha
Islamiyet'le sereflenmeniz i9in davet ediyorum", der. "Son dilegime gelince, beni buraya
defnedin yeter", diye ekler. Sonra Ermeniler tarafindan vahsice katledilir ve oraciga defnedilir
Kus Baba...Anlatihr ki, bu ermeni halki, U9 yil kuraklik ve kitliga maruz kaldiktan sonra
a9hga ve susuzluga dayanamayip teker teker olurler. Ermenilerin sokaklarda, evlerde kalan
cesetleri de vahsi hayvanlar tarafindan par9alamr. Orada kus babanm mezan orme 9it ile
9evrili olarak yalniz kalir.
Aradan ge9en uzun bir zaman sonra, o civara yerlesen Musluman Turk koyluler
9ahsirlarken, uzun boynuzlu mandalardan birinin boynuzlan, Kus Baba'yi 9eviren 9ite
takilarak ters doner. Hay van biraz huysuzlasir. Gorenler hemen Kus Baba'nm kabrinin
65
etrafinda toplanirlar. Koy esrafindan biri (jikarak, "Burada miibarek bir zat yatiyor olmali.
Bakin, bunun i9in okuzun boynuzlan tersine dondii", der. Orada bulunanlar giizel bir 9ahsma
ornegi vererek Kus Baba ttirbesini duzenlerler.
1964 yilinda mezar kaldinlmis, kabrin etrafi beton mezar taslan ile tutturulmustur.
Orme 9it de kaldinlarak yerine duvar orduriilmiis ttirbe 9evresinde de bir harman yeri kadar
alan olusturulmustur. Zaman zaman toplanan koy halki, yagmur duasi ve 9esitli afetlerden
korunmak i9in adak gibi ibadetlerini burada yaparlar. Kabrin hemen kuzey-bati tarafina 16
metrekare kadar namazgah olarak iizeri orttilu bir baraka da yapilmistir.
Tiirbe butiin koy halkinin katikhgi yagmur duasi ve surekli aglayan ve huzursuzluk
9ikaran 90cuklann sakinlesmesi i9in ozel olarak ziyaret edilir.
Amasya'nin merkeze bagh Yassi9al kasabasinda yer alan ve kulttir varligi olarak tescil
edilmis bulunan ttirbede yatan zatin, resmi kayitlarda ve bir kisim halkin arasinda Ergonas
Baba oldugu ileri suriilmekte ise de, esasen Ergonas Baba'nin oglu Seyyid Mustafa'ya ait
oldugu ifade edilir. Fakat Seyyid Bali'nin (Ergona§ Baba), kurulu^u Roma donemine kadar
uzanan ve Amasya ile Niksar'i birbirine baglayan yol uzerinde yer almasindan dolayi tarihi
boyunca onemli goriilup bir ara kirk bin haneye ula§mi§ oldugu rivayet edilen Ta^ova il9esine
bagh Ulukoy'de (eski adiyla Sonusa) medfun oldugu ileri suriilur. Anlatildigina gore Horasan
erenlerinden olan (buradaki telaffuzuyla) Ergune§ Baba'nin, ya^adigi siirece yore halkini ir§ad
ettigi kabul edilir.
Ergona§ Baba'nin 90cuklanndan Seyyid Mehmed'in Ordu'nun Unye I^esine bagh
Alan koyiinde, diger bir oglunun Amasya' da merkeze bagh Uygur kasabasinda, bir diger oglu
ve kizinin da Sanmese koyiinde medfun bulunduklan kabul edilir. Ve yine 1855-1940 yillan
arasinda yasamis olan Fedayi Baba'nin da Ergonas Baba'nin oglu Seyyid Mustafa'nin
soyundan geldigi ileri suriilur.
Bugiin Ulukoy'de yasayan insanlar, sanat tarih9isi Sn. Muzaffer Doganbas'in ileri
siirdiigii gibi, Ergiine§ Baba'nin bir alevi olmadigini ve tiirbesinin de bir Alevi ziyaretgahi
olamayacagini, bu durumun tartisma konusu bile yapilmasim dogru bulmadiklanni
soylemektedirler. Siiphesiz sadece Siinnilerle Aleviler arasinda degil, Miisliiman ve
Hristiyanlar arasinda dahi boyle evliya kabirlerini sahiplenme konusu, Ulukoy'le sinirh degil.
Bolge halkini Islama davet etme ve Rumlarla miicadele etmekle yoreye biiyiik hizmetler ettigi
kabul edilen Ergiines Baba'nin Ahmet Yesevi'nin ogrecilerinden bir Horasan ereni oldugu
ileri suriilur. Ona atfedilen menkibelerden birisi, misir yiginlan i9inde onlardan bir tanesini
bile dagitmadan namaz kilmasiyla ilgilidir. Bir diger menkibede de soyledir. Rumlar
Yesihrmak ile Kelkit 9ayinm birlestigi yeri taslarla kapatarak suyu biriktirip Turk koylerini su
66
altinda birakmayi amaijlamaktadirlar. Bu durum Ergunes Baba'ya bildirilir. "Dervis, elinden
geliyorsa Islam hakki i9in bizi kurtar", diye kendisinden yardim istenir. Ergunes Baba kilicini
9eker ve bendi yikarak tas tas ustiinde birakmaz. Rumlar bunu gorunce tekrar set cekmeye
9ahsirlar. Fakat koyduklan her tasi su alip gottiriir. Ergunes Baba olay yerine gelir ve Rumlan
Islam' a davet eder. Musluman olan olur, olmayani kili9tan ge9irir. Bolgede Hristiyan
birakmaz.
Fedayi Baba' run bir siiri, Ergunes Baba'nin gostermis oldugu diger bir menkibe ile
ilgilidir.
"Ergunes Sonusa'da iskan olundu
Horasan nisani anda bulundu
Yardi kayayi, cami etti, namaz kilindi
Ismi Seyyid Bali Ergunes Sultan"
Ergunes Baba Horasan' dan Sonusa'ya gelmistir. Yore halki onun veli olduguna
inanmaz ve bir keramet gostermesini isterler. Bunun uzerine Ergunes Baba, belindeki kilici
9ikanp, yorenin en buyuk kayasim kiliciyla yararak i9inden bir cami 9ikanr. Bu olayi goren
koyliiler, onun keramet sahibi gu9lu bir veli olduguna inamrlar.
Aslen Kemaliye'li olan Rufai buyuklerinden Ebu Bekir oglu, Mehmet oglu, San oglu
Nureddin Alpaslan'in "Buyuk Nehir" olarak anilan Yesihrmak'in kuzeyinde yer alan
Alpaslan (Zuday) Kasabasi'nda mefdun bulundugu kabul edilir. Seyyid Nurettin Alpaslan Er-
Rulai hazretleri zamanin efendiler efendisi, saygin ve ulu zatlanndandir ve Alpaslan yerlesim
yerinin kurucusudur. Ona ait olan bazi esyalan ile kabir sandukasi ve dergah kapisi muhafaza
edilerek diger tarihi eserlerle birlikte bu gun Alpaslan Muzesinde sergilenmektedir. Muzedeki
dergah kapisi ve kabir sandukasi nar agacindan yapilmis ve Kur'an-i Kerim'den ayetlerle
oyma yapilarak suslenmistir. Sandukamn iki uzun kenannda Bakara Suresi'nin 277. ayetleri
yazilidir. Dergah kapisimn hikayesi ise soyledir. Yapilacak kanath kapi, isin daha 9abuk
bitmesi i9in birbirini tammayan iki ayn ustaya ismarlanir. Kapinin bir kanadim bir usta diger
kanadim ise diger usta yapar. Kapi kanatlan dergaha takilmak uzere getirildiginde sanki tek
bir ustanm eliyle yapilmis gibi, takildigi yerlere birbirine tarn uymustur. Kapi kanatlannin
birinde 'Besmele ve Kelime-i Tevhid', diger kapi kanadinda ise 'Ebu Bekir Hemri Hasmane
Ali Radiyallahu Tealu anhu ve Masallah' yazmaktadir.
1257 tarihinde Seyyid Nureddin Alpaslan tarafindan Alpaslan Kasabasi'nda bir vakif
kurulmustur. Vakif arazilerinden elde edilen gelirle han ve hamam yapilarak gelen ge9en turn
insanlann konaklamasi ve sicak yemek yemesi saglanmistir. Artan vakif geliri ise gelecek
67
senenin binxjesine aktanlarak vakfin devamhhgi saglanmistir. Gunumiize han ve hamamdan
sadece toprak altinda kalan ve gun lsigina 9ikanlmayi bekleyen kalintilan kalmistir.
Zuday'in kuzeydogusunda, sehitlerin kumandani Seyh Seyyid Nureddin Alpaslan'in
turbesi batisinda ise Beskardesler Mevkii bulunmaktadir. Beskardesler' in hikayesi de
soyledir. Cok eskiden koyde Allah' a inanan iyi niyetli bes kardes varmis. Kafirler koyu
basmislar, bu bes kardes koyden ka9inislar. Ka9tiklanni anlayinca kafirler bunlann pesine
dusmiisler. Koyden 500 metre uzaklasinca arkalanna bakmislar ki, kafirler yetismek iizere
iyice yaklasmislar. Bes kardes dua etmis, "Ey Allah' lm! Bizleri bu kafirlerin eline esir
dusiirmektense tas yap, kaya yap!" diye. Dualan kabul olup tas oluvermisler. Hakikaten
yorede bu taslara benzer baska tas yokken, boyle biiyiik, yaklasik birer ton agirhginda, insan
boyundan biraz daha uzunca bes adet tas yatmaktadir.
Beldagi Koyiinun ilk sakinleri, 1879 tarihinde Gurcistan'in Batum sehrinden gelmisler,
ilkonce Amasya Tasova'ya bagh Tekke koyunde, yine bu koyde medfun olan Horasan
erenlerinden Seydi Vakkas'a ait arazi uzerine iskan edilmisler, daha sonra Amasya merkeze
bagh Beldagi koyune yerlesmislerdir. Akinoglu Kasabasimn Tekke Mahallesinde koy
mezarhginin orta kisminda yer alan kabrin seyyid Vakkas Hazretlerine, hemen sag taraftaki
kabrin de esine ait oldugu kabul edilir. Kabrin bas tarafinda yedi metre uzunlugunda bir siitun
yer ahr. Aslen Urdunlii olup 1245'lerde bolgeye gelip bir zaviye kurmus olan Seyyid
Vakkas'in, burada muderrislik yapip halka ilim ve irfan yaymis oldugu kabul edilir.
1265'lerde vefat etmis oldugu ileri suriilen evliyamn kabir ziyaretinde koy halki topluca
yagmur duasinda bulunur. Mayisin ilk haftasinda bir araya gelen koyluler, adeta bir solen
havasinda kasabamn en yuksek tepesinde namaz kilip dua ederler. Kesilen kurban etiyle pilav
pisirilir.
Seyyid Vakkas turbesi hakkindaki inamslar diger evliya ttirbeleri hakkindaki inamslara
benzerdir. Evliya'nm kabri uzerine ttirbe istemedigi, 1930'larda yapilmis olan ttirbenin
herkesin gozu oniinde yikilmis oldugu anlatihr. Yine tipki Merzifon'daki Uyusuk Evliyasi
hakkinda anlatildigi gibi, iki hirsizin Seyyid Vakkas ttirbesini soymaya geldigi, disan
9ikacaklan zaman kapinin ortadan kalkmis oldugunu gorerek dehsete dusttikleri, sonra
yaptiklan hatayi anlayip pisman olarak tovbe ettikleri, ancak bundan sonra kapinin ortaya
9iktigi anlatihr.
Tasova'nin Idris Torun Mahallesi Kabristanhginda bulunan Besir Efendi'nin turbesi,
betonarme bir yapiya sahip olup ev seklinde duzenlenmistir. i9inde buyiik bir salon ve iki
68
kuijuk odadan ibaret yapida odalardan biri mescit olarak kullanilmaktadir. Besir Efendi
sandukasinin yaninda yer alan diger sandukanin, e§i Pembe Hatun'a ait oldugu ileri suriilur.
Zengin bir ailenin (jocugu olarak 1905 yilinda Dagistan'da diinyaya gelen Besir Efendi 12
yasinda iken, riiyasinda gordugu yasli bir velinin yol gostermesi iizerine , ailesine haber
vermeden Turkiye'ye gelir. Once Tokat-Erbaa'ya, oradan da Eksel'e gelerek Seyh Beyrullah
Efendi dergahina ulasir. Ancak Beyrullah Efendi kisa bir sure once vefat etmistir. Ne var ki,
Beyrullah Efendi olmeden once, henuz dergaha gelmekte olan Besir Efendi'nin egitimiyle
ilgilenmesi i9in, Ali Osman Efendi'yi gorevlendirir.
Besir Efendi yedi yil bu dergahta hizmet eder. Kendisine verilen gorevleri tarn olarak
yerine getirir. Bu yedi yillik hizmetten sonra iki yil surecek olan inzivasina cekilir. Birinci ay
hie kimseyle konusmaz. Yemez, icmez. Sonunda iki yillik inziva ile manevi terbiyesini
tamamlayan Besir Efendi, artik Karakus Daglannda insanlan dogruya, giizele, sevgiye
9aginr. Bir sure sonra Erbaa'nin Ravak Koyunegelir. Daha sonra, buradaki gorevini de
tamamlayip son olarak Tasova'ya yerlesir.
Halk tarafindan 90k sevilen Besir Efendi daima yol gosterici olur. 1975 yilinda besinci
defa ifa ettigi Hac ibadetinden sonra rahatsizlanarak vefat eder. Turbesi 1980 yilinda Tasova
halkinin yardimlanyla yaptinhr.
Tasova'nin 'Manevi Kalesi' olarak goriilen Besir Efendi Turbesi, ozellikle miibarek
giinlerde ziyaret9i akinina ugrar. Yakinlannin kabrini ziyarete gelenler once Besir Efendi'nin
tiirbesine ugrarlar. Okula yeni baslayacak olan 90cuklann zihinlerinin a9ilmasi, basanh, akh
basinda biri olmasi i9in dua etmek uzere getirildikleri goruliir.
Besir Efendi'nin hakkinda anlatilan kerametlerden bazilan soyledir. Ailesinin
Dagistan'da genis arazileri ve koyun suriileri vardir. Ku9iik Besir bir giin 9obanlarla birlikte
koyun suriilerini otlatirken, irmak kenannda bir kulubede uyuya kalir. O sirada siddetli bir
yagmur baslar ve irmak tasar. Bunun sonucunda Besir Efendi sele kapilir. Suyun i9inde
siiriiklenirken irmak kenannda ak sakalli, nurani yiizlii bir dede kendisine seslenerek, "Oglum
elini uzat", der. Ku9iik Besir sese dogru bakinir. Aralannda on metre kadar mesafe vardir.
"Dede, nasil uzatayim elimi?", der ve bosluga elini oylesine uzatir. Sonra selden kurtuldugunu
ve irmagin kenannda oldugunu saskinlik i9ersinde goriir ve, "Dede, seni nasil bulabilirim?",
diye sorar. Dede su karsiligi verir. "Evladim Besir. Turkiye'nin Tokat ili Erbaa ikpesi Eksel
Koyiinde Seyh Beyrullah Efendi diye ararsan, bizi bulursun." Bu konusmadan sonra dede
kaybolur. Ku9iik Besir bu olaydan sonra Dagistan'da duramaz. Ailesine haber vermeden yola
9ikar. i9inde bulundugu ilahi cezbenin etkisiyle Turkiye'ye ge9er. Sonunda Tokat Erbaa'ya
oradan da Eksel'e ulasir. Beyrullah Efendi'nin dergahim bulur, ancak Beyrullah Efendi kisa
bir sure once vefat etmistir. Fakat en yakin muridi olan Ali Osman Efendi' ye olmeden once
69
Dagistan'dan Besir Efendi'nin gelecegini haber vermis ve ondan Besir Efendi'nin terbiyesi ile
ilgilenmesini istemistir.
Onun sevenlerinden Ibrahim Altin sunlan anlatir. "Inzivaya 9ekildikten bir ay sonra bir
gun sabaha karsi bizim kapi 9ahndi. Kapiyi a9tim ki, Besir Efendi. "Buyur Besir Efendi",
dedim ve i9eri aldim. Biraz sohbetten sonra Allah' in verdigi nimetlerden bir sofra getirdik.
"Buyrun yiyelim", dedim. Ama o, ancak bir 9ay tabagini dolduracak kadar bir seyler yedi.
'Allah bereket versin, 90k bereket versin, bu kadar yeter", dedi. "Besir Efendi 9amasirlann
kirlenmistir, degistirelim." Dedim ise de, o M9 gerek gormedi. Alti ay sonra 9amasinni
degistirdi. Degistirilen 9amasirlan yikamak i9in suya koyduk, 9amasirlan suyun i9inde eridi,
kayboldu."
Besir Efendi bir kis mevsiminde gece yansi ortadan kaybolur. Sabah namazina yakin
eve gelir fakat tekrar gider. Gittiginin U9iincu gecesi hanimi, ogluna Besir Efendi'nin U9
gecedir gelmedigini soyler. Disanda elli altmis cm. kar vardir. Besir Efendi'nin tekkeye gittigi
dusumilur. Hanimi ve oglu yanlanna aldiklan el feneri ile tekkeye giderler. Tekkenin
yakinlannda Seyyid Ibrahim Hazretleri diye bilinen bir ulu zatm mezan vardir. Besir
Efendi'yi bu zatin mezannin basinda iki dizinin iisttinde oturur bulurlar. Cansiz bir mezar tasi
gibi goriinmektedir. Onu bu halde goriince hanimi bir feryat kopanr. Soguktan dondugunu
sanarak yanina yaklasir. "Besir Efendi ne oldu sana?", diye sallamaya baslar. Bunun uzerine
Besir Efendi yava§9a kalkar ve evine gelir. Kendisine sorulan sorulara hi9 cevap vermez.
Ertesi gun hanimi, "Efendim ben seni usumus, donmus zannettim", deyince, Besir Efendi,
"Ben usumedim, donmadim, lakin senin bagirman beni usiittu", diye cevap verir. Hanimi,
"Efendi, sen orada ne yapiyordun?", deyince de, "Bizim toplantimiz ve ahnacak kararlanmiz
vardi", diye cevap verir.
Besir Efendi bir gun de Tasova'nin Gemibuku Koyii'nde Omer Aga'nin misafiridir.
Donuste yollan Yesihrmak'in kenanndan ge9er. O gunlerde Yesihrmak tasmistir. Bu sebeble
Omer Aga, "Hocam, irmak tasarak koye yaklasti. Bize himmet edip dua etseniz de koyumuz
bu taskindan kurtulsa, irmak 9ekilse", deyince Besir Efendi sag kolunu kaldirarak irmak
yatagimn koyiin ucundan ge9en bolumunii isaret ederek, "ta suradan mi 9iksin?", der. Sabah
olunca koy halki ne gorsiin. Irmak Besir Efendi'nin isaret ettigi yerden akmaktadir.
Besir Efendi koyde bir eve misafir olur. Cubbesini tutan ev sahibi, ciibbeyi agirhgindan
dolayi askiya asmakta zorlamr. Daha sonra ev sahibi ibrikle abdest suyunu dokerken goriir ki,
Besir Efendi'nin kollan 90k zayiftir. Aklindan, "bu vucutla bu ciibbeyi nasil tasiyor?", diye
ge9irince, Besir Efendi abdest bitiminde ona soyle cevap verir, "Efendi niye o kadar
diisiiniiyorsun? Herkesin kendine gore bir giicii vardir, merak etme."
70
Tasova Erbaa sininnda Bogali Yaylalannin Girdap Yurdu olarak bilinen bolgesinde,
Cal Baba adiyla anilan bir evliya mezan vardir. Guniin her saati §iddetli ruzgarlann estigi,
fazla ugrak yeri olmayan bu tenha bolgedeki mezann boyu yaklasik bes m., eni iki m.
civannda olup, sahibinin kim oldugu pek bilinmemesine ragmen, bolge insani tarafindan
derin bir saygi ile anilir ve ziyaret edilir. Battal Gazi'nin askerlerinden biri olabilecegi
anlatilan Cal Baba'nin, ogluyla birlikte Ha9hlara karsi kahramanca 9arpistiklan ve kili9
seslerinin yuzlerce yil §iddetli ruzgarlann ugultusuna kanstigi hayal edilir. Oglunun bir
9atismada agir yaralandiktan sonra babasina, "Cal Baba 9al kilicini saga sola", diye
haykirmasi, adeta yeri gogii inletir. Oglunun olumunden sonra daha uzun zaman Ha9hlarla
9arpisan Baba da sonunda sehit diiser. Cal Baba'nin efsanevi kisiligi zaman i9inde olusmaya
devam eder. Yayladaki bu mukaddes mekan bir ara kaybolur. Bu duruma bir anlam
verilemez. O vakitler Kibns Bans Harekati yapilmaktadir. Harekattan sonra Turk askerlerinin
geri donmesiyle birlikte mezann da eski yerine gelmis oldugunu goren yaylacilar, Cal
Baba'nin ogluyla birlikte savasa gittigini anlamislardir.
Yayla halki bu evliyamn ruhunun, hayvanlanni kurttan koruduguna inanir ve her
yaylaya 9ikislarmda ilk is olarak yayla mevsiminin bereketli ge9mesi dilekleriyle onun
mezanni ziyaret ederek adaklanni yerine getirir. Ve her sonbaharda go9ten bir gun once
ziyaret tekrarlanir ve bir koyun kesilerek toplu eglenceler tertiplenir.
Vaktiyle Elmakin Koyumin yakinlannda bir tepenin yamacinda 9am ve ardi9 aga9lan
arasindaki birka9 kabir, koyliiler tarafindan iistii orttilu bir mekana kavusturulur. Bu
mezarlardan birinin boyu bes m. civanndadir ve bir evliyaya ait oldugu kabul edilir. Bolge
insanimn mezann 9evresindeki C am aga9lan dolayisiyla Camh Evliya (Ardi9h Erenleri)
adini verdigi kabrin sahibinin, yoreye Horasan'dan geldigi ve gayn Miislimlerle savasarak
bolgenin Islamlasmasina ve Tiirklesmesine hizmet ettigine inanihr. Ozellikle miibarek
giinlerde ziyaret9i akinina ugrayan tiirbeye yapilan bu ziyaretlerin koku eskilere dayanir.
Yagmur duasi, huzursuzluk yapan 90cuklan uslandirmak ve kulak rahatsizhklan i9in ozel
olarak da ziyaret edilen yatinn, aym zamanda 9evresindeki aga9lann kesilmesini istemedigi
dusuniiliir.
Tiirbesi §eyhli Koyunde bulunan §eyh Mehmed Abdal'in Alparslan Kasabasinda
tiirbesi bulunan Seyyid Nureddin Alparslan er Rufai'nin kardesi oldugu kabul edilir. Tiirbe
9evresinde sigara i9ilmez ve buradaki mezarlarda kadinlar ve erkekler ayn bolgelere
defnedilmislerdir. Ozellikle Mayis ayinda Hidrellez giinii ziyaret9i akinina ugrayan tiirbeyi
ziy arete gelenler iki rekat namaz kilarak adak adayip dileklerini arz ederler.
71
§eyh Mehmed Abdal'in vasiyeti geregince kumes hayvanlan ttirbe 9evresinde
beslenmemeli, kadinlar agiz kavgasi yapmamah, i9ki iijilmemeli, davul zurna 9alinmamahdir.
Halkin buna siki sikiya riayet ettigi goriilur. §eyhin hakkinda anlatilan menkibelerden biri bu
konuyla ilgilidir. Vaktiyle koyde bir diigiin dolayisiyla eglence tertiplenir, fakat koyluler
§eyh Mehmed Abdal'in vasiyetini unutup eglenme olayini abartirlar. Dugiimin son gunii
tepedeki kayaliklardan koyiin iizerine, ozellikle diigiin evine koca koca taslar yuvarlanir.
Koyluler hatalanni anlayip tovbe ederler.
Bir baska menkibe de soyledir. Gumin birinde Amasya zaptiyelerinin yolu §eyhli
Koyiinden ge9er. Zaptiye kumandani §eyh Mehmed 'den zaptiyelerin ve atlann kannlan a9
oldugu i9in yiyecek ister. §eyh Mehmed biraz arpa, bir torba saman ve avu9 i<pi kadar 9anakla
yemek getirir. Bunlan goriince sasiran zaptiye kumandani, "Bu azicik erzakla mi bunca ati ve
askeri doyuracaksin?", diye sorar. §eyh Mehmed gayet sogukkanh bir sekilde, "Hele olani bir
yesinler, yetmezse yine tedarik ederiz", karsihgini verir. Zaptiye kumandanimn az buldugu
yiyecekler oyle bereketlenir ki, atlar yiye yiye bitiremezler.
Ismail Erdogan, 'XX. Yuzyil Amasya' si ve Inan9 Cografyasi' adh tez 9ahsmasinda
Tasova'nin, Amasya ve diger il9elerinden farkli olarak, koyleriyle birlikte tamamen Stinni
Miisliimanlardan olusan bir inan9 cografyasina sahip oldugunu belirtir.
72
Suluova Evliyalari
1821 yilmda bir Alevi koyii olarak kurulup 1902 senesinde de bucak haline gelerek
merkez il9eye baglanmis olan Suluova, 1957'de ik;e statiisune kavusur. Bu tarihten itibaren
hizh bir niifus artisiyla Amasya i^eleri arasinda dinamik bir potansiyele sahip olur. Ikje
topraklan uzerindeki baslica evliya kabirleri olarak sunlan gormekteyiz.
Kabri Bir Eylul Mahallesi istasyon bah9esinin ustiindeki mezarlikta bulunan Alalli
Dede, yine Bir Eylul Mahallesinde 9ay bah9esinin guneyindeki yolun altinda kabri bulunan
G6k9e Baba (Delil Baba), Haci Hayta Mahallesinde Erenler mevkiinde bulunan Erenler,
Saygih Koyunde Gani Baba, Yolpmar Koyiinde Seyyid Necmeddin Yahya ile, Derekoy'de
Seyh Mustafa sayilabilir. Aynca, Ikjenin Akdag mevkiinden Akoren Koyii korulugunda ve
Egribiik Koyii Erikli Mezrasi arasinda evliyadan Avdan Dede'nin mezan
bulunmaktadir.
Amasya' nm kuzey taraflarmi i9ine alan Hakala nahiyesine 1570 tarihli tahrir
defterinden 114 koytin bagh oldugunu, nahiye merkezinin de bugtin Yolpinar adiyla bilinen
Hakala oldugunu, Derekoy'tin de kendisine bagh koyler arasinda yer aldigmi ogreniyoruz.
Yolpmar' a birka9 km. mesafede yer alan Derekoy'de eskiden sulama ve i9me suyu
bulunmuyormus. Rivayete gore Seyh Mustafa, yolu uzerinde kilicmi yere siirerek dere tepe
ilerlemis. Kardesi de Yolpinar Koyiine dogru yonelmis. Seyh Mustafa'nin buldugu su, kilicm
izinden akarak koye gelmis. Sagligmda suyu getirdigi yere gomulmesini vasiyet etmis.
Oldugii zaman da buraya gomulmus. Her yil suyun gozesinde kurban kesilir, suyun bol olmasi
i9in dualar okunur.
Buyuk ulemadan ve Rifai seyhi olan Seyyid Necmeddin Yahya tarafmdan 1363
tarihinde bugiinkii adiyla Yolpinar Koyu'ntin batisinda bir zaviye yaptinhr.
Peygamberimizin 19. gobekten torunu olan Seyyid Yahya Hazretleri, ulema ve suaradan
olup, asil meslegi 9ilingirliktir. Rivayete gore, koy arazisini sulamak uzere eteginde
bulundugu Akdag'dan su getirtmistir. Ladik'te medfun Seyyid Kii9iik Ahmed-i Kebir'in oglu
olan Rifai seyhi eski adiyla Hakala' da vefat eder, ve orada insa etmis oldugu zaviyesinin bir
odasma defnedilir. Htiseyin Hiisameddin, seyhin vefat tarihini 771 olarak medfun oldugu
tabutun kenarmda bizzat gordugunti, Amasya Tarihi adh eserinde yazmaktadir. Zengin vakif
arazileri, ashane, hamam bugiin i9in maalesef satilmis olup, sahislar elindedir. Turbesi
73
iizerinde bir mescid insa edilmistir ve etrafi mezarliktir. Az uzaginda yikik bir hamam
bulunmaktadir. Cevre duzenlemesi yapilmis olup ziyaretlere a9iktir.
Saygili koyiinde Tersakan irmagi kenannda yer alan ttirbenin adak yerinin iistii kapali
bolumleri olmasina ragmen, Gani Baba'ya ait mezann iistii aciktir. Horasan'dan Anadolu'ya
islamiyeti yaymak icin gelen bir gazi dervis olduguna inanihr. Halk arasinda Gani Baba'nin
Rumlarla savasirken, bulundugu yerde sehit dusttigii anlatihr. Mezan basindaki kitabede asil
adinin Abdiilgani el Halveti oldugu yazili ise de, Halvetiligin Amasya 9evresine Pir Ilyas
tarafindan 1400'lerin basinda getirilmis oldugu goz oniinde tutuldugunda, yasadigi kabul
edilen donemle bir uyumsuzluk oldugu kendiliginden ortaya 9ikar. Bolgede Gani Baba'nin
her tiirlu hastaligi iyilestirdigi inanci kuvvetli olup, ozellikle sifa bulmak dilegiyle ziyaret
edildigi goriiliir. Hakkinda anlatilan menkibelerden biri §6yledir. Amasya' da yillar once
askerlik yapmis olan Ali Yiizbasi adh bir adam, bir gun Amasya'ya gelip Suluova'ya giden
bir otobus arar. Fazla zorlanmadan gidecegi arabayi bulup yola koyulur. Yaninda oturan yasli
adama, "Suluova'da Gani Baba'yi nasil bulabilirim?", diye sorar. Yasli adam, Suluova'dan
20-25 dakika mesafede Saygili Koyu vardir. Orada bulabilirsin Gani Baba'yi", der ve
ardindan sorar. "Ni9in anyorsun Gani Baba'yi?" Ali Yuzbasi cevap verir. "Ben Ankara'da
oturuyorum. Bir ay once Ankara'da tamstik. Onu misafir ettim. Beni Amasya'ya davet
etmisti. Ziyaret etmek istedim." Yasli adam, "Tabi ogul tabi", diye karsilik verir. "Davete
icabet etmek gerekir." Bu kisa sohbetten sonra otobus Suluova'ya gelir. Ali Yuzbasi,
aynlmadan once yamndaki yasli adama adini sorar. Yasli adam, "Garip Hafiz", diye cevap
verir. (Garip Hafiz, Gumus kasabasinda Haliliye Medresesi i9inde kabri olan evliyadir.) Ali
Yuzbasi, Saygili Koyune vardiginda, onu buraya davet eden adamin yuzyillar once vefat
etmis oldugunu ogrenir. Dualar edip, aglayarak geri doner.
Harun Yildiz'in 2003 yilinda doktora tezi olarak yapmis oldugu 'Amasya Yoresi
Alevileri' adh 9ahsmasinda, Suluova il9esi inan9 yapisi bakimindan ele alindiginda, il9enin
38 koyunden sadece ikisinde Alevi nufus, buna karsilik 36 koyde ise Sunni niirus bulundugu
goruliir. Istatistiksel olarak bakildiginda ise, il9e nufusunun yaklasik olarak % 17'lik bir
oranimn Alevi oldugu ortaya 9ikar.
Amasya sehri bir biitiin olarak ele alindiginda, tesbit edilebildigi kadanyla, 365.231
olan niifus potansiyelinin yaklasik olarak 68.595'i Alevi kesimlerden, geri kalanlar ise, Siinni
kesimlerden meydana gelmektedir. % 18.7'lik bir degere isaret eden Alevi niifus daha 90k
Giimiishacikoy-Merzifon hattinda yogunlasmis bulunmaktadir.
74
Amasya'da Tarikatlar
75
76
Amasya'da Babailik-Bekta§ilik
Yerli ve yabanci kaynaklann birbirini nakzeden muhtelif a9iklamalan, efsanelere
buriinmus kisiligi ile Baba ilyas Horasani'nin Anadolu'daki dini hayatm sekillenmesinde
onemli bir rolii oldugundan soz ederler. Onun Amasya'da Sultan Mesud'un son zamanlannda
muhtemelen 1145'lerde Halifet Gazi Ttirbesinin iist taraflarmda yaptirmis oldugu hankahta,
1231 tarihinden itibaren seyhlik yaptigi goriilur. Bu zat fazileti, kemali, zuhdii, takvasi ve
muridlerinin 9oklugu ile dikkati cekmistir. Baba ilyas'in tarikati, ehli sunnet seyhlerinden
Ciineyd Bagdadi Hazretlerine kadar dayanmaktadir. Mezhep olarak da ehli sunnete bagh
olmasmdan dolayi halkm biiytik ragbetini kazanarak tarikati yayilmis ve Babaiyye adiyla
sohret bulmustur. Ogullan Semseddin Mahmud Tugrai ve Fahreddin Ali'nin, Selcuklu
vezirleri olarak meshur olmalan, Babai tarikatimn yayilmasmda etkili olmus, diger oglu
Muhlistiddin Musa Baba'nm da Hankahm mesihatinde bulunmasi, tekkeyi, halkm basvurdugu
bir yer haline getirmistir. Baba Ilyas Horasani'nin halifeleri olan Ibik Baba, Behlul Baba ve
Saltuk Baba da, Anadolu'da, fevkalade sohret kazanmislardir. Fakat mtiridlerinden Baba
Ishak'm etrafina adam toplayarak Se^uklu devletine isyan etmesini hi9bir sekilde tasvip
etmeyerek halifesine karsi durmus, hatta asilerin Amasya'ya hucumlan sirasinda onlara
siddetle karsi koymustur. Isyanm bertaraf edilmesinden sonra Baba Ilyas'a Amasya'da
oturma izni verilmis ve o burada 1259 yilindaki olumtine kadar Sel9uklu devletiyle iyi
iliskiler i9inde olmustur.
Bugtin Ilyas Koytinde gomulti olduguna inamlan ve Sanlik Evliyasi adiyla anilan
tiirbenin 9evresinde goriilen kalmtilarm vaktiyle burada bulunan zaviyeye ait oldugu
samlmaktadir. Baba Ilyas'in kafirlerle savasirken sehit diisen bir Sel9uklu pasasi olduguna
dair halkm zihninde yer etmis olan kisinin aym zamanda Hizir Ilyas ile aym kisi olduguna da
77
inanilmaktadir. Mezannin yaninda her yil Mayis ayinda Hidrellez senlikleri yapilmakta olup,
yakin 9evrede onu hurmetle yad eden Alevi koyleri yer alir.
Amasya asigi Hiiseyin Husameddin'in naklettigi bu bilgiler, seyhin hayatindaki olaylan
menkibevi a9idan dile getirmesi bakimindan olduk9a anlamlidir. Halbuki Baba ilyas
menkibesinin farkli bir versiyonunda, isyan sebebiyle sorumlu tutularak iizerine gonderilen
Se^uklu ordusundan kurtulmak iizere Harsene Kalesine siginan seyhin yakalanip bir zindana
kapatildigi anlatihr. Ayni hucrede bir de kesis vardir. Baba hapis kaldigi kirk gun i9ersinde
ke§i§i Musluman yapar ve muridi haline getirir. Bu kirk gurriin sonunda hiicre duvan yanlir ve
boz bir at ortaya 9ikar. Bu ata binen seyh bu dunyadaki hayatinin sona erdigini soyleyerek
goge dogru havalanir ve kaybolur.
XIII. yuzyil Anadolu'sunu alt iist eden bu isyandan soz eden kaynaklann 90gu,
hareketin liderinin kendini peygamber ilan ettigini ve muridlerinin de buna samimi olarak
inandiklanni yazar. Menkibeye gore, Baba Ilyas bir gun ormanda gezerken bir melek
kendisine koylii suretinde goriinur. Ve ondan, bir kurdun kapmis oldugu oglunu kurtarmasini
rica eder. Bu ricayi kabul eden Baba kurdu olduriir ve 90cugu kurtanp koyluye teslim eder.
Bunun uzerine koylii bu iyiligine karsilik bir dilekte bulunmasini, dilegin yerine gelecegini
bildirir. Baba da sultan olmak istedigini soyler. O zaman koylii kimligini a9iklar ve melek
oldugunu ifade ederek hemen koyiine doniip gordiiklerini ve Tann'dan melek vasitasiyla
aldigi haberi ilan etmesini tembihler. Bu suretle Baba, Baba Resul olur ve sultana karsi isyan
eder.
Tarih9iler, Baba Ilyas 'in o siralarda memlekette hiikiim siiren siyasi, ekonomik ve
sosyal kargasamn tamamen farkinda oldugunu ve bu durumu kendi lehine basanyla kullanmis
oldugunu ileri siirer. Baba Resul'iin propagandalannda sultamn bir zalim oldugu, devlet
adamlannin halka zulmettigi iizerinde durulur. Sultamn biitiin vaktini devlet isleri yerine i9ki
meclislerinde ge9irdigi, devlet adamlannin da kendisine uydugu ve boylece Allah' in yolundan
uzaklastiklan, peygamberin ve ashabimn yolunu takip etmedikleri fikirleri islenir. Baba
Resul'iin biitiin bu yolsuzluk ve zuliimlere son vermek iizere bizzat Allah tarafindan
gorevlendirildigi, zaferin kendilerine nasip olacagi telkin edilir. Siiphesiz Tiirkmenler arasinda
siirdiirmiis oldugu zahidane hayatin, sozlerini etkili ve inandinci kilmakta biiyiik rolii vardir.
Baba Ilyas'in halifeleri arasinda oyle biri vardir ki, Anadolu'daki hi9bir sufi, miiridleri
tarafindan onun kadar kutsal hale getirilmemistir. Kaynaklardan Haci Bektas Veli'nin kardesi
Mentes ile Baba Ilyas Horasani'ye intisap ettiklerini, Mentes'in isyana katilip Sivas'ta
Sel9uklu kuvvetleriyle yapilan muharebede oldiiriildiigiinii, Haci Bektas Veli'nin ise ya tasvip
etmediginden ya da baska bir sebeple bu isyana katilmadigini goriiriiz. Fakat liderin yakin
78
halifesi olmasi dolayisiyla isyani takiben baslatilan takibattan kurtulabilmek i9in bir sure izini
kaybettirdigi anlasihyor.
Sultan Babailerin pes pese kazandiklan zaferler karsisinda korkuya kapilarak Konya'yi
terk eder ve Haci Mubarizeddin Armagansah'i buyuk bir Sel9uklu ordusuyla Amasya'ya
gonderir. Baba Ilyas 9ekilmis oldugu Harsene Kalesinde yakalanarak bur9larda idam edilir.
Cesedi gun boyu surlarda asili kalir. Gece olunca miiridleri onu asili oldugu yerden indirip,
Kadilar Tiirbesi yakinlanndaki bir ev i9inde yer alan ve sonradan Ambarh Evliya Tiirbesi
denilen mezara defnederler.
Ahmet Yasar Ocak'in 'Babailik Isyani'adli eserinden ogrendigimize gore, Babailigin,
temelde eski Turk inan9 ve geleneklerinden kaynaklanan, Siilik ve yerli bir takim inan9lardan
meydana gelen birlestirici-uzlastinci bir sistemin Yesevilikle Kalenderiligin tasavvuf anlayisi
ile yorumlanmasinin mahsulii oldugu kabul edilir. Aynca Vefailik tarikatinin bir kolu oldugu
ve Baba ilyas'in Ebu'l Vefa'dan sonra ikinci buyuk pir oldugu ileri suriilur.
Isyan 90k kotii sosyal ve ekonomik sartlar i9inde yasayan Turkmenlerin siyasi bir
ama9la ger9eklestirdikleri bir ayaklanmadir. Ve devletin zayifligini ortaya koyup Mogollann
Anadolu'ya saldirmalanna zemin hazirlamistir.
Din tarihi a9isindan, Anadolu'nun muhtelif yerlerine dagilan Baba Ilyas'in halite ve
miiridleri, asil Babai hareketi denilecek fikri bir hareket olustururlar. Ozellikle Osmanh
Beyligi'nde etkinlik kazanarak fetih hareketlerinin yuriitulmesine fiilen katihrlar. Ve sonunda
XV. ytizyilda Bektasiligin tesekkultine zemin hazirlayarak tarihi rollerini oynarlar.
Yeni9eri Ocagi'mn kurulusundaki rolu dolayisiyla Osmanh Imparatorlugu tarihi
boyunca mifuzunu koruyan Bektasilik, gerek oynadigi siyasi roller ve arz ettigi farkh dini
inan9 ve telakkileri birlestirici yapi, gerekse devletin XVI. yuzyildan itibaren resmen tamdigi
tek gayn Stinni tarikat olmasi sebebiyle, her zaman ilgi odagi olmustur. Kurulusundaki sosyal
ve dini etkenler, yapisindaki inan9 unsurlannin kaynak ve mahiyetleri, gelisme safhalan, tarih
boyunca oynadigi siyasi roller, sosyal ve ekonomik yapisi, kultur hayatindaki yeri, edebiyati,
sanati ve nihayet gumimuzdeki durumu gibi meseleler son yillardaki ciddi 9ahsmalara
ragmen heniiz tarn manasiyla ortaya konulabilmis degildir.
Ahmet Yasar Ocak'in 'Islam Ansiklopedisi'ne yazmis oldugu 'Bektasilik' maddesinden
ogrendigimize gore, Bektasiligin tesekkuliinun, XIII. yuzyilda Anadolu'da ortaya 9ikan
siddetli sosyal ve dini, kismen de siyasi hareketlerle baglantih oldugu muhakkaktir. Babai
isyani gayn Stinni bir hareketin dogusuyla sonu9lamr. Hareket Vefailerden baska
Anadolu'daki Kalenderiyye, Haydariyye, Yeseviyye zumrelerince de benimsenir ve XIV.
yuzyihn baslanndan itibaren Rum Abdallan adi altinda surduruliir. Abdal Kumral, Abdal
Mehmed ve Abdal Musa gibi bazi sahsiyetler adeta ilk Bektasilerdir. "Baba Ilyas muridi" ve
79
"Seyyid Ebu'1-Vefa" tarikinden olduklanni soyleyen bu kisilerin ortak ozelligi, Haci Bektas
an'anesine sahip olmalandir. Abdal Musa'nin Osmanh Beyligine giderek Bektasiligin
yayginlasmasinda biiytik rol oynadigi goriilur. Muridler vasitasiyla Anadolu'nun 9esitli
yerlerinde hemiz adi konulmadan Bektasiligin yayginlik kazanmaya basladigi anlasilmaktadir.
XV. yuzyilin sonlanna gelindiginde tarikat artik teskilatlanmis bir hale gelmistir. 1516
yilinda oldugu kabul edilen Balim Sultan ile Bektasilik bugunku huviyetini kazanir. Tarikatin
merkezi Haci Bektas Zaviyesidir ve saglam bir tasra teskilati olusmustur. Iktisadi bakimdan
gu9lenmistir ve 1826 yilindaki Yeni9eri Ocagi ile ilgasina kadar varhgini kesintisiz
surdurmustiir. II. Mahmud bu gayn Siinni tarikati Naksibendi tarikati i9inde eritmeyi
dusiinmektedir, fakat hedefine ulasamaz. Bektasilik Abdulaziz doneminde toparlanirsa da,
artik Yeni9eri Ocaginin desteginden mahrumdur. 1925'te diger tarikatlar gibi ilga edilmesine
ragmen varhgini gunumiize kadar surdurmustiir.
Evliya Celebi Seyahatname adli eserinde sunlan yazar;
"Ziyaretgah-i Merzifon: Gavsu'l vasilin, matlubu't-talibin, menba-i uyun-i miisahede,
mecma-i mucahede (es-Seyh Hazret-i Pir Dede) Horasan'dan Turk-i Tiirkan Hace Ahmed
Yesevi izniyle Rum' a gelup Merzifon'un simalinde sehre nazir murtefi bir zeminde sakin
olur.gahice hamamlarda yatar, meczub-i Huda bir arif-i b'illah kimse idi. Pir-i musariin
ileyhun bir 90k menakibi vardur. Hala asitanesi azim kubbeler ile areste, meydan u matbah u
dervisan hucreleriyle piraste olup her gice iki yuz adem konup go9er. Iki yuzi miitecaviz ser
burehne dervisi vardur. Aziz Hazretleriniin kubbe-i pur envanna giriip bir Yasin-i serif tilavet
iderek ruhaniyetlerinden istimdad eyledum. Kabrinde musk rayihasindan ademun dimagi
mu' attar olur. Kabriniin dort 9evresi musanna' 9erag u semdan u kandil ile muzeyyendiir.
Halen cihaz-i fakri diilab i9inde mahfuzdur. Bu hakir muhibb-i Al-i Aba oldugimdan "el-fakru
fahri" hadisinde imtisalen kustahane ve fukaralannun izniyle aziz sultanun bozdogam terkli
ke9e kulah tacini tekbir ile tekye-nisin (Memi Dede Can) basima koydu. Cumle dervisan
giilbank 9ekiip hayir dua etdiler. Asitanesi kargir binadur."
Bu bilgilere gore Piri Baba, Ahmet Yesevi'nin izniyle Anadolu'ya gelip Merzifon'un
kuzeyindeki yuksek tepeye yerlesmis meczup tavirli bir Yesevi dervisidir. Halk arasinda
yaygin pek 90k menkibesi vardir. Pir Dede'nin asitanesi Evliya Celebi doneminde asevi,
tekke, dervis hiicreleri ve iki yiizden fazla dervisiyle gelip ge9ene hizmet etmekte, bir irsad
merkezi gorevi yapmaktadir. Merzifon'daki zaviyesinden gunumiize sadece camisi ve ttirbesi
kalmistir.
80
15. yuzyila ait oldugu sanilan tiirbe, Horasan erenlerinden olan Piri Baba adina
yapilmistir. Eserin 1906 yilinda Nakkas Ibrahim tarafindan yapilmis olan kalem isi
siislemeleri ozellikle dikkati 9eker.
Piri Baba ttirbesine gelen insanlar, her ttirlu dilekte bulunur ve dileklerin kabul olmasi
icin orada bulunan mumlukta bir mum yakarlar. Aynca Turbenin duvanna kucvik taslar
yapistmrlar. Ozellikle tanmla ugrasan yore halki, her mahsulden sonra, mutlaka Piri Baba
ttirbesini ziyaret edip, bir sonraki yilda iyi mahsul alabilmek i9in dua ederler. Cocuklan olsun
diye duaya gelenler, 90cuklan dogduktan sonra tekrar gelip Piri Baba'yi mutlaka ziyaret
ederler.
Sanatkarlann ustasi olan Piri Baba'nin turbesinde bir tekne ve teknenin yaninda bir
supurge asili olup ziyaretine gelenler, 90cuklanm bu teknenin i9ine yatinp dualarla
siipuriirler. Tekneye yatinlarak supiiriilen 90cugun iyi bir sanatkar olacagina inanihr. Aynca
90cuklann kotii huylanndan annip, iyi huylu ve 9ahskan olacagina da inanihr.
Evliya Celebi'nin vermis oldugu bilgilerden hareketle Fuad Kopriilu de 'Turk
Edebiyatinda Ilk Mutasavviflar' adh eserinde, Piri Baba'nin Hoca Ahmed Yesevi'nin
Anadolu'ya gonderilen halifelerinden oldugunu kabul etmektedir. Yine bir baska eserde ise,
Pir-i Baba Haci Bektas Veli'nin miiritlerinden biri olarak gosterilmektedir. Aynca Amasya
Tarihi'nde ise, Horasanh olarak takdim edilen Piri Baba'nin 1464 senesinde Merzifon'da bir
zaviye yaptirdigi ve bu zaviye i9in vakif tanzim ettirerek Merzifon'u ihya edenlerden oldugu
yazilmaktadir.
Piri Baba ttirbesine girebilmek i9in once birka9 basamakh bir merdivenden revak
kismina girilir. Tiirbe iki kath olarak yapilmis olup,Alt kat cenazelik kismidir. Ziyaret edilen
iist kat ise,sandukanm bulundugu kisimdir. Buradaki sanduka ahsilmisin disinda yiiksek ve
genis bir bi9imdedir. Sanduka bir kaide iizerinde yer almakta ve tiirbe mekanimn tarn
ortasinda olup,bu mekanin biiyiik bir kismini kaplamaktadir. Ahsap sandukamn iizerinde yesil
renkte bir ortii bulunmaktadir.
Piri Baba tiirbesi kare mekanh ve iizeri tek kubbelidir. Sekizgen kasnakh kubbeye ge9is
dilimli troplarla saglanmistir. Tiirbe moloz tas malzeme ile yapilmis ve onde yer alan iki
gozlii revak kisminda ise, moloz tas ve tugla malzeme kullamlmistir. Aynca eserin duvarlan
ve kubbe kasnagi iizerinde tugla dizilerinden olusan kirpi sa9aklar bulunmaktadir. Tiirbe dogu
ve bati duvarlannda, kubbe kasnagi seviyesinde a9ilmis bulunan ku9iik birer pencere ile
giiney cephede yer alan bir pencereyle aydinlanmakta ve genel yapisi itibariyle disa kapali
etki olusturmaktadir. Aynca turbenin giiney cephesi alinhginda 9ini bezeme izleri
goriilmektedir.
81
Insa kitabesi olmadigi i9in yapim tarihi hakkinda kesin bir bilgisimdilik yoktur. Fakat
mimari ozelliklerinden hareketle 15. yuzyilda yapilmis olabilecegi kabul edilebilir. Bu
noktada Amasya Tarihi 'nde konuyla ilgili az da olsa verilen bilgi tarihleme konusundaki
goriisii desteklemektedir. Buttin bunlarla birlikte 'Diinden Bugune Merzifon' adli eserde
ttirbeyi yapan ustanin §amhoglu Hoca ibrahim adli bir usta oldugu hakkinda bilgi
bulunmaktadir. Bu bilgi el yazmasi halinde bulunan ve kimin tarafindan ne zaman yazildigi
bilinmeyen 'Menakib-i Pir-i Baba' adli eserden naklen verilmektedir.
Pir-i Baba ttirbesi, icerisinde 90k sayida aga9 bulunan genis bir bah9eye sahiptir. Bah9e
gerisinde kuruluk ve mutfak gibi kisimlar da bulunmaktadir. Aynca tiirbenin guney kisminda
bir de hazire yer alir.
Pir-i Baba ttirbesi, i9ersinde yer alan duvar resimleri ile Sanat Tarihimiz a9isindan da
onemli bir yere sahiptir. Bu resimler Osmanh resim sanatinin se9kin ornekleri arasindadir.
Duvarlarda ozellikle dikkati 9eken husus, birbirinin benzeri olan naturmort (olii doga)
9alismalandir. Biittin i9 mekan kok boyalarla hazirlanmis bu resimlerle bezeli durumdadir.
Aynca tiirbenin dogu duvannda yer alan ve kare bir pano i9erisine birbirine bakar sekilde
karsilikh olarak islenmis teber (dervis baltasi), tespih ve M19 motifleri ile ortada bir ipe asili
olan keskiilden olusan kompozisyon ilgi 9ekicidir. Ozellikle teberlere asili olan kili9lar ilgi
9ekicidir. Cunkii bu kili9lar siradan birer M19 olmayip, agzi 9atal olan zulfikar adli kili9tir.
Bilindigi gibi zulfikar, Hz. Muhammed tarafindan Hz. Ali'ye armagan edilmis olan kili9tir.
Iste bunun i9indir ki burada resmedilen dervis baltasi, tespih, zulfikar ve keskul gibi olgular
tekke-zaviye-dervis anlayisindaki ogelerin sembolik birer anlatimidir. Aynca burada keskul
motifi uzerine yazilmis iki satirlik bir de kitabe bulunmaktadir. Osmanlica yazilmis olan
kitabenin okunusu ve Tiirk9e anlami asagiya 9ikanlmistir:
Zair gir bu makama bahulus baihtiram
Kil ziyaret merkad-i Pir-i Baba zir bu makam
(Ziyaret9iler ! bu makama gomil temizligi ve hiirmet ile girip,bu makamin altindaki
Pir-i Baba'nin mezanni ziyaret edin).
Agirhkh olarak pathcan moru, kirli sari, kirmizi, yesil, visne 9iirugu ve mor renklerin
kullamldigi kalem isi bezemeleri yapan usta, imzasim giris kapisin iizerinde bulunan kitabe
uzerine atmistir. Iki satirdan ibaret olan bu kitabenin ust satinnda belirgin bir sekilde 'La ilahe
illallah Muhammedun Resulullah' ibaresi, altta ise uste oranla miitevazi bir sekilde yazilmis
'Nakkas Ibrahim sene-1322' ibaresi yer almaktadir. Bu kitabeden de anlasilacagi iizere
tiirbedeki duvar resimleri Nakkas Ibrahim tarafindan 1906 senesinde yapilmistir. Bu
9ahsmalar, biiytik bir ihtimalle tiirbenin 20. yiizyil baslannda ge9irmis oldugu biiyiik onarim
82
sirasinda yapilmis olmahdir. Aynca ttirbe 1977 yilinda Vakiflar Genel Mudurlugiince bir
onanm daha gormiis, 9evre duzenlemesi yapilarak ziyarete a9ik hale getirilmistir.
Ali Pir Civan'm yasadigi tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, halk
muhayyilesinde olusan menkibelerden, onun Osmanh doneminde muhtemelen Celali
isyanlan'nin bastinlmasi siralannda kiz kardesiyle birlikte Gumiishacikoy'de idam edildigi
sanihyor. ik;eye bagli Sarayozii koyiinde bulunan ttirbede medfun sahsin Gumiishacikoy'de
dergahi bulunan Alevi pirlerinden §ah Mahmut Veli'nin dort oglundan en ku9iigu oldugu
anlatihr. Oysa Ali Yaman'in arastirmalan, Ke9eci Baba ile akraba oldugu soylenen Mahmut
Veli'nin Tokat'in Erbaa Ikpesinin Ke9eci koyiinde yine her yil Kultur Festivali seklinde
Temmuz ayinda duzenlenen torenlerle anilan ve Ke9eci Baba, Ahi Mahmut Veli, Gul Ahi
Baba, §ah Mahmut Veli gibi adlarla da anilmakta olan Ahi Mahmut Veli ile aym ki§i
oldugunu gostermektedir. Kendi ttirbesinde ailesi ile birlikte yatan Ke9eci Baba ya da Ahi
Mahmut Veli'nin 90cuklan arasinda Altin Biyik, Seyit Mehmet ve Ali Haydar adinda U9 oglu
ve Turhal Karkin koyiinde yatan Aziz Baba adh torunu oldugu bilinmektedir. Menkibeye gore
Horasan'dan Anadolu'ya gelip Ke9eci Koyune yerlesmis bulunan Sancakh evliyalanndan
Ke9eci Baba'nin 13. ytizyilda ya^adigi, ve Haci Bekta§ Veli'nin amcasi oldugu da rivayet
edilmektedir. Sekjuklu doneminin son Ahi Babasi olarak da bilinen §ah Mahmut Veli'nin
aynca zamanin onemli sanatlanndan olan ke9eciligin en buytik ustasi oldugu kabul edilir.
Oysa Ahi Mahmut Veli'nin yasadigi donem ile Ali Pir Civan'in yasadigi kabul edilen donem
arasinda baglanti kurulamayacak kadar uzun bir zaman araligi vardir.
Pir Ali Bircivan'in idami hakkindaki bir soylenti de Amasya'da Y6rgu9 Pasa donemine
dayandinlir. Kizilkocaogullan'nin ortadan kaldinlmasi esnasinda kiz kardesi ile birlikte
asilmis olmasi muhtemeldir.
Ismail Onar, diger bir ihtimal olarak Pir Civan'in 1520 yihndaki §ah Veli (diger adiyla
Bozoklu Celal) Isyaninin liderinin oglu olabilecegini ileri surer. Alevi kaynaklan Bozoklu
Celal'in ve §ah Veli'nin ayn kisiler oldugunu kabul ederek birka9 yil ara ile isyanda
bulunmus olduklanndan soz eder. Bu donem elli yillik bir zaman dilimi i9inde U9 bes yillik
aralarla ekonomik sikintilann had safhada oldugu bu bolgede art arda ayaklanmalann bas
gosterdigi bir donemdir.
Ihtimaller siralamasinda Kopriilii Mehmet Pasa (1656-1661) donemi de yer alir. Bu
durumda Pir Ali Bicivan'in menkibevi hayati, Celali Isyanlannin oncesinden baslayarak 240
yila yaklasan bir zaman araligi i9ine yayilir.
Sarayozii'nun Celali Isyanlan sirasinda kitalden ka9an Aleviler tarafindan kuruldugu
kabul ediliyor. Halkin muhayyilesinde zenginlesen menkibe, bu iki kardesin ikiz
83
olduklanndan, uzun boylu, giizel ve yakisiklihgindan soz ederek, babalannin 90cuklannin
ikisini birden "Bircivan" diye adlandirmis oldugundan bahseder. Kardesler ozii, sozii,
davramslan ile birbirlerine 90k benzemektedir. Ve ustelik ikisi de yore insani tarafindan 90k
sevilmektedir. Tabutlanni on iki yigit Kizilbas delikanh gece gizlice Gumushacikoy'iin
kuzeyindeki dagin obiir yamacina kadar tasir ve bu gunkii turbenin bulundugu yere
defnederler. Ali Pir Civan'in ayak ucuna bacisini da defnettikleri i9in sanduka sekiz metreye
varan bir uzunluga ulasir. Sandukanin uzunlugu konusunda farkli rivayetler de vardir; Pir Ali
Bircivan, sandukasini yapan ustanin riiyasina girmis ve bacaklannin usudugunii soylemis
bunun iizerine usta da sandukayi uzun yapmistir. L^uncii bir rivayete gore ise, Pir Ali'nin 8.
Imam, Imam Riza soyundan gelmis olmasi nedeniyle sandukasi sekiz metre uzunlukta
yapilmistir.
Meyilli bir alanda insa edilmis olan tiirbe bir avlu i9ersinde yer alir. Turbenin giris
kapisi tek kanath ve ahsaptan olup i9erisi dikdortgen planh ve olduk9a kasvetli bir haldedir. I9
mekan ahsap korkuluklarla ikiye ayrilmis ve giineyde kalan mekan mescit olarak
kullamlmakta olup, Pir Ali Bircivan' in ttirbesi kuzey kisimda bulunmaktadir. Muzaffer
Doganbas'a gore, 1900'lerde yapildigi kabul edilen turbenin mimarisi kayda deger bir ozellik
tasimamakla birlikte, i9 duvarlarda yer alan ve oldukja yogun bir sekilde islenmis duvar
resimleri ttirbeyi anlamli kilmakta ve son donem Osmanh resim sanatimn orneklerinden
olmasi nedeniyle dikkati 9eker. Ozellikle bati duvan uzerinde yer alan teber, M19, keskiil,
takke ve sancak gibi tasvirler, Merzifon'daki Piri Baba ttirbesindeki tasvirleri hatirlatmakta ve
aralannda bir uslup benzerligi dolayisiyla Nakkas Ibrahim' in burada da 9ahsmis olabilecegi
dusunulebilir. Aynca dogu, giiney ve kuzey duvarlarda Antik £ag siitun ve sutun bashklan
uzerinde vazo i9erisinde yer alan natiirmort 9ahsmalan bulunmakta ve yine bunlardan farkli
olarak uztim salkimi, selvi, hurma ve karpuz tasvirleri dogal o^iilere uygun bir sekilde
islenmistir. Biitiin bu 9ahsmalarda renk olarak sari, yesil, kirmizi, bordo, kahverengi, mor ve
tonlan kullamlmistir.
Gumiishacikoy'de evliyalar arasinda bir de Niyaz Baba vardir ki, anlatilanlara gore,
dogumu Babai Isyani siralanna rastlar. Amasya'da yasananlar sirasinda Eliye Hatun
tarafindan ka9inlarak kurtanhr. Niyaz Baba Eliye Hatun ve Rizai Sadik Baba ile birlikte
Gumtis Suyunu takip ederek bu gunku mezannin bulundugu bolgeye yerlesir. Rizai Sadik
Babadan Astroloji, §ifa (Eczacilik), Doga Bilimleri ve gizli bilimlerle birlikte 12 Imam
yolunu ogrenir. Unii bolgeye yayilmis olan Niyaz Baba Eretna Beyinin dostlugunu da
kazanir. Cevredeki Alevi koylerinin kurulusunda yolgosterici olan Niyaz Baba'nin hakkinda
anlatilanlara gore, evlenmis iki oglu olmus, iki oglunu da gen9 yasta kaybetmistir.
84
Haci Bektas Veli dergahinin 23. Postnisini olan Hamdullah £elebi (1767-1836),
Feyzullah £elebi'nin buyiik oglu olup, babasinin 1824 yilinda vefati iizerine postnisin
olmustur. Asil adi Mehmed Hamdi olan Hamdullah £elebi once Yeniceri Ocaklannin ve
ardindan Bektasi tekkelerinin kapatilmasi iizerine II. Mahmud tarafindan 1827'de 9ikanlan
fermanla Amasya'ya surgun edilir. Hamiyet Sezer'in 'Yeni9eri Ocagimn Kaldinlisinin
Tasradaki Yansimalan' ba§likli cah^masinda, ocagin kaldinlmasi ve alinan tedbirlerle ilgili
bir 90k emir gonderildigini ve bunlann uygulandigini dile getirmektedir. Yeni9erilerin
90gunlukta oldugu yerlere gorevliler gonderilmesi 9er9evesinde, sadrazam tatarlanndan Haci
Osman Aga'nin da Bolu, Kastamonu, Osmancik, £orum, Amasya, Niksar'a kadar durumu
yakindan takip ettigini anlatir. Sivas valisi Mehmed Pasa'nin bildirdigine gore, Amasya'da 8
ki§i idam 5 ki§i (2'si Ankara, 2'si £orum, l'i Niksar'a) surgun edilmistir.
A.Celalettin Ulusoy, 'Pir Dergahindan Nefesler' adh kitabinda, Hamdullah Efendi'nin
surgune giderken beraberinde bir 90k kitap ve beige goturdugunu fakat bunlann gumimuze
kadar korunamadigini yazmaktadir.
Hamdullah Efendi'nin vefatindan sonra Amasya'daki Aleviler, 1847 yilinda
mezannin iizerine bir tiirbe yaptinr. Kare planh tek kubbeli olarak duzenlenen tiirbe
Amasya' nin Pirler mevkiinde yer almaktadir. Tiirbe bir avlu duvanyla 9evrili olup, kuruluk,
ocak ve kesim yeri gibi kisimlara sahiptir.
Tiirbe ile ilgili bilgi veren en eski kaynak Hiiseyin Husameddin'in Amasya Tarihi
adh eseridir. Bektas Baba Turbesi seklinde ifade edilen yapinin 1847 tarihli kitabesinde bes
satir halinde ta'lik hatla yazilmis olan metin soyledir:
Postnisin-i asitan-i Haci Bektas-i Veli,hem dahi evladi hunkar nesli sahi-i evliya
§iibhesiz seyyid Hiiseyin en-nesebi ali haseb,9aker-i isna aserem hadim-i fakr-u fena
Mazhan feyzi bidayeti miirsidi kamil idi,oldu mir'at-i kemali salikane hak nema
Zahiren etsin ziyareti kabrini hep zairan,esnayi ruhi olsun batmen al-i aba
£ikdi hafiz 9ardeh ma'sum tarih ,etdi Hamdullah Efendi hak deyii azm-i hiida
Sene- 1263 (1847)
Turbenin giris kapisi sonraki yillarda kuzeyden giineye alinmis ve tiirbe
mustemilatimn bulundugu cepheyle bakisimh hale getirilmistir. Turbenin i9erisinde iizeri
yesil ortiilerle ortiilmiis iki adet ahsap sanduka bulunmaktadir. Bu sandukalardan onde olani
Hamdullah Efendi'ye, digeri ise, esine aittir. Tiirbe i9erisinde dikkati 9eken ilk sey
duvarlardaki kalem isi bezemelerdir. Bu bezemeler turbenin beden duvarlan ve kubbeye
ge9isi saglayan tromplarla kubbe i9erisine islenmistir. Aynca i9 mekani aydinlatan pencere
sovelerinin i9erisi karsilikh olarak birbirine bakar sekilde bir vazodan 9ikan natiirmortlarla
85
bezenmistir. Beden duvarlan ise, dikdortgen panolara bolunerek pano i9lerine ince (jizgilerle
birbirine baglanan zig zaglann olusturdugu ve adeta birer besik 9atinin iistten gorunumunii
hatirlatan sekillere sahiptir. Kubbe i9erisi en ortada bir yildiz ve bu yildizin etrafinda dort tane
yuvarlak madalyon ve en dista ise,kubbe eteklerinde, icleri palmet ve lalelerle doldurulmus
kusaklar yer almaktadir.
Bu bezemelerden ayn olarak madalyonlar i9erisinde yer alan ve yazi bezeme
orneklerinden sayilabilecek 9ahsmalarda bulunur. Bu madalyonlar i9erisinde Oniki imamlara
ait isimler yer almaktadir. Alevi-Islam inancimn temel dinamigini olusturan Oniki Imamlann
adlannin burada yer almasi anlamlidir. Bununla birlikte Allah, Muhammed ve Dort Halifenin
adlan da yuvarlak pano i9lerine islenmistir.
Hamdullah Efendi'nin duygu yuklu diinyasindan soz etmek de yerinde olacaktir. O,
yiiregi ve kalemi gu9lu bir Hakk asigidir. Onun misralannda en basta insan sevgisi olmak
uzere, Tevhid, Kur'an, Ehl-i Beyt ve Oniki Imam on planda yer almaktadir. Kendisi siirgiine
yollanmadan once "Hamdullah" mahlasim, surgunde ise -memleketi Hacibektas'a hasret
kaldigi i9in olsa gerek- "Hasireti" mahlasim kullanmistir. Onun yiiregi bazen kipirtisiz bir
deniz gibi sessiz sakin, bazen de coskun bir sel gibidir. Bunu onun siirlerinden anlamak
mumkundur.
Muhsin Giil, '§eyh Cemaleddin Efendi Asigi Halk Ozam Sidki Baba Hayati ve §iirleri'
baslikh eserinde, Sidki Baba'nin soyunun Oguz Tiirkleri'nin Bozok koluna bagh Dedekargin
asiretinden geldigini ileri siirerek bize su bilgileri verir. Bu asiret Anadolu'nun 9esitli
yorelerine dagihrken bir grup da Malatya'da Tohma 9ayi kenannda Cerme adinda bir koye
yerlesir, uzun yillar bu koyde yasayarak arazi ve miilk sahibi olurlar. Aralannda Haci
Ahmetler diye taninan bir aile vardir ki, Sidki Baba'nin dedesi bu Haci Ahmetlerdendir.
Osmanh imparatorlugu'nun gerileme donemlerinde Anadolu'da devlet otoritesi
sarsilmis, devlet guvencesi ve can giivenligi kalmamistir. Asiretler arasinda kiran kirana, giicii
giicii yetene bir savas ve rekabet hukum siirer. Bas vurulacak makam yoktur. Yorede
90gunlukta olan Kurt asiretleri ustiinliik saglayarak zaman bu zaman derler, zulum, iskence ve
baskilanni artinrlar ve bu koy halkini topluca go9 etmek zorunda birakirlar. Koy halki canini
kurtarmak i9in arazisini ve evini terk edip guruplar halinde go9 ederek Silifke yoresine
yerlesirler. Ilk kafilede Haci Ahmetler de vardir. Fakat Haci Ahmetler bu durumu
hazmedemez geri gidip arazilerine sahip 9ikmayi, kendi evlerinde oturmayi kararlastinp
koylerine donmek iizere yola koyulurlar. Tarsus'un Yenice koyii yanina geldiklerinde yeni bir
kafile ile karsilasirlar. Niyetlerinin geri gitmek oldugunu soyleyince, yeni kafile," Sakin
gitmeyin, azginhgi daha da artirdilar, yakip yikma, talan iskence eskisini de ge9ti", derler.
86
Haci Ahmetlerin cesaretleri iyice kinlir. Fakat tarn bu sirada bir kolera salginina yakalanirlar.
Ailenin biitiin erkekleri olur. Bu go9 yolculugunu at sirtinda, heybe goziinde, kundaga sank
olarak yapan Mehmet adinda bir kutjvik 90cuk vardir. Erkek olarak yalniz bu bebek Mehmet
koleradan kurtulmustur. Bu yiizden kadinlann olumunden kurtulanlan Mehmet'le Yenice'de
yerlesmek, zorunda kalmislardir.
Zamanla Mehmet biiyiir, on sekiz yasinda bir delikanh olarak ailenin tek erkegi ve
umudu olur. Iste bu sirada Misir Valisi Kavalah Mehmet Ali Pasa Osmanh devletine bas
kaldirmis, Kutahya'ya kadar gelen ordulan yenilgiye ugrayinca, Misir'a geri donerken, yol
boyu orduya elverisli gen9leri toplayarak zorla Misir'a goturmuslerdir. Bunlann arasinda
Mehmet de vardir. Mehmet Misir'a vardiktan bir muddet sonra bir arkadasiyla ka9mayi
basararak koyiine doner ve Eseli adinda bir kizla evlenir. Bu evlilikten Ahmet ve Zeynel
Abidin adinda iki oglu olur. Iki kardes koy medresesinde okuyup yazmayi ogrenirler. Zeynel
Abidin saz 9almayi da ogrenir ve (Pervane) mahlasiyla deyisler soylemeye baslar. Onun alti
yasinda deyis soyledigi rivayet edilmistir. Mehmet'in erken oliimu ile 90cuklar yetim kahrlar.
Zeynel Abidin'in adi artik Pervane'dir. Pervane on iki yasina geldiginde uniinii duydugu
Hacibektas Dergahina gitmeyi arzular, annesinden izin ister. Annesi 90cuklugunu bahane
ederek izin vermez, biraz daha biiyii de sonra gidersin der. Fakat Pervane akhna koydugu i9in
bir giin habersizce ka9ar, farkina varan annesi arkasindan ath gondererek yoldan geri 9evirtir.
Pervane bir muddet sonra tekrar ka9ar ve bu sefer planini uygulamayi ve Hacibektas'a
ulasmayi basanr. Pervane 1293 yilinda dergaha gittigini ve o zaman on iki yasinda oldugunu
deyislerinde tekrarlamaktadir. Buna gore dogum yih 1281 miladi 1865'tir.
Dergaha vardiginda durumu §eyh ve postnisin olan Feyzullah Efendiye bildirirler. §eyh
"ii9 giin istirahat etsin de sonra goriisiiriiz" der. Pervane bu 119 giinii sabirsizhkla bekler ve
seyhin huzuruna 9ikardiklannda, bir ay hizmet edip geri gitmek arzusunda oldugunu
soyleyince §eyh, "Oglum bir ayda ne ogreneceksin, sende istidat ve kabiliyet goriiyorum,
burada kal, seni £elebi efendilerle okutayim, alim olursun asik sadik olursun" dediginde
Pervane kalmayi kabul etmis ve §eyhi huzurunda :
"Hublar ser 9esmesi nur-i Feyzullah
Arz'ettim cemalin seyrana geldim"
dizeleriyle baslayan kosmayi soylemistir.
§eyh, "Aferin oglum, 90k begendim, bu yasta bu sozler bir asik eseridir. Saz da
9alarmisin?", diye sordugunda "Evet efendim, soziime gore sazim da var" diye cevap vermis
ve eline bir saz verdiklerinde o anda irticalen ve saz ile,
"Asik oldum bir keremler kanina
Goniil arz ettigi cana kavustu."
87
dizeleriyle baslayan, ikinci deyisini soylemistir.
O zaman dergahta degerli hocalan olan bir medrese vardir. Feyzullah Efendi Yozgath
meshur Ali Nihani Hoca'yi da Istanbul'dan getirterek medreseyi takviye etmistir. Cocuklar
Cemaleddin ve Veliyeddin Celebiler bu medresede okumaktadirlar. Pervane de bu medresede
okumaya baslamistir.
Pervane iki yil ge9tikten sonra anne hasreti duyarak seyhinden tic ay izin almis ve
Yenice'ye gitmis, izninin bitiminde tekrar dergaha dondugiinde Seyh Feyzullah Efendinin
oldugunu ogrenmistir.
Dergah postuna oturan biiyiik oglu Cemaleddin Efendi yeni seyhi ve medrese
arkadasidir. Medrese hocalanyla devamli iliski i9inde adeta zamana bagli olmaksizin
ogrenimlerine devam ederler. Diger taraftan da tarikat isleriyle ugrasarak sik sik birlikte yurt
gezileri yaparlar. Medrese tahsili ve tarikat hizmetleri ic i9e olarak Cemaleddin Efendi ile
beraberliklerini 1310 yilina kadar stirdtirtirler.
Pervane, Seyh Feyzullah Efendiye gosterdigi baglihgi, daha fazlasiyla oglu Seyh
Cemaleddin Efendiye de gostermistir. Kendisine verilen gorevleri yapmaktaki 9ahskanhgi ve
durustltigti ile dikkati 9eken ve sevilen Pervaneye. gosterdigi bu baghlik ve sadakatinden
dolayi Seyh Cemaleddin Efendi bir gun "Senin adin bundun sonra Sidki olsun demis ve
Pervane bu adi 90k begenerek benimsemis, bundan sonra adi da, mahlasi da Sidki olmustur.
Cemaleddin Efendi btittin gezilerini Sidki ile beraber yapmis. Sidki'nin eline kendisinin
halifesi ve vekili olduguna dair bir berat (beige) vererek aynca tarikat gezilerine gondermistir.
Sidki, seyhi adina ve onun vekili sifatiyla tarikat hizmetlerini yuriitmek amaciyla biitiin
Anadolu'yu dolasmis ve boylece tarikatin ikinci adam durumuna gelmistir.
Bu gezilerinden birinde Merzifon'un Hanz koyumi begenerek oraya yerlesmek istemis,
Cemaleddin Efendi de sadik bir adamimn dergahtan uzak bir yerde, dergahi temsilen tarikat
hizmetlerini yuriitmesini uygun gorerek kendisinden aynlip oraya yerlesmesine izin
vermistir.
1893 senesinde, Corum'un Alaca Il9esi Imad Hiiyugii koyiinden Mehmet Dede
evladindan Ali Aga'nin kizi ve Aziz Aga'nin kiz kardesi olan Hatice, hizmet gormesi i9in
dergaha birakilmis. Cemaleddin Efendi Sidki'nin bu kizla evlenmesini miinasip gormus ve
teklifi kabul edilerek evlenme toreni yapilmistir.
Sidki (Pervane) daha bir yihm doldurmayan, taze gelini alarak 1310 (1894) yilinda
gider Hanz koyune yerlesir. Koylii bu olaydan 90k memnundur. Once muvakkat bir ev tahsis
etmisler, kisa zamanda civar koylerin de yardimryla, koyiin kenannda genis bah9eli iki kath
bir ev yaparak kendisine bagislamislardir.
88
Sidki omriinun kalan 34 yilini bu evde tamamlamistir. Bu koye gelisini bir kosmasinin
son dortlugiinde soyle soylemistir.
"Asik oldum kaslarmin yayina
Serim verdim ben Ali'nin soyuna
Sene bin 119 yiiz on Hanz koyune
Geldi de bir asik Pervane gitti."
Tarikattaki hizmetleri ve kazandigi ilmi derecesiyle Baba'lik sifati alan ozanimiz 9esitli
yorelerde (Asik Sidki, Sidki Efendi, Sidki Baba, Cemal Efendimin asigi Sidki Baba) adlanyla
taninmaktadir.
Bazi yorelerde Tarsus'lu Sidki, Adana'h Sidki diye de taninmakta ise de, Hanz koyune
isteyerek yerlesmesi, ilk defa basini soktugu evi olmasi, tjocuklannin orada dogmasi, niifus
kaydinin orada olmasi dolayisiyla kendisini Merzifon'lu saymistir. Cesitli vesilelerle
Merzifon'lu, Hanz'h oldugunu tekrarlamistir.
Hanz koyune yerlesmek Sidki Baba'nin hayatinda ikinci doniim noktasi olmustur.
Onceleri §eyhi'nin talimatiyla hareket ederken, artik bagimsiz hareket etmeye ve kararlarmi
kendisi vermeye baslamistir. Bu koyde yasadigi muddet9e genis bir 9evrenin tarikat
sorumlulugunu tasimis, muhibbanin dergaha olan adak ve bagislanni ve dergah giderlerini
karsilamak iizere devlet9e tahsis edilen koylerin asanni toplayarak yilda iki-ii9 defa dergaha
goturmustur. Tarikat hizmetleriyle buttin Anadolu'yu adim adim gezmi§, §am'a, Bagdat'a
gitmi§, §am'da Emeviye camiini basarak camidekilere saldirmis, olay 9ikarmi§, Sivas,
Malatya, Tunceli, Erzurum, Erzincan, Kars taraflarma bir 90k defalar gitmistir. Sivas'ta da
olaylar 9ikarmis, iftiraya ugramis, hapse atilmistir.
Karaman yakininda bir 9ayirhkta atlan 9almmis, siirerek Karaman'a girmisler, atlann
yerini tespit etmisler, fakat atlan 9alan ahira kilitleyerek, "oyle at yok burada" deyip savmak
istemis. Mahkemeye vermisler, mahkemeleri giinlerce uzamis. Hacibektas dergahi hizmetinde
gezdiklerini ogrenince Kadi da hakaret etmi§ ve davayi suriincemede birakmis. Bunun iizerine
Sidki Baba 45 beyitlik uzun bir destan yazarak kadiya sunmus. O gun rastlanti olarak Konya
Muddeiumumisi de mahkemede bulunuyormus. Destani savci alarak sesli okumaya baslamis,
"Soylerim sozumu Pir Bektas diye
Ger9i gelirse de yiiz, bin tas diye
Ni9in dahledersin kizilbas diye
Seni ibn-i Stifyan necaset kadi"
beytine sira gelince, kadi muddeiumiumiye donerek itiraz etmis, "Burasi 90k agir olmus,
bunu 9ikarsin" demis, Konya savcisi da "yok yok bunu 9ikannca destanin diizeni bozulur"
diye latife etmi§ ve sonunda Sidki Baba davayi kazanarak atlan teslim almis.
89
Sidki Baba yilin yandan tjogunu Hanz koyii disinda ve gezerek gefjirmi^, gittigi her
yerde halkin ihtiyaclanyla ilgilenmis, halk arasindaki anlasmazhklarda hakim gibi karar
vererek, heybetli goriinusii ile halk uzerinde etkili olmus ve dediklerini yaptirmistir.
£esme, medrese, cami, yol, koprii yapim ye tamirlerine, tekke ve tiirbelerin tamirlerine 90k
gayret gostermis, halki koylerde imece usulii ve zorla 9ahstirmis, yaptirdigi bu i§ler i9in de
tarih belirleyen §iirler soylemistir.
Amasya'nin Kovay (yeni adiyla Kayacik) koyiine cami ve 9esme yaptirmis, 9ahsmak
istemeyenleri dovmiis ve bu olaya giizel bir destan yazmis. Su iki dize bu durumu ifade eder.
"Kim getirmez bu 9esmenin tasini
Tas yerine tiglayip koy basini"
Merzifon'da harabeye doniisen Piri Baba ttirbesini tamir ettirmis, yamndaki kabristanla
birlikte genis avlusunu duvar i9ine aldirmis, yanina aynca bir misafirhane ve mutfak
yaptirmistir. (Tekkelerin kapatilmasinda misafirhane ve mutfak yiktinlmistir.) O giinlerde
koylusii Bayram Kahya, Sidki Baba'ya gelerek "Ruyamda K09U Baba'yi gordiim. "Piri Baba
tamir oldu, 90k memnun oldum, fakat ben burada garip kaldim. Sidki Efendiye selam soyle
benim kabrimi de yaptirsin", dedi" demis. Sidki Baba derhal Merzifon'a giderek Belediye
ustasi Hakki ile 12 altin liraya pazarlik ederek isi havale etmis. Amasya'nin Koycegiz
koyiinde Emiroglu Ahmet Aga'ya giderek durumu anlatmis ve bu parayi halktan toplayacagini
soylemis. Ahmet Aga 12 altin lirayi kendisi vererek, "Baska koylere giderek zahmet 9ekme,
bu hayir da bizim olsun", demistir. Tiirbe tamir edilerek anahtan hizmetkan Sadik Efendiye
teslim edilmistir.
Bir gun Merzifon yolu uzerinde Abazalar koyunden (^akmakji Aga yolda karsilastigi
yabanciya kimligini sormus, "Hanz'hyim, sehre gidiyorum" cevabim alinca, "Bu vakitsiz
gidis niye, kefen mefen mi lazim oldu", diye tekrar sordugunda, Hanz'linin "birisiyle bir smir
davamiz var, mahkemeye verecegim" demesi iizerine, "Niye Sidki Baba koyde yok mu demis,
"Dun geldi, koyde", cevabim alinca £akma9i Aga adami azarlamis, "Utanmryor musun,
hakim kendi koyiinde otururken ellerin hakimine gidilir mi, don geriye, Sidki Baba'ya benden
selam soyle isinizi halleder", diyerek koyliiyii geri 9evirmistir.
Sidki Baba ilim ve irfamyla, halka hizmet ve diiriistliigiiyle biiyiik itibar ve saygi
toplamis ve cesur bir kimse olarak tamnmistir. ^orum'un Hatap bogazinda eskiyalar
tarafindan yolu kesilince, silahim 9ekip eskiyamn iizerine yiiriimiis ve kovalamis, adi yoreye
yayilmistir.
1915 yilinda Birinci Diinya Savasi'nda memleketin U9uruma gittigini goren Seyh
Cemaleddin Efendi Padisah Sultan Resat'a basvurarak memleketin kurtulmasi i9in bu 9orbada
kendisinin de tuzu olmasi bakimindan, muhibbandan goniillii bir miicahidin Alayi teskil
90
ederek Ruslarla savasa girmek istedigini soylemis ve izin istemistir. Padisahtan gerekli izni
alarak her vilayete asker toplamak iizere hususi adamlanni gondermistir. Kendisi Alay
kumandani olarak Erzurum §ubenin, Sidki Baba da Yiizbasi riitbesiyle Erzincan §ubesinin
basinda bulunmuslardir. Boylece bir Alay meydana getirilerek dogu cephesinde Ruslarla
savasa girilmis, bir yila yakin 9arpismalarda bulunuldugu ve 90k basanlar elde edildigi halk
arasinda anlatila gelmistir.
Sonradan bu Alay Istanbul Hukumetinin emriyle dagitilmis, yashlar serbest birakilmis,
gen9ler diger Alaylara bolusturulmustur.
Sidki Baba dunya malina heveslenmemis, 90k kanaatkar olmus, eline 90k imkan ge9tigi
halde servet ve mal edinmeyi akhndan ge9irmemistir. Bazi sairler gibi omrunun sonunda
sefalete dusmemis, i9ki ve sefahata kapilmamis, buyiik bir itibarla sultanlar gibi yasamistir.
Hanz koyundeki halkin bagisladigi evinden baska 90cuklanna bir sey birakmamistir.
Cemaleddin Efendi kadirsinaslik olmak iizere kendisine 9iftlik almak istemis fakat
Sidki Baba bunu kabul etmemis, Hanz koyu yakinina go9men yerlestirilirken ona da arazi
vermek istemisler, onu da kabul etmemis, Merzifon Piri Baba Medresesinde ge9ici hocalik
yaptigi sirada ilmine hayran olan diger hocalar ve Merzifon esrafi, medresede daimi hocahgi
kabul etmesi halinde kendisine ev, bag, bah9e alip bagislayacaklanni ve tapusunu hemen
vereceklerini vaat etmisler, o ise, parmagiyla koyunti gostererek "Siz medresenize her zaman
hoca bulursunuz, lakin benim oradaki vazifemi yapacak adam bulunmaz", diyerek onu da
kabul etmemistir.
Sidki Baba'nin ilk esinden oglu Ali Baki ve yedi kizi dunyaya gelmistir. Kizlann U9U
90cukken olmtis digerleri buyuytip evlenmislerdir. 1911 yilinda esi Hatice oltince, 1912
yilinda Hanz koytinden Naciye adh bir kizla ikinci evliligini yapmis, ondan da Hamdullah
adinda bir oglu ve iki kizi daha dunyaya gelmistir.
Sidki Baba'nin bir yonden yorucu ve macerah, diger yonden ise kazandigi buytik saygi
ile gittigi her yerde padisahlar ve sultanlar gibi karsilanarak 90k debdebeli ve sasaali ge9en
hayati 1928 yilinda son bularak fani dunyadan go9up vuslata ermis ve ten kafesi Hanz koyu
mezarhgina gomulmusttir.
91
92
Amasya'da Rifailik
Amasya'nin Tasova ikpesine bagh Alpaslan kasabasmda XIII. yiizyilda bir ktilliye
olarak insa edilmis yapilar toplulugundan geriye kalan tek eser, Seyh Nureddin Alpaslan
adina yapilmis olan tiirbedir. Tasova' da yasayan Remzi Saipli adli kisinin elindeki Arap9a
vakfiyenin fotokopisi incelenmek iizere Alpaslan Belediye Baskani Muttalip Oztiirk
tarafindan, Arap9a aslmdan terciime edilmek iizere, Vakiflar Genel Mudurlugii Ktiltiir ve
Tescil Dairesi Baskanhgina getirilir. Boylece 1257 yilina ait vakfiyeden elde edilen bilgiler
vasitasiyla Anadolu'nun o giinlere kadar nasil buyiik bir hizla Turk ve Islam kimligine
buriinerek donusum ge9irmis oldugu da gorulur. Esasen, Rufai tarikatinin kisa siirede
yaygmlasip taraftar bulmasi a9ismdan da bu vakfiye ve silsile dikkat 9ekicidir.
Anadolu'da ilk Rufai seyhi olarak kabul edilen Ku9iik Seyyid Ahmed-i Kebir'in
Samsun'un Ladik Il9esinde medfun bulundugu, 1320 yih oncesi 'Ahmediler' denilen
muridleriyle Amasya'ya gelip Mevlana'nin torunu Ulu Arif ^elebi'yle gorusriigu, ve Sultan
Orhan Gazi devrini idrak ettigi bilinmekteydi. Vakfiye dolayisiyla Seyyid Nureddin
Alpaslan' in Ku9tik Seyyid Ahmed-i Kebir ile 9agdas oldugu ve yine vakfiye tarihi sebebiyle
ilk Rufai seyhinin Seyyid Nureddin olmasi gerektigi ortaya 9ikar. Zira Evliya Celebi'ye gore
1351 yilmda vefat etmis olan Kii9uk Seyyid Ahmed-i Kebir'in Seyyid Nureddin zamanmda
delikanhhk 9agmda olmasi gerekir.
Seyyid Nureddin Alparslan'm dedesinin babasi olan Kemaliyeli Ebubekir'in
Anadolu'daki ilk Rufai seyhi oldugu da dusunulebilir. Muhtemelen, Bagdat civannda Vasit
sehrinde medfun bulunan ve 1118'de dogup 1182 tarihinde ebediyete intikal eden Rufai
tarikatinin kurucusu Seyyid Ahmed-i Kebir'le 9agdas olabilecegi gibi, onun Anadolu'ya
93
gonderilmis ogrencisi veya halifesi de olabilir. Bu durumda Ladik'teki Ku9iik Seyyid Ahmed-
i Kebir'in seyhlik icazetini Seyyid Nureddin Alparslan'dan almis olma ihtimali de mumkun
goruniiyor.
Rifaiyye tarikatinin kurucusu Ahmed iir Rifai hakkinda sunlar anlatihr. "Muasereti
guzel, maiseti kolay ve sade, hilmi 90k, ketum, ahdinde vefakar, muslumanlar i9in 90k dua
eder, kotuliikleri affeder, a9i doyurur, 9iplagi giydirir, hastanin hatinni sorar, cenazeyi tesyi
eder, fukara ile oturur, miskinlerle birlikte yemek yer, ezaya sabreder, diismana nasihat eder,
kendisiyle karsilasinca selam verir, revak ve mescidi kendisi supuriir, halkin ferah ve
sururunda ferih ve mesrur olur, gam ve kederlerinde gamh goruniir, birine hitap edeceginde
gerek buyuk olsun gerek ku9iik olsun, "efendim" der, bir sey hosuna giderse tebessum eder,
kahkahadan hoslanmaz. . ."
Mustafa Tahrali, Islam Ansiklopedisi'ne yazmis oldugu 'Ahmed er-Rifai' maddesinde,
tarikatin kurucusu hakkinda su bilgileri verir. Ahmed er Rifai'nin Hz. Huseyin soyundan
gelen bir seyyid oldugunda kaynaklar birlesir. Babasi oldugunde yedi yasinda olan Ahmed er
Rifai, devrin buyuk sufilerinden dayisi Mansur el Bataihi'nin himayesinde, Kur'an ogrenimini
ve hifzini tamamladiktan sonra devrin alim ve mutasavviflanndan Ali Ebu'1-Fazl el Vasiti ve
diger bazi alimlerden Island ilimleri ogrenir. Vasiti ona icazet verir ve hirkasim giydirir.
"Herkes iistadiyla ben ise talebem Rifai ile iftihar ederim", diyerek onun zahir ve batin
ilimlerine sahip bir alim ve sufi oldugunu belirtir. Vasiti 'nin olumuyle Bataihi'nin terbiye ve
irsad halkasina giren Rifai'ye hilafet ve "seyhu's-suyuh" unvani veren Bataihi, kendisine
bagh biitiin tekkelerin seyhligini de tevdi eder. Muritlerin irsad ve terbiyesiyle mesgul olan
Ahmed er Rifai, birka9 sene sonra bolgesindeki seyhlerin bazi ciddi tenkitlerine maruz kahr.
Hatta erkek ve kadin muritlerini aym zikir meclisinde bulundurmak gibi sunnet disi
uygulamalarda bulundugu iddiasiyla Halife Miiktedi'ye sikayet edilir. Durumu yerinde
arastirmakla gorevlendirilen memur, kanaatlerini halifeye, "Bu seyyid ve muritleri sunnet
yolunda degillerse, yeryuzunde sunnet iizere hareket eden hi9 kimse kalmamis demektir",
seklinde goriis belirtir. Bunun iizerine Halife, Ahmed er Rifai'ye yaptirdigi tahkikattan dolayi
ozur dileyen bir mektup gonderir.
1160'ta bazi yakmlan ve muritleriyle birlikte Hacc'a giden Ahmed er Rifai, donuste
Medine'yi ziyaret eder. Medine uzaktan goriinunce devesinden inip yuriiyerek Ravza-i
Mutahhara'ya girer. Rivayete gore, Hz. Peygamberin kabri onune gelince, "es-Selamu aleyke
ya ceddi!" diyerek selam verir. Orada bulunanlar Hz. Peygamber'in 'Aleyke' sselam ya
veledi!" soziiyle selama karsilik verdigini duyarlar. Cezbeye gelen Rifai diz 96kiip, "Uzakta
iken benim yerime vanp topragini opsiin diye sana ruhumu gonderiyordum. Simdi bu devlet
bedenime de nasip oldu. Uzat elini de dudaklanmla opeyim" manasina gelen meshur siirini
94
okur. Bunun iizerine Hz. Peygamberin kabrinden disanya nurani bir el uzanir ve Rifai bu eli
oper.
Rifai'ye saygisi ve baglihgi olanlann bu menkibeyi miitevatir (dogruluguna zerre kadar
siiphe olmayan) haber olarak gosterme gayretlerine ragmen, bizzat Rifai, prensip olarak
keramete onem vermemistir. Bu hal yanindakileri de vecde getirir. Kimi satir, kimi cekic ahr
ve birbirine vurmaga baslar. Bunu goren Ahmed ur Rifai ellerini a9ar, ve "Bu benim
tarikatima mahsus olmak iizere kalsin", diye dua eder. Sis vurmak, ates yemek, cam 9igneyip
yutmak gibi hallerin buradan geldigi anlatihr.
Kaynaklardan onun halifeden hiirmet goren, devrinin taninmis ve itibarh bir sufisi
oldugu anlasilryor. Tiirbesi Bagdat'in giineyinde Vasit yakinlanndadir. Nesli gumimuze kadar
devam etmis olan Rifai aileleri, Suudi Arabistan, Irak, Suriye, Misir, Liibnan gibi iilkelerde
bulunmaktadir.
Biitiin kaynaklar pek 90k muridi oldugunu, tekkesine her gun binlerce kisinin geldigini,
sabah aksam bunlara yemek verildigini yazar. Tekkesinin vakif, hediye, ve bagis yolu ile 90k
buyiik geliri oldugu da ifade edilmektedir. Kaynaklar onu alim, muhaddis, §afii fakihi ve
mufessir olarak tamtirlar. Onun menkibe ve eserlerinde goriilen tasavvuf ve tarikat anlayi^i,
Kitap ve Siinnete tamamen uygundur. Rifai'ye gore, Islam, "zahir" ve "batin"i ile bir
buttindur. Dervis olmak i9in toplumdan uzaklasmak gerekmez. Miiritler diinyevi
mesgalelerini terk etmeksizin, helal ve harama dikkat ederek ve gafletten uzak kalmak sartiyla
hak yolunda ilerleyebilirler. Tasavvuf bastan sona "edep"ten ibarettir ve biitiin edepler, Hz.
Peygamberin siinnetine tabi olarak elde edilir.
Menkibeleri i9inde onun fevkalade tevazuunu gosteren bir 90k hikaye yer almaktadir.
Menakibnamelerin, birka9 keramet istisna edilirse hemen hemen daima onun ahlakim ve
insani miinasebetlerdeki tevazuunu gosteren hikayelere yer vermeleri dikkat 9ekicidir. Bu
menkibeler ve eserlerinde ifade edilen fikirler, onun sufi sahsiyeti ve tarikat pirleri arasindaki
ozelliklerini ortaya koyan ana 9izgilerdir.
Mustafa Askar, 'Tasavvuf Tarihi Literatiirii' adh eserinde, su dikkat 9ekici bilgiye yer
verir. Gumimuze kadar hakkinda en 90k menakibname yazilmis ve 9ahsma yapilmis tarikat
kurucusu mutasavviflardan birisi olarak goriilen Seyyid Ahmed Rifai iizerine Sultan III.
Osman doneminde kaleme alinmis 'Menakib-i Ahmed Rifai' ile baslayan 9ahsmalar arasinda
Kenan Rifai 'nin eseri 'Ahmed er Rifai' onemli yer tutar.
Tasova'nin Alpaslan Beldesinde bulunan vakfiye dolayisiyla, 1257 yilindan 1711 yilina
kadar devam eden silsilenin Seyyid el-Hac Mustafa Kamil Efendi ile son buldugunu ogreniriz.
Seyyid Nureddin Alpaslan' in 9. gobek torununun Seyyid Ibrahim oldugu ve kayitlara gore
Ravak adh koyde bir zaviyesi bulundugu belirtilmektedir.
95
Amasya Tarihi yazan Huseyin Hiisameddin, Seyyid Nureddin Alpaslan'in kabrinin
Niksar'da Melik Gazi Mezarhgi girisinde oldugunu belirtse de, Amasya-Tasova-Alpaslan
Beldesi'nde bulunan ttirbedeki sandukalann Seyyid Nureddin Alpaslan ve ogullarma ait
oldugu kabul edilir. Kare planh ttirbenin kubbesi, 1943 depreminde yikilmis olup, mahalli
tamirle ttirbenin tizeri kiremitle orttilmtisttir.
Ibn-i Batutta , Seyahatname'sinde Tasova'nin onemli bir yerlesim yeri olan Sonusa'ya
da (bugtinkti adiyla Ulukoy) ugramis ve ozetle su bilgileri vermistir : "...Amasya yakimnda
Sonusa beldesi vardir ki, Ebu Abbas Ahmed Rifai hazretlerinin evladi orada sakindir. Seyh
Izzeddin bu ctimleden olup, el yevm revak seyhi ve sahib i seccade-i Rifai'dir. Biraderleri
Seyh Ali, Seyh Ibrahim ve Seyh Yahya'dir. Bunlann ctimlesi, Seyh kucvik Ahmed bin
Taceddin Rifai'nin evladidur... Diger taraftan, Seydi Tactiddin ibni Seydi Ahmed er-Rifai'nin
bir grup dervisi ile birlikte Konya'ya geldigi ve Celaleddin Karatay Medresesi'nde ates, sis ve
gtirzlerle bir gosteri yaptigi, Mevlana'nin kizi Kira Hatun'un bu zikir seklini 90k begendigi,
Hz. Mevlana ile cagdas olabilecegi de ihtimaller arasindadir. Tannnin velilerinden Ahmed
Rifai hazretlerinin cocuklan burada oturmaktadirlar."
Bu bilgilerden Ladik'te medfun bulunan Seyyid kucuk Ahmed-i Kebir'in babasimn
muhtemelen mtiridleriyle birlikte bir ara Konya'da bulunmus olan Seyyid Taceddin oldugu
anlasihyor. Ve aym sekilde Sonusa'daki ku9tik Ahmed-i Kebir'in ogullanndan Seyyid
Yahya'nin bir muddet sonra Amasya' nin Suluova ikpesine bagh eski adiyla Hakala olan
yerlesim yerinde zaviye sahibi olacagi gortilecektir.
Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufai'den Recep sulalesi, Bayram-zade sulalesi,
Sabanzade sulalesi olmak tizere U9 kol aynlmis oldugu ileri suriilur. Bayramzade'nin bir kolu
Merzifon, bir kolu Ankara, Cankin ve Istanbul' da devam etmistir. Amasya' daki kol i9inde
yer alan ve Iydi mahlasi ile Divani bulunan II. Beyazid Medresesi muderrisi Amasyah Akif
Mustafa Efendi, Ebu Muhammed Bayram Efendi'nin oglu olup, Merzifon'da dogmus,
Amasya'da yasamistir. Babasi Muhammed Efendi'nin babasi Abdullah Efendi, Kayserili
Remzi Efendi gibi hocalardan ders almis, ulkeyi Iran dahil dogusuyla batisiyla, gezmis,
Kahire'de de okumus, zahiri ve batini ilimlerde bilgi sahibi olmustur. Ebu'l-Izzi'l-Acmi'den
icazet almis, U9 defa hacca gitmistir. Memleketine dontince Amasya Sultan Beyazid
Medresesine muderris olur. Daha sonra muftuluk gorevine getirilir. Yasinin ilerlemesi
nedeniyle emekliye sevk edilir. Seyhulislam Mustafa Efendi onu Suleymaniye Medresesi'ne
gondererek, Suleymaniye Medresesine bagh olmasim saglar (o donemde Suleymaniye
Medresesi' nin doktora seviyesinde ogretim verdigi anlatihr). Tipta ger9ek bir uzmandi. Evde
merdiven iner 9ikar, bah9eye yiiriiyerek gider, dersleri bah9esinde verir, bes ogrenciden fazla
talebe almazdi.
96
Sehrin valisi, Cuma giinleri onu ziyarete geldiginde, karsilar, ikramlarda bulunur ve elini
opmek ister ve soyle derdi , " Siz Sultan vekilisiniz, size itaat ve ta'zim gerek"
Kerem ve comertlik timsaliydi. Dinar ve dirhemlerle dolu torbasini boynuna asar, fakirler ise
onu bu haliyle tanir, bes vakit namaz zamanlannda onun gelmesini beklerlerdi. Camiden
torbada bulunan buttin dinar ve dirhemleri dagitmis olarak cikar, bu paralan dagitirken
saymaz, eline ne gecerse ve torbasini ttiketinceye kadar yoksullara verirdi. Torbadaki paralar
bitince, ttiylu kurkunii fakirlerin uzerine atarak onlann hiicumundan evine kacar, fakirler de
kiirkii evine getirirlerdi. Az bir geliri olmasina ragmen her gun bunu yapmak adetiydi.
Babasindan kendisine bir 90k kitap miras olarak kalmis, kendisi de Amasya hakkinda epeyce
kitap toplamis, Misir'dan kitaplar getirtmisti. Soz konusu kitaplann kenarlanna kirmizi
miirekkeple ve talik hatla serhler diiserdi. Tipta mahir, miihendislik islerinde ustaydi. Usui ve
Fiiru ilimlerinde deniz gibiydi. Manzum, mensur, Arapca, Fars9a, Turk9e kitap yazardi. Yine
U9 dilde siirleri vardir. Siirlerini bu dillerdeki belagat ve letafet kaidelerine gore yazardi. Rum
diyannda Arap edebiyatimn ve ozellikle Arap9a yazanlann basinda geliyordu. Diizenlenmis
Divan' 1, Makasid'a ta'likati, ve Makamat-i Hariri tarzinda Bedia isimli eseri vardir. Urguplu
Ahmed Efendi'nin kendisinden rivayetle bildirdigine gore 1686'da dogmus, 1760'ta vefat
etmistir.
Merzifonlu Ebu Muhammed Bayram Efendi'nin Akif ve Atif tan sonraki U9uncu oglu
Miiderris Ahmed Efendi, Amasya Hizir Pasa Medresesi'nde miiderrislik yapmis, Fars9a ve
Tiirk9e siir yazan, ilimde soz sahibi biriydi.
Ebu Muhammed Bayram Efendi Merzifon'da yetisen ulema, evlad ve nesillerden olan
ve "Iydi" lakabi ve mahlasiyla taninan Mustafa Efendi'nin ogludur. Sivasli Tefsiri
Efendi'den ve digerlerinden ders ahr. Daha sonra Amasya Beyazid Medresesi'ne miiderris
olur ve muftuluk yapar. Mevleviyet Kadihgina kadar yiikselerek Medine-i Munevvere,
Trablus, Sam, Sofya, Konya ve Kayseri'de kadilikta bulunur. Konya'ya giderken Eskisehir'de
1121 H./ 1709 senesinde vefat eder.
Muhammed Bayram Efendi, tasavvuf ve ehlini sever, edebiyat ve Fars9ayi iyi bilir,
ser'i ilimlerle mesgul olur, faydali kitaplan toplar, bazen kendisi de kitap yazar, tashihini
yapmayi sever, Amasya Kuttiphanesindeki kitaplan tashih eder, onlann kapagina imza atmasi
ile taninir, fakirlere, hafizlara ve maarif erbabina ilgi duyar, fakir seyyahlann yiyecek,
giyecek, binek ihtiya9lanm giderir, ilim adamlannin kiymetini bilir ve takdir ederdi. Beyazid
Medresesi Muderrisligi ile ilgili olarak " Insanlar neden bu miidemsligi ogluna vermiyorsun
da hocasina arz ediyorsun ' ' dendiginde, o ' ' Hayir ona verecegim, o buna oglumdan daha
layiktir, hem ihtiya9 sahibidir " diyerek ilme verdigi onemi gostermistir.
97
Muhammed Bayram Efendi, dairesinin buttin islerinde amele istihdamini, ziraat
yapmak itjin, 9ift9ilik i9in arazi satin almayi sever, nadasa birakilan araziden hoslanmaz, vakif
mail olan araziyi ekip bi9meyi sevmez, mahsulumi yemez, ve soyle derdi : ' ' Allah bizi boyle
seylerle imtihan etmesin ve bizi bu ttirlu ihanetlerden korusun. Zamanimizda bunlan
yapmayanlan gordugumuz gibi, vakif malini Allah' tan korkmadan , hayasizca ve insafsizca
yiyenleri de gormekteyiz. Ulke genelinde Allah' in kullanna kayitsiz, sartsiz kolay kildigi bu
vakif mal ve araziler, insanlar tarafindan yagmalanmis ve zorla alinmistir. Akilli, malinin
kiymetini bilen insan buna benzer vakiflara ne bir kurus, ne bir dirhem, ne de bir kans toprak
vakfetmez, bizzat kendisi a9 ve a9ik yoksula veya akrabasi olan yetime infak eder ".
Kitabii'l-Mecmu Fi'1-Meshudi ve'l Mesmu yazan ve Sultan III. Mustafa'nin kizi ,
IILSelim'in kardesi Beyhan Sultan Vakfiyesini de tasdik eden Evkaf Mufettisi Amasyah
Akifzade Abdurrahim ( 1763-1815- Istanbul Sehzade Camii Haziresine gomuludur), kendi
seceresini soyle veriyor: "Ben Abdurrahim bin Ismail bin Mustafa Akif el-Amasi bin
Muhammed Bayram el Merzifoni, Amasyah Akif Efendi'nin torunuyum. Anne tarafindan
nesebim Abdurrahim binti Fatma'dir. Nuri Efendi el-Ladiki olarak bilinir. Seyh Seyyid
Ahmed el-Kebir neslindendir ki, o hal sahibidir. Amasya'daki Zeynel Abidin silsilesinden
serif sulalesindendir.", Haci Bayramzade Ismail Efendi, Hacibayramzade Hasmet Efendi,
Haci Bayramzade Osman Efendi, Hacibayramoglu Haci Salim ( Bayram, 1861-1948), biiyiik
kizi Taliye Urganci, ku9uk kizi Salise Helvaci, oglu Ihsan Bayram ( 1904-1982) ve Sadi
Bayram, Cevat, Suat, Resat Bayram kardesler, Sofu Sabri Bayram, Mustafa Bayram aym
sulaleye mensuptur. 1950-70'lerin unlti tiirkucusu Nezahat Bayram, Cevat Bayram'in esi, bu
ailenin gelinidir.
1904 yih bahannda kurakhk olmasi sebebiyle Merzifon Hidirhk'ta Muftu
Hacibayramoglu Haci Salim ve beraberinde G. White'in da bulundugu 3.000 kisi, gelenek
geregi yagmur duasina 9ikarlar.
Dr. G.E.White, Hatirati 9evirisinde, sahit oldugu bir Rufai zikrini soyle anlatir :
"..Seyh Ali 500 taneli tespih tasirdi. Dervislerin her baginsinda ( zikrinde ) bir tanecigi 9eker
ve tiim tespih bittiginde, yeni bir ciimlecige ge9ilirdi. Cezbe i9indeki dervislerin havasina
kapilmamak ve vucut ve sesle onlara katilmamak mumkiin degildi. Zaman zaman birisi yere
duser, ancak arkadaslan tarafindan kaldinhr ve hemen siradaki yerini ahrdi. Komiir mangallar
getirilir, bunlann i9inde 30 santimlik ku9iik sisler demir kizgin beyaza donene kadar lsitihrdi.
Daha sonra ayini yoneten yanm diizine ad ami 9aginr, her birinin avucuna bu lsitilmis
demirleri yerlestirirdi. Dervisler bu demiri atesteki rengi yiiziinden 'giil' diye adlandinrlardi.
Ve demiri alan her dervis, heyecan ve cezbe i9indeki kalabahgin olusturdugu halkada yiiriir
ve bu kirmizi sicak demiri yalardi. Metalin parladigini ve nemli dil ile temas ettiginde
98
•jikardigi sesi duyardim. Demir sogudugunda; dervisler mangaldan yanan komiirleri alirlar,
agizlanna koyarlar, parlayan kordan aldiklan derin nefesle sicak atese ufuriirlerdi. Sonra
demir keserler, sivri uclu demirler, §i§ler 9ikanrlardi. Bu §i§ler, her biri yumruk
buyuklugiinde 9inlayan halkalarla sanh birer tahta sapa sahiptir. Bu aletin gorunusii benim
kanimi dondururdu. Halbuki dervisler onu kullanirken hi9bir aci hissetmediklerini soylerlerdi.
Bir Rufai olmanin fazileti merhum Pir'in gucunun ve faziletinin yasayan seyh vasitasiyla
aktanlmasi, imkansiz goziiken bu hayret verici isleri ger9eklestiren mutevazi dervisleri
korurdu. Boylece Allah'in bir Rufai'nin ibadetini kabul ettigini ispatladigi dusunulurdii. Bu
aleti baslanni egerek alan her dervis, onu oper, oksar ve elinde kivirarak yuriirdu. Gittik9e
daha 90k cezbeye kapilip heyecanlanir, en sonunda " Allah, Allah " baginsi ile onu
yanaklanna, ensesine, gogsiine veya vucudunun diger yumusak yerlerine saplardi. Aleti
topuzundan dondurerek yiiriir ve bir zaman sonra etinden ani bir sarsinti ile 9eker ve daha
buyuk bir heyecanla yeniden baslardi. Boyle yaralardan M9 kan akmadigi iddia edilirdi.
Par9alanan yanaklan ve agizdan disan firlayan sisin ucunu gordugum halde ben de hi9 kan
gormedim. .."
Ayni sayfa sonunda ise Rufai zikri hakkinda su yorumda bulunur :
"Bu ispatlann bir a9iklamasini yapamiyorum. Dindar Muslumanlar bunun belirli dindar
insanlar i9in ilahi tasdikin bir isareti oldugunu soyliiyor ve saygi duyuyorlardi. Her nasilsa,
belki hipnotizma bazi seyler i9in a9iklama saglayabilir. Aldanma oldukja mumkiin olmakla
birlikte, sahtekarlik konusunda hi9bir delil bulamadim."
Sadi Bayram babasi Ihsan Bayram'dan duymus oldugu bir hatirasini aktanr.
"^ocuk yasta idim. Mahallemiz olan ve ayni sokakta yasadigimiz Medrese Onu (Celebi
Mehmet) Camii penceresinden Rufai zikrini seyrediyordum. (Tahminimize gore Anatolia
Kolejinde ogretmen olan) bir Amerikah da diger pencereden seyrediyordu. Onu goren §eyh,
Amerikaliyi Caminin i9ine 9agirdi. Bas parmagini elindeki kili9la bir darbede kesti.
Amerikalinin yaka cebinden aldigi mendille sildi. Mendile kan bulasmisti. Kesik parmagi
tekrar eski yerine koyarak ttikriigu ile sildi. "§imdi bak parmagima", dedi. Parmagi
yerindeydi. Amerikah hayretler i9inde bakiyordu. Parmagi diger eliyle 9ekti. Parmak
kopmadi, parmagi saglamdi ve kan, yara izi de yoktu. §eyh, "yaka cebindeki mendiline bak",
dedi. Mendil kanh idi. Amerikah hayret ve saskinhk i9inde camiyi terk etti."
Ihsan Bayram 1904 dogumlu olup, 1952 yihnda §eyhlik serbetini i9mis, 1968 yihna
kadar Merzifon Rufai §eyhligi gorevini iistlenmis, emeklilikten sonra Eyliil 1969 yihnda
evini Ankara'ya nakletmesi sebebiyle bu gorevi devretmis, 1982'de bir Ramazan Ayi
ortasinda ebediyete intikal etmis, eski Amasya Milletvekili ve Devlet Bakanlardan
99
Muhammed Kellecioglu'nun babasi, kendi arzusuyla cenazeyi bizzat yikamis, definde de
yardimci olmustur.
Bundan baska Amasya'da Burmali Minare Camii'nin bulundugu mahallede Darphaneci
Tekkesi adiyla bir Rifai tekkesinin varhgindan haberdar oluruz. Darphane emini Semseddin
Ahmed Bey'in 1433 yilinda insa ettirip vakiflanni tanzim etmis oldugu bu tekkede Rufailerin
buyuklerinden es-Seyyid es-Seyh Ahmed Efendi ve muderris Abdi Efendi'nin oglu es Seyyid
es-Seyh Ali Efendi gibi sahislann seyhlik yaptiklan anlatihr. 20.yuzyilm ilk 9eyreginde bile,
yerinde iki evin bulundugu tekkeden geriye sadece mescidinin harap halde kalabilmis
oldugunu kaynaklardan ogrenmekteyiz.
Yozlasmayi onlemek uzere i9ten gelen bir taleple birlikte 1866 yilinda Meclis-i
Mesayih kurulur. Bir Mevlevi Seyhin baskanhginda Sadiyye, Kadiriyye, Sunbuliyye,
Halvetiyye, ve Naksibendiyye'den birer temsilcinin bulundugu meclise 12 yil sonra yapilan
diizenlemeyle Rifaiyye'den de bir temsilci alinir. Modernlesme siireci i9ersinde tasavufi
diisiinceyi benimseyen insanlann onemli bir kismi I. ve II. Mesrutiyetin ilanlanni a9ik bir
sekilde destekler. Abdulhamid donemi bir istibdat donemi olarak gosterilir.
Yirmi civannda kolu olan Rifailigin Sayyadiyye kolunun temsilcisi Abdullah el-Ha§imi
1795 yilinda Mekke'de diinyayi gelir. Babasindan seyr-i siiluk goriip Rifai-Sayyadi,
Kadiri,Bedevi, §azeli, Sadi, Nak^ibendi, Mevlevi tariklerinden hilafet alir. Mekke-i
Mukerreme ve Medine-i Miinevvere'de pek me§hur olan Ha§imi-Sayyadi ailesi bu civarda
Tarikat-i Aliyye-i Rifaiyye'nin yayginlik kazanmasina buyiik hizmetlerde bulunmu^lardir.
Sayyadi ailesi Hicaz ve civan haricinde, Suriye, Irak ve civannda da Rifaiyye-i
Sayyadiyye'nin merkez dergahi haline gelir. Seyyid Abdullah el-Hasimi Hicaz'dan
Afganistan'a gider ve orada 20 sene kalarak Tarikat-i Rifaiyye'yi nesr etmislerdir. Daha
sonra Istanbul' a gelen Hazreti Seyyid Abdullah el-Hasimi, Sultan Ikinci Abdulhamid Han' in
pek9ok iltifatlanna mazhar olur. Bizzat padisah tarafindan kendilerine Seyhu'l-Ekber iinvani
verilir ve kendileri verilen ferman ile I9 Anadolu Bolgesindeki buttin Seyyid 'lerin basina
"Nakibii'l-Esraf olarak atanir. Abdullah el Hasimi Anadolu' nun pek 90k yerinde irsad
faaliyetlerinde bulunur ve en nihayet Sivas'a gelerek hayatimn sonuna kadar burada yerlesir.
65 yasinda iken Sivas'da ilk evliligini yapan Abdullah el Hasimi' nin ilk esleri Halime
Hammefendi'dir. Bu hammdan Seyyid Muhammed Ragib, Seyyid Ahmed Siraceddin ve
Seyyide Fatima Zehra isminde U9 evladi olur. Bunlardan Seyyid Muhammed Ragib efendi
hazreti eri daha sonra Abdullah el Hasimi' nin halefi olur.
100
1919 senesinde Sivas'da yapilan Kongre'ye katilan Abdullah el Hasimi, Mustafa Kemal
Pasa'ya destek verir, kendisini Sivas'da bulundugu muddetce dergahinda misafir eder ve
Pasa'yi suikastten kurtarmis oldugu anlatilir. Sivas Kongresi boyunca delegelerin yemek
ihtiyaci Abdullah el Hasimi' nin dergahindan karsilanir. Abdullah el Hasimi 13 Ekim 1922
senesinde 127 yasinda iken Sivas'da Hakk'a gocmuslerdir.
Vefatindan sonra Mustafa Kemal Ataturk, hazretin ailesine telgrafla taziye mesaji
gondermis ve bir vefa numunesi olmak uzere hazretin cenaze masraflannda kullanilmak uzre
ailesine maddi yardimda bulunmustur. Sivas Kongresi heyetiyle cekilmis fotografinda ve
mustakilen seyhle birlikte cekilmis bir fotografi Ataturk fotograflan koleksiyonunda yer alir.
her hali ve ahlaki Peygamber efendimizin ahlakimn bir numunesi olmakla beraber
kerametleri de pek coktur.
Kurulusundan bir asir sonra Harran uzerinden Anadolu'ya girmeye baslayan Rifailik,
Rumeli'de de etkili olur. Anadolu'da ise Rifailigin onemli merkezleri arasinda ^orum'daki
Mustafa £orumi'nin dergahi, Erzurum'daki Mevltit Efendi'nin dergahi ve Manisa'daki Antaki
kolu yer alir. Urfa Rifailer icin Basra'dan sonra ikinci merkez olarak onem kazanmistir.
Anadolu'da hala varhgini surdtiren tarikata mensup kisilerin sayisimn dtinyada 150 bin,
Ttirkiye'de 45 bin civannda oldugu tahmin ediliyor.
101
102
Amasya'da Mevlevilik
Baslangi9ta diger tasavvuf akimlan gibi Mevlevilik adab ve erkani tesbit edilmis ve
tekke nizami tesis edilmis klasik bir tarikat niteliginde degildi. Barihuda Tannkorur'un Islam
Ansiklopedisi icin hazirlamis oldugu 'Mevleviyye' maddesinden edindigimiz bilgilere gore,
tarikat haline getirilmesini baslatan kisi, Mevlana'nin oglu Sultan Veled'dir. Anadolu'da
siyasi ve sosyal sikmtilarm yasandigi o donemde babasmin goriislerini yayabilmek, vakiflarm
gelirlerini artirmak, yeni vakiflar kurmak ve elden 9ikanlan geri alabilmek i9in Mogollar,
Sekpuklu hanedani mensuplan ve Turkmen beyleriyle dostane iliskiler kurmada basan
gosteren Sultan Veled, halifelerini Amasya'ya, Kirsehir'e, Erzincan'a yollayip buralarda
zaviyeler kurdurarak Mevleviligi yaymaga baslar. Bu sehirlerdeki iktidarlarm musamahasi ve
hatta yardimi ile vakiflar olusturulur. Esasen Konya'daki Mevlevihane de tiirbenin
yapimmdan sonra kurulmustur.
Irsad makamma Ulu Arif ^elebi'nin ge9mesiyle Mevlevilik, '9elebi' unvamyla
Mevlana soyuna mensup seyhler tarafindan temsil edilmeye baslamr. Ve Konya'daki Mevlana
Dergahi ile 9elebilik makami Mevlevi tarikatinm idare merkezi haline getirilerek, tarikat
merkeziyet9i yapiya kavusur.
Boylece Ulu Arif £elebi, once Mogol hakimiyeti altmdaki Sel9uklularm dogu
topraklanna giderek Sivas, Tokat,Bayburt, Erzurum, Irak, Tebriz, Merend ve Sultaniye'de
onde gelen devlet adamlanyla gorustir. Kastamonu, Denizli, Kutahya , Birgi gibi onemli
beylik merkezlerini i9ine alan seyahatlerinde de Turkmen beylerinden Germiyan Emiri
Alisiroglu, Ktitahyah Yakup Bey ve Aydmoglu Mehmet Bey ona intisab eder. Mevleviligin
Konya disindaki ilk onemli merkezlerinin temelleri atilir. Tarikat XIV. ytiz yilm ilk yansma
103
gelindiginde, ayin, erkan ve kiyafet atjisindan kurulus siirecini tamamlayarak mukemmeliyete
ulasir.
Baslangi9tan beri mevcut siyasi ve sosyal duzenin bozulmasina yol acacak hareketlere
girmemeyi ve daima yonetim 9evrelerinin yaninda olmayi tercih eden Mevlevilik, artik bu
donemde ce^itli beyliklerin arazilerinde zengin vakiflar elde ederek ekonomik bakimdan
guclu bir yapiya kavusur. Tarikatin adab ve erkani ise, II. Pir Adil £elebi doneminde (1421-
1460) duzenlenir ve kesin seklini alir. Osmanh idaresinde koklu degisikliklerin yapildrgi
II.Bayezid doneminde basta tarikatlar olmak uzere ayan ve esraf aileleriyle bunlann
kontroliindeki asiretlere kismi hareket serbestligi taninir ve tasra kontroluniin onlar
araciligiyla ger9eklestirilmesi ama9lanir. Hukuki ve idari duzenlemelerle Mevlevilige resmi
statu kazandinhr ve saglikh bir iktisadi yapiya kavusabilmesi i9in de vergi muafiyeti
getirilerek vakiflar tahsis edilip diizen li nakdi yardim gibi imtiyazlar saglamr.
XVI. yiizyilin baslarma gelindiginde Anadolu'da halkinin tamami Mevlevi olan bir9ok
koy bulunurken devlet kurumu statiisii kazanma siireci i9ersinde tarikat, devlet adamlannin
istirakiyle gittikje yiiksek ziimreye mal olmaya baslar. Hiisrev ^elebi doneminde (1509)
tarikat biiyiik gelisme gosterir. Bu gelismenin Anadolu'daki Safevi propagandasimn en yogun
giinlerinde meydana gelmesi, siiphesiz devlet yonetiminin bu propagandaya karsi halk
iizerinde niifuz sahibi olan Bektasilik ve Mevleviligi denge halinde tutma 9abasinm bir
isaretidir.
Yenikapi Mevlevihanesi'nin seyhi Dogani Mehmed Dede, Kadizadelilerin baskilanna
ragmen saray mensuplan iizerinde niifuz kurar, ancak bu durum Sofu Mehmed Pasa gibi
biirokrasi i9inde sivrilmeye 9ahsan devlet adamlannin Mevlevilige intisab ederek tarikatin
devlet nezdindeki itibanni kisisel 9ikarlan i9in kullanmalanna da, yol a9ar. Ve bu durum
Osmanlimn son donemlerine kadar devam eder.
Devlet katinda itibarh bir kiilliye karakteri tasimasi gerektigi kadar Mevleviligin
tasavvufun klasik boyutuyla se9kin bir ziimreye hitap etmesi de yer alir.
Vani Mehmed Efendi'nin tarikatlar aleyhindeki faaliyetleri neticesinde 1666 yilinda sema
yasaklamr. Anadolu'da bazi Mevlevihanelerin kapanmasi, 90gunun da kapanma tehlikesi
ge9irmesi bu donemdedir. 'Yasag-i bed' diye tarih diisiiriilen sema yasagi ancak 18 yil sonra
kaldinhr ve bu olaya da 'nagme' kelimesiyle tarih diisiiriiliir. Bundan sonra tamamen
olgunlasan ve siyasetten uzak durusu sebebiyle devletin destegini kazanan tarikat, muhtelif
sekillerde takibata ugramis baska tarikat mensuplannin her zaman siginacaklan bir kapi
haline de gelir. IILSelim ve II.Mahmud'un Mevlevi oluslan ile resmi itibanna bir defa daha
kavusur. 1826'da Yeni9eri Ocagimn ortadan kaldinlmasi siirecinde devletin yaninda yer
almasi, bu tarikate olan alakamn devamini saglar. Abdiilmecid ve Abdiilaziz devirlerinde de
104
devletin itjinde bulundugu ekonomik ve siyasi istikrarsizlik sebebiyle Mevlevihanelerin
gelirlerinin azalmaya baslamasina ragmen Mevleviligin halk uzerindeki niifuzunu goz ardi
edemeyen yonetim 9evreleri Mevlevihanelerin ihtiya9lanni karsilamayi surduriir.
Balkan ve I.Diinya savaslan sirasinda Mevlevihaneler sosyal dayamsma ve
yardimlasma gorevi iistlenir. Yenikapi Mevlevihanesinde bir hastane kurulur, Galata
Mevlevihanesinde §eyh Ahmed Celaleddin Dede'nin baskanhginda yardim toplanir ve
Kibns, Girit gibi adalardaki Mevlevihaneler Musliimanlar i9in bir siginak ve Anadolu'ya
ge9is i9in bir kapi vazifesi goriir. I.Diinya Savasi'na girilmesiyle cihad-i mukaddes ilan
edildiginde Veled Celebi'nin kumandasi altinda bir gonullii Mevlevi alayi kurulur ve bu
gonulliiler Filistin cephesinde 9arpisir.
Tekke ve zaviyelerin resmen kapatilmalanna ragmen Haci Bektas-i Veli ve Mevlana
ttirbeleri 1926'da 9ikanlan ozel bir kanunla miize olarak ziyarete a9ilir. Mevlana'nm olum yil
domimu torenleri ise 1946 ve 1954 yillannda Konya'da ku9iik 9aptaki sema gosterileriyle
baslar.
"Mevlevilikte muntesipler §eyh, dede, 9ileke§ can, ve muhip olarak dort dereceye aynhr
ve bunlann hepsi dervi§ veya ihvan sayihrdi. §eyhin ayin sirasinda posta oturma, Mesnevi
okutma ve tarikata girmek isteyenleri kabul edip etmeme gibi yetkilerinin yaninda tekkenin ve
vakif mallannin yonetilmesi gibi sorumluluklan vardi. Mevlevilige intisap eden seyh
tarafindan sikkesi tekbirlenmis salike "muhip", ikrar verip bin bir gunliik 9ilede olana "9ilekes
can", veya "matbah cam" ve ikrar verip matbahta bin bir gun 9ile 9ikararak dergahta hiicre
sahibi olmus salike "dede" denirdi. §eyhten sonra en biiytik amir konumundaki a§9i dede,
dervislerin egitiminin yam sira tekkenin giderlerine de bakmakla gorevliydi. Yemek
pisirmekle ilgisi bulunmayan a§9i dedeye bu ad sorumlusu oldugu matbah-i serife izafeten
verilmistir.
"Aym zamanda bir musiki ve edebiyat okulu olan mevlevihanede neyzenbasi ve
kudumzenbasi ile mesnevihan, onemli gorevlilerdi. Mukabelede okunacak ayin ayinhanlara
onlar tarafindan talim ve meskedilir, neyzenler yine onlar tarafindan yetistirilir ve kendilerine
usul ogretilirdi.
"Mevlevihanelerin kapilan ramazan disinda aksam ezamnda kapatihr, sabah ezam
okunurken a9ihrdi.Mevlevihane vakfiyelerinde bunlardan baska imam, muezzin, hatip, hafiz,
muderris, na'than, kayyum, ferras, katip gibi hizmet karsihginda iicret alan gorevliler de
zikredilmektedir. Tekke gelirinin bir kismi mutevelliye maas olarak verilir, bir kismi tekkenin
bakim ve onanmina, bir kismi dervis ve misafirlerin yiyip i9mesine, kalan da hizmetlilere
odenirdi. Vakfiyeye gore seyh de tekkeyi yonetmekle gorevli bir memur konumundaydi.
Tekke zabitleriyle hiicrenisin dedelere ve canlara dergahin gelirinden elbise yaptinhr, duzenli
105
arahklarla kahve, seker, komur vb. dagitihr ve gorev ve derecelerine uygun ayhk (niyaz)
verilirdi. Tekke sakinleri sabah ve aksam yemeklerini meydan-i serifte yerken hastalann
yemekleri hucrelerine gonderilirdi. Buttin dedeler ve canlar bekar olmak sartiyla tekkede yatip
kalkarlardi.
"Tarikatin esasi ask, marifet ve hizmettir. Tarikata girmek isteyen, gusul abdesti
aldiktan sonra muhip veya 9ilekes can olmak icin seyhe gelir, seyh onun muracaatim kabul
ederse, basini 9ekip dizine koyar, sikkesini giydirir, tekbir getirir ve her ikisi de fatiha'yi
okuduktan sonra birbirlerinin sag elini ayni zamanda tutup kaldirarak parmaklannin uzerini
operlerdi. Bunun ardindan talibin sacindan ve biyigindan birka9 kil kesilir. Boylece nevniyaz
adiyla muhibban arasina katilan talip seyhin gorevlendirdigi dededen tarikat adabini
ogrenmeye baslardi. Dergahta kalmaya mecbur olmayan muhip isterse yalniz sema ve
mukabeleye katilmak i9in dergaha gelirdi. Muhibler arasinda istidatlanna gore ney uflemeyi,
na't, ayin ve ilahi soylemeyi belleyenler, Mesnevi okuyanlar, icazet alip destar sarmaya hak
kazananlar, yahut tarikattaki hizmetine karsilik destar sarmak i9in icazet verilenler 9oktu.
Cilekes canlar gibi binbir gun 9ile 9ikarmayan muhiplerin tarikat i9inde herhangi bir
mecburiyetleri yoktu. Tekkeye gelislerinde hirka ve sikke giymek veya ilerde dede olmak
i9inikrar verip 9ileye soyunmak kendi iradelerine bagliydi. Bu bakimdan tarih boyunca devlet
ve ticaret adamlanndan, ilim ve sanat erbabindan bir 90k kimse muhibler zumresine
katilmistir.
"Cilekes can olmak isteyen talip ise bin bir gunluk bir riyazet surecine tabi tutulurdu.
Ancak Mevlana musiki ve semai suluke esas kabul ettiginden ve 9ahsmak en kutsi vazife
oldugundan riyazet hizmet seklindeydi. Dergahta bir tiir hizmet 9ilesiyle nefsini tasfiye
etmeye girisen 9ilekes can, matbah kapisimn yamndaki saka postunda U9 gun murakabe
vaziyetinde oturur ve diger matbah canlanni seyreder, 9ileye soyunmaya karar verirse onsekiz
gun sureyle ayak9ihk hizmetine verilirdi. Hizmet sonunda uygun goriilurse, dergaha geldigi
ilk elbiseyi 9ikanp tennure giyer ve boylelikle matbah cam olurdu. Can, Mevlevi 9ilesinin
basladigi matbah-i serifin dedelerinin yonetimindeki pazarciliktan 9amasircihga,
bulasik9ihktan hela temizligine kadar on sekiz degisik hizmet turiinu yerine getirirdi. Bunlann
yaninda kabiliyetleri oramnda sema meski ve sanat faaliyetlerine yonlendirilip saat9ilik,
as9ihk, mobilyacilik gibi dallarda meslek edinmeleri saglanir, Dogu ve Bati dilleri ogretilip
9esitli ilim dallannda yetistirilirlerdi. Her ne sebeple olursa olsun 9iledeyken bir defa dahi
matbah-i serifin disinda geceleyemezler, aksi takdirde 9ileyi kirmis sayilip yeniden
baslatihrlardi. Cilesini tamamlayan can, seyhten evrad ve ezkar dersi ahr ve hucre sahibi
olurdu.
106
"Tarih boyunca halk tabakalanndan devlet adamlanna kadar toplumun her kesiminden
insanlann manevi hayati uzerinde etkili olmus, birer guzel sanatlar akademisi gibi cabman
Mevlevi dergahlanndan bir 90k alim, arif ve kamilin yam sira Turk kulttir ve sanatinm en
onemli temsilcileri yetismistir. Klasik Turk musikisinin buyuk bestekarlanndan bir cogunun,
suara tezkirelerinde yer alan tarikat ehli 320 divan sairinden 220'sinin Mevlevi kokenli olmasi
bu tarikatm Turk sanat ve kulturiine yaptigi etkiye somut bir ornektir. Taninmis hattatlar,
minyatiir ustalan, mahir nakkaslar bu tarikatm i9inden 9ikarak kulturumuzu zenginlestiren
9ahsmalar ortaya koymuslardir.
Ibik Baba'nin Amasya'da Babai Tekkesi'ndeki §eyhligi siralannda, Mevlevi tarikatinda
da Veliyuddin Ahmed Dede meshurdu. Amasya'da, Alaeddin Ali Pervane Bey, 1314 yilinda
ilk Mevlevihane'yi yaptirmis, boylece burada Seyyid Alparslan'in temsilcisi oldugu Rifai
tarikatindan sonra U9uncu olarak Mevlevi tarikatimn ortaya 9ikmis oldugu goriilur.
Bir zamanlar Sara9hane Camii serifinin dogu tarafinda Alaca Yahya Bey Medresesi,
batisinda Haci Mahmud Efendi Medresesi, ve ilerisinde de Mevlevihane'nin yer aldigini
Amasya Tarihi'nden ogreniyoruz. Sara9hane Mahallesi'nin dogu tarafinda bulunan
Mevlevihane'nin i9inde, hususi buyuk bir oda yer alirdi. Burada es-Seyh Mehmed Arif Dede,
Alaeddin Ali Dede, Osman Sakib Dede, Arap Salih Dede, Ahmed Dede ve Mehmed Sidki
Dede isimli zatlann medfun olduklan, ser'iyye sicillerinden anlasilmakta ise de, bunlar
disindaki zatlann kimler olduklan belli degildir. Mevleviyye tarikati seyhlerinden Abdulkadir
Dede ve Mehmet Dede'nin de burada medfun olduklan zannedilmektedir.
Mevlevihane, Hukumet Kopriisu civannda Yesihrmak sahilinde olup Amasya'da ikinci
derecede tarihi bir yapi idi. Eski kayitlarda "Mevlevihane-i Merhum Alaeddin der Amasya"
ve "Mevlevihane-i Pervane der Amasya" seklinde ge9mekte, §er'iyye sicillerinde ise,
"Mevlevihane- 1 merhum Alaeddin Pervane" diye kayith oldugunu, Amasya Tarihi yazanndan
ogrenmekteyiz. 1661 yilinda kaybolan vakfiyesinin muhteviyati, gorenlerin sozlti ifadelerine
basvurularak ortaya 9ikanlmis ve boylece, yapinin banisinin, Alaeddin Pervane Bey oldugu
ve 1314'de vakiflannin tanzim ettirildigi anlasilmistir. Bu tarihte muhtemelen Ulu Arif
£elebi'nin de Amasya'da bulundugunu ve kendisini ziyarete gelen Ahmedilerin seyhi Ku9uk
Seyyid Ahmed-i Kebir ile goriismus olduklanni Eflaki'nin 'Menakib til Arifin' adh eserinden
anhyoruz.
Mevlevilerin Amasya'da bulunmalannin, Mevlevihane'nin insaindan oncelere
dayandigi stiphesizdir. Daha Sultan Veled zamamnda halife olarak Muhammed Ali'nin
Amasya'ya gonderilmis oldugu biliniyor. £unku 1276'da es-§eyh Veliyuddin Ahmed Dede,
1284'te Alaeddin Ali Dede, ve 1300'de es-§eyh Celaleddin Mehmed Dede'nin Amasya'da
107
Mevlevi seyhi olarak bulunduklan, Hiiseyin Husameddin'e gore, elde edilen eski vesikalarda
kaydedilmektedir. Pervane Bey' in Mevlevihaneyi yaptirdigi siralarda, Mevlevi seyhi es-§eyh
Yusuf Dede'dir. §adgeldi Pasa devrinde ise, Amasya Mevlevihanesi seyhi olan §eyh
Husameddin Hiiseyin vefat eder. Yerine Zileli Nusretzade es-§eyh Cemaleddin Ahmed Dede,
bundan sonra da es-§eyh Mehmed Cui Dede, Mevlevihane seyhi olmuslardir. Muhtemelen
Cemaleddin Ahmed Dede, 1387 yilinda Kadi Burhaneddin'e yenilen Emir Ahmed ve
Taceddin'in sulh ricacisi olarak gonderdigi kisidir. Halit Cal'in, '§eyh Nasreddin (Nusret)
Turbesi' ba§likli 9ahsmasi 9er9evesinde, ilgi 9ekicidir ki, Cemaleddin Ahmed Dede'nin
babasi §eyh Nusret'in, Evliya Celebi'nin Seyahatname'sinde Haci Bektas Veli ile
Horasan'dan gelmis Hoca Ahmed Yesevi halifelerinden oldugu kaydedilmektedir.
Halk tarafindan biiyiik itibar goren Mevlevi seyhlerinden olan §eyh Cui'nin hayati
hakkinda pek fazla bilgi yoktur, ama omrunun buyvik bir bolumunu kendi koyunde ge9irdigi
bilinmektedir. Olumunden sonra da koyiine "§eyh Cui" adi verilmistir.
§eyh Cui Dede, §adgeldi Pasa zamamnda ve Osmanli'mn ilk yillannda Amasya'da
buyiik un yapmistir. Daha sonra buradan aynlip, 1414 yilinda kendi koyunde bir
Mevlevihane, bir tekke, mektep ve 9esme yaptinr. Koyiin butiin arazilerini Mevlevihaneye
vakfeder. Boylece 9evresindekileri de koye 9ekmis olur. Uzun sure bu koyde yasar ve
Amasya'ya inmez. Vefat ettigi zaman da koyunde topraga verilir. 842 senesinde 'Pir
Yogurt9u' lakabiyla bu mevlevihanenin seyhi olan §emseddin Ahmed Dede'nin vefat etmis
oldugunu kayitlardan ogreniyoruz. §eyh Cui'nin adi ile anilan baglann alt kisminda insa
edilmis olan zaviyeden bugun hi9bir iz kalmamistir. Vakfiyesi ve Evkaf Defterine gore,
Amasya sehrine bagh Kelkis koyuntin iki bastan, Argoma nahiyesine bagh Yakub ve
Geldiklan nahiyesine bagh Aydogdu koylerinin gelirleri olan 1520 tahririnde 4325 akje, 1576
tahririnde ise 7718 ak9e vakif kaydedilmistir. Evlathk vakif olarak duzenlenen vakfin yilhk
gelirinin ti9te biri aym zamanda mutevelliligini de yapacak olan zaviye seyhine, diger ti9te
biri zaviyenin masrafina ve kalani da yedi nefer zaviyedara tahsis edilmistir.
§eyh Cui Dede, kendi koyunde Mevlevihane yaptinp sehirden aynlinca yerine es-§eyh
Mecdtiddin Kupeli Dede; bundan sonra 1436'da Mustencid Dede seyh olmuslardir. Adnan
Gurbuz'un 'Vakif Iliskileri Cer9evesinde XVI. Yuzyilda Amasya Sancagi'adh doktora
tezinden edindigimiz bilgiler 9er9evesinde, Amasya Mevlevihanesinin Evkaf Defteri'ne gore
vakiflan, Argoma nahiyesine bagh Bagluca Koyii ile Akdag nahiyesine bagh, Seyfe ve Tavra
koylerinin tamam malikane gelirleridir. Bu koylerin vakif kaydedilen malikane gelirleri, 1520
tahririnde 1810 akje iken, 1576 tahririnde 2985 akje olmustur. Bu rakamlar bize iki zaviyenin
gelirlerini karsilastirmak i9in de bir fikir vermektedir.
108
1567'de es-§eyh Omer £elebi ve bundan sonra da es-§eyh Ibrahim £elebi'nin Mevlevi
seyhi olduklan sirada, eskiya hadisesi meydana gelmis, 1602'de Mevlevihane yanmis ve
seyhi de vefat etmistir. Ibrahim £elebi'nin oglu es-§eyh Mehmed Arif Dede, durumu eski
sadrazam Bayram Pasa'ya arzetmistir. Bayram Pasa 1637'de su sikintisi ceken memleketi
Amasya'ya kendi kesesinden odeyerek su getirir ve bir kervansaray ile bir de Mevlevihane
yaptinr. Bu arada Mevlevihanenin vakirlari da genisletilir. Bu yeni insadan sonra, burada seyh
olanlar, sirasiyla soyledir. Es-§eyh Mehmed Arif Dede, bunun damadi es-§eyh Mahmud
Dede, bundan sonra es-seyh Hasan Kudsi Dede ve es-§eyh Alaeddin Dede. 1700'de Alaeddin
Dede'nin vefatiyla Ibrahim £elebi tekkenin miitevellisi ve es-§eyh Bilal Efendi de seyh
olmustur. Ilk seyh Mehmed Arif Dede'nin 'bazi ahval ve harekatindan' dolayi 1647 senesinde
azledildigi, bunun iizerine oglu Abdulbaki ile Istanbul' a giderek oraya yerlestigi goriilur.
1701 tarihinde ise, Bilal Efendi aym zamanda tekkenin mutevelliligini yuriittir. 1645 yilinda
Amasya'yi ziyaret eden Evliya £elebi Mevlevihaneyi kirk kadar tekke i9ersinde en guzeli
olarak gortir ve siirsel uslubuyla, buranin semahane ve safahaneden mutesekkil oldugunu,
imaretinin, dervislerinden baska fukaraya da nimeti bol oldugunu yazar. Bayram Pasa'nin
Mevlevihaneyi yeniden insaindan sonra Mevleviligin Amasya'da canlandigi goriilur.
1661'de kaybolan Amasya Mevlevihanesinin vakfiyesi gorevlilerin sozlti ifadelerine
basvurularak ortaya cikanhr. Lale Devri kayitlannda Celaleddin Rumi tekkelerinden oldugu
Amasya'da vaki mevlevihanenin vakfimn dort kita mezralannin tekke seyhleri i9in
zaptedildigi ve dervisamn ihtiyaci i9in harcandigi, halkin burada seyh ve sakin olan fukara ve
dervisana zarar verdigi belirtilmektedir. Htiseyin Gtines'in 'Lale Devrinde Amasya' adh
doktora tezinden ogrendigimize gore, 1722 tarihli bir kayitta hin-i fetihten bu zamana kadar
mesihata evladiyet ve mesrutiyet uzere kimlerin geldigi gortilmektedir. Eyltil 1723 tarihli
diger bir sicil kaydinda da Alaeddin Mevlevihanesi evkafindan dort kita vakif mezrasimn
bundan once adi ge9en tekkede seyh olanlara defteri hakani geregince tarafi vakfin i9in zapt
ve tasarruf edip vakfin sarti iizere fakir dervisamn malzemelerine har9 ve sarf olundugu
kayithdir.
XVIII. asnn ilk yansina gelindiginde Amasya'da Mevlevilik, Halvetilik ve
Naksibendiligin oniine ge9er. Bu yuzyilda postnisin olan seyhler sirasiyla soyledir. Alaeddin
Dede (61.1701), Bilal Efendi (61.1706), Osman Sakip Dede (1706'da gorevi birakmis),
Ebubekir Dede (61.1719), Salih Dede (61.1738), Dervis Mehmed Dede (61.1753), Mesnevihan
Ismail Dede (61.1763), Hacizade Ahmed Dede (61.1776), Feyzullah Dede (1780'de aynlmis),
Seyyid Hasan Dede (1790'da aynlmis), Feyzullah Dede (1794'te aynlmis), ve Huseyin Dede
(61.?).
109
Ahmet Dede'nin 1870 tarihinde vefatiyla yerine 1868 dogumlu heniiz iki yasinda olan
oglu Seyyid Mehmed Cemaleddin vekaleten dergah postuna tayin edilir. Mehmed Celaleddin
1882 tarihine kadar vekaleten yuruttugii dergah seyhligine 1882 tarihinde asaleten tayin
edildiginde, heniiz ondort yasindadir. 1888 tarihlerinde de mesihatnamesi yenilenir.
Sezai Ku9tik, 'XIX. Asirda Mevlevilik ve Mevleviler' adh doktora tezinde Tahirii'l
Mevlevi'nin, Amasya Mevlevihanesi son seyhi Cemaleddin Dede ile ilgili su anekdotu
anlattigini aktarmaktadir; "Cemaleddin Efendi, babasimn vefati uzerine 90cuk kalmis,
dergahin umur-i idaresi kendisine tevariis etmis ise de, mesihatnamesi verilmediginden, hem
vukua gelen Ermeni vak'asinda yanan dergahim tamire vesile bulmak, hem de
mesihatnamesini derdest etmek fikriyle 1898 yilinda Istanbul' a gelmistir. Yenikapi
Mevlevihanesi semazenbasilanndan Halid Dede'den sema mesk etmis, sadece destan sanlan
Cemaleddin Efendi, daha sonra kendi tekkesine donmusttir. Dergahim tamir ettirdi mi
bilmiyorum ama Cemal Efendi, yirmi otuz arasi yaslarda, orta boylu, esmer zayif yapili bir
zattir. Yazi yazmayi bilmez, sadece biraz okumasi vardir."
Mehmed Cemaleddin Dede, Konya'ya yazdigi bir yazida dergahta kuttiphane
bulunmadrgini, aynca dergahtaki mevcut demirbaslan bildirmistir. Bunlara ilaveten dergahin
bag, bahce, diikkan gibi mevkufatim i9eren bir yazi ile, dergah gelir ve gider sarfiyatimn daha
onceki seneler alti biner kurus iken zahire fiyatlannin artmasi uzerine on bes biner kurusa
9iktigim belirtmektedir.
1835 yilinda §eyh Mehmed Efendi'nin mutevelli oldugu donemde, dergahin Mart
basindan §ubat sonuna kadar yapilan bir yillik muhasebesinde Mevlevihanenin 1680 kurusluk
bir geliri tesbit edilmistir. Mehmed Cemaleddin Dede'nin 1906-1909 seneleri arasi dergah
gelir ve giderleriyle ilgili Konya'ya gondermis oldugu pusuladan, dergahin bu zaman
i9ersindeki toplam gelirinin 21960 kurus, giderinin ise 21960 kurus oldugunu ogreniyoruz.
Mehmed Cemaleddin Dede, Amasya dergahi ile ilgili Konya'ya yazdigi 1911 tarihli
bir diger yazida ise su malumati vermektedir. 'Amasya Mevlevihanesi asitane olmayip zaviye
oldugu cihetle sertabbah, mustahdem bulunmadigi ve dergahin ge9en 1893 senesinde vukua
gelen harik-i kebirde kamilen muhterik olarak varidat-i ciiziyyesi ile tarz-i atikini
muhafazaten ancak bir tevhidhane, iki hucre, divanhane ve ittisalinde medfun mesayih-i
salifenin ttirbeleri musakkafati insa ettirilip semahane heniiz yaptinlmadigi cihetle, zabitan-i
saire de olmadigi, yalniz Kasimpasa Mevlevihanesi 9ilekeslerinden Tokath Haci Veli Dede
naminda ve on dort seneden beri hucrenisin, ttirbedarhkla, dergahin umurunu rii'yete memur
bir dede mustahdem ve sehri istihkakimn yiiz yirmi kurustan ibaret bulundugu, mamafih
muhibban, neyzen ve ayinhan mevcud olmadigi ma'ruzadir.
110
Amasya Mevlevihanesinde 1911 senesinde bulunan demirbas esyalar sunlardir. "iki
adet Tevhidhanede mefrus kilim, bir hah seccade, on bes adet yastik, sandalye ve perde, iki
adet hucrelerde mefrus kilim, bir adet yan hahsi, on adet hiicrelerde mefrus yastik ve perde,
yedi adet kanepe, koltuk, sandalye, bir adet kebir ibrik , bir adet takimiyla beraber soba, iki
adet sac mangal, bir adet ttirbede mefrus kilim, iki adet pirincten mamul samdan, kahve fincan
takimi".
1905-1909 yillan arasinda Amasya Belediye Baskanhgi da yapan Cemaleddin Efendi
Mustafa Kemal'i Havza'dan Amasya'ya davet eden heyette yer ahr. Huseyin Menc, 'Her
Yoniiyle Amasya' adh kitabinda, 12 Haziran'da karsilama heyetiyle organizeyi saglayanlar
arasinda Cemaleddin Efendi'nin de bulundugunu yazar. Amasya Miidafaa-i Hukuk Cemiyeti
kuruculanndan olan §eyhin Milli Miicadeleyi sonuna kadar destekledigi bilinir.
Yakup §afak'in, "Veled Celebi'in Menakib'ina Gore 1912'de Faal Olan
Mevlevihaneler Ve §eyhleri bashkh yazisinda yer alan listede, Kara §eyh Dede lakabiyla
Ahmet Cemaleddin Efendi'nin adi gecer. Veled Celebi'nin kumandanhginda 1026 kisiden
olusan ve 26 subat 1915'te ugurlanan Mevlevi Taburunda Amasya'dan katilan seyh olarak
Hiisameddin (?) Efendi'nin adi yer ahr.
Celaleddin ve Sadreddin isminde iki oglu bulunan Mehmed Celaleddin Dede, tekkeler
kapatihncaya kadar Amasya Mevlevihanesinde postnisin olarak gorev yapmistir.
1919 yihnda Mustafa Kemal'in Havza'dan gondermis oldugu bir tamimin halka
bildirilmesi icin yapilan toplantimn ger9eklestirildigi yer olmasi sebebiyle Mevlevihane'nin
varhgindan son olarak haberdar oluruz. Evliya Celebi'nin ziyaret edip, Amasya'daki tekkeler
icinde en guzeli olarak tavsif ettigi dergah, tekkeler kapatildiktan sonra harabeye donmus ve
geriye sadece bir oda icersinde birka9 Mevlevi kabri kalmistir.
Yapi muhtemelen Amasya' da eskilerin Selagzi dedigi yerde bulunmaktaydi. Onceden
kimsesizlere ait mezarhgin da yer aldigi bu bolgeye 1865 yihnda Mutasarnf Ziya Pasa
tarafindan el atihr. Mezarhk kaldinhr ve yerine dukkanlar yaptinhr. Fakat degisiklikler Ziya
Pasa' dan sonra da devam ederek bugunlerin Yavuz Selim Meydanma donusturulur. 1925
yihnda tarikatlerin ilgasi ile sahipsiz kalmasi ve benzer nedenlerle sehirlesme adina meydan
acilmasi esnasinda Mevlevihane'nin de yiktinlmis olmasi beklenir. Ney uflemeyi Yenisehir
Mevlevihanesi'nde (Bugiin Yunanistan'in Larissa sehrinde) ogrenmis olan Griftzen Asim
Bey' in 1883 yihnda surgun olarak gonderilmis oldugu ve emekliliginden sonra da yerleserek
yirmi yildan fazla kaldigi yillarda Amasya' da bir musiki cemiyeti kurdugunu goriiruz, fakat
Mevlevihane ile bir munasebeti olup olmadigini bilmiyoruz.
Ill
112
Amasya'da Halvetilik
Siileyman Uludag'm Islam Ansiklopedisi'ne hazirlamis oldugu 'Halvetiyye' baslikh
maddesinde, Islam dunyasmm en yaygm tarikatlanndan biri olan Halvetiligin, Azerbaycan'da
ortaya cikmis, gelismis ve buradan Anadolu'ya, Balkanlar, Afrika ve Asya'ya yayilmis
oldugu anlatilir. Silsile Omer el Halveti'den sonra Ahi Mirza, Haci Izzeddin, Sadreddin
Hiyavi ile devam ederek Seyyid Yahya yi Sirvani'ye ulasir. Amasya 'ya tarikatin bir bakima
gercek kurucusu sayilan Sadreddin Hiyavi'nin halifelerinden Pir Ilyas tarafindan getirilirse de,
Halvetiyye Seyyid Yahya'nin halifesi Habib Karamani tarafindan da Anadolu'nun cesitli
bolgelerine yayilmistir. Bu bakimdan Amasya hem Pir Ilyas hem de Habib Karamani'ye sahip
olmasiyla, zengin bir Halveti mirasma sahiptir.
'Nefsin kotiiluklerden ve gunahlardan armdinlmasi' esas olan Halvetiyye'yi Ruseniyye,
Cemaliyye, Ahmediyye ve Semsiyye seklinde dort ana kol ve bunlardan ortaya cikan 90k
sayida alt kolla Islam dunyasmm en yaygm tarikati niteligi kazanir. Nefsin terbiyesi dille,
kalple, ruhla ve sirla yapilan zikirdir. Tarikatta az yeme, az konusma, az uyuma, inziva, zikir,
seyhe goniilden bagh olma gibi ilkelere hassasiyetle uyulur.
Tasavvufun bir kurum haline gelmemis oldugu baslangic donemlerinde yasayan
sufilerin nefislerini terbiye etmek i9in inzivaya 9ekildikleri farkli mekanlar kullanmis
olduklan goriilur. Bu bazen issiz bir yerdeki magara olabildigi gibi, Ebu Said -i Ebu'l Hayr'm
hayatmda goriildugu tizere halvete giren kisinin kendini bas asagi astirdigi bir kuyu da
olmustur. Ancak tarikatlann teessusuylebirlikte adab ve erkanlann da kurallara baglandigi
gorultiyor. Artik halvethanenin bir dervisin i9inde tek basma namaz kilabilecegi, dikkatini dis
dtinyaya dair ayrmtilarla dagitmasma izin vermeyen, tercihen karanlik bir hticre olmasi
gerekiyor. Dervisin hi9 kimse ile konusmamak sartiyla, ancak abdest tazelemek ve cemaatle
kilman namazlara katilmak i9in halvethaneden 9ikmasi soz konusu oldugundan bu
mekanlarm, cami veya mescid olarak da kullamlan tevhidhane bolumleriyle baglantili sekilde
tasarlandigi goriilur. Bu durumun en guzel ornegi, Amasya' daki Yakup Pasa (^ilehane Camii)
Tekkesi'dir. M. Baha Tanman, Islam Ansiklopedisine hazirlamis oldugu 'Halvethane' baslikh
maddede konuyu her yonuyle ele alir. Yapida tarikatin biinyesinde onemli yer tutan halvet
113
olgusunun mimariye somut sekilde yansitildigi aijiktir. Mescid iki yandan halvethanelerle
kusatilmistir. Yaklasik 2m. kare olan birimlerin ikiser kapisi bulunur ve i9erisi ocak ve dolap
nisi ile donatilmistir.
Ahmed Yesevi'nin "olmeden once oliinuz" sirnndan kaynaklanan halvethanesi adeta
bir mezar odasini andinr. Mevlana'nm yedi gun yedi gece halvete 9ekildigi mekan, Konya ile
Sille arasinda bir dagin eteginde bulunan Bizans manastinndaki i9inde soguk su 9ikan bir
magaradir. Haci Bektas Veli'nin de Sulucakarahoyiik'teki tekkesinde muridleri arasinda
Kizilca Halvet adiyla anilan ve ku9tik bir mazgal ve samdan nisiyle donatilmisbir halvethane
yer alir.
Halveti kaynaklanna gore tarikatin Anadolu'ya girisi, Ahi Yusuf (6. 1408) vasitasiyla
ger9eklesmistir. Nigde'ye yerleserek burada ilk zaviyesini a9mis olan Ahi Yusufun
halifelerinden Pir Omer ve Ahi Mirim, Halvetiligin Anadolu'da yayilmasina onemli rol
oynamislardir.
Mevlevilik ve Bektasilik gibi merkeziyet9i bir yapiya sahip olmadigindan kisa
zamanda bir 90k kola aynlan Halvetiligin, Kanuni zamamnda Ibrahim Gulseni sebebiyle
takibata ugradigi goriilur. Giilsenilik mensuplannin fikirleri sebebiyle, devlet yonetiminin
ateizm isnadiyla siki takibata maruz kaldigi anlasihyor.
XVII. yuzyilda Halvetilik, btinyesinden Niyazi Misri gibi renkli sahsiyetleri 9ikanr.
Fakat bu gelismeler taassup 9evrelerini de harekete ge9irir ve Kadizadeliler hareketi olarak
bilinen olaylar, genelde tasavvufa ozelde Halvetilige karsi resmen baslatilan bir savasin
ifadesi olur. Cengiz Gundogdu, 'Bir Turk Mutasavvifi Abdulmecid Sivasi' adh eserinde,
ytizyilin ortalannda devleti sarsacak kadar buytiyen olaylann, ancak Koprulti Mehmed
Pasa'nin sert tedbirleriyle onlenebildiginden soz eder. Tamamen bir tasavvuf dusmanhgi
olarak ortaya 9ikan Kadizadeliler Hareketinin mensuplan olan vaizler, Istanbul camilerinde
yaptiklan tahrik edici konusmalarla, Halvetilik ve Mevlevilik gibi tarikat 9evrelerine a9ik9a
savas a9arlar. Onlan kiiflirle itham eder, hatta camilerde normal olarak makamla Kur'an-i
Kerim, mevlid ve ezan okunmasina, muezzinlik edilmesine dahi siddetle karsi 9ikar, firsat
bulduk9a da fiili miidahelelerde bile bulunurlar. Kaba ve 9irkin bir iislupla yapilan bu
hareketi er tamamen yiizeysel ve subjektif degerlendirmelerin urunudiir. Fakat sonunda toplum
duzeni bozulur ve tasavvuf 9evrelerine bagh halk ile onlara karsi koyan ahali birbirine duser
ve kanh 9arpismalar olur.
"Kadizade'nin ilk bakista bidat ve hurafelerle miicadele ediyor goriinmesine ragmen
asil hedefi mutasawiflar olmustur. Sema ve devran konusunda Halvetiler ve Mevlevilerle
olan miicadelesi, hem diger tarikat 9evrelerinde hem de tabiatiyla daha 90k Halvetiler ve
Mevleviler arasinda bir tepki ve mukavemet cephesi olusturur. Mevlevilerden bu harekete
114
tepki gosterenlerin basinda Ismail Rusuhi gelir. Nitekim Mevleviler ondan raks ve sema'a
karsi olanlann susturulmasi itjin bir eser yazmasim isterler. O da Huccetti's-Sema adh eserini
kaleme alir. Halvetiler arasinda ise Kadizade Hareketine siddetle karsi 9ikanlann basinda
Abdiilmecid Sivasi gelir. Onun yaninda yer alanlar 'Sivasiler' adini alir ve bu tarafgirlik ve
catisma tarihe "Kadizadeliler-Sivasiler" mucadelesi olarak gecer. Medreseli-tekkeli
9ekismesinde Kadizade' nin medreseden yetisme birisi olarak miisbet ilimlere karsi menfi
tavnna karsilik, Abdiilmecid Sivasi 'nin tasavvuf ehli olarak bu ilimlere taraftar olmasi
oldukca dikkat cekicidir."
"XVII.yiizyilda Osmanli Devleti'nin buhranh doneminde ortaya 9ikan bu hareket,
goriinuste, sosyal bozuklugun dinde yapilacak tasfiye ile ger9eklesebilecegi anlayisina
dayamyordu. Ancak Kadizadelilerin genel tavn dikkate alindiginda, tasfiyeciligin paravan
yapilip dini 9evrelerin mevcud niifuz ve iktidar mucadelesine katilmasi ve bundan menfaat
saglama gayesi giiden bir hareket oldugu goriilur. Osmanli Devleti'nde daha sonraki
donemlerde de Kadizadeliler ve Sivasilerin anlayisim paylasan ziimreler her zaman var
olmus, guniimiizde de bunun uzantilanni gormek miimkiin hale gelmistir."
"Halveti Seyhi Abdiilmecid Sivasi 'nin yasadigi donemde tarikatlerin yayginligi artmis,
buna bagh olarak tarikat ziimreleri arasinda muhtelif kanaat ve inan9 farkhhklan da
gelismistir. Bunlardan bir kismimn tavirlan seriatin zahirine uygun, bazilanninki de aykin
oldugundan, bu ikinciler hakkinda bazen devlet tarafindan takibat yapilmis, onlar da
faaliyetlerini gizli olarak surdurmuslerdir. Iste Abdiilmecid Sivasi de bu donemde bir taraftan
tarikatlere karsi yunittilen taassup ile mucadele ederken, diger taraftan da, faaliyetlerini
gizlice surduren Melamilerin seraite muhalif goziiken goriis ve davramslanna siddetle karsi
9ikmis, herkesin havsalasina sigmayacak taskin fikirlerin yayilmasina mani olmaya
9ahsmistir. Onun bu tavnni seraite baghhktaki hassasiyetine ve kisisel mizacina baglamak
mumkundiir. Aynca bu durum onun devletin bu ttir hareketlere bakisiyla paralellik arzettigini
de gostermektedir."
Hiiseyin Hiisameddin'in tesbit etmis oldugu Amasya'daki otuzdan fazla tekkenin
yandan fazlasi Halveti tekkesidir. Yine bu tekkelerin de yanya yakini XV. yuzyilda insa
edilmistir.
Amasya'da Halvetilere mahsus olarak Yakut Pasa tarafindan yaptinlan ilk tekke
Gumuslu Camii'nin giiney dogusunda yer almakta idi. Pir Ilyas'in Sirvan'dan dondukten
sonra uzun yillar hizmet verdigi bu mekanin, halveti tarikatimn Amasya'daki merkezi oldugu
muhakkaktir. 1740 yilinda Sarayli Fatma Hanimin takdirleri uzerine Gumiisliioglu Tekkesi
yerine miikemmel bir medrese yaptinhr ve vakiflan duzenlenir.
115
Bir tasavvuf klasigi olan Avarifu'l-maarif adh eserin sahibi Sehabeddin Suhreverdi'nin
torunlanndan olan Seyh Hamza'nin silsilesinin, Hz. Ebu Bekir (r.a)'e kadar dayandigi ileri
suriiliir. Onun Amasya'ya gelmis oldugu 1397'lerde sehrin muftusii Siicaeddin Ilyas ile
tamsmis olmasi kuvvetle muhtemeldir. 1402-1406 arasindaki yillarda Sirvan'da bulunmus
olan Siicaeddin Ilyas' in doniisiiyle Amasya'ya Halveti tarikatini getirdigi goriilecektir. Onun
once en yakin muridi sonra da ilk halifesi olan Serafeddin Hamza'nin 1415'te vefat ettigi
anlasihyor. Oglu Aksemseddin'in bu siralarda 25 yaslannda Osmancik'ta bu gun kendi adiyla
anilan kale altindaki medresede ders vermekte oldugu muhakkaktir.
Halk nezdinde Kurtbogan lakabiyla anilan seyhin tiirbesi, Amasya Tarihi'nde Hizir
Pasa Mahallesi anlatihrken, 'Amasya' nin kuzey batisindaki Ok Meydani iisttinde, onceden
Komninus Sarayi, sonradan ise Kavak demekle meshur ve yuksek bir yerde bulunmaktadir"
diye anlatilan bolgeye pek de uzak degildir. Bu giin Istasyon Mahallesinde, Istasyon Parki'mn
kosesinde yer alan mescidin i9ersinde yer alir. Bununla birlikte, Amasra'nin Ulus ilcesinin
Kalecik koyiinde, insa tarihi bilinmemekle beraber, evliyadan §imsirli Baba tarafindan bir
gecede yapildigi rivayet edilen caminin yaninda §imsirli Baba ile Aksemseddin'in babasi
Hamza Efendi'nin mezarlannin bulundugu da kabul edilir.
Pir Ilyas'in oglu Amasya Miiftiisii Celaleddin Abdurrahman ^elebi'nin zaviyenin
basina ge9tigi siralarda, 119 sehzadenin seyhi Ramazan Bayraminda ziyarete geldigi anlatihr.
§eyh, bu sehzadelerin en kuciigii olan Mehmed ^elebi'ye iltifat ederek, hirkasim omuzlan
iistiine orter, diger sehzadelere de yol gosterir. Halk bu davrams iizerine Mehmed Celebi'nin
padisah, digerlerinin ahret yolcusu olacaklanni anlar.
II. Bayezid'in Amasya' da sehzade olarak bulundugu sirada, hocasi §emseddin Ahmed
^elebi tarafindan mutfagi ve misafirhanesiyle birlikte insa edilen Hoca Sultan Tekkesi'nin
1760'lardan sonra fonksiyonunu kaybettigi anlasihyor.
XV. yiizyilda insa edilmis olan Meydan Kapisi civanndaki Sadeddin Tekkesinin de
XIX. yiizyihn ortalannda tamamen yikildigi goriiliir. XIX. yiizyihn ortalannda harabeye
doniisen tekkelerden bir digeri de Sehre Kiistii Tekkesi'dir. Amasya'da Pir Sinan Halveti'nin
miiridleri tarafindan yaptinlmis olan bu tekkenin 9evresinde zamanla bir mahallenin olusmus
oldugu anlasilmaktadir. XV. yiizyilda Amasya Emiri Sadgeldi Pasa'nin neslinden Ehli Hatun
tarafindan yaptinlan tekkenin gelecegi de farkh olmaz. XIX. yiizyilda sanki tekkelerin kaderi
Osmanhnin durumunu yansitir.
^eribasi Tekkesi de yiiz yilhk omriinii tamamladiktan sonra, bulundugu yer tekke
seyhlerinin mezarhgindan halk mezarhgina doniisiir.
116
Mehmet Pasa tarafindan Yesihrmak kiyisinda kendi adiyla anilan caminin giineyinde
Habib Karamani i^in 1485 yilinda yaptinlan tekkenin 1879 yilina kadar faal oldugu, bu
tarihlerde tekkeye muhacirlerin yerlestirilmesiyle, mekanin ev haline donustugii goriilur.
1554'te insa edilip vakiflan tanzim edilen Kusbaz Tekkesi'nin de harap olusuyla
birlikte 1897 yilinda vakiflanna Maarif tarafindan el konuldugu anlasilmaktadir.
Amasya'da degerli kagit imalinde mahir oldugu anlasilan es-§eyh §emseddin Mehmed
el-Kirtasi tarafindan 1428'de yaptinlan Halveti tekkesi ise son seyhi Ismail Efendi'nin
vefatiyla 1843 yilinda medreseye cevrilir. 1564'te insa edilen Hizir Pasa Tekkesi'nin de
1730'daki yanginla ortadan kalktigi anlasihyor.
Anadolu Beylerbeyi Yakup Pasa'nin yaptirmis oldugu 1413 tarihli vakfiyesi ile tekke,
mescid, tabhanesi ve 9ile odalanyla tarikatin Amasya'daki onemli bir diger merkezi haline
gelir. Halvetiyye seyhlerine mahsus olan bu tekkede seyhlik yapanlann silsilesi, Amasya'da
tarikat mensuplan arasinda 'altin silsile' olarak adlandinhr.
Igneci Baba'nin asil isminin ignecizade §eyh Safiyuddin Mahmud Halveti olup,
Zekeriyya Halveti hazretlerinin halifesi oldugu soylenir. Ignecizade' nin Amasya'daki Halveti
tekkelerinin gunumuze gelebilmis en ihtisamlisi olan Yakup Pasa Tekkesinde 1450'lerde
seyhlik yapmis oldugu tahmin edilmektedir.
Bu gun £ilehane Camii adiyla anilan Yakup Pasa Tekkesi'nde, yapinin hizmet ettigi
tarikatin biinyesinde onemli bir yer tutan halvet olgusunu mimariye somut bir sekilde
yansitan halvethaneler goriilur. Yapiyi dogu bati dogrultusunda kesen koridorun kible
yoniinde tevhidhanenin karsisinda bulunan mescid iki yandan ucer adet halvethane ile
kusatilmistir. Kare planh ku9iik birimler halinde yaklasik 2 metre kare olan halvethanelerin
ikiser kapisi bulunmakta , bunlardan biri mescidin harimine, digeri kible dogrultusunda
uzanan ve yapinin eksenindeki koridora baglanan tali koridorlara acilmaktadir. Bu
koridorlann diger yakasinda da gerektiginde halvethane olarak kullamlmasi mumkun
gorunen,ve birer pencere ile disan a9ilan ii9er adet dervis hucresi siralanmaktadir. Bunlann
hepsi birer ocak ve dolap nisiyle donatilmis, mihrap duvanna bitisik olanlarda birer pencere
a9ilmis, geri kalan dort halvethane penceresiz olarak tasarlanmistir. Yaklasik doksan yil sonra
yapinin birimlerinden biri, tarikatin seyhine tiirbe olarak tahsis edilir. Bu tiirbesinin penceresi
uzerinde yer alan kitabede, fars9a olarak mealen sunlar yazilidir.
"Pir Ilyas Hazretlerinin neslinden gelen seyhimiz Husami Abdurrahman ^elebi seksiz
ve suphesiz diinyamn kutbudur. O Hakk ve dogru yola davet eden keramet sahibi hakiki bir
mursittir. Aziz seyhimiz yasi atmis ii9e ulasinca Allah u Tealaya'ya go9erek seytamn
hilelerinden emin olmustur. Allah-ii Teala'ya go9 emri gelince dervis Slum tarihine su
ciimleyi dusurmustiir. "Ey Allah'im rahmet onun iizerine olsun 903."
117
Mehmet Pasa Camiinin giineyinde yol uzerinde Habib Karamani'ye nezredilmis olan
tekkenin insa tarihi 1485 yilidir. Cami ve medresenin insaatiyle birlikte Amasya valisi
Mehmet Pasa'nin bu tekkeyi de yaptirmis oldugu biliniyor. Bu yapilann bugiin Kili9arslan
ilkogretim Okulunun (bugiin Rektorliik binasi) bah9esi icinde yer almis oldugu anlasihyor.
"imamzade Seyfi" diye taninan Seyyid Ali'den sonra Habib Karamani'nin oglu Seyh Hasan
Efendi irsad makamina gecer. Ondan sonra da 'Yamak Seyh' lakabiyla meshur olan Seyh
Mehmed Efendi'nin Mehmed Pasa Tekkesinde seyhlik yaptigi gorulecektir. Mehmed
Efendi'nin 1554 senesinde Istanbul'a gitmesi iizerine, yerine kardesi Seyh Omer Efendi
gecer. Bundan sonra da sirasiyla, Omer Efendi, Mehmed Efendi, Abdurrahman Efendi, Omer
Celebi Efendi, Seyyid Mehmed Celebi, ve Seyyid Ahmed Efendi tekkede gorev yaparlar.
Ahmed Efendi'nin 1795'teki vefatiyla, ogullan Omer, Ali, ve Mehmed Efendiler, 1810
yilinda da diger oglu Abdullah Efendi, tekkenin seyhi ve mutevellisi olurlar. Fakat bunlar
miras9i olduklanndan asil mesihat, vekiller tarafindan idare olunur. 1879 yilinda ise yaklasik
400 yil sonra, tekkeye muhacirlerin yerlestirilmesiyle, yapi ev haline donusmtis olur.
Bahsi Halife, kirk sene muddetle ilmin yayilmasina 9ahsir ve pek 90k alim yetistirir.
Halveti tarikatina mensub olan seyhin tarikatte hocasi Cemal Halveti'nin halifelerinden
Muhyiddin bin Muhammed Efendi'dir. Ruyalanni ve Peygamber efendimizle olan
sohbetlerini anlatan ve bir benzeri olmayan 90k guzel bir risale yazmistir. Akbilek Bahsi
Halife'nin yazdigi eserler basilmamistir. Bu eserlerden bazilan sunlardir: 1) Mi'rac-ul-Ula 11
Tefsiri Sviret-il-isra, 2) Tenbih-ul-Gabi 11 Ru'yet-in-Nebi.
Akbilek Bahsi Halife 1523 (H.930) senesinde vefat eder. Bir zamanlar Amasya'da
medrese egitiminin ilk dersi, Akbilek hazretlerinin kabri basinda yapihrdi. Ve alimlerin dini
meselelerde halledemedikleri mevzu oldugunda, Bahsi Halife'nin kabrini ziyaret edip, rabita
ile cevaplanni aldiklan anlatihrdi.
Akbilek Bahsi Halife'den baska, Anadolu'da Bahsi Halife adinda iki alim daha vardir.
Birincisi; Kastamonu'nun Kure kasabasindan olup, muderristi. Sultan Ikinci Selim'in
sehzadeliginde hocahk yapmis olan bu zatin 1544 (H.951) senesinde vefat etmis oldugunu
ogreniyoruz. Ikincisi; Bahkesir Kizilcatuzla'dan olup, 1537 (H.944)'de Trablussam kadisi
olur. Daha sonra Kudus kadihgina getirilir. 1558 (H.966) senesinde Durziler tarafindan sehid
edilmistir.
118
Amasya' da Nak^ibendiyye-Halidiyye
Buharali §eyh Muhammed Bahaeddin Naksibend'in (61.1389) adma izafetle anilan
Naksibendiyye, Maveratinnehir'in gelismis Stinni kultiir 9evrelerinde Mogol putperestligine
bir tepki olarak tesekkul eder. Tarikat bolgede ve Iran'm bazi kesimlerine Stinnihgin
yerlesmesindeki rolu itibariyle de tarihi bir onem tasir.
Hamid Algar'm Islam Ansiklopedisine yazmis oldugu Naksibendiyye maddesinden
ogrendigimize gore, Naksibendiligin Osmanh topraklanna girisi, XV. yuzyihn ikinci
yansmda olmustur. Ubeydullah Ahrar'in halifelerinden Simavli Molla ilahi (61.1494)
tarafindan Anadolu'ya getirilen tarikat, Stinni ozelligi sayesinde stiratle yayilmaya baslar.
Fakat tinlu Naksibendi seyhlerinin ortaya cikmasi XVI. ytizyildan sonradir. Esasen Osmanh
sultanlarmm, XV. ytizyilda Maveratirmehir ve Horasan mmtikalarmda onemli gelismeler
kaydeden Naksibendiligi yakmdan takip ettikleri iyi bilinmektedir.
Simav'da Molla ilahi'nin vefatiyla onun yerine ge9en Emir Buhari (61.1516),
II.Beyazid'm gosterdigi yakm ilgi tizerine istanbul'a gelir. Bursa'da ise Lami'i ^elebi
(61. 1530) Naksiligin onde gelen isimlerinden biridir.
Anadolu'da Safevi propagandasmm etkilerini kirmak icin Naksi seyhlerinin gayret sarf
ettikleri biliniyor. Bu q;er9evede gerek Yavuz gerekse Kanuni donemlerinde bazi Naksi
seyhlerinin merkezi yonetimle iliskileri siklasir. XVII. ytizyilda daha da gelisen
Naksibendilik, btitun Osmanh sathmda yayginhk kazanir. Bu durum yonetim 9evrelerinde bir
takim endiselerin uyanmasma da sebep olur. IV. Murad doneminde Urmiye §eyhi diye
taninan §eyh Mahmud, kalabahk bir mtiridler topluluguna sahip oldugu i9in, 'ayaklanmak
uzere bulundugu' iddiasiyla idam edilir.
1827 yihndaki fermanla bazi Bektasi tekkeleri kapatihr ve a9ik birakilanlara da
Naksibendi seyhleri atanir. Bunun sebeplerinden biri olarak, uygulanan askeri yenilikler
dahilinde kontrol altma almmak istenen yeni9erilerin arasmda yaygm olan Bektasilik
tarikatimn ntifuzunu azaltma dtistincesi gosterilir. Iktidarm Naksibendi seyhlerini Bektasi
119
tekkelerine atanmasini saglamasi, bir kisim sufi 9evrelerde Island bir mesrep olmadiklan ileri
suriilen kesimi Sunnilestirme 9er9evesinde olumlu degerlendirilir. Fakat bazi sufiler
tarafindan da dogru bulunmaz ve bu uygulamanin devletin sufi kurumlara miidahalesi olarak
goriilur. Sunnilestirme seklinde sunulan bu uygulamayi, Istanbul' daki Sunni Naksi Halidi
seyhlerinin de surgun edilmesi takip eder. Esasen farkli donemlerde bazi sufilerin, yonetimin
bazi tasarruflanndan rahatsiz olduklanni ifade ettikleri zaman 9esitli vesilelerle
cezalandinldiklan bilinmektedir. "Tekkede top dokttiriip sarayi havaya U9uracak" ihbanna
itibar edilerek Hicaz'a surgun gonderilen Ozbekler Tekkesi Naksibendi Seyhi Ibrahim Edhem
(1829-1904), bu durumun dikkate deger orneklerinden biridir.
Sii ve Alevi temayiillere karsi bir tepki olarak ortaya 9ikmis, sahabenin onemini ve
degerini kuvvetle vurgulamis olmakla birlikte Ehl-i Beyt sevgisini on plana 9ikaran, Halidi
seyhleri de vardir. Halid el-Bagdadi'nin halifelerinden Ismail Sirvani'nin halifesi Hamza
Nigari ve mensuplanni bu 9er9evede ele almak mumkundiir.
Naksibendiligin adab ve erkamyla ilgili baslica ilkeler sunlardir; Her nefes alls veriste
bilin9li olmak, yuriirken one bakmak, kotti huylardan iyi huylara dogru yolculuk, toplum
i9inde yalniz, halk i9inde Hak ile olmak, Allah' 1 zikretmek, nefesi tutarak icra edilen kelime-i
tevhid zikrinde nefesi salarken, "Ilahi ente maksudi ve nzake matlubi" demek, kalbi dtinyevi
dusuncelerden korumak, Allah' 1 daima hatirlamak, i9inde bulunulan halin bilincinde olmak,
zikri belli sayiya riayet ederek icra etmek, zikir esnasinda kalbe teveccuh edip zikrin
manasimn bilincinde olmak. Sohbet, muridin egitiminde onemli unsurlardandir ve "Namazin
kazasi olur ama sohbetin kazasi olmaz" sozti bu bakimdan anlamlidir. Aynca tarikatin onemli
unsurlanndan biri olan rabitamn gayesi, kalbi dunyevi dusuncelerden temizlemek, mursidin
ruhaniyetinden feyiz almak ve giyabinda onunla manevi birlik tesis etmektir.
Naksibendi-Halidi seyhlerinin daha 90k faaliyet gosterdikleri ve ntifuzlu olduklan
bolgelerin basinda ozellikle Dogu ve Guneydogu Anadolu bolgeleri gelir. Bolgenin sosyal ve
tarihi ger9ekligi, seyyidlik inanci ile pekisen seyhligin babadan ogula ge9isi gelenegine uygun
dtiser. Fakat bu 'evladiyelik' durum Anadolu' nun diger bolgelerinde ve Trakya'da gortilmez.
Baslangi9ta, Halid el-Bagdadi'nin faaliyet gosterdigi Irak ve Suriye'nin Osmanh Devletine
bagh olmasi tarikatin Istanbul ve 9evresinde yayilmasim kolaylastinr. Islahat ve Tanzimat
hareketlerinin yapildigi o donemde tarikat kisa surede yonetimin ileri gelenleri arasinda
yayginlik kazanir. Boylece siyasi nufuz ve gti9 kazanmalanyla tarikat ileri gelenleri siki
iliskiler kurarak yonetim tizerinde etkili olmaya 9ahsirlar. Genel olarak Jon Ttirklere karsi
II.Abdulhamid'i destekleyen Halidi seyhleri onemli roller ustlenirler. 1914'te Taskesenli §eyh
Ahmet liderliginde Ittihat ve Terakki yonetimine karsi ayaklanan §eyh §ehabeddin ve Seyyid
Ali yakalanarak idam edilirler. Isyana katilmadigi i9in Sultan Resat tarafindan odiillendirilen
120
Seyh Muhammed Ziyaeddin, daha sonralan davet edildigi halde Erzurum Kongresine
katilmaz. Mustafa Kemal 1919 yilinda kendisine mektup yazarak yardimini ister. 1925'te bir
Halidi seyhi olan Seyh Said isyan eder. 1930'da Menemen olayi sebebiyle yine bir Halidi
seyhi olan Seyh Esad Erbili ve muridleri tutuklanir ve Istiklal mahkemelerinde yargilanir.
Tekkelerin 1925'te kapatilmasiyla once evlerde, daha sonra kurduklan dernek ve vakif
merkezlerinde sohbet toplantilan diizenleyerek faaliyetlerini surduriirler. Naksibendiligin gizli
yapilan "zikr-i hafi'yi esas almasi ve evradin daha 90k bireysel olarak icra edilmesi ile
mensuplan tarikat yasagindan fazla etkilenmez. 1946'da demokrasiye ge9ilmesi iizerine
se9imlerde etkili olmaya baslayan tarikatin seyh 90cuklan ve torunlannin siyasete girerek
9esitli donemlerde Tiirkiye Biiyiik Millet Meclisi'nde gorev yaptiklan goruliir.
Tiirkiye' de kiilttirel hayat iizerinde derin izler birakmis olan Halidiyye mensuplan,
gumimuzde de basin, yayin ve egitim alanlannda faaliyetlerini surdiirmektedir.
Amasya'daki Naksibendi tekkelerinden Ya Vedud Tekkesi, Amasya kadisi
Nizameddin Abdurrahman 'in kizi Selamet Hatun tarafindan 1453 yilinda yaptinlmis ve
vakiflan tanzim edilmis. Simavh Molla Ilahi'nin vefat tarihini (1490) goz oniine alirsak,
burasimn sonradan Naksi kimligine buriindugii dusuniilebilir. Tekkenin ismi, burada seyhlik
yapmis olan Abdulvedud Efendi'nin adina izafeten verilmistir. Sefik Pasa'nin haksiz yere
kendi mulkiyetine ge9irmesi veya harap olmasiyla vakiflannin 1897'de Maarif e devredilmis
olmasindan soz edilir. Gunumiize ancak tekkenin banisi Selamet Hatun'un ttirbesi kalmistir.
Diger bir Naksibendi tekkesi olan Seyh Abdal Tekkesi' nin Seyh Abdullah tarafindan Sofular
Mahallesinde 1554'te yaptinldigi, XIX. yiizyilin ortalannda ise tamamen harap oldugu
goruliir. 1897'de arsasi Maarif e devredilir.
Ziyaret Kasabasinda Sekvuklu emirlerinden Hoca Mevlud 1281 yillannda bir cami
yaptinr. Cesitli afetlerle harap olan cami, daha sonra, Ke9ioglu el-Hac Ali Celebi tarafindan,
imar edilmis ve vakiflan tanzim edilmistir. Bundan dolayi, halk arasinda ve resmi kayitlarda
burasi, Ke9ioglu Camii denmekle meshur olmus ve kayitlara da boyle ge9mistir. Caminin
bitisigine Naksibendi halifelerinden Kinmli es-Seyyid es-Seyh Abdulbaki-i Hicabi, 1797
yilinda kendi adiyla anilan tekkeyi yaptinr. Vefatindan sonra yerine halifesi ve damadi
Ibrahim Efendi ge9er. Onun da vefatiyla tekke mektebe 9evrilir. Ke9ioglu Camii, bugun
Hicabi Baba Camii adiyla anilmaktadir.
Dede Cengi torunlanndan Ebus-Suud Efendi'nin torunu olan Abdulbaki, 1777'de
memleketinden hicret edip Amasya'ya gelerek burada yerlesip kalir. Amasya bilginlerinden
Urguplu Haci Ahmet Efendi adindaki zattan egitim ve ogrenimini bitirerek icazetini alir. Daha
sonra, Turhal seyhi adi ile taninan Naksibendi tarikatimn seyhlerinden Seyh Mustafa
121
Efendi'ye intisap ederek manevi feyzini bu zattan tamamlayip seyhlik postuna oturar ve
manevi hastahklan tedavi etmeye baslar. 1815 yilinda vefat edip halen kendi adi ile anilan
Camii Serifin avlusuna defnedilir. a. Eserleri:
- Hediyye-i Hilal.
- Inas ve Isti'nas.
- Bade-i Kevser.
- Nukut-i Tevhidiyye.
- Ikaz-i Nairn.
- Bade-i Fakr-i Gina.
- Ta'rifu'l-insan.
- el-Ebkiratu'1-Muhtelife fi Serh-i Emsileti'l-Muhtelife.
Onun manevi varhgindan ovgiiyle bahseden sairlerden Mustafa Sabri'nin yazmis oldugu
siirden bir kita asagida yer almaktadir.
"Iki alemde maksudu solar ki menzil-i Hakk'ta
Ki irfan ehline cana, hakikat-i rehnumadir bu
'Turabi' okudu yazdi Hicabi sultanin sirrin
Libasi tazeler ol sahib-i Ridvan-i gusadir bu"
1823 yilinda Abdulbaki Hicabi Efendi'nin halifesi Mehmed Arif Efendi tarafindan
Acem Ali Mahallesi'nde Sehir Kethudasioglu adiyla yaptinlan Naksibendi tekkesinde
seyhligin babadan ogula gectigi goriilur. 1544 yilinda Samlar Mahallesi'nde bir Halveti
tekkesi olarak insa edilmis olan Samlar Tekkesi'nin 1816'dan itibaren Naksibendi tekkesine
donustugii, yine aym sekilde Kadiri tekkesi olan Giilabi Tekkesi'yle Kagm Tekkesi'nin de
daha sonra Naksibendi tekkesi haline getirildigi anlasilmaktadir.
Bugiin Ismail Siraceddin'in ttirbesinde metal bir levha iizerine yazili hayat hikayesi ile
birlikte yer alan Mevlana Halid'in kendisine vermis oldugu icazetname kopyasi
incelendiginde Naksi tarikatimn inceliklerini gormek mumkundiir. Arapca olan icazetname
mealen soy led ir.
"Hamd sadece Allah' a mahsusdur. Salavat ve selam vahyine sectigi Hz. Muhammed'e
(s.a), ailesine ve sahabesine olsun. Bundan sonra Allah' in halifesi olarak sefkatli, sadik dost,
alim, ariflerin ve faziletlilerin menbai, sedat-i tarik-i Naksibendiyyenin emri ile
kuvvetlendirilmis kardesim, sevdigimiz uca(!) ve kerem sahibi Haci Ismail Efendi'ye icaze
verdim. Allah-u Teala bereketini, derecelerini ve hallerini artirsin. Talebelerine feyzlerini
yagdirsin. Ona naksibendiye tarikatinda irsad, zikir ve tevhid telkini ile taliplere nazannin
tesirini, nurlan muayyen etmekteki ve perdeleri kaldirmaktaki iktidanni tecriibe ettikten sonra
122
icaze verdim. Bu icazeyi, silsile-i aliyenin buyuklerinden aldigim miisade ve peygamberin
sunesi iizerine istihareden sonra verdim.
Evliyanin yoluna tesebbiis eden herkes onun sohbetini ganimet bilsin.
Ona kitap ve sunnete sanlmayi tavsiye ederim. Kesf ve vicdan ehli imamlara uygun
olarak firka-i naciye olan ehli sunnenin goriislerinin geregi olan akideyi tashihe emredip
cah^mayi vasiyet ederim.
Ve ona Kur'an muallimlerine, fikih alimlerine, sufilere hurmet etmeyi, kalp selameti,
nefis semaheti, comertlik, guleryiizluluk, eziyetten 9ekinmek, kardeslerin kusurlanni
affetmek, buyiiklere ve kucuklere nasihat, diismanliklari terk etmek, tamahi terk etmek,
ihtiyacinin karsilanacagi hususunda Allah' a itimat etmek (Allah kendisine guvenenleri darda
koymaz) , kurtulusun ancak dogrulukta oldugundan (dogruluktan) asla aynlmamak, ve
Allah' a vasil olmak ki, bu ancak Hz. Muhammed'e tabi olmaktir (Salavat ve selam Hz.
Muhammed'e (s.a), ailesine ve sahabesine olsun). Kendisini M9 kimseden usttin gormeyip
nefsini herkesten asagi gorsiin, aleyhinde hareket edenleri ve hased edeni Allah' a havale etsin.
Basina gelen seri gayreti ile def etmeye cah^masin. Bu tarikat-i aliyenin seyhleri kimi
himmetleri ile sana yetisecekler. Eger isterse Allah-u tealamn kudreti ile fesadi o anda maddi
olarak baglarlar. Bendelerinin sayisinca, razi oldugu nefisler adedince, dunyamn ziyneti ve
kalemlerinin murekkebleri sayisinca (mikdannca) Allah' in salavat ve selami yine Nebiy-i
ummisi muhammedin aile ve sahabesinin uzerine olsun.
Alemlerin Rabb'ina hamd olsun.
Ben fakir ve miskin Halid en Naksibendi, el Muceddidi
Mevlay-i Kerim'in buyuk fazlina erismis
Muhr-ii serif;
El Halidi, El Naksibendi, El Muceddidi, El Kadiri, El Kubrevi, El Suhreverdi, El £isti
Siraceddin'in akli ve nakli ilimlerde zamanimn emsalsiz bir bilgini oldugu, ozel olarak
fikih ilminde bir kaynak teskil eder derecede bilgiye sahip oldugu anlasilmaktadir. Gayet
al9ak gonullu, itaatkar, saygili, Sah Naksibend mesrep, hikmet sahibi, Hakk'aulastiran, egitici
bir mursid idi.
Amasya'da birbirinden guzel bir 90k caminin insai her defasinda devletin ileri gelenleri
tarafindan yaptinlmistir. Hangi camie baksaniz, banisi ya Amasya valisidir, ya da devletin ust
kademelerinde gorev yapmis olan birisidir. Oysa Sirvanh Camii, bir mursidin anisina
sevenlerinin, muridlerinin himmetleriyle insa olunur.
123
Merhumun dostlan ve sevenleri; ozellikle §irvan'da Karabag'daki mtiridleri tarafindan
gonderilen nakdi hediyelerle tizerine bir ttirbe ve yam basina da gtizel bir cami yaptinlmak
sureti ile tisttin bir vefa ornegi gosterilir.
Onun Ttirkiye, Azerbaycan ve Gurcistan'in Karapapag Turkleri arasinda 90k taninan ve
sevilen bir kimse oldugu ve ozellikle bolgenin halk inan9lan incelenirken izlerine 90k sik
rastlamldigi gorultir. Kafkasya'da daha 90k Stinni Turklerin kendisine tabi olmasina ragmen
Nigari, §ii-Sunni muhalefetini onlemeye 9ahsmis, mistik duygulann gu9lendirilmesine onem
vermis, tarikata girdikten sonra §iirler soylemeye baslamis bir edebi kisiliktir ayni zamanda.
Hem klasik tarzda aruz o^usiiyle hem de halk siiri nazim sekillerinden hece 6k;usuyle §iirler
yazmistir.
Nebati tesiriyle yazdigi ilahi aski terenntim eden siirlerinde dokuz ya^inda iken mana
aleminde goriip a§ik oldugu, on sene sonra ise kendisiyle goriisttigu zaman mecazi askin
ger9ek aska donustugii Nigar adh takva sahibi muhterem bir hanimin ismini kendisine mahlas
olarak ahr.
Gazelleri ve kasideleri yalniz muridleri arasinda degil genis halk kitleleri arasinda da
90k begenilmis, ezberlenmistir. Zikir meclislerinde daire seklinde ve sadece hafif tempo
tutarak soylenen gazelleri ile buyiik mistik heyecanlan yasatan bir seyh olarak sohret kazanir.
Tabiatiyle Dogu Anadolu ve Kuzey Azerbaycan' da halk arasinda hakkinda menkibeler olusur.
Bu biiytik mifuzu sebebiyledir ki, Kinm Harbi'nden sonra Turkiye'ye go9 edince kendisine
bagh binlerce insan Kars'tan Amasya'ya, Zile'den Mus'a kadar genis bir bolgeye gelerek
yerlesir.
§iirleri ve semah meclisleri ile bolge Turkleri arasindaki §ii-Sunni ihtilafi biiytik 6l9tide
gidermis oldugu gortilen seyhin a9tigi bu yoldan tizerlerinde etkili oldugu bolgenin diger bazi
sairleri de ge9mislerdir. Onun
"Ne Sunniyem ne §ii
Mtisltimanam Mtisltiman"
beyiti adeta vecizelesmistir. Doneminde Azerbaycan, Gtircistan ve Ttirkiye'de divani semah
sekli ile halkta derin izler birakmis olan Mir Hamza Sovyet doneminde dahi muslumanhgin
"halk islami" seklinde yasamasim saglamistir.
Hakkinda nisbeten genis bilgi Ibnulemin Mahmut Kemal Inal'va. Son Asir Turk
Sairlerf nde ve Azeri edebiyat tarihinde bulunmaktadir. Azerbaycan Yurt Bilgisi dersinde
Amasya'da yetismis Azerbaycan asilli sairlerden bahseden M.Sakir, Mirzade Fahreddin ve
A.Caferoglu onun hakkinda daginik bilgiler vermislerdir. Karabag'dan Kars'a ve Amasya'ya
kadar bir9ok muridinin bulundugu ve daha 90k Karapapak (Terekeme) Turkleri arasinda
124
tesirinin halen devam ettigi dusumilurse, zamaninda ne kadar buyuk bir sohret ve nufuzunun
oldugu kendiliginden anlasihr.
Ali Tuzcu'nun 'Ilkjaglardan Cumhuriyete Seyahatnamelerde AMASYA' adh
kitabindan ogrendigimize gore, 1900 yilinda Amasya'da bulunan Alman seyyahi Ernst von
Der Nahmer, yazmis oldugu eserinde su satirlara da yer verir.
"Amasya'da neredeyse tann gibi sevilen ve ozel bir dini alaka goren sii Ilahiyat9i
buyuk bilgin §eyh Hamza (Nigari)nin ttirbesini ziyarete gittim. Turbedar kilavuz seyhin
bacanagi imis. Bana onun kutsal cubbesini ve bazi ozel esyalanni gosterdi. Turbedar cesitli
dilekleri, dertleri olan, hastahklanna care aramaya gelen, cocugu olmayan kadinlan,
90gunlugu kadin ve gen9 kizlardan olusan ziyaret9ileri para karsihginda ttirbeye aliyor.
Onlara kutsal cubbeyi gosteriyor. Ziyaret9iler de buraya 9ok9a hediyeler getiriyorlar.
Turbedan pek gozum tutmadi. Zaten sehirde bu kisinin §eyh Hamza' nin tiirbesini 9ikar
ama9h kullandigini, 90k zenginlestigini, bir nevi eskiya oldugunu soyltiyorlardi.
§eyh Hamza Amasya'nin koklu, asil ailelerinden §irvanizadelere mensupmus.
§irvanizadeler durtist 9ahskan, dindar, modern kimselerdir. Avrupalilann Amasya ve civanna
getirdikleri yeni tanm aletlerine ve yontemlerine (pulluklara) 90k ragbet ederler. Almanlarla
90k iyi dostluklan vardi. Otuz sene once vefat etmis Osmanh devlet kademelerinde onemli
gorevler yapmis Mehmet Rustti Pasa gibi bir 90k yonetici asker ve devlet adami
§irvanizadelere mensuptur.
§eyh Hamza yazdigi bir kitapta Hz. Muhammed'den sonra gelen halifelerin sirasi
konusunda hararetli bir karsit gortis ileri surmusttir. Olay padisaha jurnal edilmis §eyh Hamza
Harput'a surgune gonderilmistir. Bir iki yil sonra orada vefat etmis, cenazesi sevenleri
tarafindan Amasya'ya getirilerek defnedilmistir. Kendisi Ebubekir soyundandir.
§eyh Hamza'nin ttirbesi, Buyukcamii (Bayezid) nin sag tarafinda bulunuyor. Onu sevenler
buraya bir cami ve turbe yaptirmislar. Buraya hediye olarak getirilen yiyecekler de fakirlere
ve dini ogrenim goren 90cuklara verilir. Ttirbe civannda §eyh adina bir de Musltiman din
okulu a9ilmis, okula buytik ragbet var."
Oyle anlasihyor ki, Alman seyyahin gozlemlerinden Amasya'ya gelisinden on bes yil
kadar once vefat etmis olan seyh hakkinda pek de saglikh bilgilere ulasmak mumkun degil.
Anlatildigina gore seyh dis gorunustiyle uzun boylu, hos simali, mtilayim tabiatli bir zat imis.
Ibadet esnasinda goriinusu degisir, namazda iken yuzunde tecelli eden nurani hal ile gorenler
etkilenirmis.
Arifler arasindaki tinvani ise soyledir: Kutbu-1 arifin, gavsti-1 vasilin, sahib-i Kur'an,
Mehdi-i zaman, Mursid-i Salikin Huccetullah, Sultanti-1 Urefa, Emirti-l mille, §ah-i Cihan,
Bin Hakikat, Terctimanu-1 Esrar, Hatemu-1 Vilaye, Hazreti Pir.
125
Mir Hamza'nin yetistirmis oldugu zevatin isimleri asagidaki sekildedir.
Marash Gazi Osman Efendi, Dagistanh Haci Ismail Efendi, Karabagh Haci Maksut Efendi,
Erzurumlu Haci Mustafa Efendi (Tefsircilerden Sasi Hoca Mustafa Efendi nami ile meshur),
Kirampah Mustafa Efendi, Istanbullu Ahmet Hulusi Efendi (Yesarizadelerdendir), Rusyali
Haci Mahmut Efendi (Kazak vilayetinden), Tokath Haci Zekeriyya Efendi (Cerkez
Beylerinden), Rizeli Haci Tayyip Efendi, Hasankaleli Haci Mahmut Efendi (Postlu Hoca
nami ile taninan).
Mir Hamza Nigari hakkinda "Azerbaijantelefilm" Creative Association tarafindan bir
film yapildigini, Azmi Bilgin ve Necdet Yilmaz'in ortak cahsmasi olan Divan-i Seyyid
Nigari' nin Kule Yayinlan tarafindan yayinlanmis oldugunu, yiiksek lisans tezi olarak
Muammer Mete Tashova tarafindan Mir Hamza NigarPnin Nigar-name mesnevisinin
1998'de Canakkale Universitesi'nde hazirlandigini, Pervane Bayram tarafindan da "Karabagh
Seyyid Mir Hamza Nigari'nin Hayati ve Eserleri" adiyla cahsma yapilmis oldugunu ilave
edebiliriz.
Amasya sairlerinden Sebati tarafindan olumune soyle bir siir yazilmistir:
(Guniimuz Tiirk9esiyle)
Ah ne yazik yuce velimiz diinyadan ahrete goctti!
Ey goniil! Bundan sonra ahimiz goklere ulassin
Ilahi emir 'ircii' ye uyarak ansizin vefat eden kamil seyhimiz,
Bizleri hasret ve firkate bogmustur
Sahimiz olan Mir Hamza Hazretleri, Hakk'in sirlanna vakif
Asiklar meclisinin lsigi evliya burcunun gunesiydi
Bundan sonra bahtimin yildizi yere diisse ne 9ikar
Cunkti ask semasimn ayi tamamlamp dolunay oldu
Artik evi barki yikilmis bir zavalh oldum
Her zaman ah u figammiz yazilsin
Ey Sebati! Bundan sonra sabir ayetini oku
Ola ki Allah-u Teala bizlere hidayet ve tevfikini ihsan eder
Gaybden bir ilhamla olumune su tarihi dusurdum
Gitti hayfa cihandan mursid-i agahimiz
126
DEGERLENDIRME
Ve,
Amasya
o §ehirdir Id,
orda,
dogmak kadar
olmek de
saadettir.
-Ozkan Yakjm-
'§ehzadeler §ehri Amasya'nm ardmda onu en iicra koylerine kadar bir 'Evliyalar
§ehri'ne donusriiren sir, insan hayatina anlam kazandiran faaliyetlerde gizlidir. §u 'yalanci
dunya'da U9 gunluk insan omriinu belki de 9ekilir kilan tek evrensel ger9ek, hayatm
anlamlandinlmasinda yatar. En kahredici olaylar karsisinda bile, hayat tebessum ediyorsa, bu
tamamen bizim ona bakisimizdan kaynaklanmaktadir.
Amasyalmm olgunluga giden yolda her zaman rehberleri olmustur. §ehri her bir
yonden kusatan evliyanm ruhaniyeti, sakinlerinin kendilerini acz i9inde hissettikleri her
defasmda, farkinda olmasalar da onlara ayakta durabilme giicvi vermis, hayata biraktiklan
yerden devam etme kuvveti saglamistir.
Bu 9ahsma, son fir9a darbeleriyle resmin insanlarm takdirine sunulduktan sonra
sahibine herhangi bir duzeltmeye izin vermeyen bir sanat eseri degildir. Sosyal tarih olma
yolunda, sehri Amasya yapan manevi mimarlar hakkindaki bilgilerin bir araya getirildigi
boyle bir tesebbiis, insan muhayyilesinde zamanla olusan, degisen ve zenginlesen
a9iklamalarm tamammi i9ine almahdir. Bu sebeple, mukemmel olmadigi i9in daima yeni
bilgilere a9iktir. Hi9bir sekilde soylenmis son soz degildir.
127
128
DIZIN
Abdal Musa, 33, 80
Abdullah Hasimi, 43
Abdulmennan Celebi, 7
Abdurrahim Rumi, 37, 38,
Abdurrahman Celebi, 4, 12, 116, 118,
Abdulmecid Sivasi, 114, 115,
Abdulmuti Efendi, 11
Adi Me9hul, 46
Ahi Kerim Sultan, 41
Ahmed Hulusi, 21, 22, 23
Ahmed Kuddusi Efendi, 18
Akbilek, 12, 13, 15, 118, 119
Alaeddin Ali Pervane, 107
Alemi Efendi, 15
Ali Baba, 34, 56
Ali Hafiz, 23, 140
Ali Pir Civan, 58, 59, 83, 84
Arap Dede, 32, 39, 45, 55
Arap Evliya, 45
Asagi Pirler Evliyasi, 12
Avdan Dede, 73
Ayse Gazi Hatun, 26
Ayse Hatun, 7
Ciiciik Dede, 45
gal Baba, 71
Camh Evliya, 71
Canakh Dede, 56
Coban Baba, 8, 46
D
Davut Kalfa, 40
Deli Resid, 48, 49
Demirli Baba, 33
Dersi Tamam, 26, 27
Dikenli Dede, 54
Dur Dede, 45
Duvar Yiiriiten, 55
Ebussuud Efendi, 11
Ehli Hatun, 26, 117
Emir Efendi, 11
Erenler, 73
Ergonas Baba, 30, 31, 66
Ergiines Baba, 30, 66, 67
Ese Dede, 33
B
Baba Ilyas, 57, 77, 78, 79, 80
Bahsi Halife, 12, 15,
Bakacak Baba, 62
Bakirbas Dede, 53
Barak Sultan, 62
Bayezid Pasa, 6, 24, 39,
Bayram Pasa, 109,
Bedreddin Mahmud, 9
Benli Sultan, 8
Besir Efendi, 68, 69, 70,
Beskardesler, 68
Bun Dede, 45
Cafer Baba, 32
Cemaleddin Ahmed Dede, 108
Fedai Baba, 31
Fenerli Dede, 51
Fevzi Baba, 43, 44, 50
Filibeli Mehmet Efendi, 61
G
Gani Baba, 48, 73, 74
Ganili Kizi, 48, 49
Garip Evliya, 56
Garip Hafiz, 59, 60, 74,
Gazi Baba, 34
Gazilik, 55
Geyikli Evliya, 54
Gul Dede, 55, 64
Gulben Evliyasi, 64
129
H
Habib Karamani, 10, 11, 13, 14, 113, 117, 118,
Haci Bayram Veli, 7, 10
Haci Bektas Veli, 19, 32, 33, 79, 81, 83, 85,
108, 114,
Haci Nadir Baba, 61
Haci Veli, 54, 110
Halil Dede, 32, 45
Halit Baba, 33, 34
Halkah Evliya, 10
Hamdullah Celebi, 19, 85
Hamza Dede, 54
Hasan Baba, 34
Hasan Dede, 61, 109
Hayreddin Hizir Amasi, 14
Hizir Pasa, 11, 53, 97, 116, 117,
Hicabi Baba, 17, 18, 19, 37, 122,
Hoca Ahmed Yesevi, 81, 108,
Horoz Dede, 43
Hucek Dede, 42, 43
Husameddin Hiiseyin (^elebi, 1
Hz. Omer'in Postasi, 46
i
Ibn Kemal, 12, 143
Ibrahim Tennuri, 11
Igdeli Dede, 41
Igneci Baba, 7, 9, 117
Ihsan Bayram, 98, 99
Iki Sahabe, 46
Ikiz Baba, 63
Isa Ruhi Efendi, 22
Ismail Benli, 49, 50
Ismail Siraceddin, 21, 26
K
Kabalak Baba, 33
Kadi Burhaneddin, 6, 108
Kadin Ana, 62
Kamber Baba, 32
Kara Dede, 54
Karaman Dede, 40
Kececi Baba, 32, 83
Kemal Baba, 52
Kenan Baba, 55
Kihc Dede, 40
Kirklar Dede, 52, 53
Kizan Turbesi, 63
Kizoglan Baba, 33
Komsu Evliya, 54
Koyun Baba, 8, 58
Kurt Baba, 61
Kurtbogan, 2, 3, 26, 116
Kus Baba, 65
Kiiciik Seyyid Ahmed-i Kebir, 93, 94, 107
Kiimbet Hatun Evliyasi, 41
Lamii (^elebi, 10
Lengeri Baba, 18
M
Mahmut Veli, 58, 83
Mehmed Arif Efendi, 122
Mehmed Cui, 3, 108
Mehmed Pasa, 11, 14, 17, 85, 104, 115, 118
Mehmed Riisdii, 21
Mehmed §emseddin, 2
Mehmet gelebi, 7, 61
Mehmet Dede, 34, 88, 107
Merami Baba, 19
Mevlana Halid, 20, 21, 23, 24, 123
mevlevi, 111
Mir Hamza, 21, 23, 24, 25, 125, 126,
Mir Hasan Efendi, 25
Muhammed Bayram Efendi, 15, 96, 97, 98
MuratDede, 39, 51
Muslihiddin Efendi, 61
Muslihuddin Musa Bey, 7
Mustafa Akif Efendi, 15
Mustafa Nuri Bey, 22
Miieyyed (^elebi, 6, 7
Miifessir Alaeddin Hazretleri, 26
N
Naksi Dede, 39
Niyaz Baba, 57, 58, 84
Nureddin Alpaslan, 67, 68, 93, 96,
130
Nuzla Dede, 54
Pehlivan Dede, 54
Pelitlik Baba, 34
Pir Ilyas, 4, 5, 12, 15, 74, 113, 116, 118,
Pir Sinan Halveti, 117
Piri Baba, 8, 46, 47, 48, 58, 61, 80, 81, 84, 90,
91,
Seyh Mehmed Abdal, 71, 72
Seyh Mustafa, 17, 18, 73, 122
Seyh Sadi, 7, 34
Seyh Safiyuddin Mahmud, 7
Seyh Saban-i Veli, 8, 143
Seyh Vefa, 39
Seyh Yavsi Efendi, 11
Seyh Zekeriyya, 7, 12
R
Rumi Hoca, 52, 143
Sadreddin Hayayi, 4
Sadreddin Muhammed Horasani, 9
Sanci Evliyasi, 56
Sari Ahmedzade, 25, 26
Sanlik Evliyasi, 55, 78
Sercoban, 7, 8, 9, 27
Seydi Halife, 13,
Seydi Vakkas, 68
Seyyid Ali, 118, 121
Seyyid Necmeddin Yahya, 73, 96,
Seyyid Yahya Hazretleri, 73
Sigircik Molla, 62
Sikinti Evliyasi, 45
Sitki Baba, 54, 140
Sigil Evliyasi, 41
Softa Baba, 40
Sultan Veled, 103, 107
Sunullah Efendi, 2
Sehidler, 55
Sehzade Alaeddin Bey, 9
Semseddin Ahmed, 1, 4, 100, 108, 117
Seyh Ciineyd, 61
Seyh Haci Hizir Efendi, 14
Seyh Icadi, 14
Tokmak Dede, 48
Topcu Dede, 44, 50
Turhal Seyhi, 17
Tiiysiiz Baba, 18
U
Ulu Arif gelebi, 1, 93, 103, 107
Uyusuk Dede, 54
Uyusuk Evliyasi, 40, 68
Ucler, 40, 137
V
Veled gelebi, 105, 111
Yakup Pasa, 6, 12, 114, 117,
Yakut Pasa, 4, 5, 6, 7, 116
Yamak Seyh, 118
Yanik Dede, 48
Yar Ali, 6
Yilancik Evliyasi, 45
Yildinm Beyazit, 7
Yorgiic Pasa, 6, 83,
Zeyneddin Siyavus, 6
Zeynuddin Hafi, 4
131
132
Kronoloji
68 1 Ukkase Sultanin Merzifon'un Hirka Koyiinde vefati
1 145 Amasya'da ilk tekkenin sultan Mesud tarafmdan insai
1233 Tugrakiye Medresesinin insai
1240 Amasya'da Babailigin kurucusu Pir Ilyas Baba'nin idam edilmesi
1257 Seyyid Nureddin Alpaslan Vakfiyesinin tanzimi
1314 Amasya'da ilk Mevlevi dergahmm insai
1326 Gumuslti Camii ve tekkesi'nin insai
1351 Seyyid Ahmed-i Kebir'in Ladik'te vefati
1363 Seyyid Necmeddin Yahya Zaviyesi'nin insai
1372 Saraijhane Camii insai
1381 Saracphane Camii ve Istasyon Kopriisu banisi Haci Sadgeldi Pasa'nm vefati
1390 Abdurrahim Rumi'nin dogumu
1402 Pir Ilyas 'in Sirvan'a gidisi
1406 Pir ilyas'm Sirvan'dan Amasya'ya donusii
1410 Zelzele
1411 Yakup Pasa Tekkesi'nin (Cilehane Camii) insai
1414 Bayezid Pasa Camii ve imaretinin insai. Seyh Cui'nin koyiine 9ekilip koyunde bir
Mevlevihane insa ettirmesi
1428 Cevikje Tekkesi'nin insai -Halveti-
1430 Yorgiiq; Pasa Camii 'nin insai
1431 Abdurrahim Rumi'nin Merzifon'da Celebi Sultan Medresesinde ders vermesi
133
1433 Halveti seyhi Pir Ilyas'in vefati
1458 Abdurrahim Rumi'nin vefati
1467 Sadeddin Tekkesi'nin insai -Halveti-
1475 Hoca Sultan Tekkesi'nin insai -Halveti-
1482 Pir Ilyas Tiirbesi'nin insai
1485 Mehmet Pasa Camii'nin insai (cami, medrese, imaret, ttirbe, tabhane, sadirvan ve
hazireden olusan kulliye i9inde aynca Habib Karamani icin insa edilmis tekke de yer almakta
idi)
1486 II.Beyazid Kulliyesinin insai
1496 Halveti seyhi Habib Karamani 'nin vefati
1498 Abdurrahman £elebi'nin vefati (Yakup Pasa Tekkesinde medfundur)
1523 Bahsi Halife' nin vefati
1533 Seydi Halife' nin vefati
1544 Samlar Tekkesi'nin insai -Halveti-
1555 Buytikyangin
1564 Hizir Pasa Tekkesi'nin insai -Halveti-
1590 Zelzele
1602 Sehirdeki yanginda Amasya Mevlevihanesi de yanar
1637 Bayram Pasa tarafindan Mevlevihane (kervansaray ve su yollan) yaptinhr
1645 Evliya £elebi'nin Amasya' yi ziyareti
1647 Zelzele
1654 Ehlullah Tekkesi'nin insai -Halveti-
1666 Sema ayinleri yasaklanir
1668 Zelzele
134
1677 Yesihrmagin tasmasryla sel felaketi yasanir
1684 Zelzele
1688 Sehrin iicte ikisinin harap oldugu bir yangin
1467 Sadeddin Tekkesi'nin insai -Halveti-
1475 Hoca Sultan Tekkesi'nin insai -Halveti-
1482 Pir Ilyas Turbesi'nin insai
1485 Mehmet Pasa Camii'nin insai (cami, medrese, imaret, ttirbe, tabhane, sadirvan ve
hazireden olusan kiilliye i9inde aynca Habib Karamani icin insa edilmis tekke de yer almakta
idi)
1486 II.Beyazid Kulliyesinin insai
1496 Halveti seyhi Habib Karamani' nin vefati
1498 Abdurrahman £elebi'nin vefati (Yakup Pasa Tekkesinde medfundur)
1523 Bahsi Halife' nin vefati
1533 Seydi Halife' nin vefati
1544 Samlar Tekkesi'nin insai -Halveti-
1555 Buytik yangin
1564 Hizir Pasa Tekkesi'nin insai -Halveti-
1590 Zelzele
1602 Sehirdeki yanginda Amasya Mevlevihanesi de yanar
1637 Bayram Pasa tarafindan Mevlevihane (aynca kervansaray ve su yollan) yaptinlir
1645 Evliya ^elebi'nin Amasya' yi ziyareti
1647 Zelzele
1654 Ehlullah Tekkesi'nin insai -Halveti-
1666 Sema ayinleri yasaklanir
135
1668 Zelzele
1677 Yesihrmagin tasmasiyla sel felaketi yasanir
1684 Zelzele
1688 §ehrin U9te ikisinin harap oldugu bir yangin
1730 Yangin
1781 18 Mayis'ta Amasya'ya gelen Italyan seyyahi Domeniko Sestini sehirde iki gun kahr
ve su gozlemlerde bulunur :"Kismen harabe durumundaki Gokmedrese, giizel 9izimlerle,
islenmis oymalarla, kabartmalanyla dolu ve kalici mimarisiyle 90k etkileyicidir. Ancak
gunumiizde imalathane olarak kullanihr. Gokmedrese tarzindaki Kur'an'dan alinmis
ayetlerin yer aldigi kitabeleriyle 9esitli benzer yapilar da yari harap durumdadir."
1797 Hicabi Tekkesi'nin insai -Halidi-
1822 Hicabi Baba'nm vefati
1823 U9ler Tekkesi'nin insai -Naksibendi-
1826 Yeni9eri Ocagi ile Bektasi tekkelerinin kapatilmasi
1828 Istanbul'daki Halidilerin Sivas'a surgiin edilmesi
1829 Ak Hasan oglu Tekkesi'nin insai -Halveti-
1 836 Hamdullah Efendi'nin vefati
1847 Hamdullah Efendi Tiirbesi'nin insai
1848 Kolera salgini. Ismail §irvani'nin vefati
1854 Yangin
1858 Dr. Heinrich Bart Amasya'ya seyahatinde sunlan yazar."..Kaya mezarlan i9ine kadar
uzanan Turk tiirbeleri de karsimiza 9ikti. Gokmedrese ise 90k kullanish ve biiytik yapilmis.
Zamanimn en gorkemli bir binasi imis. O adini yapiminda kullamlan mavi 9inilerden almis.
Astronomik gozlemlerin yapildigi kulesi simdi hafifje egik durumda. Amasya bir zamanlar
pozitif bilimlerin ogretildigi onemli bir merkez ve dunyamn her tarafindaki bilim adamlanni
kendine 9eken bir miknatis gibiymis... §ehirde gordiigum medrese talebeleri tembel ve
miskin bir sekilde dolasarak U9 bes yerden yardim alarak hi9 de ahlaki olmayan yontemlerle
136
yasiyorlar. Ustleri baslan 90k eski, safari kirli ve daginik bir durumdadir. Egitim ve
ogrenmek gibi bir gayretleri de yok. Dr. Mordtman'a gore Amasya'da 38 medrese var. Ilk
bakista onemli bir gelisme gibi goriinse de ilerlemenin tarn aksine gerilemeye neden
oluyorlar. Medrese ogrencileri ve buradan mezun olanlarla hi9bir mevzu konusulup
tartisilamiyor. Hele de bir de kadi ve imam olurlarsa yanlanna hi9 yaklasilmiyor.
1859 A.D.Mordtman Amasya'ya U9tincu gelisinde sunlan yazar: " Sel9uklu donemine ait
eski eserler genellikle sehrin bati tarafindadir. Gokmedrese ve rasathane Sel9uklu doneminin
en unlii eserleridir. Gokmedrese yan harabe durumunda, rasathane ise yikilmis. Bay Krug'un
evinin temellerinde §ehzade Beyazit tarafindan yaptinlan bir hamamin yikintilan var.
Bayezid hocasi Hatip Kasim i9in de giizel bir ttirbe yaptirmis."
1861 Georges Perrot Kasim ayinda geldigi Amasya'da dini hayatla ilgili sunlan
yazar:"Esasen Sel9uklularin bu bolgeye egemen oldugu yillarda Amasya bir universiteler,
bilginler sehri, bir bilim merkezi idi. Deyim yerindeyse Amasya Anadolu'nun Oxford'u
olarak da adlandinlabilir. Medreseler hala gorkemli, ihtisamh donemlerinin canli birer tanigi,
artik eski gen9lik donemlerini ozleyen, kocamis, ku9ulmus, bir ihtiyarlar gibi yan harabe
halde ayaktalar. Ama artik o parlak donemler geride kalmis, eskiden 9agdas ve pozitif akilci
bilimlerin ogretildigi bu merkezlerde, simdi skolastik, dinsel tek yonlu egitim verilmektedir.
§ehrin her tarafi, eski, fakat guzel camilerle doludur.
Amasya'nin toplam nufusu 25 binden fazladir. §ehirde bulunan 18 medresede iki bin molla ve
ogrenci egitim ve ogretim gormektedir. Bu medreselerin Ingiliz universitelerinde oldugu gibi
Amasya'nin i9inde ve 9evresinde vakif olarak diizenlenmis genis bag bah9e ve tarlalan,
bedesten i9inde diikkanlan, evleri vardi. Buralardan medreseler biiytik gelir saghyorlardi.
Aynca halk yiyecek, giyecek, para da bagishyordu. Ogrenciler medreselerdeki ku9iik
odalarda yatar kalkarlardi. II. Mahmud doneminde medrese ogrencilerinin giindiiz
medreselerde ders yapmalan yasaklanmisti. Onlar, sabahleyin medreselerden sehir i9indeki
9esitli camilerde derslerine devam eder, aksam yatmak i9in medreseye geri donerlerdi. Her
hafta ogrencilere kendilerine yetecek kadar har9hk, ekmek, pirin9, yemeklik yag dagitihr. . .
..Amasya vakillari bugunlerde ama9lanndan sapmistir. Yoneticiler ve bazi 9ikar gruplan
kendi ama9lan i9in Vakillari 9ahsamaz hale getirmislerdir. Vakiflann verdigi hizmetler
tamamen durmus. Camiler, medreseler ve diger binalann durumu, bakimi iyi degildir. Kotii
yoneticiler vakiflann gelirlerini kendi ceplerine atarak onlan 9ahsamaz hale getirmekte,
hizmetlerini aksatmakta, hem de mallanni uzerlerine ge9irmektedirler. Bu kisiler kendi
9ikarlan i9in zekice hareket etmektedirler. Istanbul' dan gelen uyanlara her zaman
137
uyacaklanni, vakiflan iyi 9ahstiracaklanna soz verirler. Ama sozlerinde durmayip eksik,
yanm yamalak, devleti kandirarak gorevlerini surdurerek soygunlanna devam ederler. Eger
iyi duzenleme ve denetim olursa, hantal durumda olan bu vakiflar Osmanh Devleti icin biiyiik
bir gelir kaynagi olur.
Biz Amasya'da bulundugumuz sirada Osmanh Savas Bakanhgina kumas dokuyan vakif
edilmis bir fabrikada, medrese ogrencileri ve mollalara yiyecek ve giyecek temin eden
vakiflarda oldukca genis bir yolsuzluklan sorusturmak i9in Istanbul' dan Evkaf Nazirhgi'ndan
bir kurul geldi. Epeyce guriiltu patirti, itis kakis yasandi. Herhalde iyi sonuc alindi ki, medrese
ogrencileri ve mollalar artik a9liklannin sona erdigini, talihin yuzlerine guldugumi soyleyerek
seviniyorlardi.
Ogrenciler ve Amasya'nin Muslumanlan duriist aydin 9ahskan insanlan, o kurulun hiikumet
konagimn kapisinda bir konusma yapmasi i9in israria davet ettiler. Hukumet konagimn
merdivenlerinde kendisini dinlemek i9in orada bulunan topluluga, "herseyin dtizelecegini"
soyleyen bu gen9 kisi, Amasya'da o gtine kadar M9 gortilmeyen dinamik, idealist, yeni bir
yonetici tipi idi. Soyledigi sozler, verdigi vaatler o kadar guzeldi ki, insan inanmakta gti9luk
9ekiyordu. . .
..Hatta Amasya Pasasi'nm ozel hekimi bir nalbanttir. Bu kisiye sehir meclisi maas baglamis.
§ehirde hasta oldugu zaman bu kisi 9agnhr. Bedava, para almadan tedavisini yapar.
Amasya ve 9evresinde tedavi, ila9 ve diger saglik hizmetlerinde imamlar ve hocalar 90k
etkilidir. Bu kisiler hizmetleri karsihginda buytik pay alirlar. Kur'an'dan aldiklan iyilestirici
etkisi olan sifali ayetleri, dualan, formulleri bir takim sifrelerle ku9tik kagitlara yazarlar. Bu
kagitlar katlanarak i<pi su dolu taslara konur. Bir gece su i9inde kalir. Ertesi gun sabahleyin bu
tas i9indeki su, hasta tarafindan iyilesecegi inanciyla i9ilir. Inamlmasi zor olan bu durum ve
hatah uygulamalann Tann'nin inayeti ve mucizesiyle hastayi iyilestirecegine inanihr.
Ttirkiye'de her simftan genis halk kitleleri bu ttir uygulamalara ve yazilan muskalara inanir."
1866 Meclis-i Mesayih'in kurulmasi
1868 Ismail §irvani'nin ttirbesi insa edilir
1886 Mir Hamza Nigari'nin Harput'ta vefati ve cenazesinin Amasya'ya getirilisi
1887 §irvanh Camii'nin temeli atihr
1892 §irvanh Camii kismen ikmal edilir
138
1 897 Amasya'daki bir 90k vakif Maarif e devredilir
1902 §irvanh Camii'nin insai tamamlanir ve vakfiyesi duzenlenir
1902 Merzifon Ulu Camii yangini
1903 Gumuslii Camii'nin ahsap son cemaat mahallinin insai
1913 Pek 90k yapinin harap oldugu yangin
1925 Tarikatlerin ilgasi
1926 Haci Bektas Veli ve Mevlana ttirbelerinin kanunla miize halinde ziyarete a9ilmasi
1928 Sitki Baba'nin Merzifon' da vefati
1943 Zelzele
1957 Ali Hafiz'in vefati
1975 Besir Efendi'nin vefati
1976 Garip Hafiz ' in vefati
1999 Merzifon'da Kiimbet Hatun Tiirbesinden lahdin 9almmasi. Kara Mustafa Pasa Koyiinde
Abide Hatun' a ait sandukanin 9almmasi.
139
140
KAYNAKCA
AKIFZADE Abdurrahman, 1 8. YY SONLARINDA CORUMLU ALIMLER, Arapcadan
Ceviren: Ethem ERKOC, http://www.corum.bel.tr/
ALGAR Hamid, Naksibendiyye, DIA
ALGAR Hamid, Halidiyye, DIA,
ASKAR Mustafa, Tasavvuf Tarihi Literatiiru, T.C. Kultiir Bakanhgi Kultiir Eserleri, Ankara,
2001
AYDOGDU Giinnur, Amasya Mezartaslan, Yiiksek Lisans Tezi-Gazi Universitesi,1997
BAYRAM Sadi, Anadolu'da XIII. Yuzyil bir Rufai zaviyesi, www.sadibayram.com
BAYRAM Sadi, Amasya-Tasova-Alparslan Beldesi, Seyyid Nureddin Alparslan er-rufai
Vakfiyesi, www.sadibayram.com
BAYRAM Sadi, Ladik ve Seyyid Ahmed-i Kebir er-rufai Hazretleri, www.sadibayram.com
BAYRAM Sadi, Yakin Tarihimizde Merzifon, www.sadibayram.com
BOCEKCI Turan, Amasya Evliyalan, Amasya, 2002
CAGIMLAR Zekiye, Kastamonu Halk Kulturti Icinde Yatir-Ziyaret Inanci ve Bu Inan9
Cercevesinde Seyh Saban-i Veli Etrafinda Olusturulan Efsaneler
CAL Halit, Seyh Nasreddin (Nusret) Turbesi, Tokat Valiligi Seyhulislam Ibn Kemal
Arastirma Merkezi, "Turk Tarihinde ve Kulturiinde TOKAT Sempozyumu", Ankara, 1987
DOGANBAS Muzaffer, Amasya Yoresi Alevi Ziyaretgahlan, Turk Kulturti ve Haci Bektas
Veli Arastirma Merkezi, http://www.hbektas.gazi.edu.tr/
DOGANBAS Muzaffer, Piri Baba Velayetnamesi, Turk Kultiiru ve Haci Bektas Veli
Arastirma Merkezi, http://www.hbektas.gazi.edu.tr/
DOGANBAS Muzaffer, Rumi Hoca Turbesi, Turk Kultiirii ve Haci Bektas Veli Arastirma
Merkezi, http : //www. hbektas .gazi.edu. tr/
EFLAKJ Ahmet, "Menakibii'l Arifin II", "Milli Egitim Bakanhgi Yaymlan, Istanbul, 1995
141
ERDOGAN Ismail, XX. Yuzyil Amasya'si ve Inane Cografyasi, Yiiksek Lisans Tezi-Firat
Universitesi, 1996
Evliyalar Ansiklopedisi, Turkiye Gazetesi
HUSAMEDDIN, Abdizade Huseyin, Amasya Tarihi, Birinci Cilt, Amasya Belediyesi Kulttir
Yayinlan, Ankara, 1968
HUSAMEDDIN, Abdizade Huseyin, Amasya Tarihi, Ucuncii Cilt, Amasya Belediyesi
Kiilttir Yayinlan, Ankara, 2007
GUL Muhsin, Seyh Cemaleddin Efendi Asigi Halk Ozam Sidki Baba Hayati ve Siirleri,
Ankara - 1984
GUNDOGDU Cengiz, Bir Turk Mutasavvifi Abdtilmecid Sivasi, T. C. Kulttir Bakanhgi
Yayinlan, 2000
GUNES Huseyin, Lale Devrinde Amasya, Doktora Tezi-19 Mayis Universitesi, 2001
GURBUZ Adnan, Toprak Vakif Iliskileri Cercevesinde XVI. Yiizyilda Amasya Sancagi,
Doktora Tezi-Ankara Universitesi, 2003
HAMMER Joseph von, Osmanh Tarihi Cilt I, Milli Egitim Bakanhgi Yayinlan, 1991
HELILLi Mehemmedcelil Fariz, Movlana Ismayil Siracaddin Sirvani,
http://www.ismailshirvani.com/ Baku, 2003
IHSANOGLU, Ekmeleddin, Osmanh Medeniyeti Tarihi, Feza Gazetecilik AS, 1999
ILTER, Fiigen, Osmanh Ulasim Aginda Irmak Kenan Bir Yerlesme : Osmancik, TTK
Basimevi, Belleten 203, Ankara
KAFKASYALI Ali, Iran Turk Edebiyati Antolojisi -3-, http://urmu.azerblog.com/
KALAFAT Yasar, Mir Hamza Nigari
KARA Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yayinlan, 1977
KEMAL ibnii'l Emin Mahmud, Osmanh Devrinde Son Osmanh Sadrazamlan, Milli Egitim
Basimevi, 1964
142
KOCA Ferhat, OSMANLILAR DONEMI FIKIH - TASAVVUF ILi§KiSi: FAKILAR ILE
SOFULAR MUCADELESiNIN TARIHI SERUVENI, Gazi Universitesi Coram Ilahiyat
Fakiiltesi Dergisi, 2002/1, ss. 73-131.
KILCI Ali, Erken Osmanh Baldaken Turbeleri,
KILIC Riiya, Osmanh Devletinde Yonetim-Naksbendi Iliskisine Farkli Bir Bakis: Halidi
Surgiinleri, Tasavvuf: Ilmi ve Akademik Arastirma Dergisi, Sayi. 17,
KOCERLi Firudinbey, Haci Mirhemze Efendi NIGARt, Azerbaycan Edebiyati,c.II, Baki,
1981
KOKSUZ Nevzat, Merzifon uzerine yayinlanmamis bir 9ahsma
KUCUK Sezai, XIX. Asirda Mevlevilik ve Mevleviler, Doktora Tezi-Marmara Universitesi,
2000
MEMI§ Abdurrahman, Halid-i Bagdadi ve Anadolu'da Halidilik, Doktora Tezi-Marmara
Universitesi, 1998
MENC Htiseyin, Her Yontiyle Amasya, Amasya Ticaret ve Sanayi Odasi, Samsun, Ocak
1977
MUSAYEV Elsen, Mir Hamza Nigari, http://www.tasavvufdergisi.net/sayi_6.html
MUSLU Ramazan,XVIII. Asirda Anadolu'da Tasavvuf, Doktora Tezi- Marmara Universitesi,
2002
OCAK Ahmet Yasar, Babailik Isyani, Dergah Yayinlan, 1980
OCAK Ahmet Yasar, Babailik, DIA
OLCAY, Osman Fevzi, Amasya Unluleri, Amasya Belediyesi Kulttir Yayinlan, Ankara, 2002
ONARLI Ismail, Pir Ali Bircivan
OVACIK Hizir, Amasya Efsaneleri: Yeseren Dergisi sayi 3, sahife.29
ONGOREN Resat, XVI. Asirda Anadolu'da Tasavvuf, Doktora Tezi-Marmara Universitesi,
1996
OZCAN Nuri, Griftzen Asim Bey, DIA
143
OZDOGAN Rahime, Amasya'da Adak Yerleri ile Ilgili Halk Anlatilan, Yuksek Lisans Tezi-
19 Mayis Universitesi, 2006
PAKALIN Mehmet zeki, Osmanh Tarih Deyimleri Sozlugu. Milli Egitim Bakanhgi
Yayinlan, 1993
SEZER Hamiyet, Yeni9eri Ocaginin Kaldinlisinin Tasradaki Yansimalan
§AFAK Yakup, "VELED CELEBi'NiN MENAKIBINA GORE 1912'DE FAAL OLAN
MEVLEVIHANELER VE §EYHLERI"
§AHiN Kamil, Habib Karamani, DIA
§IM§EK Halil Ibrahim, Turk Modernlesmesi Surecinde Tasavvuf Alaninda Ortaya Cikan
Bazi Yontem Tartismalan, Hitit Uni. Ilahiyat Fak. Dergisi, 2006/1
TAHRALI Mustafa, Ahmed er-Rifai, DIA
TANMAN M. Baha, Halvethane, DIA
TANRIKORUR Barihuda, Mevleviyye,DIA
TA§AN N. Berin, Bir Ask Kuttigu Yaktik, Diyar-i Rum' a attik, Izmir, 1975
TA§LIOVA M. Mete, Mir Hamza Nigari'nin Nigar-name Mesnevisi, Yuksek Lisans Tezi-
Canakkale 18 Mart Universitesi, 1998
TUZCU Ali, ilkjaglardan Cumhuriyete Seyahatnamelerde AMASYA, Amasya Belediyesi
Kulttir Yayinlan, Ankara, 2007
ULUDAG Siileyman, Anadolu'da Halidilik, DIA
ULUDAG Siileyman, Halvetiyye, DIA
UNVER A. Siiheyl, ANADOLU'DA SELCUKLU DEVLETI, BEYLIKLERI RESMI
DAiRELERt VE TOPLANTI YERLERINE DAIR,
http://www.restorasyonmerkezi.com/
VASSAF Huseyin, Sefinetu'l Evliya, Kitabevi
YAVUZ Hulusi, Ahmet Hulusi Efendi, DIA
144
YILDIZ Harun, Amasya Yoresi Alevileri-Tarih9esi, Inanclan, Orf ve adetleri, Doktora Tezi-
19 Mayis Universitesi, 2003
YILDIZ Sare, Turhalli Mustafa Efendi'nin Hayati, Eserleri, ve Tasavvuf Anlayisi, Yuksek
Lisans Tezi, Ankara, 2006
YILMAZ Necdet, XVII. Asirda Anadolu'da Tasavvuf, Doktora Tezi -Marmara Universitesi,
2000
145
146
WEB adresleri
www.hirkakoyu.com
www.rifai-kadiri.org
www.sadibayram.com
www.sahinlerkoyu.com
www.yassical.bel.tr/
www.ismailshirvani.com/
http://www.bartin.gov.tr/
http://www.hbektas.gazi.edu.tr/
http://www.tasavvufdergisi.net
http://www.restorasyonmerkezi.com/
http://www.corum.bel.tr/
http://urmu.azerblog.com/
http://www.vuvakovu-amasya.com/
http://www.amasyaziyaret.bel.tr/
www.yesilyenice.bel.tr/
http://www.tasova.net/
http://193. 140.255. 1 1/tezjic/tez.htm
http://www.bayrampasa.bel.tr/
147
148