Skip to main content

Full text of "Adnan Oktar (Harun Yahya) nın Tüm Kitapları"

See other formats


mimmmBmsmmi 



i^ssssi 



>&mm^-®%m0&tm 







B$R 



OKUYUCUYA 



9 Bu kitapta ve diger cali§malarimizda evrim teorisinin cokiisiine ozel bir yer ay- 
nlmasmin nedeni, bu teorinin her turlu din aleyhtan felsefenin temelini olusturma- 
sidir. Yaratilisi ve dolayisiyla Allah 1 in varligim inkar eden Darwinizm, 140 yildir pek 
cok insanm imanmi kaybetmesine ya da kuskuya dusmesine neden olmustur. Dola- 
yisiyla bu teorinin bir aldatmaca oldugunu gozler ontine sermek cpk onemli bir 
imani gorevdir. Bu onemli hizmetin turn insanlanmiza ulastmlabilmesi ise zorunlu- 
dur. Kimi okuyuculanmiz belki tek bir kitabimizi okuma imkani bulabilir. Bu neden- 
le her kitabimizda bu konuya ozet de olsa bir boliim ayrilmasi uygun goriilmustur. 
9 Bel irtilmesi gereken bir diger husus, bu kitaplarm icerigi ile ilgilidir. Yazarm turn 
kitaplarmda imani konular, Kuran ayetleri dogrultusunda anlatilmakta, insanlar 
Allah'm ayetlerini ogrenmeye ve yasamaya davet edilmektedir. Allah'm ayetleri ile 
ilgili turn konular, okuyanm akhnda hicbir suphe veya soru isareti birakmayacak se- 
kilde aciklanmaktadir. 

Bu anlatim sirasmda kullanilan samimi, sade ve akici iislup ise kitaplarm yediden 
yetmise herkes tarafmdan rahatca anla§ilmasmi saglamaktadir. Bu etkili ve yalm an- 
latim sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tarn olarak uymak- 
tadir. Dini reddetme konusunda kesin bir tavir sergileyen insanlar dahi, bu kitaplar- 
da anlatilan ger^eklerden etkilenmekte ve anlatilanlarm dogrulugunu inkar edeme- 
mektedirler. 

9 Bu kitap ve yazarm diger eserleri, okuyucular tarafmdan bizzat okunabilecegi gi- 
bi, karsihkli bir sohbet ortami §eklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek 
isteyen bir grup okuyucunun kitaplan biraradaokumalan, konuyla ilgili kendi tefek- 
kur ve tecrtibelerini de birbirlerine aktarmalan acisindan yararli olacaktir. 

• Bunun yanmda, sadece Allah rizasi icin yazilmis olan bu kitaplarm tamnmasina 
ve okunmasma katkida bulunmak da buytik bir hizmet olacaktir. (Jiinku yazarm ttim 
kitaplarmda ispat ve ikna edici yon son derece gucltidiir. Bu sebeple dini anlatmak 
isteyenler icin en etkili yontem, bu kitaplarm diger insanlar tarafmdan da okunma- 
smm tesvik edilmesidir. 

• Kitaplarm arkasina yazarm diger eserlerinin tanitimlarimn eklenmesinin ise 
onemli sebepleri vardir. Bu sayede kitabi eline alan kisi, yukanda soz ettigimiz ozel- 
likleri ta§iyan ve okumaktan hoslandigim umdugumuz bu kitapla ayni vasiflara sa- 
hip daha bircok eser oldugunu gorecektir. imani ve siyasi konularda yararlanabile- 
cegi zengin bir kaynak birikiminin bulunduguna sahit olacaktir. 

9 Bu eserlerde, diger bazi eserlerde gorulen, stipheli kaynaklara dayah izahlara, 
mukaddesata karsi gereken adaba ve saygiya dikkat etmeyen usluplara, burkuntu 
veren umitsiz, supheci ve ye'se surtikleyen anlatimlara rastlayamazsmiz. 



mm* 



msmsmiMsm 



m. 



'&&< 



DARWINISTLERIN 

BEKLEDIGi 1 
CEVAPLARi 






■3 



£$£& 



HARUN YAHYA 



Kasim 2005 



^^BS^im^MiB^^ 



mi 



YAZAR ve ESERLERI HAKKINDA 

Harun Yahya miistear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yilinda Anka- 
ra'da dogdu. ilk, orta ve lise dgrenimini Ankara'da tamamladi. Daha sonra istanbul 
Mimar Sinan Universitesi Giizel Sanatlar Fakultesi'nde ve istanbul Universitesi Felse- 
fe Boliimu'nde ogrenim gordii. I980'li yillardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko- 
nularda pek 50k eser hazirladi. Bunlann yam sira, yazann evrimcilerin sahtekarhkla- 
nni, iddialannin gecersizligini ve Darwinizm'in kanli ideolojilerle olan karanlik baglan- 
tilanni ortaya koyan 50k onemli eserleri bulunmaktadir. 

Harun Yahya'nin eserleri yaklasik 30.000 resmin yer aldigi toplam 45.000 say- 
falik bir kulliyattir ve bu kiilliyat 41 farkli dile cevrilmistir. 

Yazann miistear ismi, inkarci diifiinceye karsj mucadele eden iki peygamberin 
hatiralanna hurmeten, isimlerini yad etmek icin Harun ve Yahya isimlerinden olus- 
turulmustur. Yazar tarafindan kitaplann kapagmda Resulullah'in muhrunun kullaml- 
mis olmasinin sembolik anlami ise, kitaplann icerigi ile ilgilidir. Bu muhiir, Kuran-i 
Kerim'in Allah'in son kitabi ve son sozii, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ul enbiya 
olmasini remzetmektedir. Yazar da, yayinladigi turn galismalannda, Kuran'i ve Resu- 
lullah'in sunnetini kendine rehber edinmistir. Bu suretle, inkarci diisiince sistemleri- 
nin turn temel iddialanni tek tek curutmeyi ve dine karsj ybneltilen itirazlan tarn ola- 
rak susturacak "son soz"u soylemeyi hedeflemektedir. (Jok biiyuk bir hikmet ve ke- 
mal sahibi olan Resulullah'in miihru, bu son sozii soyleme niyetinin bir duasi olarak 
kullanilmiftir. 

Yazann tiim cali§malanndaki ortak hedef, Kuran'in tebligini dunyaya ula|tirmak, 

bbylelikle insanlan Allah'in varligi, birligi ve ahiret gibi temel imani konular uzerinde 

du|iinmeye sevk etmek ve inkarci sistemlerin cu- 

rtik temellerini ve sapkm uygulamalanni gozler 

^^^^t^. online sermektir. 

^^H VHl Nitekim Harun Yahya'nin eserleri 

jflH ^B Hindistan'dan Amerika'ya, ingiltere'den En- 

donezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, 

^km ispanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan 

italya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve 

Rusya'ya kadar dunyanin daha pek 

cok ulkesinde begeniyle okun- 

maktadir. ingilizce, Fran- 

^^ sizca, Almanca, ital- 

yanca, ispan- 









, gmm&®F® ! *&&e® 






yolca, Portekizce, Urduca, Arapca, Arnavutca, Rusca, Bosnakca, Uygurca, Endonez- 
yaca, Malayca, Bengoli, Sirpca, Bulgarca, Qnce, Kishwahili (Tanzanya'da kullanihyor), 
Hausa (Afrika'da yaygin olarak kullanihyor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullanihyor), Dani- 
markaca ve isvecce gibi pek 50k dile cevrilen eserler, yurt disinda genis bir okuyu- 
cu kitlesi tarafindan takip edilmektedir. 

Diinyanin dbrt bir yaninda olaganustu takdir toplayan bu eserler pek 50k in- 
sanin iman etmesine, pek cogunun da imaninda derinlesmesine vesile olmaktadir. Ki 
taplari okuyan, inceleyen her ki§i, bu eserlerdeki hikmetli, ozlii, kolay anlasilir ve sa 
mimi uslubun, akilci ve ilmi yaklafimin farkina varmaktadir. Bu eserler siiratli etki et 
me, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, ciiriitiilemezlik ozellikleri tasimaktadir. Bu 
eserleri okuyan ve uzerinde ciddi bicimde du§iinen insanlann, artik materyalist fel- 
sefeyi, ateizmi ve diger sapkin goriis ve felsefelerin hicbirini samimi olarak savunabil- 
meleri miimkiin degildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla 
nacaklardir, cunku fikri dayanaklan curutulmuftur. <Jagimizdaki turn inkarci akimlar, 
Harun Yahya kiilliyati karsisinda fikren maglup olmujlardir. 

Kufkusuz bu ozellikler, Kuran'in hikmet ve anlatim garpiciligindan kaynaklan- 
maktadir. Yazann kendisi bu eserlerden dolayi bir oviinme iginde degildir, yalnizca 
Allah'in hidayetine vesile olmaya niyet etmistir. Aynca bu eserlerin basiminda ve ya- 
yinlanmasinda herhangi bir maddi kazang hedeflenmemektedir. 

Bu gergekler goz ontinde bulunduruldugunda, insanlann gbrmediklerini gor- 
melerini saglayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasini tesvik etmenin 
de, 50k onemli bir hizmet oldugu ortaya gikmaktadir. 

Bu degerli eserleri tanitmak yerine, insanlann zihinlerini bulandiran, fikri kar- 
ma|a meydana getiren, kusku ve tereddtitleri dagitmada, imani kurtarmada giiglii ve 
keskin bir etkisi olmadigi genel tecrube ile sabit olan kitaplan yaymak ise, emek ve 
zaman kaybina neden olacaktir. imam kurtarma amacindan ziyade, yazannin edebi 
gucunii vurgulamaya yonelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyecegi agiktir. Bu ko- 
nuda kuskusu olanlar varsa, Harun Yahya'nin eserlerinin tek amacinin dinsizligi gu- 
rutmek ve Kuran ahlakini yaymak oldugunu, bu hizmetteki etki, basari ve 
samimiyetin agikga goruldugunii okuyuculann genel kanaatinden anlayabilirler. 

Bilinmelidir ki, diinya uzerindeki zulum ve karmasalann, Miislumanlarin gektik- 
leri eziyetlerin temel sebebi dinsizligin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmamn 
yolu ise, dinsizligin fikren maglup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmasi ve 
Kuran ahlakinin, insanlann kavrayip yasayabilecekleri sekilde anlatilmasidir. Diinyanin 
gunden giine daha fazla igine gekilmek istendigi zulum, fesat ve kargasa ortami dik- 
kate alindiginda bu hizmetin elden geldigince hizh ve etkili bir bigimde yapilmasi 
gerektigi agiktir. Aksi halde 50k geg kalinabilir. 

Bu onemli hizmette oncii rolu ustlenmis olan Harun Yahya kiilliyati, Allah'in iz- 
niyle, 21. yiizyilda diinya insanlanni Kuran'da tarif edilen huzur ve bansa, dogruluk 
ve adalete, giizellik ve mutluluga tafimaya bir vesile olacaktir. 




^^^^M^^^^^^M^M: 



Bu kitapta kullamlan ayetler, Ali Bulag'm hazirladigi 
"Kur'an-i Kerim ve Turkge Anlami" isimli mealden ahnmi§tir. 



ARA§TIRMA 
YAYINCILIK 

Talatpasa Mah. Emirgazi Caddesi 

Ibrahim Elmas Ismerkezi 

A. Blok Kat 4 Okmeydam - Istanbul 

Tel: (0 212) 222 00 88 



Baski: Se<;il Ofset 

100 Yil Mahallesi MAS-SIT Matbaacilar Sitesi 

4. Cadde No: 77 Bagcilar-Istanbul 

Tel: (0 212) 629 06 15 



/.harunyahya.orj 



ww.harunyahya.ne 




f$s 



HARUN YAHYA 



Kasim 2005 



WW 



m 



DARWINISTLERIN 

BEKLEDIGi^ 
CEVAPLAR 



m 



E£iH*h 



iiS^feS^i^i?!^ BBi 



igiNDEKILER 



a. Teorisini (Jiiriiten Yeni Gel 



Urdu Science Dergisi Biiyiik Degi§imin Farkmda: 

Tiirkiye'de Darwinizm Tarih Oluyor 12 

Net Cevap Sitesi, 2 Yil Once Haber Vermisti: 

Evrimcilerin "Dino-Kus" Sahtekarligi Ortaya Cikti 16 



Hayali "Evrim Soyagacim" Altiist Eden Fosili, 
"Evrim Delili" Sanma Yamlgisi 



Radikal Gazetesinden Kuslarm Kokeni Hakkmda 

"Evrim Masallan" 26 

National Geographic Tiirkiye Dergisi, 

Yaym Hayatma Yamlgilarla Bajladi 30 

Hiirriyet Gazetesinin Evrim C^eligkisi 37 

Akgam Gazetesi, Evrimcilerin Aldatmacalarma 

Ortak Olmamahdir 40 

Popiiler Bilim Dergisindeki 

Cok Onemli Yamlgilar Ve Onyargilar 43 

Hiirriyet Gazetesinin Biiyiik Yamlgisi: 

"Renkleri Maymunlar Sayesinde Goriiyoruz" 52 

Radikal Gazetesi, Ku§larm Uqmadan Once 

Suriindiikleri Hurafesine Inanmaya Devam Ediyor 55 

Yasayan Fosil, Evrim Teorisini Yalanliyor 61 

Radikal Gazetesinde Yer Alan 

Insamn Ilk Atasimn Yeri Hakkmdaki Senaryolar 65 



Milliyet Gazetesinden "Evrim Propagandas 



Bilim Ve Teknik Dergisinden Evrimci Mantiksizhklar: 

"Viicudu Yeniden Tasarlama" Yamlgisi 71 



Cumhuriyet Bilim Teknik'ten, Evrim Propagandasi . 



"En Eski Memeli" Hakkmdaki Evrimci Yamlgilar 92 

Hiirriyet Gazetesinin "Sizofreni Olmasaydi 

Maymun Kalacaktik" Yamlgisi 97 

Bilim Ve Utopya Dergisinin Ve 



Prof. Dr. Beyazit Cirakoglu'nun Evrim Yamlgilan 103 

Alaeddin §enel'in Materyalizm Yamlgisi 117 

"Bilim Ve Utopya" Dergisi Mart 2001 Sayismda 

Geleneksel Yamlgilarma Devam Etti 121 

Bilim Ve Teknik Dergisinin "Hiicre Zari Uretildi" Yamlgisi 126 

Evrimci Gazeteler, Insan Genomu Pre 

Sonuclarim Carpitiyor! 129 

Insamn Hayvandan Evrimle§tigini Ve 

Bu Yiizden Zalim Oldugunu Zannetme Yamlgisi 141 

Radikal Gazetesi Yazari Mine Kinkkanat'm 

Evrim Teorisi Hakkmdaki Yamlgilan 147 

Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinden 

Tehlikeli Bir Evrim Propagandasi 152 

Bilim Ve Teknik Dergisindeki 

Sosyal Darwinist Iddialara Cevap 159 

Cumhuriyet Yazari Orhan Bursah'nm Darwinizm Celiskisi 167 

Ak§am Gazetesindeki Evrimci Yamlgilar 174 

Hiirriyet Gazetesinin Bir Roportajmdaki Evrimci Yamlgilar 180 

Sabah Gazetesinin "Yoksa Uzaydan Mi Geldik?" Yamlgisi 186 

Sabah Gazetesi, "Uzaydan Geldik" Yamlgisim 

Tekrarlamaya Devam Ediyor 190 

Bilimsel Temelden Yoksun Evrimci Propaganda 196 

Hiirriyet Gazetesi Yazari Ozdemir Ince'nin 

Darwinizm Yamlgilan 204 

8 Milyon Yilhk Iskelet Hakkmdaki Evrimci Yamlgilar 211 

Bilim Ve Utopya Dergisinin Insan Beyni Ve 

Bilinci Hakkmdaki Darwinist-Materyalist Yamlgilan 218 

Evrensel Gazetesinin Ve Veysel Atayman'm Yamlgilan 240 

Bilim Ve Teknik Dergisi, 

Yasamm Kokeni Konusunda Yamhyor 249 

Bilim Ve Utopya Yazari Haluk Ertan'm Yamlgilan 256 

Evrim Teorisinin Cikmazlanm Pekistiren Yeni Bir Fosil 261 

Yeni Bulunan Kambriyen Fosili, Evrim Teorisine Yeni Bir Darbe Indirdi .276 



Giri§: 

EVRIM TEORiSINI gURUTEN 

YENI GELI§MELER 



2001 yihnin ba§indan bu yana bilim diinyasinda cok ilginc, ve son 
derece onemli geli§meler ya§andi. Nature, Scientific American gibi 
diinyaca iinlii bilim dergilerinde, New York Times, CNN ve BBC 
gibi iinlii medya kurulu§larmda art arda cikan bazi haberler, evrim te- 
orisinin ne kadar biiyiik bir bilimsel acmaz iginde oldugunu bir kez da- 
ha ortaya koydu. Bilindigi gibi, bugiinkii gekliyle evrim teorisi, 19. yiiz- 
yihn ortalannda Charles Darwin tarafindan ortaya atilmis. ve o donem- 
de giiclenen materyalizme biiyiik bir destek saglami§tir. Bu oyle bir des- 
tektir ki, bugiin evrim teorisinin yikilmasi, materyalizmin de yikilmasi 
ile sonuglanmaktadir. 

Materyalizm ise, Allah'in varhgini, dini, maneviyati tamamen red- 
deden, sadece maddeyi mutlak bir varhk olarak kabul eden ve bencil bir 
diinya goru§unu savunan son derece tehlikeli bir felsefedir. 20. yiizyil- 
da insanlara aci, zuliim ve felaketler ya§atan komiinizm ve fa§izm gibi 
iki tehlikeli ideolojinin temelini de (her ne kadar her ikisi de birbirine zit 
iki ideoloji olarak goriinse de) materyalizm ve Darwinizm olu§turmak- 
tadir. Diinya iizerinde halen son derece yaygin olan bencil, gikarci, gati§- 
maci, acimasiz ahlak anlayi§i da materyalist-Darwinist anlayi§in bir 
uriiniidiir. 

Dolayisiyla, insanhga 150 yildir biiyiik acilar ya§atan materyalist 



HARUN YAHYA 



diinya goru§unun fikren yenilgiye ugratilmasi zorunludur ve bunun 
icin de bu gorii§un temeli olan Darwinizm'in bilimsel olarak gecersizli- 
ginin ortaya konmasi gerekmektedir. Bu ise kolay bir i§tir, ciinkii zaten 
Darwinizm'in bilimsel bir dayanagi yoktur. Bugiine kadar, ilgili hicbir 
bilim dalinda, evrim teorisini destekleyen tek bir bilimsel delil dahi bu- 
lunmamigtir. Elde edilen bulgular, evrimin hicbir zaman ya§anmadigim 
gostermektedir. Evrimcilerin tek yaptigi, teorilerine gercekte delil olu§- 
turmayan bazi biyolojik olaylan, gozlemleri veya fosil kayitlanni carpi- 
tarak, onyargili bir bicimde yorumlayarak, hatta kind zaman bilimsel 
sahtekarliklara ba§vurarak propaganda yapmaktir. 

Dolayisiyla Darwinizm'in ic yiiziinun ortaya gikanlmasi icin, soz ko- 
nusu propagandamn etkisinin kinlmasi, bilimsel gerceklerin mumkiin 
oldugu kadar cok insana ulagtinlmasi gerekmektedir. Evrim teorisinin 
gegersizligini kamtlayan bilimsel bulgular, dergilerin, haberlerin ko§ele- 
rinde kalmamali, her imkan kullamlarak, degifre edilmeli, duyurulmah- 
dir. 

Bu amacla, elinizdeki kitabin ilerleyen boliimlerinde evrim aldatma- 
casini gozler online seren yeni bilimsel geli§meler ve 2000-2001 yillann- 
da Tiirkiye'deki evrimci gazete veya dergilerde cikan tarafli haberlerden 
bazilannin gecersizligi incelenmektedir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



UNLU SCIENCE DERGISI 
BUYUKDEGi^iMIN FARKINDA: 
TURKIYE'DE DARWINIZM 
TARIH OLUYOR 



Bilindigi gibi, iilkemizde yillardir evrim aldatmacasi ile bilimsel 
alanda ciddi bir miicadele yurutuluyor ve bu buyuk fikri miica- 
dele diinya bilim cevrelerinin de dikkatini cekiyor. Diinyanin en 
saygin bilimsel dergilerinden biri sayilan Science dergisinin 18 Mayis 
2001 tarihli sayisinda da bu konuya genis. yer verildi. Robert Koenig im- 
zah ve "Creationism Take Root Where Europe, Asia Meet" (Avrupa ile 
Asya'nin Bulu§tugu Yerde Yaratih§i Savunma Akimi Kokleniyor) baglik- 
h yazida Tiirkiye'de evrim teorisinin aldatmacalanna kargi yapilan bi- 
limsel nuicadelenin ba§ansina, gectigimiz yillarda iilke gapinda gercek- 
le§tirilen 100'ii a§kin evrim teorisinin gokugii konulu konferansa ve Tur- 
kiye'deki evrimcilerin caresizliklerine geni§ yer verildi. Evrim teorisine 
kar§i ba§latilan bu hareketin "Kuzey Amerika disinda, diinyanin en 
kuvvetli anti-evrimci hareketi" oldugunun ve "diger Miisliiman iilke- 
lere de hizla yayildiginin" alti cizildi. 

Yazida aynca "Evrim Aldatmacasi" kitabimn uluslararasi bagansina 
ve bazi Tiirk evrimci bilim adamlannin "bu kitaplann iilkenin bazi 
bolgelerinde okullarda okutulan ders kitaplarmdan daha etkin oldu- 
gundan sikayet ettiklerine" dikkat cekildi. Dergide Evrim Aldatmaca- 
si kitabimn resminin altinda ise §u yorum dikkat cekiyordu: "Olay ^1- 
kardi - Evrim Aldatmacasi gibi kitaplar ^ok genis bir okuyucu kitle- 



HARUN YAHYA 



sine sahip." Sadece Tiirkiye'de degil, turn diinyada okunan, §u ana ka- 
dar 19 dile cevrilen ve halen farkli dillere cevirileri devam eden Evrim 
Aldatmacasi isimli kitabi bugiin Rusya'dan Hindistan'a, Avustralya'dan 
Kanada'ya, Italya'dan Ispanya'ya, Polonya'dan Endonezya'ya kadar bir- 
gok iilkede tammayan yok gibi. 

Koenig'in yazisinda 2001 yili bagindan itibaren bazi milletvekilleri- 
nin, evrim teorisinin egitim mufredatindan kaldinlmasi igin TBMM'ne 
sunduklan soru onergelerinden de §u §ekilde bahsedildi: 

... Bir tip profesorii ve milletvekili olan AH Goren gegtigimiz giinlerde orta- 
okullarda Darwin'in evrim teorisinin okutulmasinin yasaklanmast igin bir so- 
ru onergesi verdi. Parlamentodaki uguncii buytik parti olan ve islami goriisuy- 



Unlii bilim dergisi Sc/ence'da, 
Harun Yahya'nin, Evrim 
Aldatmacasi isimli kitabina ve 
kitabin diinya capmdaki etki- 
sine genis yer verildi. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



le bilinen Fazilet Partisi tiyesi Goren, Darwinizm'i "bilimsel bir sahtekarhk" 
olarak niteledi ve orta okul ogrencilerini "ateizme ve boliiculiige" zemin olu§- 
turan evrim teorisinin olumsuz etkilerinden korumak igin diger parlamento 
uyelerini harekete davet etti. " 

Koenig, evrim aldatmacasina yonelik bu fikri ve bilimsel cahsmala- 
nn karsisinda Turk evrimcilerin cevapsiz ve yetersiz kaldiklanni belirti- 
yor ve "... Buradaki bircok (evrimci) bilim adami, evrimcilerin kamuoyu 
nezdinde Tiirk yaratihs^ilarinin karsisinda itibar kaybetmelerinden 
endise duyuyor" diyordu. 

Tiirkiye'deki yaratilis konulu cahsmalara, bilim diinyasinin en say- 
gin dergilerinden biri olan New Scientist'm 22 Nisan 2000 tarihli sayisin- 
da da yer verilmisti. Neiv Scientist, evrim teorisi ile ilgili eserlerinin etki- 
sine dikkat cekmis, evrim teorisinin yanlisligimn ve yaratilis gergeginin 
anlatilmasi konusunda "Harun Yahya uluslararasi bir kahraman hali- 
ne geldi" demisti. 

Tiim bu gelismeler karsisinda evrimciler ise sessizliklerini korumak- 
tadirlar. Oysa evrimci bilim adamlarmdan beklenen, evrim aldatmaca- 
sini ortaya koyan delillere aym sekilde, kitap ve konferanslarla cevap 
vermeleridir. Ancak goriinen o ki, evrimi savunacak hicbir delilleri ol- 
madigini bilen evrimciler bu konuda en ufak bir sevk duymamaktadir- 
lar. Tiim iiniversitelerde kiirsiileri olan, tiim laboratuvarlar, teknik im- 
kanlar ellerinde bulunan evrimciler 
yillardir sadece imza toplayip, basin 
bidirisi yayinlamaktan baska birsey 
yapamayarak, caresizliklerini ortaya 
koymuslardir. Artik evrim aldatma- 
casi, tarihin karanlik sayfalarmdaki 
yerini almistir ve bunu hicbir evrim- 
cinin engellemesi mumkiin deglidir. 
Hie siiphesiz Darwinist biiyii- 
niin etkisinin insanlann iizerinden 



% 22 Nisan 2000 tarihli New Scientist der- 
gisinde, Darwinizm'i yalanlayan yaratilis 
gerceginin diinyada artan etkisine yer verildi. 




Harun Yahya 



hizla kalkiyor olmasi hem iilkemiz hem de turn diinya toplumlan aci- 
sindan, aydinhk ve refah dolu bir gelecek icin cok onemli ve tarihi bir 
geli§medir. 




• 22 Nisan 2000 ta- 
rihli New Scientist 
dergisinde Tiirki- 
ye'deki yaratihs 
konulu cahsmala- 
ra da yer verildi ve 
evrim teorisinin 
anlatilmasi ve ya- 
ratilis gerceginin 
ortaya konmasi 
konusunda "Ha- 
run Yahya ulusla- 
rarasi bir kahra- 
man haline geldi" 
ifadesi kullamldi. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



NetCevap Sitesi, 2 Yil Once 
Haber Vermi§ti: 
EVRIMCiLERIN "DINO-KU^" 
SAHTEKARLIGI ORTAYA ^IKTI 



29 Mart 2001 tarihli bazi giinliik gazetelerde evrim teorisi adina 
onemli bir itiraf yer aliyordu. "Ku§lar dinozorlardan evrimle§ti" 
masalina delil gibi gosterilen "dino-kug fosili"nin gercekte bir 
sahtekarhk oldugu, bir suriingen omurgasina ku§ iskeleti parcalarinin 
yapi§tinlmasiyla iiretildigi ortaya cikmi§ti. Ornegin Hiirriyet gazetesi- 
nin "DINO-KU§ PALAVRA giKTI" ba§likli haberinde §6yle yaziyordu: 
"National Geographic dergisinin Kastm 1999' da ku§ He dinozor arasindaki 
eksik halka oldugunu duyurdugu, hakhnda bilimsel makaleler yaztlan hayva- 
nin sahte oldugu anla§ildi. 'Archoeoraptor liaoningensis' adi verilen hindi bti- 
yukliigundeki dino-ku§un iskeletinin ba§ka hayvanlara ait kemiklerden birara- 
ya getirildigi ortaya cikti. 

Evrim teorisinde onemli bir eksikligi aydinlattigi varsayilan dino-ku- 
§un 125 milyon yil oncesine ait oldugu, Qin 'in Liaoning eyaletinde bulundu- 
gu one siiruluyordu. Tiiylii viicudu bir ku§a benziyor, ancak uzun, kemikli 
kuyrugu et tiiketen dinozorlan cagri§hriyordu. Ingiliz haftahk bilim dergisi 
Nature'un bugiinkii sayisinda yayinlanan bir inceleme dino-ku§un palavra 
oldugunu gbzler oniine serdi. Aralarmda tig paleontologun da bulundugu 
bir grup ara§hrmaci bilgisayar tomografisinin yardimiyla sahtekarhgi kamtla- 
dilar. Dino-ku§ ashnda Cinli kagakgilarin eseriydi... Kagakgtlar yapi§- 
kan ve harglar kullanarak 88 kemik ve ta§tan dino-ku§ yaratmifti. Arc- 
haeraptor'un on ktsmi tek bir ku§a aitfosildi, ancak dinozorun kuyruguyla bir- 



HARUN Yahya 



likte beden hsminda dort ayn tiirden kemikler vardi. Dino-ku§un bilgisayarda 
taranmasi ku§ iskeletinin daha once bilinmeyen tiirlere ait olduguna, dino kis- 
minin ise kilgilk dinozorlarin yeni tiirune isaret etti. " (Cumlu dusuklugu, 
Hurriyet'e aittir.) 



NetCevap Sitesi, 2 Yil Once Bilimsel Delillerle 
Gercegi Aciklami§ti 

Bu sahte fosil, bundan 2 yil once ba§ta Hiirriyet ve Sabah olmak iize- 
re Darwinist medya kurulu§lan tarafindan "Evrim teorisini kamtlayan 
delil bulundu" diye tanitilmigti. Hiir- 
riyet gazetesinde yayinlanan 16 
Ekim 1999 tarihli "Ucan Dinozor Bu- 
lundu" ba§hkh haber, bunun bir 6r- 
negiydi. 

Oysa bu evrimci iddiamn hicbir 
gecerliligi olmadigi, o zaman da 
NetCevap isimli internet sitemiz 




^^^^"^"^ ^ i • Iki yil once, kuslarm c 

QinokllS Dal3Vt3 £lKt) j rimlestigini kamtlayan 



w «** J'" kt * * Hn ** * I 



Iki yil once, "ku§larm dinozorlardan ev- 
ucan dinozorun 
bulundugu" haberi buyiik basliklarla 
duyurulmustu. Jki yil sonra ise ayni ga- 
zete, bulunan sozde delilin sahte oldu- 
gunu itiraf etmek zorunda kaldi. 



£ Ucan dinozor bylundufr' 





DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



BASINDA BENZER ALDATMACALAR 




tarafindan kamuoyuna duyurulmu§tu. ("Evrimcilere Net Cevap" isimli 
kitabimizda da bu konuya yer verilmigtir.) Hiirriyet'in haberiyle ayni 
giin sitemizde yayinlanan "SABAH ve HURRIYET'IN "UCAN DINO- 
ZOR" HABERI" ba§hkli yazida, sahte oldugu gunumiizde ortaya cikan 
Archaeoraptor fosili hakkinda §unlar yazihydi: 

"Evrimciler her yeni fosil bulgusunda, dinozor-ku§ baglanttst hakkinda spekii- 
lasyonlar one siirmekte, ancak detayh analizler sonucunda yalanlanmaktadir- 
lar. Qin 'de bulunan tig yeni theropod dinozoru fosili de bu ttir bir spektilasyon- 
dur. Sabah ve Htirriyet, her zamanki gibi bu fosilleri de "evrime delil" sanmi§ 
ve o sekilde gostermi§tir... 

Goriinen odur ki, evrimciler, Sinosauropteryx hakkindaki spekiilas- 
yonlannin bo§a cikmasinin ardindan, §imdi de Archaeoraptor, Sinornitho- 
saurus ve Beipiaosaurus adi verilen yeni fosil bulgulan iizerinde spekii- 
lasyona giri§mi§lerdir. Sabah ve Hiirriyet de, evrim konusunda goster- 



Harun Yahya 



dikleri her zamanki onyargih tavn tekrar ederek, bu spekiilasyonlan 
hi^bir farkh yorum ve dii§iinceye yer vermeden "evrime delil bulun- 
du" iislubunda okuyucularma aktarmi§lardir. 

... (Oysa) i§te bu noktada gok btiyuk bir geli§ki vardir. Qiinkii bu fosiller (or- 
negin Archaeoraptor) sadece 120 milyon yil kadar eskidir. Ancak yeryii- 
ziindeki bilinen en eski ugabilen ku§ olan Archaeopteryx, 150 milyon yd ya§in- 
dadir. Archaeopteryx gunumuz ku§lcmyla aym ugus yetenegine sahip olan 
ugucu bir ku§tur. Ugu§ igin gerekli olan geni§ kanatlara, asimetrik ve kompleks 
tiiy yapisina, sternum (gogils) kemigine sahiptir... 

Ktsacast Archaeopteryx, eski kuslann bundan 150 milyon yd once gokyuziin- 
de ugmakta olduklannm bir kamtidir. Bu durumda elbette 120 milyon yil ya- 
§indaki bazi dinozor fosillerinin, "ku§larin heniiz ugamayan ilkel ata- 
lari" olarak gosterilmesi imkansizdir. 

Bu durum, Archaeoraptor, Sinornithosaurus ve Beipiaosaurus adh fosil dino- 
zorlar hakkindaki evrimci iddialarin agik bir geliski iginde oldugunu gostermek- 
tedir." (Makalenin tamami igin, http://netcevap.org/sab-hur991016.html ve 
Harun Yahya, Evrimcilere "Net Cevap", Vural Yayincihk, 2001) 



Dino-kuf aldatmacasi evrimci- 
lerin ilk sahtekarhgi degil. Dar- 
winizm'in onde gelen savunu- 
culanndan Ernst Haeckel de, 
sahte cizimler yaparak evrim 
teorisini ispatlayacagim dusiin- 
mustii. Solda Haeckel'in sahte 
Sizimleri gorulmektedir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




* Ne Miller'in evrimi ispatlamak ug- 
runa deneyinde yaptigi aldatmaca- 
lar, ne de Piltdown Adami sahte- 
karligi, evrim teorisini yikilmaktan 
kurtaramadi. 



Kisacasi, sozii edilen fosilin bir "dino-kus" fosili olamayacagi, fosil 
ilk giindeme geldigi donemde bilimsel delillerle izah edilmisti. Bu 6r- 
nek, iilkemizdeki evrimci medyamn ne kadar onyargih ve tarafli dav- 
randigimn, evrim lehinde gibi gordiigii her haberi biiyiik bir hirsla pro- 
paganda malzemesi haline getirdiginin ve bu yolla kamuoyunu yanilt- 
tiginin acik bir delilidir. Dahasi, evrim konusundaki geli§melerle ilgili 
en dogru, bilimsel ve "net" cevaplann, Net Cevap sitesinde yayinlandi- 
gini da bir kez daha gostermektedir. 

Evrimcilerin Degi§meyen Yontemi: Sahtekarhk 

Konunun bir diger onemli yonii ise, (Jin'deki fosilin, evrimcilerin as- 
linda klasik bir yonteminin devami olusudur. Bu yontem sahtekarhktir. 
Evrim teorisinin ortaya atilmasindan bu yana, teoriyi desteklemek icin 
pek cok sahtekarhk yapilmistir. Alman biyolog Ernst Haeckel, Darwin'i 
destelemek icin sahte embriyo gizimleri yapmistir. Ingiliz evrimciler, in- 
san kafatasina orangutan cenesi monte edip, bunu British Museum'da 
40 yih askin bir siire "Piltdown Adami-Evrimin En Biiyiik Kaniti" diye 
sergilemislerdir. Amerikah evrimciler tek bir domuz disini "Nebraska 



Harun Yahya 



Adami" diye lanse etmi§lerdir. Amerikali kimyaci Stanley Miller sahte 
bir "ilkel atmosfer modeli" olu§turup amino asit deneyi yapmi§tir. Dun- 
yanin dort bir yaninda, "rekonstriiksiyon" adi verilen sahte cizimlerle, 
gercekte hicbir zaman yagamamis. olan "ilkel yaratiklar" veya "maymun 
adam"lar tasvir edilmi§tir. (Detayh bilgi igin bkz. Harun Yahya, Evrim Al- 
datmacasi, Ara§hrma Yayincihk) 

Qn'de "bulundugu" iddia edilen ve 2 yildir "kuslarm evrimine bu- 
yiik delil" gibi gosterilen "Archoeoraptor" fosili sahtekarhgi ise, evrimci 
sahtekarliklar zincirinin son ornegidir. Goriilen odur ki, evrimciler ya- 
lan soylemekten, bilimi ideolojileri ugruna carpitmaktan vazgecmemek- 
tedirler. 

Darwinist medya kurulu§lan, artik bu gercegi gormeli ve evrim te- 
orisini korii koriine savunmaya bir son vermelidirler. Aksi takdirde, 
"evrime biiyiik delil" diye lanse ettikleri sahtekarhklan bir siire sonra 
"ever, sahtekarhkmig" diye itiraf etmeye ve bu yolla kendi kendilerini 
curiitmeye devam edeceklerdir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



HAYALI "EVRIM SOYAGACINI" 
ALTUST EDEN FOSILI, "EVRIM 
DELILi" SANMA YANILGISI 



2001 yilinin ilk aylannda bulunan 3.5 milyon yillik kafatasi, ev- 
rimcilerin hayali "insanin evrimi soyagaci"m altiist etti. Diinyamn 
en onde gelen evrimcilerinin dahi hayali §emalarinda hicbir yere 
koyamadiklan bu fosili, Akgam gazetesi ise nasil olduysa hayali evrim 
§emasinda bir yere yerlegtirdi ve bunu 22 Mart 2001 tarihli sayisinda 
okuyuculanna duyurdu. 

Soz konusu fosil Kenya'da Meave Leakey ve ekibi tarafindan bulun- 
du. Diiz bir yiize sahip olmasi nedeniyle "Diiz Yiizlii Adam" (Flat Faced 
Man) olarak anilan fosile verilen "bilimsel isim" ise Kenyanthropus plat- 

3,5 milyon yillik bu fosilin evrimcilerin akhni tamamen kan§tirma- 
sinin nedeni, kendisinden sonra yagamis. olan bazi maymun tiirlerinin 
(Lucy gibi), evrimci kistaslara gore Kenya i f ops' dan daha "ge- 

ri" olmasi. Dolayisiyla farkh ozelliklere sahip olan bu fosil, evrimcilerin 
turn §emasim altiist ediyor. (Jiinkii bu fosili nereye yerle§tireceklerini 
bilmiyorlar. 

Ashnda bugiine kadar bulunan fosillerin tamamina bakildiginda, 
maymunla ortak bir atadan evrimle§en, yava§ yavag insana dogru yiik- 
selen bir "evrim §emasi" olmadigi acikga goriiliiyor. Aksine §emada ta- 
mamen bir karma§a bulunuyor. BBC televizyonunun internet sayfasin- 



Harun Yahya 



da yayinlanan ve bir sonraki sayfada yer alan §emada bu karmaga vur- 
gulaniyor. "Karma§ik insanimsi soyagaci" baghgiyla verilen §emada 
hicbir diizenli geli§me olmadigi, aksine turn fosil bulgulannin birbirle- 
rinden tamamen ilgisiz ozelliklere sahip olduklan goriiluyor. §emanm 
altinda da §u yoruma yer veriliyor: 

Bilim adamlan farkli insanimsi fosillerini birbirleriyle ili§kilendirme konnsun- 

da giigliik gekiyorlar. 1 

George Washington Universitesi, Antropoloji bolumiinden Daniel E. 
Lieberman ise, Nature dergisinde yer alan makalesinde, Kenyanthropus 
platyops hakkinda §u yorumu yapiyor: 

insanin evrim tarihi gok karmasik ve goziimlenmemistir. §imdi 3.5 milyon yil- 

lik baska bir tiirtin bulunmasi He durum daha da karisacak gibi goriiniiyor... 

Kenyanthropus platyops'un yapisi genel olarak insanin evrimi ve tiirlerin 

davranisi konulan hakkinda birgok soruyu beraberinde getiriyor. Ornegin ne- 

den ah§ilmi§in disinda olarak, kiigiik bir gene disine ve one dogru kavisli gene 

kemigi olan biiyiik diiz bir yiize ayni anda sahip? Biiyiik yiizii ve benzer sekil- 

de yerlestirilmis gene kemigi olan tiim 

diger insanimsi tiirlerin biiyiik bir di- 

§i var. K. Platyops'in oniimuzdeki 

birkag yil igindeki en ba§hca ro- 

liiniin, birlikleri bozucu ve insa- 

nimsilar arasindaki evrimsel 

iligkinin aragtirmalarinda kar§i- 

la§ilan karga§ayi vurgulayici bir 

rolii olacagini diisiiniiyorum. 2 

BBC isimli unlii televizyon ka- 
nali ise haberi "Duz Yiizlii Adam 
Bir Bilmece", "Akil Kan§tiran Tab- 
lo", "Bilimsel Celigki" ba§hklan ile 
verdi ve haberde §6yle dendi: 




3-5 milyon yillik 



) Kenya'da bulunan kafatasi fosili Ak- 
§am gazetesinde evrimci bir yorumla 
haber verildi. Bu tarafh haberde, fosilin 
evrimcilerin iddialarmi alt List ettigin- 
den nedense hie bahsedilmiyordu! 









&^SSSSSS^ 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



V 



^ 




Meave Leakey, ekibi ve Kenya Milli Muzesi'nin bulu§u, zaten bulanik olan in- 

sanin evrimi tablosunu daha da buIamkIa§tiriyor. 3 

Londra College Universitesi'nden iinlii evrimci Dr. Fred Spoor ise 
yeni bulunan fosil icin "Bir^ok soruyu giindeme getirdi" yorumunu 
yapti. 4 

Kisacasi evrim teorisi, yukandaki aciklama ve itiraflarda da goriil- 
diigii gibi biiyiik bir cikmaz icindedir. Ozellikle paleontoloji dalinda, 
her yeni bulgu evrim teorisine yeni bir celigki daha getirmektedir. Insa- 
nin sozde evrimi icin hayali bir §ema belirleyen evrimciler, soyu tuken- 
mi§ farkh maymun tiirlerine ve insan irklarina ait fosilleri art arda dize- 
rek, §emalanna uygun hale getirmeye cah§maktadirlar. Ancak, hicbir fo- 
sil §emalanna uymamaktadir. (^iinkii insan maymunla ortak bir atadan 
evrimle§memi§tir. Insanlar tarih boyunca hep insan olmu§lar, maymun- 
lar da hep maymun olarak kalmiglardir. Bu nedenle evrim teorisi, her 
yeni bilimsel bulu§la bir cikmaz icine daha girecektir. 

I§in ilginc yam ise, bazi medya organlannin, evrim aleyhindeki de- 
lilleri bile "evrim kaniti" sanmasidir. Bu, o denli on yargih bir yakla- 
§imdir ki, topraktan cikan her kafatasim pe§inen "evrime kanit" zannet- 
mekte ve oyle gostermektedir. Gerek Ak§am gazetesinin gerekse Darwi- 
nist cizgide yayin yapan diger medya kurulu§larinm biraz daha akilci 
ve bilimsel davranmalan gerektigi ortadadir. Aksi halde, bu ornekte ol- 
dugu gibi, kendilerini hatah duruma du§urmeye devam edeceklerdir. 



Harun Yahya 



INSANIN EVRIMI MASALINI COKERTEN FOSIL 




RADIKAL GAZETESINDEN 
KU§LARIN KOKENI HAKKINDA 
"EVRIM MASALLARI" 



8Arahk 2000 tarihli Radikal gazetesinde, "Ku§lann En Hakiki Atasi" 
ba§likh bir haber yayinlandi. Qn'de bulunan bir dinozor fosilinin 
kuglann gercek atasi oldugu iddia edilen haberde, cok onemli ha- 
talar ve okuyucuyu yamltan bilgiler bulunmaktadir. 

Soz konusu haberde, Qn'de Microraptor ismi verilen ve 120 milyon 
yillik oldugu tespit edilen bir dinozor fosili bulundugu duyurulmakta- 
dir. Yazida yer alan iddiaya gore, bu karga buyuklugiindeki dinozor, 
kus. tiiylerine benzer tiiylere sahiptir ve bu nedenle kuglarin atasidir. 
Haberdeki yanilgi, celi§ki ve hatalar kisaca §6yle ozetlenebilir: 

1 . Bu dinozor kuslarin atasi olamaz, giinkii ondan 

gok daha once yasamis olan birgok kus fosili bulunmustur: 

Yazidaki en biiyiik yanilgilardan biri bu konudur. Bu dinozorun bo- 
yutlarimn kiiciik olmasi ve ku§ tiiylerine benzer tiiylerinin olmasi, ev- 
rimcileri heyecanlandirmi§ olacak ki, hemen bunun ku§lann atasi oldu- 
gunu ileri surmiiglerdir. Ancak, Associated Press tarafindan duyurulan 
haberin orijinalinde de yer aldigi gibi, bu dinozorun uctuguna dair hic- 
bir bilgi ve delil bulunmamaktadir. Yine aym haberde Kansas Universi- 
tesi paleontologlarmdan diinyaca iinlii evrimci bilim adami Larry Mar- 
tin de bu dinozorun ucan bir ku§a ait ozellikleri olmadigini belirtmigtir. 

Tiim bunlann yaninda, bu dinozorun kuglann atasi olamayacagini 

3 I Harun Yahya 



Kuslann en hakiki atasi 





« 8 Aralik 2000 tarihli Radikal gazetesinde cikan bu haberde, Cin'de bulunan 120 
milyon yilhk dinozor fosilinin kuslann atasi oldugu iddia ediliyordu. Ancak, bu 
fosilden 25 milyon yil once yasamis olan kuslara ait fosillerin olmasi, Radikal 
gazetesinin bu iddiasini yalanlamaktadir. 

gosteren cok agik bir delil, bu dinozordan gok daha ya§h ucan kus. fosil- 
lerinin bulunmus. olmasidir. Nitekim, yazida da bahsi gecen Archaeop- 
teryx, Microraptor isimli dinozordan yakla§ik 25 milyon yil once ya§a- 
mi§tir ve bilim adamlannin son ara§tirmalan ve yeni bulunan Archaeop- 
teryx fosilleri bu tiiriin ucan bir ku§ oldugunu kesin olarak gostermi§tir. 
2000 yih icinde ise, Archaeopteryx'ten. cok daha yasli bir kus. fosili bu- 
lunmugtur. Science ve Nature gibi iinlii bilim dergileri ve diinyaca tanin- 
mi§ BBC televizyonu bu kug fosilini goyle duyurmuglardir. 

"Orta Asya'da bulunan ve giinumiizden 220 milyon yil once yasadigi anlasi- 
lan soz konusu fosilin turn viicudunun tiiylerle ka\ slarin atasi ol- 

dugu iddia edilen Archaeptoryx'de ve gunumuz kuslarinda oldugu gibi bir la- 
des kemigine sahip oldugu ve tiiylerinde ise iqi bos saplann bulundugu tespit 
edildi. Bu ise, Archaeopteryx'in kuslann atasi oldugu iddialarini gecersizlesti- 
riyor. Ciinkti bulunan fosil Archaeopteryx'ten 75 milyon yil daha yasli; yani 
kuglann atasi oldugu iddia edilen canhdan 75 milyon yil once de turn 
ozellikleriyle tarn bir ku§ yasiyordu. " 

Nitekim aym haber iilkemizde de, Milliyet gazetesinin 25 Haziran 
2000 tarihli sayisinda "Kuslann Atasi Kus ^lkti" man§etiyle yayinlan- 
mi§ti. Dolayisiyla Orta Asya'da bulunan bu ku§ fosili, yeni bulunan Mic- 
roraptor isimli dinozordan tarn 100 milyon yil daha ya§hdir ve giiniimuz 
ku§lan ile tamamen aym ozelliklere sahiptir. 

Sonuc olarak, normal ucan bir kugtan 100 milyon yil sonra ortaya qi- 

DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 



Ku;larin atasi ku§ pikti 

!V«il tMjkirvan Hr ftssil. huslajirt diiKuwUttdftfi w»w*« 
tLifriJ|(tl vjirHyirnldiirwi txlyUk if ;irN.' liKllrdl >^ .,. „., „ „, ^^ ^ ^ um 




• 2000 yili icinde, Archaeopteryx'ten 50k daha ya§h bir ku§ fosili bulundu. Scien- 
ce ve Nature gibi iinlii bilim dergileri tarafindan duyurulan bu fosil, kuslarm 
dinozorlardan evrimlestigi iddiasmi acikca curiitmekteydi. Ulkemizde ise bu 
haber "Kuslarin atasi kus gikti" basligi ile duyuruldu. 

kan bir dinozorun bu kugun atasi olmasi imkansizdir. Yani bulunan fo- 
siller, dinozorlar ve ku§lar arasinda kesinlikle bir ata-torun iligkisi olma- 
digini, her iki turiin birbirlerinden tamamen ayri olarak ortaya ciktikla- 
nni acikca gostermektedir. Eger boyle bir ili§ki soz konusu olsaydi, ev- 
rimcilerin iddia ettikleri torunlar, atalanndan 100 milyon yil once ya§a- 
mazlardi! 

2. Yazida, "daldan dala adayan dinozorlann 
bir gun kanatlandiklan" masali, bilimsel bir 
genjek gibi anlatibnaktadir: 

Radikal gazetesindeki haberin en du§unulmeden yazilmis. bolumle- 
rinden bir digeri ise, "Daldan dala atlarken kanat geli§tiren dinozor" id- 
diasidir. Bugiin bu iddia, cocuklann bile giildiikleri bir karikatiir konu- 
su olmaktan oteye gitmemektedir. 

Dinozorlann kuglarm atasi olduklarmi iddia eden evrimciler, dino- 
zorlann nasil kanatlandiklan sorusuna bir cevap getirmek zorunda ol- 
duklan icin ortaya hayali iddialar atarlar. En bilinen iki iddialan: 1. Di- 
nozorlann daldan dala atlarken kanatlandiklan 2. Yerde ko§up sinekle- 
ri avlamak icin on kollanni cirparlarken kanatlandiklan geklindedir. 
Hicbir bilimsel dayanagi olmayan, sadece hayal guciiniin bir iiriinu 
olan bu teori, aym zamanda cok agik bir mantik celi§kisi de icermekte- 

3 I HARUN YAHYA 



dir. Ciinkii evrimcilerin burada ucu§un kokenini agiklamak icm goster- 
digi ornek, yani sinek, zaten miikemmel bir ucma yetenegine sahiptir. 
Insan saniyede 10 kere bile kolunu acip kapayamazken, ortalama bir si- 
nek, saniyede 500 kez kanat cirpma yetenegine sahiptir. Ustelik her iki 
kanadim e§zamanh olarak cirpar. Eger kanatlann titre§imi arasinda en 
ufak bir uyumsuzluk olsa sinek dengesini yitirecektir, ama hicbir zaman 
boyle bir uyumsuzluk olmaz. Evrimciler ise, sinegin bu miikemmel 
ucus. yeteneginin nasil ortaya ciktigini agiklamalan gerekirken, sinegi 
cok daha hantal bir varhgin yani suriingenin ucugunun nedeni olarak 
gosteren hayali senaryolar iiretmektedirler. Oysa sadece sinekteki iistiin 
yarahhs. bile evrimin bu iddiasim gecersiz kilar. 

Aynca, ikinci iddiayi da destekleyen hicbir bilimsel delil yoktur. Bu 
iddialardan birinin sahibi olan Yale Universitesi Jeoloji Kursiisii profe- 
sorii John Ostrom, kendi iddiasimn ve diger iddiamn ne kadar bilim di- 
gi oldugunu goyle aciklar: 

"Benim cursorial senaryom (karadan kanatlanip havalanma teorisi) kesinlikle 

spekiilatiftir. Fakat arboreal teori (daldan dala atlarken havalanma) de ayni §e- 

kilde spekiilatiftir" demi§tir. 5 

Goruldugii gibi, bu iddialarm sahipleri dahi teorilerinin tamamen 
hayale dayah oldugunu ve bilimsel hicbir kaniti bulunmadigini itiraf et- 
mektedirler. 

Gercekte kusdarm atasimn dinozorlar oldugu yoniindeki evrimci an- 
latimin biitunii bilim di§i bir spekiilasyondan ibarettir. Nitekim, Micro- 
raptor'un kuslann atasi olamayacagini belirten, ku§lar iizerinde uzman, 
evrimci paleontolog Larry Martin, evrimci olmasina ragmen §u acikla- 
mayi yapmi§tir: 

"Dogrusunu soylemek gerekirse, eger dinozorlarla kuslann ayni kokenden gel- 

diklerini savunuyor olsaydim, bunun hakkinda her kalkip konu§mak zorunda 

olusumda utaniyor olacaktim. " 6 

Ne var ki, bazi evrim propagandacilari bu hayali varsayimlan bilim- 
sel gercekler gibi kabul ederek halka empoze etmekte bir sakinca gor- 
memektedirler. Ancak evrimcilerin halki yamltmak icin yuruttiikleri her 
caba bilim ve akil tarafindan kar§ihgim gecikmeden almaktadir. Bu ne- 
denle evrim propagandasim ilke edinenlerin bu yeni geli§meyi goz ardi 
etmemeleri son derece onemlidir. 

DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 



NATIONAL GEOGRAPHIC 
TURKIYE DERGISI, YAYIN 
HAYATINA YANILGILARLA BA§LADI 



Dunyaca iinlii National Geographic dergisi 2001 yih icinde iilke- 
mizde Turkce versiyonuyla yayinlanmaya bagladi. Yapilan rek- 
lamlar, bu geli§meyi yayincilik acisindan onemli bir bilimsel ka- 
zanc olarak gosteriyordu. Oysa gercekte National Geographic dergisiyle 
birlikte, ilginc doga resimleri veya farkli kultiirlerle ilgili bilgilerin ya- 
ninda, son derece dogmatik bir "evrim fanatizmi" de yayina basdamis. ol- 
du. 

Ciinkii National Geographic, evrime delil bulabilme umuduyla giive- 
nilirlikten uzak kaynaklan zaman zaman man§etlerine ta§imi§tir. Orne- 
gin derginin 1999 yilinda biiyiik bir giirultiiyle verdigi "tiiylii dinozor 
fosili" haberinin aslinda bilimsel bir sahtekarliga dayandigi, soz konusu 
fosilin birkag ayn canli kalintisinin birbirine yapi§tinlmasiyla uretilmis. 
bir sahtekarlik oldugu 2001 yilinda ortaya cikmi§hr. 

Evrimci bilim adamlan dahi National Geographic'in fanatizmini kabul 
etmektedir. ABD'deki iinlii Smithsonian Institution Doga Tarihi Miize- 
si'nden Storrs Olson, bu fosilin sahte olduguna dair daha onceden Nati- 
onal Geographic dergisi yetkililerini uyardigini, ancak dergi yonetiminin 
bunu tamamen goz ardi ettigini soylemektedir. Olson'a gore, "zaten Na- 
tional Geographic uzun zamandir sansasyonal, desteksiz ve tabloid 
habercilik yaparak seviyesini du§iirmii§ durumdadir". 7 



HARUN YAHYA 



National Geographic'vtx bu "sansasyonel, desteksiz, tabloid" evrim 
propagandasi, ister istemez derginin Tiirkce versiyonunda da ortaya 
gikmaktadir. National Geographic Tiirkiye'nin 2. sayisinda yer alan Ucan 
Siiriingenler (Pterozorlar) hakkindaki temelsiz ve celigkili evrimci yo- 
rumlar bu yamlgilardan biridir. 

Pterozorlar (Ucjan Siiriingenler) Neden 
Evrim Teorisi Iqin Bir Qikmazdir? 

Siiriingenler sinifi icinde yer alan ilginc bir canh grubu, ucan siiriin- 
genlerdir. Bunlar, yakla§ik 200 milyon yil once Ust Triasik Devir'de ilk 
kez ortaya cikmi§ ve daha sonra ise soylan tukenmis. bir canli grubudur. 
Bu canhlar birer siiriingendir, ciinkii siiriingen simfinin temel ozellikle- 
rine sahiptirler: Metabolizmalan soguk kanhdir (isi iiretemezler) ve vii- 
cutlan pullarla kaphdir. Ancak giiclii kanatlara sahiptirler ve bu kanat- 
lar sayesinde ucabildikleri dugunulmektedir. 

Ucan siiriingenler National Geographic gibi popiiler evrimci yayinlar- 
da Darwinizm'i destekleyen bir paleontolojik bulgu olarak gosterilir. Ya 
da en azindan boyle bir imaj olugturulur. Oysa aksine, ucan siiriingen- 
lerin kokeni evrim teorisi adina ciddi bir sorundur. Bunun en acik gos- 
tergesi de, ucan siiriingenlerin, kara siiriingenleriyle aralannda hicbir 
geci§ tiirii olmadan, bir anda ve eksiksiz olarak ortaya cikmalandir. 
Ugan siiriingenler, cok incelikle yaratilmi§ kanatlara sahiptir ve bu or- 
ganlar hicbir kara siiriingeninde yoktur. "Yarim kanath" herhangi bir 
canhya ise fosil kayitlannda rastlanmamaktadir. 

Nitekim "yarim kanath" canhlann yagami§ olmasi da mumkun de- 
gildir. (Jiinkii bu tiir hayali canhlar, eger ya§ami§ olsalardi, on ayaklan- 
m kaybettikleri, ama heniiz ucacak durumda da olmadiklan igin diger 
siiriingenlere gore dezavantajh hale geleceklerdi. Bu durumda ise, evri- 
min kendi kabulune gore elenip soylarimn tiikenmesi gerekirdi. 

Nitekim ucan siiriingenlerin kanatlarimn yapisi incelendiginde, bu- 
nun asla evrimle agiklanamayacak kadar kendine ozgii ve aniden orta- 
ya cikmis. bir yapi oldugu goriiliir. U^an siiriingenlerin kanatlan iizerin- 
de diger siiriingenlerin on ayaklan gibi beg tane parmaklan vardir. An- 
cak dordiincii parmak, diger parmaklardan ortalama 10-15 kat daha 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




uzundur ve kanat da bu parmagin altinda uzanir. Eger kara suriingen- 
leri ugan siiriingenlere evrimle§mi§lerse, o halde soz konusu dordiincii 
parmak da yavag yava§, kademe kademe uzami§ olmahdir. Sadece dor- 
diincii parmak degil, tiim kanat yapisi, rastlantisal mutasyonlarla geli§- 
meli ve tiim bu surec. de canliya avantaj kazandirmahdir. Evrim teorisi- 
nin paleontolojik diizeydeki onde gelen ele§tirmenlerinden biri olan 
Duane T. Gish, bu noktada §u yorumu yapar: 

Bir kara siiriingeninin kademeli bir 

bigimde bir ugan siiriingene do- 

niigebilecegi varsayimi tii- 



32 I HARUN YAHYA 



muyle tutarsizdir. Boyle bir dbnusiim sirasinda ortaya gikacak olan yanm, 
tamamlanmami§ yapilar, canhya bir avantaj kazandirmak bir yana, onu tii- 
miiyle dezavantajh hale getirecektir. Ornegin evrimciler, bazi mutasyonlann 
sadece dordiincu parmagi etkiledigini ve onu zaman iginde yava§ yava§ uzath- 
gim varsayarlar. Elbette, diger bazi rastlanhsal mutasyonlann da, her ne kadar 
inandmaz goziikse de, bu yonde tarn bir isbirligi yaparak, kanat zarinin, ugus 
kaslannin, tendonlann, sinirlerin, kan damarlan- 
mn ve kanat igin gereken diger yapdann ka- 
demeli olarak evrimlesmesini saglamalan 
^ gerekmektedir. Belirli bir asamada, gelis- 
mekte olan bu ugan surungen %25'lik 
bir kanat dokusuna sahip olacaktir. An- 
cak bu garip yarahk higbir sekilde yasa- 
yamayacakhr. %25'lik bir kanat dokusu 
ona ne avantaj saglayabilir? Agiktir bu 
canh ugamayacaktir ve arhk eskisi gibi 
kosamayacaktir da. 8 

Kisacasi ugan suriingenlerin 
kokeninin evrim mekanizmalanyla 
a^iklanmasi imkansizdir. Nitekim 
fosil kayitlan da boyle bir evrim 
ya§anmami§ oldugunu ortaya ko- 
yar. Fosil katmanlannda, sadece 
bugiin tanidigimiz gibi kara surun- 
genleri ve kusursuz ucan suriin- 
genler vardir. Higbir ara form yok- 
tur. Omurgali paleontolojisi alanin- 
da dunyanin en onde gelen birkac, 
isminden biri olan Robert L. Car- 
roll, bir evrimci olmasina kar§in bu 
konuda §u itirafta bulunur: 
Triasik Devir'de ortaya gikan turn ugan 
siirungenler (pterosaurlar) ugu§ igin gok 
ozelle§mi§ yapiya sahiptirler... Atalari- 
\i konusunda ve uguslan- 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



nin kbkeninin ilk a§amalari hakkinda ise higbir bulgu yoktur. 9 
Kisacasi ucan suriingenlerin evrime delil olu§turan hicbir yonii yok- 
tur. Kara suriingenleri ile ucan suriingenler, aralannda hicbir evrimsel 
ili§ki olmadan farkh yapilanyla ortaya cikmi§lardir. Bu, evrime degil, 
yaratili§a delil olu§turan bir gercektir. 

National Geographic'in Satir Arasi Itiraflan 

National Geographic Tiirkiye'nin Mayis 2001 sayisinda yayinlanan 
"Antik Goklerin Efendileri: Pterozorlar" ba§likh yazinin, bu canhlan ev- 
rim propagandasina malzeme yapmak icin kaleme alinmig oldugu kul- 
lanilan ifadelerden anla§ilmaktadir: Pterozorlar "evrimin biiyiik ba§an 
oykiilerinden biri" olarak tammlanmakta (s. 135) ve yazi "pterozorlor, 



% Ulkemizde Turk?e olarak yayinlanmaya bas- 
layan National Geographic dergisi, tiirri diin- 
yada evrim fanatizminin oncusii ve bu konu- 
da yaniltici haber yapmaktan cekinmeyen bir 
dergi olarak taninmaktadir. Pterozorlar hak- 
kindaki yazi da bunun bir ornegidir. 




Harun Yahya 



yok olu§ nedenleri ne olursa olsun, evrimsel a^idan benzersiz zaferle- 
re ula§ti" (s. 151) yorumuyla bitmektedir. 

Peki acaba National Geographic bu canhlarin kokeninin evrim oldu- 
guna dair bir delil sunabilmekte midir? 

Hayir. Aksine, dergideki makale, yukanda anlattigimiz "evrim cik- 
mazlan"nin itiraflan ile doludur. Bu canhlarin fosil kayitlannda, sozde 
atalan olan kara surungenlerinden cok farkli, ozgiin yapilanyla bir an- 
da ortaya ciktigini, bakin National Geographic nasil itiraf ediyor: 

Tiim paleontologlar, kokenlerinin ne oldugu sorusunun henuz yanitlana- 
madigini, bunun igin pterozorlarm ilkel tiirlerine ait yeni fosillerin bulunma- 
sini beklemek gerektigini kabul ediyor. Italy a, Monfacolne'deki Paleontoloji 
Miizesi'nden Fabio Dalla Vechia, 'nasil evrim gegidiklerini soylemek zor; bul- 
dugumuz ilk pterozorlar evrimlerini tamamlami§ gergek pterozorlar' 
diyor. 'Dorduncu kanatlan goktan kanada donusmustu' . Bilinen ilk pte- 
rozorlar, kuzey ttalya daglannda bulundu... uqma konusunda agik denizde ba- 
lik avlayacak kadar usta olduklarma dair kanitlar var. w 
Bu alintidaki evrimci onyargiya dikkat etmek gerekir. National Ge- 
ographic'in kaynak gosterdigi evrimci paleontologlar, "bulunan ilk pte- 
rozorlarm" ozgiin kanat yapilanyla birlikte aniden ortaya ciktiklanni 
kabul etmekte, ancak mutlaka bu canlilardan daha once ya§amig olma- 
si gereken "ilkel pterozor turleri"nin varhgina inanmaktadirlar. Yani 
mevcut fosil delilleri, pterozorlarm, gecmisjerinde higbir "ilkel tur" bu- 
lunmadan aniden ortaya giktiklanni gostermekte, ama evrimciler, teori- 
leri oyle gerektirdigi icin, bu hayali ilkel tiirlerin varhgini savunmakta- 
dirlar. 

Bu ornek, evrim teorisinin bilime ragmen zorla ayakta tutulmak is- 
tenen bir dogma oldugunu bir kez daha gostermektedir. 

Pterozorlarm nasil olup da ucmaya bagladiklan sorusunun evrim 
acisindan cevapsiz oldugu da National Geographic'in satir aralarinda iti- 
raf edilmektedir: 

Ote yandan bu canlilart ugma a§amasina getiren evrimsel yol hala tar- 
tismah. Pek gok arastirmaci, pterozorlarm agaglarda yasayan ve yasamim dal- 
dan dala atlayarak gegiren kiigiik bir siiriingen soyundan geldigi kamsinda... 
Bu arada karsit kurami savunanlara gore ise pterozorlar, karada kosan ve ola- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



sihkla da dengelerini saglamak igin kollarini iki yana agarak kullanan, iki ayak- 
h suriingenlerin evrim gegirmesi sonucunda ortaya gikhlar. 11 
Alintida sozii edilen iki ayn tez, evrimcilerin kuglann kokeni konu- 
sunda da icine dugtiikleri celi§kilerin bir tekrandir. Kuglar konusunda 
da pterozorlar igin oldugu gibi iki teori vardir: Arboreal (agac dallann- 
da siizulme) ve cursorial (yerden havalanma) teorileri. Ama hem arbo- 
real teori hem de cursorial teori tamamen spekiilatiftir, yani hicbir deli- 
le dayanmayan "zihin jimnastiklerinden" ibarettir. Suriingenlerin dal- 
dan dala atlayarak veya yerde kogarak zaman icinde "kanatlanabilecek- 
leri" diigiincesi, hicbir bilimsel temeli olmayan Lamarkci bir hurafeden 
ba§ka birgey degildir. (Bkz. Harun Yahya, Hayatin Gergek Kokeni, "Ku§lann 
Kokeni", 2000) Bu tezlerin herhangi birini destekleyen en ufak bir fosil 
kaniti yoktur. Kisacasi bu tezlerin National Geographic'in ifadesiyle "tar- 
ti§mah" olmasimn nedeni, tamamen hayali olmalandir. 

National Geographic Turkiye'nin Mayis 2001 sayisinda pterozorlar 
hakkinda yayinlanan makale, her ne kadar evrim propagandasi niyetiy- 
le yazilsa da, gercekte evrim teorisinin acmazlarmdan birini itiraf et- 
mekten ba§ka bir sonuca varmamigtir. Bilimsel kamtlar, pterozorlarm, 
diger canh gruplan gibi, yeryiiziinde evrim siireciyle degil, aniden ve 
ozgiin yapilanyla ortaya ciktiklarim gostermektedir. Bu durum diger 
biitiin canh ve cansiz varhklan oldugu gibi bu canhlan da Allah'in ya- 
rattigini kamtlar. 



Harun Yahya 



HURRIYET GAZETESININ 

EVRIM gELi^Kisi 



5Arahk 2000 tarihli Hiirriyet gazetesinde "6 milyon yilhk Milen- 
yum Adami" ba§likh bir haber yayinlandi. Bu haberde, 2000 yili- 
nin Ekim ayinda bulunan bir fosil konu edilmekte ve bu fosilin in- 
sanin evrimsel atasi oldugu iddia edilmekteydi. Evrim propagandasi 
yapmak amaciyla yayinlandigi acikca belli olan bu haberde pek cok ce- 
li§ki bulunmaktadir. 

Soz konusu haberde, Fransiz ve Kenyah bilim adamlannin Ken- 
ya'nin Baringo bolgesinde en az 6 milyon yilhk fosil bulduklan belirtili- 
yor. Haberde aynca bu fosillerin insanin bugiine kadar bulunan en eski 
atasina ait oldugu iddia ediliyor. Fosili bulan bilim adamlan ise, bu fo- 
sillerin 1974 yihnda bulunan Lucy fosilinden 3.2 milyon yil daha ya§h 
oldugunu belirtiyorlar. Haberde, bulunan fosil, insanin yan insan-yan 
maymun atasi olarak tamtilmaya cah§ilmaktadir. Ancak bu, evrimcile- 
rin kendi iclerindeki celi§kilerini ortaya koyan bir haberdir. 

Clunku fosili bulan bilim adamlannin kiyas yaptiklan Lucy, yeni bu- 
lunan Milenyum Adami'ndan daha gene olmasina ragmen evrimci 
mantiga gore daha az geli§mi§tir. (Junku yapilan detayli incelemeler so- 
nucunda Ingiltere ve ABD'den iki anatomist, Lord Solly Zuckerman ve 
Prof. Charles Oxnard 12 ve Ingiltere'deki Liverpool tjniversitesi'nden 
Fred Spoor gibi diinyaca iinlii bilim adamlan Lucy'nin, insanin atasi ol- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



*. milvon 

Mllll. 

Adinn 



mayacagini, dik yuriimeyen, gii- 
niimiiz maymunlan ile benzer 
ozellikle sahip soyu tukenmi§ 
bir tiir oldugunu gostermi§ler- 
dir. 

Bu bilim adamlannin elde et- 
tikleri sonuclara gore, Lucy'nin 
dahil edildigi Australopithecus 
afarensis turiinun tumunun be- 
yin hacimleri, guniimuz gem- 
panzelerininkiyle aym veya da- 
ha kuciiktur. Ellerinde ve ayak- 
larinda guniimuz maymunlann- 
daki gibi agaclara tirmanmaya 
yarayan gikintilar mevcuttur ve 
ayaklan dallara tutunmak icin 
kavrayici ozelliklere sahiptir. 
Boylan kisadir (en fazla 130 cm.) 
ve aym giiniimiiz maymunlann- 
daki gibi erkek Australopithecus 
digisinden cok daha iridir. Kafa- 
taslanndaki yiizlerce aynnti, bir- 
birine yakin gozler, sivri azi di§- 
leri, cene yapisi, uzun kollar, ki- 
sa bacaklar gibi bircok ozellik, 
bu canhlarin guniimuz may- 
munlanndan farkh olmadiklan- 
m gosteren delillerdir. 



% Kenya'da bulunan 6 milyon yilhk "Milenyum Adami", 
3.2 milyon yilhk Lucy'den daha ya§h olmasina 
ragmen, evrimcilerin iddialanna gore 90k daha fazla 
gelismi§. Bu, evrimcilerin kendi iclerindeki 
tutarsizhgi gosteren acik bir ornektir. 




Harun Yahya 



Urdu Fransiz bilim dergisi Science et Vie, Mayis 1999 sayisinda bu ko- 
nuyu kapak yapmi§tir. Dergi, "Adieu Lucy" (Elveda Lucy) ba§hgini kul- 
lanarak Australopithecus tiirii maymunlarin insanin soyagacindan gika- 
nlmasi gerektigini yazmi§tir. St W573 kodlu yeni bir Australopithecus fo- 
sili bulgusuna dayanarak yazilan makalede, §u ciimleler yer almaktadir: 
Yeni bir teori Australopithecus turiinun insan soyunun kokeni olmadigini soy- 
liiyor... St W573 '. incelemeye yetkili tek kadin arastirmacinin vardigi sonuclar, 
insanin atalanyla ilgili giincel teorilerden farkh; hominid soyagacini yikiyor. 
Boylece bu soyagacinda yer alan insan ve dogrudan atalari sayilan primat cin- 
si biiyiik maymunlar hesaptan gikanhyor... Australopithecuslar ve Homo tiir- 
leri (insanlar) ayni dalda yer almiyorlar, Homo tiirlerinin (insanlarin) dogru- 
dan atalari, hala ke§fedilmeyi bekliyor. 13 

Goriildiigii gibi, gunumiizden 3.2 milyon yil once ya§ayan ve evrim- 
ciler tarafindan insanin atasi olarak kabul edilen Lucy, tamamen may- 
mun ozelliklerine sahip bir turdiir. Yeni fosili, Lucy'nin ve insanin atasi 
olarak gosteren bilim adamlan ise biiyiik bir celi§ki sergilemekte ve ken- 
di evrimci iddialanni dahi alt list eden bir iddia ortaya atmaktadirlar. 
Lucy, yeni bulunan Milenyum Adami'ndan daha genc^ olmasina rag- 
men, evrimci manhga gore daha az geli§mi§tir. Yani insana daha ya- 
kin olacagina maymuna daha yakindir, hatta tamamen bir maymun- 
dur. 

CTiinku bu bilim adamlarimn verdikleri bilgiye gore Milenyum Ada- 
mi dik yiiriiyebilmekte, cene ve dig yapisi ise insana benzemektedir. Oy- 
sa, Lucy dik yiiriiyemedigi gibi, cene ve dis. yapisi maymunlarla aynidir. 
Yani evrimcilerin iddialanna gore evrim tersine iglemig olmahdir! 

Evrimcilerin iddialanni yakindan, dikkatli bir gozle izleyen her in- 
san, bu tiir celigkilere sik sik rastlayacaktir. (^iinkii evrimciler hicbir za- 
man gercekleri anlatmazlar. Onlar hayali bir senaryoyu ya§atmaya calig- 
tiklan igin, senaryolannda her zaman bo§luklar, celigkiler, sahtekarhk- 
lar, laf oyunlan ve goz boyamalar olur. (Jok az bir dikkat sarfedilerek, 
evrimcilerin Milenyum Adami orneginde oldugu gibi, kendi iddialanni 
ciiriitecek bir bulguyu sanki evrime delilmi§ gibi kullandiklarma herkes 
§ahit olabilir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



AK§AM GAZETESI, 

EVRIMCiLERiN ALDATMACALARINA ORTAK 

OLMAMALIDIR 



6Nisan 2001 tarihli Ak§am gazetesinin "Pazar Siirprizi" ekinde "On- 
lan Ba§tan Yaratti" baghkli bir haber yayinlandi. Haberde, Giircis- 
tan'da bulunan 1.8 milyon yillik insan fosillerinin, bir plastik sa- 
natgisi tarafindan nasil canlandinldigi anlatihyordu. Haberin ilgi geken 
yonii §uydu: Giircistan'daki kazida bulunan kemik pargalan, bir sanat- 
cmin hayal giiciine uyularak canlandinlmis. ve bir sanatcmin hayal gii- 
cii ile olu§turulan bu maketler, "i§te ilk atalanmiz" diye insanlara tanitil- 
mi§ti. 

Rekonstriiksiyon olarak bilinen bu sahte cizimler ve maketler, ev- 
rimcilerin en cok kullandiklan propaganda yontemlerinden biridir. Ev- 
rimciler, teorilerini destekleyecek tek bir bilimsel delil bulamadiklan 
icin, bu sahte cizim ve maketleri kullanirlar. Evrimci gazete, dergi ve ki- 
taplarda gordugiiniiz yan insan-yan maymun yaratiklara ait cizim ve 
maketlerin tamami evrimcilerin ve bazi sanatcilarm hayal guciiniin ve 
evrimci on yargilannin bir uruniidiir. Bu goruntiilerin hicbir bilimsel 
dayanagi yoktur. Insanlar gorsel yoldan daha kolay etkilendikleri icin 
amac onlari, hayal giiciiyle rekonstriiksiyonu yapilmis. yaratiklann gec- 
migte gercekten yagadigina inandirabilmektir. 

Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kahntilarina daya- 
nilarak yapilan cahgmalarda sadece eldeki objenin cok genel ozellikleri 



Harun Yahya 



ortaya cikanlabilir. Ornegin a§agidaki resimde Giircistan'da bulunan 
kafatasi fosilleri goriilmektedir. Bu kemik parcalarma bakilarak turn de- 
taylanyla bir insan yiizii cikarmak kesinlikle imkansizdir. Ciinkii asil 
belirleyici aynntilar, zaman icinde kolayca yok olan yumu§ak dokular- 
dir. Evrime inanmis. bir kimsenin ise bu yumu§ak dokulan istedigi gibi 
§ekillendirip ortaya hayali bir yaratik cikarmasi cok kolaydir. Harvard 
Universitesi'nden Earnst A. Hooten bu durumu §6yle aciklar: 

Yumu§ak kisimlarin tekrar in§asi gok riskli bir giri§imdir. Dudaklar, gozler, ku- 
laklar ve burun gibi organlann altlarindaki kemikle higbir baglanhlan yokhir. 
Ornegin bir Neandertal kafatasini ayni yorumla bir maymuna veya bir 
filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanlarin kalmtrfcmna dayanarak yaznlan 
canlandirmalar heraen higbir bilimsel degere sahip degillerdir ve toplumu 
yonlendirmek amaciyla kullanihrlar... Bu sebeple rekonstriiksiyonlara faz- 
la guvenilmemelidirM 

Bu kemik parcalarimn, Pazar Siirprizi'nde yayinlanan ve resimlerde 
goriilen insan maketleri olarak tasarlanmasi kesinlikle bilimsel ve ger- 
cekci degildir. Hooten'in da belirttigi gibi, bu kemiklere bakarak bu ma- 
ketlerin sahip olduklan burnu, kulaklan, dudaklan, gozleri belirlemek 
kesinlikle imkansizdir. Plastik 
sanatlar uzmani, kafatasini bu- 
lan evrimcilerin de destegi ile, 
bu maketlere hayal giicune uy- 
gun bir bakis. da vermi§tir. "II- 
kel, yari maymun bir insan na- 
sil bakar?" diye dugiinerek ha- 
yal etmis. ve bu goruntiiyu orta- 
ya cikarmi§tir. Ayni durum, 
maketlerin saclan icin de gecer- 

Aksam gazetesinin ekinde yayinla- 
nan haberde, kafatasi fosillerinin 
nasil maket haline getirildigi anla- 
tilmaktadir. Rekonstriiksiyon olarak 
bilinen bu yontem bilimsel degildir 
ve evrimciler tarafindan aldatici bir 
yontem olarak kullanilmaktadir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



lidir. Saclar da gozler, bakislar, burun gibi tamamen hayal guciinun urii- 
nudur. 

Evrimciler bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki, ayni kafatasina 
birbirinden cok farkli yiizler yaki§tirabilmektedirler. Ornegin Australo- 
pithecus robustus (Zinjanthropus) adli fosil icin cizilen birbirinden tama- 
men farkli uc ayri rekonstriiksiyon, bunun iinlii bir ornegidir. Veya tari- 
he evrimcilerin bir sahtekarhgi olarak gecen Nebraska Adami da bunun 
bir ba§ka ornegidir. Bulunan bir dis. fosilinden yola cikilarak, bu di§in 
yan insan-yan maymun bir canliya ait oldugu belirtilmi§, bu canlimn 
adi Nebraska Adami olarak konmugtur. Kitap ve dergilerde, Nebraska 
Adami'nin ce§it ce§it cizimleri yapilmi§, hatta bununla da kahnmaya- 
rak, Nebraska Adami'nin ailesi de resmedilmi§tir. Ancak bir sure sonra 
bu di§in, bir maymuna veya bir insana degil, soyu tukenmis. bir yaban 
domuzuna ait oldugu anla§ilmi§tir. Nebraska Adami ornegi, evrimcile- 
rin hayal giiclerini kullanmakta ve insanlan yamltacak cizim sahtekar- 
liklan yapmakta ne kadar ileri gidebileceklerinin somut bir ornegidir. 



AYNI FOSILE UC FARKLI CIZIM 




Harun Yahya 



POPULER BILIM 
DERGiSINDEKI gOK ONEMLI 
YANILGILAR VE ONYARGILAR 



Popiiler Bilim dergisinin Aralik 2000 tarihli sayisimn 32. sayfasin- 
da Evrenin Dogu§u, Ya§i ve Gelecegi baghkli bir yazi yayinlan- 
di. Bu yazida onemli bilgi hatalan ve onyargili, bilimsel metoda 
uymayan gikanmlar bulunmaktadir. Bu konulara a§agida kisaca yer ve- 
rilecektir. 

1. Yazarlar, "Fosiller ya§amin evrimine dair ipuglan 
verebilir mi?" sorusuna evrimcilerin dogru yamti 
verdikleri konusunda yamlmaktadirlar 

Yazida ce§itli sorular sorulmus. ve evrimcilerin bu sorulara dogru ce- 
vap verirken, yaratili§i savunanlann cevap veremediklerini belirtmi§ler- 
dir. Bu konuda oncelikle §unu belirtmek gerekir ki, konu paleontoloji, 
astronomi, biyoloji gibi cegitli bilim dallarim ilgilendiren konular oldu- 
gunda, bu konularla ilgili sorulann dogru cevaplarim ancak bilimsel 
ara§tirma, gozlem ve deneylerle alabiliriz. Yani bu sorulann dogru ce- 
vaplarim evrim teorisinden almayi beklemeyiz. Clunku evrim teorisi, bir 
teoridir. Yercekimi kanunu veya termodinamik gibi ispatlanmis. bir ka- 
nun degildir. Ancak, bilimsel yontemlerle elde ettigimiz sonuclan ince- 
leyip bu sonuclann evrim teorisinin iddialan ile uyup uymadigina ba- 
kar ve boylece evrim teorisinin bilimsel gecerlilige sahip olup olmadigi- 
m goriiriiz. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




Popiiler Bilim der- 
gisinin Arahk 2000 
sayisinda, evrim 
teorisini savunmak 
icin onemli hata ve 
yanilgilann goz ar- 
di edildigi bir yazi 
yaymlandi. 



Bunu yaptigimizda, ozellikle fosiller alanina baktigimizda cok so- 
mut bir gercekle kar§ila§inz: Evrim hicbir zaman ya§anmami§tir; tiim 
canlilar aniden, kendilerine has viicut yapilanyla, higbir evrimsel ataya 
sahip olmadan fosil kayitlannda belirmi§lerdir. Yani fosiller, evrimin 
hicbir zaman ya§anmadigim gostermektedir. (Konunun detaylan igin bkz. 
Harun Yahya, Evrim Aldatmacasi ve Hayahn Gergek Kokeni) 

150 yildir yapilan biitiin aragtirmalara ve harcanan biiyiik emek ve 
imkanlara ragmen evrim teorisini destekleyecek bulgular bir tiirlii orta- 
ya cikmamaktadir. Oysa, eger evrim diye birgey gercekle§mi§ olsaydi, 
bu konuda sayilamayacak kadar cok delilin bulunmug olmasi gerekirdi. 
Nitekim Darwin'den bu yana pek cok evrimci bilim adami, cok sayida 
delil olmasi gerektigini, ama bunlarm bir tiirlii bulunamadigini kabul 
etmi§tir. 



Harun Yahya 



Evrimcilerin milyonlarcasim bulmus. olmalan gereken bu "delil'ler, 
"ara gecis. formu" denen canlilann fosilleridir. Evrimin iddiasina gore, 
canhlar birbirlerinden turemi§lerdir. Ornegin insan, bu iddiaya gore, 
maymun benzeri primatlardan evrimlegerek olu§mu§tur. Bu donu§um 
bir giinde olmadigina, hatta evrimci iddiaya gore milyonlarca yil siirdii- 
giine gore, yan insan-yan maymun milyonlarca canlimn yagamig olma- 
si gerekir. Aym §ey sudan karaya gecis. ya da karadan havaya geci§ icin 
de gecerlidir: Evrim teorisine gore milyonlarca yan bahk-yan siiriingen 
ya da yan suriingen-yari ku§ canlimn ya§ami§ olmasi gerekir. Sadece bu 
gibi dev farkliliklann degil, dogadaki milyonlarca farkli canli grubu ara- 
sindaki turn farkliliklann, bu gruplar arasinda kalan yarim canhlarla 
agama agama kapatilmi§ olmasi gerekir. I§te evrimdeki donu§umleri gos- 
termesi umulan bu "yarim geli§mi§" varhklara ara geci§ formu denilir. 

Ve eger evrim gerceklegmi§se, bu ara gecis. formlanndan yiiz binler- 
cesinin, hatta milyonlarcasimn fosille§erek gunumiize ula§mi§ olmasi 
gerekir. (Jiinkii bu ara formlar, halen ya§ayan tiirlerden sayi ve tiir ola- 
rak cok daha zengin olmahdirlar. 

I§te evrimin cikmazi buradadir: Bir yiizyili a§kin bir siiredir hararet- 
le yuriitiilen "ara gecig formu bulma" gabalanna ragmen, istenen fosil- 
lerden bir tane dahi bulunamamigtir. Evrimcilerin bu konuda yaptiklan 
bazi "itiraf "lar oldukga garpicidir. Bu itiraflann ba§inda teorinin kurucu- 
su Charles Darwin'in sozleri gelir. Darwin Tiirleri ili kitabin- 

da ara geci§ formlan konusundaki iimitsizligini §6yle ifade eder: 

Tiirler ba§ka tiirlerden belli belirsiz a§amalardan gegerek tiirediyse, neden her 

yerde saymz gegi§sel bigimlere (ara gegi§ formlan) rastlamiyoruz? Bugiin gor- 

diigiimuz tiirler yerine dogada neden bigimlerin karmakari§ikhgi He kar§ila§- 

mtyoruz? 15 

Unlii evrimci paleontolog Derek W. Ager ise, "Sorunumuz §udur: 
Fosil kayitlanni detayh olarak inceledigimizde, tiirler ya da similar se- 
viyesinde olsun, siirekli olarak aym gercekle kar§ilanz; kademeli ev- 
rimle geli§en degil, aniden yeryiiziinde olu§an gruplar goriiriiz." diye- 
rek, fosil kayitlannin evrime kar§i oldugunu itiraf etmektedir. 16 

Ba§ka bir evrimci paleontolog Mark Czarnecki de, fosil kayitlannin 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



evrimi degil, yaratih§i destekler nitelikte oldugunu §6yle itiraf eder: 
Teoriyi (evrimi) ispatlamanin onundeki biiytik bir engel, her zaman igin fosil 
kayitlan olmu§tur... Bu kayitlar higbir zaman igin Darwin'in varsaydigi ara 
formlarm izlerini ortaya koymami§tir. Tiirler aniden olu§urlar ve yine aniden 
yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, tiirlerin Tanri tarafindan yaratildigim 
savunan argiimana destek saglami§hr. 17 

Bugune kadar evrimcilerin evrimin delili olarak sunduklan fosille- 
rin bircogunun ya sahte oldugu anla§ilmi§tir ya da evrimcilerin fosiller 
iizerinde tarafli ve bilimsel yontemlere uygun olmayan yorumlar yap- 
tiklan ortaya cikmigtir. Son olarak, 100 yildir "en onde gel en ara form" 
olarak bilinen Archaeopteryx adh fosil kugun, iddia edildigi gibi bir "ilkel 
ku§" ve "ara form olmadigi, Archaeopteryx' ten 70 milyon yil once yagamig 
kusursuz bir kus. olan "Longisquama' 'nin bulunmasiyla anla§ilmi§tir. So- 
nuc, olarak bugiin evrimcilerin evrimin delili olarak one siirebilecekleri 
bir tek dahi fosil ornegi yoktur. Nitekim, unlii evrimcilerden ve Oxford 
Universitesi zoologlanndan Mark Ridley evrimcilere goyle bir tavsiye- 
de bulunur: 

Gergek bir evrimci higbir zaman, yaratih§a kar§t evrim teorisine dayanak ola- 
rak fosil kayitlarini kullanmamaktadir.^ 8 

2. "Yaratili§i savununlar evrimin nerede ba§ladigi sorusunu 
bir turlii yamdayamadilar" iddiasindaki mantik bozuklugu 

Yaratili§ gercegini savunanlann, evrimin nerede bagladigi sorusunu 
yanitlamamalannin nedeni, evrimin olduguna kesin olarak inanmama- 
landir. Ancak bu ciimlede dikkatsizlikten kaynaklanan bir hata oldugu- 
nu ve asil soylenmek istenenin, "yaratili§i savunanlar hayatin ne zaman 
basjadigi sorusunu yanitlayamadilar" olacagini tahmin ederek, bu ciim- 
le iizerinde durmak istiyoruz. 

Evrimi savunanlann, yaratihsja ilgili aciklamalara kar§i gelirken en 
cok icine dugtiikleri hatalardan biri, yaratiligi savunan bazi Hiristiyanla- 
nn, Kitab-i Mukaddes'i rehber alarak one siirdiikleri "gene diinya" tezi- 
ni hedef almalan ve bunun yaratili§ inancina kar§i bir koz olduguna 
inanmalandir. Ancak bu, konuyu cok iyi bilmeyenlerin bir iddiasidir. 



Harun Yahya 



Evrimciler canlihgin, cansiz ve §uursuz atomlarm, tesadiifen geligen 
olaylar sonucunda once ilkel bir hiicreyi, daha sonra da daha geligmis. 
organizmalan ve nihayetinde insani olu§turdugunu iddia ederler. Bu- 
nun icinse, yani tesadiiflerin son derece kompleks sistemleri olugturabil- 
mesi icin de, iddia ettiklerine gore, ihtiyac duyduklan tek §ey uzun bir 
zamandir. Ancak bugunkii bilimsel verilere gore hesaplanan diinyamn 
yagi, evrimcilerin iddialan icin cok az gelmekte ve bu nedenle evrimci- 
ler mumkiin oldugunca diinyamn ya§im artirmaya gah§maktadirlar. Ya- 
ratihs. gercegini savunan bazi Hiristiyanlar ise, Kitab-i Mukaddes'te ge- 
qen bazi anlatimlardan diinyamn yaginin cok gene oldugunu soylerler. 
Bu iddialan evrimcilerin en ba§ saldiri noktasim olu§turur ve bunun bi- 
limsel verilerle celi§tigini soylerler. 

Ancak bilindigi gibi, bugiin kullamlan Incil ve Tevrat orijinal halle- 
rinde degildirler. Insanlar tarafindan ce§itli hurafe ve bilgiler eklenerek 
bozulmu§lardir. Dolayisiyla gercek di§i bircok bilgi bu kitaplarda bu- 
lunmaktadir ve bu nedenle Allah'in varligina iman eden insanlar icin 
kesin bir kaynak ozelliginde degildirler. 

Ore yandan Kuran, Allah'in tahrife ugramamis. tek vahyidir. Ve Ku- 
ran'da, diinyamn ya§inm gene olduguna dair -veya yine bazi Hiristiyan- 
lar tarafindan savunulan "Nuh Tufani turn diinyayi kapladi" iddiasina 
dair- herhangi bir bilgi yoktur. Dolayisiyla, bir kisim Hiristiyanlar tara- 
findan savunulan "gene diinya" ve "global Nuh Tufani" gibi iddialardan 
yola cikilarak dine elegtiri getirmek dogru bir mantik degildir. Ancak, 
iilkemizdeki bazi evrimciler, Kuran'da bir celi§ki bulamadiklan ic;in, 
Muharref Tevrat ve Incil'den kaynaklanan iddialan, dinin iddialan gibi 
kabul etmekte ve bu iddialan koz olarak kullanmaya cah§maktadirlar. 

Oysa, kim ne kadar ugra§irsa ugra§sin Kuran'da tek bir celi§ki dahi 
bulmasi miimkiin degildir. Allah, bunu §6yle hatirlatir: 

Onlar hala Kur'an'i iyice dii§iinmuyorlar mi? Eger o, Allah'tan ba§ka- 

sinin Katindan olsaydi, ku§kusuz iginde birqok aykirihklar (qeli§ki- 

ler, ihtilaflar) bulacaklardi. (Nisa Suresi, 82) 

Hamd, Kitabi kulu iizerine indiren ve onda hi^ bir ^arpikhk kilma- 

yan Allah'a aittir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Dosdogru (bir Kitaptir) ki, Kendi Katindan siddetli bir azabla uyarip- 
korkutmak ve salih amellerde bulunan mii'minlere miijde vermek iqin 
(onu indirdi); siiphesiz onlara giizel bir ecir vardir. (Kehf Suresi, 1-2) 

§unu da belirtmek gerekir ki, Kuran'da Allah'in bir mucizesi olarak, 
bilimin alanina giren bazi konular hakkinda da bilgiler verilmektedir. 
20. yiizyilda kesfedilen bu bilgilerin gunumiizden 14 asir once bildiril- 
mis olmasi ise Kuran'in Allah Katindan indirildiginin bir delilidir. Ve bi- 
limin kesifleri bugiine kadar daima Kuran'da bildirilen gercekleri des- 
tekler nitelikte olmustur. Nitekim yazida yer verilen evrenin genisleme- 
si konusu bunun bir ornegidir. (Detayh bilgi igin bkz. Harun Yahya, Kuran 
Mucizeleri, Ara§tirma Yayincilik) 

Evrenin genislemesi, bu bilimsel gercegin kesfinden 1400 yil once 
Kuran'da soyle bildirilmistir: 

Biz gogii 'biiyiik bir kudretle' bina ettik ve siiphesiz Biz, (onu) geni§- 

leticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) 

Ayette gecen "gok" kelimesi Kuran'in pek cok yerinde uzay ve evren 
anlaminda kullamlir. Burada da bu anlamda kullanilmigtir. Yani Ku- 
ran'da, evrenin genigleyici oldugu bildirilmi§tir. Bilimin bugiin varmig 
oldugu sonug da Kuran'da bildirilenle aynidir. 

3. Biiyiik Patlama evrime degil, yaratili§a bir delildir 

Popiiler Bilim dergisinde yayinlanan soz konusu yazida, Biiyiik Pat- 
lama olarak bilinen ve bilim diinyasinca zamanin ve maddenin baslan- 
gici olarak kabul edilen olay, evrim teorisinin bir delili gibi gosterilmis- 
tir. Oysa, Biiyiik Patlama, evrimcilerin ve evrim teorisini ideolojik neden- 
lerle destekleyen materyalistlerin iddialarim yerle bir eden, yaraulisi ise 
destekleyen bir olaydir. 

Ve bunu, evrimci veya materyalist olmalanna ragmen, diinyamn 6n- 
de gelen bilim adamlan acik yiireklilikle itiraf etmektedirler. (Junku ma- 
teryalistler, maddenin ve zamanin bir baslangici olmadigini, ezeli oldu- 
gunu iddia ederler. Ancak Biiyiik Patlama, maddenin ve zamanin bir bas- 
langici oldugunu ortaya koymustur. Ve bu gercek, bu konuyu biraz bile 
diisunen her insanin akhna su soruyu getirecektir: Peki o zaman Biiyiik 



Harun Yahya 



Patlama'dan once ne vardi ve "yok" olan evreni, yani bir hicligi, biiyiik 
bir patlama ile var hale getiren ve kusursuz bir duzen veren giic neydi?" 
Bu sorunun cevabi, cok acik olarak iistiin bir Yaraticimn varhgini goster- 
mektedir. Nitekim, iinlii ateist felsefeci Anthony Flew bu konuda §6yle 
bir itirafta bulunur: 

Itiraflarda bulunmanm insan ruhuna iyi geldigini soylerler. Ben de bir itirafta 
bulunacagim: Big Bang modeli, bir ateist acisindan oldukga sikinti vericidir. 
Qiinkii bilim, dini kaynaklar tarafindan savunulan bir iddiayi ispat etmistir: 
Evrenin bir baslangici oldugu iddiasim. Ben hala ateizme inamyorum, ama bu- 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



nu Big Bang kar§isinda savunmanin pek May ve rahat bir durum olmadigim 

itiraf etmeliyim.^ 

Diinyanin onde gelen ateistleri, Big Bang kar§isinda fikirlerini sa- 
vunmanin pek kolay ve rahat bir durum olmadigim itiraf ederlerken, iil- 
kemizde bazi materyalist evrimcilerin bu konuda rahat davranmalan 
saniriz ki, savunduklan konular uzerinde fazla du§unmemeleri, yeterli 
aragtirmayi yapmamalan ve objektif ve aragtirmaci samimi bir tutum- 
dan cok on yargih ve tutucu bir tutum icinde olmalandir. Bu ise, bilim- 
sellikten cok uzaktir. 

4. Evrendeki kusursuz diizen, tesadiiflerin sonucu olamaz 

Soz konusu yazida, sik sik, evrendeki kusursuz diizenden, cok de- 
tayh hesaplardan sozedilmektedir. Gercekten de, maddesel diinyayi dii- 
zenleyen degi§kenlerdeki en kucuk bir farkhhk dahi tiim evrendeki dii- 
zeni bozmaya yetecek, canlihgin varhgini imkansiz kilacak nitelikte ola- 
bilmektedir. Peki bu kadar hassas ve kusursuz bir diizen tesadiifen ge- 
ligmis. ve bugiinkii halini almi§ olabilir mi? Bu elbette ki imkansizdir. Ve 
bu imkansizlik, yaratih§a inanmayan bircok bilim adaminin da bu ger- 
gegi gormesini saglami§tir. Bunlardan biri olan ve yiizyilimizin en bii- 
yiik beyinlerinden biri olarak kabul edilen Stephen W. Hawking evren- 
deki kusursuz diizen icin §unlan soyler: 

Neden evren zamantn bir ucunda, gegmi§ diye adlandirdigimiz bir ucunda 
yiiksek bir diizen iginde olmahdir? Neden biitiin zamanlar boyunca tamamen 
bir diizensizlik iginde degildir? Diizensizlik iginde olmasi gok daha miimkiin 
gorulebilir. Ve neden diizensizligin arthgi zamantn yonii evrenin geni§leme 
yonii He aymdir? Bir muhtemel gorii§, Yaraticimn evrenin geni§leme evresi 
igin ba§langicmda yumu§ak ve diizenli bir durum segmi§ olmasidir. Neden 
boyle oldugunu anlamaya gah§mamahyiz veya nedenlerini sormamahyiz, giin- 
kii evren Yaraticimn yaratmasi He ba§lami§tu. Ashnda evrenin biitiin tarihi- 
nin Yaratici tarafindan yarahldigi soylenebilir. Gorulmektedir ki, evren gok 
diizenli, belirlenmi§ kanunlara gore geli§mektedir. 20 

Sonuq olarak; 

Sunu soylemeliyiz ki, evrim teorisi 19. yiizyihn ilkel ko§ullarinda ge- 



Harun Yahya 



ligtirilmi§, materyalist ideolojilere destek sagladigi icin, sadece ideolojik 
nedenlerle savunulmus. bir teoridir. Bugiin, bilimin ilgili her dali evrim 
teorisini acikca reddeden bulgular ortaya koymaktadir. Bazi evrimci bi- 
lim adamlannin, yazdiklan yazilann satir aralanna, burada soz edilen 
yazida da oldugu gibi "bu bize evrimi ispatlar", "evrim kesin bir gercek- 
tir", "evrim devam etmektedir" gibi ciimleler siki§tirmalan, insanlan ya- 
niltmamahdir. (Jiinkii bunlarm hepsi, evrimi ayakta tutabilmek igin ba§- 
vurulan propaganda ve gizli telkin yontemleridir. Daha, canlihgin en 
kiiciik yapita§i olan tek bir proteinin dahi nasil meydana geldigini, can- 
siz, guursuz atomlarm tesadiifen biraraya gelerek nasil olup da, hiicre- 
ler arasi mesajlar tagiyan, bu mesajlan anlayarak iiretim yapan, milyar- 
larca bilgiyi kisa bir siirede yanh§siz okuyarak kendisi icin gereken bil- 
giyi kopyalayabilen proteinleri olu§turdugunu dahi agiklayamayan bir 
teori, akil ve manukla savunulamaz. Nitekim bugiin evrim teorisini sa- 
vunanlar, akh, mantigi ve bilimi degil, on yargilarim, tutuculuklarim ve 
ideolojilerine olan korii koriine baglihklanni kendilerine destek almak- 
tadirlar. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



HURRIYET GAZETESININ BUYUK 
YANILGISI: "RENKLERI MAYMUNLAR 
SAYESINDE GORUYORUZ" 



15 Mart 2001 tarihli Hiirriyet gazetesinde, "Renkleri maymunlar sa- 
yesinde goruyoruz" baghkli bir haber yayinlandi. Haberde kisaca, 
maymunlarin kendilerine yararli besinleri bulabilmeleri icin ye§il, 
kirmizi ve sari renkleri ayirt edebilmeleri gerektigi ve bu nedenle renk- 
leri birbirinden ayirt edebilme yetenegini geli§tirdikleri iddia ediliyor- 
du. Bu iddiaya gore, insanin renkleri gorebilmesinin nedeni de buydu! 

Soz konusu iddianin ne kadar akil di§i oldugunu gormek icin biraz 
dugunmek yeterlidir. 

Oncelikle belirtmek gerekir ki, Hiirriyet gazetesinde dile getirilen bu 
evrimci iddia, bilimsel yonden muhatap alinip iizerinde yorum yapma- 
yi gerektirecek bir iddia degildir. Oncelikle dogada pek cok canlinin 
renkli gorme yetenegi varken, insanla maymun arasinda renkli gorme 
yetenegine dayali bir ili§ki kurmaya caligmak, bilgisizlikten ba§ka bir- 
§ey degildir. Ote yandan haberde, maymunlarin meyveleri ayirt etmek 
istedikleri icin renkli gorme yeteneklerinin ortaya ciktigi one siirulmek- 
tedir. Yani haber, canhlarin sadece "istek" yoluyla kendi beden yapilan- 
m degi§tirebilecekleri gibi §a§irtici derecede hayal iiriinu bir mantiga 
dayahdir. Bilimle az da olsa ilgisi olan hie kimse tarafindan savunula- 
mayacak olan bu iddia, Ortacag hurafelerini andiran bir mantiksizhktir. 

Soz konusu senaryoyu goz oniinde canlandirmak icin, renkleri he- 



Harun Yahya 



niiz ayirt edemeyen ve renksiz bir diinya goren bir maymunu du§uniin. 
Evrimcilere gore, bu maymun once son derece bilincli ve akilci bir §ekil- 
de, "Kendime en faydali yiyecekleri bulmam gerekiyor. Bunlar (yazida 
belirtildigine gore) besleyici kizilimsi yapraklan olan meyvalar. Ama 
bunun icin once renkleri gorebilmem gerekir" diye dugunmelidir. (Bu 
arada, o giine kadar renkleri gormemis. bir maymunun renk kavramin- 
dan haberdar oldugunu da kabul ederek boyle bir varsayimda bulun- 
mak gerekir.) 

Ve yine Hiirriyet'in senaryosuna gore, bu "baski" altinda ya§ayan 
maymunun goz hiicreleri bir anda renkleri birbirinden ayirt edecek 
ozellikler kazanmaya basjar. Hiicreler bircok degi§im gecirir ve renkleri 
ayirt edecek hale gelirler. Peki guursuz, akil ve bilgiden yoksun hiicre- 
ler, maymunun renkleri ayirt etme ihtiyaci iginde oldugunu nereden an- 
lamiglardir? (Maymunun renkleri ayirt etme ihtiyacini bilinch olarak 
hissedebildigi varsayimini kabul ederek bu sorunun sorulabilecegini 
hatirlayahm.) 

Bunu da bir an icin kabul 
edelim ve §uursuz hiicrelerin 
maymunun bu ihtiyacini anla- 
diklarim ve renk kavramindan 
da haberdar olduklarim varsa- 
yahm. Peki bu durumda, hiic- 
reler renkleri gorebilmek icin 
gerekli degi§imi nasil saglaya- 
caklardir? Kendilerine bu ozel- 
likleri nasil kazandiracaklardir? 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Hangi rastgele geli§en doga olayi, renkleri goremeyen hiicreleri renkle- 
ri gorebilen hale getirecektir? Bunlar, Hiirriyet'in haberindeki bilim di§i- 
hgi ortaya koyan cevapsiz sorulardan sadece birkacidir. 

Bu haberdeki mantik, evrimcilerin klasik ici bo§, hicbir bilimsel ve 
man tiki temeli olmayan, hayali senaryolanna bir ornektir. Gercekte tiim 
evrimci literatiir bu gibi senaryolarla doludur. Hepsinde bir gun orman- 
da dola§an bir maymunun, suda yiizen bir baligin veya coldeki bir sii- 
riingenin, birdenbire bir§eyi gorme veya hissetme ihtiyaci hissettigi ve 
bunun sonucunda mukemmel gozlere, akcigerlere, kanatlara sahip ol- 
dugunu anlatan hikayeler vardir. Ancak, bu olaylann nasil geli§tigini, 
bir kolu kanada, bir solungaci akcigere veya renkleri gormeyen bir go- 
zii rengarenk bir diinya goren bir goze ceviren olaylann ve mekanizma- 
lann neler oldugunu ve bu donugumiin kimin karar ve iradesiyle mey- 
dana geldigini hicbir zaman agiklamazlar. 

Ashnda bu durum, evrim teorisinin bilimsel bir kuram degil, batil 
bir inane oldugunun da gostergesidir. Hiirriyet'teki haberi ve benzeri 
evrimci senaryolan incelerseniz, ilginc bir gercekle kar§ila§irsmiz: Ev- 
rimciler, dogada hangi canh neye ihtiyac duyuyorsa, bu ihtiyaca hemen 
cevap veren ona gore bir evrim ba§latip canhya yeni ozellikler katan "si- 
hirli" bir mekanizma oldugunu sanmaktadirlar. Kimi zaman "Tabiat 
Ana" adini taktiklari bu hayali irade, ashnda evrimcilerin farkinda ol- 
madan tapindiklan tesadiif putudur. Oysa gercekte putlarm hicbir §eye 
giicii yetmez. "Doga"nm ve "tesadiif'un canhlar yaratmak ve geli§tir- 
mek gibi bir giicleri yoktur. Canhlan ve tiim dogayi yaratan tek bir ilah 
vardir. O, tiim alemlerin Rabbi olan Yiice Allah'tir. 

Evrimci gevreler, bu gibi hayali senaryolan biiyiik puntolu haberler- 
le, sanatcilar tarafindan gizilmi§ hayali "evrim" resimleriyle birlikte ya- 
yinlayarak, muhtemelen iizerlerine dii§en Darwinist gorevi yaptiklanna 
inanmaktadirlar. Ancak, onlann goz ardi ettikleri bir gercek vardir: In- 
sanlanmiz, renkleri Allah'in nimeti ve rahmeti sayesinde gordugiimuzii 
bilmektedirler. Allah bir ayetinde §6yle buyurmaktadir: 

De ki: "Sizi in§a eden (yaratan), size kulak, gozler ve goniiller veren 

O'dur. Ne az siikrediyorsunuz?" (Miilk Suresi, 23) 



Harun Yahya 



RADIKAL GAZETESI, 
KU§LARIN UgMADAN ONCE 
SURUNDUKLERI HURAFESINE 
INANMAYA DEVAM EDIYOR 



2001 yilinin ilk aylannda, kuslarm atasi olarak kabul edilen Archa- 
eraptor isimli fosilin sahte oldugunun ortaya cikmasi ile, evrimci- 
ler panige kapildilar ve bu kez de yeni bulduklan bir fosile umut- 
lanni yiiklediler. Oysa kuglarm atasi olarak one siirdiikleri yeni Droma- 
eosaur fosili, en eski ku§ olarak bilinen Archaeopteryx'ten 20 milyon yil 
daha genctir! 

27 Nisan 2001 tarihli Radikal gazetesinde "Kanatlanmadan Once 
Siiriindiiler" ba§likh bir haber yayinlandi. Haberde, Cin'de bulunan bir 
fosilin, kuslarm dinozorlardan evrimle§tigini kanitladigi iddia edilmek- 
teydi. 

Radikal gazetesi, Nature dergisi'nin 26 Nisan 2001 tarihli sayisinda 
"Palaeontology: Ruffling feathers" (Paleontoloji: Ortahgi kan§tiran tiiy- 
ler) ba§hgi ile yayinlanan bir makaleden aldigi haberde, "yeni ortaya ci- 
karilan" 130 milyon yilhk tiiylii dinozor fosilinden soz ediyordu. Radi- 
kal'in iddiasina gore "Dromaeosaur" adh bu dinozor fosili kuglara benzer 
ozellikler tagiyordu, kuglarm atasimn dinozorlar oldugunun kamtiydi. 
Oysa fosil, evrimin kaniti degil, sadece evrimcilerin yeni bir yanilgisiydi. 

Yeni Bulunan Fosil Neden Kuslarin Atasi Olamaz? 

Yeni fosilin, ku§larin atasi olamayacagini gosteren en acik deliller- 
den biri ya§idir. Heniiz tarn geli§memi§ tiiyleri oldugu iddia edilen bu 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



fosilin 130 milyon yasinda oldugu tespit edilmistir. Ancak, evrimciler ta- 
rafindan da "ilk ucan kus" olarak belirlenen Archaeopteryx 150 milyon yil 
yasindadir. Aynca Archaeopteryx' in tiiyleri tarn sekillenmis durumdadir 
ve giiniimuz ucucu kuslari ile tamamen benzer ozelliktedir. Archaeop- 
teryx'in kusursuz kanatlara, ucus kaslannin tutunma yeri olan "ster- 
num" kemigine, ucusa imkan veren asimetrik kus tiiyii yapisina sahip 
oldugu ve aynen giiniimuz kuslari gibi ugabildigi tiim otoritelerce kabul 
edilen bir gercektir. 

Bu da, Archaeopteryx' in yasadigi donemde, yani bundan en az 150 
milyon yil once, yeryiiziinde giiniimiiz kuslanndan farksiz, u^abilen 
kuslar bulundugunu gosterir. 

Yeni bulunan ve "kuslann ilkel atasi" olarak gosterilen fosil (Droma- 
eosaur) ise, sadece 130 mil- 
yon yasindadir. Evrimcile- 
rin de tammladigi gibi bir 
kus degil, tipik bir siiriin- 
gendir. Kanatlan yoktur, 
penceli on ayaklan vardir. 
Uzun arka ayaklara ve 
uzun kuyruga sahiptir. 
Evrimcilerin bu canliyi 
kuslarla ilgili gibi goster- 
meye calismalarmm tek 
nedeni, viicudunun list 
kisminda tiiylere benze- 
yen yapilann bulunmasi- 
dir. 

• Kuslann ilkel atasi olarak tamti- 
lan Dromaeosaur isimli fosil ger- 
cekte bir kusa degil, bir dinozora 
aittir. Aynca, 130 milyon yil once 
yasamis olan bu fosilden 20 mil- 
yon yil once yasamis kuslar oldu- 
guna gore, bu fosilin kuslann 
atasi olmasi imkansizdir. 




Harun Yahya 




9 Sahte canlandirma - Si- 
nosauropteryx fosilinin 
gercekte ku§ tiiyiine 
benzer hicbir yapiya sa- 
hip olmadigi 1997 yilm- 
da yapilan incelemelerle 
anla§ilmi§tir. 



Bunun sonucu ise aciktir: Dim- 
yada 150 milyon yil oncesinde za- 
ten kusursuz ku§lar varken, 130 milyon 
yilhk bir siiriingenin "ku§lann atasi" sayil- 
masi imkansizdir. Boyle bir iddia, evrimci- 
ler acisindan dahi son derece mantiksrzdir ve 
yeni bulunan fosilin "kuglarin atasi" olmadigi] 
gosterir. 

Geriye sadece fosilin sahip oldugu ileri suriilen 
"kus. tiiyleri" kalmaktadir ki, bu konuda iki ihtimal 
vardir: 

1) Tuyler, daha once iki ayri ornekte goruldugii 
gibi, "sahte" veya "yanlis. yorum" olabilir. Evrimci- 
ler "tiiylu dinozor" bulmayi saplanti haline getir- 
dikleri icin, daha once benzeri skandallara imza at- 
mi§lardir. 1996 yilinda biiyiik bir medya propagandasi ile giindeme ge- 
tirilen "(^in'de bulunan tiiylii dinozor fosilleri" hikayesinin tiimiiyle ger- 
cek di§i oldugu, sozii edilen Sinosauropteryx fosilinin gercekte ku§ tiiyii- 
ne benzer hicbir yapiya sahip olmadigi 1997 yilinda yapilan inceleme- 
lerle anla§ilmi!jtir. 21 Yine (Jin'de ortaya cikanlan 1999 yilinda National 
Geographic dergisi tarafindan turn diinyaya "tiiylii dinozor" olarak tani- 
tilan Archaeraptor'un, farkli canhlarin fosillerinin birbirine yapi§tinlma- 
siyla ortaya ciktigi 2001 yilinda anla§ilmi§tir. Benzer bir durum Droma- 
eosaur icin de soz konusu olabilir. 

2) Eger canhnin gercekten tiiyleri varsa da, bu evrim teorisi adina yi- 
ne bir delil olmaz. Farkli canli gruplannin ozelliklerini iizerinde bann- 
diran "mozaik canhlar'in var oldugu bilinen bir gercektir ve bunlarm 
evrim teorisine delil olmadigi Stephen Jay Gould gibi onde gelen evrim- 
ci otoriteler tarafindan da kabul edilmektedir. 22 

Ornegin Avusturalya'da yagayan Platypus, memeli, siiriingen ve ku§ 
ozelliklerini aym anda iizerinde ta§imaktadir. Ancak evrimciler bu can- 
hya teorileri acisindan bir agiklama getirememektedirler. Bir siiriingenin 
"tiiylii" olmasi da, onun ku§lara evrimlegtigine delil olmaz. Evrim teori- 
sinin bulmasi gereken canhlar "ara formlardir", mozaik canhlar degildir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Ara formlar, eksik, yarim, iglevini tarn goremeyen organlara sahip olan 
canlilar olmahdir. Oysa mozaik canlilarm sahip olduklan organlarm her 
biri eksiksiz ve kusursuzdur. 

Eger evrimciler siirungenlerin ku§lara evrimle§tigini iddia etmekte 
israrlilarsa, Archaeopteryx' ten daha once yagamis. bir grup suriingenin, 
kademe kademe ku§ ozellikleri geli§tirdiklerini gosteren fosiller bulma- 
hdirlar. Oysa buna dair en ufak bir kanit dahi yoktur. 

Theropod Dinozorlan Neden Ku<?laiin Atasi Olamaz? 

Evrimcilerin kuglann kokeni hakkindaki iddialanni gecersiz kilan 
bir ba§ka gercek, yeni bulunan Dromaeosaur fosilinin de dahil edildigi 
grup olan theropod dinozorlannin evrimle§erek ucmalarimn kesinlikle 
imkansiz olu§udur. 

Evrimcilerin biiyiik boliimii, ku§lann theropod dinozorlanndan 
(Theropod dinozorlar, Tyrannosaurus rex ve Velociraptor gibi etobur dino- 
zor tiirlerinin geneline verilen isimdir) evrimlegtiklerini one siirerler. 
Evrimci ara§tirmacilar bulunan yeni fosilin de bir theropod dinozoru ol- 
dugunu belirtmektedirler. 

Oysa, theropod dinozorlan ile kusdarm fosil kayitlan ve anatomileri 
incelendiginde, gercekte ortada hicbir "evrimsel ili§ki" olmadigi goriiliir. 
Alan Feduccia, bir evrimci olmasina ragmen, theropodlarm evrimle§e- 
rek ucmalarimn imkansizhgini §6yle aciklar: 

Bu kadar biiyiik iki ayagt, kisaltilmi§ on ayaklari ve agir bir kuyrugu olan bir 

canlinm evrimle§erek ugmasi biyofizik agtdan imkansizdir. 23 

Dinozorlarm kuslarm atasi olamayacagina dair bir ba§ka delil ise vi- 
ne Feduccia bagkanhginda ara§tirma yapan bir ekipten gelmektedir. 
Mikroskop altinda kug embriyolarim inceleyen bilim adamlan Science 
dergisinde yayinlanan ara§tirma sonuclannda §u a^iklamayi yapmakta- 
dirlar: 

Yeni ara§tirma gostermektedir ki, ku§ embriyolannda, dinozorlarda bulunan 

embriyo ba§parmagi goriilmemektedir. Bu her iki tiiriin birbiriyle yakin ili§ki- 

sinin imkansiz oldugunu gostermektedir! 1 ^ 

Amerikah biyolog, Richard L. Deem ise "Demise of the 'Birds are Di- 



Harun Yahya 



nosaurs' Theory" ("Ku§lar Di- 
nozordur" Teorisinin Sonu") 
baglikli makalesinde §6yle yaz- 
maktadir: 

Son gah§malartn sonuglari goster- 
mektedir ki, theropod dinozorlarin 
elleri (on kol kemiklerindeki) birin- 
ci, ikinci ve iigiincii hanelerden tiire- 
mi§tir, ama ku§larin kanatlari, 
ikinci, iigiincii ve dordiincii haneler- 
den tiirerler... ikinci bir cah§ma goster- 
mektedir ki, theropod dinozorlar, ku§la- 
nnkine evrimle§ebilecek bir iskelet ; 
da akciger yapisina sahip degildir. 
(Theropod dinozorlar diyaframh 
solunum yapar, ku§larin ise 
diyaframi yoktur.) Thero- 
pod bir dinozorun ku§la- 
ra evrimle§mesi, di- 
yaframinda ciddi bir 
handikap olu§masi- 



& 



I Bu kadar biiytik iki ayagi, 
kisaltilmis on ayaklan ve 
agir bir kuyrugu olan bir 
canlinm evrimleserek u$- 
masi biyofizik acidan im- 
kansizdir. Theropod dino- 
zorlan ile kuslarm fosil 
kayitlan ve anatomileri in- 
celendiginde, ortada hic- 
bir "evrimsel ili§ki" olma- 
digi acikca gorulmektedir. 



ni gerektirecektir, ama bu durum canhnin nefes alma yetenegini gok kritik bir 

bigimde sinirlayacakhr. Dr. Ruben 'in belirttigi gibi, 'buna neden olabilecek bir 

mutasyonun selektif bir avantaj saglamasi imkansiz goziikmektedir. 25 

'Ku§lar dinozordur' teorisiyle ilgili ba§ka problemler de vardir. The- 

ropodlann on ayaklan, en eski ku§ olarak kabul edilen Archaeopteryx'e 

kiyasla, viicutlarina gore cok kucuktiir. Bu canlilann agir viicutlan da 

du§unuldugiinde, bir ttir "6n-kanat" (proto-wing) geligtirmeleri olasi 

goziikmemektedir. Theropod dinozorlann cok biiyiik boliimu (ku§larda 

bulunan) semilunatik bilek kemiginden yoksundur ve Archaeopteryx'te 

hicbir benzeri bulunmayan bazi bilek parcalanna sahiptir. Biitiin thero- 

podlarda VI sinirleri, diger bazi sinirlerle birlikte kafatasim yandan terk 

eder, ku§larda ise ayni sinirler kafatasim on taraftan kendilerine ait bir 

delikten gecerek terk eder. Bir ba§ka sorun ise, theropodlarm cok biiyiik 

kismimn Archaeopteryx' ten daha sonra ortaya cikmis. olmalandir. 26 

Kisacasi, ku§lann theropod dinozorlardan evrimlegmig olmalan im- 
kansizdir, ciinkii boyle bir evrimi meydana getirecek ve iki canli grubu 
arasindaki biiyiik farklihklan ortadan kaldirabilecek bir mekanizma 
yoktur. 

Sonuq 

Bilimsel inceleme ve aragtirmalar sonucunda goriildiigii gibi, dino- 
zorlann kuglara evrimle§meleri bircok a^idan imkansizdir. Ve ayrica, 
kuslarm atasi oldugu iddiasi ile ortaya cikanlan her fosil bugiine kadar 
bilimsel deliller sonucunda yalanlanmigtir veya sahte olarak iiretilmi§ 
bir fosil oldugu anla§ilmi§tir. 

Nitekim ba§ta da belirttigimiz gibi, 2001 yih baglannda, evrimcilerin 
dinozor-ku§ baglantisi icin en giiglii delil olarak kullandiklan Archaerap- 
tor'un aslinda sahte bir fosil oldugu ortaya cikanlmi§tir. Anlagilan ev- 
rimciler tek sozde delillerini kaybetmenin getirdigi panikle, bu yeni fo- 
sili "cok giiglii bir delil" olarak sunup teorilerini kurtarma tela§ina kapil- 
mi§lardir. 

Ancak bu girpmiglar son zamanlarda iyice cihzlagmi§, evrim teorisi 
etkisini ve gecerliligini biiyiik olgiide yitirmi§tir. 



HARUN YAHYA 



YA§AYAN FOSIL, 

EVRIM TEORiSINi YALANLIYOR 



2001 yihnin Mart ayinda, Nature dergisi, BBC ve CNN gibi dunya- 
ca iinlii basin kuruluglannda yayinlanan bir haberde, Cin'de 150 
milyon yillik semender fosillerine rastlandigi belirtildi. 
Amerikan Doga Tarihi Miizesi aragtirmacilan Shubin ve Ke-Qin Gao 
tarafindan bulunan fosil yatagi her yagtan semender fosilini banndin- 
yor. Aragtirmacilarm yaptiklan aciklamaya gore, bu fosillerin en cok 
dikkat ceken yonii, guniimuz semenderleri ile ayni ozelliklere sahip ol- 
malan, yani 150 milyon yildir hi^bir degi§iklige ugramamalan. Arag- 
tirmacilardan paleontolog Shubin bu konuda §unlan soyliiyor: 

ister evinizin yahnindaki ormanda bir kayanin altindaki bir semendere, ister 
Cin'de 150 milyon yillik bir semendere bakin, her ikisinin de ayni oldugunu 
goreceksiniz. Asltnda biiytik olciide benzerler - bilek kemikleri, kafataslannin 
sekli, kiiciik detaylarm hepsi ayn. 27 

150 milyon yildir hicbir degigim gostermeden guniimuze kadar ge- 
len bu canlilar evrim teorisinin gecersizligini ortaya koyan delillerden 
bir tanesidir. Ciinkii eger evrim yaganmig olsaydi, canlilann yeryiiziin- 
de kiiciik kademeli degigimlerle ortaya cikmalan ve zaman icinde de 
degigmeye devam etmeleri gerekirdi. Oysa semenderler gibi giiniimiize 
kadar milyonlarca yildir hicbir degigiklige ugramadan gelen canlilar ev- 
rimin bu iddiasim gecersiz kilmaktadir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




Evrimin higbir zaman ya§anmadigim kanitlayan ya§ayan fosiller sa- 
dece semenderlere ait degildir. Bugiin ya§ayip, yiiz milyonlarca yillik 
fosilleri ile tipatip benzer olan bircok canli oldugu bilinmektedir. Orne- 
gin 450 milyon yillik at tirnagi yengeci fosili, 400 milyon yillik deniz yil- 
dizi fosili, 320 milyon yillik akrep, 170 milyon yillik karides fosili, 140 
milyon yillik yusufcuk fosili, 170 milyon yillik bocek fosili, 25 milyon 
yillik termit fosili gunumiizde ya§ayan orneklerinden farksiz olan fosil- 
lerden sadece birkagidir. 

Bu orneklerinde de goriildiigu gibi fosil kayitlan, canli tiirlerinin 
qok uzun jeolojik donemler boyunca degi§meden sabit kaldiklanni gos- 
termektedir. Harvard Universitesi paleontologu ve iinlii evrimci Step- 
hen Jay Gould, bu gercegi §6yle kabul eder: 

Fosille§mi§ turlerin gogunun tarihi, kademeli evrimle geli§en iki farkh ozellik 

ortaya koymaktadir: 

1. Duraganhk: Qogu tiir, diinya iizerinde var oldugu sure boyunca hicbir 

yonsel degisim gostermez. Fosil kayitlannda ilk ortaya giktiklari andaki ya- 



Harun Yahya 



pilan ne ise, kayitlardan yok olduklan andaki yapilan da aynidir. Morfolojik 
(§ekilsel) degisim genellikle sinirhdir ve belirli bir yonii yoktur. 
2. Aniden ortaya gih§: Herhangi bir lokal bolgede, bir ttir, atalarindan kademe- 
li farkltla§malara ugrayarak a§ama a§ama ortaya gikmaz; bir anda ve "tama- 
men §ekillenmi§ " olarak belirir. 28 

Bu iki bilimsel gercek ise, hem evrim teorisini yalanlamakta hem de 
canlilann "aniden ortaya ciktiklanni", yani yaratildiklarim ispatlamak- 
tadir. Evrimci paleontolog Niles Eldredge ve antropolog Ian Tattersall 
ise bu konuda §u onemli yorumu yaparlar: 

Ayn tiirlere ait fosillerin, fosil kayitlannda bulunduklan sure boyunca degisim 
gostermedikleri, Darwin'in Tiirlerin Kokeni'ni yayinlamasindan once bile 
paleontologlar tarafmdan bilinen bir gergektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu 
bosluklan dolduracak yeni fosil bulgulari elde edecekleri kehanetinde bulun- 
mustur... Aradan gegen 120 yih askin sure boyunca yurutulen tiim paleonto- 
lojik arashrmalar sonucunda, fosil kayitlarimn Darwin'in bu kehanetini 
dogrulamayacagi agikga goriilur hale gelmigtir. Bu, fosil kayitlarimn ye- 
tersizliginden kaynaklanan bir sorun degildir. Fosil kayitlan agikga soz konu- 
su kehanetin yanlis oldugunu gostermektedir. 

Tiirlerin §asirtio bir bigimde sabit olduklan ve uzun zaman dilimleri boyunca 
hep statik ka.ldikla.ri yoniindeki gozlem, "kral giplak" hikayesindeki tiim ozel- 
likleri barmdirmaktadu: Herkes bunu gbrmus, ama gormezlikten gelmeyi 
tercih etmi§tir. Darwin'in ongordugu tabloyu israrla reddeden htrgin bir fo- 
sil kaydi He kar§i kar§iya kalan paleontologlar, bu gergege agikga yiiz ge- 
virmisler&ir?-^ 



Harun Yahya 



RADIKAL GAZETESINDE 

YER ALAN INSANIN ILKATASININ 

YERI HAKKINDAKI SENARYOLAR 



10 Ocak 2001 tarihinde Radikal gazetesinde "Ne cok atamiz var- 
mi§" baglikli bir yazi yayinlandi. Yazida, insanin atalannin nere- 
den geldikleri konusuna yer veriliyordu. Bilimsel olarak hicbir is- 
patli bilgisi olmayan bu konunun yer aldigi haberde yaniltici bir senar- 
yo bulunuyordu. 

Yazida Gegen Evrimci Ifadeler Ger<:ekdi§i Senaryolara 
Dayanmaktadir Ve Kendi Iginde Aqik (Jeli§kiler Ta§imaktadir: 

Yazida, insanin atalannin muhtemel goc senaryolan anlatilirken 
"Homo sapiens yayilirken Neandertaller ve Homo erectus ile kargila§ip 
onlan yok etti" ifadesi kullanilmigtir. 

Evrimcilerin, hayali insanin evrimi §emasina gore Homo sapiens (gii- 
numiiz insani) Homo erectus olarak isimlendirdikleri yan insan-yan 
maymun bir turden evrimle§mi§tir. Oysa Homo erectus gercekte bir ara 
gecis. a§amasi degil, sadece ozgiin bir insan irkidir. Yani hicbiri bir dige- 
rinden tiirememigtir. Aralanndaki fark, bir eskimo ile bir zenci ya da bir 
pigme ile Avrupah arasindaki farktan daha biiyiik degildir. 

Homo erectus "dik yiiriiyen insan" anlamina gelir. Eldeki turn Homo 
erectus fosilleri, diktir. Giiniimuz insaninin iskeleti ile Homo erectus is- 
keleti arasinda hi^bir fark yoktur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Ne cok atamiz varmis 




^rtiilr.sl^li Li.*JU,H.»nrr Ar^tirrtusirki 9«i- "l», imfetn ny^n I 

yam Adem 60 bin yiI *K* 4\iAtM*y»*d4 y*>att» * yc* c*JLr j 

I *" Kr 1- ^^^ * hi*. 1— ■* i^^*i -^ i^^m* fry w^i-o . '>■!■/ 



10 Ocak 2001 tarihinde Radikal gazetesinde yer alan bu haberde, insanin evri- 
mi hakkinda bircok hayali senaryoya ve yaniltici bilgilere yer verilmekteydi. 



Nitekim evrimci paleoantropolog Richard Leakey bile Homo erec- 
tus'un gunumuz insani ile olan farkliligimn irksal farkhhktan ote bir an- 
lam tagimadigini §6yle ifade eder: 

Herhangi bir ki§i farkhhklan farkedebilir: Kafatasmin bigimi, yiiziin agisi, ka§ 
gtkintisinin kabahgi vs. Ancak bu farkhhklar bugtin degisik cografyalarda ya- 
samakta olan insan irklannin birbirleri arasindaki farkhhklardan da- 
ha fazla degildir. Boyle bir varyasyon, topluluklar birbirlerinden uzun za- 
man arahklarinda ayri tutulduklari zaman ortaya gikar. 30 
Ne var ki, Homo erectus olarak tammlanan fosillerin aslinda farkh in- 
san irklarina ait olduklan bilinse de evrimciler insanin evrimi senaryo- 
sunda hayali cizimlerle veya anlatimlarla bu turii yari insan-yan may- 
mun bir canh olarak gosterirler. Nitekim soz konusu haberde de aym 
evrimci yontem kullamlmi§tir. 

Evrimcilerden Sonu Gelmeyen Hayali Senaryolar: 

Evrimci bilim adamlan, on yillardir biiyiik bir kisir dongii icinde 
hem bilimi hem de insanhgi oyalamaktadirlar. Evrim teorisini hicbir de- 
lili olmamasina ragmen, kati ve tutucu bir on kabulle kabullendikleri 



Harun Yahya 



icm, turn ara§tirma, gozlem ve deneylerini evrimi gerceklegmis. gibi ka- 
bul ederek yapmaktadirlar. Bunun sonucunda ise, bir turlu sonuglanma- 
yan ve her defasinda bir onceki ile celi§en iddialar birbirini izlemekte- 
dir. 

Insanin atalannin goc haritasi da ayni hayali konular icmde yer al- 
maktadir. Bu konuda 1980'li yillarda geligtirilen iki goriis. bulunmakta- 
dir. Bunlardan bir tanesine gore ilk insanlar Afrika'da tek bir atadan or- 
taya ciktilar ve buradan diinyaya yayildilar. Diger goriige gore ise, (Ra- 
dikal'de yer verilen goriig) ilk insanlar diinyamn birkac bolgesinde bir- 
den ortaya ciktilar. Bunlardan kimi goc ederek birbirini buldu ve kan§a- 
rak yeni tiirleri meydana getirdi. 

Her iki tez de evrimci bilim adamlannin onyargilanna dayali olarak 
ortaya atildigi icin, ortak bir karara vanlamamaktadir. (^unkii her iki tez 
de bircok celigki ve acmazla doludur. Nitekim bu konuya Agustos 1999 
sayisinda yer veren Scientific American dergisinde "Her iki bulugun da 
dogrulugunun sorgulandigi" belirtilmigtir. 

Ornegin Radikal'de yayinlanan haberde ilk insanlann (Jin'den 
Avustralya'ya goc ettikleri belirtiliyor. Ancak bircok bilim adami bunun 
imkansiz oldugunu soyliiyor. Bunlardan biri olan Utah Universitesi ge- 
netikcilerinden Henry C. Harpending, o donemdeki insan sayisinin ya- 
pilan ara§tirmalar sonucunda en fazla 10.000 ki§i civannda oldugunun 
saptandigini ve 10.000 ki§inin bu kadar uzak mesafeleri sag olarak a§- 
masinin imkansiz oldugunu belirtiyor. 31 

Sonucta, ortada sadece herhangi bir kanita dayanmayan hipotezler, 
varsayimlar ve senaryolardan ba§ka bir§ey yoktur. Evrim teorisi, yeryii- 
ziinde hayatin nasil ortaya ciktigi, farkh canli gruplannin nasil var oldu- 
gu gibi temel sorulan hicbir §ekilde agiklayamamakta, fosil kayitlannda 
aniden beliren farkh tiirler ya da canhlardaki kompleks yaratih§ ornek- 
leri kar§isinda caresiz kalmaktadir. Bu nedenle de evrim savunuculan, 
bu temel ve somut gerceklerden degil, ortaya atilan ve birbiriyle celi§en 
evrim senaryolarmdan soz etmektedirler. Bu yolla, evrim teorisinin yo- 
lun sonuna geldigini, bu teoriyi destekleyen hicbir bilimsel kanit olma- 
digini gizleme cabasindadirlar. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



MILLIYET GAZETESINDEN 
"EVRIM PROPAGANDAS!" 



8 Mart 2001 tarihli Milliyet gazetesinde "Darwin ya§asaydi da, 
Zakhar'i gorseydi" basjikh bir haber yayinlandi. Haberde, Mos- 
kova Hayvanat Bahgesi'nde kalan uc aylik yavru orangutamn res- 
mi konmus. ve yanindaki yazida da "Rusya'daki Moskova Hayvanat 
Bahcesi'nde ikamet eden uc aylik yavru orangutan, Darwin teorisinin en 
sevimli kaniti olsa gerek..." diye bir yorum yapilmigti. Haberin deva- 
minda ise sadece orangutan yavrusunun ne kadar sevimli oldugu anla- 
tilmi§ti. 

Milliyet gazetesinin bu haberi, olabilecek en bilim di§i ve mantiksiz 
evrim propagandasina bir ornektir. Bir orangutan yavrusunun resmini 
koyup, yanina Darwin'in teorisinin en sevimli kaniti yazmak, ne bilim- 
sel, ne akilci, ne de mantikli bir haberdir. Nitekim milletimiz gerceklerin 
farkindadir ve bir orangutamn yanina "evrim teorisinin kaniti" yazmak- 
la evrim teorisinin kamtlanamayacagini cok iyi bilmektedir. 

Milliyet gazetesi, eger evrim teorisinin gercekten dogru olduguna 
inamyorsa, boyle bilim di§i propagandalar yerine, ortaya somut bir de- 
lil koyararak evrimi anlatma yolunu secmelidir. Ancak hicbir evrimci 
yayin, hicbir zaman boyle bir caligmamn icine girmemektedir. (^iinkii 
ortaya koyacaklan bilimsel gecerliligi olan bir tek delilleri yoktur. Tek 
yapabildikleri maymun, §empanze, orangutan resimleri koyup, "bakin 



Harun Yahya 




» Evrimcilerin bilim disi ve mantiksiz evrim propagandasina klasik bir ornek, 
Milliyet gazetesinde yer alan bu haberdi. 



bize ne kadar benziyorlar, demek ki Darwin dogru soylemis/' §eklinde 
haber yapmak veya buna benzer gozboyama taktikleri uygulamaktir. 

Kaldi ki, maymunla insan arasindaki gorunii§teki benzerlik de ev- 
rim teorisine hicbir §ey saglamamaktadir. Diger bircok hayvanin sahip 
oldugu ozellikler, insana §empanzeden daha cok benzemektedir. Orne- 
gin peteklerini in§a ederken cok detayli miihendislik hesaplan yapan 
balanlanni, binlerce kilometreyi yonlerini bir kez bile §a§madan bulan 
gocmen ku§lan, kompleks bir ev ve olaganiistii bir baraj in§a eden kun- 
duzlan seyreden her insan, bu hayvanlarm adeta §uurlu bir insanmis. gi- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



bi tavirlar gosterdiklerini dii§unecektir. Ancak bu, arilarm veya kunduz- 
lann insanin "yakin akrabalan" oldugunu gostermez. Kimsenin akhna 
bir kunduzun veya arinin yanina "Darwin'in kaniti" yazmak gelmez. 
Ciinkii bu canlilann akil ve §uur sahibi insanlar ile hicbir baglantilan 
yoktur; tipki maymunlann da olmadigi gibi. Bu durum, yalmzca akil- 
dan ve §uurdan yoksun varhklann kendilerini yaratan Allah'in ilhami 
ile, muthis. akilci davram§lar sergilediklerini gosterir. Orangutan yavru- 
lan veya §empanzeler de diger hayvanlardan farkli degillerdir. Onlar da 
Allah'in ilhami ile hareket eden varhklardir ve insanlarla hicbir ortak 
atalari yoktur. Bugiine kadar insanin maymunlarla ortak bir atadan ev- 
rimlegtigine dair tek bir kanit bulunamamigtir. Ileri siiriilen sozde kanit- 
larin gecersiz olduklarim evrimciler de birer birer kabul etmektedir. 

Ornegin evrimci paleontologlar Villie, Solomon ve Davis, "biz in- 
sanlar fosil kayitlannda aniden beliriyoruz" diyerek, insanin yeryii- 
ziinde aniden, yani hicbir sozde evrimsel atasi olmadan ortaya ciktigini 
kabul etmektedirler. 32 

Collard ve Wood ise 2000 yilinda kaleme aldiklan bir makalede "in- 
san evrimi hakkindaki mevcut filogenetik (evrimsel) hipotezler hi^ 
giivenilir degil" demek zorunda kalmi§lardir. 33 

Darwin ef sanesi gokmektedir ve buna kar§i evrimci yayin organlan- 
nin yapabildigi tek §ey, "§empanzeler ne sevimli, Darwin hakh cikti" gi- 
bi bilim di§i haberler yayinlamaktir. 



Harun Yahya 



BILIM VE TEKNIK DERGISINDEN 
EVRIMCI MANTIKSIZLIKLAR: 
"VUCUDU YENIDEN TASARLAMA" 
YANILGISI 



Bilim ve Teknik dergisi Nisan 2001 tarihli sayisinda, Scientific 
American dergisinden terciime ettigi bir makale yayinladi. 
"Uzun Yasamak I^in Evrimlesmis Olsaydik..." baslikh makale, 
insanin viicudunun sozde nasil daha iyi tasarlanabilecegine dair "tezler" 
iceriyordu. 

Aslinda bu tezlerin her birinin ayn bir mantiksizhk oldugu biraz 
dikkatle incelendiginde hemen anlagiliyordu. Ornegin tezlerin sahibi 
olan evrimciler, "insanin nefes borusunun agzina acilmasi, bu boruya 
bazen su kacmasina sebep olmaktadir" diye du§unmii§ler ve sozde "da- 
ha iyi" bir tasanm one surmiiglerdi: Nefes borusu agiza degil de, daha 
yukandaki buruna dogru a^ilmahydi... Ancak bu tasanmin bir sorunu 
vardi: Eger boyle olsa, insan ne konusabilir ne de agziyla nefes alabi- 
lirdi! 

Bilim ve Teknik'in kaynagi olan Scientific American dergisi, "bu tasa- 
nm biraz rotus. gerektirecek, cunkii agizdan nefes almayi ve konu§ma 
yetenegini engelleyecek" (the design would need refining, though, because it 
would disrupt breathing through the mouth and the ability to speak) diyerek 
bu mantiksizhgi itiraf etmi§ti aslinda. Bilim ve Teknik dergisindeki ya- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



zida ise, kendince bir cikarim yapilip, "engellemek" anlamina gelen "dis- 
rupt" kelimesini "etkilemek" diye cevirilmig ve boylece ortadaki mantik- 
sizhk biraz kamufle edilmek istenmi§ti. 

Ancak yazidaki mantiksizhklarin gizlenebilecek bir yonii yoktu. 



Ya§lanmak, Ozel Yaratilmi§ Bir Siireijtir 

Bilim ve Teknik'teki soz konusu makalenin temel mantigi, yazida 
gecen "evrimin bize kazandirdigi ozelliklerin uzun bir ya§ama elveri§li 
bir beden saglamamasi" ifadesinden anla§ilabilir. Yani buradaki evrimci 
iddia, insan bedeninin cok uzun ya§amaya yonelik bir yaratih§a sahip 
olmadigi ve yine yazida gecen asilsiz ifadeyle "yasdandikca ortaya cikan 
defolann" evrime bir delil olugturdugu §eklindedir. 

Oysa bu iddianin hicbir bilimsel ve akilci temeli yoktur. Insan bede- 
ninde yasdandikca kusurlar ve hastaliklar olugmasi, Bilim ve Teknik der- 
gisi yazarlarmin sandiklan gibi, "evrim lehinde, yaratilis. aleyhinde" bir 
delil degildir. (Junku yaratilmi§ olan bir beden, yine yaratilis. amacina 
uygun olarak, ozellikle ya§lanmaya, kusurlar ve hastahklarla kargila§- 
maya baglar. 

Nitekim Kuran'a gore insanin eksikliklerinin onemli bir hikmeti bu- 
dur. Bir ayette "Allah (agir yiikleri) sizden hafifletmek ister: ((^iinkii) 
insan zayif olarak yaratilmistir" (Nisa Suresi, 28) buyrulur ve insanin 
zaaflan hatirlatihr. Bir ba§ka ayette ise, insanin ya§lanmasinin Allah'in 
belirledigi bir plan dahilinde oldugu bildirilmektedir: 



» Bilim ve Teknik dergisinde 
yayinlanan makalede insan 
viicudunun sozde nasil da- 
ha iyi tasarlanacagina dair, 
bilimsellikle bagdasmayan 
akil ve mantik disi tezler 
yer aliyor. 



Harun Yahya 



lHj 




*%lb*& 




HI I 



fc^*.- 




Allah sizi yaratti, sonra sizi oldiiriiyor, sizden kimi de, bildikten son- 
ra bir§ey bilmesin diye, omriin en a§agi ucuna (ya§hhga) geri ^evrilir. 
§iiphesiz, Allah bilendir, her§eye gii^ yetirendir. (Nahl Suresi, 70) 

Yaratih§, insanin hie hastalanmayacak, hie yasdanmayacak, hie kusur 
ve eksiklik gostermeyecek bir bedenle yaratildigi anlamina gelmemek- 
tedir ki, ya§lihk, hastalik ve kusurlar "evrim lehinde" bir delil olsun. Ak- 
sine bunlar, ozel olarak hikmetle yaratilmis. siireclerdir. 

Evrimciler, teorileri lehinde bir iddia one siirmek istiyorlarsa her§ey- 
den once canhlarin tesadiifen ortaya ciktiklan iddialanna bir kanit bul- 
mak zorundadirlar. Ornegin insanin solunum sisteminin, beslenme sis- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 







Yeni Bir Ba$ Dtigunelim 



Bilim ve Teknik dergisinde yayinlanan makalede, son derece hayali ve cocuk- 
su iddialar ortaya atilmistir. Sdzde "daha iyi duymak icin" cizilen maymun ben- 
zeri kulak yapisi dahi, ortaya atilan tezin ciddiyetsizligini anlamak acisindan 
yeterlidir. 

teminin, duyma sisteminin, kemik yapisinin, eklemlerinin, bo§altim sis- 
teminin nasil olup da "evrim mekanizmalanyla" (mutasyonla ve dogal 
seleksiyonla) tesadiifen ortaya ciktigini aciklamalidirlar. Bunu ise elbet- 
te yapamamaktadirlar, ciinkii bu organ ve sistemler, "indirgenemez 
komplekslik" ozelligine sahip olan yapilardir. Yani bu yapilann turn 
parcalan aym anda, eksiksiz olarak birarada olmalidir, aksi takdirde i§- 
lev gormeleri mumkiin degildir. Ornegin goziin gorebilmesi, yakla§ik 40 
ayn parcamn aym anda ve eksiksiz olarak birarada olmasi sayesindedir. 
Her biri birbirinden mukemmel olan bu parcalann evrim mekanizmala- 
nyla a§ama a§ama geligmeleri ise imkansizdir. 

Bu gercek, "eger birbirini takip eden ^ok sayida kii^iik degi§iklik- 
le kompleks bir organin olu§masinin imkansiz oldugu gosterilse, te- 
orim kesinlikle yikilmi§ olacaktir" diyen Darwin'in endige ettigi gibi, 
evrim teorisini temelinden yikmigtir. 34 

Evrimciler ise bu cokii§u gizlemek icin propaganda yontemlerine si- 
ginmi§lardir. Bilim ve Teknik'in, Scientific American' dan aktardigi cocuk- 
su cizimler, bu propaganda yontemlerinin bir ornegidir. (Jizimlerin her 
birinde, insan viicudunun bir kismi ele alinmi§ ve "gu §ekilde olsa daha 

\ I Harun Yahya 



Evrimcilerin "daha saglam" 
olacagini iddia ettikleri bu ye- 
ni tasanma sahip olan bir in- 
san degil yiiriimek, yatagin- 
dan dahi kalkamayacak 
durumda olurdu. 




iyi olurdu" gibi, tamamen spekiilasyondan olu§an ve cehalet di§inda bir 
temeli bulunmayan iddialar one surulmugtiir. 

Her biri ayn bir mantiksizlik ornegi olan bu iddialann biri, giri§te 
belirttigimiz "nefes borusunun buruna baglanmasi" tezidir. Digerleri ise 
goyle siralanabilir: 

Daha Kisa Bir Boy, Yeni Kaburgalar, Daha Kahn 
Omurlar, Daha Biiyiik Kaslar, Yaglar ve Kemikler: 

Bilim ve Teknik'teki yazida, ba§hkta tarif edilen §ekildeki bir insanin 
"daha saglam" olacagi one surulmugtiir. Oysa bu yapidaki bir insanin 
degil hareket etmesi, yatagindan kalkabilmesi bile mumkun degildir. 
Son derece hantal bir yapiya sahip olacak bu bedenin "daha iyi bir tasa- 
nm" oldugunu one siirmek, ga§irtici bir mantiksizlik ornegidir. 



Diz Kapagi Olmayan Diz Eklemi: 

Bilim ve Teknik'teki evrimci iddialann bir digeri, diz kapagimn kal- 
dinldigi "yeni diz eklemi tasanmi"dir. "Geriye dogru biikiilebilen diz di- 
zayni" diye ortaya atilan bu cizimin anatomik acidan ciddiye alinabile- 
cek hicbir yonii yoktur. (Jiinkii diz kapagi olmayan bir diz fonksiyonel 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



olamaz. Bacagin on yiiziinde bulunan kaslann tutunabilecegi tek yer ol- 
masi nedeniyle, hareketli bir kemik olan diz kapagimn varhgi §arttir. 
Aksi takdirde insanin yuriimesi, ayakta durmasi, hatta ayagini yataktan 
a§agi indirmeye cah§masi bile mumkiin olamaz. 

Retinanin Mukemmel Yaratili§i 

Bilim ve Teknik'teki makalede one siiriilen bir diger tez, insan gozii- 
niin yapisiyla ilgilidir. Yazida, gozdeki noronlann birle§erek optik sinir 
halinde retinayi terk etmesi "kotii bir tasanm" olarak gosterilmi§, noron- 
lann retinanin icinden her noktada arkaya dogru gecirilmesinin ise da- 
ha iyi olacagi iddia edilmigtir. Bu yorum da, yine tarn bir yiizeysel dii- 
§iince ornegidir. 

Bunu anlamak icin retinanin yapisini iyi bilmek gerekir. Retinada, 
i§igi algilayip elektrik sinyaline ceviren fotoreseptor hiicreler arka tara- 
fa, yani retinal epitele ve koroidal kan odaciklanna dogru bakarlar. Bu 
yerle§im, goruntiiyii beyne ileten sinirlerin, i§ik ile fotoreseptorler ara- 
sinda kalmasini gerektirir. 

Evrimciler bir siiredir bu tasanmi giindeme getirmekte ve "verim- 
siz" oldugunu ileri surmektedirler. Oysa bu iddialarm tek kaynaginin 
bilimsel cehalet oldugu ortaya cikmigtir. Bu konuyu ilk kez giindeme 
getiren kigi, diinyada Darwinizm'in ve ateizmin bir numarah temsilcisi 
olarak bilinen Ingiliz zoolog Richard Dawkins'tir. Dawkins, retina huc- 
relerinin on tarafa, yani i§ik yoniine dogru doniik olmasimn daha ve- 
rimli olacagini ileri siirmu§, goziin mevcut tasanminin "hatah" oldugu- 
nu iddia etmig ve bunu yaratih§a kar§i bir delil gibi gostermi§tir. Oysa 
goziin yapisimn daha yakindan incelenmesi, Dawkins 'in iddiasimn ta- 
mamen aldatmaca ve goz boyama oldugunu ortaya koymugtur. Gozde- 
ki fotoreseptor hiicrelerin i§iga dogru degil de, arkadaki retina tabakasi- 
na doniik olmalarimn nedeni, bu hiicrelerin yogun oksijen ihtiyacimn 
kar§ilanmasidir. Igigi siirekli olarak kimyasal enerjiye ceviren bu hiicre- 
ler, insan viicudunda en cok oksijen tiiketen hiicrelerdir. (Oksijen tiike- 
timleri kalp kaslarmdaki hiicrelerin 3 katidir.) Bu yiiksek oksijen ihtiya- 
cini kar§ilamak igin, fotoreseptor hiicrelerin hemen arkasinda cok yo- 



Harun Yahya 




t Goziin onlarca parcasindan biri olan retina 
kusursuz bir yaratilisa sahiptir. Bu 
yaralili?taki en ufak bir clegisiklik. insanin 
gorme yeteneginin zayiflamasi veya tama- 
men kaybolmasiyla sonuclanir. 



gun bir damar tabakasi bulunmaktadir ve bu tabaka bu hiicreleri besle- 
mektedir. Ara§tirmalar bu hiicrelerin, Dawkins'in iddia ettigi gibi "i§i- 
ga dogru" yonelmeleri durumunda, oksijensiz kalacaklanni ve gorev 
yapamayacaklanni ortaya koymu§tur. 35 

Bilim ve Teknik dergisindeki makalede goziin tasanmi hakkinda ile- 
ri siiriilen iddia ise, Dawkins'in gurumus. iddiasimn yeni bir versiyonu 
niteligindedir. Bu kez de evrimciler, hucre sinirlerinin retina tabakasini 
tek bir noktadan (kor noktadan) degil, ayri ayn terk etmelerinin daha iyi 
bir "tasanm" olacagi iddiasindadirlar. Oysa bu da son derece hatali bir 
varsayimdir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Eger soz konusu tasanm gerceklegmis. olsa, bu takdirde fotoresep- 
torlerin arasindan gecmeye gah§an noronlar, gorme keskinligini tama- 
men azaltacaktir. Her noronun gorme yetenegi azalacak ve sonucta in- 
sanin gorme yetenegi kisitlanacaktir. insan gozunun mevcut yaratihgin- 
da ise, sinirler sadece tek bir noktadaki (kor noktadaki) gorugii engelle- 
mekte, bu da zaten beyin tarafindan goruntiinun doldurulmasi yoluyla 
telafi edilmektedir. 

Kisacasi insan retinasi bu §ekilde derinlemesine incelendiginde, 
mevcut yapisimn, olabilecek en ideal tasanm oldugu anla§ilmaktadir. 
Evrimcilerin, goziin kokeni hakkinda hicbir aciklama one siiremezken, 
goziin yapisim kendilerince elegtirmeye kalkmalan, evrim teorisinin co- 
kiigiinun acik bir ifadesidir. 

Bosaltim Sistemi: Bir Baska Kusursuz Yaratih§ Ornegi 

Bilim ve Teknik'teki makalede "hatali tasanm ornegi" gibi gosterilen 
bir diger organ, bogaltim sisteminin en onemli parcasi olan mesanedir. 

Bogaltim sistemi gercekte bir yaratihg harikasidir. Bobrekten her da- 
kika damla damla iiretilen atik sivi, bir rezervuar niteligindeki mesane- 
de biriktirilmektedir. Boylece giinliik faaliyetlerimize ara vermeden de- 
vam edebiliriz. Mesanenin sahip oldugu esneyebilen kastan duvarlan 
sayesinde, yalmzca kapasitesi doldugunda uyarihnz. Boylece sfinkter 
adi verilen kasin istegimiz dogrultusunda gev§emesi bo§altim icin ye- 
terli olur. Bu yapinin rahatimiz hedeflenerek yaratilmis. oldugu cok agik- 
tir. 

Bilim ve Teknik dergisindeki "alternatif viicut" gizimlerinde ise, bo- 
§altim sistemimize yeni bir ekleme yapilamami§, sadece var olan baglar 
ya da kaslar kalinlagtinlmi§tir. Bo§altim sistemi o denli miikemmeldir 
ki, evrimciler bu sistem hakkinda one siirecek hayali bir diizenleme da- 
hi bulamami§lardir. 

Prostat bezinin yerinin degi§tirilmesi "tezi" ise yine mantiksizdir. Bu 
bezin yeri farkli olsaydi, fonksiyonlan olumsuz yonde zayiflatacakti. 
Prostat bezinin icerdigi milyonlarca salgi bezi hiicresi, testesteron hor- 



Harun Yahya 




monu ile birlikte spermlerin icinde yiizebilecekleri bazik siviyi iiretmek 
ve turn iiretramn nemlendirilmesinden sorumludur. Bu gorevini ise 
iirettigi salgilan cevreledigi iiretraya devamli birakarak yerine getirir. 
Testislerden kanallarla kendine ulastinlan spermleri uygun sivilarla bir- 
le§tirip hemen iiretraya birakmasi ise insan soyunun devami igin zorun- 
lu bir fonksiyondur. Bu nedenle prostatin iiretra ile devamli yakin te- 
masta olmasi gerekmektedir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Sonu? 

Evrimcilerin insan viicudunun yaratihgi hakkinda son 100 yildir one 
siirdiikleri iddialar alt alta siralansa, kalin bir "bilimsel hurafeler" kitabi 
olu§urdu. One siirdiikleri iddialarm birer bilgisizlik iiriinii oldugu ise 
her defasinda ortaya cikmigtir. 20. yiizyilin baginda insan viicudundaki 
pek cok organi "i§e yaramayan korelmis. organlar" diye tamtmi§lar, oysa 
bu organlann onemli iglevleri bir bir ke§fedilmi§tir. DNA'nin biiyiik bo- 
liimiinii "Junk DNA" (Hurda DNA) ilan etmi§ler, bu iddia da son gene- 
tik bulgularla ciiriimii§tiir. Scientific American 'da yayinlanan ve Bilim ve 
Teknik dergisinin terciime edip, yayinladigi makale ise, bu bilimsel hu- 
rafeler zincirinin yeni bir halkasi olmu§tur. Makalede cizilen hayali in- 
sanin, eger gercekten var olsa, ne gibi sorunlarla kargilacagi ve ne gibi 
hastahk ve kusurlarla muhatap olacagi mechuldiir. 

Bunu, bu akil di§i teoriyi ortaya atanlar da bilmekte ve zaten umur- 
samamaktadirlar. Tek yaptiklan §ey, biraz hayalgiicii cah§tinp fantaziler 
iiretmek olmugtur. Ornegin insan kulagimn yerine, "daha iyi duymayi 
saglayacak sivri ve biiyiik kulaklar" hayal etmi§lerdir. Bunun gibi ba§- 
kasi da, "daha da iyi duymayi saglayacak fil kulaklan" hayal edebilir. Ya 
da bir ba§kasi "ugmamizi saglayacak kanatlar" one siirebilir. Amac bilim 
degil de hayal kurmak olunca, one surulemeyecek teori yoktur. 

Ancak dikkat edilirse, turn bunlar evrim teorisinin ne kadar biiyiik 
bir cokus. icinde oldugunu belgelemektedir. Hicbir evrimci, insan organ- 
lannin nasil var oldugunu agiklamaya yanagmamaktadir. Tek yaptiklan 
§ey, evrim adina hayal kurmaktan ibarettir. Ciinkii zaten evrimin kendi- 
si bir hayaldir. Gercek ise yaratih§tir. Tiim canhlan ve insanoglunu, "Ya- 
raticilann en giizeli" olan Yiice Allah yaratmigtir: 

Sonra o su damlasini bir alak (embriyo) olarak yarattik; ardindan o 
alak'i (hiicre toplulugu) bir qignem et pargasi olarak yarattik; daha 
sonra o ^ignem et par^asini kemik olarak yarattik; boylece kemiklere 
de et giydirdik; sonra bir baska yaratisla onu insa ettik. Yaraticilarin 
en giizeli olan Allah, ne yiicedir. (Miiminun Suresi, 14) 



Harun Yahya 



CUMHURIYET BILIM TEKNIK'TEN, 
EVRIM PROPAGANDAS! 



24 §ubat 2001 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde §ehvar 
(^aglayan tarafindan "Evrim siirecinde Homo sapiensin yeri" ba§- 
hkli bir yazi yayinlandi. Yazinin konusu, ilk paragrafinda belirtil- 
digine gore, Homo sapiens sapiensin, yani insanin neden "evrim siirecin- 
de diger akrabalanna gore daha iistiin konumda oldugu" idi. Ancak, 
"evrim teorisi yikilmadi, hala ayakta" diyebilmek icin hazirlandigi apa- 
cik belli olan bu yazi, iddia ettigi konuda dahi cevap verememektedir. 
Bunun yaninda, insanin evrimi ile ilgili, bircogu evrimciler tarafindan 
dahi kabul edilmeyen iddialar, birbiri ardinca, aralannda hicbir mantik- 
h baglanti olmadan, "kes-yapi§tir" yontemiyle siralanmigtir. Yazida yer 
alan bircok bilimsel hata ve celi§ki ile dolu iddiadan bazilan ve cevap- 
lan §6yledir: 

1) Yazinin ba§larmda once tek hucreli bakterilerin sonra da RNA'nin 
olugtugu iddia ediliyor. Ardindaki cumlede ise ilk olarak DNA'nin olu§- 
tugu ve ardindan ilkel bir ata bakteri olu§tugu one suruluyor. Bu kav- 
ram ve siralama karma§asi, yazinin bilimsel literature hakim olmadan 
hazirlandigimn ilk gostergesi. 

Yazida canhhgin nasil ba§ladigi anlatihrken, soz konusu hatalar, ce- 
li§kiler ve mantik bozukluklan art arda siralamyor. Bu ciimlelerden ba- 
zilan §6yle: 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



3.6 milyar yil once, fotosentez He enerjisini saglayan tek hucreli bakterilerin 

olu§tugu fosillerle belirlenmi§tir... Sonralan, ilk once RNA ve onu takiben (rep- 

likasyon), degi§kenlik (varyasyon) ve eleme (eliminasyon) siirecini de ba§lath. 

Darwin bu siirece dogal secim adini verdi. DNA He ba§layarak bir ilkel ata bak- 

teri, adim adim, yanli§hklar yaparak, hatalan eleyerek daha karma§ik tasanm 

ve yapimlan deneyerek bugiinkii organizmalara vardi... 

Dikkat edilirse, ilk iki ciimlede once tek hucreli bir bakteri oldugu ve 

sonradan RNA'nin olugtugu iddia ediliyor. Bu siralama evrimciler icin 

dahi terstir. Bazi evrimciler, amino asitlerin ilkel diinya ortaminda tesa- 

diiflerin eseri olarak sentezlenmis. olamayacagini bir dizi deneyle gor- 

diikten sonra, yeni bir tez ortaya atmi§lar ve "ilk olarak RNA olu§tu" de- 

mi§lerdir. Bu iddiaya gore once 

proteinler degil, proteinlerin bil- 

gisini ta§iyan RNA molekulii te- 

sadiifen olu§mu§tur. (Bu iddianin 

bilimsel gegersizligi icin bkz., Ha- 

run Yahya, Evrim Aldatmacast, Vu- 

ral Yayinciltk) Ve RNA molekii- 

liinden DNA'nin olu§masi ve 

bunun sonucundaki zincirleme 

tesadiifi olaylar sonucunda ilk 

tek hucreli bakterinin ortaya cik- 

masi, evrimcilerin iddia ettikleri 

bir siralamadir. Ancak CBT'deki 

yazida zaten bilimsel gecersizli- 

gi olan bir iddianin bir de sirala- 



• Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde 
yayinlanan ve sadece evrim propa- 
gandas! amaci tasiyan bu yazida, gu- 
numuzde evrimcilerin dahi kabul et- 
medikleri, hicbir bilimsel delili olma- 
yan evrimci iddialar ard arda siralan- 
mistir. 



tvrim surednde 
Homo Sapiens 1 ^ yeri > 

E 




HARUN YAHYA 



masini degi§tirildigi icin daha da vahim bir durum ortaya gikmi§tir. 

Ilk iki cumlesinde once tek hiicreli bakterinin sonra da RNA'nin 
olu§tugu ileri siiriilen yazida, hemen ardindan once DNA'nin sonra da 
ilk ata bakterinin olu§tugu one suriilmektedir. Muhtemelen bu celi§kili 
ifadelerin nedeni, yazinin, farkli evrimci kaynaklardan "kes-yapi§tir" 
yontemiyle bilgileri hie du§unulmeden art arda siralanarak hazirlanmis. 
olmasidir. Ve her evrimci kaynak kendine gore bir evrimsel geli§meyi 
kabul ettiginden, evrimciler arasinda dahi biiyiik celi§ki ve uzla§mazhk- 
lar oldugundan yazinin her satin da celi§ki ve mantik hatalan ile dol- 
mu§tur. 



2) Yazinin bu bolumiinde, evrimcile- 
rin sahip olduklan en biiyiik mantik co- 
kuntiilerinden biri yer almaktadir. Ev- 
rimciler, guursuz, cansiz, bilgi ve irade- 
den yoksun atomlardan, molekullerden, 
doga olaylarmdan hep §uurlu varhklar- 
mi§ gibi soz ederler. Bu, evrimci telkinle- 



Ribozom (protein sentezi) 



Kromozon (kalitim) 

Kapsul (koruma) 





DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



rin onemli bir parcasim olugturur. Acaba, yazida bu satirlar yazihrken, 
tesadiiflerden, §uursuz atomlardan bahsedildigi fark edilmis. midir? 
Yoksa yillardir ezberlenen evrimci senaryolar art arda, du§unmeden, ez- 
bere siralamakta midir? Soz konusu ifadeler goyledir: 

DNA He ba§layarak bir ilkel ata bakteri, adim adim, yanh§hklar yaparak, hata- 

lart eleyerek, daha karma§ik tasanm ve yapimlan deneyerek bugunku organiz- 

malara vardi. 

Simdi bu iddianin ne kadar biiyiik bir batil inancin izlerini ta§idigi- 
na bakalim. Bu evrimci iddiaya gore, bilingsiz, kor, akilsiz, bilgisi ve ira- 
desi olmayan atomlar, tesadufler sonucunda biraraya gelmi§lerdir. Ve 
tesadufler birbirini izlemig, bu §uursuz atomlar, milyarlarca yil sonra 
"bugunku organizmalan" yani kendi kendilerini elektron mikroskobu 
ile inceleyen atom muhendislerini, biyoloji profesorlerini, beyin cerrah- 
larini, avukatlan, iiniversite ogrencilerini, genetik muhendislerini ve ya- 
zarlan olugturmuglardir. Ve bu guursuz atomlar bu siirec iginde de son 
derece bilincli ve planli cali§mi§lardir. Sanki ileride ne meydana getire- 
ceklerini biliyorlarmi§ gibi, tespit ettikleri hatalan elemi§ler, yerine dog- 
rulan gelene kadar sabirla milyonlarca yil kaybolmadan, birbirlerinden 
ayrilmadan, her tiirlii ko§ula dayanarak beklemi§lerdir. Ustelik bu ara- 
da deneme yamlmalar yapmi§lar, adeta bir kimya, fizik veya biyoloji 
profesorii gibi son derece zekice ve planli yontemler izlemi§lerdir. Orne- 
gin, goz olu§madan once, sanki goziin olu§acagim biliyorlarmi§ gibi, ka- 
fatasinda simetrik ve goziin yapisina en uygun buyiikliik ve derinlikte 
goz cukurlarim a^mayi ihmal etmemi§lerdir. Yine evrimcilere gore §uur- 
suz atomlar ve tesadiifen geli§en doga olaylan o kadar akilli, o kadar 
uyumlu ve o kadar planli ve disiplinlidir ki, turn insanlann aklinin bira- 
raya gelip yapamayacaklanni onlar yava§ yavag yapmiglardir. 

UsteUk, soz konusu yazida, §uursuz atomlarm bu "§uurlu" davram§- 
lan bir katibin bir melodinin notalanni kopyalamasina da benzetilmi§- 
tir. Bu benzetmeye gore, ilk DNA bir melodidir. Ve melodinin notalanni 
kopyalayan katip bir hata yaptiginda armonik uyum bozulacagi icm ha- 
tah notanin atilacagi soylenmi§tir. Katip hos. bir nota eklendiginde ise 
bunun diger notalara eklenecegi belirtilmi§tir. Ve boylece bir orkestra 



HARUN YAHYA 



parcasimn yavas. yavas. ortaya gikacagi iddia edilmi§tir. Ancak bu ben- 
zetmede unutulan cok onemli bir nokta vardir. Bu ornekte notalann 
uyum icinde olup olmadigini dinleyen, bozuk notayi ve giizel olani tes- 
pit edebilen, nota kopyalama igini iistlenen, notalan calan bir veya bir- 
kag bilin^ ve akil sahibi insan vardir. Dolayisiyla biling ve aklin oldu- 
gu yerde bir plan, bir tasanm, bir beste, bir uyum saglamak dogal ve 
olagandir. Ancak, yazida, bu plani, tasarimi, uyumu, besteyi yapanla- 
rin §uursuz, akilsiz atomlar oldugu iddia edilmektedir. 

Bu durumda soz konusu benzetme §6yle olmahdir ki, evrimci iddi- 
alara tarn uygun olsun: "Yedi nota bir gun biraraya gelerek kendi arala- 
nnda tesadufen siralanmiglardir. Bu arada aralanna tesadiifen yedi no- 
ta turiinden bazilan daha kan§mi§tir. Ancak notalar, begenmedikleri 
notalan cikarmi§lar, begendiklerini ise tutmu§lardir. Boylece yavag ya- 
va§ eleme, deneme yanilma metodu ile bir gun tesadufen Beethoven'in 
9. senfonisini ortaya cikarmisjardir". Yazida yer alan iddiamn tarn kar§i- 




t Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki yazida, ilk DNA'nin olu§umu bir melodi- 
nin bestelenmesine benzetilmistir. Bu iddiaya gore, § uursuz atomlar ve tesa- 
diifler ise bestekardir. Ancak, suursuz atomlann ve tesadiiflerin bir bestekann 
akhna, bilincine, plan ve tasanm yapma yetenegine sahip olmadiklari aciktir. ilk 
DNA'yi da, bugiine kadar yasamis olan milyarlarca insanm herbirinin sahip ol- 
dugu yuztrilyonlarca DNA'yi da herseyin hakimi olan Allah yaratmistir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



hgi olan benzetme budur; guursuz varliklann §uurlu plan, tasanm ve 
organizasyonlar yapmalan. I§te turn evrimciler, bu iddiadan daha da bi- 
lim digi olan evrim teorisine inanabilmektedirler. 

3) Soz konusu yazida, iki paragraf sonra, "dinozorlar evrim siirecini 
takip ederek fiziksel "hardware"i geli§tirirken, erken geligmeye basdayan 
memeliler "software"e (beyin ve davram§) onem verdiler." denilerek di- 
nozorlara ve memeli hayvanlara yine bilinc ve akil atfetmeye devam 
edilmektedir. Bunlar evrimci hipnozun onemli bir parcasini olu§turan 
ifadelerdir. Bu noktada dikkati agik olarak bu yaziyi okuyan bir insanin 
§u sorulan sormasi gerekir: Acaba dinozorlar nasil bir toplanti sonucun- 
da fiziksel giiclerini artirmaya karar vermis, olabilirler? Ustelik bu kara- 
n topluca aldiktan sonra uygulamaya nasil gecirmigler, neler yapmiglar- 
dir? Acaba CBT, dinozorlann fiziksel giiclerini, memelilerin ise beyinsel 
giiclerini guclendirmeye nasil karar verdiklerini, bu kararlarim tiim di- 
nozorlara ve tiim memelilere nasil duyurduklarim ve uygulamaya nasil 
gecirdiklerini okuyucularma a^iklayabilir mi? Yoksa bunun da digerleri 
gibi ici bo§, ama di§i siislii, sadece evrimi telkin etmek, evrim buyiisiinii 
bozmamak icin kullamlan klasik bir evrimci iislup oldugunu mu kabul 
edecektir? 

4) Yazida, birbirinden kopuk, baglantisiz ve anlamsiz siralamalarla, 
insan ve §empanze DNA'simn %99 benzedigi bunun da insanla gem- 
panzelerin ortak bir atadan geldiklerinin delili oldugu ileri siiriilerek 
biiyiik bir bilimsel yamlgiya daha dugulmektedir. 

Maymun ve insan DNA'simn benzerligi konusunun hayali oldugu, 
heniiz bu yondeki aragtirmalann sonuclanmadigi ve bir benzerlik olsa 
dahi bunun evrime bir delil olmayacagi daha once defalarca agiklanmig- 
tir. Ancak evrimciler, bilimsel olarak gecersizligi defalarca ispatlanmis. 
olan bu iddialanni tekrar tekrar one surmekte bir sakinca gormemekte- 
dirler. (Bu konudaki detayh agklamalar igin bkz. Harun Yahya, Hayahn Ger- 
gek Kokeni, Vural Yayincihk, Istanbul, §ubat 2000) 

5) Bu yazida, diger tiim evrimci yazilarda oldugu gibi, hayali insa- 



HARUN YAHYA 



nin evrimi senaryosuna da deginilmeden gecilememi§tir. Ancak bu id- 
dia digerleri gibi hicbir bilimsel veriye dayanmamaktadir. (Insamn evri- 
mi He ilgili iddialann bilimsel gecersizligi icin bkz. Harun Yahya, Evrim Al- 
datmacasi, Arastirma Yayincihk; Harun Yahya, Hayatin Gergek Kokeni, Aras- 
hrma Yayincihk) 

6) Yazida, yine ani bir gecisle, Mitokondriyel Havva tezine gecilmi§, 
bu tezin bilimsel olarak ispath bir gercek oldugu kabul edilmi§tir. Oysa, 
yazida bir cirpida kabul edilen Mitokondriyel Havva tezinin bilimsel 
bircok celi§ki ile dolu oldugu ve kabul edilemeyecegi evrimciler tarafin- 
dan dahi aciklanmigtir. Bu nedenle CBT'nin en azindan bilimin ne dedi- 
gini takip etmese bile evrimcilerin neler dediklerini takip etmesi gerek- 
mektedir. (Mitokondriyel Havva Tezi'nin iddiasi ve bilimsel celiskileri icin 
bkz. Evrimcilere "Net Cevap ", Harun Yahya, Vural Yayincihk) 

7) CBT'deki yazida Neandertallerin konu§amadiklan da iddia edil- 
mi§tir. Oysa bu iddia da digerleri gibi bilimsel degildir. 

Insamn konugma kabiliyetinin evrim gecirdigini iddia eden bazi ev- 
rimciler, dildeki geli§menin, kafatasimn alt kismimn §ekliyle ilgili oldu- 
gunu savunmaktadir. Bu teze gore, kafatasimn alt bolumu memelilerin 
cogunlugunda diizken, insanlarda belirgin §ekilde kavislidir ve bu ozel- 
lik, insamn konu§abilme kapasitesini gostermektedir. Oysa bu iddia 
ilerleyen yillarda yapilan ara§tirmalarla tamamen devredigi kalmi§tir. 

Kafatasimn alt bolumu hakkindaki bu evrimci iddia, gecmigte birta- 
kim yanli§ yorumlann yapilmasina neden oldu. Ornegin Lieberman'in 
1971 'de yayimlanan bir cali§masinda, Avrupa Neandertalleri'nin giinii- 
miiz insani gibi bir lisana sahip olduklan reddedilmigti. Buna delil ola- 
rak da bir magarada (La Chapelle-aux-Saints) bulunan Neandertal kafa- 
taslarimn rekonstriiksiyonlan gosterilmis. ve rekonstriiksiyonlarda kafa- 
taslarimn alt kisimlarimn diiz olmasi nedeniyle Neandertallerin konu- 
§amayacaklan savunulmu§tu. Hatta bu yiizden Neandertallerin bir in- 
san grubu olmadiklanna inamlmi§ti. 

Evrimcilerin, kafatasimn alt bolgesinin §ekline bakarak dilin evri- 
miyle ilgili bir sonuc gikarmaya gah§masi, kendi iclerinde de fikir ayn- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



hginin dogmasina neden olmu§tur. Unlii evrimci Richard Leakey Insa- 
nin Kokeni adli kitabinda bu iddiamn kendi icindeki bazi celi§kileri §6y- 
le aciklami§tir: 

Bu evrim dizisi iginde agik bir paradoks goriiyoruz. Basikranyumlarma (kafa- 
tasi §ekli) bakihrsa, Neandertallerin soz becerileri, kendilerinden ytiz binlerce 
yd once ya§ami§ olan diger Arkaik sapienslere gore daha geriydi. Neandertal- 
lerde basikranyum egrilmesi, Homo erectustan bile daha alt diizeydeydi. Nean- 
dertaller gerileyerek, atalarina gore konu§ma yeteneklerini kaybetmi§ler miydi? 
Bu tiir evrimsel bir gerileme pek olasi gorulmuyor; bu tipte ba§ka higbir ornek 
goremiyoruz. 36 

Leakey'in sozlerinden de anlagildigi gibi, boyle bir iddia evrim teori- 
sinin hayali senaryosu olan, giderek ilkellikten geli§mi§e dogru evrim 
ya§ayan bir insan modeline uymamaktadir. Aynca, Homo erect 
Neandertallerin birarada yagadiklan, birbirine benzer aletler urettikleri, 
sanat eserleri yaptiklan goz oniinde bulundurulursa, bir irkin sahip ol- 
dugu ileti§im kapasitesine digerinin sahip olamayacagi mantikh bir ci- 
kanm degildir. Ustelik, ileriki satirlarda da goriilecegi gibi, aragtirmalar 
hem Neandertallerin hem de Homo erectuslarm konu§abildigini ortaya 
koymaktadir. 

Fosil kahntilan Neandertallerin ses tellerinin guniimiiz insanlarm- 
daki sesleri cikarmaya miisait oldugunu gostermi§tir. Ozellikle, kafatas- 
lan iizerinde yapilan anatomik aragtirmalar, konu§ma yeteneginin, Ho- 
mo erectusta da, Neandertalde de var oldugunu gozler online sermek- 



9 Evrimciler yakin zamana kadar Ne- 
andertallerin konusamadiklarmi ve 
henuz gelisimini tamamlamamis il- 
kel insanlar olduklanni iddia ediyor- 
lardi. Ancak, son bulgular ile Nean- 
dertallerin, gunumiizde soyu tiiken- 
mis bir insan irki oldugu kesinlik 
kazandi. 




HARUN YAHYA 



Bilimadami R. L. Holloway de, bir zamanlar, guniimuz insanma go- 
re "ilkel" ve "eksik" olarak nitelendirilen Neandertal fosilini yeniden in- 
celemi§ ve "Zavalli Neandertal Beyni: Diledigin Gibi Degerlendir..." 
ba§likh raporunda Neandertallerin "yapisal organizasyon acisindan bi- 
zimkinden hicbir temel eksikligi bulunmayan, tumiiyle Homo (insan) 
karakterli" bir insan irki oldugunu belirtmi§ ve "Neandertallerin dili 
vardi" §eklindeki kesin karanni aciklamigtir. 37 

Bir bagka evrimci ara§tirmaci Philip Lieberman da bulgular kar§isin- 
da Neandertallerin dilden yoksun olamayacagini kabul etmektedir. Bir 
ara§tirmasinda Neandertallerin konu§ma yetenegi ile ilgili olarak gunla- 
n soylemektedir: 

Bu konudaki her tiirlii yayinda da i§aret ettigim gibi, klasik Neandertal list 

girtlak ses bolgesi konu§maya elveri§li olmahydi. Dahasi, Neandertal kiiltii- 

runun arkeolojik kanitlari, bazi dil formlanna sahip oldugu fikrine uy- 

gundur. Bar-Yosef ve arkada§lari tarafindan agiklanan yeni veriler de bu so- 

nuglan desteklemektedir. 38 

Ara§tirmacilara gore, farkh sesler degi§ik dil hareketleri gerektirdi- 
ginden, daha genis. dil sinirlerini ta§imak igin insan kafatasinin daha ge- 
ni§ dil alti kanallara sahip olmasi gerekmektedir. Bu noktadan yola cika- 
rak bir grup bilim adami, insan, kuyruksuz maymun ve "hominid" fosil- 
lerindeki kemikleri ile dilin motor sinirlerini kontrol eden kalem boyut- 
lanndaki dil alti kanalim incelemi§lerdir. Vanlan sonuc oldukca carpici- 
dir; Neandertallerdeki kanallar, guniimuz insanlarimnkiyle aynidir. 

Richard Kay, Matt Cartmill ve Michelle Balow adh aragtirmacilar, 
Australopithecuslann iiq turiiniin, iki Neandertalin ve bir erken Homo 
sapiens cinsinin, ayrica §empanzelerin, gorillerin ve insanlarm dil alti 
kanallannin plastik kahplanni yapmi§lardir. 39 Bu kahplan inceledikle- 
rinde, insanlarda bulunan kanallann §empanzelerde bulunan kanallar- 
dan iki kat daha genis. oldugunu gozlemlemislerdir. Australopithecusla- 
nn kanallan kuyruksuz maymunlardaki ol^iilerle aymyken, Neanderta- 
lin kanallan insanlarm sahip oldugu olciilerdedir. 

Bu sonuc, Australopithecusun bir maymun tiirii oldugunu, insanin 
anatomik yapisiyla higbir ilgisinin olmadigini bir kez daha ortaya ko- 
yarken, Neandertallerin yapisimn guniimiizdeki insana ne denli benze- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



digini de gostermigtir. Iki irkin kanallarmdaki benzerlik aym zamanda 
Neandertalin konusjna yetenegini de gozler online sermigtir. 

Bir diger onemli nokta da Duke Universitesi'nde ara§tirmalan siir- 
diiren bilim adamlannin sonuclan ile, daha once Neandertal kafatasin- 
daki, ses (vokal) bolgesini olcen bilim adamlannin vardigi sonuclann 
birbirine uymamasidir. 40 Bu ara§tirma ile birlikte, daha once yaphklan 
olcumlere gore, Neandertallerin ve Homo erectuslarm, insanlann tiret- 
tigi seslerin hepsini cikarabilme kabiliyetine sahip olmadigini iddia 
eden evrimci aragtirmacilann bir kez daha yamldigi anla§ilmi§tir. 

Homo erectuslarm konu§tuguna dair elde daha bircok kanit bulun- 
maktadir. L. A. Schepartz, Homo erectuslarm konugmasiyla ilgili olarak 
§unlan yazmigtir: 

Laitman ve digerlerinin, kafatasmdaki qizgi incelemeleri, girtlak iistii ses bol- 
gesine ait ara§tirmalarla ayni sonuca ula§mi§tu... Kafatasi qizgi incelemeleri 
ve aym zamanda arkaik sapienslerin (ya da erectuslarm) fosil ornekleri, giinii- 
miiz insaninm konusma yetenegine sahip olduklarmi gostermektedirA 1 
Biitiin bu ara§tirmalar ve elde edilen sonuclar, dilin evrimini savu- 
nan bilim adamlannin §u soruyu cevaplandirmalan gerektigini goster- 
mektedir: Neandertallerdeki gibi bir girtlaga ve kanallara sahip olan gii- 
niimiiz insanlan, konugma yetenegine sahip olduklanna gore Neander- 
tallerin konu§amadigi iddiasi neye dayanmaktadir? Tek cevap, evrim 
teorisine olan korii koriine bir baghhktir. 

Insan, Diger Canhlardan Farkli Olarak, Du§iinme, Karar 
Verme, Muhakeme Ve Yargi Gibi Ozelliklere Sahip 
Bir Ruh lie Yaratilmi§tir 

Insanoglu diger canhlardan farkh yaratilmi§tir. Hergeyden once di- 
ger hicbir canhda bulunmayan "biling" sadece insana ait bir ozelliktir ve 
insan bu ozelligi sayesinde duygulanni anlayabilir, diger insanlara ak- 
tarabilir ve hayatina akhyla yon verebilir. Bu sayede iyi ile kotiiyii ayirt 
edebilecek bir anlayiga ve muhakeme yetenegine sahiptir. 

Insani diger canhlardan ayiran daha birgok ozelligi bulunmaktadir. 
Teknoloji olugturabilmesi, akil iiriinu planlar ve tasanmlar yapabilmesi, 
giizelligi anlayip zevk alabilmesi, miizik, sanat, edebiyat veya resim gi- 



HARUN YAHYA 



bi konulardaki kabiliyetleri ile diger canhlardan tamamen farkli bir ya- 
rahhsa sahiptir. insan, yedigi yemegin tadindan, gordiigii manzaranin 
giizelliginden zevk alabilen, dugiinen, karar veren, miizigin ritminden 
ho§lanarak ona uygun dans edebilen, sevgiyi, §efkati, merhameti bilen, 
iiziilen, sevinen, heyecanlanan bir varliktir. Kisacasi insani insan ya- 
pan, onu diger canhlardan ayiran en onemli ozelligi ruhudur. 

Unlii evrimci yazar Roger Lewin, insanin sahip oldugu turn bu ola- 
ganustii ozelliklerin, evrimsel bir siirecle aciklanmasimn imkansiz oldu- 
gunu §u sozleriyle itiraf eder: 

Fiziksel alanda insanin evrimiyle ilgili herhangi bir teori nasil olup da, guqlti 
geneler ve kopeklerde oldugu gibi uzun hanger di§lerle donatilmis, dort bacagi 
iizerinde ko§abilen maymun benzeri atanm, dogal savunma anlaminda giigsiiz 
olan yavas, iki ayagi iizerinde yuriiyebilen bir hayvana donu§tugunii agiklama- 
hdir. Buna ek olarak Huxley 'in ifade ettigi gibi bizim "bir dagin iizerinde yiik- 
selmemizi" saglayan ahl, konusma, ahlak; iste bu, evrim teorisine tarn anla- 
miyla bir meydan okumadirA 2 

Sonu<: olarak; 

Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde §ehvar (^aglayan imzasi ile ya- 
yinlanan yazida burada her birine tek tek yer ayiramadigimiz kadar cok 
bilimsel ve mantiksal hata bulunmaktadir. Anla§ilan CBT, evrim teorisi- 
nin artik coktiigunun farkina vararak, son bir cirpim§la, bildigi trim ev- 
rimci iddialan birbiri ardina siralamig ve boylece "yikilmadik, hala 
ayaktayiz" demeye gah§mi§tir. Ancak, soz konusu makale o kadar eksik 
bilgilerle hazirlanmigtir ki, bugiin bir orta okul ogrencisinin dahi fark 
edebilecegi kadar ac^ik hatalar gozden ka^mi§tir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



"EN ESKI MEMELI" 

HAKKINDAKI EVRIMCI YANILGILAR 



2001 yilinin Mayis ayi icinde, evrimci medyada, yeni bulunan bir 
fosil hakkinda bazi spekiilaktif haberler yer aldi. Bu yeni fosil, gii- 
numuzden 195 milyon yil once ya§ami§ olan bir memeliye ait. Di- 
nozorlar doneminde ya§adigi tespit edilen, ilk olarak Science dergisinde 
duyurulan ve Hadrocodium void adi verilen bu fosil, bir kagit atacindan 
daha kiiciik. Evrimci medyamn bu fosil hakkindaki iddiasi ise bu canli- 
nin firm memelilerin atasi oldugu yoniinde. 

Hicbir bilimsel delili olmayan bu iddianin turn evrimci basinda ay- 
m §ekilde yer almasimn tek nedeni, "her firsatta evrim propagandasi" 
yapma ihtiyacidir. Gercekte bu canliyi "tiim memelilerin atasi" olarak 
gostermek icin higbir bilimsel dayanak yoktur. Canhnin ozelligi, bugii- 
ne kadar bilinen en eski memeli fosili olmasidir. Ancak, bu fosilin "en 
ya§h memeli" olmasi, onun tiim memelilerin atasi oldugunu goster- 
mez. Kendisinden sonra yagamis. herhangi bir memeli sinifimn atasi ol- 
dugunu da gostermez. 

Darwinist meydamn yorumu, sadece evrimci onyargilarla ortaya 
atilmi§ bir iddiadir. Gercekte ise, "memelilerin kokeni" konusu, evrim 
teorisinin biiyiik acmazlarmdan birini olu§turmaktadir. 

Memelilerle, Sozde Atalari Olan Suriingenler Arasinda 
A§ilmaz Farklar Vardir 

Evrimciler memelilerin siiriingenlerden evrimle§tiklerini iddia eder- 



HARUN YAHYA 



ler. Ancak bu iki canli siniflamasi arasinda gok biiyiik ve a§ilmasi im- 
kansiz farklar vardir. Memeliler sicakkanli hayvanlardir (viicut lsilanni 
kendileri iiretir ve sabit tutarlar), yavrularim dogururlar, emzirirler ve 
viicutlan tiiylerle kaphdir. Siiriingenler ise sogukkanhdir (isi iiretemez- 
ler ve viicut lsilan di§ardaki havaya gore degigir), yumurtlayarak coga- 
lirlar, yavrulan emzirme gibi bir ozellikleri yoktur ve viicutlan pullarla 
kaplidir. 

Evrimcilerin memelilerin kokenine aciklama getirebilmeleri icin, 6n- 
celikle bir siiriingenin nasil olup da, viicut isisi iiretmeye ba§ladigim, bu 
lsiyi kontrol edecek bir terleme mekanizmasi olugturdugunu, pullarmi 
tiiylere nasil donu§turdugunu ve siit salgilamaya nasil ba§ladigini acik- 
lamalidirlar. 

Oysa evrimci kaynaklara baktigimizda ya bu konuda israrli bir ses- 
sizlik oldugunu ya da tiimiiyle hayali ve bilim di§i senaryolar anlatildi- 
gini goriiriiz. 




« 2001 yihmn Mayis ayi icinde, evrimci medyada yeni bulunan bir fosil hakkinda 
yapilan spekiilasyonlara yer verildi. Bir atagtan daha kuciik olan bu canlmin 
memelilerin atasi oldugu iddia edildi. Hicbir bilimsel dayanagi olmayan bu iddi- 
ayi ortaya atanlann tek amaci evrim propagandasi yapmakti. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 








Resimde gorduguniiz canh evrimci hayal- ***/£* 
lerin bir uriinudur. Yoksa bugiine kadar ^^ 

suriingenlerin memelilere ddnii§tugunu 
gosteren tek bir ara geci§ formu fosili da- 
hi bulunamamistir. Ciinkii yeryuzunde 
hicbir zaman boyle bir canli yasamamistir. 

Suriingen-memeli evrimi senaryosuna gore evrimcilerin aciklamala- 
n gereken bir ba§ka konu, her iki farkli canli grubunun sahip oldugu ce- 
ne yapilarmdaki farklihklardir. Memelilerde alt cenede tek bir kemik 
vardir ve di§ler bu kemigin iizerine oturur. Suriingenlerde ise alt cene- 
nin her iki yaninda iicer tane kiiciik kemik bulunur. Bir ba§ka temel 
farkhhk, turn memelilerin orta kulaklannda iic tane kemik (ors, iizengi 
ve cekic kemikleri) bulunmasidir; buna kar§ilik tiim suriingenlerde orta 
kulakta tek bir kemik yer ahr. Evrimciler siiriingen cenesinin ve suriin- 
gen kulagimn a§amah olarak memeli cenesine ve kulagina donugtugii- 
nii iddia ederler. Bu donugumiin hangi a§amalarla gercekle§tigi sorusu 
ise cevapsizdir. Ozellikle tek kemikten olu§an bir kulagin iic kemikli ha- 
le nasil d6nu§tiigii ve igitme duyusunun bu sirada nasil devam ettigi, 
asla cevaplanamayan bir sorudur. 

Memeliler Fosil Kayitlarinda Aniden Belirir; Atalan Yoktur 

Fosil kayitlan da siiriingen-memeli evrimini reddetmektedir. Sii- 
riingenlerin memelilere evrimlestigini gosteren tek bir ara form fosi- 
li yoktur. Evrimcilerin ara form olarak one siirdiikleri Synapsida grubu- 
na bagh canhlann ara form ozelligi ta§imadigi ise, bilimsel cah§malarla 
ortaya konmugtur. Ashby L. Camp, 1998 yihndaki makalesinde "fosil 
kayitlan, memelilerin herhangi bir sinifinin kokenine dair bir bilgi 



HARUN YAHYA 



sunmamaktadir; monotremlerin, keselilerin ve <:e§itli plasentah me- 
meli alt siniflannin kokeni belirsizdir" diye yazar. 43 

Fosil kayitlanndaki bu onemli bosluk nedeniyle, evrimci paleonto- 
log Roger Lewin, "ilk memeliye nasil ge^ildigi hala bir sirdir" demek 
zorunda kalir. 44 

Memeliler, arkalannda herhangi bir "ata" olmadan, aniden ortaya 
cikmiglardir. 20. yiizyihn en biiyiik evrim otoritelerinden ve neo-darwi- 
nist teorinin kuruculanndan biri olan George Gaylord Simpson ise, ev- 
rim teorisi acisindan cok sasirtici olan bu gercegi soyle ifade eder: 

Diinya uzerindeki yasamm en kafa kan§tmci olayi, Mezozoik Qagi'nin, yani 
surungenler devrinin, memeliler devrine aniden degismesidir. Sanki bii- 
tiin ba§rol oyunculugunun cok sayida ve tiirdeki surungenler tarafindan iist- 
lenildigi bir oyunun perdesi bir anda indirilmistir. Verde yeniden agrfdiginda 
ise, bu kez basrolunde memelilerin yer aldigi ve surungenlerin bir kenara itil- 
digi yepyeni bir devir baslamxstxr. Ortaya gikan memelilerin bir onceki devi- 
re ait izleri ise yok gibidirA 5 

Ore yandan, aniden ortaya cikan bu memeli siniflan birbirlerinden 
cok farklidir. Yarasa, at, fare ve balina gibi son derece farkli canlilarm 
hepsi memelidir ve aym jeolojik donemde ortaya gikmislardir. Bu canli- 
lann aralannda evrimsel bir bag kurmak, en genis hayal gucii icinde bi- 
le imkansizdir. Evrimci zoolog Eric Lombard, Evolution (Evrim) adh der- 
gide soyle yazar: 

Memeliler sinifi iginde evrimsel akrabahk iliskileri (filogenetik baglar) 
kurmak igin bilgi arayanlar, hayal kinkhgina ugrayacaktir. 
Kisacasi memelilerin kokeni, diger canli gruplannda da oldugu gibi, 
evrim teorisiyle hicbir sekilde uyusturulamamaktadir. George Gaylord 
Simpson, bu gercegi uzun yillar once soyle itiraf etmistir: 

Bu, memelilerin 32 ayri takiminin hepsi igin gegerlidir... Her takimin bilinen 

en eski ve en ilkel iiyesi, bu tahma ait temel karakterlerin hepsine zaten sahip- 

tir ve higbir durumda bir takimdan bir digerine dogru ilerleyen devamh bir ge- 

li§im bilinmemektedir. Qogu ornekte farkhhk o kadar keskin ve bosluk o kadar 

biiyiiktiir ki, turn bir takimin kokeni spekiilatifve son derece tartismali- 

dir... 

Ara formlarin bu sistemli yoklugu, sadece memelilere has degildir ve pa- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



leontologlarin uzun zamandir fark ettigi gibi neredeyse evrensel bir olgudur. 
Bu olgu, omurgah ya da omurgasiz neredeyse tiim hayvan siniflari ve turn ta- 
kimlar igin gegerlidir. Agikgasi aynt olgu, bitkilerin farklt kategorileri igin de 
soz konusudurA 6 

Sonuq: Yeni Bulunan Fosil "Memelilerin 
Hayali Atasi" Degildir 

Hadrocodium wui fosilinin turn memelilerin atasi olarak tammlanma- 
si icin bu canhdan tiireyen ba§ka memeli tiirlerinin izlerinin bulunmasi 
ve bunlar ile diger 32 memeli takimi arasinda ara form fosillerinin orta- 
ya konmasi gerekir. Ornegin bu canlimn soyundan gelen memelilerin, 
zaman icinde bir yarasaya, ata veya balinaya donu§tugunii gosteren ara 
formlara ait fosiller olmalidir. Ancak yukanda da belirtildigi gibi, fosil 
kayitlan bunun tarn aksi bir tablo ortaya koymaktadir. Memeliler evrim- 
le§memi§, aniden ortaya cikmi§lar, yani yaratilmi§lardir. 

Dolayisiyla Hadrocodium wui fosili sadece "bugiine kadar bulunan en 
eski memeli fosili" olma iinvanma sahip olabilir. Bunun di§inda insan- 
lar da dahil olmak iizere tiim memelilerin atasi olamaz. Evrimcilerin bu 
kiiciik canliyi "tiim memelilerin atasi" olarak gostermeleri, bulunan her 
fosile, hicbir bilimsel delil olmasa da, bir §ekilde bir evrim etiketi yapi§- 
tirma cabasimn bir ornegidir sadece. 



HARUN YAHYA 



HURRIYET GAZETESIMN 
M §iZOFRENI OLMASAYDI 
MAYMUN KALACAKTIK" YANILGISI 



Bazi basin-yayin organlan, son donemde Darwinizm propagan- 
dasma hiz vermis, goruniiyorlar. Ama bu propaganda, Darwi- 
nizm lehindeki herhangi bir bilimsel geligmeden degil -ciinkii 
boyle bir geli§me yok- aksine bu gazetelerin kendileri acisindan aci bir 
gercegi gormelerinden kaynaklamyor: Evrim teorisinin 150 yillik bir ya- 
lan oldugu her gecen gun biraz daha aciga cikiyor ve teori gittikce gun 
kacinilmaz sona biraz daha yakla§iyor. Bunun tela§i igindeki Darwinist- 
ler ise, biitiin giin internetten ara§tirma yapip "evrim lehinde" biraz ol- 
sun malzeme bulmaya ve sonra da bunlan buyuk puntolarla haber yap- 
maya cahgiyorlar. Ancak bu umutsuz caba her defasinda kendilerini bi- 
raz daha kiiciik duguruyor. Her defasinda biraz daha mantiksiz iddialar 
one siirmek durumunda kahyorlar. 

Bunun bir ornegini, 21 Mart 2001 tarihli Hiirriyet gazetesinde oku- 
mak mumkiin. Gazetede yayinlanan "§izofreni Olmasaydi Maymun 
Kalacaktik" ba§hkh haberde, Ingiliz biyokimyager David Horrobin'in 
yakinda yayinlanacak bir kitabindan soz ediliyor ve soz konusu "bilim 
adami"ndan §u ahnti yapihyor: 

Bizi insan yapan, kafatasimiz igindeki yag hiicrelerinin genetik olarak degi§me- 
sidir. Mutasyon sonucunda bozulan beyindeki yag hiicreleri, ayni zamanda 
atalartmtza §izofreni hastahgim da kazandirdi. Bu hastahk da insanoglunun 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



JjjRffl 

Sizofreni olmasaydi 
maymun kalacaktik 



Bu gibi evrimci haberler, gercekte hic- 
Gftfltfd ' bir bilimsel ciddiyeti olmayan, sadece 
topluma "evrim" mesaji vermek i9in 
giindeme getirilen dayanaksiz iddialar- 




ya§adigi donemlere gore siradi§i 
sayrtabilecek dii§unceler iiretmesi- 
ne neden oldu. insanoglu bu saye- 
de geli§mesini siirdurdu. 

Yani Horrobin ve onun 
goru§lerini "Darwinizm'e yeni 
delil" sanarak biiyiik bir se- 
ving iginde yayinlayan Hiirri- 
yet gazetesinde, §unlar iddia 
ediliyor: 

1) Maymunlann beyinlerinde gok sayida yag hiicresi vardi, ama 
bunlann bir kismi mutasyona ugradi. 

2) Bu mutasyon sonucunda yag hiicreleri birden bire "beyin hiicresi" 
haline geldiler, "dii§iinmeye" ba§ladilar. 

3) Ama bazilan da bozuk cikti ve §izofreni hastaligina neden oldu- 
lar. 

4) §izofreni cok faydali oldu, ciinkii bu yeni canlilann "siradi§i" fikir- 
ler iiretmesini sagladi ve maymunlan insan yapti. 

§imdi, bilimsel yonden her biri ayri bir mantiksizlik ornegi olan bu 
iddalan kisaca inceleyelim. 

Yag Hiicresinin Mutasyonla "Beyin Hiicresi" 
Olacagini Savunmak Akla Aykiridir 

Hiirriyet'in haberinde sozii edilen beyin hiicreleri, aym zamanda 
"noron hiicreleri" olarak da bilinir. Bu hucreler hala anlagilamamis. bir 
sistemle "bilgi saklar", dahasi bilgiyi siirekli olarak birbirlerine aktanr- 
lar. Hem de olaganiistii derecede kompleks bir "ag" icerisinde. Beyin ve 
tiim sinir sistemindeki noronlann arasinda, yakla§ik 100 trilyon sayida 



HARUN YAHYA 



baglanti vardir. (Bu sayi, ornek vermek gerekirse, turn Kuzey Amerika 
kitasindaki biitiin agacjarm yapraklannin toplamindan daha biiyiik bir 
sayidir.) 

Noronlann "akson" ve "dendrit" adi verilen kollari vardir. Her noro- 
nun sahip oldugu akson ve dendritlerin uzunluklan birbirinden farkli- 
dir ve hepsi uzunluklarma gore bir gorev iistlenmisderdir. Ornegin omu- 
rilikle ayak arasinda baglanti kurmakla gorevli olan bir aksonun uzun- 
lugu 1 m. iken, gozden beyne mesaj ileten aksonun uzunlugu 5-10 cm. 
olabilir. Viicuttaki milyarlarca akson ve dentrit, gorevlerini gercekle§tir- 
mek icin sadece kendileri icin gerekli olan uzunluga kadar geli§ir ve ar- 
dindan biiyumeleri durur. Tiim bunlar gebeligin 5. ayinda tamamlanir 
ve bu siirenin sonunda milyarlarca sinir hiicresi akhn alamayacagi bir 
bigimde yerini alir. Her§ey tamamlandiginda elektrik sinyali alip veren 
100 trilyon kadar baglanti ortaya cikmigtir. Bu baglantilar tarn olmasi ge- 
rektigi yere uzamrlar. 

Beyin ve sinir sisteminden olu§an bu sistem, diinyamn en kompleks, 




9 Insan beyni ve si- 
nir sistemi, bilinen 
en kompleks ve en 
kusursuz sistem- 
dir. Bugiin bilim 
adamlan bu kusur- 
suz sistemin bircok 
yonunu biiyiik bir 
sir olarak gormek- 
tedirler. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



en detayli, ama en kusursuz sistemidir. 

Hiirriyet'teki haberde ise, bu muhte§em sistemin "yag hiicrelerine 
isabet eden mutasyonlar'la tesadiifen ortaya ciktigi iddia edilmektedir! 
Bu iddia, iist iiste yigilmig kablolarla dolu bir depoya kur§un sikarak, 
burada tesadiifen bir "internet agi" olugabilecegini savunmak kadar ak- 
la aykindir. 

Evrimciler Neden "Deney" Yapmiyorlar? 

Bilim deneye ve gozleme dayalidir. Hiirriyet gazetesinde sozu edi- 
len "beyin hiicresine doniigen yag hiicresi" iddiasim da, bu acidan yo- 
rumlamak gerekir. 

Once gozlem yoniinden bakalim: Boyle bir olay, yani "beyin hiicre- 
sine donugen yag hiicresi" bugiine kadar hie gozlemlenmis. midir? 

Elbette hayir. 

Geriye "deney" alternatifi kalmaktadir. Evrimciler madem "yag hiic- 
relerinin mutasyonla beyin hiicresine donu§ebilecegine" inanmaktadir- 
lar, o halde bu konuda deneyler yapmalan ve bu "donu§ebilirligi" gos- 
termeleri gerekir. Bu deneyi yapmak kolaydir: Milyonlarca yag hiicresi 
ahnip bir deney diizenegine yerle§tirilebilir, radyasyona maruz birakila- 
rak mutasyonlar saglanabilir. Bu durumda ne cikacaktir ortaya? Mutas- 
yon sonucunda "akillamp" beyin hiicresine donii§en hiicreler mi? Akson 
ve dendritler olugturup, birbiriyle baglanti kuran hiicreler mi? Hatta bir 
kismi "§izofren" olup da, "aykin diigiinceler" geli§tiren hiicreler mi? 

Elbette boyle bir mantiksizhk gercekle§mez. Bu deney milyarlarca 
yil boyunca siirdiiriilse de, yag hiicreleri yag hiicresi olmaya devam 
eder, sadece mutasyona ugrayanlann yapisi bozulur, cogu pargalanir ve 
oliir... 

Eger evrimciler iddialanna inamyorlarsa, bu deneyi yapmahdirlar. 
Oysa iddialannin bilimsel bir yonii olmadigini kendileri de bildiklerin- 
den, bu gibi zahmetlere hie girmemekte, bunun yerine ortaya hayali te- 
oriler, bos. iddialar, asla gercekle§meyecek senaryolar atmayi tercih et- 
mektedirler. 



100 I HARUN YAHYA 



Bilim Di§i Hurafeler 

Goruldiigu gibi, soz konusu "beyin hiicresine doniigen yag hiicresi" 
iddiasi, ne gozleme ne de deneye dayanmayan, tamamen hayalgiicii 
uriinii bir senaryodur. Boyle bir §eyin gecmigte gercekle§tigine dair her- 
hangi bir kanit (fosil kaydi vs.) olmadigi gibi, mumkiin oldugunu gos- 
teren bir kanit da yoktur. Aksine, en kucuk bir muhakemeyle dahi, bu- 
nun asla gerceklegemeyecegi anlagilmaktadir. 

Dikkat edilirse, bu yontemle iiretilemeyecek evrim senaryosu yok- 
tur. Yarin bir ba§ka evrimci de ortaya cikip "maymunlann kafatasi icin- 
deki kemik hiicreleri mutasyonla beyin hiicresine donugtii, bazi may- 
munlar da bu arada paranoyak oldular, paranoya sayesinde hergeyden 
ku§kulanip yeni fikirler iirettiler" diye bir ba§ka senaryo yazabilir. Ama 
bunlann hepsi aym derece sacma, uydurma ve imkansizdir. 

Evrim teorisi adina ortaya atilan tiim iddialar, i§te bunun gibi uy- 
durma senaryolardan ibarettir. Evrimciler, gecmi§te bir evrim ya§andi- 
gina korii koriine inanmakta, sonra da "bu nasil ya§anmi§ olabilir" soru- 
su iizerinde hayal giicjerini gah§tirip senaryo iiretmektedirler. Oysa ev- 
rimciler senaryo yazmak yerine bilimsel bulgulara baksalar, bilimin or- 
taya koydugu sonuclan onyargisiz olarak inceleseler, Darwinizm'in bir 
hurafe oldugunu ve tiim canlilan Allah'in yarattigini kendileri de gore- 
ceklerdir. 

§izofreni Yanilgisi 

Hiirriyet'teki haberin icindeki bir diger akil di§i iddia da §izofreni ile 
ilgilidir. Haberde "mutasyonlarm §izofreniye neden oldugu" ileri suriil- 
mektedir ki, bu bilimsel temeli olmayan bir spekiilasyondur. (§izofreni- 
nin kokeni tartigmali bir konudur.) Asil sacma iddia ise "§izofreninin in- 
sanoglunu geli§tirdigi" iddiasidir. Bu iddiayla, §izofrenlerin "siradi§i sa- 
yilabilecek dugunceler" iirettikleri ve geli§me sagladiklan one suriilmek- 
tedir ki, bunun hicbir tutarli yam yoktur. Eger oyle olsaydi, tarihte "sira- 
di§i sayilabilecek dugiinceler" iireten insanlann (yani mucidlerin, du§u- 
niirlerin, sanatcilann, radikal siyasetcilerin vs.) agirlikh olarak §izofren- 
lerden olu§malan gerekirdi. Ancak kugkusuz boyle bir durum yoktur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Aslinda Hiirriyet'in haberine konu olan teoriyi kimin ortaya attigina 
baktigimizda, turn bu asilsiz iddialann da sebebi ortaya gikmaktadir. 
Hiirriyet'te belirtildigine gore, teorinin sahibi olan David Horrobin, In- 
giltere §izofreni Dernegi'nin dani§mamdir. Anla§ilan, Horrobin, gelir 
kaynagi olan §izofren hastalanni bir parca "gururlandirmak" icin boyle 
bir senaryo ortaya atmi§tir. Eger Horrobin §izofreni Dernegi'nin degil 
de, "Verem Sava§ Dernegi"nin danigmam olsaydi, o zaman gazete sayfa- 
lanni belki de "verem hastalannin evrime yaptigi biiyiik katki" §eklinde 
haberler siisleyecekti... 

Sonucta, Hiirriyet'te yayinlanan "§izofreni Olmasaydi Maymun 
Kalacaktik" ba§hkh haber, hicbir "elle tutulur" yam olmayan, ici bo§ ve 
sacma bir evrim propagandasindan ibarettir. Evrimci medyamn bu ka- 
dar mantik di§i iddialan giindeme getirmeye ba§lami§ olmasi, aslinda 
evrim teorisinin onlenemez coku§unii belgelemektedir. 



102 I HARUN YAHYA 



t BILIM VE UTOPYA DERGISININ VE 
PROF. DR. BEYAZIT giRAKOGLU'NUN 
EVRIM YANILGILARI 



Bilim ve Utopya dergisinin Nisan 2001 tarihli sayisinda Prof. Dr. 
Beyazit Cirakoglu ile yapilan bir roportaj yayinlandi. insan Ge- 
nomu Projesi'nin ele alindigi roportajda, okuyucuya bircok ya- 
niltici ve yanhs. bilgi veriliyordu. Insan Genomu Projesi'nin tamamen 
yanli bir evrimci bakig acisi ile degerlendirildigi roportaja verilen cevap- 
larm ve sorulan yonelten Bilim ve Utopya dergisinin yanilgi ve hatalan 
§6yledir: 

Canhlarin Giderek Daha Kompleks Bir Yapi 
Elde Ettikleri ve Bunun Evrimin Bir Gostergesi 
Oldugu Yanilgisi 

Prof. Cirakoglu, diger tiim evrimciler ile aym yaniltici iddiayi kul- 
lanmis. ve canhlarin omurgasizlardan memelilere dogru giderek komp- 
leksle§en bir yapi gosterdiklerini ileri surmu§tiir. Bilindigi gibi evrimci- 
ler, canhligin tek bir ortak atadan geldigini, kiiciik degi§imlerle farklilag- 
tigini ve giderek kompleksle§tigini one siirerler. Buna gore once tek bir 
filum (temel hayvan gruplan) olu§mali, sonra uzun zaman dilimleri 
icinde, yavag yavag, kiiciik degi§imlerle ve daha kompleks bir yapiya 
sahip olarak diger filumlar ortaya cikmahdir. I§te Prof. Cirakoglu'nun 
sozleri de bu evrimci iddiamn bir ozetidir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Ancak, fosil kayitlan evrimcilerin bu iddialarmin kesinlikle yanlis. 
oldugunu gostermektedir. Clunku canlilar, ilk ortaya ciktiklan donem- 
den itibaren cok farkli gegitlerde ve komplekstirler. Bugiin bilinen hay- 
van filumlarinin tamamina yakini, yeryiiziinde ayni anda, Kambriyen 
Devir'de (ya§i 520 - 530 milyon yil olarak hesaplanan jeolojik donemde) 
ortaya cikmiglardir. Bu donemden once fosil kayitlannda tek hiicreli 
canlilar ve cok basit birkac, qok hiicreli diginda hicbir canhnin izine rast- 
lanmazken, Kambriyen Devir'de 50'nin uzerinde farkh hayvan filumu 
aniden ortaya cikmi§tir. 

Kambriyen kayahklannda bulunan fosiller arasinda salyangozlar, 
trilobitler, siingerler, solucanlar, deniz analari, deniz yildizlan, yuzucu 
kabuklular, deniz zambaklan gibi cok farkli canlilar vardir. Bu tabaka- 
daki canhlarin gogunda, gunumiizde ya§ayan orneklerinden hicbir far- 
ki olmayan, goz, solungac, kan dola§imi gibi kompleks sistemler, ileri 
fizyolojik yapilar bulunur. Ve bu yapilar son derece komplekstirler. 

Evrim literaturiinun popiiler dergisi Earth Sciences'm editorii Ric- 
hard Monestarsky Kambriyen Patlamasi hakkinda §u bilgileri vermek- 




Bugiin gormekte oldugumuz olduk- 
ga kompleks hayvan formlari aniden 
ortaya gikmislardir. Bu an, Kambri- 
yen Devri'nin tarn ba§ina rastlarki, 
denizlerin ve yeryiizunun ilk komp- 
leks yaratiklarla dolmasi bu evrim- 
sel patlamayla baslamistir. Gunii- 
miizde diinyamn her yanina yayil- 
mis olan omurgasiz tahmlan erken 
Kambriyen Devir'de zaten vardir 
ve yine bugiin oldugu gibi birbirle- 
rinden gok farkhdirlarA 7 

Diinyamn nasil olup da 
boyle birdenbire, birbirlerin- 
den cok farkli ve son derece 
kompleks yapilara sahip fi- 



104 I HARUN YAHYA 




lumlarla dolup ta§tigi evrim teorisinin asla cevaplandiramayacagi bir 
sorudur. Darwinizm'in diinya capindaki en onde gelen savunuculann- 
dan biri olan Ingiliz biyolog Richard Dawkins, bu gercek hakkinda §un- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 105 




Kambriyen Devir'de birdenbire ortaya cikan trilobit 
fosili, son derece kompleks bir gdze sahiptir. Boyle 
bir yapimn fosil kayitlannda aniden belirmesi, ev- 
rim teorisinin yalan oldugunun acik bir delilidir. 



Ian soylemektedir: 

... Kambriyen katmanlart, ba§hca omurgasiz gruplanni buldugumuz en eski 
katmanlardir. Bunlar, ilk olarak ortaya qikhklan halleriyle, oldukga evrimle§- 
mi§ bir §ekildeler. Sanki higbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, 
orada meydana gelmi§ gibiler. 48 

Dawkins'in ifadesi bir gercegin itirafidir. Gercekten de yeryiiziinde 
goriilen ilk canhlan, son derece kompleks yapilanyla, hif^bir evrim ta- 
rihine sahip olmadan, iistiin bir giicj sahibi olan Allah yaratmistir. 

Evrimcilerin Klasik Taktigi: "Bu Tezimiz 
Dogru Degilmi§, Siz Simdilik Bunu Kullanin." 

Cok yakin zamana dek, ozellikle de genom projesi kapsaminda elde 
edilen bazi sonuclar aciklanana kadar, evrimciler canlilann komplekslik 
diizeylerinin gen sayilanyla orantili oldugunu iddia ediyorlardi. Ancak, 
Insan Genomu Projesi ve diger genetik ara§tirmalar, cok §a§irtici sonuc- 
lar ortaya gikardi. Insan ile hicbir (sozde) evrimsel akrabalik kurulama- 
yacak canlilann genetik yapilarmm veya gen sayilannin insamnki ile 
biiyiik benzerlikler gosterdigi goriildii. Ornegin insan gen sayisi misir 
gen sayisi ile ayniydi. Insan ile meyve sinegi arasinda ise cok kiigiik bir 
genetik farkhlik bulunmaktaydi. 

Evrimciler, genom projesi sonuclan ile bir kez daha hayal kinkhgina 
ugradilar, ciinkii elde edilen bulgular hayali evrim gemalarim destekle- 
miyor. Ne genler, ne fosiller, ne de canlilann morfolojik yapilan bu ha- 



106 I HARUN YAHYA 



yali §ema ile uyumlu ozellikler sergilemiyor. Evrimciler ise, bilimsel bul- 
gular teorilerini yalanladiginda, teorilerinden vazgecmek yerine, yeni 
demagojik anlatimlar, yeni tez ve varsayimlar one siirerek, insanlan bir 
sure daha oyalamayi iimit ediyorlar. 

Bilim ve Utopya dergisindeki roportajda da diger turn evrimciler ile 
benzer bir "manevra" sergilenerek, "canhlann karma§iklik diizeyi gen 
sayilan ile orantili degilmi§. Biz aslinda proteinleri unuttuk. Canhlann 
karma§ikhk diizeyi canhlann protein yapilan ile orantihdir." anlamina 
gelen bir aciklamada bulunulmugtur. 

Ancak, bu agiklamalar yapihrken, Insan Genomu Projesi'nden ba- 
gimsiz olarak, yillardir protein diizeyinde yapilan bazi ara§tirmalarin 
da benzer sonuclar verdigini, farkh canhlann ortak proteinlerinin kar§i- 
lagtinlmasiyla elde edilen sonuclann da yine evrimcilerin hayali evrim 
soyagaciyla celi§tigini ya bilinmemekte ya da bilmezlikten gelinmekte- 
dir. 

Bugiine kadar ce§itli canhlar arasindaki protein dizilimleri laboratu- 
varlarda analiz edilmis. ve ortaya evrimciler acisindan hig beklenmedik 
sonuclar gikmi§tir. Ornegin insandaki Sitokrom-C proteini bir atinkin- 
den 14 amino asit farkhyken, kendisine evrimsel olarak daha "uzak" sa- 
yilan bir kangurununkinden yalmzca 8 amino asit farkhdir. Benzer ger- 
cekler hemoglobin icin de bulunmugtur. Bu proteinin insandaki dizilimi 
sozde "yakin akrabasi" olan lemurunkinden 20 amino asit farkh iken, 
domuzdakinden yalmzca 14 amino asit farkhdir. Durum diger protein- 
ler icin de yakla§ik olarak aynidir. 49 

Evrimcilerin bu durumda, insanin evrimsel olarak kanguruya, attan 
daha yakin olmasi ya da domuzla lemurdan daha yakin akraba oldugu 
gibi sonuclara varmalan gerekir. Oysa bu sonuclar, §imdiye kadar ev- 
rimciler tarafindan kabul edilmis. tiim "evrimsel soyagaci" §emalanna 
aykindir. 

Her ikisi de siiriingenler simfina dahil olan kaplumbaga ve cingirak- 
h yilanin arasindaki 100 kodonda 21 amino asitlik fark ise, cok ayn si- 
niflann temsilcileri arasindaki farklardan belirgin bir §ekilde daha bii- 
yiiktiir. Ornegin tavuk ve su yilani arasindaki 17 veya at ve kopekbahgi 
arasindaki 16, hatta iki ayn filuma ait kopek ve solucan sinegi arasinda- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



ki 15 amino asitlik f ark tan bile daha buyuktiir. 

Yani evrim teorisine gore "yakin akraba" olmasi gereken canhlar, 
molekiiler karsila§tirmalara gore "qok uzak" ^lkmaktadir. 

Protein dizilimleri ile ilgili kargilagtirmalar bunlarm benzeri bircok 
ornek icermektedir. Ornegin Cambridge'ten Adrian Friday ve Martin 
Bishop ellerindeki tetrapodlann protein dizilimi verilerini analiz etmi§- 
ler ve hayret verici bir §ekilde, yakla§ik butiin orneklerde insan ve ta- 
vuk, birbirlerine en yakin akraba olarak e§le§mi§lerdir. Bir sonraki en 
yakin akraba ise timsahtir! 50 

Kisacasi, soz konusu roportajda evrime delil gibi gosterilmeye cali- 
§ilan protein analizleri, gercekte evrim teorisi aleyhinde birer delildir. 

Genetik benzerligin evrime delil olabilmesi icin du§uniilen bir ba§- 
ka aragtirma yontemi ise, gen faaliyetlerinin aragtinlmasi ve canlilann 
arasinda buna gore evrimsel bir bag aranmasidir. Bu sozlerin altinda ya- 
tan evrimsel mantik gudur: Evrim teorisine gore, canhlar genlerinde 
meydana gelen rastlantisal ve kuciik degigimlerle olugurlar. Dolayisiyla 
birbirlerinin yakin evrimsel akrabasi sayilan canlilann genetik yapilan- 
nin cok benzer olmasi gerekir. Ozellikle de benzer olan yapilan, organ- 
lan (bunlarm hepsinin temelinde canhyi 
olugturan proteinler vardir) birbirine yakin 
bir gen yapisi tarafindan kontrol edilmeli- 
dir. 

Oysa genetik ara§tirmalar, bu evrimci 
tezle tamamen celi§en bulgular ortaya koy- 
mu§tur. Farkh canh tiirlerindeki benzer ya- 
pilar cogunlukla farkh genetik kodlar tara- 
findan belirlenmektedir. Unlii mikrobiyo- 
log Michael Denton, Evolution: A Theory in 
Crisis (Evrim: Kriz Icinde Bir Teori) isimli 
kitabimn "The Failure of Homology" (Ho- 
molojinin C6ku§ii) baglikh bolumiinde bu ko- 

nu hakkinda pek cok ornek verir ve konuyu 

..,.., • Prof. Denton ve kitabi 

soyle ozetler: Evfjm . Kfjz jg /mfe Bjf 



SSgsg* 




108 I HARUN YAHYA 



I Canhlar uzerinde molekiiler 
diizeyde yapilan ara§tirma- 
lar, evrim teorisini yalanla- 
maktadir. Molekiiler diizeyde 
her canh simfi, ozgiin, farkli 
ve digerleriyle baglantisizdir. 
Hicbir canli bir digerinin ata- 
si degildir. 






Homolojinin evrimci temeli 
belki de en ciddi olarak, gorii- 
niirde benzer olan yapilann, 
farkli tiirlerde biitiiniiyle farkli 
genler tarafindan belirlendigi an- 
la§ildiginda gokmii§tiir. 51 *4 - J**'" 

Michael Denton, molekiiler biyolo- 
ji alamnda elde edilen bulgulara dayanarak 
ayrica §u yorumu yapar: 

Molekiiler diizeyde, her canli simfi, ozgiin, farkli ve digerleriyle baglantisizdir. 
Dolayisiyla molekiiller, ayni fosiller gibi, evrimci biyoloji tarafindan uzun za- 
mandir aranan teorik ara gecislerin olmadigini gostermistir... Molekiiler dii- 
zeyde hicbir organizma bir digerinin atasi degildir, digerinden daha ilkel ya da 
geli§mi§ de degildir... Eger bu molekiiler kanitlar bundan bir asir once var ol- 
saydi... organik evrim dii§iincesi hicbir zaman kabul gormeyebilirdi. 52 
Sonuc, olarak, her ne kadar soz konusu roportajda "genom projesi 
proteinleri incelesin, o zaman canh tiirleri arasindaki evrimsel bag mo- 
lekiiler diizeyde ortaya cikacaktir" gibi ifadelerle umutlu bir bekleyi§ 
icinde olunsa da, bu tiir gah§malar zaten daha once bircok ornek ile ya- 
pilmi§hr. Ve sonuc olarak, canhlar arasinda, molekiiler diizeyde (genler, 
proteinler gibi) hicbir evrimsel bag olmadigi gorulmugtur. Genom pro- 
jesi dahilinde sadece ornekler daha da artinlacaktir ve molekiiler dii- 
zeyde evrim olmadigi daha cok ornekle ispatlanmis. olacaktir. Ancak ev- 
rimcilerin bu kez one siirecekleri ba§ka bir "oyalama ve buyuleme tezi" 
kalmamis. olacaktir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Aykut Kence'nin 

"Insan-§empanze Benzerligi" Yanilgisi 

Bilim ve Utopya dergisinde soz konusu roportajin yayinlandigi say- 
falarda, Aykut Kence'nin de bazi goru§lerine bir cerceve icinde yer ve- 
rilmigtir. Aykut Kence, DNA'nin hemoglobin genini de iceren 10 bin baz 
dizisinden olu§an bir parcasimn analiz edildigini ve buna gore insan ve 
§empanzenin birbirlerine en yakin iki grup oldugunun goriildugunii id- 
dia etmektedir. Ancak verilen bu bilgilerdeki iki yamltici nokta §6yledir: 

1 . Aykut Kence'nin belirttigi hemoglobin kar§ila§tirmasi sadece in- 
san, §empanze, goril, oriimcek maymunu, makak, orangutan arasinda 
yapilmigtir ve sozde evrimsel yakinhk sadece bu tiirler arasinda aran- 
migtir. Bunun sonucunda ise insana en yakin akrabamn §empanze oldu- 
gu belirlenmi§tir. Ancak eger bu canhlar arasina tavuk, timsah, sinek, 
tav§an, kopek, fare gibi farkh canhlarin hemoglobin dizileri de katilsay- 
di, ku§kusuz cok daha farkh sonuglar elde edilecekti. Belki, iistteki 6r- 
neklerde oldugu gibi, bir tavuk veya bir timsah insana §empanzeden 
"daha yakin" cikabilecekti. 

2. Saym Kence, sadece hemoglobin dizisi iizerinden bir ornek ver- 
mektedir. Ancak yukanda da soz edildigi gibi, ornegin Sitokrom-C pro- 
teini iizerinden bir kar§ilagtirma yapildiginda insan ile kaplumbagamn, 
kaplumbaga ile cingirakh yilandan daha yakin olduklan gibi bir sonuq 
ortaya gikmaktadir. Veya tavuklar en yakin akrabamiz olarak tespit edi- 
lebilmektedir. 

Dolayisiyla bu tarz varsayimlann hicbir bilimsel degeri yoktur. Sa- 
dece evrimsel onyargilar ile bazi cikanmlar yapilmakta, bilimsel aragtir- 
malar kirpihp budanarak, "Evrimi bununla nasil kamtlayabiliriz?" man- 
tigi ile hareket edilmektedir. "Bilginin secici olarak kullamlmasi" olarak 
bilinen bu yontem -yani pek cok farkh bilgi arasindan, sadece belirli bir 
teze uyanlann secilip ahnmasi- ashnda klasik bir evrim propagandasi- 
dir. 



10 I HARUN YAHYA 



Evrimcilerin VazgeQemedikleri 
Hurda DNA Yanilgisi 

Roportajin bir bolumiinde "hurda DNA" kavramindan bahsedilerek, 
DNA'nm sadece %3'unun kullamldigi belirtilmis. ve §6yle denmi§tir: 
Bugiin geldigimiz nokta yiizde 3 'ler. Bu kadarla kalacak artik. Bu dizi yiginla- 
rinin (DNA'da kullanilmadigi zannedilen diziler kastediliyor) evrim siirecin- 
de canhlardan canhlara gegerken i§levini yitirmi§; ilk canhlarda i§levi olan, da- 
ha soma canltlar karma§tkla§ttkga, yeni geli§en canhda islevi olmadan Man yi- 
ginlar oldugu du§iinuluyor... 

Ancak, burada onemli bir yanilgi vardir. (Junku son yillarda yapilan 
ara§tirmalar, bir zamanlar "i§e yaramaz" denen bu DNA dizilerinin artik 
"cok i§e yaradigi"m ortaya cikarmiijhr. 

Evrim teorisini savunanlar, uzunca bir sure "Hurda DNA" (Junk 
DNA) kavramini bilim diinyasinin giindeminde tuttular. Hurda 
DNA'dan kasit, insanin ve diger canhlann uzun DNA zincirinin herhan- 
gi bir i§leve sahip olmadigi varsayimiydi. Evrimcilere gore DNA'nin bii- 
yiik kismi "bo§"tu ve bu boglugun sebebi de, DNA'nin yiiz milyonlarca 
yil siiren bir "evrim siireci" icinde aktarila aktanla pek cok "cop" birik- 
tirmi§ olmasiydi. 

Oysa ilk bakigta bilimsel bir iddia gibi duran Hurda DNA kavrami, 
cok acik bir goz boyamaya dayamyordu. DNA'nin onemli bir boliimu 
"bog" gibi goziikiiyordu, ciinkii bu bolumiin i§levleri ke§fedilmemi§ti. 
Bu gercek 1990'li yillardaki bazi bilimsel bulgularla ortaya cikmaya bag- 
ladi. Evrim teorisine kar§i cikan ve canhligin kokeninin yaratili§ oldu- 
gunu savunan Amerikali bilim adami William Dembski, 1998'deki bir 
makalesinde §6yle yaziyordu: 

Tasanm kavrami bilimsel gelismeyi durduracak degildir. Aksine, geleneksel ev- 
rimci yakla§imlarinin bilimsel arashrmalari baltaladigi noktalarda, tasanm kav- 
rami yepyeni arashrmalari tesvik eder. "Hurda DNA " kavramini ele alalim. Bu 
terimle birlikte kast edilen anlam, bir canhnin genetik bilgisinin uzun ve amac- 
siz bir evrim surecinin iiriinu oldugu ve dolayisiyla bu genetik bilginin sadece 
bir kisminin organizma icin yararh oldugu dii§iincesidir. Evrimci bakis agisina 
gore bol miktarda i§e yaramaz DNA kisimlan beklememiz gerekir. Ama eger 
canhlann tasarlandiklanni kabul edersek, bu durumda DNA'nin gok dahafonk- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




» Evrimciler, yakm zamana kadar 
DNA'nin bazi bolumlerinin kullanil- 
madigini ve bunun evrim teorisinin 
bir clelili oldugunu ileri siiruyorlardi. 
Ancak, son arastirmalar, DNA'nin 
hurda denen kisimlarimn 90k onemli 
fonksiyonlan oldugunu gosterdi. 



siyonel olmasim bekleriz. Vegergekten de, en ye- 

ni bazi bulgnlar, DNA'nin bazi kisimlarimn 

"bos" olarak tanimlanmasinin, ashnda bi- 

zim DNA hakkindaki bilgimizdeki yetersiz- 

likten kaynaklandigini gostermektedir. Or- 

negin Journal of Theoretical Biology dergisi- 

nin son sayrtartndan birinde, John Bodnar 

"okaryot hiicrelerin genetik bilgisinde, kod- 

lama iglemi gormeyen (yani "bo§") DNA 

pargalartnin, gergekte organizmanin biiyii- 

mesini ve geli§imini saglayan bir tiir genetik 

dili kodlarini" bildirmektedir. Tasarim kavrami, bilim adamlarmi (canhlarda) 

fonksiyon aramaya yonelmekte, evrim ise bu gabayi kosteklemektedir... 53 



"Hurda DNA"nin Hurda Olmadiginin Ke§fi 

Ilerleyen birkag yil igindeki bilimsel aragtirmalar, bu yargiyi hakli qi- 
kardi. Ozellikle 2001 yilinda sonuglan agiklanan Insan Genomu Proje- 
si'yle birlikte, "Hurda DNA" kavraminin bir yanilgi oldugu bilim diinya- 
si iginde yiiksek sesle ifade edilmeye ba§landi. Cleveland Universite- 
si'nden evrimci bilim adami Evan Eichler "Hurda DNA deyimi bizim bil- 
gisizligimizin yansimasindan ba§ka bir§ey degil" itirafrnda bulundu. 54 
Evrim teorisinin bilimsel acmazlanni bircok cah§masiyla ortaya ko- 
yan Dr. Paul Nelson ise, "The Junk Dealer Ain 't Selling That No More " ba§- 
hkli makalesinde, bilim diinyasindaki geligmeyi §6yle ozetliyordu: 

Carl Sagan, Shadows of Forgotten Ancestors (Unutulmu§ Atalann Gol- 
geleri) isimli kitabinda, "genetik hurdahgin", DNA'daki "fazlahklarin, keke- 
lemelerin (gereksiz tekrarlar) ve kopya edilemez sagmaliklarm ", hayatin teme- 
linde derin kusurlar bulunduguiiu laiuitladigiin one surmustii. Bu tiiryorum- 



12 I HARUN YAHYA 



lara daha once biyoloji literatiiriinde sik rastlaniyordu. Ancak artik bu tiir yo- 

rumlar yaprimiyor. Neden mi? Ciinku artik genetikgiler, genetik enkaz ola- 

rak bilinen kisimlarm fonksiyonlanni ke§fediyorlar. 55 

Yakin bir gecmi§te, "Hurda DNA" olarak bilinen, ancak bilim adam- 

larinin fonksiyonlanni yeni ke§fetmeye bagladigi genlerden biri hete- 

rokromatindir. Bu DNA'da fazlaca tekrar edilen bir koddur. Herhangi 

bir proteinin uretiminden sorumlu oldugu tespit edilemedigi icin uzun 

zaman "Hurda DNA" olarak tammlanmigtir. Isvec Deneysel Kanser 

Ara§tirma Enstitiisu'nden Renauld ve Gasser heterokromatin icin §u yo- 

rumu yaparlar: 

Genomda dikkat gekecek §ekilde temsil ediliyor olmasma ragmen, (insan hiicre- 
lerinin %15'i ve sinek hiicrelerinin yakla§ik %30'u), heterokromatin her za- 
man 'Hurda ' DNA, yani hiicreye higbir faydasi olmayan DNA olarak kabul 
edilmi§tir. 56 

Oysa, sonraki caligmalar heterokromatinin onemli fonksiyonel go- 
revleri oldugunu ortaya koymu§tur. Molekiiler Tibbi Bilimler Enstitusu 
(Institute of Molecular Sciences)'nden Emile Zuckerlandl bu gercegi 
goyle anlatir: 

Tek ba§ina fonksiyonel olmayan niikleotidleri (DNA baz giftlerini) bi- 

raraya getirdiginizde, fonksiyonel hale gelen nukleotidler toplulugu el- 

de edebilirsiniz. Kromatine ait olan nukleotidler ise bunun bir ornegidir. Geg- 

miste heterokromatinin hurda oldugunu iddia eden goriislere ragmen, bugtin 

bu alanda aktif olarak galisan birgok kisi, DNA'nin bu boliimiinun gok onemli 

fonksiyonel gorevleri oldugundan §iiphe etmiyor... Nukleotidler tek ba§lari- 

na hurda olabilirler, ancak birarada iken altinlar. 57 

Heterokromatinin bu tiir "kollektif" fonksiyonlanndan biri meyotik 

boliinmede tespit edilmi§tir. Aym zamanda yapay kromozom cah§mala- 

n da, DNA'nin bu boliimiinun farkh fonksiyonlan oldugunu ortaya qi- 

karmi§tir. 58 

Aslinda DNA'nin hurda olarak bilinen kisimlannin devamh faaliyet 
halinde oldugu ve heniiz bilinmeyen farkli fonksiyonlara sahip oldugu 
evrimcilerin ho§una gitmese de, uzun siireden beri ifade edilen bir ger- 
cekti. Science dergisinde 1994 yilinda yayinlanan "Sacma DNA kendi di- 
linde mi konu§uyor?" baglikh haberde, 59 Harvard Tip Fakultesi'ndeki 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



molekiiler biyologlar ve Boston Universitesi'nden fizikciler bu konuya 
agiklik kazandirmiglardi. (Je§itli canlilardan alinan, 50.000 baz cifti iqe- 
ren 37 DNA dizilimi iizerinde yaptiklan ara§tirmalar sonucu, insan 
DNA'sinda %90 yer tutmakta olan sozde "Hurda DNA"nm aslinda ozel 
bir dilde yazildigini haber veriyorlardi. Yaptiklan testier, bu kisimlarda 
bir lisana benzer ozellikler bulundugunu ortaya koymugtu. Bulgulan 
i§iginda, "bo§" denen DNA'nin hie de bos. olmadigini bildirmiglerdi. 

Bu bulgulara ragmen evrimcilerin cogu kulaklanna hog gelen "Hur- 
da DNA" kavramini savunmaya devam ettiler, ancak son bulgular bu 
kavramin tamamen gecersiz oldugunu ortaya cikardi. 

"K6relmi§ Organlar" Hurafesinin Son Ornegi 

Gercekte "Hurda DNA" kavrami, evrimcilerin 20. yiizyihn ba§inda 
ortaya attiklan "korelmi§ organlar" iddiasimn son ornegidir. O donem- 
de de isdevi heniiz ke§fedilememi§ pek cok organ (ornegin appendiks, 
kuyruk sokumu vs.) evrimciler tarafindan "i§e yaramaz, korelmig organ- 
lar" diye one surulmug ve evrim lehinde bir delil gibi gosterilmigtir. Oy- 
sa sonraki tibbi ara§tirmalar, "i§e yaramaz" sanilan organlarm onemli i§- 
levlerini ortaya cikarmi§, ornegin appendiksin (halk arasinda apandisit 
olarak bilinen organ) viicudun savunma sisteminin bir parcasi, kuyruk 
sokumunun da onemli kaslann tutunma noktasi oldugunu gostermigtir. 
Evrimci yazar Scadding'in ifadesiyle '"biyoloji bilgisi arttik^a, korel- 
mi§ organlar listesi de giderek ku^iilmii§" ve sonunda yok olmugtur. 60 

Bugiin aym durum "korelmi§ DNA" gibi gosterilmek istenen DNA 
parcalari icin soz konusudur. Ama "biyoloji bilgisi arttikca" bu iddia da 
curumu§tiir. 

Roportajda Yer Alan Kisir Dongii Mantiklar 

Bilim ve Utopya dergisinin sayfalannda yer alan roportajda ortaya 
cikan bir diger onemli yanilgi (ve yamltma) yontemi ise, bakteri ve me- 
meli genleri arasinda yapilan kar§ila§tirma iizerine ileri siiriilen evrim- 
ci iddialardir. Roportajda, bazi bakteriler ile memelilerin ortak genleri 
bulundugu belirtilmi§, bunun "evrim siireci" icinde bakterilerden me- 



HARUN YAHYA 



melilere ta§indigi iddia edilmis. ve §u yorum yapilmigtir: "Demek ki ev- 
rim sadece kendi devinimi icinde degil, bazen di§andan bu tiir katkilar- 
la da olugabiliyor." 

Aslinda bu yorumla evrimcilerin hem kendi kendilerini kandirma- 
lanna hem de toplumu yamltmalarina neden olan onemli bir mantik bo- 
zuklugu da gozler online serilmektedir. Bu mantik bozuklugu, bir var- 
sayimi ahp, bir olayin aciklamasi olarak kullanip, sonra da bu a^ikla- 
mayi o varsayima delil gostermek §eklinde ozetlenebilecek "kisir don- 
gii mantigi"dir. 

Bunu anlamak icin soz konusu agiklamada ne denmek istendigine 
bakahm. Bazi bakterilerle bazi memeliler arasinda ortak genler bulun- 
dugu belirtilmektedir. Bu gozlemlenmi§, bilimsel bir gercektir. Peki bu 
gergek nasil yorumlanabilir? Konu hakkinda ba§ka hicbir §ey bilmeyen, 
hicbir on kabulii olmayan bir insan, iki farkh yorumun miimkun oldu- 
gunu hem en gorecektir: 

1) Evrimsel Yorum: Bu yoruma gore, bakterilerdeki genlerin meme- 
lilerde de olmasi, bakterilerin gen bilgisinin zamanla ve tesadufler sonu- 
cu bu canhlara aktanlmasiyla mumkundiir. 

2) Yaratih§ Ger^egi: Her iki farkh canh grubunda da ortak genler 
vardir, ciinkii her iki farkh grup da bu genlere yaratih§larindan itibaren 
sahiptirler. Bu canhlar benzer ihtiyaclarla kar§i kar§iya olduklari icin, 
vucutlannda bu ihtiyaclara kar§i ortak bir yapi yaratilmi§tir. 

Goruldiigii gibi, bakterilerle memeliler arasinda ortak genler bulun- 
masi, iki farkh gekilde de a^iklanabilmektedir. Yani bu genlerin varhgi, 
evrimci yorum i^in bir delil degildir. Dogru yoruma ulagmak icin ba§- 
ka bilimsel verilere bakmak, ornegin fosil kayitlarim, canhlardaki yarati- 
h§in yapisim, hayatin kokenini incelemek gerekir. (Bunlari inceledigi- 
mizde ise evrimin biiyiik bir aldanig, yaratih§in ise apacik bir gercek ol- 
dugunu goriiriiz.) 

I§te soz konusu evrimci iddiada yer alan carpik mantik burada orta- 
ya gikmaktadir: Bu iddiaya gore eldeki bilimsel veriye (bakteri-memeli 
ortak genlerine), evrimcilerin inandiklan evrimsel yorum getirilmekte, 
sonra da bu aciklama evrim lehinde bir delil gibi gosterilmeye cah§il- 
maktadir. Bu mantigi cozumledigimizde §6yle bir sonuc gikmaktadir: 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



"Evrim teorisi, canhlardaki benzerliklerin evrimle olustugunu 
varsayar. Bakterilerle memeliler arasinda benzerlik vardir. O halde 
evrim teorisi dogrudur." 

Bu iddia, "Yerli kabileler yagmurun totemler tarafindan yagdinl- 
digina inanirlar. Yagmur yagmaktadir. O halde yerli kabilelerin inan- 
ci dogrudur." demek gibi bir geydir. Yani sacmadir. 

Aslinda evrim teorisi adina dile getirilen mantiklarin cogu, buna 
benzer "kisir dongii mantiklan"dir. Evrim teorisinin bir varsayimina go- 
re bilimsel bulgular (fosiller, genetik benzerlikler, hayvan yapilan, dav- 
ramglari vs.) iizerinde yorum yapilmakta, sonra da bu yorumlar toplu- 
ma "evrime delil bulundu" geklinde aldatici bir iislupla sunulmaktadir. 

Evrimcilerin bu yontemine kar§i dikkatli olmak ve kisir dongii man- 
tiklannin evrime delil olmadigini, aksine evrim teorisinin caresizligini 
gosterdigini bilmek gerekmektedir. 

Sonu? 

Bilim ve Utopya dergisinin Nisan 2001 tarihli sayisindaki roportajda 
yer alan iddialar, bilimin evrim teorisi adina carpitilmasindan ibarettir. 
Gercekte evrimci yazilann cogunda var olan durum budur. 

Oysa evrimci kadronun siirekli tekrarladigi Darwinist telkinler, artik 
kimseyi kandiramamaktadir. Her yazdiklan yazi, ne kadar biiyiik bir al- 
dam§, mantik bozuklugu veya bilgisizlik icinde olduklanni daha net or- 
taya cikarmaktadir. Bunlar, Darwinizm'in son cirpmiglaridir. 



HARUN YAHYA 



ALAEDDIN §ENEL'IN 
MATERYALIZM YANILGISI 



Bilim ve Utopya'nin yazarlanndan biri olan Alaeddin §enel'in 
"Biyoteknoloji Materyalizmi Kanithyor" adli yazisi, adi gecen 
derginin Nisan 2001 tarihli sayisinda yayinlandi. Yazida, §enel, 
bu derginin daha onceki sayilannda da kendisi tarafindan tekrar edil- 
mis. ve cevaplandinlmig iddialan tekrarhyordu. §enel'in aym gecersiz 
iddialan tekrar etmekten vazgecmemesi nedeniyle, yazisindaki mantik 
bozukluklanndan birkac ornegi belirtmekte yarar goriiyoruz. 

Hayli uzun olan bu makale, 100 yilhk diyalektik materyalist edebi- 
yatin bir tekran niteligindedir. Marx ve Engels'le basdayan "tarihsel ma- 
teryalizm" izahlan, dinin kokenini "sinif cati§masiyla" agiklamaya kal- 
kan yiizeysel analizler, ruhun sozde var olmadigini ispata yonelik ger- 
cek di§i ornekler, bu yazida da klasik materyalist terimler ve soylemler- 
le tekrar edilmi§tir. 

Yazida, bu kohne materyalist iddialar uzun uzun tekrarlandiktan 
sonra, "biyoteknolojinin neden materyalizmi kamtladigi" yalani anlatil- 
maya giri§ilmektedir. Yaziya gore biyoteknolojinin sozde "materyalizmi 
kamtlamasi", bazi organik molekullerin insan eliyle yapilmi§ olmasin- 
dan veya yakin gelecekte yapilacak olmasindan kaynaklanmaktadir. 
Soz konusu "mantik orgusunu", a§agidaki paragraftan anlamak miim- 
kundiir: 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Tiimden inorganik (cansiz) elementlerin sentezi He canhhgin yapita§lan olan 
DNA ve RNA sentezleni§ini bu ku§agin insanlarinm gorebilme imkam olabi- 
lir. Boyle bir ba§anntn onemi, ... asil yarahcinin insan oldugunun kanitlanma- 
sindan kaynaklanacakhr. 

Buradaki mantik tutarsizhgi gok ilgingtir: Yagamin temeli olan DNA 
ve RNA molekullerinin yakin bir gelecekte (elbette biiyiik bilimsel ara§- 
hrmalarla, olaganiistii bir emek ve cabayla) sentezlenebilecegi belirtil- 
mekte, sonra da bu Allah'in varligina ve yaratih§a kargi bir delil olarak 
kullanilmaktadir. Oysa bu molekiillerin sentezlenmesi icin bu denli bii- 
yiik bir bilgi ve teknolojik giice ihtiyac duyuluyor olmasi, yaratili§in 
ba§li ba§ina bir delilidir. Ciinkii bu durum gostermektedir ki, ya§amin 
en temel yapita§lan dahi, "tesadiifen olu§mak" bir yana, olaganiistii bir 
akil, bilgi ve gucje meydana getirilebilir. Oysa materyalizm, ya§amin 
kokeninde hicbir akil ve bilgi olmadigini, turn canhhgin "hareket halin- 
deki madde"nin tesadiifleriyle olu§tugunu iddia etmektedir. 

Yagamin kokeni icin iki farkli aciklama vardir. Birinci aciklama tesa- 
diifler ve dogal gartlardir. (Yani gecerliligi 
olmayan evrim teorisi) Ikinci aciklama 
ise, yagamin bu §ekilde olugmus. olama- 
yacagi, sonsuz bir aklin iiriinii olarak 



yaratildigi yoniindedir. (Yani ya 
ratihs. gercegi) DNA ve 
RNA gibi yagam icin zo- 
runlu molekiillerin, biiyiik 
bilimsel caligmalar, ugra§i- 
lar, denemeler sonucunda 
laboratuvarda sentezlen- 
mesi ise, evrimi degil yara- 
tiligi ispatlar. Ciinkii bu i§- 
lem, canhhgin ortaya gikma- 
si icm mutlaka miikemmel 
bir diizen ve plan gerektigi- 
ni teyid etmektedir. 

Gercek bu iken, evrimci- 



j^SH^. 







18 I HARUN YAHYA 



lerin, RNA ve DNA sentezlenmesini "yaratili§in gerekmedigi" §eklinde 
anlamalan, anla§ilmasi giic bir muhakeme bozuklugudur. 

Evrimcilerin muhakemesindeki bozukluk, iistte belirttigimiz sozle- 
rin son kisminda daha ileri boyutlara varmaktadir. Burada RNA ve 
DNA sentezlenmesinin, "asil yaraticinin insan oldugunu kamtlayacagi" 
ileri siirulmektedir. Acaba burada ne denmeye cah§ilmaktadir? Bundan 
3.5 milyar yil kadar once, diinya iizerindeki ilk hiicrelerin DNA ve RNA 
zincirlerini, hiicre zarlanni, organellerini, enzim sistemlerini "insan" mi 
var etmi§tir? Ya da insan, kendisinin yeryiiziinde ortaya ciki§indan cok 
daha onceleri yagamis. milyonlarca farkli canli turiiniin tasanmcisi mi- 
dir? 

Elbette bunlarm hepsi safsatadir. Insan ne bagka bir canli turiiniin ne 
de kendisinin yaraticisi degildir. Insani Allah yaratmigtir. §u anda insan- 
lann "biyoteknoloji" adi altinda yapmaya cahgtigi gey ise, Allah'in muh- 
te§em ve kusursuz yarati§imn cok ciizi bir kismini (tek bir RNA veya 
DNA zincirini) taklit etmektir. 

Materyalistlerin bu denli gagirtici yargi bozukluklan ve safsatalar 
sergilemeleri ise, ashnda sahip olduklan materyalist diinya g6rii§iiniin 
ne kadar biiyiik bir aldam§ oldugunun, insanlan ne kadar akilsiz ve bi- 
lingsiz hale getirdiginin bir gostergesidir. 

Buna benzer yargi bozukluklan, Bilim ve Utopya'nin aym sayisinda 
yer alan ba§ka makalelerde de goriilmektedir. Onceki boliimde soz etti- 
gimiz roportajda, kisir dongii mantiklar ile evrimin kamtlandigi zanne- 
dilmektedir. (bkz. http://www.netcevap.org/butopya0104_l.html). Turgut 
Giirer "Ya§am Nedir" ba§hkh makalesinde, maddenin kendi kendini 6r- 
giitleyebilecegi yoniindeki materyalist dogmayi tekrarlamaktadir, an- 
cak buna delil sandigi kavramlarin konuyla ilgisi yoktur. (bkz. 
http://www.netcevap.org/butopya0104_2.html) 

Alan Woods ve Ted Grant'in "Madde Kendisinin Bilincine Vanyor" 
ba§hkh makalelerinde ise, insanin bir madde yigini oldugu yoniindeki 
materyalist dogma tekrarlanmi§, maddenin kendi kendine "orgiitlendi- 
gi", dahasi "bilincli hale" geldigi yoniindeki efsane tekrar edilmi§, ancak 
yine bu efsaneye dair bilimsel bir kanit one siiriilememi§tir. Ciinkii boy- 
le bir kanit yoktur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Sonucta, Bilim ve Utopya'nin Nisan 2001 tarihli sayisindaki yazilar, 
materyalistlerin kendi kendilerine telkinde bulunmalarmdan ve taraf- 
tarlanna moral vermeye cali§malanndan oteye gidememigtir. Dahasi, 
materyalizmin ve Darwinizm'in insanlan dar kaliplar ve hurafelerle dii- 
§unmeye zorlayan ve sonucta mantik ve yargilarmi tahrip eden birer al- 
datmaca oldugunu bir kez daha gostermigtir. 



120 I HARUN YAHYA 



f "BILIM VE UTOPYA" DERGISI MART 
2001 SAYISINDA GELENEKSEL 
YANILGILARINA DEVAM ETTI 



Bilimi dogru yorumlamak, dogru tespitleri yapmakla miimkiin- 
diir. Bunun igin bilimde on yargiya yer olmamalidir. Ki§i, eger 
dogru bilginin i§iginda gerceklerle kar§ila§maya hazirsa, o za- 
man degigmeye de hazir olmahdir. O giine dek inandigi ideolojiler ya da 
felsefeler yanks, cikmis. ve gecmi§e baktiginda onu rahatsiz eder duruma 
gelmis. olabilir. Ama onemli olan dogruya bir an once sanlmak ve yan- 
h§ta israr etmemektir. 

Ancak iilkemizde turn acikligina ragmen bilimsel geli§meler yanlig- 
tan vazgecmemekte israr eden bazi kesimlerce, kasith olarak yanhs. yo- 
rumlanmaktadir. Bilim ve Utopya dergisinin Mart 2001 tarihli sayisinda 
bu yaklagim bir kez daha ortaya cikmigtir. 

Bilim ve Utopya'nin soz konusu sayisinda, derginin editorii olan En- 
der Helvacioglu bilim alamnda yikilmis. bir teori olan evrim teorisini 
kendince ayakta tutmaya cali§maktadir. Yazisinda evrimin "kamtlanmis. 
kesin bir gercek" oldugunu ileri siirerek, taraftarlarma moral vermeye 
cabalamakta, ancak soziinii ettigi kanitlann ne oldugundan hie bahse- 
dememektedir. Sebep aciktir: Ortada evrimi destekleyen bilimsel bir ka- 
nit yoktur. 

Derginin sayfalanni kangtirip "acaba Helvacioglu'nun soziinii etti- 
gi kanitlar ne olabilir" diye baktigimizda, gercek daha acik olarak orta- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



ya cikmaktadir. Bilim ve Utopya, evrim teorisi adina, Darwin'in 150 yil 
once yayinlanmis. Tiirlerin Kokeni kitabinin giris. bolumunii alinti yap- 
maktan ve Darwinizm'e kar§i olan kahtimin kanunlanni bulan ve yara- 
tih§i savunan bilim adami Gregor Mendel'i Darwinist gibi gostermeye 
galigmaktan ba§ka bir§ey yapamamigtir. 

Tiirlerin Kokeni'nden Boliimler Yayinlamak, 
Evrimi Ayakta Tutmaya Yaramaz 

Bilim ve Utopya'nin soz konusu iki yazisindan ilki, Darwin'in Tiirle- 
rin Kokeni kitabinin giris. bolumiinden yapilmi§ uzunca bir alintidir. 

Oysa soz konusu alinti incelendiginde, bu metnin icinde bile evrim 
teorisinin tutarsizliklanna dair kamtlar oldugu goriilmektedir. Darwin 
metin icinde teorisinin mantiksizhgini kabul eden cegitli itiraflarda bu- 
lunmugtur. Ornegin agackakanlann viicudundaki ozel yaratih§in dogal 
etkenlerle (yani kendi teorisine gore) aciklanamayacagini goyle itiraf et- 
migtir: 

Ama ornegin agag kabuklannin altindaki bocekleri gekip gikarmak igin, oylesi- 
ne giizel uyarlanmi§ ayaklcm, kuyrugu ve diliyle bir agagkakamn yapisim 
yalniz di§ ko§ullara yormak, akla aykirtdir. 

Bu ifadeleriyle Charles Darwin'in kendi teorisi hakkindaki celi§kisi 
net olarak ortaya cikmaktadir. Gercekten de bircok ozelligiyle kompleks 
bir uyum sergileyen agackakamn dogal ko§ullarm etkisiyle, kademe ka- 
deme evrimle§emeyecegi, tiim ozellikleriyle eksiksiz olarak ortaya cik- 
tigi, yani yaratildigi apagik bir gercektir. Darwin de bunu itiraf etmek 
zorunda kalmi§tir. 

Aga^kakanla ilgili itirafimn ardindan Darwin bir bagka konuyu, 6k- 
sekotu bitkisini ele almakta, ancak burada da yine aym itirafi yapmak- 
tadir: 

Besinini belirli agaglardan emerek saglayan, belirli ku§larla ta§inmalari gere- 
ken tohumlan ayri e§eyli ve gigektozunun birinden oburiine konmasi igin ille 
belirli boceklerin araciligini gerektiren gigekleri olan asalak okseotunun yapi- 
sint, farkh organik varhklarla olan ili§kileriyle birlikte, di§ ko§ullartn etkile- 
riyle ya da ahgkanhkla veya bitkinin kendi istegiyle agiklamak da, ay- 
m olgiide akla aykirtdir. 



122 I HARUN YAHYA 



Goriildiigu gibi Darwin, daha kitabinin giri§ bolumiinde, canhlarin 
hayranhk uyandiran yapilan ve diger canlilarla olan hayati kompleks 
iligkilerini nasil edindiklerini aciklayamadikca teorisinin "akla aykin" 
olarak degerlendirilmesi gerektigini, mecburi bir kabul olarak belirtmi§- 
tir. Kitap boyunca, cevrenin bir turu degi§tirdigini iddia etmesine rag- 
men, daha bu girig bolumiinde agackakan kugunun kusursuz yapisin- 
dan bahsetmek zorunda kalmi§, ayaklan, kuyrugu, gagasi ve diliyle 
aga^kakanin bu yapisini evrimle a^iklamanin akla aykin oldugunu 
kabul etmi§tir. Darwin'in teorinin icine du§tiigu cikmaz hakkinda ver- 
digi ornekte gecen yapilar, gercekten de yalmzca yaratihgin delilidir. 

I§in ilginc yam, Bilim ve Utopya dergisinin tiim bunlari "evrime bii- 
yiik delil" sanarak yayinlamasidir. Bu durum, evrimcilerin sadece teori- 
lerinin degil, propaganda yontemlerinin de "akla aykin" oldugunu gos- 
termektedir. 



Gregor Mendel'i "Evrimci" Olarak Gostermek, 
Cok A<jik Bir Carpitmadir 

Bilim ve Utopya dergisindeki 
yazida ikinci biiyiik yanil- 
gisi ise, dergide 
yer alan "Gregor 
Mendel'in Kali- 
tim Kurami" bag- 
likh makalede or- 
taya cikmaktadir. 
Makalenin alt ba§li- 
ginda §6yle yazili- 
dir: "Gregor Men- 
del'in kahtim kura- 
mi, evrim kuramina 
yeni bir boyut kazan- 
dirmakla kalmami§, 
gunumiizde olumlu 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



olumsuz cokca sozii edilen genetik miihendisligi denen cah§maya da 
yol acmi§tir." 

Dikkat edilirse Bilim ve Utopya, Mendel'i "evrim kuramina yeni bir 
boyut kazandiran" bilim adami olarak tarif etmekte, yani Mendel'in bul- 
gularmi Darwinizm lehine bir delil gibi sunmaya cah§maktadir. 

Oysa bu, cok biiyiik bir carpitmadir. Mendel'in bulgulan evrim le- 
hinde degil, aleyhinde bir delil olmu§tur ve zaten Mendel de Darwi- 
nizm'e kar§i cikmigtir. "Journal of Heredity"de (Kalitim Mecmuasi) ya- 
yinlanan "Mendel's Opposition to Evolution and to Darwin" (Mendel'in 
Evrime ve Darwin'e Muhalefeti) basdikh makalede §6yle yazilidir: 

Mendel, Tiirlerin Kokeni'ne a§inaydi ve Darwin'in teorisine kar§i gikiyor- 

du. Darwin, dogal seleksiyonla ortak atadan evrimle§me teorisini one siirerken, 

Mendel ozel yaratili§a inaniyordu.^ 

Evrim teorisi, ortaya atili§indan itibaren hep genetik bilimi ile celi§- 
mi§tir. Darwin, canlilarm cevre §artlannin etkisiyle degi§ip, diger canli- 
lara donu§ebilecekleri teorisini ortaya atarken, diger yandan Mendel, 
canlilarm cevre etkisiyle degi§meyeceklerini deneysel olarak ispatlami§, 
kalitimin varhgini gostermi§tir. Darwin'in fikirleri deneylere degil, ta- 
mamen spekiilasyona dayanan 
bir teori olarak kalirken, Mendel 
uzun ve sabirli bir cah§mayla 
kalitim kanunlarim deney ve 
gozlemleriyle bilim tarihine 
sunmu§tur. 

Birbirlerinin cagdagi olma- 
lanna ragmen, Mendel'in ge- 
netik gali§malarinin bilim 
diinyasinda kabul gormesi ise 
Darwin'den 35 yil sonra 
mumkiin olmu§tur. Mende- 
l'in temellerini attigi genetik 
bilimi, Darwinizm'in varsa- 
yimlanni curutmiis. ve evrim- 



124 I HARUN YAHYA 



'fi^^ ( 




ciler bunu kabullenmemek icin uzun sure direnmi§lerdir. Ancak sonun- 
da Mendel'in bulgularmi kabul etmeyi ve kendi teorilerinde buna gore 
gostermelik degi§iklikler yapmayi tek cikar yol olarak gormiiglerdir. 

Sonu9 

Bilim ve Utopya dergisinin, giri§ yazisinda "evrim kesin olarak is- 
patlanmi§ bir gercek" dedikten sonra, bu konuda "delil" olarak sadece 
Darwin'in celi§ki ve itiraf dolu bir yazisini aktarabilmesi ve yaratili§i sa- 
vunan bilim adami Mendel'i carpitarak evrimci gibi gostermeye calig- 
masi, evrim teorisinin aslinda ne kadar biiyiik bir aldatmaca oldugunu 
da gostermektedir. Bilim ve Utopya ve bu dergiyle aym mantiktaki turn 
diger evrimciler, kendi kendilerini ve taraftarlarim tatmin etmeye yone- 
lik ici bos. sloganlara yer vermek yerine, onyargisiz ve samimi olarak 
dii§unseler, bu gercegi kolayhkla goreceklerdir. Anlayacaklardir ki, bu 
diinyaya evrimle§erek degil, Allah'in yaratmasiyla gelmi§lerdir ve var- 
liklarim sadece Allah'a borcludurlar. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



# BILIM VE TEKNIK DERGISININ 
"HUCRE ZARI URETILDi" 
YANILGISI 



Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2001 sayisinda, NASA'nin AMES 
Ara§tirma Merkezinde bir grup aragtirmacimn "basit hiicreler" 
meydana getirdikleri §eklinde bir habere yer verilmi§tir. NA- 
SA'da gerceklegtirilen ara§tirmamn sonucuna gore, bu yapilann "tiim 
canhlarda bulunan zarh yapilann ozelliklerine sahip" olduklan iddia 
edilmigtir. Ancak ara§tirmanin, daha dogrusu deneyin icerigi incelendi- 
ginde, olu§an yapilann canh hiicrenin zari ile hicbir gekilde aym ozellik- 
lere sahip olmadigi goriilmektedir. Deney sonunda ortaya cikan mikros- 
kopik balonlarin, benzersiz bir tasarim urunii olarak hayranhk uyandi- 
ran hiicre zariyla, fiziki olarak gok farkh yapilar oldugu hemen fark edil- 
mektedir. 

Oncelikle, iiretilen balonlar tek tabakadan olu§an yag yapisindadir. 
Oysa canh her hiicrenin zari, ortak bir yarauh§in urunii olarak hep qiit 
katmandan olu§an lipid yapisinda olur. ABD Ulusal Bilimler Akade- 
misi'nin PDAS adli yayin orgamnda yayinlanan 30 Ocak 2001 tarihli soz 
konusu makalenin orijinalinde (Self-assembling amphiphilic molecules: 
Synthesis in simulated interstellar/ precometary ices) iiretilen kimyasal 
yapilar "tek katmandan olu§an sabun kopiikleri" olarak tammlanmi§- 
lardir. "Amfifilik" ozelliklerinden dolayi bu §ekilde tarif edilen deney 
iiriinlerinin, canh olduklanna dair bir iddiada dahi bulunulamami§tir. 



126 I HARUN YAHYA 




(Junkii hiicrenin canhhgini sag- 
layan fonksiyonlan ve organel- 
leri, hiicreyi yakindan taniyan 
| her biyologun bildigi gibi, ola- 
ganiistii derece komplekstir ve 
insanlar tarafindan iiretilmek 
bir yana taklit edilmesi bile 
heniiz miimkiin degildir. 

Aslinda bu deney sayesinde 
zann e§siz yapisi bir kez daha 
gozler online serilmi§tir. Hiicre 
zarinin, cift tabakadan olugan 
lipid ozelliginin, onlarca bilim 
adaminin bilgisi ve cabasiyla dahi taklit edilemedigi ortaya cikmi§tir. 
Bununla birlikte, bir molekiil zincirine "canhlarda bulunan zarh yapi- 
larin ozelliklerine sahip " denebilmesi icin, oncelikle hiicrenin secici gecir- 
gen fonksiyonlanni yerine getiriyor olmasi §arttir. Ancak laboratuvar 
kogullan altinda biiyiik bir biitce, insan giicii ve akh harcanarak elde 
edilen sonuc yalmzca "kesecige benzer balon" yapilardir. 



Evrimciler, Kompleksligini A^iklayamadiklan 
Hiicreyi "Basit" Gosterme Cabasinda 

Hiicre insanoglunun kargila§tigi en kompleks sistemdir. Bugiin hiic- 
renin icinde enerji iireten santraller, ya§am icin zorunlu olan enzim ve 
hormonlan iireten fabrikalar, iiretilecek biitiin iiriinlerle ilgili bilgilerin 
kayith bulundugu bir bilgi bankasi, bir bolgeden digerine hammaddele- 
ri ve iiriinleri nakleden kompleks ta§ima sistemleri, boru hatlan, di§an- 
dan gelen hammaddeleri i§e yarayacak pargalara ayn§tiran geli§mig la- 
boratuvar ve rafineriler oldugunu biliyoruz. 

W. H. Thorpe, tamnmis. bir evrimci olmasina ragmen, "canh hiicre- 
lerinin en basitinin sahip oldugu mekanizma bile, insanoglunun sim- 
diye kadar yaptigi, hatta hayal ettigi biitiin makinelerden ^ok daha 
komplekstir" diyerek hiicrenin basit olmadigini itiraf etmek zorunda 
kalmigtir. 62 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




Evrimciler, kokenini hicbir §ekilde aciklayama- 
diklari bu hiicre gercegi kargisinda, bu komp- 
leksligi giindemden cikarmak ve hiicreyi elden 
geldigince "basit" gostermek cabasindadirlar. 

Bilim ve Teknik'te yayinlanan makalede de 
ayni caba gozlemlenmektedir. Oysa onu basit 
gormek ve gostermek isteyenlerin aksine, hiic- 
re zarinin gorevi sadece hiicreyi sarip ku§at- 
mak degildir. Benzersiz hayati fonksiyonla- 
nyla hiicreye canli ozelligi kazandiran bu zar, sahip oldugu ustiin yete- 
nek, hafiza ve sergiledigi akil yuziinden hiicrenin beyni olarak kabul 
edilir. Zar cift tarafli, hem ice hem di§a dogru doniik yag molekullerin- 
den olu§an ucsuz bucaksiz bir duvara benzer. Bu yag parcaciklannin 
arasinda hiicreye girigi ve giki§i saglayan kapilar ve zann dis. ortami ta- 
nimasim saglayan algilayicilar vardir. Bu kapilar ve algilayicilar protein 
molekullerinden yapilmigtir. Hiicre duvannin icinde yer ahrlar ve hiic- 
reye yapilan tiim giris. ve cikisjan titiz bir bigimde denetlerler. 

Goriildiigii gibi evrimciler, canli yapilarm tesadiifen olu§tugunu id- 
dia edebilmenin temelinde, canhhgi once basit gosterme taktigi giitmek 
zorunda kalmaktadirlar. Oysa canhhk bilimin gosterdigi veriler lgiginda 
son derece komplekstir. Yaptiklan deneyler canhligin, degil tesadiifen 
olu§masi, bilincli olarak ve en ustiin teknoloji kullamlarak bile taklit edi- 
lemeyecegini ortaya koymaktadir. NASA laboratuvarlannda yapilan bu 
deney de dahil olmak iizere, bilimsel bulgular, hayati bir tesadiif iiriinii 
sayan evrim teorisini yalanlamakta ve yaratih§i dogrulamaktadir: Kii- 
cjiik bir hiicreden insanogluna kadar varolan tiim canhlan, sonsuz bir 
giic, akil ve bilgi sahibi olan Yiice Allah yaratmi§tir. 



Hiicre ve hiicre zan son dere- 
ce kompleks yapilardir. Evrim- 
ciler ise, kompleksligini acik- 
layamadiklan bu yapilan son 
care olarak "basit" gibi gos- 
terme yolunu secmislerdir. 




128 I HARUN YAHYA 



f EVRIMCI GAZETELER, 

INSAN GENOMU PROJESININ 
SONUgLARINI gARPITIYOR! 



Son aylarda bazi gazetelerde insan genomu cah§malari hakkinda 
tarafli ve yanhg aktanmlar yapilmaktadir. Genom projesi ile il- 
gili bilimsel haberler evrim teorisinin kamtiymis. gibi sunulmak- 
ta, bilim adina son derece onemli olan bu geli§me carpitilmaktadir. 

Bu kampanyamn her detayinda, bilgisizlik, yiizeysellik ve muhake- 
me bozuklugu ortaya cikmaktadir. Gercekte genom projesi evrim teorisi- 
ne hicbir §ekilde bir destek saglamami§tir ve zaten evrim taraftan bilim 
adamlannca da boyle bir iddia one surulmemektedir. Buna ragmen ev- 
rimci gazeteler genom projesi sonuclarim Darwinizm'in delili gibi yo- 
rumlayarak sunmakta, ihtiyag duyduklan yerde bilimsel sonuclar iizeri- 
ne eklemeler ve tahrifatlar yapmaktan gekinmemektedirler. 

I§in ilginc tarafi, di§ basinda bu onemli bilimsel geli§me "genetik 
hastahklarin erken te§hisi ile birlikte, viicudumuzun nasil caligtigini 6g- 
renmemize fayda saglayacak" diye tamtilirken, iilkemizde evrime des- 
tek arama cabasiyla birlikte sunulmasidir. 

Gen Sayisinin Az Cikmasi Insanin DNA'sini 
"Basit" Kilmaz 

Sabah gazetesi 12 ve 13 §ubat 2001 tarihli haberlerde, oncelikle ge- 
nom projesi sonuclarim basitle§tirerek, DNA'nin kompleksligi ve mii- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



kemmelligini kendince ortbas etme cabasina giri§mi§tir. Projenin sonuc- 
lan arasinda insan DNA'simn sanilamn aksine 100 bin degil de 30-40 bin 
civannda oldugu aciklamasindan yola cikarak, "demek ki genler basit- 
mi§" izlenimi verimeye cali§ilmi§tir. 

Ancak bu tamamen yanlis. bir cikarimdir. Insanda 35 bin kadar gen 
olmasi insan DNA'simn "basit" oldugu anlamina gelmez. 35 bin gen, 3 
milyar birimden olugan DNA'nin §u an icin i§e yaradigi tahmin edilen 
kismidir. Yeni ara§tirmalarin DNA'nin diger kisimlannda yeni i§levler 
bulacagina kesin goziiyle bakilmaktadir. Tammlanmis. gen sayisimn 
§imdilik bu sayida olmasi ise, DNA'nin ne ihtiva ettigi bilgiyi ne de ay- 
nntih mukemmel yapisim basit kilar. Insandan cok daha az gene sahip 
bir viriisun bile tesadiifen olu§masi mumkun degildir. DNA gibi komp- 
leks bir yapinin varligi dahi, canhlan Allah'in yarattiginin kamtidir. 

Zaten Sabah gazetesi de bu konuda kendi icinde celi§ki ya§amakta- 
dir; 13 Subat 2001 tarihli Sabah gazetesinde "HUCRE BOEING'DEN 
DAHA KARISIK" basdikli bir haber yapilmi§, hiicrenin ne kadar aynn- 
tili bir organizasyonun uriinii oldugunu gozler oniine serilmigtir. Bunu 



\ mmi /tej^amiz basit ciicfi 







I gs* *^ i =gg ^-. 



Evrimci basinda, insanin gen yapismin basit oldugu yoniinde cikan haberler, 
haberleri hazirlayanlarm bilgisizliginden ve evrimci onyargilanndan kaynaklan- 
maktadir. Gen sayilannin az olmasi genetik yapiyi basitlestirmedigi gibi, biiyiik 
kisminin ise yaramaz oldugu iddiasi da son bulgularla yalanlanmaktadir. 



130 I HARUN YAHYA 



fark eden bir insanin evrim teorisine inanmasi ise, bir Boeing u^agi- 
nin tesadiifen olu§tuguna inanmasindan daha ote bir sa^mahktir. Sa- 

bah gazetesinin bu birbirine ters haberlerle icine du§tugii geli§ki, gazete 
tarafindan yuriitiilen Darwinizm propagandasinin tutarsizhgini ortaya 
koymaktadir. 

Sabah Gazetesinin Yabanci Gazetelerden 
Yaptigi Hatah Ceviriler 

Sabah gazetesi Dis. Haberler servisinin bu tip bilimsel konulara ya- 
banci oldugu gibi, Ingilizce bilgisi acisindan da yetersiz oldugu hemen 
anla§ilmaktadir. DNA'nin ne kadar biiyiik oldugu hakkinda verilen ra- 
kam yanlis. terciime edilerek aktanlmi§tir. Yazida "insan DNA'sinda 3.2 
trilyon harf var" denilmektedir. Oysa insan DNA'si 3.2 milyar birimden 
olu§maktadir. Yani "milyar", "trilyon" diye terciime edilmigtir. Sabah ga- 
zetesinin bilimsel konulan gundeme getirirken biraz olsun gerceklere 
bagh kalmaya ozen gostermesi gerekmektedir. 



Gen Sayilarini Karsilastirarak "Evrim Delili" 
Olusturmaya Cahsmak, Bilgisizlikten 
Kaynaklanir 

Sabah gazetesi, yaptigi ha- 
berlerde, cegitli canli turlerinin 
gen sayilarini kar§ila§tirarak 
aralannda benzerlik kurmaya 
cah§mi§tir. Insanm maymun- 
dan evrimle§tigi fikrini empoze 
etmek amaciyla da "Maymunla 
ayni, fareden 300 tone fazla geni- 
miz bulunuyor" denmi§tir. Oysa 
maymunun gen sayisi ile ilgili 
heniiz bilimsel bir cah§ma bu- 
lunmamaktadir. Yazida aynca 
fareden 300 tane fazla genimiz 
bulundugu bilgisi aktanlmak- 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 






v8^ 



tadir ki, bu da yanhs. bir bilgidir. (Junku genom pro- 

jesinde yer alan Celera §irketinin fare genomu hak- 

kindaki caligmasi halen devam etmektedir. Fare 

genomu hakkinda, Celera §irketi yetkilisi Mark 

Adams 'in yaptigi aciklamaya gore fare gen sayi- 

mina heniiz ba§lanmami§tir. Yani fare gen sayisi 

hakkinda da heniiz bilimsel bir veri bulunmamak- 

Sabah gazetesine benzer yayin politikasiyla tani- 

nan Hiirriyet gazetesinde ise 13 §ubat 2001 tarihli 

ko§e yazismda Hadi Uluengin "insan ile goril 

arasinda 300 gen fark var" diye yazmi§tir. Bu bil- 

gi de herhangi bir bilimsel veriye dayandinlma- 

mi§, asilsiz bir iddiadir. 

Canh turlerinin gen sayilarimn kar§ilagtinlmasi, 

ashnda cok sacma, evrimcilere ozgii bir mantiksiz- 

hk ornegidir. (Jiinkii DNA, canhnin ozelliklerinin 

gifreler halinde siralandigi bir bilgi deposu, bir 

kutuphanedir. DNA'da organizmanm kaq tane 

ozelliginin tarif edildiginden yola cikarak, farkh 

canh turleri arasinda bu ozelliklerin sayisimn kar§i- 

lagtinlmasi ise cok anlamsizdir. 

Bu mantiksizhgi bir ornekle agiklayabiliriz: Bir 
geminin 198, bir ucagin da 201 sayilabilir ozelligi 
olsa, "ozelliklerinin sayisi birbirine cok yakm" di- 
ye aralannda benzerlik kurulamaz, "ucakla gemi 
aym" denemez. Ya da iki ayri kutuphanede farkh 
konulann anlatildigi 1000'er kitap olsa, sirf kitap sa- 
yilan e§it diye, icerdikleri bilgilere aym diyemeyiz. 
Ancak Sabah gazetesi, solucan, fare, sinek, 
maymun veya insan arasinda da, (tipki ucakla ge- 
minin kargilagtinlmasinda oldugu gibi) genlerin 
sayilarim kargila§tirarak benzerlik kurmaya cah§- 
maktadir. Oysaki sayisal benzerliklerin, soz konu- 



132 I HARUN YAHYA 



su canlilann birbirlerinden evrimlegtiklerine delil olamayacagi ortadadir. 
Nitetim bu konuda elde edilen bilimsel sonuglar, evrimcilerin bek- 
lentilerinin hep aksine olmu§tur. Genom cali§masim yuriiten Celera §ir- 
ketinin yaptigi bir aciklamada bu noktaya genis. yer verilmektedir. Ed- 
ward Winstead "DNA Biiyiikliigii ve Gen Sayilan iqin Sebepler A^ik 
Degil" baghkli makalesinde §6yle demektedir: 

HAYVANLAR AEEMINDE GENOM BUYUKEUGUYEE EVRIMSEE 
KONUM ARASINDAKI ILi§Ki ACIK DEGiLDIR. En biiytik DNA'lar- 
dan biri, gok kiigiik bir yarahk olan, Amoeba Dubia'ya aittir. Bu protozoanin 
genomu 670 milyar DNA biriminden olu§maktadir. Yani kar§imizda en geli§- 
mi§ canli tiirii olarak sunulan insanin DNA'sindan 200 kat daha fazla 
DNA igeren bir canli bulunmaktadir. DNA sualamalcm qikanlmi§ olan or- 
ganizmalar arasinda, DNA buyukliikleri gen sayilan He uyumluluk gosterme- 
mektedir. 63 

Bir sonraki sayfada yer alan tabloda, biigune dek iizerinde cali§ilmi§ 
organizmalann DNA buyukliikleri ile gen sayilan kar§ila§tinlmaktadir. 
Goriilecegi gibi, gen sayilan ile DNA buyukliikleri arasinda herhangi 
bir bag yoktur. Ne gen sayilan ne de DNA biiyiikliikleri, evrimcilerin 
one siirdiigii gibi bir "evrim zinciri" gostermemektedir. 

Gen Sayilarini Evrim Delili 
Sanma Yanilgisi 

Bu konuda evrimci yayin organlan, cok belirgin bir carpitma yonte- 
mi kullanmaktadirlar. Insanin ve ba§ka bazi canlilann gen sayisi ve 
DNA baz cifti sayisim yanyana siralamakta, sonra da "biitiin bunlar 
hayvanlarla akraba oldugumuzu gosteriyor" gibi yiizeysel yorumlar 
yapmaktadirlar. Oysa gercekte genel tabloya bakildiginda, gen veya 
DNA basamagi sayilarinin, hi^bir evrimsel §emaya uymadigi, aksine 
bu semalari alt iist ettigi goriilmektedir. 

Ilgingtir, evrimci gazeteler bunu kendi haberlerinin icinde bile far- 
kinda olmadan ifade etmektedirler. Bunun bir ornegi, 14 §ubat tarihli 
Hiirriyet gazetesinde yayinlanan "Maymunla insanin gen farki yiizde 1" 
ba§likh haberde goriilmektedir. Hiirriyet'in vermek istedigi evrimci me- 
saj, haberin icinde gecen §u ciimlede ozetlenmektedir: 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



GEN SAYILARI EVRIM 
SEMASINA UYMUYOR 




■ IMMIWJUU. 



I 




,sv 



120 milyon 
baz cifti 



uunMm 



12 milyon 
baz cifti 



97 milyon 
baz cifti 




4.1 milyon 
baz cifti 



hrm wmmmm tmm 




125 milyon 
baz cifti 



TEK HUCRELI CANLILARDAN INSANA DOGRU GITTIKCE GEN 
SAYISI ARTIYOR. Ancak bir fareyle insan arasindaki gen farki sade- 
ce 300. Insani fareden iistiin kilan i§te bu genler. 

Dikkat edilirse, Hiirriyet'in de kabul ettigi gibi, evrim teorisine gore 
canhlann kompleksligi arttikca, gen sayisi da artmalidir. Halbuki du- 
rum hie de boyle degildir ve Hiirriyet, iistteki satirlann ardindan §6yle 
yazarak bunu farkinda olmadan itiraf etmektedir: 

Sinektekinin sadece iki kati gene sahibiz ve MISIRLA GEN SAYILARIMIZ 

AYNI. Bundan soma misir yerken bunu akhmizdan qikarmayalim. 

Bu satiri yazan Hiirriyet gazetesi, kendi kendini ciiriitmektedir: Mi- 
sirla gen sayimiz ayni olduguna gore, o zaman nasil olur da "gen sayila- 
nnin yakin olmasi, canhlar arasinda evrimsel ili§kiyi ispat eder" denebi- 
lir!!! O zaman insanin sozde "en yakin atasi" misir bitkisi midir? 

Bu ornekler, evrim teorisini savunma cabasi icindeki gazetelerin bi- 
limsel konulardaki yiizeyselligini bir kez daha gostermektedir. 

Hiirriyet'teki haberin ba§hgina konu olan "insan maymun DNA'si 
benzerligi" de, yine carpitilarak aktanlan bir konudur. Bu benzerlik as- 
hnda hayalidir, giinkii insan ve maymunun genetik bilgisinin cok az bir 
kismi kargilagtinlabilmigtir. Benzerlik olsa dahi, bu evrime bir delil olu§- 
turmaz, cunku iistteki ornekte gordiigiimiiz gibi misir bitkisinin gen sa- 
yisi ile insamnki ayni cikabilmektedir. 



Maymunla insanm 
gen farki yuzde 1 




Maymun ve insanin geno- 
mu arasinda %1 fark ol- 
dugu iddiasi aldaticidir, 
cunkii maymun genomu 
heiuiz coziilmemi§tir ve 
karsilaslirmalar sinirli sa- 
yida protein iizerinde ya- 
pilmaktadir. Evrimciler iki 
genomu benzer gostere- 
bilmek igin sadece iddi- 
alanna uygun gelen so- 
nuclari kullanmakta, di- 
gerlerini goz ardi etmek- 
tedirler. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Elbette insan bedeninin diger canlilarla molekiiler benzerlikleri ola- 
caktir, cunkii aym molekiillerden olusmakta, ayni suyu ve atmosferi 
kullanmakta, ayni molekiillerden olusan besinleri tiiketmektedir. Elbet- 
te ki metabolizmalan ve dolayisiyla genetik yapilan birbirlerine benze- 
yecektir. Ancak bu, onlarin ortak bir atadan evrimlestiklerinin bir delili 
degildir. 

Aslinda canlilardaki bu "ortak malzeme", bir evrimin degil "ortak 
yaratih§in", yani canhlarin hepsinin ayni plan iizerine yaratilmi§ ol- 
malannin bir sonucudur. 

Kromozom Sayilari Evrim Semasina Kar§i 

Evrimciler canhlar arasinda genetik iligkiler kurmaya cahsirken, bu 
iliskileri temelden gecersiz kilan bilgileri goz ardi etmektedirler. Bunun 
bir ornegi kromozom sayilandir. Kromozomlar, canli hiicresindeki 
DNA zincirlerinin "paketlendigi" temel birimlerdir. Ornegin insan 
DNA'si 46 krozoma boliinmustur. Bu kromozomlarin her birinde, cok 
sayida gen yer alir. Genler ise DNA zincirinin iizerindeki belli fonksiyo- 
nel kisimlardir. 

Eger evrim teorisi dogru olsaydi, yani farkli tiirler kiiciik degisim- 
lerle kademeli olarak birbirlerine doniismiis olsalardi, canlilardaki kro- 
mozomlarin da "hiyerarsik" bir yapi sergilemesi gerekirdi. Ornegin ev- 
rimin ilk basamaklarmdaki canhlarin daha az kromozom sayisina sahip 
olmasi ve krozomom sayisimn giderek artmasi beklenirdi. Oysa durum 
hie de boyle degildir. Aksine farkli canhlarin kromozom sayilari, "evrim 
semasi"m tamamen yikan bir tablo ortaya koymaktadir. Meyve sinegi 
gibi oldukca kompleks bir canhnin kromozom sayisi 8 iken, evrime go- 
re ondan daha "ilkel" sayilmasi gereken egrelti otu bitkisinin kromozom 
sayisi tarn 480'dir! Farkli canhlarin kromozom sayilari bir liste halinde 
incelendiginde, ortada hicbir "evrim semasi" olmadigi acikga gorulmek- 

Kromozom sayilarimn evrimsel akrabahk iddiasim curiiten bir yo- 
nii, birbirinin yakin akrabasi olarak gosterilen canhlarin kromozom sa- 
yilarimn farkli olusudur. Ornegin insani ve evrimciler tarafindan "insa- 
nm en yakin akrabasi" olarak gosterilen sempanzeyi ele alahm. Evrim- 



136 I HARUN YAHYA 



cilere gore insan ve §empanzenin kokeni, bundan 7-10 milyon yil once, 
ortak bir atadan ayrilmigtir. Evrim teorisine gore, bu aynmin DNA zin- 
ciri uzerindeki kiiciik degi§ikliklerin (mutasyonlann) uzun zaman icin- 
de birikmesiyle gerceklegmis. olmasi gerekir. 

I§te mesele buradadir: Insanin 46 kromozomu varken bu rakam 
§empanzede 48'dir. Bu iki kromozomluk fark, mutasyonlarla aciklana- 
mayacak dev bir "dizayn farki"dir. Evrimcilere gore insanla §empanze- 
nin ortak atasinin 46 veya 48 kromozoma sahip olmasi beklenmelidir. 
Eger 46 kromozoma sahipse, gempanzelere donu§me yolunda 2 kromo- 
zom kazanmis. olmahdir. Eger 48 kromozoma sahipse, bu kez de insana 
donu§me yolunda 2 kromozom kaybetmesi gereklidir. Yani oyle mutas- 
yonlar olmahdir ki, mevcut kromozomlan koparan, parcalayan ve yeni- 
den birlegtiren "dev" etkiler meydana getirmelidir. Genetik yapiyi bu 
denli radikal bicimde etkileyen mutasyonlara "makromutasyonlar" adi 
verilir. Makromutasyonlarin en belirgin ozelligi ise, canhlan "makro" 
diizeyde tahrip etmeleridir. Gozlemlenmis. tiim makromutasyonlar, ge- 
netik bilgiyi tahrip eden, eksilten etkiler olu§turmu§tur. Ornegin insan- 
lann mutasyon sonucunda fazladan bir kromozomla dogmalarinin so- 
nucunda "Down Sendromu" adh hastahk ortaya cikar. Down Sendro- 
mu'na yakalananlar, hem fiziksel hem de zihinsel olarak ozurludiirler. 




i"lu bir cocugun 
resmi gorulmektedir. 



Gozlemlenmis tiim 
makromutasyon- 
lar, genetik bilgiyi 
tahrip eden, eksil- 
ten etkiler olustur- 
muslardir. Ornegin 
insanlann mutas- 
yon sonucunda 
fazladan bir kro- 
mozomla dogma- 
larinin sonucunda 
"Down Sendromu" 
adli hastahk or- 
taya cikar. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




138 I HARUN YAHYA 



Genetikci Lane Lester ve popiilasyon genetikcisi Raymond Bohlin, The 
Natural Limits to B ige adh kitaplannda makromutasyonlann 

etkilerini §6yle anlatirlar: 

.... Makromutasyonlar tarafindan etkilenen popiilasyonlar, gergekte 
ya§am miicadelesinde yenik dii§en popiilasyonlar haline gelmektedir. 
Makromutasyonlann, komplekslik artisi saglamasinm (genetik bilgiyi gelistir- 
mesinin) ise izi bile yoktur. Eger yapisal gen mutasyonlan (kiigiik mutasyon- 
lar) gerekli degisimleri olusturmakta yetersiz kahyorlar ise, diizenleyici genler 
uzerindeki mutasyonlar daha da ise yaramaz hale gelecektir, qiinkii adaptasyon 
saglamayan ve hatta yikici etkiler olu§turacaktu. M 

Evrimcilerin birbirinin yakin akrabasi olarak gosterdigi canlilar ara- 
sinda kromozom sayilan acisindan cok biiyiik farklann olmasi ise, bu 
farklann "mutasyon uriinu" olamayacaklanni gostermektedir. Kisacasi 
genlerin icindeki bilgilerin kompleksligi kadar, bu bilgilerin paketlendi- 
gi kromozomlann farkh yaratih§i da, evrim teorisini ge^ersiz kilmakta- 



Kadere Itirazlar Biiyiik Bir 
Anlayissizhktan Kaynaklanmaktadir 

Sabah gazetesi 12 §ubat 2001 tarihli sayisinda carpik bir yorum da- 
ha yapmis. ve "kaderimizi cevremizin cizdigini" iddia etmi§tir. Bu ba§lik, 
kaderi Allah'in belirledigi gercegine kar§i yapilan bir itirazdir. Ama, bu 
itiraz "bilimsel" bir kilif altinda sunulmu§tur. 

Bu itirazi dile getirenler, kaderin ne anlama geldigini bilmemekte- 
dirler. Kader, Allah'in gecmis. ve gelecek turn olaylan tek bir an olarak 
bilmesidir. Insanin heniiz kar§ila§madigi bir olay kendisi acisindan ya- 
§anmami§ bir olaydir. Allah ise zamani ve mekani yaratandir, bu neden- 
le kendisi zamana ve mekana bagh degildir. Allah icin gecmi§, gelecek 
ve §u an hepsi birdir ve hepsi olup bitmi§tir. Her insan ve her olay icm 
bu durum gecerlidir. Ornegin Allah her insani belli bir omiir ile yarat- 
mi§tir ve her insanin oliim am Allah Katinda yer, zaman ve gekil olarak 
bellidir. 

Dolayisiyla "cevre faktorii" de, genler de Allah'in yarattigi kaderin 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



bir parcasidir. Ki§inin gevresi ile etkile§imi de, kaderinde Allah'in belir- 
lemis. oldugu olaylann art arda gelmesinden ibarettir. Allah'in bilgisi ve 
iradesi diginda hicbir olay meydana gelmez. Genom projesi bulgulan- 
nin kader gercegi aleyhinde bir delil oldugunu zannetmek ise, ancak 
biiyiik bir bilgisizlik ve yiizeysellikten ibarettir. Insanlarm genetik yapi- 
sini kusursuz bir §ifreleme sistemiyle yaratan ve daha sonra yarattigi bu 
sistemi insanlara cozdiiren Allah'tir. Bilim adamlannin insan geniyle il- 
gili geli§meleri bu yiizyilda bulmalannin nedeni, Allah'in onlar icin 
boyle bir kader yaratmis. olmasidir. Bilim adamlannin yiizyillarca insan 
geni iizerine galigmalan, yaptiklan bu gah§malarla bir sonuca ula§mala- 
n ve hatta bu cah§mayi "genom projesi" olarak adlandirmalan da kader- 
dedir. 

Sonu? 

Gercekte genom projesi, evrim teorisi lehinde hicbir bulgu ortaya 
koymamigtir. Aksine, canhlar arasinda DNA ve gen yapilarma dayani- 
larak bir "evrimsel hayat agaci" olugturulamayacagini ortaya koymu§ ve 
Darwinizm'e biiyiik bir darbe indirmigtir. Canhlarin DNA §ifreleri onii- 
miizdeki giinlerde tarn olarak coziilecek ve 19. yiizyildan beri insanlara 
bir gercek gibi empoze edilen "hayat agaci"nm bir hurafe oldugu acikca 
goriilecektir. 

Darwinist gazeteler ise, bu acik gercegi anlayamayarak ve her duy- 
duklan bilimsel bulguyu "yagasin Darwin" nidalanyla kar§ilayarak, 
kendilerini kiiciik du§urmektedirler. Eger biraz daha akilci ve onyargi- 
siz diigiinseler, evrim teorisi efsanesinin cokmekte oldugunu onlar da 
goreceklerdir. 



140 I HARUN YAHYA 



INSANIN HAYVANDAN 
EVRIMLE^TIGiNi VE BU 
YUZDEN ZALIM OLDUGUNU 
ZANNETME YANILGISI 



9§ubat 2001 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ilhan Selcuk imzali 
"Insan ve Hayvan" ba§likh bir yazi yayinlandi. Ilhan Selcuk yazi- 
sinda, kirli politikadan, insanlann vicdansizliklanndan soz edi- 
yor, ancak insanlann vicdansizhklarinin nedenini, "hayvandan evrim- 
le§tikleri"ni iddia eden evrim teorisine dayandinyor. Ozetle, hayvandan 
gelen insanin teknoloji ve bilimde ilerledikce tekrar hayvana donugtii- 
giinii belirtiyor. 

Bunun derin bir yanilgi oldugunu belirtmek gerekiyor. Insanlarda 
veya toplumlarda ahlaki dejenerasyonun, insaniyetsizligin, vicdansizh- 
gin arttigi bir gercektir. Ancak bunun nedeni, insanin hayvandan evrim- 
le§mesi degildir. Insan hayvandan evrimle§mi§ bir varhk degildir. (Jiin- 
kii evrim teorisi, 20. yiizyilda bilimsel olarak gecersizligi ispatlanmi§ bir 
teoridir. 

Insan Ruhu Evrimle Ajjiklanamaz 

Insan ruha, bilince, akla, muhakeme, yargi ve karar verme yetenegi- 
ne sahip bir varhktir. Ve bu varligi Allah, iyi ile kotiiyii ayirt etme du- 
yarlihgi ile yaratmi§tir ki, bu insanin sahip oldugu "vicdan"dir. Allah bu 
gercegi bir ayetinde §6yle bildirir: 

Nefse ve ona 'bir diizen i^inde bigim verene', sonra ona fiicurunu (si- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



nir tanimaz giinah ve kotulugunii) ve ondan sakinmayi ilham edene 
(andolsun). Onu arindirip-temizleyen gerqekten felah bulmu§tur. Ve 
onu (isyanla, giinahla, bozulmalarla) ortiip-saran da elbette yikima 
ugrami§tir. (§ems Suresi, 7-10) 

Bir hayvan ise, asla bu ozelliklere sahip degildir. Ve Sayin Ilhan Sel- 
cuk'un iddia ettigi gibi hicbir maymun hicbir sozde evrimsel bir geligme 
ile insanin sahip oldugu akil, bilinc, konu§ma ve du§unme yetenegine, 
karar verme, irade kullanma gibi ozelliklere sahip olamaz. Evrimcilerin 
one siirdiikleri mutasyonlar veya dogal seleksiyon vasitasiyla maymun- 
larin dii§unen, akleden, senfoniler besteleyen bestekarlara, Versailles Sa- 
rayi'ni, Siileymaniye Cami'ni, Topkapi Sarayi'ni, Tac Mahal'i in§a eden 
mimarlara, mikrocipleri, en geli§mi§ bilgisayarlan, teleskoplan, elektrik 
mikroskobunu icat eden, insanin genetik §ifresini cozen bilim adamlan- 
na, en muhtegem tablolan meydana getiren Leonardo da Vinci'lere, Van 




142 I HARUN YAHYA 



Gogh'lara, Michalengelo gibi heykeltra§lara, Fatih Sultan Mehmet, 
Muhte§em Siileyman, Atatiirk gibi biiyiik liderlere, imparatorlara, Sayin 
Ilhan Selcuk gibi yazarlara donu§emeyecegini bugiin evrimcilerin ken- 
dileri dahi itiraf etmektedirler. 

Ornegin iinlii evrimci Roger Lewin §6yle demektedir: 
Fiziksel anlamda, insanin evrimi hakktndaki herhangi bir teorinin, giiglii gene- 
leri ve iri kesici di§leri olan ve bizden dort kat hizh ko§an maymun benzeri bir 
atamn nasil yavas yava§, iki ayakli bir hayvana donustixgunu agiklamasi gere- 
kir. Bu giiglere akh, konusmayi ve ahlaki ekleyin; bunlann hepsi evrim teorisi- 
ne ba§kaldumaktadir. 65 

Sonuc olarak insan her zaman insan olmugtur. Hicbir zaman hayvan 
olarak ya§amami§tir. Gunumiizde, Sayin Selguk'un da §ikayet ettigi gi- 
bi, insanlarm acliktan olen insanlara, olduriilen bebeklere kar§i duyarsiz 
olmalan, samimiyetten uzak kalmalannin nedeni evrim gecirmi§ olma- 
lan degildir. Insanlar hayvandan evrimle§tiklerine inandirildiklan 
i^in bu §ekilde vicdansizla§abilmi§lerdir. Kendisini ve diger insanlan, 
hie kimseye kar§i sorumlulugu olmayan, yaptigi kotuliiklerin hesabim 
vermeyecegini zanneden, geli§mi§ bir hayvan olarak goren insan elbet- 
te ki diger insanlara merhamet etmez, onlan oldiirmekten cekinmez ve- 
ya aclik ve sefalet icinde olmasini umursamaz. 

Evrim Dii§uncesinin Me§rula§tirdigi Cinayetler 

Insanlardaki bu yozlagmadan daha tehlikeli olani ise, bu yozla§ma- 
yi evrimin dogal bir sonucu ve insanin hayvan atalanndan kalan genle- 
rinin etkisi olarak toplumlara telkin etmeye cah§an kigilerdir. Harvard 
Universitesi hukukculanndan evrim kar§iti yayinlan ile taninan Philip E. 
Johnson Wedge of the Truth isimli kitabinda §6yle bir olay aktarmaktadir: 
1996-1997 yillarinda gazeteler bebek cinayetleriyle ilgili §ok edici iki vakayi bil- 
diriyordu. Birinde on sekiz ya§inda iki kolejli a§ik bir otel odasinda bebeklerini 
diinyaya getirdiler, onu oldiirdiiler ve soma cesedi gope atttlar. Digerinde ise 
on sekiz ya§indaki geng kiz, okul balosunu birakarak banyoda dogum yaph, be- 
begi b'lii olarak bir gap kutusuna ath ve dans salonuna geri dondii. iki olay da 
cinayet suglamasiyla yargiya intikal etti ve geleneksel yommlar bu olaylan ah- 
laki gokiintilye ya da bir tiir zihinsel bozukluga baghyordu. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




144 I HARUN YAHYA 



Massachussetts Enstih ril olan Steven 

Pinker evrimci psikolojinin onde gelen destekgilerindendir. Onun daha farkh 
bir agiklamasi vardi: Genetik bir zorunluluk. New York Times adh gazetede 
yazan Pinker, bebegi dogdugu giinde oldiirmenin zihinsel bir hastahk olmadi- 
gini, giinkii "tarih boyunca bunun birgok kultiirde uygulandigmi ve kabul edil- 
digini" iddia etti. Ona gore bebegin oldiiriilmesi evrimsel tarihimiz bo- 
yunca anneden gelen genlerimize i§lenmi§ti. tlkel kosullar alttnda anne- 
lerin mevcut yavrulanna yeterli bahmi saglamak ve yeni dogan bebeklerini 
beslemek arasinda zor bir tercih yapmalari gerekmekteydi ve buna gore "eger 
bebek hasta dogduysa ve hayatta kalmasi pek muhtemel degil ise, o zatnan ek- 
sikleri ortadan kaldirarak tekrar denemeye devam edebilirler "di... Pinker'a go- 
re... ilk bir iki giinde beklenmedik bir bebegi oldurtnek kesinlikle dogal 
ve dogru bir hareket olarak gorunmektedir.^ 

Bu ornekte de goruldugii gibi, evrimci hezeyanlar insanlan acima- 
sizliga, zalimlige, vicdansizliga yoneltmekte ve iistelik bunu turn diin- 
yada me§ru gostermenin yollarrni aramaktadir. Ancak acimasizhgin, ev- 
rimin dogal bir sonucu oldugunu iddia etmenin ne kadar tehlikeli bo- 
yutlara ula§abilecegini du§unmek ve bu konuda tarihten ders almak ge- 
rekir. Unutulmamalidir ki, 20. yiizyilin en acimasiz diktatorlerinden Sta- 
lin ve Mao da komiinistlere, kargilanndaki insanlann hayvan olduklan 
telkinini vererek, onlan oldiirmelerini kolayla§tirmi§lardir. "Insanlan 
hayvanlastirma" yontemi olarak bilinen bu yontemi sadece komiinist li- 
derler degil, fa§ist bir diktator olan Hitler de kullanmi§tir. Gerek fa§ist 
diktatorlerin gerekse komiinist liderlerin bu g6ru§ ve yontemleri ise 
Darwinizm'den kaynaklanmaktadir. (Bkz. Harun Yahya, Darwinizm'in ln- 
sanhga Getirdigi Belalar veya http://www.harunyahya.org/EvrimAldatmaca- 
si/belalar/belalarl .html) 

Sonu9 

Sonuc olarak Sayin Selcuk, insanlann insanhga yaki§mayacak bir 
duyarsizlik ve umursuzluk iginde olduklanni soylemekte hakhdir. An- 
cak bunun nedenleri konusunda yanilmaktadir. Darwinizm gecerli bir 
teori gibi insanlara ilkokuldan itibaren telkin edilmeye devam ederse, 
gazeteler her gun bu teoriyi savunan carpitma haberler yapmayi siirdii- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



rurse, insanlik bu durumdan kurtulamaz. 

Ancak, insanlara Allah'in yarattigi ruh ve akil sahibi bir varlik ol- 
duklan ve diinyada yagadiklan her anin hesabini oldiikten sonra 
Allah'a verecekleri ogretilirse, o zaman insan, aradigi merhameti, dii- 
rustlugii, sevgiyi, §efkati, dostlugu, vefayi, huzuru, bang ve giiveni bu- 
labilir. Herkes bilmelidir ki, bu ozlem duyulan ban§ ve huzur ortamimn 
olu§masinin tek yolu, insanlarm Allah'tan korkmalan ve Allah'in turn 
insanlan karanhktan aydinhga gikarmak icin gonderdigi Kuran'a uyma- 
landir: 

Allah bari§ yurduna gagirir ve kimi dilerse dosdogru yola yoneltip- 
iletir. Giizellik yapanlara daha giizelive fazlasi vardir. Onlarin yiizle- 
rini ne bir kararti sarar, ne bir zillet, i§te onlar cennetin halkidirlar; 
orada siiresiz kalacaklardir. (Yunus Suresi, 25-26) 



146 I HARUN YAHYA 



RADIKAL GAZETESI YAZARI 
MINE KIRIKKANAT'IN EVRIM 
TEORISi HAKKINDAKI YANILGILARI 



Radikal gazetesi yazan Mine G. Kinkkanat'in, 12 Mart 2001 tari- 
hinde "Insanlar ve Hayvanlar" baglikh bir yazisi yayinlandi. 
Soz kosunu yazida Darwinizm savunuluyordu. Ancak, Darwi- 
nizm savunulurken one siiriilen deliller cok yiizeysel bir bilgiye dayani- 
yordu. Ve Darwinizm'in ideolojik bir baglilikla savunuldugu anla§ili- 
yordu. 

Rekapitiilasyon Yamlgisi 

Yazida, evrime destek olarak "Rekapitiilasyon teorisi"ni gosterilmig- 
tir. Bu §ekilde ifade edilmemis. olsa da, one siiriilen iddialar "rekapitii- 
lasyon teorisi" olarak bilinmektedir ve yaklasik 100 sene once ge^er- 
sizligi ispat edilmistir. Gectigimiz yillarda New Scientist, Science, Ame- 
rican Scientist gibi iinlii bilim dergilerinde yayinlanan bilimsel makale- 
lerle de, bilim tarafindan reddedilen bir teori oldugu tekrar vurgulan- 
mi§tir. 

Yazida yer alan iddiada tavuk, maymun, insan, domuz, balik cenin- 
lerinin birbirlerine cok benzedigi, bu nedenle bu canhlann hepsinin, in- 
sanin evrimsel akrabasi oldugu ileri surulmu§tur. Bu farkh canhlann ce- 
ninlerinin resmini gormek yazan yamltmis. olabilir, ancak gordiigii ben- 
zerlikler evrimsel bir akrabaliga i§aret etmemektedir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



sss'JssttJ?^ ** 1 



!ȣ 





Cenin resimlerine bakarak birbirine benzetilen or- 
ganlar, her canlida tamamen farkli gorevler ustlenmek- 
tedir. Ornegin bazi evrimcilerin insan cenininde gor- 
dukleri ve kuyruk sandiklan uzanti, aslinda bir kuy- 
ruk degildir. Ve sozde "suriingen atalanmizdan" bize 
kalmis bir parca da degildir. O uzanti insanin omurga 
kemigidir ve sadece bacaklardan once ciktigi icin kuy- 
ruk gibi goziikmektedir. Bu sekilde diisiinen evrimcile- 
rin insan embriyosuna bakip solungaca benzettikleri 
organ ise, insanin orta kulak kanalmin, paratiroidleri- 
nin ve timus bezlerinin baslangicidir; solunga^la hicbir 
ilgisi yoktur. 

Aslinda canhlann embriyolannin birbirine benzer 
olmasini evrime delil sanmak da son derece dayanak- 
siz bir diisiincedir. (Jiinkii soz konusu omurgali canh- 
lann hepsi ayaklara, ellere, gozlere, kulaklara sahiptir. 
Cenin hali ise bu organlann tarn sekillenmedigi, yeni 
insa edilmeye baslandigi bir evredir. Ve her bakan mut- 
laka bazi benzerlikler gorebilecektir. Ancak bunlar can- 
h tiirlerinin birbirlerinden evrimlestiklerini gostermez. 
Nitekim bunu evrimciler de kabul etmektedirler ve 
"rekapitiilasyon" teorisini evrime delil olarak kullan- 
mamaktadirlar. Neo-Darwinizm'in kurucularindan 
George Gaylord Simpson bunu heniiz 1960'larda soyle 
ifade etmistir: 

Bugun canhlann enib i gegmi§lerini 

yansttmadigi artik biliniyor. 67 

American Scientist'te yayinlanan bir makalede ise 
soyle denmektedir: 

Biyogenetik yasasi (Rekapitiilasyon Teorisi) artik tamamen 
olmiistur. 1950 'li yillarda ders kitaplanndan gikanldi. As- 
linda bilimsel bir tartisma olarak 20 'li yillarda sonu gel- 
misti. 68 



148 I HARUN YAHYA 



New Scientist dergisindeki 16 Ekim 1999 tarihli bir makalede ise §un- 
lar yazilidir: 

Haeckel, teorisini "biyogenetik yasa " olarak adlandudi ve bu dii§iince kisa za- 

manda "rekapitiilasyon" olarak popiilerlesti. Gergekte ise, Haeckel'in keskin 

yasasinin yanhs oldugu yakin bir zaman sonra gosterildi. Ornegin erken insan 

embriyosunun higbir zaman bir bahk gibi solungaglari yoktur ve embriyo hig- 

bir zaman eriskin bir siirungene ya da maymuna benzer evrelerden gegmez. 69 

Yard soz konusu yazida, "insan cenini ile maymun cenini birbirinin ti- 

patip aynisi" denirken bilimsel bir agiklamada bulunulmamakta, sadece 

resimlere bakarken yazann iginden gegirdigi duygu ve istekler dile getiril- 

mektedir. Unlu bilim dergisi Science' m 5 Eyliil 1997 tarihli sayisinda ya- 

yinlanan bir makalede ise, Londra'daki St. George's Hospital Medical 

School'dan evrimci Michael Richardson'in §u ifadelerine yer verilmi§tir: 

"... embriyolann birbirine gok benzedikleri izlenimi yanhs... embriyolar gogu 

zaman §a§trhci derecede farkh gorunuyorlar... Gergekte birbirlerine gok yakin 

olan bahk tiirlerinin embriyolannda bile, gorunumleri ve gelisim siiregleri agi- 

stndan gok bilyiik farkhhklar bulunuyor." 

# Haeckel'in biyogenetik 
yasasinin neden bir aldat- 
maca oldugunu acikla- 
i yanlardan biri de New 

I Embryos and Evolution I Scientist «iorgiaindeki ya- 

zisiyla Ken McNamara'dir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



"Parmak Benzerligi" Yamlgisi 

Adi gecen makalede aynca "bilim adamlan son yillarda tavuklann 
orta ayak tirnagiyla insanlann basparmaginin, ayni 'atasal' parmagin 
evrimleri oldugunu kanitladilar" diye yazilmistir. Oysa sozti edilen ve 
bilimsel literatiirde "pentadactyl homolojisi" (besparmakhhk benzerligi) 
olarak anilan kavram, bilim adamlan tarafindan "son yillarda kanitla- 
nan" bir iddia degil, 20. yiizyihn basindan beri savunulan, ancak 
1980'lerden bu yana gecerliligini yitirmis bir iddiadir. 

Evrimciler, uzun zaman boyunca, omurgali kara canlilarimn cogun- 
da goriilen "besparmakh el ve ayak yapisi"nm, turn bu canlilann ortak 
bir atadan geldiklerinin kaniti gibi sunmuslardir. Oysa molekiiler biyo- 
lojiden gelen deliller, bu evrimci iddiaya darbe indirmistir. "Besparmak- 
hlik benzerligi" varsayimi, bu parmak yapisina sahip (pentadactyl) olan 
farkh canlilarda, parmak yapilannin cok farkh genler tarafindan kontrol 
edildigi anlasildiginda cokmustiir. Evrimci biyolog William Fix, bespar- 
makhlik hakkindaki evrimci tezin cokusunii soyle anlatir: 

Evrim konusunda homoloji fikrine sikga ba§vuran eski ders kitaplarmda, farkh 
hayvanlann iskeletlerindeki ayaklann yapisi uzerinde ozellikle duruluyordu. 
Dolayisiyla bir insanin kolunda, bir ku§un kanatlannda ve bir yarasanin yiiz- 
geglerinde bulunan pentadactyl (be§parmakh) yapi, bu canlilann ortak bir ata- 
dan geldiklerine delil saydiyordu. Eger bu degi§ik yapilar, mutasyonlar ve do- 
gal seleksiyon tarafindan zaman zaman modifiye edilmi§ ayni gen-kompleksi 
tarafindan yonetiliyor olsalardi, bu teorinin de bir anlami olacakh. Ama ne ya- 
zik ki durum boyle degildir. Homolog organlann, farkh turlerde tamamen fark- 
li genler tarafindan yonelildigi artik bilinmektedir. Ortak bir atadan gelen ben- 
zer genler iizerine kurulmu§ olan homoloji kavrami gokmii§ durumdadir. 70 

"Homo Habilis" Yamlgisi 

Gazetede yer alan yazida, "insan neslindeki donemecin 2.5 milyon 
yil once Homo habilis tarafindan asildigi" da one surulmektedir. Ancak 
burada bilimsel literatur pek yakindan takip edilmediginden ve yazi, 
kulaktan dolma bilgilerle hazirlandigindan olsa gerek, Homo habilis'in 
insan nesli ile bir ilgisi olmadigimn, bu canh turiinun bir tiir maymun 
oldugunun qok onceleri ortaya ciktigimn farkinda vanlmamistir. 



150 I HARUN YAHYA 



Evrimciler Homo habilis'i Homo erectus'a geci§ten onceki bir ara form 
olarak tanimlamaktaydilar. Ancak Tim White tarafindan bulunan ve 
OH62 ismi verilen iskelet ve kafatasi fosili, bu tiirun guniimuz may- 
munlanninki gibi kiiciik beyin hacmine, dallara tirmanmaya yarayan 
uzun kollara ve kisa bacaklara sahip oldugunu gostermi§tir. 

Amerikali antropolog Holly Smith'in 1994 yihnda yaptigi detayli 
analizler de yine Homo habilis'in aslinda "homo" yani insan degil, may- 
mun oldugunu ortaya koymu§tur. Smith, Australopithecus, Homo 
Homo erectus ve Homo neandertalensis turlerinin digleri iizerinde yaptigi 
analizler hakkinda §6yle demigtir: 

Di§lerin geli§imi ve yapisi kriterine dayanarak yaptigimiz analizler, Australo- 
pithecus ve Homo habilis turlerinin Afrika maymunlanyla ayni kate- 
goride olduklartni, ancak Homo erectus ve Neandertal turlerinin guniimuz 
insanlanyla ayni yapiya sahip oldugunu gostermektedir. 71 
Ayni yil Fred Spoor, Bernard Wood ve Frans Zonneveld adh uc ana- 
tomi uzmani, cok farkh bir yontemle yine ayni sonuca ulagtilar. Bu yon- 
tem, insan ve maymunlarin ic kulaklannda yer alan ve denge saglama- 
ya yarayan yan-cembersel kanallann kar§ila§tirmah analizine dayani- 
yordu. Spoor, Wood ve Zonneveld'in inceledikleri turn Australopithecus 
ve dahasi Homo habilis orneklerinin ic kulak kanallan guniimuz may- 
munlannkilerle ayniydi. Homo erectus'un ic kulak kanallan ise, ayni gii- 
niimiiz insanlarmdaki gibiydi. 72 

Bu bulgu cok onemli iki sonucu gostermektedir: 

(1) Homo habilis adiyla anilan fosiller, gercekte "homo" yani insan 
siniflamalanna degil, Australopithecus (maymun) siniflamalanna dahil- 
dir. 

(2) Hem Homo habilis hem de Australopithecus turleri, egik yiiriiyen, 
yani maymun iskeletine sahip canhlardir. Insanlarla ilgileri yoktur. 

Kisacasi, son bilimsel bulgular, "insanin ilkel atasi" zannedilen Homo 
habilis simflamasina ait canhlann, insanla ilgisiz bir maymun turu oldu- 
gunu (ve "Homo" olarak tanimlanmasinin aslinda bir hata oldugunu), 
gercekte insanin yeryiiziinde herhangi bir evrimsel atasi olmadan, ani- 
den ortaya ciktigini gostermektedir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



f CUMHURIYET BILIM TEKNIK 
DERGISINDEN TEHLIKELI 
BIR EVRIM PROPAGANDAS! 



60cak 2001 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 12. sayfa- 
sinda "Cinsellik ve evrim: §iddete dayali tacizin sorumlusu yok- 
sa evrim mi?" ba§likh bir yazi yayinlandi. Alman Der Spiegel der- 
gisinin 16/2000 tarihli sayisindaki bir makalenin terciimesi olan yazida, 
Randy Thornhill ve Craig Palmer adh iki ara§tirmacinm hicbir bilimsel 
gozlem veya delile dayanmayan, tamamen hayal urunii olan iddialan- 
na yer verilmi§ti. 

Yazida ozetle §iddet, cinsel taciz, tecaviiz, saldirganhk, kiskanclik gi- 
bi ozelliklerin insanlara hayvan atalarmdan miras kaldigi ve bu davra- 
niglann evrimin dogal bir sonucu oldugu iddia edilmektedir. Ornegin 
tecaviiz eden bir erkegin tek amacimn hayvan atalari gibi genlerini bir 
sonraki nesle aktarmak oldugu iddia edilmektedir. Bu durtuyle hareket 
eden erkek ve kadinlarm turn davranisjarina bu cercevede makul bir 
aciklama getirilmeye cahgilmaktadir. 

Bu iddia, hicbir bilimsel delili olmayan bir varsayimdir ve bilim 
dunyasinda da itibar gormemektedir. Evrimcilerin cogu dahi, bu tezi 
sacma bulmaktadir. 

Genlerin "Bilin9li" Olduklari Yanilgisi 

Cumhuriyet Bilim Teknik'te konu edilen evrimci tez, kisaca, insanm 



152 I HARUN YAHYA 



cinsel yoniinun "daha fazla iireyerek evrimde avantaj kazanmak" durtu- 
siinden kaynaklandigini one siirmektedir. Bu iddiamn temelinde ise, in- 
sanin genlerden ibaret bir makina oldugu, genlerin ise sanki bilin^li 
bir varhk gibiymis^esine siirekli olarak "evrimlesme ve hayatta kal- 
ma" amacinda oldugu seklindeki evrimci bir batil inanis yatmaktadir. 

Bu batil inam§, ozellikle cagimizin onde gelen ateist evrimcilerinden 
Richard Dawkins'in "The Selfish Gene" (Bencil Gen) adli kitabiyla popii- 
ler hale gelmi§tir. Dawkins, turn canhlarin ashnda "bencil, gikarci ve sa- 
dece kendisini cogaltarak varligini korumaya galigan genlerden ibaret 
oldugunu" ileri surmu§tur. Cumhuriyet Bilim Teknik'teki "Cinsellik ve 
Evrim" ba§hkh yazida sozii edilen "cinsel taciz ve tecaviiz, erkeklerin 
genlerini iireme yoluyla cogaltma iggudiisiinden kaynaklanir" iddiasi 
da, Dawkins'in iddiasimn yeni bir uyarlamasidir. 

Oysa bu iddia son derece akil di§i bir varsayima dayanmaktadir: 
Genlerin bir akh, bilinci ve hatta "karakteri" oldugu varsayimina. Bu 
varsayimin sacmahgini gormek icinse, genlerin ne olduguna bakmak 
yeterlidir: Genler, birbirine eklenmig ve ozel bir "katlama ve paketleme" 
yontemi ile siki§tinlmi§ DNA parcalandir. DNA, bir canh hakkindaki 
tiim kahtsal bilgilerin kodlanmis oldugu bir sifreleme sistemidir. 
DNA, "baz" adi verilen dort farkh molekiilun bir zincir boyunca birbiri- 
ne eklenmesiyle olu§ur. Adenin, Timin, Sitozin ve Guanin adh bu mole- 
kiillerin siralani§ bicimi, bir tiir kod olu§turmakta ve boylece DNA can- 
h hakkindaki turn fiziksel ozelliklerin bilgisini saklamaktadir. 

Kisacasi, DNA dort harfli bir alfabeyle yazilmi§ bir kitaptir. 

Ve elbette bir kitabin "bencil" olmasi, "kendisini iireme yoluyla co- 
galtmayi hedeflemesi" veya bagka bir gekilde bir bilince sahip olmasi 
mumkun degildir. DNA, guursuz ve cansiz atomlardan olu§an bir mo- 
lekiil zinciridir ve hicbir molekiil akil ve bilince sahip degildir. Dolayi- 
siyla Dawkins'in ortaya attigi "bencil gen" tezi, bir tiir peri masali gibi, 
akil ve bilim di§i bir masaldan ibarettir. Evrimciler, insanin ruhunun 
varligini kabul etmek istemedikleri icin, insani bir madde yigimndan 
ibaret gormekte, dolayisiyla bu madde yiginimn bir yerine bir §ekilde 
§uur atfetmeye cali§maktadirlar. Genlere §uur atfedecek kadar tutarsiz 
bir iddia ileri surmeleri ise, ne kadar ko§eye sikigtiklannin bir gosterge- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



sidir. Eskiden tahtadan veya tagtan yapilma putlarda akil ve bilinc oldu- 
gunu zanneden putperestlerin yerini, gunumiizde molekiillerde, bu 
molekiilleri olu§turan cansiz atomlarda akil ve bilinc oldugunu zanne- 
den evrimciler almi§tir. 

Evrimci Qeli§kilerden Ornekler 

"Her§ey genlerdir; insan, genlerin kendilerini cogaltmak icin kullan- 
diklan bir aractir" §eklindeki dogmatik iddia bir kez dogru gibi kabul 
edilince, artik her§eye genlere gore sozde bir aciklama getirmeye cali§i- 
lacaktir. CBT dergisinde sozii edilen evrimcilerin yaptigi da budur. Ama 
bu iddia, gunumiizde psikolojiyle ilgilenen bilim adamlarinin cok bu- 
yiik boliimu tarafindan sacma ve tutarsiz bulunmaktadir. Bu gercegi, 
CBT dergisinde yayinlanan makalenin yazarlan da gormus. olacaklar ki, 
bu gibi evrimci aciklamalarm "fanteziyle" yazildigini onlar da kabul et- 
miglerdir: 

... insansi davrani§larla ilgili bazi agiklamalar gelmiyor degil ama, bunlar ge- 
nelde pek kanitlanamamakta. Biraz fanteziyle insanin her tiirlii davrani§i 
evrime uyum olarak agtklanmakta... Oyle ki, insanin kendi gocugunu 67- 
durmesi bile evrimsel varolusun bir nedeni olarak gosterilmekte. insan yogun 
sires altindayken boyle bir girisimde bulunabilir, deniyor. Ve yine ilkel diirtii- 
ler kar§imiza gihyor. Qocuk katliami hthk donemiyle ilgili evrimsel amlara da- 
yandmlan kitapta §oyle yaziyor: O donemde gocugun aghktan olmesini bekle- 
mek yerine onu oldiirmek daha ahlciydi. Birgok bilim adami, insanin tiim 
davraniflanni evrimsel ayiklanmayla gozmeye galisan evrim psikolog- 
larini ciddiye almiyor... 73, 

Evrim psikologu denen kigilerin iddialannin neden ciddiye alinma- 
digi, bu iddialar biraz bile incelendiginde zaten anla§ilmaktadir. Orne- 
gin CBT'deki yazida yer alan a§agidaki paragrafta, evrim psikologlan- 
nin dahiyane teorileri §6yle anlatilmi§: 

Oriimcekler, avci atalanmiz igin her zaman bir tehlikeydi ve iggiidiisel olarak 
ondan kagmayi ogrendiler. Bugiinkii Avrupah bu korkuyu yenmis durumda, 
ama yine de beynine kazinan yeni ogretilere ragmen ilk gaglardan kalma izle- 
rin etkisiyle hala bu hayvana dokunmaktan kaginir. Yiikseklik korkusu da kaya- 
hklann kenarlanna yakla§maktan gekinen atalanmizdan kalma bir diirtii ola- 



154 I HARUN YAHYA 



rak degerlendirilmekte. Ve bugiin tath yiyenler bunu atalanmizin karbonhid- 

rat eksikligi gekmi§ olmalarina baglayabilirler. 

Yukandaki iddialann cok sacma oldugu ortadadir. Bu iddialarda, in- 
sanlann oriimceklerden korkmalan, "oriimcekler avci atalanmizi kor- 
kutuyorlardi" §eklinde agiklanmaktadir. Oysa oriimcekler eski insanlar 
icin ne kadar tehlikelilerse, cagda§ insanlar icin de o kadar tehlikelidir- 
ler. Eskiden zehirli oriimcekler yagadigi gibi, bugiin de ya§amaktadir. 
Ikinci iddia da aym derece mantiksizdir: Yiiksekten diigmek eski insan- 
lar icin ne kadar tehlikeli ise, cagimizdaki insanlar igin de o kadar tehli- 
kelidir. Eski insanlar kayahklardan dii§me tehlikesi ile kar§ilagmigsa, ca- 
gimizdaki insanlar da yiiksek yapilardan dii§me tehlikesiyle kar§i kar§i- 
yadir. Uciincii iddia ise §a§irtici derecede akilsizcadir: Clagdas. insanlarin 
tath yemesi, "atalanmizin karbonhidrat eksikligi" ile aciklanmaya gali- 
§ilmaktadir. Oysa tatii, insan viicudunun temel ihtiyaclanndan biri olan 
glikozun kaynagidir. Eski insanlar buna ne kadar ihtiyac duyuyorsa, 
giiniimiizdeki insanlar da o kadar ihtiyac duymaktadir. 

Dikkat edilirse, evrimcilerin ortaya attigi turn bu iddialar tamamen 
hayal iiriiniidiir. Nitekim Cumhuriyet Bilim Teknik'te yayinlanan maka- 
lede de bunu vurgulayan uzmanlarm gorii§lerine yer verilmi§tir. Orne- 
gin evrimcilerin ortaya attigi cinsellikle ilgili iddialann son derece haya- 
li ve yiizeysel oldugu, konunun uzmani Hertha Richter Appelt'ten akta- 
nlan sozlerle de kabul edilmi§tir: 

Seksolog Hertha Richter Appelt olayi "Yazarlar atnpirik olarak (bilitnsel 

kamtlar aQisindan) saglam temellere dayandirilamayan bir teori g eli§- 

tiriyorlar" diye degerlendirdi. Hertha Richter-Appelt (Hamburg), yazarlann 

gergekleri yansitmaktan uzak oldnklartni ve her§eyi birbirine kari§tir- 

diklanni soyliiyor. 

Goriildiigii gibi, CBT'deki "Cinsellik ve evrim: §iddete dayali tacizin 
sorumlusu yoksa evrim mi?" isimli yazida yayinlanan evrimci iddialar, 
birer hayal iiriiniinden, fanteziden ibarettir. Gercekte bu iddialar, evrim 
teorisini savunanlann ne derece korle§tiklerini gosteren onemli birer ka- 
nit durumundadir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Evrimci Zihniyetin Insana Baki§i 

Konunun bir diger onemli yonii ise, Cumhuriyet Bilim Teknik der- 
gisinde aktanlan bu evrimci safsatalarm toplumlara getirecegi zarardir. 
Insanlan hayvan olarak nitelendiren, bir insani sadece genlerini ta§i- 
makla ve bir sonraki nesle aktarmakla sorumlu bir robot gibi goren Dar- 
winist dugiince, 20. yiizyilda biiyiik bir artis. gosteren §iddet olaylannin, 
soykirimlann, zalimliklerin, ahlaki dejenerasyonun en biiyiik sorumlu- 
su olmugtur. Ciinkii tiim zalimliklere, saldirganhklara, ahlaksizhkhga 
sozde bilimsel bir me§ruiyet kazandirmi§tir. 20. yiizyilin en biiyiik kat- 
liamlarini gercekle§tiren Hitler dahi kendisine Darwinizm'i destek ola- 
rak gostermi§tir. Sozde "iistiin irk"in digindaki irklarin ya§amalarma ge- 
rek gormeyen, onlari oldiirmeyi hayvanlan oldiirmekle bir tutan Hit- 
ler'e zalimlik ve saldirganhk konusunda destek veren Darwinizm ol- 
mu§tur. 

Insanlarin genetik olarak saldirgan, acimasiz, rekabetci, bencil, katil 
olabilecegini savunan Darwinizm, tiim suclan me§ru gostermek icin 
kullanilmigtir. Nitekim iinlii evrimci Stephen Jay Gould bu konuda §6y- 
le der: 

Sugluluga ili§kin biyolojik kuramlar pek yeni sayilmazdi, ama Cesare Lombro- 
so (Italy an bir hekim) bu tarti§maya yepyeni, evrimsel bir yon verdi. Dogu§tan 
suglular sadece zihinsel dengesi bozuk ya da hasta degillerdi; daha onceki bir 
evrimsel asamaya geri du§mu§, sozciigiin tarn anlamiyla soya cekmislerdi. II- 
kel ve maymunsu atalanmizin kalitsal ozellikleri genetik repertuanmizda koru- 
nur. Bazt talihsiz bireyler normalden gok fazla atasal ozellige sahip olarak do- 
gar. Bavramslan gecmisin bazi yabanil toplumlari icin uygun olsa bile, bugiin 
bu davramslara sug diyoruz. Uogustan sugluya aciyabiliriz, gunkii kendine ha- 
kim olamaz. 74 

Boyle bir zihniyetle yeti§en veya cegitli yayin organlannda bu tiir 
ahlaksizhklarin ve acimasizhklarin evrimin dogal bir sonucu oldugunu 
ve ki§inin bunlardan dolayi suclanamayacagi telkinini alan akh ve vic- 
dani zayif insanlarin neler yapabilecekleri ortadadir. Bu nedenle Cum- 
huriyet Bilim Teknik'de yapilan evrim propagandasi, sacma ve geli§kili 
oldugu kadar, aym zamanda da tehlikelidir. 



156 I HARUN YAHYA 



Ahlakin ve Ahlaksizhgin Ger9ek Nedeni 

Darwinizm insanlara sadece geligmis. bir tiir hayvan olduklan yala- 
nini degil, aym zamanda tesadiiflerin eseri olduklanni, yani bir Yarati- 
cilannin olmadigi yalanini da telkin eder. Bu telkinleri okullanndaki 
ders kitaplanndan, seyrettikleri filmlerden, okuduklan kitaplardan alan 
insanlar kendilerini bir hayvan gibi sorumsuz zannederler. 

Ancak, Darwinizm'i savunanlann ve buna inananlarm hepsi yanil- 
maktadirlar. (^unkii insan ba§ibo§ ve sorumsuz degildir. Onu yaratan, 
her anini gozleyen, du§uncelerini dahi bilen ve oldiikten sonra onu sor- 
gulayarak yaptigi her§eye kar§ihgim verecek olan bir Yaraticimiz vardir. 
Hergeyin Yarahcisi olan Allah insani hayvanlardan farkh olarak bir ruh, 
akil, irade, muhakeme ve yargi yetenegi ile yaratmi§tir. Yani bir insan 
icinde her tiirlii eyleme kar§i bir istek veya durtii duysa dahi sahip ol- 
dugu bu ozelliklerle onu engelleme guciine de sahip olarak yaratilmi§- 
tir. Bir olay kargisinda §iddetle ofkelenen, iradesi zayif bir insan kendi- 
ni ve kargisindaki insani hayvan gibi gorurse, ona hie diigunmeden za- 
rar verebilir, acimasizca davranabilir. Kar§isindakinin kiiciik bir cocuk, 
savunmasiz bir insan olmasi hie fark etmez. Ancak, Allah'in kendisine 
verdigi ruhu ta§idigim bilen, akil ve vicdan sahibi insan her tiirlii du- 
rumda ofkesine hakim olur. Muhakemesi, yargisi, vicdani her an acik 
olur. Allah'a hesap veremeyecegini du§iindugii en kiiciik bir harekette 
dahi bulunmaz. 

Allah bir ayetinde insanlara hem kotiiliigiin hem de kotiiliiklerden 
sakinmamn ilham edildigini bildirir. (§ems Suresi, 7-10). Dolayisiyla, ba- 
zi insanlarm ahlaklarmdaki bozukluklarm, sue i§lemelerinin ardindaki 
neden hayali bir evrim siireci degildir. Bunun nedeni, Allah'a iman et- 
memeleri, yaptiklarmdan dolayi Allah'a hesap vermeyeceklerini zan- 
netmeleri ve bu nedenle sakinmamalandir. Bugiin biitiin diinyada mey- 
dana gelen sava§larm, irkci katliamlann, cete kavgalannin, dazlaklarm, 
holiganlann acimasiz saldinlarinin, insanlarm acliga, sefalete terk edil- 
melerinin, adaletsizligin, merhametsizligin ardindaki tek neden budur. 
Insanlan hayvan olarak gorenler, hayvanlar gibi ya§am miicadelesi icin- 
de olmalan gerektigini zannedenler, Allah'i ve ahireti unutan ve unuttu- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



ranlar hicbir zalimlikte sinir tammazlar. 

I§te bu nedenle soz konusu tarzda yazilan yayinlayanlar neyin pro- 
pagandasini yaptiklanni, bazi insanlan nasil bir gizgiye gagirdiklanni 
bir kez daha akil ve vicdan ile du§unmelidirler. Bosna'da Sirplann teca- 
viiz ve zulmiine ugramis. kadinlarm resimlerinin altina "Bosna'daki ta- 
ciz kurbanlan §iddet ve cinayet de evrimsel bir hak midir?" diye ya- 
zip hicbir aciklama yapmayan Cumhuriyet Bilim Teknik sorumlulan, 
bunun ne demek oldugunu bir daha du§unmelidirler. 

Her insan Allah'in kendisine iifledigi ruhu ta§ir ve kendisini yoktan 
var eden Yaraticisina kar§i sorumludur. Allah Kuran'da, kendisini ba§i- 
bos. zannedenlere yaratih§lanni ve oliimden sonra tekrar dirileceklerini 
§6yle hatirlatir: 

Insan, 'kendi basina ve sorumsuz' birakilacagini mi saniyor? 

Kendisi, akitilan meniden bir damla su degil miydi? 

Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yaratti ve bir 'dii- 

zen iginde bi^im verdi.' 

Boylece ondan, erkek ve disi olmak iizere gift kildi. 

(Oyleyse Allah,) Oliileri diriltmeye giiq yetiren degil midir? (Kiyamet 

Suresi, 36-40) 

Sonu? 

Bilimsel bulgular evrimin hicbir zaman gercekle§medigini ispatla- 
makta, evrimcilerin fosil sahtekarliklan, gercekleri carpitma, demagoji 
gibi yontemleri ise tek tek ortaya cikmaktadir. 21. yiizyil, evrim teorisi- 
nin tamamen yikilacagi bir donem olacaktir. Daha once de belirtildigi 
gibi, bu aldatmacamn son bulmasi ile, bir asir boyunca dunyayi esir 
eden, insanlara yikim, aci, olum ve zuliim getiren tehlikeli ideolojiler de 
son bulacakur. 

Bu geli§melerin getirecegi bir ba§ka giizellik ise, insanlarm tiim hu- 
rafelerden annmi§ olarak, asil gercegi goriip kavrayabilecekleri bir orta- 
min hazirlamyor olmasidir. Bu, tiim canhlan ve tiim evreni iistiin bir 
giic, sonsuz bir akil ve ilim sahibi olan Allah'in yarattigi gercegidir. 



158 I HARUN YAHYA 



BILIM VE TEKNIK 
DERGiSINDEKI SOSYAL 
DARWINIST IDDIALARA CEVAP 



Bilim ve Teknik dergisinin §ubat 2001 tarihli sayisinda kapak ko- 
nusu olan "§iddet" ba§likh makalede, evrim teorisinin propa- 
gandasim yapmak adina ciddi bilimsel hatalar yapilmigtir. 
Soz konusu makalenin hemen baginda evrim teorisinin en temel al- 
datmacalarmdan birisine bagvurulmus. ve "doganin kiyasiya bir rekabet 
sahnesi oldugu" yamlgisi okuyuculara telkin edilmeye cah§ilmi§tir. Ma- 
kalenin devaminda da "saldirganligin bu rekabet sahnesinde insana ev- 
rimsel bir avantaj sagladigi" gibi tamamen hayali bir iddia ortaya atilmis. 
ve bu iddiaya kaynak olarak da bundan 40 sene once "ku§lan ve balik- 
lan" gozlemleyerek birtakim varsayimlarda bulunan Alman etolog Kon- 
rad Lorenz gosterilmi§tir. 

Aslinda doganin sadece bir miicadele sahnesi oldugu yamlgisi, 40 
yildan daha eskiye dayanan, evrim teorisinin ilk defa ortaya atildigi do- 
neme ait bir yamlgidir. Teorinin kurucusu Darwin'in one surdiigii dogal 
seleksiyon mekanizmasi, bulunduklan cografi konumun dogal §artlan- 
na uygun yapida ve guglii olan canlilann hayatlarim ve nesillerini siir- 
diirebildiklerini, uygun yapida olmayan ve daha giicsiiz olanlann ise 
yok olduklanni ongoriir. Darwinizm'in benimsedigi dogal seleksiyon 
mekanizmasina gore doga, canlilann birbirleriyle "ya§am" icin kiyasiya 
miicadele ettikleri, zayiflarm giigliiler tarafindan yok edildigi bir yerdir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




160 I HARUN YAHYA 



Dolayisiyla bu iddiaya gore her canh ya§amini surdiirebilmek icin 
giiclii olmak, digerlerine her konuda iistiin gelmek ve kiyasiya savag- 
mak zorundadir. Aym iddiaya gore boyle bir ortamda ise fedakarhk, 6z- 
veri, igbirligi gibi kavramlara yer yoktur; zira bunlann her biri canhnin 
aleyhine donebilir. Bu yiizden her canh olabildigince bencil olmah ve sa- 
dece kendi yiyecegini, kendi yuvasini, kendi korunmasim, kendi giiven- 
ligini du§unmelidir. Bilim ve Teknik dergisinde ele alinan "saldirganlik" 
ve "§iddet" unsuru, boyle bir ortamda vazgecilmez olacaktir. 

Dogadaki Fedakarhk Ornekleri Darwinizm'i Yalanlar 

Peki gercekten de doga her canhnin birbiriyle kiyasiya miicadele et- 
tigi, herkesin birbirini yok etmek, saf di§i birakmak icin caba harcadigi, 
son derece bencil ve vah§i bireylerden olu§an bir ortam midir? 

Bu konuda §imdiye kadar yapilan gozlemler, evrimcileri -ve dolayi- 
siyla Bilim ve Teknik dergisinde one siiriilen iddiayi- yalanlami§tir. Do- 
ga, hie de evrimcilerin iddia ettigi gibi sadece sava§in hakim oldugu bir 
yer degildir. Aksine doga, cogu kez olumii goze alan fedakarhklarin, 
kendi zaranna oldugu halde siirii icin gosterilen ozverilerin, bunun kar- 
gihginda hicbir kazang saglamayan canhlann ve akilci i§birliklerinin sa- 
yisiz ornekleri ile doludur. Kendisi de bir evrimci olmasina ragmen 
Prof. Cemal Yildirim, Evrim Kurami ve Bagnazhk isimli kitabinda, Dar- 
win ve donemindeki diger evrimcilerin neden doganin sadece bir sava§ 
yeri oldugunu zannettiklerini §6yle aciklami§tir: 

19. yiizyilda bilim adamlart gogunluk gah§ma odalannda \ja da laboratuvar- 
da kapah kaldiklan, dogayi dogrudan tanima yoluna gitmedikleri icin canlda- 
nn salt savasim iginde oldugu tezine kolayca kapdmi§tu. Huxley gibi seckin 
bir bilim adami bile kendini bu yamlgidan kurtaramamisti. 75 
Evrimci Peter Kropotkin ise hayvanlann aralarmdaki dayanigmayi 
konu edindigi Mutual Aid: A Factor in Evolution isimli kitabinda Darwin 
ve taraftarlarimn icine dii§tukleri yamlgiyi §6yle dile getirmektedir: 
Darwin ve onu izleyenler, dogayi canhlann stirekh olarak birbirleriyle sava§- 
hklan bir yer olarak tanimladdar. Huxley 'e gore hayvanlar alemi gladya- 
torlerin sovuna benziyordu. Hayvanlar birbirleriyle savasmakta, en hzh ve 
en kurnaz olant ertesi giin savasabilmek igin hayatta kalmaktaydi. Ancak ilk 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



baki§ta, Huxley 'in dogaya baki§ agisinin bilimsel olmadigi anlasilmak- 
tadir... 76 

Dogada gercekten de bir miicadele, cati§ma vardir. Ama bunun ya- 

ninda "ozveri" de vardir. Ve bu ozveri, Darwinist teoriyi yalanlamakta- 

dir. Nitekim bu konu Bilim ve Teknik dergisinin daha onceki sayilann- 

da da ele alinmi§, evrimcilerin du§tiikleri acizlik goyle ifade edilmi§tir: 

Sorun, canlilartn niye birbirlerine yardim ettikleridir. Darwin'in teorisi- 

ne gore, her canh kendi varhgini surdurmek ve iireyebilmek igin bir sava§ ver- 

mektedir. Baskalarina yardim etmek, o canhnin sag kalma olasihgini 

bagh olarak azaltacagina gore, uzun vadede evrimde bu davrani§in 

elenmesi gerekirdi. Oysa canlilartn ozverili olabilecekleri gozlenmistir/ 7 

Dogadaki bu gercekler kar§isinda, evrimcilerin "doga bir sava§im 

alanidir, bencil olan, kendi cikarlarim koruyan iistun gelir" iddiasi tama- 

men gecersiz kalmaktadir. Unlii bir evrimci olan John Maynard Smith 

canhlarin bu ozellikleri iizerine evrimcilere goyle bir soru yoneltmektedir: 

Eger dogal seleksiyon, bireyin yasama ihtimalini ve gogalmasim garanti eden 

ozelliklerinin segilimi ise, kendini feda eden davranislan nasil agiklaya- 

cagiz? 7S 

Elbette kendisi de evrimci bir bilim adami olan John Maynard 
Smith'in bu sorusuna evrim teorisi adina verilecek bir cevap yoktur. 
(Canhlardaki olaganustu fedakarhk, ozveri vc daki ornek- 

leri hakkinda bilgi edinmek isteyenler igin bkz. Canhlardaki Fedakarhk ve Akil- 
ci Davram§lar, Harun Yahya, Vural Yayincihk) 

iggiidiiler Evrimle Aqiklanamaz 

Bilim ve Teknik dergisinde yayinlanan makalede ba§vurulmak iste- 
nen bir bagka aldatmaca da, insan davraniglari ve hayvan davraniglan 
arasinda bir benzerlik kurularak, insan ve hayvamn ortak bir atadan 
geldigi ve bu davranislann da ortak bir atadan kugaktan ku§aga aktanl- 
digi igin bir benzerlik ta§idigi iddiasidir. Yazida saldirganhk da ortak 
kokenli bir diirtu, yani icgiidii olarak tammlanmi§, ancak insanlann bu- 
nu giindelik yagamda di§a vurma firsati bulamadiklanndan bahsedil- 
mi§tir. 



162 I HARUN YAHYA 



Oysa bu iddia, hicbir temeli olmayan hayal giiciine dayanan ve ev- 
rimcilerin kitle telkini yapmak icin ba§vurduklan bir aldatmacadir. On- 
celikle belirtmek gerekir ki Bilim ve Teknik dergisinin insanlarda ve 
hayvanlarda var oldugunu iddia ettigi "diirtii" ya da "icgiidii" konusu 
evrim teorisi acisindan basil ba§ina bir cikmaz olu§turmakta ve teorinin 
gecersizligini tek ba§ina ortaya koymaktadir. 

"icgiidu" kelimesi, evrimci bilim adamlan tarafindan, hayvanlann 
dogu§tan sahip olduklan bazi davrani§lan tammlamak icin kullanilir. 
Ancak hayvanlann bu icgiiduleri nasil edindikleri, icgiidii ile yapilan 
bir davram§in ilk olarak nasil ortaya ciktigi ve bu davraniglann nesilden 
nesile nasil aktanldigi sorusu her zaman cevapsizdir. 

Evrimci genetikci Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery 
isimli kitabinda icgudulerle ilgili bu gikmazi §6yle itiraf etmektedir: 
iggiidiisel bir davrams ilk olarak nasil ortaya gihyor ve bir tiirde kahtimsal ola- 
rak nasil yerlesiyor diye sorsak, bu soruya higbir cevap alamayiz. 79 
Gordon Taylor gibi itirafta bulunamayan bazi evrimciler ise bu soru- 
lan iistii kapali, gercekte bir anlam ifade etmeyen cevaplarla geci§tirme- 
ye galigirlar. Ashnda evrim teorisinin sahibi Charles Darwin de hayvan- 
lann davranisTarimn ve icgudulerinin, teorisi icin biiyiik bir tehlike 
olu§turdugunu fark etmi§ ve bunu Tiirlerin Kokeni isimli kitabinda acik- 
qa, hatta birkag kez itiraf etmigti: 

iggiidiilerin birgogu oylesine §a§irticidir ki, onlann gelisimi okura belki teori- 
mi tumuyle yikmaya yeter giigte goriinecektir. 80 

Bilim ve Teknik dergisinin du§tugu bir ba§ka yanilgi da var oldugu- 
nu iddia ettigi "diirtii" yani "icgudulerin" ku§aktan ku§aga aktanlarak 
giiniimiize ta§indigi yamlgisidir. Bu Lamarkist bir mantiktir ve bilimsel 
acidan bir hurafe oldugu bundan bir asir once ispatlanmigtir. Nitekim 
evrimci bilim adamlarimn kendileri dahi icgiidii ve diirtiilerin kugaktan 
ku§aga evrim yoluyla aktanlmasinin imkansiz oldugunu itiraf etmekte- 
dirler. Evrimci Gordon R. Taylor, Bilim ve Teknik dergisinde de yer ve- 
rilen, davramsTann kahtimsal olarak sonraki nesillere aktanlabildigi id- 
diasini, "acinacak" bir iddia olarak degerlendirmektedir: 

Biyologlar belirli bazi davrams sekillerinin kalitiminin mtimkun oldugunu ve 



164 I HARUN YAHYA 



ashnda bunun gergekh lii kabul ederler. Dobzhansky sunu iddia 

etmektedir: "Turn beden yapilari ve fonksiyonlar, higbir istisna olmakstzin, gev- 
resel zincirler sirasinda olu§an kahtimin urunleridir. Bu durum, higbir istisna 
olmakstzin turn davrams sekilleri igin de gegerlidir". Bu dogru degildir ve 
Dobzhansky gibi saygin birinin bunu dogmatik olarak savunmasi acinacak 
bir durnmdur. sl 

Makaledeki Sosyal Darwinist Iddialar, Makalenin 
Kendi Igindeki Bilgiler Tarafindan Qurutulmektedir 

Bilim ve Teknik dergisindeki makalede cok onemli evrimsel bir ba- 
ki§ acisina da yer verilmigtir. Alman Etolog Konrad Lorenz'in g6rii§leri 
dogrultusunda, insan topluluklan arasindaki savaglarm kokeninin de, 
insanlardaki saldirganlik egilimine dayandigi ve bunun evrim siireci 
icinde baganya neden oldugu ileri surulmugtur. Bu baki§ acisi evrimci 
gevrelerin olu§turmak istedikleri toplum modelini de ozetlemektedir. 
Bu, "Sosyal DarwiniznV'e, yani insanlar arasinda "gii^liiler kazanir, za- 
yiflar kaybeder" kuralimn gecerli olmasi gerektigine inanan ideolojiye 
hizmet eden bir iddiadir. 

Oysa makalenin devaminda verilen bilgiler, zaten bu iddiayi curii- 
tiir niteliktedir. (Junku yazinin devaminda saldirganlik ve §iddet eylem- 
lerinin, genellikle birbirlerini taniyan bireyler icmde gercekle§tigi, yani 
iki tarafin ortak bir gecmi§lerinin oldugu ve ortak bir gelecek payla§imi 
bekledikleri belirtilmi§tir. Bu ise siddetin i^giidiisel degil, kiiltiirle ala- 
kah bir eylem oldugunu gostermektedir. Aynca yazida uzman Psikolo- 
jik Damsjnan Sema Yiice'nin goru§lerine de yer verilmis. ve saldirganh- 
ga yol acan kizginhgin nedeninin, insanlarm olaylara bakig acilanndan 
kaynaklandigi, yani yine kulturel bir nedene dayandigi belirtilmi§tir. 

Ortaya cikan gercek §udur: Saldirganlik bir icgiidii degil, sosyal ilig- 
ki icerisinde olan insanlarm birbirlerine bakis. acilanndan kaynaklanan 
bir davrams. bozuklugudur. Toplumda bireyler arasinda goriilen §iddet 
olaylan, Psikolojik Dam§man Sema Yiice'nin de belirttigi gibi "olaylara 
baki§ acisimn sorgulanmasi, §iddete yonelten etkenin denetim altina 
alinmasi, insanin kendisini yapici ve olumlu bir §ekilde ifade etmesiyle" 
kontrol altina alinabilir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Bu da bize gostermektedir ki, §iddet ve saldirganlik, insanlann tabi- 
atindan gelen kacmilmaz bir eylem degil, insanlara verilen carpik diin- 
ya gorugiinun bir sonucudur. Bu carpik diinya goru§ii ise, "Sosyal Dar- 
winizm"in bizzat kendisidir. 

Evrimciler, topluma once Sosyal Darwinist olmayi-yani acimasiz, ci- 
karci, bencil, hirsli-olmayi telkin etmekte, sonra da olugturduklan bu 
carpik kiilturii "evrimin delili" gibi sunmaya cah§maktadirlar. 

Sonuq 

Toplumlardaki §iddet orneklerinin, evrim teorisine delil olu§turan 
hicbir yonii yoktur. Aksine, toplumlar incelendiginde, bazi kultiirlerin 
§iddeti yucelttikleri, bazilarinin ise merhamet, hoggorii ve bari§cilhk 
iizerinde durduklan goriilecektir. Yani mesele insanin kokeniyle ilgili 
bir mesele degil, diinyaya bakig acisiyla ilgili bir meseledir. Ahlaki bir 
meseledir. (^agimizdaki insanlar eger Darwinizm'e inanir ve bir hayvan 
turu olduklanni zannederlerse, elbette §iddete yonelebilirler. Ama eger 
Allah'in yarattigini, O'na kargi sorumlu olduklan ve O'nun nzasi icin 
giizel bir ahlak gostermeleri gerektigini bilirlerse, §iddet bir yana, bii- 
yiik bir merhamet, §efkat, fedakarlik ve ho§gorii gosterirler. Insanhgi 
kurtaracak olan coziim de, bu ahlaki, yani Kuran ahlakim kavramak ve 
ya§amaktir. 

Allah Kuran'da turn insanlara sabn, merhameti, yardimlagmayi em- 
retmig, bencilligi ise yasaklamigtir: 

Biz ona 'iki yol-iki amag' gosterdik. Ancak o, sarp yoku§a gogiis ger- 
medi. Sarp yoku§un ne oldugunu sana ogreten nedir? Bir boynu qoz- 
mek (bir koleye ozgiirliik vermek)tir; Ya da aghk giiniinde doyurmak- 
tir, Yakin olan bir yetimi, Veya siiriinen bir yoksulu. Sonra iman 
edenlerden, sabn birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbir- 
lerine tavsiye edenlerden olmak. Iste bunlar, sag yanin adamlaridir 
(Ashab-i Meymene). Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanin adam- 
laridir (Ashab-i Mes'eme). "Kapilari kilitlenmis" bir ates onlarin iize- 
rinedir. (Beled Suresi, 10-20) 



166 I HARUN YAHYA 



CUMHURIYET YAZARI 
ORHAN BURSALI'NIN 
DARWINIZM gELi§Kisi 



29 Mayis 2001 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Orhan Bursali'mn 
"Insanin Evrimi ve Sosyal Dayani§ma" ba§likli bir yazisi yayin- 
landi. Soz konusu yazida biiyiik bir celigki sergileniyor, bir yan- 
dan acimasiz toplumsal rekabetin bir doga kanunu oldugunu one sii- 
ren Darwinizm'i savunulurken, bir yandan da acimasiz rekabet eles- 
tiriliyordu. Ilerleyen sayfalarda, soz konusu yazida yer alan celi§kiler 
hakkinda bazi aciklamalar yapilmigtir. 

Canhlar Arasindaki Fedakarliklar 

Evrim Teorisinin En Biiyiik (Jikmazlanndan Biridir 

Sayin Bursali yazisinda, Peter Kropotkin'in "Evrimin bir faktorii: Kar- 
§ihkh yardimla§ma " isimli kitabindan soz etmekte ve bu kitapta yazilan- 
lan insan toplumlarinin geligmesi icin ornek olarak gostermektedir. An- 
cak bu kitap, ba§ligindan da anla§ilacagi iizere, evrimciler acisindan 
onemli celi§kiler sergilemektedir. Anargizmin onde gelen isimlerinden 
evrimci Kropotkin, bu kitabinda dogada gozlemledigi fedakarhk ve da- 
yanigma orneklerini anlatmakta ve yardimlagmamn evrimin itici giicle- 
rinden biri oldugunu one surmektedir. 

Gercekte bu iddia, evrim teorisinin oziine aykindir. Darwinizm'e 
gore dogada kiyasiya bir rekabet ortami vardir ve bu ortamda sadece 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Insanm Evriml ve / 

Sosyaf Dayanisma 




1 ^IEp m p ^i n u ii»^T»^» V 




guclu olanlar hayatta kalabilirler. Fe- 
dakarlik ve dayam§maya yer olma- 
yan bu acimasiz rekabet ortami ise 
Darwinistlere gore canlilan evrim- 
le§tiren en onemli giictiir. 

Ancak, dogada yapilan gozlem- 
ler canlilar arasinda sadece oliimune 
bir rekabet olmadigini, bazi canlila- 
nn kimi zaman kendi hayatlarmi da- 
hi digerleri icin feda edebildiklerini, 
kimi canhlann insanlarda dahi go- 
rulmeyen bir dayani§ma ve yardim- 
la§ma icinde yagadiklarmi goster- 
mi§tir. Bu durumda evrimciler, "ya- 
gam miicadelesi", "rekabet alani" gibi 
iddialarma yeni yorumlar getirmek 
zorunda kalmi§lardir. Bu evrimciler- 
den biri de Orhan Bursah'nin soz et- 
tigi Kropotkin'dir. Yaptigi gozlemler 
sonucunda ayni tiiriin bireyleri ara- 
sinda miicadeleden cok yardimla§- 
ma oldugunu goren Kropotkin, ev- 
rim teorisini reddetmek yerine, bu 
yardimla§mayi evrimin bir faktorii 
olarak aciklamak zorunda kalmigtir. 

Ama bunu yaparken, Kropot- 
kin'in ve onu izleyen evrimcilerin 
goz ardi ettigi onemli bir nokta var- 
dir: "Yasam miicadelesi" kavrami, 
evrim teorisinin temel mekanizma- 
si olarak gosterilen "dogal seleksi- 
yon"un qiki§ noktasidir. (^iinkii do- 

seleksiyon, "avantajh olan birey- 
lerin rekabet yoluyla secilmesi" 



168 I HARUN YAHYA 



mantigina dayanir. Eger canhlarin daimi bir rekabet i^inde olmadikla- 
rini, aralannda dayanisma ve yardimlasma oldugunu kabul ederse- 
niz, dogal seleksiyonun da bir temeli kalmaz. Cunkii yardimla§ma ve 
dayani§manin oldugu bir popiilasyonda "zayiflar" elenmeyecek, guclii- 
ler ve avantajlilar ise iistunliik kazanmayacaklardir. Dogal seleksiyonun 
ortadan kalktigi bu durumda, "evrim teorisi"nden de soz edilemez. 

Kugkusuz dogal seleksiyonun var olmasi da evrim teorisine bir§ey 
kazandirmamaktadir. Cunkii dogal seleksiyon vasitasiyla canlilar gelig- 
mez, yeni ozellikler kazanmazlar. Ancak Darwinizm'in temelini olu§tu- 
ran "her canli bencildir" varsayiminin curiimesi, geriye "dogal seleksi- 
yon" da birakmamakta, one siiriilen en temel evrim mekanizmasim da- 
hi gecersizleijtirmektedir. 

Dolayisiyla, Kropotkin gibi anar§ist veya sosyalist evrimcilerin te- 
melde siyasi ve felsefi niyetlerle one siirdiikleri "yardimla§maya dayali 
evrim" modelinin hicbir bilimsel gecerliligi yoktur. Nitekim konuya da- 
ha teknik ve bilimsel yakla§anlar-yani Darwinist biyologlar-bunun far- 
kindadirlar ve canhlardaki fedakarhk ile evrim teorisi arasinda bir geli§- 
ki oldugunu kabul etmektedirler. (Bkz. Bilim ve Teknik dergisindeki 
Sosyal Darwinist Iddialara Cevap bolumii) 

Sayin Bursah'nin §ikayet Ettigi Acimasiz Rekabet, 
Darwinizm Tarafindan Guglendirilmi§tir 

Orhan Bursali, yazisinda §6yle demektedir: 

Birbirinin goziinu oyma, hemcinsinin yok olmasma goz yumma, altta kalanm 

cam gtksin diizeni, surekli hemcinsinin zararina toplumda kendisine ayncahk- 

h yer edinme, canlilari da toplumlari da geli§tirmez. Hatta boyle bir diizeni sil- 

reklilestiren toplumlar gokii§ ve yok olu§ siirecine girmezler mi? 

Sayin Bursali bu tespitinde cok hakhdir. Gercekten de bencilligin, 

acimasiz rekabetin oldugu toplumlar yok olmaya veya cokmeye mah- 

kumdurlar. Ancak yazida goz ardi edilen gercek gudur: Yakindigi bu 

toplum modeli, kendisinin de savunuculugunu yaptigi Darwinist 

ideolojiden sozde bilimsel bir destek almaktadir. 

Ba§tan beri acikladigimiz gibi Darwinizm, canhlarin geligimini do- 
gada var olan "ya§am mucadelesi"ne dayandinr. Darwin'e gore, dogada 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



acimasiz bir ya§am miicadelesi, daimi bir 
cati§ma vardir. Giicluler her zaman giicsiiz- 
leri alt eder ve geli§me de bu sayede mum- 
kiin olur. Darwin, Tilrlerin Kokeni isimli kita- 
bina koydugu altbaglik ile, bu gorugunii 
ozetlemektedir: "Tilrlerin Kokeni, Dogal Se- 
leksiyon ve Yasam Mucadelesinde Kayinl- 
mi§ Irklartn Korunmast Yoluyla". 

Darwin'in bu konudaki ilham kaynagi 
ise, Ingiliz bir ekonomist olan Thomas Malt- 
hus'un An Essay on the Principle of Population 
(Niifus Prensibi Uzerine Bir Deneme) adh 
kitabidir. Malthus kendi ba§larina birakil- 
diklannda, insan niifusunun cok hizh artti- 
gini hesaplami§ti. Niifuslan kontrol altinda 
tutan basdica etkenler ise sava§, kithk ve 
hastahk gibi felaketlerdi. Kisacasi Malthus 'a 
gore, bazi insanlann ya§ayabilmeleri icin di- 
gerlerinin olmesi gerekiyordu. Var olma, 
"siirekli sava§" anlamina geliyordu. 

Darwin, dogadaki ya§am miicadelesi 
fikrini Malthus 'tan aldigini kendi ifadesiyle 
§6yle aciklar: 

Ekim 1838' de, yani sistematik bir sekMe ara§- 
tirmalarima ba§ladiktan 15 ay soma, sirf me- 
rahmdan Malthus'un niifusla ilgili gah§masi- 
ni okumaya basladxm. Ve hayvanlarla bitkiler- 
de siirekli gozlemledigim hayatta kalma mtica- 
delesini dusiindugiimde, bir anfarhna vardim 
ki, bu kosullar altinda uygun varyasyonlar ko- 
runacak ve uygun olmayanlar yok edilecekti. 
Bunun sonucunda ise yeni tiirler ortaya gika- 
cakh. Burada, sonradan iizerinde cahsabilece- 
gim bir teoriyi sonunda elde etmi§tim. 84: 



170 I HARUN YAHYA 





DARWINISTLER'IN HEDEFLEDIKLERI 
ORTAM 



~» iM 




Igte dikkat edilmesi gereken nokta buradadir. Evrim teorisi "ya§am 
miicadelesi" ve "gikar cati§masi" kavramlarma dayandigi icin, evrim te- 
orisini savunanlar bu kavramlann insan toplumlannin da temel ahlaki 
degerleri olmasi gerektigini savunmu§lardir. Darwin'in cagdaglan ve ar- 
dindan gelen bircok Darwinist, toplumda ya§anan bu kiyasiya rekabeti 
desteklemiglerdir. Ornegin bu zihniyetin en onde gelenlerinden Tille'ye 
gore, "fakirligi onlemeye kalkip "yenik diismiis siniflar"a yardim et- 
mek, evrimi saglayan dogal seleksiyon yasasina set ^ekmek anlamina 
geldigi i^in biiyiik bir yanhshr." 83 

Darwin'in prensiplerini sosyal ya§ama tanitan ve Sosyal Darwi- 
nizm'in baglica teorisyeni olan Herbert Spencer'a gore ise, eger bir in- 
san fakirse bu onun hatasidir; hi^ kimse bu insana yiikselmesi i^in 
yardim etmemelidir. Eger bir insan zenginse, bunu ahlaksizhkla elde 
etmis. olsa bile bu, onun becerisidir. Bu nedenle, fakir biri ortadan silinir- 
ken zengin biri ya§amaya devam eder. I§te bu gorii§, bugiin toplumla- 
nn hemen hemen tamamina hakim olan goriigtur ve Darwinist ahlakin 
bir ozeti niteligindedir. 

Yale Universitesi'nde politika ve sosyal bilimler profesorii olan Wil- 
liam Graham Sumner ise, Darwinizm'in Amerika'daki sozcusiidiir. Bir 
yazisinda insan toplumlan hakkindaki du§iincelerini §u sozleri ile ozet- 
ler: 

Herhangi birini yukseltmek istiyorsak kaldiraga ve bir reaksiyon noktasina ih- 

tiyacimiz var. Toplumda bir insani yukan kaldirmak demek, ba§kasinin 

uzerine basmak demektir. 8 ^ 

Unlii evrimci Theodious Dobzhansky ise, Darwinizm'in temeli olan 
"dogal seleksiyon" duguncesinin ahlaki yonden dejenere bir toplum 
olugturdugunu §6yle kabul eder : 

Dogal seleksiyon egoizmi, zevk dii§kunlugunu, cesaret yerine korkakhgt, sahte- 

karhgt ve istisman tercih eder. Toplum etigi ise "dogal" tavirlari yasaklar 

ve bunlann aksi olan nezaket, comertlik ve hatta digerlerinin, toplu- 

mun, milletin ve nihayet turn insanhgin iyiligi igin kendini feda etmek 

gibi bzellikleri yiiceltir. 85 

Goruldugii gibi, toplumdaki dejenerasyonun, cokuntiinun, bencilli- 



172 I HARUN YAHYA 



gin, acgozliiliigun, kisacasi acimasizhgin kokeninde Darwinizm'in olu§- 
turdugu sozde bilimsel "diinya gorugii" bulunmaktadir. Darwinizm'i 
korii koriine savunanlar ise, bilerek veya bilmeyerek bu toplumsal co- 
kiintuye ve dejenere toplum ahlakina destek vermektedirler. 

Sonug 

Yazida sozii edilen toplumsal gokuntiinun gozumii, once Darwinist 
du§iincenin gecersizliginin insanlara gosterilmesi, Darwinizm'e daya- 
nan "yagam miicadelesi" telkininin ortadan kaldinlmasidir. Allah'a ve 
ahiret giiniine inanmayan, yaptigi ahlaksizliklardan, zuliimden, bencil- 
likten dolayi bir kargilik gormeyecegini zanneden, kar§isindaki insanla- 
n ba§ibog, sorumsuz, geli§mi§ hayvanlar olarak goren bir insanin diger- 
lerini ezmesi, onlan "kaldirac" olarak kullanmasi, bencil, sevgisiz, mer- 
hametsiz, acimasiz, zalim olmasi cok dogaldir. Ancak Allah'tan korkan, 
Allah'i seven, dolayisiyla Allah'in yarattigi varhklara da sevgi, §efkat ve 
merhamet duyan insanlar toplumlardaki bu cokuntiiyii durdurabilirler. 

Yazida deginilen toplumlarm ahlaki cokiintiileri konusundaki tespit 
son derece haklidir. Ancak cozumiin Darwinizm'de olmadigini, hatta 
Darwinizm'i savunanlar oldugu siirece, diinyada milyonlarca insanin 
aci, sefalet, haksizhk ve adaletsizlik icinde yagamaya devam edecegi 
gormezden gelinmemelidir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



AK§AM GAZETESINDEKI 
EVRIMCI YANILGILAR 



15 Nisan 2001 tarihli Ak§am gazetesinin Pazar Siirprizi adli ekinde, 
Fatih Oter imzasiyla "Konu§uyorum, Oyleyse Varim" baslikh bir 
yazi yayinlandi. Dort bir tarafi hayali yan maymun -yan insan re- 
simleriyle siislenmis. olan yazida, acikga Darwinizm propagandasi yapi- 
hyordu. Bazi Darwinistlerin insan dilinin kokeni hakkindaki temelsiz 
yorumlarim bilimsel bir gercek gibi aktaran yazida, insanin "zaman tii- 
nelinde evrim gecirerek" konu§ma yetenegi kazandigi one siiruliiyordu. 
Oysa bu haber, sadece hayali yorumlardan, spekiilasyonlardan ve 
hatta bilimsel anlamda "yalan"lardan olu§uyordu. 

Dilin Kokeni: Evrimcilerin Biiyiik Cikmazi 

Oncelikle belirtmek gerekir ki, dilin kokeni konusu, Ak§am gazete- 
sinin ekindeki yazida iddia edildiginin aksine, evrim teorisi savunucu- 
lan tarafindan bir tiirlii agilamayan bir cikmazdir. Insan dilinin ozellik- 
leri ve dil konusunda yapilan ara§tirmalar, dilin evrimlegmis. olduguna 
dair en ufak bir kanit sunmamaktadir. Aksine ara§tirmalar, dilin sadece 
insanlara ozgii oldugunu gostermekte ve tarihte en eski insanlarla bir- 
likte ortaya ciktigina igaret etmektedir. 

Oncelikle insanlar ile hayvanlar arasindaki biiyiik ucuruma degine- 
lim. Dogada konugma yetenegine sahip tek canli insandir. Eger evrim 



174 I HARUN YAHYA 



teorisinin iddiasi dogru olsaydi, yani insan geligmis. bir hayvan olsaydi, 
o zaman hayvanlann da yetersiz ve ilkel de olsa bir konusjna yetenegi- 
ne sahip olmalan beklenirdi. Oysa aragtirmalar bunun tarn tersini gos- 
termektedir. Evrimcilerin bu konudaki turn zorlamalan bo§a cikmigtir. 
Maymunlar iizerinde yillarca yapilan galigmalar ba§arisizhkla sonuclan- 
mi§ ve insandan ba§ka hicbir canlimn bu ozellige sahip olmadigini orta- 
ya koymu§tur. Diinyanin en iinlii birkac dilbilimcisinden biri olan No- 
am Chomsky "hayvanlara konusma becerisinin ogretilmesi irrasyo- 
naldir ve insanlara kollanni a^ip kapayarak u^mayi ogretmeye ben- 
zer" demektedir. 86 

Hayvanlann konugma yetenegine sahip oldugu yoniindeki iddia ve 
sozde "kamtlar" dilbilim literatiiriinde "akilh Hans etkisi" olarak adlan- 
dirihr. 87 

Uzun zaman once Hans isimli bir atin sayi sayabildigine ait bir ola- 
yi yansitir bu deyim. Soz konusu olay I. Diinya Savagi'nin oncesinde Al- 
man ordusunda gecer. Hans isimli atin egiticisi olan Willhelm von Os- 
ten, atinin sayi sayabildigine inanmaktadir. Von Osten iki rakam soyle- 
diginde at ayagi ile iki rakamin toplami olan sayiya ula§incaya kadar 
yere vurur. Atin ashnda sayilan sayamadigi anla§ilana yani 1907 yihna 
kadar Hans Berlin'in oviinc kaynagi olmugtur. At gercekte Von Osten'in 
yiiziinde olu§an ifadedeki anhk degi§ikliklerle, ayagini vurmakla, ha- 
vuc kazanma arasinda bir baglanti kurmu§tur. Von Osten ise farkinda 
olmadan yiiz kaslanni Hans dogru sayiya ula§tiginda germektedir. 

Thomas Sebeok isimli dilbilimci 1986 yihnda diizenledigi bir konfe- 
ransla, turn maymun konu§ma deneylerinin "akilh Hans" olayi gibi 
oldugunu gostermi§tir. 

Diger pek cok hayvan sahiplerinin de, besledikleri hayvanlar igin 
"olaganiistii anlayi§h", "zeki" gibi yakigtirmalar yaptiklan goriiliir. Unlii 
dilbilimci Steve Pinker bu konuda hayvanlarla uzun sure geciren kim- 
selerin, onlarla iletigim kurma konusunda fazla iyimser du§unduklerini 
belirtmektedir. 88 

Bu gercekler, dilin sadece insana ozgii oldugunu ortaya koymakta- 
dir. Peki insanlar konugma yetenegine nasil sahip olmugtur? Evrim te- 
orisi hergeyi mutasyonlarla aciklamaya gah§tigi igin bu konuda da ayni 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



JKonu§uyonim, ayleyse vanm! 




iddiaya bagvurur: Evrimcilere gore konugma, insan beynini etkileyen 
mutasyonlarin (genetik degi§imlerin) sonucu ortaya cikmis. olmahdir. 
Bu, bir radyoya isabet eden elektrik akiminin onu televizyona donugtiir- 
dugiinu iddia etmek gibidir. 

Nitekim Hawaii Universitesi'nden evrimci bir dilbilim profesorii 
olan Derek Bickerton, dilin tesadiife bagli mutasyonlarla geligmis. oldu- 
gu tezinin "inanilmasi giic" oldugunu §6yle kabul eder: 

"Yukarida incelenen gergekler dilin kademe kademe bir ilk dilden geli§- 

medigini ve bir ara formunun olamayacagini ortaya koymaktadir. Eger 

boyle ise tiimcebilim (syntax) bir anda ve tek parga olarak ortaya cikmis 

olmahdir. En muhtemel sebep beynin organizasyonunu etkilemis olan bir tiir 

mutasyondur. Mutasyonlar tesadiiflere bagh ve yararh olanlari gok seyrek 61- 

dugu iqin birgok mutasyon olabilecegi savxna inanmak giigtiir. 89 

Bickerton'un sozlerindeki "tiimcebilim (syntax) bir anda ve tek par- 

<:a olarak ortaya ^lkmis olmahdir" ifadesi de oldukca onemlidir. Bu, in- 

sana konu§ma yetenegini, Allah'in verdigi yoniinde bir itirafidir aslinda. 

Allah, ilk insan olan Hz. Adem'e "isimleri", yani konu§manin ve du§iin- 

menin temeli olan turn kavramlan ogrettigini Kuran'da §6yle bildirir: 



176 I HARUN YAHYA 



"Ve Adem'e isimlerin hepsini ogretti..." (Bakara Suresi, 31) 

Evrim teorisi ise, konusma mucizesini aciklamaktan cok uzaktir. Bu 
konudaki arastirmalan ve yayinlan ile taninan Martin Novak da, 30 
Mart 2000 tarihinde Nature dergisinde yayinlanan "The Evolution of 
Syntactic Communication" (Ciimlelerle iletisimin Evrimi) baslikh makale- 
sinde "cogu filozof, dilbilimci ve biyologlar dilin Darwinist evrimle na- 
sil olustugunu hayal etmekte <:ok zorlanir" demektedir. 90 

Insan dilinin son derece kompleks ve mukemmel yapisinin tesadiif- 
lere dayali evrim teorisi ile aciklanamayacagini, David Premack "insan 
dili evrim teorisi i^in bir utan^tir" diye ozetler. 91 

Aksam Gazetesinden Engels Yamlgilari 

Evrimciler, insan dilinin evrimine dair tek bir kanit dahi olmadigini 
bilmekte, buna karsin hayal giiclerini devreye sokmaktadirlar. Bilimin 
kanitlara ihtiyaci vardir, ama hayal giiciiniin yoktur. Dolayisiyla her is- 
teyen evrimci, istedigi bir "evrim tarihi" hayal edip yazabilmektedir. 

Aksam gazetesinin ekindeki yaziyi biraz dikkatli inceledigimizde, 
bu gercek hemen ortaya cikmaktadir. Yazida, "insan dilinin nasil evrim- 
lesmis olabilecegine" dair bircok "tez" vardir. Ornegin birinde su senar- 
yo anlatilmaktadir: 

Konu§ma yetenegine "benim sirhmi ka§irsan, ben de senin sirhni ka§mm" oz- 
geci prensibinin ivme verdigini belirten bilim adamx Derek Bickerton, bu \jar- 
dimla§mamn avda da ba§ariyi getirdigini vurguluyor. Siirek avinda, av vurul- 
duktan soma avtn, siiriiyii kovalayan yardimcilar ile payla§rfmamasi halinde 
bu kisilerin yeni bir ava destek vermeyecegini ileri siiren Bickerton... "kim ne 
kadar kathda bulundu, kim ne kadar pay aldi" diye ilk insanlarm hafizalarmi 
zorladiklarini ve bu sayede beyin hacimlerini gelistirip sonucta konu§ma yete- 
negini kazandigmi ileri siiriiyor. 

Belki bu saurian dikkatsizce okuyan bazi insanlar "bilimsel" bir tez- 
le karsilastiklanni zannetmis olabilirler. Oysa dikkat ederseniz turn bu 
senaryo sadece hayal uruniidur ve bilim ile hicbir ilgisi yoktur. Bu se- 
naryoyu yazan "bilim adami", tarif ettigi "avlanan, ama konusamayan, 
hafiza zorlayarak yavas yavas konusan" insanlara dair bir kanita sahip 
midir? Fosillerde boyle bir iz mi bulmustur? Veya boyle bir siirec yasan- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




* Komtinizmin kuru- 
cusu Friedrich En- 
gels tarafindan 
uydurulan "ilkel 
insan" masallan- 
nm Aksam gazete- 
si sayfalannda 
boy gostermesi 
ciddi bir hatadir. 



digina dair bir magara resmi, hiyeroglif ya da eski bir yaziya mi rastla- 
migtir? Boyle bir siirecin halen dogada ya§andigini mi gozlemlemi§tir? 

Elbette bunlarm hicbiri olmami§tir. Senaryonun sahibi sadece hayal 
kurmu§tur. Ama kurdugu bu hayal, Ak§am gazetesi tarafindan bilimsel 
bir gercek gibi gosterilmektedir. 

Aslinda tiim evrimci ve materyalist literatiir bu gibi masallarla do- 
ludur. Bu masallann en detaylilarim yazanlann baginda ise, Karl 
Marx'la birlikte komiinizmin kurucusu olan Friedrich Engels gelir. En- 
gels 1884'de yayinlanan Ailenin, Ozel Mulkiyetin ve Devletin Kokeni 
adh kitabinda, "Tarih Oncesi Uygarhklar" ba§hgi altinda §6yle yazar: 

Birinci a§agi a§ama. - Steak ve ihman ormanlarda, hentiz ilkel bannaklarda, hie 

olmazsa kismen agaglar uzerinde (biiyiik yirhct hayvanlara kar§i korunabilmi§ 



178 I HARUN YAHYA 



olmasim yalmz bu agiklar) ya§ayan insan turunun gocuklugu. Kabuklu ya da 
kabuksuz yemiglerle ve koklerle beslenirlerdi. Bu donemin ba§hca sonucu, 
heceli (aiticule) bir dilin ortaya giki§idir. Tarihsel donem boyunca bilinen 
biitiin halklardan higbiri, bu ilkel durum iginde ya§amiyorlardi. Binler- 
ce yil siirmu§ olmasma kar§in, bu durumu dolaysiz tamklarla gosteremiyoruz. 
AMA, BIR KEZ INSANIN HAYVANDAN GELDIGt KABUL EDiLiN- 
CE, BU GEgi§ DONEMiNIN KABULU DE KAQINILMAZ OLUR. 92 
Kisacasi Engels, "ilkel insan" masallannin hicbir bilimsel dayanagi 

olmadigini, ancak "bir kez insanin hayvandan geldigi kabul edilince" bu 

masallan da yazmak ve bunlara inanmak gerektigini ifade etmektedir. 

Ak§am gazetesindeki evrim masallan da i§te bu tiirden yamlgilardir. 
Diinyamn dort bir yamndaki Darwinist kaynaklarda rastlayabilece- 

giniz turn "ilkel insan" masallannin ve sahte cizimlerin hicbir bilimsel 

dayanagi yoktur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



t HURRIYET GAZETESIMN 
BIR ROPORTAJINDAKI 
EVRIMCI YANILGILAR 



10 Nisan 2001 tarihli Hiirriyet gazetesindeki "Insan monogam de- 
gil, seri monogam" ba§likh haberde akil ve bilim di§i Darwinist 
tezlere yer verilmi§tir. Uroloji Profesorii Ate§ Kadioglu ile yapi- 
lan roportaj, insanin cinsel hayatim konu edinmi§, ancak evrimci bakis. 
acisi ile, insanlar ile hayvanlann cinsel hayatlan arasinda bag kurmaya 
yonelik hayali yorumlardan ba§ka bir§ey one surememi§tir. Roportajda 
bilimsel literatiirden tamamen uzak bir iislupla ortaya atilan iddialar, 
ciddiyetten de cok uzaktir. 

Roportajda hakim olan fikir incelendiginde, kar§imiza Lamark^i zih- 
niyetin savunulmasindan ba§ka bir§ey cikmamaktadir. 19. yiizyilda ya- 
§ami§ olan Lamarck'in iddiasi, anne ya da babanin ya§ami boyunca ka- 
zandigi birtakim ozellikleri cocuklarma aktaracaklan §eklindedir. Ancak 
Mendel kalitim kanunlarim ke§federek, bedenin kalitsal ozelliklerinin 
cevre ko§ullanndan etkilenmedigini, kazamlmis. ozelliklerin nesilden ne- 
sile aktanlmayacagini ve dolayisiyla tiirlerin genetik havuzunun hep sa- 
bit kaldigini gostermi§tir. Lamarck'in genetik kanunlarimn bilinmedigi 
bir devirde ortaya attigi "canhlar ^evre ko§ullarina kendilerini uydurur 
ve bu degi§imi sonraki nesillere aktarirlar" §eklindeki hurafe, her yo- 
niiyle artik terk edilmigtir. 



180 I HARUN YAHYA 



Bebegin Kafasinin Buyukliigii, Annesinin 
ve Babasinin Anatomisini Degi§tirmez 

Roportajda yer alan iddialar akil siizgecinden gecirildiginde tama- 
men bilim di§i fantazilerden ibaret oldugu hemen anla§ilmaktadir. Or- 
negin bebegin kafasi buyudukce, annesinin dogum kanalimn gitgide 
daha buyiiyecegini iddia etmek son derece sacmadir. Oncelikle bebegin 
kafasi ne kadar biiyiik olursa olsun, kalca kemiklerinin cevreledigi do- 
gum kanalmdan kolayca gecmek iizere yaratilmigtir. Bu amacla kafatasi 
kemikleri yetigkindekinin aksine, birbirleriyle kaynamamis. durumda- 
dir. Bu yaratihs. sayesinde, kafatasini olu§turan kemikler birbirinin iize- 
rine kayarak kafatasi hacminin en dii§uk olciiye ula§masina olanak ta- 
nirlar. Oyle ki, bebek dogdugunda, kafatasi uzun dogum kanalimn §ek- 
line sahiptir. 

Bu anatomik ozelliklerin zaman icinde degi§ecegi fikri ise hicbir ge- 
kilde bilim ile bagda§maz. (Junkii bebeklerin kafasinin gitgide daha bii- 
yiik olmasina neden olacak bir faktor yoktur. Insanoglunun turn bedeni 
ozellikleri gibi, beyninin de hangi hiicrelerden nasil olugacagi, beyin hiic- 
releri arasindaki baglantilarm nasil olacagi, hangi organin beyinde hangi 
hiicre grubu tarafindan kontrol edilecegi insanin DNA'sinda §ifrelenmi§ 
olarak sabittir. Nesilden nesile aktanlan DNA'nin, milyonlarca sene gee- 
se bile, tarif ettigi ozelliklerde bir degi§iklik olmaz. Durum boyleyken, 
insanin kafasinin "ihtiya^ geregi" nesilden nesile buyiidiigiinii iddia 
etmek 100 yil oncede kalmis Lamark^i hurafeleri tekrarlamaktan bas- 
ka bir anlama gelmez. (Evrim teorisi, DNA'nin mutasyonlarla etkilenip 
degi§tigini savunmaktadir, ama mutasyonlar "ihtiyaclarla" bir ilgisi ol- 



Insan monogam degil ; 
t 



* Hurriyet gazetesi- 

nin10Nisan2001 SClI HI 011023 1TJ * *. 





DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



mayan, rastlantisal degi§ikliklerdir. Dolayisiyla roportajda yer alan iddi- 
alar, gunumiizdeki evrim teorisi acisindan dahi itibar edilmeyecek, La- 
markgi hurafelerden ibarettir.) 

Organlar Ihtiyaca Gore §ekillenmez, 
Tasarimlari DNA'larinda Sabittir 

Yazida, kadin cinsel organindaki bir yapi degi§ikliginin erkek cinsel 
organim kahtsal olarak etkileyecegi iddia edilmi§tir ki, bu da bilim di§i 
bir hurafeden ba§ka bir§ey degildir. Insan anatomisinde olmasi gereken 
bir degi§ikligin meydana gelebilmesi icin onu degi§tirecek degi§iklik 
DNA'da meydana gelmelidir. Ancak bu takdirde nesilden nesile aktari- 
labilir ve kalici olabilir. Yazida one siiriilen ihtiyaca gore §ekillenme id- 
diasi ise hicbir mantikli ya da bilimsel yonii olmayan bir iddiadir. Kadi- 
nin iireme sistemindeki kalici bir degi§iklik -ki bu degi§iklige neden ola- 
cak bir mekanizma da bulunmaz- kar§i cinsin iireme sistemini asla ge- 
killendiremez. 

Yazida gecen La Peyroni hastahgi ya§lihkta cinsel organda zaman 
icinde meydana gelen kalici sertliktir. Ancak yazida bu hastahgin bazi 
hayvanlarm cinsel organlannda bulunan kemik yapi ile bir tutulmasi bi- 
limsellikten uzak bir yorumdur. Kemik ile doku sertlegmesi arasinda 
hiicresel boyutta gok biiyiik fark bulunmaktadir. Esnekligin kaybolmasi 
ile olu§an sert bir dokuyu, kalsiyum ve astrocyte denen hiicrelerin olu§- 
turdugu kemik dokusu ile aym saymak, biiyiik bir hatadir. Kaldi ki in- 
san viicudundaki bir hastahgi bir ba§ka hayvamn yapisina benzeterek 
bir benzerligi evrimin bir kaniti olarak one siirmek, Ortacag hurafeleri- 
ni andiran bir hayalden ba§ka bir§ey degildir. 

Materyalizim, Toplumun Cekirdek Yapisi 
Olan "Aile"ye Kar§idir 

Insanlan bir hayvan olarak degerlendiren materyalist diinya gorii- 
§ii, cekirdek aile yapisim hayvanlarla kar§ila§tirmakla sonuclanmakta- 
dir. Yazida, ABD'deki yiikselen bo§anma orani ornek gosterilerek, goril- 
lerin farkh di§ilerle giftle§mesi ile ili§kilendirilmekte, boylece aile yapi- 



182 I HARUN YAHYA 



sinin parcalanmasi "dogal" ve hakh bir siirec gibi gosterilmeye gah§il- 
maktadir. Oysa Bati diinyasindaki artan bo§anma oranimn sosyal ve ah- 
laki dejenerasyonun bir sonucu oldugu cok aciktir. 

Aile yapisinin parcalanmasini hakh gostermeye yonelik bu yorum- 
lar, insani bir hayvan tiirii olarak kabul eden materyalist ve Darwinist 
diinya goriigunun telkinleridir. insanin hayvan gibi davranmasim ve 
ba§ibos. bir hayvan gibi sik sik es. degi§tirmesini, ayni Friedrich Engels 
gibi insanin "dogal davranislarma kendini birakmasi" diye tammlayan 
yazida, bilim kisvesi altinda ashnda materyalizm propagandasi yapil- 
maktadir. 

Hormonlardaki Kusursuz Diizeni Evrimle 
A^iklama Yamlgisi 

Yazida yer alan bir ba§ka akildigi iddia ise insanin yumurtlama (an- 
nenin iireme organlanndaki yumurta olu§umu) zamanini kendi kendi- 
ne ayarlamis. oldugu §eklindedir. Iddiaya gore, insan ormanlik acik 
alanlarda ya§arken ve yalmzca sicak mevsimlerde yumurtlarken, ani bir 
kararla magaralarda ya§amaya karar vermi§tir. Her mevsim sicacik olan 
magaralarda ya§amaya ba§ladiktan sonra ise, artik yumurtahklarindan 
diizenli olarak her ay yumurta birakilmasim saglami§tir. Bu imkansizi 
makul gostermek icin one siiriilen sebep ise "yavrulann, sicak ve yiye- 
cek bulunabilen mevsimlerde dogma" ihtiyacidir. 

Evrimcilerin, canhlar her neye ihtiyac duysa, bunu tesadiifen mey- 
dana getiren sihirli bir "Tabiat Ana"nin var oldugu §eklindeki batil inan- 
ci, burada bir kez daha ortaya cikmaktadir. 

Oysa hicbir kadinin kendi yumurtahklarina hakim olmasi mumkun 
degildir. Viicutta, yumurtahklan di§ ortama gore diizenleyen bir sistem 
de yoktur. Yumurtahklar, hipofiz bezinden salgilanan hormonlarm 
kontroliinde her 28 giinde bir yumurta birakirlar. Hormon adi verilen 
mesajci protein molekulleri bu bezde ozel bir amacla uretilmektedirler: 
Amac, kadinin yumurtahklannin cah§masini kontrol altinda tutmaktir. 
Bu benzersiz ve iistiin akil uriinii diizen, konudan habersiz olan kadi- 
nin kontroliinde olmadigi gibi, tibbi mudahalelerle degi§tirilmesi bile 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Yumurtahklar, hipofiz bezinin 
kontroliinde salgilanan hor- 
monlar tarafindan kontrol edi- 
lirler. Hicbir kadinin, dis sart- 
lara gore yumurtaliklanni 
kontrol altinda tutma imkani 
yoktur. 

mumkun olamamaktadir. ilac- 
larla yapilan miidahaleler an- 
cak yumurtlamanin bir siire 
duzensizle§mesine neden ol- 
maktadir. Mantiksiz oldugu 
kadar bilimsel gerceklere de ta- 
mamen aykin olan bu iddia, 
her§eyi evrimle aciklama caba- 
sinin yine sonucsuz kalmasi ile 
sonlanmi§tir. 




Insan Viicudu Akil Uriinii Bir Tasarimdir 

Yazida yer alan anafikir, insanoglunun yaratilmadigi, kendi kendine 
geli§tigi iddiasindan ibarettir. Oysa bilimsel gercekleri akilci gekilde de- 
gerlendiren, Lamarkci batil inane ve hurafelerden uzak olan bir insan, 
yiiz trilyon hiicrenin bir diizen icinde biraraya getirildigi insan bedeni- 
nin, kendi kendine ortaya cikamayacagini hemen fark eder. Bir gokde- 
lenin usta bir mimari oldugunu kabul eden insan, bir gokdelenden, hat- 
ta bir §ehirden cok daha kompleks olan viicudunun Yaraticisim nasil ka- 
bul etmez? 

Dii§unen Insan Yiice Allah'a Iman Eder 

Bilimi dogruya ula§mada bir arac olarak benimseyen insan, komp- 
leks bir organizasyona sahip bir yapinin asla kendi kendine olu§amaya- 
cagini anlar. Bir organizmamn kendi kendine olu§amamasi, onun yara- 
tildigi anlamina gelir. Gercekten de hangi canliyi incelersek inceleyelim, 
kusursuz bir yaratili§ uriinii oldugunu goriiriiz. Elbette bu yarahligin 
sahibi goklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tir. 



184 I HARUN YAHYA 



Geregi gibi dugiinen bir insanin yapmasi gereken ise, hergeyi yara- 
tan Yiice Allah'i eserleriyle takdir etmek ve kusursuz yarah§i kar§isinda 
O'na §iikretmektedir: 

Siiphesiz goklerin ve yerin yaratdisinda, gece ile giindiiziin ardarda 
gelisinde temiz akd sahipleri iqin gergekten ayetler vardir. Onlar, 
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'i zikrederler ve goklerin 
ve yerin yaratdisi konusunda diisiiniirler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, 
sen bunu bosuna yaratmadin. Sen pek yiicesin, bizi atesin azabindan 
koru." (Al-i Imran Suresi, 190-191) 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



SABAH GAZETESININ "YOKSA 
UZAYDAN MI GELDIK?" YANILGISI 



31 Ocak 2001 tarihli Sabah gazetesinde, "Yoksa uzaydan mi gel- 
dik?" baglikh bir haber yayinlandi. Haberde, Amerikan Ulusal Bi- 
lim Akademisi NASA tarafindan diizenlenen bir deneyden soz 
ediliyordu. Sabah'in iddiasina gore, NASA gorevlileri "hiicrelerin yerce- 
kimi olmayan bir ortamda, uzay kosullannda da olusup cogalabildigini 
kamtlamislar"di ve bu da hayatin uzaydan gelmis olabileceginin isare- 
tiydi. 

Kisacasi Sabah gazetesi, hayatin uzayda tesadiifen olustugu ve diin- 
yaya geldigi §eklinde ozetlenebilecek evrimci bir tezi, "ispatlandigi" id- 
diasiyla okurlanna sunuyordu. 

Oysa gercekler cok daha farkhdir. Sabah gazetesininin haberine ve 
haberin kaynagi olan NASA yayimna baktigimizda, iki onemli nokta 
goze carpmaktadir: 

1) Soz konusu gazete, evrim teorisini destekleme amaciyla, yabanci 
bir evrimci kaynakta yer alan bir iddiayi abartarak aktarmigtir. Haberde 
"hiicrelerin yercekimi olmayan ortamda, uzay kogullannda da olu§up 
gogalabildigi kamtlandi" denmektedir ki, bu tamamen gercek digidir. 
Sabah'in kaynak aldigi NASA haberinde ise boyle bir iddia kesinlikle 
yoktur. 

2) Haberin kaynagi olan NASA yayimnda, evrimci bilim adamlan, 



186 I HARUN YAHYA 



elde ettikleri bir bulguyu garpitarak, "uzayda canh hiicrelerin rastlanti- 
sal olarak olugabilmesi mumkundur" §eklinde bir sonuca varmi§lardir. 
Ancak bu iddia da tamamen yanhgtir. 



NASA Deneyi Gergekte Ne Anlama Gelmektedir? 

NASA'nin internet sitesinde yayinlanan "NASA Scientists Find Clu- 
es That Life Began in Deep Space" basdikh habere gore, bu kurulu§ta go- 
rev yapan bir grup bilim adami, uzay ortamini bir laboratuvarda yapay 
olarak meydana getirmigler, bu ortama su, metanol, amonyak ve karbon 
monoksit gazlari eklemisjer ve ultraviyole i§inlan kullanarak birbirine 
bir zar §eklinde baglanan organik bile§ikler uretmiglerdir. 

NASA'nin haberinde bu organik bilegiklerin, canh hiicrelerin zanna 
benzedigi belirtilmekte ve buna dayamlarak da soz konusu bile§ikler 
"proto-cells" (ilkel hiicreler) olarak tammlanmaktadir. Sabah gazetesinin 
"hiicrelerin yercekimi olmayan bir ortamda, uzay ko§ullarmda da olu- 
§up gogalabildigi kamtlandi" diye olaganiistii bir abartmayla duyurdu- 
gu bulgu, bundan ibarettir. 

Oysa meydana gelen bile§ikler, birer "hiicre" degildir. Hatta birer 
"hiicre zan" bile degildir. Sadece, bir hiicre zannin olu§umunda kullani- 
labilecek "malzeme" ile benzer ozellikler tagimaktadir. 

Evrimcilerin goz ardi ettikleri, daha dogrusu gizledikleri gercek de 
burada ortaya cikmaktadir: Bir canh hiicresi, sadece "malzeme"den 

Yoksa uzaydan mi 



GELDiK 




• 1 Ocak 2001 tarihli Sa- 
bah gazetesinde NA- 
SA tarafindan yayinla- 
nan bazi bilgiler carpi- 
tilarak, sanki evrimin 
bazi iddialan ispatlan- 
mi§ gibi gosterilmeye 
calisilmi§tir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




Bir hurda yigim te- 
sadiifen biraraya 
gelip, ornegin bir 
fabrikayi kendi 
kendine meydana 
getiremez. Bir fab- 
rikadan 90k daha 
kompleks olan bir 
hiicrenin olusabil- 
mesi i$in de mal- 
zemelerinin hazir 
olmasi yeterli de- 
gildir. 



ibaret degildir. Hiicre, malzemenin yaninda qok detayh ve kapsamh 
bir "tasarim bilgisi"nden olu§maktadir. Hiicrenin icinde birbiriyle 
uyum halinde gahsan onlarca organel, bunlann yapitaslan olan protein- 
ler, bu proteinlerin nasil sentezlenecegine dair genetik bilgi ve bu gene- 
tik bilgiyi okuyup anlayan ve buna gore iiretim yapan enzimler vardir. 
Bu sistem sadece malzemeden (yani molekiillerden) ibaret degildir. 
Eger oyle olsaydi, bu malzemeyi iist iiste yigdigimiz her yerde hiicre 
meydana gelmesi gerekirdi. Oysa boyle bir olusumun tek bir ornegi 
dahi yoktur. Onemli olan, bu malzemenin nasil organize edileceginin 
bilgisidir. Bu bilgi, olaganiistii derecede kapsamh bir bilgidir ve "hayat 
tesadiifen olustu" diyen evrim teorisini yikmaktadir. 

Bir ornekle konuyu aciklayalim: Hiicreyi dev bir fabrikaya benzete- 
biliriz. Bir fabrikayi olu§turan malzeme ise bellidir: Duvarlan olugturan 
beton, cimento, tuglalar, makinalarda kullamlan celik, kablolar icin kul- 
lanilan bakir, plastik gibi. Ancak herkes kabul eder ki, bir fabrika "mal- 
zeme"den ibaret degildir. (Eger oyle olsaydi, cimentoyu, celigi, bakin, 
plastigi iist iiste yigdigimiz her yerde kendiliginden fabrika olusurdu.) 
Fabrikayi olusturan en onemli etken, turn bu malzemeleri yerli yerine 
yerlestiren, bir diizene oturtan ve cahsmaya baslatan "tasarim bilgi- 
si"dir. 

Evrimciler, cesitli deneyler yaparak hiicreyi olusturan "malzemenin" 
bazi parcalanni — hem de cok kuguk pargalanni — sentezlemekte, sonra 



188 I HARUN YAHYA 



da "hayatin tesadiifen olusabilecegini dair delil bulduk" diye aldatici 
bagliklar atmaktadirlar. NASA gibi bilim kurumlannda belli olciiler 
icinde kalan bu aldatmaca, onlardan aldiklan haberleri aktaran yayin 
organlannda, "hayatin tesadiifen olustugu kanitlandi" gibi daha da 
gercek disi bir iisluba biiriinmektedir. 

Miller-Fox Deneylerinin Tekrari 

NASA bilim adamlan tarafindan gercekle§tirilen soz konusu deneye 
bakildiginda, bunun aslinda 1953 yihnda Stanley Miller ve 1960'h yillar- 
da Sydney Fox adli iki evrimci tarafindan diizenlenen deneylerin yeni 
bir tekrari oldugu goruliir. Miller, ayni NASA uzmanlan gibi, su buha- 
n, metan ve amonyak gazlarmi iceren bir kan§ima enerji vererek birkac 
amino asit sentezlemi§tir. Fox ise, bazi amino asitleri lsitmak suretiyle 
birlegtirmig ve "proteinoid" (proteinimsi) adini verdigi, gercek proteinle- 
rin hicbir fonksiyonuna sahip olmayan aminoasit zincirleri meydana ge- 
tirmi§tir. 

Bu deneylerin hicbiri, hayatin kokeni konusuna evrimci bir aciklama 
getirmemi§tir. Ciinkii bu deneyler, tesadiifler sonucunda sadece bazi ba- 
sit organik bile§ikler olugabildigini, ancak hiicre gibi kompleks bir siste- 
min bu §ekilde olu§masinin imkansiz oldugunu gostermigtir. 

NASA deneyi de ayni sonucu teyid etmektedir. Deneyi yapan bilim 
adamlan, metan ve amonyak gibi organik bilegiklerin olugmasina cok 
elveri§li gazlara elektrik vermigler ve hiicre zarina benzedigini soyledik- 
leri basit bile§ikler olu§turmu§lardir. Ama onemli olan, bu gibi basit bi- 
le§iklerin nasil olup da hiicre gibi diinyamn en kompleks tasanmina do- 
niigtiigii sorusudur. Buna Darwinizm'in hicbir cevabi yoktur, ciinkii bu 
d6nu§iimiin tesadiifen olamayacagini herkes bilmektedir. 

Kisacasi, NASA uzmanlarimn yaptiklan deney, bir fabrikamn dis. 
duvanni olu§turan malzemeyi (cimentoyu ve tuglalan) yanyana getir- 
mekten ibarettir. Fabrikamn nasil var oldugu sorusu, yani asil mesele, 
evrimciler acisindan goziimsiiz kalmaya devam etmektedir. 

Gercek ise aciktir: Hiicredeki olaganiistii tasanm, Yaraticimizin var- 
hgim ispat etmektedir. Allah goklerde ve yerde bulunan her§eyin sahi- 
bidir ve Yaraticisidir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



SABAH GAZETESI, 

"UZAYDAN GELDIK" YANILGISINI 

TEKRARLAMAYA DEVAM EDIYOR 



6Nisan 2001 tarihli Sabah gazetesinde "Uzaydan du§tiik" baglikh 
bir haber yayinlandi. Haberde, NASA'ya bagli Ames Aragtirma 
Merkezi bilim adamlarimn aciklamalarma yer verilerek "Su ve or- 
ganik kimyasallar meteorlarla diinyaya gelip ilkel ya§ami olu§turmu§!" 
deniyordu. 

Sabah gazetesinin bir iki aylik aralarla, periyodik olarak yayinladigi 
"Uzaydan geldik" turu haberlerinin bir ba§ka ornegi olan bu haberdeki 
mantiksizliklan ve bilim di§i iddialan ilerleyen satirlarda okuyabilirsi- 



Sabah Gazetesi, Su ve Organik Kimyasallar Birlesince, 
Yasamin Olusabilecegini Sanmaktadir 

Sabah gazetesindeki soz konusu evrim propagandasimn temel bir 
yamlgisi vardir: Haberde, sanki hayatin kokenini aciklama konusunda 
evrimcilerin tek sorunu, organik maddelerin nereden geldigi sorunuy- 
mug gibi bir iislup kullamlmakta ve bu maddelerin uzaydan gelmesinin 
sorunu cozecegi zannedilmektedir. Oysa, Sabah gazetesi ve turn diger 
evrimciler, ellerinde kainatta bulunan organik maddelerin tamami olsa 
da, canhligi kendi teorilerine gore aciklayamazlar. 

Evrim teorisine gore, canhlik, cansiz maddelerin tesadiifler sonu- 



190 I HARUN YAHYA 



iSfGflJZVE AMEmkALIflWMADAMlARl A^KadS) 








meteorl^rlj dunyaya gdip/ 
cunda biraraya gelip ilk canli hiicreyi olugturma- ittfi* ]W4FfH oliiJlumiMiS?^ 
siyla dogmu§tur. Bu iddiamn gecersizligini ortaya 
koyan gercek ise, soz konusu iddiamn bugiine ka- 
dar hicbir deney ve gozlemle desteklenmemi§, da- 
hasi matematiksel hesaplamalarla "imkansiz" ol- 
dugu kamtlanmis. olmasidir. 20. yiizyil boyunca 
bircok evrimci bu yonde bircok deney ve ara§hma 
yapmig, teoriler iiretmig, ancak cansiz maddelerin 
nasil olup da canli hiicreyi olu§turduguna bir acik- 
lama getirememi§tir. 

Bu konuyla ilk kez ilgilenen ki§i, "kimyasal ev- 
rim" kavraminin kurucusu olan Rus biyolog Ale- 
xander I. Oparin idi. Oparin, turn teorik cahsjnala- 
nna ragmen ya§amin kokenini aydinlatma yoniin- 
de hicbir sonuc elde edemedi. 1936'da yayinladigi 
Origin of Life adli kitabinda bunu §6yle itiraf etti: 

Maalesef hiicrenin kokeni, evrim teorisinin tumtinu 

icine alan en karanlik noktayi olu§turmaktadir. 93 

Oparin'den bu yana evrimciler hiicrenin cansiz 
maddelerden rastlantilarla olu§abilecegini ispat etmek icin sayisiz de- 
ney, ara§tirma ve gozlem yaptilar. Ancak yapilan her cahgma, hiicrede- 
ki kusursuz yaratih§i daha detayh bir bicimde ortaya koyarak, evrimci- 
lerin varsayimlanni daha da fazla ciiriittii. Almanya'daki Johannes Gu- 
tenberg Universitesi Biyokimya Enstitiisii Bagkani Prof. Dr. Klaus Dose 
de bu konuda §6yle der: 

Kimyasal ve molekiiler evrim alanlannda, yasamin kokeni konusunda otuz yi- 

h a§kin bir siiredir yurutulen tiim deneyler, yasamm kokeni sorununa cevap 

bulmaktansa, sorunun ne kadar btiyiik oldugunun kavranmasma neden oldu. 

§u anda bu konudaki biitiin teoriler ve deneyler ya bir cikmaz sokak icinde bi- 

tiyor ya da bilgisizlik itiraflanyla sonuglaniyor. 9 ^ 



% Sabah gazetesinin periyo- 
dik olarak yayinladigi bi- 
limsel anlamda gegersiz 
olan "Uzaydan geldik"ha- 
berlerinden biri daha 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Evrimcilerin iddia ettigi gibi, ya§amin kokeni olan "ilk hiicre"nin te- 
sadiifen meydana gelebilmesi icin once, tesadiifen hiicreyi meydana ge- 
tiren proteinlerin yapitagi olan amino asitleri olugturmalan ve bunlan 
proteinleri meydana getirecek kompleks yapida biraraya getirmeleri ge- 
rekmektedir. Ancak, bu konuda yapilan laboratuvar caligmalan (kullan- 
diklan turn hileli yontem ve sahtekarhklara ragmen) ba§ansizhkla so- 
nuclanmi§tir. (Detayh bilgi igin bkz. Evrim Aldatmacasi, Harun Yahya, Vu- 
ral Yayincihk) 

Evrimciler bu kez amino asitleri uzaydan hazir olarak gelmesini bir 
care olarak gormu§ler ve en azindan bu agamayi atlatabildiklerini dii- 
§unmu§lerdir. Ama bu, hayatin kokeni sorununu evrimciler acisindan 
higbir gekilde cozmemektedir, giinkii bu sorundaki asil mesele, hayatin 
olu§masi i^in yeterli sayida organik madde olup olmamasi degil, bu 
organik maddeyi biraraya getiren "tasarim"in nasil ortaya (jiktigi me- 
selesidir. 

Hayatin Yaratili§i Ve Proteinler 

Daha once de belirtildigi gibi evrim teorisine gore tiim canhlar, sa- 
dece ve sadece tesaduflerin birer uriiniidur. Bu iddiaya gore, ya§amimi- 
zi, gozumiizii, kulagimizi, hislerimizi ve tiim bedenimizi rastgele olu- 
§an tesadiiflere borcluyuzdur. 

Oysa bu iddiamn ne kadar mantiksiz oldugunu gorebilmek icin sa- 
dece canlihgin yapitagi olarak bilinen proteinlerdeki kusursuz yaratili§a 
ve son derece kompleks yapiya bakmak dahi yeterli olacaktir. 

Proteinler, amino asit ismi verilen cok daha kiigiik yapidaki mole- 
kiillerin kendi aralannda bir zincir olugturacak §ekilde birlegmelerinden 
olu§ur. Bir proteinde 50 ila 1000 amino asit vardir. Dahasi, bu amino asit- 



9 Proteinler, amino asit isimli 90k kii- 
ciik molekullerin aralannda belli bir 
duzen icinde ve ozel bagiar kullana- 
rak birlesmelerinden meydana gelir- 
ler. Proteinlerin bu yapisi, evrimciler 
igin buyuk bir cikmazdir. 




192 I HARUN YAHYA 



ler, 20 ayn tur amino asitin arasindan secilirler. 

Ancak burada gok onemli bir nokta vardir: Amino asitler proteinle- 
ri olu§tururken rastgele dizilmezler. Aksine, her proteinin belirli bir 
amino asit dizilimi vardir ve bu dizilimde tek bir amino asitin yeri bile 
degi§se, protein i§e yaramaz bir yigin haline gelir. 

Proteinlerin bu yapisim daha iyi kavramak icin onlari bir yaziya 
benzetebiliriz. Eger amino asitleri harflere benzetirsek, bir proteini de 
bir kac yiiz harften olugmus. bir paragraf sayabiliriz. Bizler alfabenin 29 
harfini yan yana dizerek anlamli ciimleler olu§tururuz, aym §ekilde 20 
ce§it amino asit degi§ik siralarda birle§erek degi§ik proteinleri olugtu- 
rurlar. 

Ancak dikkat edilirse buradaki dizilim mutlaka ve mutlaka belirli 
bir diizen gerektirmektedir. (Junku anlamli bir yazinin ortaya cikmasi 
icin, mutlaka yaziyi olugturan harflerin bilincli bir §ekilde segilmeleri ve 
art arda dizilmeleri gerekir. 

Isterseniz bu konuda kolay bir deney yapabilirsiniz. Onuniize bir 
bilgisayar aim ve gozlerinizi kapatip klavyedeki tuslara tarn 500 kez 
rastgele basin. Gozunuzii actigimzda mutlaka anlamsiz bir harf karma- 
gasi ile kar§ila§acaksimz. Ornegin §u tip bir sonuca varacaksiniz: 

... ygtmkgcz^iiakmtazibeyuyzgckuhgfhgita^aoiylzekupgtggalmcyi- 
zitfgmghteqbilthgimenaqgieagmetlmkekketkakgektkinghpzp- 
kannmgncmaeneyky elghpitazlmilaklsmgatmkatkiikuzemaelmvzu- 
emehautgqzesolthgtaiiqmelhl nescqcttzioijobvzcgcqatikihgpghriitcqe- 
ilinyesugauzmkct^iizazd^mvmelghg ratii^zilghpupglybiolbjypgh- 
lugmekvsvzczkumcszcqiaihngihpodiizvsbjoyri kcdolsslypphkgtioa- 
ugzcogiguzlhdaiiiiotogfiukhpxynglhkktgcveoiffieudtzk rtoeiikmhri- 
eatmlmteeautkmlgiodrnhszgcigiodrnmeiodrnhlmkgocegrnhm^ 
kmkgauotkmnmrogtmndudkhnhdvhiiagpncbidbnvh... 
Bu yontemle asla anlamli bir yazi, hatta anlamli ve uzun bir kelime 
dahi olu§turamazsimz. Bu deneyi isterseniz bir milyon kere tekrarlayin, 
sonuc degigmez. 

Protein olugumu ise bundan cok daha zor bir i§tir. (Junku yukanda- 
ki ornek, iki boyut iizerinde du§unulmii§ bir ornektir. Oysa amino asit 
dizilimi uc boyutlu bir uzayda olu§ur. Bu birle§im kelimelerdeki gibi 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 




• Amino asitler, 
birbirlerine farkh 
baglanti yerlerin- 
den baglanarak, 
proteinin iig bo- 
yutlu yapisini 
meydana getirir- 
ler. Bu ozellik, 
proteinlerin daha 
da kompleks bir 
yapi kazanmalari- 
na neden olur. 



"dumdiiz" bir §ekilde olmaz; amino asitler birbirlerine degi§ik baglanti 
yerlerinden baglandiklan icin, turn yapi katlanmis. bir uc boyutlu yapi 
haline gelir. Bu ise zaten kompleks olan yapiyi daha da kompleks hale 
getirmektedir... 

Olasihk Hesaplan, "Tesaduf'ii Gegersiz Kilar 

Evrimcilerin proteinlerin tesadiifen meydana geldigi iddialannin ne 
kadar mantiksiz ve akil di§i oldugunu gormek icin, 500 amino asitli or- 
talama bir protein molekuliinun tesadiifen olu§ma ihtimalini hesaplaya- 
biliriz. 

Her§eyden once bu protein icin gereken 500 amino asit biraraya gel- 
meli ve uygun siralamada dizilmelidir. Ancak, proteinin olugabilmesi 
icin bu amino asitlerin hepsinin sol-elli olmasi gerekir. (dogada bulunan 
amino asitler sag-elli ve sol-elli olmak iizere iki ce§ittir. Ve amino asitle- 
ri rastgele sectiginizde sag-elli veya sol-elli olmalan %50 ihtimaldir). 

Protein olugabilmesi icin bir gart daha gerekir: amino asitler aralarm- 
da peptid bagi olarak bilinen ozel bag ile baglanmahdirlar. Diger kim- 
yasal baglarla baglandiklannda protein olugamaz. 

Tiim bu ihtimalleri hesapladigimizda olaganiistii bir sayi ile kargila- 
§inz. 500 amino asitli ortalama bir protein molekiilunun tesadiifen olu§- 
ma ihtimali, 10 O50 'de 1 ihtimaldir. 10" 50 ; 10 sayisimn yanina 950 sifinn gel- 



194 I HARUN YAHYA 



mesiyle olu§an ve akhn kavrama sinirlannin cok otesinde astronomik 
bir sayidir. Boyle bir ihtimal "ihtimal" bile degildir, cunkii, matematikte 
de 10 50 'nin otesindeki bir sayi dahi istatiksel olarak gercekle§me ihtima- 
li "0" (sifir) olan bir sayidir. 

Proteinlerin ustte belirttigimiz olaganiistii derecedeki kompleks ya- 
pilan, elbette, bunlann yaratihgla olugturulduklarmi ispatlar. Kaldi ki, 
proteinler hayatin en temel parcalandir. Bir hiicrenin ya da DNA mole- 
kuliinun tesadiifen olugmasi, proteinden cok daha imkansizdir. Tiim 
canhhgin Yaraticimiz tarafindan var edildigi aciktir. Bu, kesin ve inkar 
edilemez bir gercektir. 

Sonug 

Bu durumda, amino asitlerin uzaydan diinyaya du§iip du§memele- 
ri, evrimcilerin sorunlanni cozememektedir. Evrimciler, Allah'in varligi- 
ni ve yaratigini kabul etmedikleri siirece de, hicbir sorulanna cevap bu- 
lamazlar. Ancak, "Uzaydan du§tuk" "Atalarimiz mikrop" gibi mantik ve 
bilim di§i sansasyonel haberlerle, "evrim olmedi, ya§iyor" mesajlan ver- 
meye devam ederler. 

Oysa canliligin sahip oldugu en kiiciik yapilann dahi son derece 
kompleks olduklan ve tesadiifen meydana gelemeyecekleri cok acik bir 
gercektir. Her canh, sahip oldugu tiim ozellikleri ile birlikte, alemlerin 
Rabbi olan Allah yaratmi§tir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



BILIMSEL TEMELDEN YOKSUN 
EVRIMCI PROPAGANDA 



2001 yilimn Nisan-Mayis aylannda iki ayn isim tarafindan dile ge- 
tirilen "evrim teorisini ^iiriitmek istiyorsaniz, milyonlarca yil 
oncesinin insan fosillerini bulun, yoksa bu teori dogrudur" gek- 
lindeki iddia, biiyiik bir aldatmacadir. 

Bu iddia ilk olarak Hiirriyet gazetesi yazarlanndan Ozdemir Ince ta- 
rafindan "Gerici Darwin 2001" ba§likh bir yaziyla dile getirildi. Ince, 29 
Nisan 2001 tarihli yazisinda, evrim hakkinda ne kadar "bilimsel" bir kri- 
ter koydugunu §6yle ilan ediyordu: 

Kafam diyalektik dii§unce yonteminin afyonuna ah§kin oldugu igin, Harvard 
Universitesi ve MIT (Massachusetts Institude of Technology) muhitlerinde bir 
arastirma yaptim. Bilim qevrelerinden aldigim gorii§ §oyle: 'Darwin'in goz- 
leme dayah kuraminin yanhs oldugunun kanitlanmasi igin, en azindan 
6 milyon yasinda, ama giiniimuz insaninin ozelliklerine sahip bir iske- 
let kahntisi bulmak gerekir. Darwin'in kuramini ciiriitecek, molekuler ay- 
nnhlara iliskin sorular heniiz yanitsizdir.' '6 milyon yasinda iskelet' kosulu 
zihnimi bulandirdi. Muhterem milletvekilleri Darwin'i 'mat' edecek boyle bir 
kaniti soru onergelerine eklediler mi acaba? Qiinku, Darwin'in Evrim Kura- 
mi'm giiriitmek igin 6 milyon ya§inda insan iskeleti kahntisi bulmala- 
ri gerekiyor. 
Bilimsel gerceklerle hicbir ilgisi olmayan bu iddia, 29 Mayis 2001 gu- 



196 I HARUN YAHYA 



nii ise, Star TV'de "Giinaydin Tiir- 
kiye" programinda, programin su- 
nucusu Metin Uca tarafindan tek- 
rarlandi. Programda, "600 bin yillik 
insan bulamayan bir ki§inin, evrim 
teorisini curutemeyecegi, bu yiiz- 
den teorinin bilimsel olarak kanit- 
lanmis. bulundugu" ileri siiriildii. 
Bir yandan da Turk evrimcilerden 
felsefeci Yaman Ors'iin Evrim adli 
kitabi tanitildi. 

Oysa her iki evrimci yayinda 
(Ozdemir ince'nin yazisinda ve Me- 
tin Uca'nin programinda) biiyiik bir 
bilimsel kriter gibi gosterilen "eski 
insan fosili bulma" iddiasi, aslinda 
soz konusu Darwinist yorumcula- 
nn konudan aslinda ne kadar uzak 
olduklarim gostermektedir. 

Fosiller, Canlilarin 
'Evrimleserek' Degil, 
Aniden Ortaya Ciktiklanni 
Gostermektedir 

Evrim teorisi hakkinda yorum 
yapan ki§iler, oncelikle evrim teori- 
sinin neyi iddia ettigini ve kendisi- 
ne delil olarak neleri aradigini bil- 
melidirler. Evrim teorisi, "bundan 6 
milyon yil once insan ya§iyor muy- 
du, yagamiyor muydu?" gibi bir so- 
ruya dayanmaz ki, bu teorinin curii- 
tiilmesi icin "6 milyon yillik insan 
fosili" bulmak gereksin. 




»* I h it i itiil.^Lfr-^ pPM ■ .1 
M,^^— ^.i tf 1 11 H 




m, . i .at t RTji tf^ m y Wfc 
■pmni i i.- i ■ iii i r *i t if J 



^.^ ^t^n,^ ^-.^ _ ■ 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



Yeryiiziinde halen yasayan veya daha once yasayip da soyu tiiken- 
mis olan canlilarm hangi jeolojik devirlerde ortaya ciktiklan, bulunan 
fosiller iizerinde yapilan yas tayini metodlanyla belirlenen teknik bir 
konudur. Bu konu hakkinda bir tartisma da yoktur. Hangi jeolojik devir- 
de hangi canlilarm fosillerine rastlamyorsa, buna gore bir doga tarihi be- 
lirlenmistir. Bu doga tarihi, evrim teorisini benimseyen veya yaratihsi 
savunan turn paleontologlar tarafindan kabul edilen bilimsel verilere 
dayanir. 

Mesele ise, bu canlilarm "ne zaman" ortaya ciktiklan degil, "nasil" 
ortaya ciktiklandir. 

Evrim teorisi "nasil" 
sorusuna, "her canh or- 
tak bir atadan gelmis, 
kademeli degisimlerle 
uzun zaman icmde fark- 
hla§mi§tir" iddiasiyla ce- 
vap verir. 

Yaratihg ise aym so- 
ruya, "her temel canli 
grubu, kendi ozgiin 
ozellikleri ile yaratilmis 
ve diinya iizerinde daha 
onceden bir atasi olma- 
dan ortaya cikmistir" di- 
ye cevap verir. 

Fosil kayitlari ise, 
acikga ikinci cevabin 
dogru oldugunu goster- 
mektedir. Bu, evrim te- 
orisine inanan paleonto- 
loglar tarafindan da iti- 
raf edilen bir gercektir. 
Unlu biyolog Francis 
Hitching, The Neck of 




198 I HARUN YAHYA 



the Giraffe: Where Darwin Went Wrong adh kitabinda bu konuyu §6yle 
aciklar: 

Eger fosiller buluyorsak ve eger Darwin'in teorisi dogruysa, o halde kaya- 
lann belirli bir grup yaratigin, daha kompleks bir ba§ka grup yaratiga 
dogru kiigiik kademelerle evrimle§tigini gosteren kahnttlar ortaya gi- 
karmasi gerekir. Bu nesilden nesile ilerleyen "kiigiik geli§melerin " son derece 
iyi korunmus olmasi gerekir. Ama durum hig de boyle degildir. Ashnda, bunun 
tarn tersi dogrudur. Darwin'in "sayisiz ara form olmah, ama bunlari neden 
yeryuzunun sayisiz katmamnda bulamiyoruz" derken yakmmis oldugu gibi. 
Darwin, fosil kayitlarmdaki bu "olaganustii eksikligin " sadece daha fazla fosil 
kazisi yapmakla ilgili olduklarim du§iinmu§tur. Ama her ne kadar yeni fo- 
sil kazisi yapihrsa yapil- 
stn, bulunan tiirlerin nere- 
deyse hepsinin, istisnasiz, 
bugun yasamakta olan 
hayvanlara gok benzedigi 
ortaya gtkmistir. 95 

Hitching bunlari 80 'li 
yillarda yazmigtir, o za- 
mandan bu yana ise fo- 
sillerin Darwinizm'e olan 
darbesi giderek biiyii- 



• Canh gruplan olan filumla- 
rin tamamina yakini, Kamb- 
riyen Devir olarak bilinen 
jeolojik donemde, hicbir 
sozde evrimsel ataya sahip 
olmadan aniden ortaya cik- 
mislardir. Bu, evrim teorisi- 
ni curuten, yaratilifi destek- 
leyen onemli bir delildir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



mugtiir. Fosil biliminin ortaya cikardigi cok onemli bir gercek, Darwi- 
nizm'in temel iddiasi olan "hayat agaci"nin hayal uriinii oldugudur. Bu 
hayat agaci, farkli canli gruplannin tek bir atadan geldigini ve zaman 
icinde yavas. yavas. farklila§tiklarim varsayar. Oysa bulgular, bilinen te- 
mel canli gruplan olan "filumlarm" tamamina yakininin, kisa bir je- 
olojik donemde (Kambriyen Devir'de) aniden ortaya ^lktigini goster- 
mektedir. 96 

Darwinizm'in diinya capindaki en onemli ele§tirmenlerinden biri 
olan Berkeley Universitesi profesorii Philip Johnson, paleontolojinin or- 
taya koydugu bu gercegin, Darwinizm'le olan acik celi§kisini §6yle acik- 
lamaktadir: 

Darwinist teori, canhhgin bir tiir "giderek genisleyen birfarkhhk iigge- 
ni" iginde gelistigini ongoriir. Buna gore canhhk, ilk canli organizmadan ya 
da ilk havyan tiiriinden baslayarak, giderek farkhla§mi§ ve biyolojik smiflandir- 
manin daha yiiksek kategorilerini olu§turmus olmahdir. Ama hay van fosille- 
ri bizlere bu iiggenin gergekte bag agagi durdugunu gostermektedir: Fi- 
lumlar heniiz ilk anda hep birlikte vardir, sonra giderek sayilan aza- 
hr. 97 

Bu olgu giderek inkar edilemez hale gelmektedir. En son olarak Nezv 
York Times gazetesinin 22 Mayis 2001 tarihli sayisindaki "Fossil Findings 
May Force Revisions in the History of Life" (Fosil Bulgulan, Yasamin 
Tarihinde Revizyonlar Gerektirebilir) ba§hkh makalede, §u yorumlar 
yapilmi§tir: 

Uluslararasi bir grup bilim adami tarafindan yapdan arashrmalar , (doga ta- 
rihinde) giderek artan bir gesitlilik olmadigi anlamina geliyor. Gergekte, 
yeni sonuglar, yasamin gesitlilik diizeyinin gok kisa bir siirede zirveye giktigmi 
ve orada kaldigini, yasamin gergek gesitlilik zirvesinin 400 milyon yildan daha 
once geldigini ve sonra gittigini gosteriyor... Bu, yasamin gesitliligi hakkin- 
da uzun zamandir kabul edilen goriisleri sorguluyor. 
Bu gibi geli§meler ya§amrken, Darwinistler'in "6 milyon yilhk insan 
fosili isteriz, yoksa Darwinizm'e inanmaya devam ederiz" gibi bilimsel- 
likten uzak yorumlarla kendilerini aldatmalan son derece hatalidir. 
Clunku bilime ragmen evrim teorisine inanmaktadirlar ve bunun tek ne- 
deni, diyalektik materyalist felsefeye olan dogmatik baghliklandir. ("6 



200 I HARUN YAHYA 



milyon yil" yorumunun "Harvard ve MIT gevrelerinden" alindigi iddia 
edilmektedir, ama biiyiik olasilikla bu kaynaklar yanhg anla§ilmigtir.) 

Darwin'in Kendi Kistaslari, 

Evrim Teorisini Kesinlikle Yikmaktadir 

Darwinistler eger gercekten bilimsel kistaslar ortaya koymaya ve 
buna gore Darwinizm'i sorgulamaya niyetlilerse, once Darwin'in kendi 
koydugu kistaslari dikkate almahdirlar. (Junku Darwin, Tiirlerin Kokeni 
adli kitabinda teorisinin nasil curutiilebilecegini cok somut §ekilde acik- 
lamigtir. 

Bu konuda iki ornek verecegiz. Birincisi, Darwin'in fosiller hak- 
kindaki kistasidir. Tiirlerin Kokeni'nde goyle yazmigtir: 

Eger teorim dogruysa, tiirleri birbirine baglayan saytsiz ara gegi§ tiirle- 

ri mutlaka ya§ami§ olmahdir... Bunlann ya§ami§ olduklarinin kanit- 

lari da sadece fosil kahntilari arasinda bulunabilir. 9S 

Bu kistasa gore Darwin'in teorisi dogru degildir. (Junkii soz konu- 

su ara gegis. tiirlerine ait fosiller yoktur; 150 yildir turn diinyada aranma- 

sina ragmen bulunamamigtir. Bu gercek evrimci paleontologlar tarafin- 

dan da kabul edilir. Evrimcilerin 19. yiizyildan bu yana one siirebildik- 

leri yegane "ara form adaylan"nm boyle bir ozellik ta§imadigi da bir bir 

anla§ilmi§hr. Tiim zamanlann en biiyiik ara form adayi olan Archaeop- 

teryx'm evrimcilerin iddia ettigi gibi "ku§lann ilkel atasi" olmadigi, bu 

canhdan 70 milyon yil daha eski olan gercek bir kus. fosilinin 2000 yilin- 

da bulunmasiyla (Longisquama insignis) ortaya cikmigtir. (Ayrintih bilgi 

icin bkz. Harun Yahya, DNA'daki Yaratih§ Mucizesi, Vural Yayincihk, 2000) 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 201 





Bu durumun yeni 
fosil bulgulanyla de- 
gi§meyecegi de anlagil- 
. maktadir. Amerikah pale- 

Jr , hd ontolog R. Wesson, 1991 'de 

yaymlanan Beyond Natural Selecti- 
on adh kitabinda evrimin fosil cik- 
mazini §6yle aciklamaktadir: 
Ne varki, fosil kayitlarindaki bo§luklar gergektir. 
Herhangi bir (evrimsel) soy olusumunu gostere- 
cek kayitlarin yoklugn, son derece olgusaldir. Tiir- 
ler genellikle cok uzun zaman dilimleri boyunca sabit kahr- 
lar. Tiirler ve ozellikle cinsler higbir zaman yeni bir tiire ya da cinse dogru ev- 
rim gostermezler. Bunun yerine, bir tiir ya da cinsin bir digeriyle yer degistir- 
digi gozlenir. Degi§im ise gogunlukla anidir." 

Darwin'in, teorisini test etmemiz icin gosterdigi ikinci biiyiik kistas 
ise, bir organin daha kiiciik parcalara "indirgenebilir" olup olmadigidir. 
Yine Tiirlerin Kokeni'nde §6yle yazmigtir: 

Eger birbirini takip eden gok sayida kiigiik degisiklikle kompleks bir or- 
ganin olusmasinin imkansiz oldugu gosterilse, teorim kesinlikle yikil- 
mis olacaktir. 100 

Bunun manasi §udur: Evrim teorisi, canhlann turn sistemlerinin, 6n- 
ceden belirlenmis. bir plan olmadan, tesadiiflerle ortaya ciktigi iddiasin- 
dadir. Bu tesaduflerin arasindan, canhya fayda saglayanlann kalici hale 
geldigini, boylece sistemlerin cok basit bir formdan basdayarak uzun za- 
man icinde a§ama a§ama geli§tigini one siirmektedir. (Ornegin Darwi- 
nizm'e gore, canlilar, daha onceden hie gozleri yok iken, tesadiifi mutas- 
yonlar sayesinde "a§ama a§ama" gozler kazanmi§ olmahdirlar.) 

Oysa canh bedenlerindeki kompleks organlann hemen hepsi, tek bir 
parcasi dahi eksik olsa i§e yaramayacak organlardir. Bunlann "a§ama 
a§ama" geligmig olmasi mumkiin degildir, ciinkii sistem eksiksiz olma- 
diktan sonra canhya hicbir avantaj saglamamaktadir. Amerikah biyo- 
kimya profesorii (Lehigh Universitesi, Pennsylvania) Michael J. Be- 
he'nin 1996'da yaymlanan "Darwin'in Kara Kutusu: Evrime Kar§i Biyo- 



202 I HARUN YAHYA 




9 Fosilkayitlannda canh tur- 
lerinin yiiz milyonlarca yil 
hicbir degisiklige ugrama- 
diklari goruliir. Sol sayfa- 
daki resimde, kopek bah- 
gimn giinumuze kadar hie 
degismeden gelen 60 mil- 
yon yilhk disi gorulmek- 
tedir. Yandaki resim 
ise egrelti otunun 
300 milyon yilhk fo- 
silidir. 



kimyasal Bagkaldin" adli kitabiyla bilim diinyasina kazandirdigi "indir- 
genemez komplekslik" kavrami, Darwinizm'in bu cikmazim ifade et- 
mektedir. 

Behe ve onun gibi yaratih§i savunan bircok bilim adami tarafindan 
detaylan ortaya konan pek cok "indirgenemez kompleks" organ ve sis- 
tem (ornegin insan gozii, goziin biyokimyasal sistemi, kan pihhla§ma 
sistemi, bakteri kamgisi, hiicre icin organeller, DNA ve onu igleyen en- 
zimler gibi), Darwin'in korkusunu gercege donu§turmektedir. "Birbirini 
takip eden cok sayida kiiciik degigiklikle kompleks bir organin olu§ma- 
sinin imkansiz oldugu" gosterilmekte ve bu ikinci kistasa gore de Dar- 
win'in teorisi "kesinlikle yikilmaktadir". 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 203 



HURRIYET GAZETESI 
YAZARI OZDEMIR iNCE'NIN 
DARWINIZM YANILGILARI 



3Mayis 2001 tarihli Hiirriyet gazetesinde Ozdemir Ince'nin kose- 
sinde, "Evrim dusuncesi neye aykin?" bashkli bir yazi yayinlandi. 
Yazida, 2001 yih icinde bazi milletvekillerinin, ilk, orta ve yuksek 
egitim kurumlannda evrim teorisinin okutulmasina karsi verdikleri hu- 
kuk miicadelesi konu edilmekte ve soz konusu milletvekillerinin goriis 
ve tutumlan elestirilmektedir. Ancak bu elestiri ve aciklamalannda bazi 
onemli hatalar ve celiskiler bulunmaktadir. 

Evrim Teorisinin Allah Inanci lie (Jelismedigi Yanilgisi 

Ozdemir Ince, Darwinizm'in Allah inanciyla celi§medigi iddiasinda- 
dir ve hatta buna delil olarak Darwin'in bir soziinii gostermektedir. Bu 
yoruma gore, Darwin'in "dini inanclara hie de kar§i olmadigini" kabul 
etmemizi beklemektedir. 

Oysa bilim tarihini inceleyen herkes, durumun hie de oyle olmadi- 
gini bilir. Oncelikle Darwin'in "dini inanclara saygih" oldugu izlenimi 
dogru degildir. Darwin uzun zaman boyunca inancsizligini aciklama- 
mi§tir, ciinkii cevresinden — hatta Hiristiyan olan e§inden — tepki almak- 
tan cekinmi§tir. Ancak Darwin'in pek cok yazisinda, ozellikle son do- 
nemdeki yazilannda, inancsizhgi, dahasi insanlan inangtan vazgecirme 
cabasi asikardir. Tiirlerin Kokeni kitabinda bile, kendince tiirlerin "yara- 



204 I HARUN YAHYA 



tilmadigini" ileri siiren mantik- 
lan sik sik tekrarlamigtir. 

Darwinizm, ateizme, diin- 
yada goriilmedigi kadar biiyiik 
bir destek vermuth. Gunumii- 
ziin en iinlii Darwinistlerinden 
biri ve "militan bir ateist" olan 
Richard Dawkins, "Darwin bize 
entelektiiel olarak donanimh 
birer ateist olma §ansim verdi" 
derken, bunu ifade eder. 

Evrim teorisini kabul ettigi 
halde bir yandan da Allah'a 
inandigini soyleyen pek cok in- 
san bulunmaktadir. Ama onem- 
li olan Darwinizm'in kendi he- 
definin ne oldugudur ki, bu he- 
defin ateizmi desteklemek ol- 
dugu aciktir. 

Evrim zihniyetine sahip, 
buna kar§ihk Allah'a inandigini 
soyleyen insanlar, genellikle 
Darwinizm'in bu asil mesajim 
fark edemeyen kimselerdir. Oy- 
sa evrim teorisinin temel manti- 
gi hayatin kokeni ile ilgili acik- 
lamalardan bir Yaraticimn var- 
hgim gikarmaya dayanir. Teori, 
Yaraticiyi reddeder ve Yaratici- 
mn yerine doga kanunlarim, te- 
sadiifleri ve zamani yaratici bir 
giic olarak kabul eder. Aciksoz- 
lulugii ile bilinen evrimcilerden 
biri olan Pierre Paul Grasse bu 



iCUwmJ — 



Oj4»».|> IMC* 

Evrim diisiincesi { 
neye ay kin? \pzrz 






^■■^■■■ni -—ii ■ a— *!■!■ fbh* 









'52»i*- 2*^, 



V*-** < m m Ufa *' J" > M *n*fc r*™* J 

L *h*P i i pi i f *F ftiMlll MlUt r" - *'* J 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 205 




) "Militan ateist" olarak taninan 
evrimci Richard Dawkins. 



gercegi §6yle dile getirir: 
(Evrimcilerin canlihgin agiklamasi ola- 
rak one siirdiikleri)... tesadiif kavrami, 
ateizm gdriintiisu altinda kendisine 
gizlice tapinilan bir tur ilah haline 
gelmiftir. 101 

Evrim teorisinin Allah inancini 
reddettigi gercekte gok iyi bilin- 
mektedir. Bu gercegi bazi evrimci- 
ler de itiraf etmektedirler. Ornegin 
Sidney Universitesi'nden evrimci 
antropolog Dr. Michael Walker §6y- 
le demektedir: 

Birgok bilim adami ve teknoloji uzmam- 
nin Darwin teorisine dilleriyle hizmet 
ediyor olmalannin tek nedeninin, bu te- 
orinin bir Yarattct oldugunu reddet- 
mesi oldugunu kabul etmek zorunda- 
yiz.W2 

Evrim teorisinin dine ve Allah inancina kar§i oldugunu gormemek 
veya gormezlikten gelmek, bu teori ile bilimsel ve kultiirel alanda yapi- 
lan miicadeleyi de takdir edememe sebebidir. Kimi cevreler ideolojik ne- 
denlerle, Allah inancini reddettigi, Allah'in belirledigi giizel ahlak yeri- 
ne cati§mayi, bencilligi, gikar miicadelesini destekledigi icin bu teoriyi 
gozii kapali olarak kabul etmektedir. 

Allah'in Insanlari Evrim Aracihgi lie 
Yaratmi§ Oldugu Yamlgisi 

Soz konusu yazida, Allah'in iradesinin insani evrimle de, Hz. Adem 
aracihgi ile de yaratmaya yetecegi belirtilmektedir. Allah, elbette ki in- 
sanlari diledigi §ekilde yaratmaya giic; yetirendir. Ancak, Allah insani ve 
diger canhlan nasil yarattigini Kuran'da a^iklami§tir. Kuran'da yaratih- 
§in evrim ile oldugunu gosteren, buna i§aret eden tek bir ayet bulunma- 
maktadir. 



206 I HARUN YAHYA 



Aksine, canlilann Allah'in dilemesiyle, yaratildiklan bildirilmekte- 
dir. Dolayisiyla, Ince'nin evrim teorisi dinle celi§mez iddiasi hicbir bilgi- 
ye dayanmamaktadir. (Detayli bilgi igin bkz. Kuran Darwinizmi Yalanh- 
yor, Harun Yahya, Ara§tirma Yayincilik) 

Lenin, Stalin, Mao Ve Hitler Gibi Kanli Diktatorlerin 
Darwinizm'den Te§vik Gordiikleri Bilinen Bir Gergektir 

Yazida, Lenin, Stalin, Mao ve Hitler gibi 20. yiizyila aci ve katliam 
getirmis. olan diktatorlerin Darwinizm'den bilimsel destek aldiklan ger- 
ceginin inandinci bulunmadigi belirtilmektedir. Oysa bu, tarihciler ve 
sosyal bilimciler tarafindan kabul edildigi gibi, bizzat bu diktatorlerin 
kendi ifadeleriyle de belirttikleri bir gercektir. 

Ornegin Hitler irkci ve sava§ci teorilerini geligtirirken Darwi- 
nizm'den, ozellikle Darwin'in "ya§am miicadelesi" fikrinden ilham al- 
mi§tir. Unlii kitabi Kavgam'm adini, bu ya§am miicadelesi fikrinden esin- 
lenerek belirlemigtir. Hitler de aym Darwin gibi 103 Avrupah olmayan 
irklari maymunlarla aym statiiye koymu§ ve §6yle demi§tir: "Kuzey Av- 
rupa Almanlarim insanlik tarihinden cikarin, geriye maymun dansin- 
dan ba§ka bir §ey kalmaz." 104 

Nazi Doktorlan adh kitabin yazari olan Amerikali tarihci Michael 
Grodin Hitler'in ideolojisi ile Darwinizm arasindaki yakin ilgiyi §6yle 
a^iklar: 

Nazi ideolojisi, Sosyal Darwinizm ve yirminci yiizyihn baglannda ge- 

lisen irk arindinlmasi kavramlan arasinda kusursuz biruyum vardi. 105 

Amerikali aragtirmaci George Stein ise, American Scientist dergisine 
yazdigi bir makalede bu konuyu §6yle aciklamaktadir: 

Nazizm gergekte, Darwinist devrimin bilimsel gergeklerine tamamen uygnn 

olan biyolojik bir politikayi, turn bir topluma uygulamak icin yamlmis ilk ge- 

ni§ capli ve bilincli giri§imdir. 106 

Unlii evrimci Sir Arthur Keith ise, "Alman Fiihrer'i bir evrimciydi. 
Almanya'nin tecrubesini, evrim teorisine uygun hale getirmek icin bi- 
lincli olarak gah§ti" sozleriyle Hitler'in evrimci yoniinii vurgular. 107 

Hitler nasil irklar arasi miicadele konusunda Darwinizm'den te§vik 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 207 



gordiiyse, 20. yiizyilin komiinist diktatorleri de simflar arasi gatigma ko- 
nusunda Darwinizm'i yol gosterici olarak kabul etmiglerdir. Marx ve 
Engels'in Darwinizm'e biiyiik onem verdikleri, Marx'in, Darwin'in kita- 
bini kendi felsefesinin "doga tarihi acisindan temeli" saydigi, Engels'in 
Doganin Diyalektigi adh kitabinda Darwin'e ovgiiler yagdirdigi ve onun 
teorisini tekrarladigi bilinen gerceklerdir. Marx ve Engels'in yolunu iz- 
leyen Plekhanov, Lenin, Trotsky ve Stalin gibi Rus komiinistlerinin 
hepsi de, Darwin'in evrim teorisini benimsemislerdir. Stalin'in gencli- 
ginde bir din adami iken Darwin'in kitaplan nedeniyle ateist oldugu da 
tarihciler tarafindan not edilen bir gercektir. 108 

Stalin Darwin'in fikirlerine verdigi onemi, iktidarda iken de §6yle 
aciklami§tir: 

Geng nesillere . . . tig §eyi ogretmeliyiz: Dtinyanm ya§ini, jeolojik orijinini ve 

Darwin 'in ogretilerini. W9 

Komiinist rejimi (Jin'de kuran ve milyonlarca insani katleden Mao 
ise kurdugu bu diizenin felsefi dayanagini, "Clin sosyalizminin temeli, 
Darwin'e ve evrim teorisine dayanmaktadir" diyerek acikca belirtmi§- 
tir.HO 

Darwinizm'in Mao ve (Jin komiinizmi iizerindeki etkisi, Harvard 
Universitesi'nden tarihci James Reeve Pusey'in, China and Charles Dar- 
win ((Jin ve Charles Darwin) adh ara§tirma kitabinda detaylanyla anla- 
tilmaktadir. (Cambridge, Massachusetts, 1983) 

Darwinizm ile totaliter ideolojiler arasindaki iligki guniimuzde de 
siirmektedir. Gerek Avrupa'da giderek daha da etkin hale gelen irkci 
neo-Naziler ve dazlaklar, gerekse de komiinist orgiitler hala Darwinizm 
ile egitilmektedirler. Bu orgiit ve gruplar, internet sitelerinde ve yayinla- 
nnda da Darwinizm propagandasi yapmaktadirlar. Bunlar, biraz ara§- 
tirma ve on yargisiz bir degerlendirme ile acikca goriilebilecek gercek- 
lerdir. (Detayh bilgi igin bkz. Harun Yahya, Darwinizm 'in Insanhga Getirdi- 
gi Belalar, Istanbul, Ekim 2000; Harun Yahya, Komiinizm Pusuda, Istanbul, 
Nisan 2001; Harun Yahya, Darwinizm'in Kanh ideolojisi Fa§izm, Istanbul, 
Mayis 2001) 



208 I HARUN YAHYA 



Taliban Ve Hizbullah 
Ornegindeki Mantiksizlik 

Soz konusu yazida §6yle bir mantik one suriilmektedir: "Bolucii ve 
yikici teror orgiitlerinin esin kaynagi materyalist fikirler ise Hizbullah- 
cilar ile Taliban'in ilham kaynagi ne olabilir? Darwin'in evrim kurami ile 
materyalist goriisjer mi yoksa Islam mi?" 

Burada kullamlan mantigin son derece ciiriik oldugu aciktir. Ku- 
ran'da Allah bans, ve giivenligi, dostlugu, hoggoruyii, bagiglanmayi, 
sevgiyi, §efkat ve merhameti, fedakarligi payla§mayi emreder. Kuran'i 
rehber edinenler Allah'in bu emirlerine harfiyen uyarlar. Dolayisiyla, 
hicbir teror eylemi Kuran'i ve Peygamber Efendimiz (sav)'in siinnetini 
rehber edinen insanlar tarafindan gercekle§tirilmig olamaz. Bu tiir hare- 
ketlerin ardinda farkh sebepler aranmasi gerektigi son derece aciktir. Bu 
tehlikeye kar§i yapilmasi gereken, dini, turn hurafe ve sapkinhklardan 
anndirmak, sadece Allah'in vahyi olan Kuran'i rehber edinerek Pey- 
gamber Efendimiz (sav)'in yagantisim ornek almak ve gencleri hurafe- 
lerden arinmig gercek din ahlaki ile egitmektir. 

Burada atlanmamasi gereken nokta §udur: Islam adini kullanarak 
teror uygulayanlar olabilir, ama Islam'in kendisi terorii, cati§mayi ve 
bozgunculugu yasaklamakta, buna kar§ihk insanhgi ban§, huzur ve 
dostluga davet etmektedir. Ama materyalist felsefe ve Darwinizm'de, 
cati§ma ve savag gerekliligine inanihr. Materyalist ve Darwinist ideolo- 
jiler adina ortaya cikip kan dokenler, bu ideolojilerin megru gordiigii, 
hatta emrettigi bir i§i yapmaktadirlar. 

Bu gercekleri goz ardi ederek, demagoji yoluyla gercekleri saptir- 
maya cah§mak akilci ve vicdanh bir davram§ degildir. Kaldi ki, Turk 
Milleti tiim diinya icin tehdit olu§turan her iki tehlikenin de farkindadir. 
Akilci ve vicdanh bir du§iince, tiim onyargilanndan kurtularak her iki 
tehdite kar§i en etkin bilimsel ve kiiltiirel miicadeleyi vermeli, ideolojik 
onyargilarla tehlikelerden herhangi birini gormezlikten gelmemelidir. 

Sonug 

Evrim teorisinin gercek yiiziinii, toplumlar icin olu§turdugu tehlike- 
leri ve bilimsel goku§unu gormezden gelmek, akilci bir yakla§im degildir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 209 



Genclere, bilimsel dayanagi olmayan, ateizmi, catigmayi, kavgayi, 
irkgiligi "bilimsel gercekler" veya "doga kanunlan" gibi gosteren bir te- 
oriyi bilimsel bir dogru olarak anlatmanin tehlikelerine dikkat cekmek 
elbette zaruridir. Marx ve Engels'in deyimiyle komunizmin bilimsel te- 
meli olan Darwinizm ile ve dolayisiyla komunist ideoloji ile ilmi bir mu- 
cadele vermek vicdan sahibi her insanin gorevidir. 

On yargilan ve dogmatik inanclan terk eden her insan, turn bu ger- 
cekleri gorebilir ve evrim teorisinin karanhk yuzunii ortaya koyan cah§- 
malarin ne derece ehemmiyetli oldugunu fark edebilir. 



210 I HARUN YAHYA 



8 MILYON YILLIK ISKELET 
HAKKINDAKI EVRIMCI YANILGILAR 



11 Haziran 2001 tarihli bazi gazetelerde evrim teorisi lehinde yo- 
rumlanan bir fosil bulgusundan soz ediliyordu. Ornegin bu yeni 
bulgu Hiirriyet gazetesi'nde "Evrim Zincirini Anadolu Aydinla- 
tacak" baglikh bir haberle duyuruldu. Soz konusu fosil, Anadolu'da bu- 
lunan ve 23. Uluslararasi Kazi, Aragtirma ve Arkeometri Sempozyu- 
mu'nda duyurulan bir ornekti. Habere gore, bazi evrimci antropologlar, 
ya§i 7-8 milyon yil olarak hesaplanan bu fosilin "insammsilarla" kuyruk- 
suz maymunlar arasinda eksik olan evrim zincirini tamamlayacagini id- 
dia ediyordu. 

Klasik bir evrim propagandasimn sergilendigi bu haberler, bilimsel 
acidan onemli yanilgi ve yanli§lar icermektedir. Bu yazida, soz konusu 
gazete haberlerine hakim olan evrimci on yargi ortaya konacaktir. 

"Insamn Evrimi" Hi^bir Somut 
Kanita Dayanmayan Bir Varsayimdir 

Oncelikle, insamn evrimi iddiasimn neden bilimsel dayanaklardan 
yoksun bir varsayim oldugunu aciklamak gerekir. 

Evrimciler, insamn maymunlarla ortak bir atadan turediklerini one 
siirerler. Bu konuda aralannda kesin bir uzla§ma yoktur, ancak genel id- 
diaya gore, kuyruksuz maymunlar ve evrimcilerin "insanimsi" (homi- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 211 



Evrirn zincirini Anadolu aydinlatacak 



n 



JL flkttll>hMMMUll« 



^wkwitmo Cod*ye*» >*v«rrt*. M»n nwim i}driji#ni*. 
km «* ttwt* Dhligu Mtrcfen bit *ta* (wrwiai) inm j 
kHi biAJKij. ?•« RiTpw t** «Oul*i l*nm rrt^n fenftn 
Urfi# On* >«* ASudOiu .la ChjUwi *9 m*rwi f4t*HM 




* 1 Haziran 2001 tarihli gazetelerde Anadolu'da bulunan bir fosil, evrim zincirinin 
bir parcasi olarak tanitildi. Oysa bu haber de digerleri gibi, bilimsel gecerliligi 
olmayan bir evrim propagandasindan ibaretti. 

nid) adh bir sinifa dahil ettikleri diger tiir maymunlar (yani <je§itli Aust- 
ralopithecus tiirleri) ortak bir atadan gelmisder ve 5-10 milyon yil once 
birbirlerinden ayrilmisdardir. Ayni iddiaya gore "insanimsi" maymunlar 
(yani Australopithecus) zamanla agama a§ama gunumiiz insanma do- 
nu§mu§tur. 

Bu hikaye saglam temellere oturan bilimsel bir gercek gibi anlatihr. 
Oysa ne fosil kayitlan boyle bir evrimi ispatlamaktadir, ne de boyle 
bir evrim saglayacak bir mekanizma ortaya konabilmistir. 

Nitekim evrimciler de kamtlara degil, kendi iirettikleri kavramlara 
dayamrlar. Bunlarm ba§inda az once belirttigimiz "insanimsi" (homi- 
nid) kavrami gelir. Evrimci simflamaya gore bu grubun icinde insanlar 
(yani gegitli "Homo" simflamalari) ve Australopithecus tiirleri vardir. 
Evrimciler "hominid"leri ise, daha iist bir grup olarak kabul edilen "ho- 
minoid" kategorisine dahil ederler. Bu kategoride, "hominid"lerin ya- 
ninda, gibonlar ve biiyiik kuyruksuz maymunlar da yer ahr. 

Evrimciler bu teorik siniflandirmayi bir kez kurduktan sonra, bulu- 
nan her fosili bu §ema icinde bir yerlere oturtmakta ve bunun sonucun- 
da, bulunan her fosil iizerine turn diinya medya aracihgiyla "evrimin 



HARUN YAHYA 



kayip halkasi bulundu" gibi kli§e haberlerle aldahlmaktadir. Anado- 
lu'da bulunan 7-8 milyon yillik "hominid" fosili hakkindaki haberler de 
ayni kligenin belki bininci tekrandir. 

Oysa tiim bu hikaye belirttigimiz gibi bir aldatmacadir, ciinkii orta- 
da evrimci varsayimlan dogrulayan kanit yoktur. Evrimciler mevcut 
maymun siniflamalarmi ve bunlara ait fosil kalintilarmi (kendi iginde 
son derece ihtilafli) bir "evrim zinciri" halinde siralamaktadirlar, ama fo- 
siller ortada gercekten boyle bir gecis. olduguna dair kanit sunmamak- 

Evrimci Paleoantropologlardan Itiraflar 

insanin evrimi iddiasimn hayali oldugunun ilginc, bir gostergesi, bu- 
lunan yeni fosillerin iddiayi desteklemek yerine t^eligkili hale getirmesi- 
dir. ABD'nin en onde gelen paleontologlan arasinda yer alan Harvard 
Universitesi'nden Niles Eldredge ve Amerikan Doga Tarihi Miize- 
si'nden Ian Tattersall, bu konuda §u onemli yorumu yapmi§lardir: 

Canhlann evrimsel tarihlerinin bir ke§if meselesi oldugu diisuncesi, bir efsane- 
dir. Eger oyle olsaydi, ne kadar gok hominid fosili bulursak, insanin evrimi hi- 
kayesinin de o kadar agik hale gelmesi gerekirdi. Oysa eger birsey olduysa, bu- 
nun tarn tersi olmu§tur. m 

Konunun uzmani olan diger pek cok evrimci, aslinda savundugu te- 
ori hakkinda son derece kotiimser dugiincelere sahiptir. Ornegin iinlii 
Nature dergisinin bir numarah bilim yazan Henry Gee, "insanin evrimi 
ile ilgili 5 ila 10 milyon yil oncesine ait tiim fosil kanitlannin kiiciik bir 
kutuya sigabilecek kadar az oldugunu" soyler. Gee'nin bundan vardigi 
sonuc ilgingtir: 

Ata-torun iliskilerine dayali insan evrimi §emasi, tamamen gergeklerin 
sonrasinda yaratilmi§ bir insan icadidir ve insanlarin onyargilarina 
gore §ekillenmi§tir... Bir grup fosili almak ve bunlarin bir akrabahk zincirini 
yansittiklarim soylemek, test edilebilir bir bilimsel hipotez degil, ama geceyan- 
si masallanyla ayni degeri ta§iyan bir iddiadir — eglendirici ve hatta belki yon- 
lendiricidir, ama bilimsel degildir. n2 

Aslinda "insanin evrimi" masali, materyalist felsefeye inanan bir 
grup insanin, doga tarihini bu dogmatik inanclanna gore yazma caba- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR 



sindan ba§ka bir§ey degildir. Ingiliz Bilim Ilerleme Dernegi'nin (British 
Association for the Advancement of Science) 1980'lerdeki bir toplanti- 
sinda, Oxford Universitesi tarihcisi John Durant bu konuda §u yorumu 
yapmigtir: 

Acaba, aynen "ilkel" efsaneler gibi, insan evrimi teorileri de kendilerini yara- 
tanlann deger sistemlerini, onlarm kendileri ve toplumlari hakkindaki inams- 
lanni gegmi§e yansitarak, giiglendiriyor olabilir mi? 113 
Durant daha sonraki bir yazisinda ise §6yle demektedir: 
insan evrimine dair dii§uncelerin, gerek bilim-oncesi gerekse bilimsel toplum- 
larda benzer islevler ustlenip iistlenmedigi kuskusuz sorulmaya deger bir ko- 
nudur... Yakindan incelendiginde ortaya gikmaktadir ki, her defasinda, insanin 
kokeni hakkindaki fikirler gegmis kadar bugiinii de yansitmaktadu, gecmisteki 
atalanmizin deneyimleri kadar kendi deneyimlerimizi yansitmaktadtr.... Bili- 
min bir an once efsanesizle§tirilmesine acilen ihtiyacimiz vardir. 114 
Kisacasi, insanin kokeni hak- 
kindaki evrim teorileri, bu t 

orileri uretenlerin onyargi- 

larmi ve felsefi inanclarmi 

yansitmaktan ba§ka bir 

i§lev gormemektedir. 

Bu gercegi kabul eden 

bir diger evrimci, Ari- 



• EVRJMCJLERiN 
HAYALi 
QiZiMLERi: 
Evrimcilerin en 
onemli propagan- 
da malzemesi, fos- 
illeri hicbir zaman 
bulunamayan hay- 
ali ara gecis form- 
larini art arda 
dizdikleri "hayali 
5izimler"dir 




214 I HARUN YAHYA 



zona State Universitesi antropologu Geoffrey Clark'tir. Clark, 1997'de- 

ki bir yazisinda §6yle der: 

Onumiizdeki bir grup alternatif ara§tirma sonucundan bir tanesini, daha bn- 
ceki varsayimlarimiza ve onyargilanmiza gore seqiyoruz — bu hem poli- 
tik hem de subjektifbir i§lem... Paleoantropolojinin sadece §ekli bilimseldir, ige- 
rigi degiiy^ 



Medya Propagandasimn Iqyiizu 

Goruldiigii gibi, insanin evrimi iddiasi, bizzat bu iddiamn §ekillen- 
mesinde rol oynayan kimseler tarafindan dayanaksiz 
bulunmaktadir. Iddia bilime degil, teoriyi §ekillen- 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 215 



direnlerin inane; ve on yargilanna dayalidir. 

Ama ilginc olan nokta, paleoantropoloji diinyasindaki bu "itiraf'la- 
nn higbir zaman medyaya yansimamasidir. Aksine evrimci medya, sa- 
va§i kaybetmekte olan bir iilkenin vatandaglarma son bir moral vermek 
icin yaptigi "zafer yakindir" propagandalan gibi, evrim teorisinin icme 
du§tugii bu gikmazi ozenle gizler ve kitlelere hep "evrim teorisinin her 
gun yeni bir kaniti bulundugu" yalanim soyler. Yale ve California Berke- 
ley universitelerinde yiiksek lisans ve doktora yapmis. Amerikah bir bi- 
yolog Jonathan Wells, Icons of Evolution: Science or Myth, Why Much of 
What We Teach About Evolution is Wrong (Evrimin Ikonlan: Bilim mi Ef- 
sane mi, Evrim Hakkinda Ogrettigimiz Pek Cok §ey Neden Yanh§) adh 
2000 yih basimi kitabinda bu propaganda mekanizmasim §6yle ozetler: 
Toplumun geneli, insanin kokeni hakkindaki derin belirsizlige dair bilimsel uz- 
manlarm yaptiklari agiklamalardan gok nadiren haberdar edilir. Bunun yerine, 
§u veya bu kimsenin en son teorisi He besleniriz ve bize bizzat paleoantropolog- 
larin bunun iizerinde anlasamadiklan gergegi aktanlmaz. Ve tipik olarak, teori 
magara adamlannin veya "bol makyajh" insan atalarintn hayali resimleri He 
siislenir... Goriinen odur ki, bilimin hiqbir alanmda bu kadar az bir malzeme 
uzerine bu kadar fazla bir kurgu yapilmami§hr. 116 

Abartma Iggiidiisu 

Ustte, paleoantropoloji alamndaki pek cok bilim adamimn, kendi 
ugragilarina hie de giivenle bakmadiklanni belirttik. Peki evrimci med- 
yanin haberlerine manget olan, "insanin evrimi artik kanitlanmis. bir ger- 
cektir" gibi asilsiz iddialarla gazete ve televizyonlarda boy gosteren bi- 
lim adamlan kimlerdir? Bunlar, paleoantropolojiyi dayanaksiz bulan bi- 
lim adamlanndan nicin farkh du§unmektedirler? 

Cevap, bu kigilerin farkh du§unmeleri degil, farkh davranmalandir. 
Aslinda onlar da gercegi bilmektedirler, ama uzun ugra§ilar sonucunda 
elde ettikleri birkac kemik parcasim onemli gostermek, "evrimin kayip 
halkasi" olarak tamtmak ve boylece man§etlere ta§inmak hoglanna git- 
mektedir. Evrimci Greg Kirby, Biyoloji ogretmenleri Birligi'nin toplanti- 
sinda yaptigi bir konu§mada bu psikolojiyi §6yle ifade etmi§tir: 

Eger biitiin hayatinizi kemik toplamak, kafatasinin ve genenin kiigiik 



216 I HARUN YAHYA 



pargalanni bulmak igin harciyorsaniz, bu kiigiik pargalann onemini 
abartmak igin gok giiglii bir istek duyarsiniz. 117 

Sonug 

I§te ba§ta Hiirriyet olmak iizere gegitli giinliik gazetelerde haber ya- 
pilan "8 milyon yillik hominoid iskeleti", iistte anlattigimiz medyatik 
propaganda stratejisinin ve bulgulanni abartma egilimindeki evrimci 
paleoantropologlarm yeni bir §ov malzemesinden ba§ka bir§ey degildir. 

Iskelet hakkinda yapilan "evrimin eksik halkasi bulundu" §eklinde- 
ki yorumlar, sava§i kaybetmek iizere olan bir ulkenin "zafer yakindir, ra- 
mak kaldi" §eklindeki propagandalarma benzemektedir. Ozellikle son 
zamanlarda, evrim teorisinin cikmazlanni, hicbir bilimsel delile sahip 
olmadigini gozler oniine seren tarti§ma programlan, yayinlar ve acikla- 
malar evrimcileri tela§a dugiirmug olmali ki, "evrim teorisi"nin coktiigii 
yerde, evrime "sozde" bir delil cikararak teorilerini kurtarmaya cah§- 
maktadirlar. Ama bu caba bogunadir; hicbir propaganda, kaybedilen bir 
mucadeleyi kurtaramami§tir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 217 



BILIM VE UTOPYA DERGISiNIN 
INSAN BEYNI VE BiLINCi 
HAKKINDAKI DARWINIST- 
MATERYALIST YANILGILARI 



Bilim ve Utopya dergisinin Haziran 2001 sayisimn biiyiik bir bo- 
lurnu "beyin" konusuna aynlmigti. Genel olarak farkli kitaplar- 
dan yapilan alintilarla hazirlanan dergide, beynin evrimi, bilinc 
ve zihnin kokeni gibi konulara yer veriliyor, daha dogrusu bu konular- 
da farkli ki§iler tarafindan ortaya atilan farkli spekiilasyonlar aktanli- 
yordu. Bu yazida, dergide yer alan spekiilasyonlarin bilimsel bir nitelik 
ta§imadiklan gosterilecek ve Bilim ve Utopya dergisinin bilimsel ve 
mantiksal yamlgilan ele alinacaktir. 

Materyalistlerin, "Bilincin Maddeye 
Indirgenebilecegi" Iddiasi Biiyiik Bir Yamlgidir 

Bilim ve Utopya dergisinin yayin yonetmeni Ender Helvaciog- 
lu'nun, derginin soz konusu sayisinda, "Akhn Dogasinin Ke§fi" baglikh 
bir yazisi yayinlandi. Ender Helvacioglu yazisinda ozetle §6yle diyordu: 

Materyalist filozoflar, oteden beri, idealistlere ve dincilere kar§i, "akil", "dii- 

§iince", "biling", "zihin" gibi olgulann beynin faaliyetinin iiriinleri oldugunu 

ongormii§lerdi. Ama ne de olsa bu bir felsefeydi... 

Sayin Helvacioglu sozlerinde bu materyalist felsefenin artik bilimsel 
olarak kamtlandigini ileri siiriiyor ve "Artik biliyoruz ki, "akil" dedigi- 
miz §ey beynin varolus. tarzindan ba§ka bir§ey degildir." iddiasinda bu- 



218 I HARUN YAHYA 



veOtepwa 



lunuyordu. 

Ne var ki, bu iddiada 
yer alan materyalist yanil- 
gilari destekleyecek hicbir 
bilimsel delil bulunma- 
maktadir. Materyalistlerin, 
bilinc, ve akil ile ilgili iddi- 
alan bilimsel destegi olma- 
yan bir felsefeden ibarettir. 
Derginin, Haziran sayisi- 
nin neredeyse yansini ayir- 
digi beyin konusunda ya- 
yinladigi yazilar ise, bazi 
materyalistlerin hayal 
urunlerinden, konu iize- 
rindeki spekulasyonlann- 
dan ba§ka bir§ey degildir. 

Materyalistlere gore, 
insanm sahip oldugu turn 
duygular, sevincler, uzuntiiler, heyecanlar, beynin icindeki noronlar (si- 
nk hiicreleri) ve bunlar arasindaki kimyasal reaksiyonlardan ibarettir. 
Bir ba§ka materyalist Francis Crick, bu materyalist iddiayi §6yle ozetler: 

Sevingleriniz, uzuntuleriniz, hatiralanniz ve tutkulanniz, kigiliginizle 

ilgili hisleriniz ve iradeniz, ashnda gok sayida sinir hiicresinin ve onla- 

ra bagh molekiillerin birarada gergekle§tirdigi hareketlerden ba§ka bir- 

§ey degildir. U8 

Oysa bu, ne bilimsel ne de mantiksal acidan savunulabilecek bir id- 
dia degildir. Materyalistlerin insan ruhuna ait ozelliklere boyle bir acik- 
lama getirmelerini zorunlu kilan, onlarin maddeci on yargilandir. Mad- 
denin otesinde bir varligin mevcut oldugu gercegini kabul etmemek 
icin, akil ve mantikla bagda§mayan iddialara boyun egmektedirler. 

Bilim yazan John Horgan, soz konusu materyalist dugiinceye (indir- 
gemecilik) bagh olmasina kar§in Francis Crick'in iddiasimn kabul edile- 
mez oldugunu da §6yle itiraf eder: 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 219 




• Isik mikroskobu ile cekilmis olan bu resimde, beyindeki sinir hiicrelerinin 500 
kez biiyiitiilmiis hali goriilmektedir. Materyalistler, buyiik bir mantiksizhk 
ornegi olarak, bu sinir hiicrelerinin diisunebildigini, sevindigini, tad aldigini, 
heyecanlandigini, kararlar alarak ulkeler yonettiklerini, sanat eserleri meydana 
getirdiklerini one siirerler. 

Bir bahma Crick hakli. Biz noron paketinden ba§ka bir§ey degiliz. Ayni zaman- 

da, ne tuhafhr ki norolojinin yetersiz oldugu anlasildi. Akh noronlarla agikla- 

mak, akh kuark ve elektronlarla agiklamaktan daha fazla bir kavrayxs ve fayda 

getirmedi. Birgok alternatif indirgemecilik (reductionism) var. "Biz ozel 

gen paketinden ba§ka bir§ey degiliz". "Biz dogal seleksiyonla §ekillenen adap- 

tasyonlardan ba§ka bir§ey degiliz". "Bizfarkh konular igin aynlmi§ bilgisayar 

makinalanndan ba§ka bir§ey degiliz". Crick'in iddiasina benzeyen bu duyuru- 

lann hepsi savunulabilir, ancak hepsi yetersizdir. 119 

Bu agiklamalarm elbette hepsi yetersiz, hatta mantiksizdir. En koyu 

materyalistler dahi bu gercegin cok iyi farkindadirlar aslinda. Nitekim, 

Darwinizm'in en atesli savunuculanndan Thomas Huxley "Bilin^ gibi 

bu kadar olaganiistii bir§ey nasil olup da sinir dokularmin birbiriyle 

etkilesiminden meydana gelmistir? Bu Alaaddin'in lambasini ogus- 

turdugunda i^inden Cin'in ^lkmasi kadar a^iklanamazdir." diyerek, 

bilincin noronlar arasi ileti§imle aciklanamayacagini ifade etmigtir. 120 

Huxley'den gunumiize, insan bilincinin noronlarla aciklanamaz ol- 
dugu gercegi degi§memi§tir. Ancak bunun nedeni, bilim adamlannin 
yetersiz bulusjar yapmalan degildir. Aksine, noroloji konusunda 20. 



220 I HARUN YAHYA 



yiizyilin ozellikle sonlannda cok biiyiik bulu§lar ve atihmlar gercekle§- 
mi§tir. Ancak bunlar, insan bilincinin asla maddeye indirgenemeyecegi- 
ni, maddenin otesinde bir gercegin aranmasi gerektigini ortaya koyan 
cah§malardir. Nitekim, Bilim ve Utopya'nin kendi yazarlarmdan Dr. 
Tugrul Atasoy bu gercegi yine Bilim ve Utopya dergisinin Agustos 1999 
tarihli sayisinda itiraf etmigtir: 

Bilincin tarn bir tanimini bugiin igin yapamiyoruz. Onu ancak bile§kenlerini 
tammlamak yoluyla tammlamaya gah§iyoruz. Yine de biliyoruz ki biling her 
zaman bile§enlerinin toplamindan fazlasidir... 

Almanya'nin onde gelen Darwinist ve materyalist yazarlarmdan bi- 
ri olan Hoimar Von Ditfurth ise, kabul ettikleri yontem ile bilincin acik- 
lanamayacagini §6yle itiraf eder: 

tzledigimiz doga tarihi ve genetik geli§me yolu iizerinde, bilincin, ru- 
hun, zekanin ve duygunun ne olduklanna iligkin bir yanit veremeyece- 
gimiz giin gibi a§ikardir. Qiinkii psi§ik-bilingsel boyut, en azindan bu diin- 
yada, §u anda, evrimin gelip gelebildigi en iist boyuttur. Dolayisiyla da evri- 
min oteki a§ama ve basamaklarma, gene bilincimiz yardimiyla, di§tan, onlarin 
iistune yukselerek bakabildigimiz halde, bilincin (ruhun) kendisine boyle bir 
yakla§im yapabilme olanagmdan yoksunuz. Qiinkii elimizde bilincin kendisin- 
den daha geli§mi§ bir iist merci bulunmamaktadir. 12 ^ 
Amerikali felsefe ve matematik doktoru William A. Dembski, Con- 
verting Matter into Mind (Maddeyi Zihne (Jevirmek) adh bir makalesin- 
de, insan beynindeki noronlann biyokimyasal isdeyiginin anlagildigini 
ve bunun hangi zihinsel faaliyetlerle ilgili oldugunun tespit edildigini, 
ama karar vermek, istemek, akil yuriitmek gibi ozelliklerin "maddeye 
indirgenemedigini" ve bilinci ara§tiran uzmanlann bu indirgemeciligin 
hatasim gordugiinu §6yle yazar: 

Felsefecilerin genel olarak "planlamah yakla§imlar" (propositional attitude) 
adim verdikleri amaglar ve istekler boyutuna gelindiginde, biling bilimcileri- 
nin bu olguyu norolojik diizeyde anlamak iimidinden zaten vazgegmi§ 
olduklari gdruliir... Materyalizme olan baghhk siirse de, insan aklmi noron 
diizeyinde agikl tik ciddi bir dusiince degildir..}^- 

Bilincin maddeci diinya goru§ii ile aciklanmasi, bilim ne kadar iler- 
lerse ilerlesin mumkiin degildir, ciinkii beyin hakinda ne kadar detay 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 221 



ortaya cikarsa, zihnin maddeye indirgenemeyecegi de o kadar ortaya 
cikmaktadir. Materyalistler, insan bilincini gercekten kavramak istiyor- 
larsa, onyargilanni ve saplantilarini birakarak du§unmeli ve ara§tirma- 
lidirlar. Nitekim Dr. Atasoy aym yazismda bunu yine §6yle itiraf etmi§- 
tir: 

Pekala turn bunlardan soma biling nedir? Yazinin ba§inda da belirttigimiz gi- 
bi, tarn ve dogru bir yanita heniiz ula§abilmi§ degiliz. Bu tanimin yapilabilme- 
si ya da hig olmaz ise onu daha iyi anlayabilmemiz igin, bugiin igin kabul edi- 
len paradigmalarin degismesi He olusacak olan bilimsel devrimlere ihtiyacimiz 
var gibi gozukmektedir. 

Ku§kusuz bilincin ne oldugunu anlayabilmek igin gereken bu bilim- 
sel devrim, materyalist dogmamn tamamen terk edilmesi ve materyalist 
bilim adamlannin bu dogmamn kaliplanna siki§madan ozgiirce du§ii- 
nebilmesidir. (^iinkii bilincin gercek manasim madde ile agiklamak 
mumkiin degildir. Bilinc, insanin ruhuna ait bir ozelliktir. 

Materyalistlere Sorular 

Insanlarin diigiincelerinin, muhakeme, yargi yeteneklerinin, karar 
alma mekanizmalarinin, sevinclerinin, heyecanlarimn, hayal kinklikla- 
nnin beyinlerindeki noronlann birbirleriyle etkile§imi oldugunu one 
siirmek son derece mantiksiz bir iddiadir. Konuyu biraz kapsamh dii§ii- 
nen materyalistler de bunun farkindadirlar. Unlii materyalist Karl Lash- 
ley insan bilincinin maddeye indirgenebilecegini uzun yillar savunma- 
sina ragmen, kariyerinin sonlarma dogru §u yorumu yapmigtir: 

Zihin-beden ili§kisi ister gergek bir metafizik konu veya ister sistematik bir al- 
dam§ olarak ele ahnsin, bu konu psikologlar ve insan sorunuyla ilgilenen no- 
rologlar igin bir sorun olmaya devam etmektedir... Nasil olur da beyin, birfi- 
ziko-kimsayal sistem olarak, birseyi algilayabilir veya bilebilir; ya da 
bunu yaphgtna dair bir aldams geli^irebilir? 123 

Agagidaki sorular, maddeci yakla§imin cikmazim gozler oniine ser- 
mek acisindan onemlidir: 

Materyalist bir bilim adami madem kendisine ait oldugunu sandigi 
dugiincelerinin, noronlarimn bir etkile§imi oldugunu kabul ediyor, oyle 
ise onun diigunceleri neden onemli olsun? Bu du§iinceler nihayetinde 



222 I HARUN YAHYA 



I Beyin islak bir et parcasidir. Boyle bir yapinin, dusiindugunu, muhakeme, yargi 
gibi yeteneklere sahip oldugunu, ozlem, vefa, sevgi, sefkat gibi hisleri bildigini 
veya bunlan uretebildigini one siirmek, materyalizmin ne kadar mantik ve akil 
disi bir inane oldugunun goriilmesi acisindan tek basma yeterlidir. 



-kendi iddiasina gore- proteinlerden olu§an sinir hiicrelerinin bir uriinii 
degil midir? 

Dii§uncelerin, heyecan ve duygulann noronlann bir uriinii oldugu- 
nu soylemek, tiim bunlann aslinda noronlan meydana getiren guursuz 
atomlarm, hatta kuarklann, elektronlann iiriinii oldugunu iddia etmek 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 223 



ile aym degil midir? 

§uursuz atomlar, sevinmeyi, aciyi, heyecani, miizikten zevk almayi, 
lezzeti, dostlugu, sohbet zevkini bilebilirler mi? 

§uursuz atomlar Darwinist ve materyalist olup, biraraya gelip Bilim 
ve Utopya dergisini gikartabilirler mi? 

§uursuz atomlar, elektron mikroskobunun altinda kendilerini veya 
kendilerinin biraraya gelip olugturdugu sinir hiicrelerini inceleyip, bu 
incelemelerinden bilimsel sonuclar cikartabilirler mi? 

Madem turn fikirler §uursuz atomlann bir uriinii, oyle ise materya- 
list bilim adamlan Karl Marx'a, Friedrich Engels'e ya da Charles Dar- 
win'e degil, onlarin noronlarma ya da noronlanni meydana getiren 
atomlanna mi hayrandirlar? 

Soz konusu bilim adamlan tiim hayatlanni, Marx'in ve Darwin'in 
noronlannin peginden kogmaya mi adami§lardir? Bir insanin, kendi id- 
dialanna gore noronlarm iirettigi fikirlere bu kadar koru koriine baglan- 
masini nasil aciklayabilirler? 

Materyalistler, bu sorular iizerinde samimi olarak dugundugunde 
kendilerinin de, diger tiim insanlann da noron yumagindan veya atom 
yigimndan cok daha farkli varhklar oldugunu kavrayacaklardir. Insan, 
Allah'in kendisine verdigi ruha sahip, bu ruh ile dugunebilen, sevinebi- 
len, heyecanlanabilen, fikirler iireten, onur, saygi, sevgi, dostluk, vefa, 
samimiyet, durustluk gibi kavramlan bilen bir varliktir. Noronlar dii§ii- 
nemezler, karar veremezler, sevgi §efkat hislerini bilemezler. 

Bunu, tiim materyalistler de tek baglarina kaldiklannda, samimi ola- 
rak dugunduklerinde bilmekte ve kabul etmektedirler. Ancak maddeci 
on yargilanni, bilimselligin ve akhn geregi sanma yamlgisinda oldukla- 
n igin, bu gercegi kabullenmemektedirler. Oysa, materyalizmi savun- 
mak ugruna igine dii§tiikleri durum ve kabul ettikleri akil digi mantik- 
lar, onlarin sayginhklanna qok daha biiyiik bir zarar vermektedir. "Du- 
§iincelerimiz atomlanmizin, sadece noronlanmizin uriiniidur" diyen bir 
insanin, diiglerini gercek zanneden veya akil almaz masallar uydurup 
sonra bunlara kendisi inanan bir insandan hicbir farki yoktur. 



224 I HARUN YAHYA 



Materyalistlerin Bir Tiirlii Kavrayamadiklan Gergek: 
Bili m lie Din Uyum Igindedir 

Darwinist materyalistlerin degigtirmedikleri en onemli yamlgilar- 
dan biri, din ile bilimin celi§tigi iddiasidir. 

Ozellikle 19. yiizyildan bu yana materyalistler, insanlan kendilerin- 
ce dinden uzakla§tirmak icin, dinin bilimle celi§tigi yalanina sik sik ba§- 
vurmuglardir. Soz konusu yazida da aym yonteme bagvurulmus. ve §6y- 
le denmigtir: 

Dinsel du§iinu§e gore ise, bilinmeyenler her zatnan "Tanri 'run topraklari " ol- 

mustur. Bilim ise Tanri 'ran topraklarmi fethede fethede yoluna devam etmistir 

ve ediyor. 

Bu ciimledeki en onemli yamlgilanndan biri §udur: Hak dine gore 
sadece bilinmeyenler degil, bilinen ve bilinmeyen, yerin, gogiin ve iki- 
sinin arasinda bulunan, evrenin her ko§esinde var olan her§ey, her 
varhk, her olay Allah'in hakimiyetinde, Allah'in ilminin ve bilgisinin 
dahilinde, sonsuz kudretinin altindadir. Buna soz konusu yaziyi ya- 
zan kisinin kendisi de, pesinden kostugu 19. yiizyil felsefecileri de ve 
Allah'in karsisinda oldugunu zannettigi bilim de dahildir. 

Yazida yer alan ikinci yanilgi ise §udur: bir bilinmeyenin bilim ta- 
rafindan bilinir hale getirilmesi onu dine karsi bir duruma getirmez. 
Bugiine kadar bilimin hicbir bulu§u dinle celi§memi§tir. (Dinden kasti- 
miz, Allah'in son vahyi olan ve hicbir bozulmaya ugramamis. olan Ku- 
ran ile bildirilen Islam dinidir). Darwinist-materyalistler de bugiine ka- 
dar bu iddialarma hicbir delil getirememi§lerdir ciinkii boyle bir delil 
yoktur. Aksine Big Bang'den insan genomu projesi sonuclanna, evrenin 
geni§lemesinden paleontolojik bulgulara kadar bilimin bircok alamnda 
yapilan buluglar, Kuran ayetleri ile tamamen mutabiktir. 

Bu, maddeci goruge sahip olmayan, ozgiir diigiinen bir insan icin 
son derece anlagihr ve acik bir gercektir. Clunku bilim, Allah'in yarattigi 
varhk, sistem ve kanunlan inceleyen, ara§tiran bir olgudur. Allah'in ya- 
rattiklanni inceleyen birinin, Allah'in yarattigi dine muhalif bir§ey bula- 
mayacagi agiktir. Materyalistler ise, yaratihgin delillerinden biri olan "ta- 
sarim" mantigini bir tiirlii anlayamamakta veya anlamaya yanagma- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 225 



maktadirlar. Canlilar veya doga incelendikce, bunlann isdeyi§i kegfedil- 
dikge, elde edilen sonuclann yaratih§a aykin olacagini sanmaktadirlar. 
Oysa kompleks bir sistem ne kadar iyi tanimrsa, onun sahip oldugu ku- 
sursuz yaratihs. ve bu yaratihgin sahibinin kudreti de o kadar iyi anlas> 
hr. Dolayisiyla, doganin ve canhlann i§leyi§inin ke§fedilmesi de yarati- 
hgin yeni delillerini gozler online sermekte, Allah'in yarati§indaki mii- 
kemmelligi bir kez daha gostermektedir. 

Eger doganin ve canhlann nasil isledigini bilmemekten, yani ce- 
haletten kaynaklanan bir goriis varsa, bu, asil olarak, Darwinist-ma- 
teryalist felsefedir. Darwinizm, 19. yiizyilda canhlann kompleks yapisi 
bilinmedigi icin hayati rastlantilarla aciklama iddiasim makul gostere- 
bilmi§tir. Oysa hayatin detaylan, ozellikle de hiicre icindeki kompleks 
yaratihs. ke§fedildiginde, Darwinizm'in rastlanti iddiasi caresiz kalmi§- 
tir. Amerikah biyokimya profesorii Michael J, Behe'nin ifadesiyle, Dar- 
win zamamnda icerigi bilinmeyen bir "kara kutu" olan canh hucresinin 
acilmasi, "tasanm"i ispatlami§ ve "tesaduf" iddiasim yikmigtir. 124 

Beynin Evrimi Iddiasi Biiyiik Bir Yamlgidir 

Bilim ve Utopya dergisinin soz konusu sayisinda, farkh yazarlann 
kitaplanndan ahntilar yapilarak, beynin sozde evrimine yer verilmi§tir. 
Bu yazilar genelde birbirinin tekran oldugu icin, yazilarda yer alan ya- 
nilgilara genel olarak yer verilecektir. 

Dergide yer alan yazilarda, beynin sozde evrimi ile ilgili farkh ki§i- 
lerin farkh spekiiasyonlan, felsefi argiimanlari ve hayali senaryolan yer 
almaktadir. Hicbir bilimsel delille desteklenmeyen bu iddialann ortak 
noktasi, insan beyninin ve bilincinin, canhlann turn diger organlan gibi, 
daha ilkel bir organdan tesadiifler sonucunda geli§erek olugtugu iddi- 
asidir. 

Evrimciler, insan beyninin, yassi solucanlarin ba§larinda bulunan 
ganglia (sinir diigumleri) gruplannin evrimle§mesi ile meydana geldigi- 
ni one siirerler. Evrimcilerin hayali "beyin evriminin agaci" gangliadan 
basdar ve insan beynine kadar giderek biiyiiyen canh tiirlerinin beyinle- 
rinin siralanmasi ile devam eder. 

Evrimcilerin bu iddialari bircok agidan bilimsel temelden yoksun ve 



226 I HARUN YAHYA 



hayalidir. Hergeyden once, evrimciler, ilkel veya basit gordukleri yassi 
solucanlardaki gangliamn, hatta bu gangliayi olu§turan sinir hucreleri 
kiimeleri icinde yer alan tek bir sinir hiicresinin dahi tesadiifen nasil 
olu§tugunu aciklayamamaktadir. Durum boyle iken, 100 milyar sinir 
hiicresinden olu§an insan beyninin tesadiifen olugumunu, bu hiicreler 
arasindaki olaganiistii kompleks baglantilarm organizasyonunu nasil 
aciklayabileceklerdir? Dahasi, iddia edilen bu "ilkel beyin"den mutas- 
yonlar sonucunda nasil olup da tesadiifen daha kompleks beyinlerin 
olu§abilecegi, rastgele mutasyonlarm nasil olup da bir canhnin beynini 
daha geligmis. hale getirebilecegi sorusu yine cevapsizdir. Diinya iizerin- 
de boyle bir mutasyon hicbir zaman gozlemlenmedigi gibi, teorik olarak 
nasil gerceklegmis. olabilecegi dahi gosterilememektedir. 

Insan Beyni "Indirgenemez Kompleks" Bir Organdir 

20. yiizyihn en onemli geli§melerinden biri insan beyninin son dere- 
ce kompleks bir yapiya ve organizasyona sahip oldugunun anlagilmasi- 
dir. Beynin bu kompleks yapisi ise, evrimcilerin, beynin kademe kade- 
me, tesadiifen geligen olaylarla, maddenin kendi kendini organize etme- 
siyle olu§tugu iddialannin ne kadar gecersiz ve imkansiz oldugunu or- 
taya koymu§tur. 

Beynin en onemli ozelliklerinden biri, sayilan 100 milyan bulan si- 
nir hucresine sahip olmasidir. Evrim teorisi, daha once de belirtildigi gi- 
bi bu 100 milyar hucreden yalmzca bir tanesinin dahi tesadiif, fizik ka- 
nunlan ve zaman kombinasyonu ile nasil olu§tugunu aciklayamazken, 
bu hiicrenin nasil tesadiifen gogaldigini, bunlann nasil tesadiifler sonu- 
cu kendi aralannda organize olup, yaklagik 100 milyar sinir hiicresin- 
den ve bunlann arasindaki trilyarlarca baglantidan olu§an ve diinyamn 
en kompleks yapilarmdan biri olan beyin ve sinir sistemini olu§turdu- 
gunu da aciklamak durumundadir.. 

Bu kompleks sistemin ozelliklerinden bazilarma deginmek, evrim 
teorisinin neden beynin tesadiifler sonucunda olu§tugunu agiklayama- 
digini gostermeye yetecektir. 

Beyindeki noronlar (sinir hucreleri), aralannda "sinaps" denilen bag- 
lanti noktalan sayesinde ileti§im kurarlar. Her bir noronda 10 bin sinaps 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 227 



bulunmaktadir. Bu, bir noron aym anda 10 bin farkli noronla ileti§im ku- 
rabilir demektir. Burada kiigiik bir kiyas yapalim. Diinyada, mevcut te- 
lefon santralleri sayesinde, insanlar arasinda ayni anda yiiz milyonlarca 
telefon goru§mesi yapilabilir. Buna kar§in tek bir insan beyninin iginde- 
ki sinapslann sayisinin 1 katrilyon oldugu tahmin edilmektedir. (Bu 
1.000.000.000.000.000 haberlegme demektir.) 125 

Guniimuz teknolojisinin uriinii olan aletlerle kar§ila§tinldiginda da 
beyindeki sistemin tarti§ilmaz bir ustunliigiinun oldugu goriilecektir. 
Ornegin bilgisayarlann beynini gip denilen kompleks yapilar olu§turur. 




I Beyin, 100 milyar sinir hiicresinden ve bu hiicreler arasindaki trilyarlarca bag- 
lantidan olusan son derece kompleks bir organdir. Kusursuz bir organizasyon 
ve yapiya sahip boyle bir organin tesadiifen olustugunu iddia eden evrimciier 
icin, beynin evrimi konusu biiyiik bir cikmazdir. 



228 I HARUN YAHYA 



Bu gip denilen yapilann icmde transistor denilen ve sinir hiicresine 
denk gelen yapilar bulunur. Her bir transistoriin 3 girisji, 3 ciki§i yani 
toplam 6 baglantisi varken, beyindeki sinir hiicrelerinin her birinin 
10.000 adet baglantisi vardir. Insanin gun icinde gercekle§tirdigi faali- 
yetleri du§iinecek olursak, hie duraksama olmadan hepsini aym anda 
yapabilmesinin sebebi i§te bu baglantilardaki kusursuzluktur. 

Insan beyninin sahip oldugu kapasite de guniimuz teknolojisi ile 
kar§ila§tinldiginda, biiyiik bir iistiinliige sahip oldugu goriilmektedir. 
Ornegin diinyamn en hizh iglem yapan bilgisayarlan ortalama, olarak 
saniyede 10" i§lem yapabilmektedir. Beynin hizi ise aym i§lem icin 
10 15, tir. (saniyede 10.000.000.000.000.000 hizinda) Dahasi bilgisayar hafi- 
zasinin kapasitesi 10" bit'ken beyninki 10"'tur. Aradaki bu fark beynin 
kapasitesinin, 1000 adet bilgisayann toplam kapasitesi kadar oldugunu 
gostermektedir. 126 

Evrim teorisinin gecersizligini ortaya koyan cah§malan ile taninan 
molekiiler biyolog Prof. Michael Denton, en iyi miihendislerin, en 
komplike teknikleri kullansalar dahi beyne biraz benzeyen bir objeyi bi- 
raraya getirebilmelerinin "sonsuz zaman alacagini" soyleyerek, insan 
beynindeki bu iistiin yaratihgin varhgini belirtmektedir. 127 

Konu hakkinda fazla bilgisi olmayan bir insanin kar§isina evrimcile- 
rin "hayali beynin evrimi §emasi"m koydugunuzda, bu insan fazla da 
dugunmiiyorsa, bu §ema onu kandirabilir. Birkac sinir hiicresinin za- 
man icinde, daha kompleks bir sinir hiicresi yumagi haline, sonra da kii- 
Cjiik bir beyine ve en sonunda daha da biiyiiyen bir beyine dogru doniig- 
tiigunu ve bu sirayla giden bir §ema ile beynin yavag yava§ evrimle§ti- 
gine inanabilir. Ancak beynin yapisi hakkinda cok az bir bilgi sahibi 
olan ve Darwinist-materyalist dogmalardan bagimsiz diigunebilen bir 
insan, bu hayali §emamn anlamsizhgini derhal anlayacaktir. (^iinkii, yu- 
karida gok kisa olarak deginilen beynin ozellikleri, beynin, "tesadiif" 
kavramini anlamsiz kilan, son derece olaganiistii bir yapiya sahip oldu- 
gunu ortaya koymaktadir. 

Tesadiiflerin, hayranhk uyandiracak bir iletigim agi kuracak §ekilde 
sinir hiicrelerini organize etmeleri kesinlikle imkansizdir. Bu, 20. yiizyi- 
hn en biiyiik geli§melerinden biri olan internet teknolojisinden cok da- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 229 



ha kompleks ve harika bir sistemdir. Peki nasil olur da, internet tekno- 
lojisinin veya en basit bir telefon santralinin dahi tesadiifen olugamaya- 
cagini, bunun miihendislik, tasarim, bilgi, bilinc, akil ve teknoloji gerek- 
tirdigini bilen insanlar, beyindeki cok daha olaganiistii sistemin tesadii- 
fen olugtugunu iddia edebilmektedirler? 

Evrimciler bu sorunun cevabim veremediklerine gore, farkli canh 
tiirlerinin beyinlerini kiiciikten biiyiige dogru dizmelerinin, bilimsel ve 
mantiksal acidan hicbir gecerli yonii kalmamaktadir. 

Fosil Kayitlan, "Beynin Evrimi" Iddiasini Yalanliyor 

Evrim teorisine gore tiirler, tesadiifen geligen kiiciik ve agamali de- 
gi§imlerle birbirlerinden evrimlegirler. Evrimcilerin bu iddialarma gore, 
fosil kayitlanna bakildiginda, canh tiirlerinin yer katmanlannda belli bir 
siralamada bulunmalan ve bu siralamada canh tiirlerinin bir oncekin- 
den cok kiiciik degi§iklikler icermeleri gerekir. Yani, ornegin bir iist yer 
katmamnda ortaya cikan bir tiir, bir onceki katmanda bulunan bir tiir- 
den cok az bir degi§iklige sahip olmalidir. Ancak, evrimcilerin bu oner- 
meleri, hicbir konuda fosil kayitlan tarafindan desteklenmemektedir. 
Bu durum beynin evrimi iddiasi icin de gecerlidir. Fosil kayitlan ince- 
lendiginde, farkh canh tiirlerine ait beyinlerin, evrimcilerin iddia ettik- 
leri gibi kiiciik degi§ikliklerle birbirini izledigi goriilmemektedir. Ozel- 
likle memelilere ait beyinler, bir once var olan tiirlere ait beyinlerden cok 
daha farkh ve kompleks yapilanyla fosil kayitlannda "aniden" belir- 
mektedir. 

Aym durum insanin beyninin ortaya ciki§inda da gozlenmektedir. 
Nitekim, Bilim ve Utopya dergisinde yer alan, Alan Woods ve Ted Grant 
tarafindan yazilan Akhn isyam isimli kitaptan ahnan ve "Beynin Tarihi" 
ba§hgi ile yayinlanan makalede evrimci bilim yazan Roger Lewin'in §u 
ifadesine yer verilmektedir: 

"Beynin tarihi, degi§im patlamalanyla kesintiye ugrayan uzun durgunluk do- 

nemlerinden olu§ur". 

Beynin geli§iminde ani bir "sicrama" olmasi, klasik evrimci senaryo 
ile bagda§mamaktadir. Ciinkii evrimci senaryoya gore, tesadiifler bir or- 



230 I HARUN YAHYA 



gam veya bir yapiyi qok kiiquk kademelerle degi§tirmelidirler. Bazi ev- 
rimciler ise, fosil kayitlannda, sadece beynin ortaya ciki§i konusunda 
degil, turn canh turlerinin ortaya giki§i konusunda istisnasiz olarak "ani- 
den belirme" goruldiigii icm, "biiyiik si^ramalan" kabul etmek zorunda 
kalmisdardir. Ancak bu da bir mucize beklemek demektir. (Junku, sade- 
ce gormelerini veya duymalanni saglayan bir beyne sahip canhlar var- 
ken, bir anda ortaya cikan canlilann beynin cerebral cortex bolumiine 
sahip olduklan goriilmektedir. Beynin bu boliimii ise hafiza, birle§tir- 
me, neden arama gibi yiiksek zihinsel fonksiyonlann gerceklegtigi bir 
bolumdiir. Boyle kompleks bir yapinin aniden meydana gelmesi ancak 
mucize ile aciklanabilir ki, bu da tesadiif degil bilincli bir yaratihgtir. 

Sonug olarak, beyin tesadiifler sonucunda olugamayacak kadar 
kompleks bir sisteme sahiptir ve fosil kayitlannda da canlilardaki 
kompleks beyin yapilannin aniden ortaya ciktigi, yani yaratildigi goriil- 




• Bilim ve Utopya dergisi, materyalistler ve evrimciler icin en biiyiik cikmaz olan 
beynin ve bilincin nasil var oldugu konusuna derginin bir sayisimn biiyiik bir 
boliimiinii ayirmis ve kendi celiskilerini kendi elleriyle ortaya koymustur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 231 



mektedir. Nitekim, onde gelen evrimci bilim adamlanndan biri olan 
antropolog Richard Leakey, kendisine boylesine kompleks bir organin, 
sozde ilkel insanda neden ve nasil olu§tugu soruldugunda, yaniti "en 
ufak bir fikrim yok" olmugtur. 128 

Bu aciklamalardan da anla§ildigi gibi, Bilim ve Utopya dergisinde 
beynin sozde evrimi ile ilgili anlatilanlar, materyalist-Darwinist dogma 
adina uydurulmus. masallardan ba§ka bir §ey degildir. 

Beynin Hayali Evrimi lie Ilgili Farkh Senaryolar 

Evrimcilerin, beynin evrimi hakkindaki hayali senaryolanndan biri- 
nin konusunu da, "beynin evriminin itici giicii neydi?" sorusu olu§turur. 
Her evrimci, kendi ugragi veya ilgi alani icinde bu soruya farkh cevap- 
lar verir. Bilim ve Utopya dergisinde de bu spekiilatif tarti§maya onem- 
li bir yer aynlmi§tir. 

Ornegin Stephen Jay Gould'un, Darwin ve Sonrasi isimli kitabindan 
ahnan yazida, California Universitesi'nden psikolog Harry Jerrison'un 
iddiasina yer verilmektedir. Jerrison, dinozorlann hiikum siirdiigii bir 
diinyada hayatta kalmaya cahgan kiigiik varhklann "mecburiyetten" be- 
yinlerini evrimlegtirdiklerini iddia etmektedir. 129 

Marksizm'in fikir babalarmdan Engels ise, "emek sonucunda iki 
ayakh olan canhnin beynini de geli§tir- 
digini" one surmiigtur. 

Dergide kitaplarmdan ahnti yapi- 
lan Steven Mithen gibi evrimciler de 
insanin once iki ayakh oldugunu, bu- 
nun ellerini ozgiirlegtirdigini ve bunun 
sonucunda beyninin geli§tigini one 
surmektedirler. 

Ingiliz antropolog G. E. Smith ise 
"Insani maymunluktan cikanp insan 
yapan, dik durmaya baglamasi ya da 
eklemli dil bulmasi degil, beyninin 
a§amah olarak olgunla§masi ve zihin- 
Stephen Jay Gould se j y a p lsinin yava§ yava§ olugmasidir; 



232 I HARUN YAHYA 




dik durusa gecis ve konusmamn gelismesi rastlantisal olgulardir." 
der.130 

Bir baska grup evrimci ise once beynin gelistigini, beyin gelistikten 
sonra dik durusun gelistigini one surer. 

Bu konudaki spekiilasyon orneklerini cogaltmak mumkundur. An- 
cak bunlann hicbiri bilimsel bir delile dayanmamaktadir. Nitekim Step- 
hen Jay Gould da bunu soyle itiraf etmektedir: 

Peki Oken ve Haeckel 'in kar§i gikmasina kar§in, beynin onceligi fikri nigin boy- 
lesine giiglii bir §ekilde yerle§mi§tir? Kesin olan bunun kanitlarla higbir 
ili§kisinin olmadigidir, giinkii iki goriiften herhangi birini destekleye- 
cek higbir dolaysiz kanit yoktur... Ancak higbir kamta dayanmayan tarty- 
malar bilim tarihinin en aydinlahci tarh§malan arasindadir, giinkii olgusal 
kisitlamalarin yoklugunda, dii§unceyi biitiin olarak etkileyen (ve bilim 
adamlannin durmadan inkar ettigi) kultiirel yargilar apagik ortaya gi- 
kar. 131 

Gould'un aym zamanda bir itiraf niteligi ta§iyan bu sozleri, son de- 
rece onemli bir tespittir. Evrim teorisinin tarihi, bu tiir "kanit yoklugu- 
nu" firsat bilmekten kaynaklanan, materyalist onyargilara dayali spekii- 
lasyonlarla doludur. Evrimciler, teorilerini destekleyecek kanit olmadigi 
icin, "kultiirel yargilanyla", yani materyalist felsefeye olan inancjanyla 
hareket etmektedirler. Bilim ve Utopya dergisinde yer alan makalelerde 
beynin evrimi konusunun ele alinis sekli de bunun bir ornegidir. 




Australopithecine beyni Habilis beyni Guniimiiz Insammn beyni 



Evrimciler, farkli canhlara ait, farkh buyiikliiklerdeki beyinleri art arda dizerek, 
beynin evrimi konusunu acikladiklanm zannederler. Oysa, beyin indirgenemez 
komplekslige sahip bir organdir ve bu nedenle beynin olusumu evrimciler 
tarafmdan aciklanamamaktadir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 233 



Beyni Kazi Alanina Benzeten 
MacLean'in iddiasimn Gecersizligi 

Dergide yayinlanan yazilardan biri de Prof. Dr. A§kin Karadayi'mn 
"Dr. Paul MacLean ve Uclu Beyin" baglikh yazisiydi. Prof. Karadayi ya- 
zisinda, Paul MacLean'in "beyini bir kazi alanina" benzettigi ve "beyni 
olugturan uc bolumiin, aslinda beynin evrimini gosteren katmanlar ol- 
dugunu" iddia ettigi teorisini anlatiyordu. 

MacLean'e gore, beynin farkli fonksiyonlara sahip iic bolumii, yeni 
memeli beyni, eski memeli beyni (limbik sistem) ve siiriingen beyni ola- 
rak tammlanmalidir. Beyni bir kazi alani olarak tammlayan MacLean'in 
bu varsayimi, herhangi bir bilimsel kanita dayanmayan bir spekiilas- 
yondan ba§ka bir§ey degildir. Yukanda da belirtildigi gibi, kanit olma- 
diginda, herkes kendi kultiirii, baki§ acisi, felsefesi veya ilgisi yoniinde 
teori iiretebilmekte ve sonra da bunlan "bilimsel" tezler gibi sunmakta 
sakinca gormemektedir. 

Tekrar belirtmek gerekir ki, MacLean'in bu iddiasimn da hicbir bi- 
limsel ve akilci temeli yoktur. Insan beyninin iic temel boliimii oldugu 




% Bilim ve Utopya 
dergisinde, 
MacLean gibi 
kisilerin ortaya 
attiklan, hicbir 
bilimsel ve akil- 
ci temeli olma- 
yan iddialara 
yer veriliyordu. 



234 I HARUN YAHYA 



dogrudur. Ancak, bu boliimlerin her birinin evrimin ayn bir devresini 
simgeledigi iddiasi son derece yiizeysel bir yaki§tirmadan ba§ka bir§ey 
degildir. 

Prof. Erksin Giileq'in Makalesindeki Yamlgilar 

Prof. Erksin Giilec tarafindan yazilan Beynin Evrimi baglikh makale- 
de ise evrim senaryosu dahilinde beynin neden ve nasil biiyiiyebilecegi 
hakkinda ilginc yorumlar yapilmi§tir. Soz konusu yazida "insan beyni- 
nin gelismesini hazirlayan temel oge dik yiiriimeye uyumdur" dene- 
rek dayanaksiz bir iddia daha one suriilmektedir ki, bu soz konusu id- 
diaya gore beynin evriminin temel nedenidir. Burada pozitif etki olarak, 
agir kas baskisimn kalkmasi one surulmiigtur. "Dislerin ku^iilmesi, qig- 
neme kaslannin azalmasina neden olmus, bu da beynin gelismesi 
i^in pozitif etki olusturmustur" denerek son derece mantiksiz bir orne- 
ge devam edilmi§tir. Anatomi bilgisi olan herkes cok iyi bilir ki, beyin 
kafatasimn icindedir, cignemeye ait ve kafayi dengede tutan kaslar ise 
kafatasinin di§inda yer alir. Buna gore boyun ve cigneme kaslannin, be- 
yin eger geligecekse, onu engelleyecek bir ili§kisi one suriilemez. 

Yazida en cok yer ayinlan konu ise, endocast kalip gikarma teknigi- 
dir. Endocast, kafatasi iginin kalibi demektir ve bu kaliplardan yola qi- 
karak, o kafatasinin sahibinin beyni hakkinda bazi yorumlar yapilmak- 
tadir. Ancak bu son derece yetersiz bir tekniktir ve yazida da, "beyin 
hakkinda bilgi edindikleri tek yontem olan endocast kahp gikarma tek- 
niginin sorunlarla dolu sagliksiz sonuclar verdigi" itiraf edilmekte ve 
§6yle denmektedir: "Endocastlan elde edebilecegimiz fosil kafataslan 
genellikle deforme olmu§lardir ve eksik parcalan vardir. Bu da aym 
ozellige ait cok farkh yorumlarm yapilmasina neden olur. Endocast yii- 
zeyine bakarak beynin ic organizasyonu genellikle yapilamaz." 

Bu itiraflar, endocastlara dayanarak yapilabilecek yorumlarm ne ka- 
dar hayali olacagini ortaya koymaktadir. Bir fosil kafatasina bakarak, 
beyindeki konugma merkezinin yerini tespit etmek kesinlikle imkasiz- 
dir. Konu§manm gerceklegtigi Broca bolgesi hakkindaki bu belirsizlik 
de yazida kabul etmektedir: "Bu bolgenin fonksiyonunun evrimini en- 
docastlara bakarak soylemek ger^ek^i olmaz. insan beyninde bu sul- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 235 




Dergide yer alan ve Prof. Erksin Giilec tarafindan hazirlanan Beynin Evrimi 
bashkh yazida da, bilimsel temeli olmayan birgok ilginQ yorumlar yapilmisti. 

cuslann varhgi ve yeri ^ok degiskendir. Ayrica dil fonksiyon alanlan- 
nin yeri konusunda da bir tutarsizhk mevcuttur." Dilin evrimi hakkin- 
daki turn hayali senaryolan degerlendiren yazida, evrimcilerin dilin ev- 
rimi masalma ilham kaynagi olan endocastlar hakkindaki son yorumu 
ise "Ancak endocastlar bu isin ispatlanmasi icin yeterli degildir." ol- 
mu§tur. 

insanin, Deniz Salyangozu lie Benzer 
Ozelliklere Sahip Olmasi Yaratih§ lie (J!eli§mez 

Bilim ve Utopya dergisinde yeralan Beynin Tarihi ba§likli makalede, 
insanlarda bellek olu§umu icin gerekli olan temel hiicre mekanizmalan- 
nin salyangozlarda da mevcut oldugu ve bunun "insani tiim diger hay- 
vanlardan ayri ve uzak, bir tiir e§siz yaratik olarak sunan idealist gorii- 
§e bir cevap" oldugu ileri suriilmektedir. 

Canlilar arasindaki benzerlikleri evrim delili gibi sunmak, evrimci- 



236 I HARUN YAHYA 



lerin sik sik ba§vurduklan yaniltici iddialardan biridir. Oysa, canli tiir- 
leri arasindaki bazi genetik, fizyolojik veya anatomik benzerlikler, hic- 
bir zaman yaratihs. (makalede kullanilan "idealist goriis/' ifadesi ile yara- 
tili§ inanci kastedilmektedir) inanci ile celi§memektedir. Aksine, bunla- 
nn hepsi canhlann ortak bir yaratihgin urunii olduklarmin gostergesi- 
dir. Aym diinya iizerinde ya§ayan, ayni havayi soluyan, aym suyla bes- 
lenen, ayni molekiiler temele (karbon temelli organik molekiillere) sahip 
olan canhlann ortak bir biyokimyayla yaratilmis. olmasi son derece ma- 
kuldiir. Insani diger canlilardan iistiin kilan, ayri bir yere koyan etken 
ise, onun hiicreleri, atomlan, sivilan degil, sahip oldugu bilinci, yani ru- 
hudur. Bir salyangozun sinir hiicreleri, insanin sinir hiicreleri ile bazi 
benzerliklere sahip olabilir, ancak bir salyangoz hicbir zaman bir bilin- 
ce, ruha ve akla sahip olamaz. Karar verme, muhakeme etme, sevinme, 
iiziilme, heyecanlanma, dost edinme gibi ozellikler ne salyangozlarda 
ne de bagka hayvanlarda goriilemez. 

Bilimin Qoktan (Jope Attigi Lamarckgi G6rii§ler 
Bilim ve Utopya Dergisinin Satir Aralannda 

Bilim ve Utopya dergisinde yayinlanan Darwinist materyalist gorii- 
§iin hakim oldugu makaleler incelendiginde, satir aralannda, 150 yil on- 
ce terk edilmi§, Lamarkist du§uncenin kahntisi olan ifadelere sikca rast- 
lanmaktadir. 

Fransiz biyolog Lamarck, canhlann ya§amlan sirasinda kazandikla- 
ri ozellikleri bir sonraki nesle aktardiklarim ve boylece evrimle§tikleri- 
ni one surmu§tu. Ornegin bu iddiaya gore ziirafalar, ceylan benzeri hay- 
vanlardan turemisjerdi. Yiiksek agaglarm yapraklarim yemek icin gaba- 
larken nesilden nesile boyunlari uzami§ti. Ancak 20. yiizyihn ba§larinda 
genetik kanunlannin bulunmasi ile bu goru§un gercekte batil bir inane 
oldugu anla§ildi. Lamarkgi du§unceden etkilenen Darwinizm de bu ge- 
ligmeden biiyiik bir darbe aldi ve evrimciler, yeni bilimsel bulgular lgi- 
ginda evrim teorisini §ekillendirmeye cah§tilar. Ne var ki, bugiin hala 
evrimcilerin cogu, her ne kadar Lamarkci goriigii savunmadiklarim one 
siirseler de, anlatimlannda Lamarkci goru§lere yer vermektedirler. 

Bu goriiglerden biri, evrimci psikolog Harry Jerrison'un ifadelerinde 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 237 



yer almaktadir. Jerrison'in iddiasina gore; dinozorlarm hiikum surdiigii 
bir diinyada yagam miicadelesi veren kiiciik memeliler, biiyiik beyinle- 
rini, "ozel islevsel gereklilikleri yerine getirmek" icm evrimle§tirmi§ler- 
dir. Yani ya§am ko§ullan nedeniyle biiyiik bir beyine ihtiyac duyan bu 
canlilar, beyinlerini evrimle§tirebilmi§lerdir. Bu iddiaya gore, "ihtiya^ 
duymak", bir organin fiziksel degi§imine sebep olabilmi§tir! 

Buna benzer bir ba§ka iddia ise -yukanda da belirttigimiz gibi- En- 
gels'e aittir ve hala evrimciler tarafindan da desteklenmektedir. En- 
gels'in Lamarkci senaryosu §6yledir: 

Bu maymunlar, belki de ozellikle ya§ayi§ bigimleri dolayisiyla agaglara hrma- 
nirken ellerine ve ayaklanna farkh fonksiyonlar kazandtrarak diiz yerde yuriir- 
ken ellerini kullanma ali§kanhgini yava§ yava§ birakmaya, dik bigimde bir yil- 
riiyii§ kazanmaya ba§ladilar. Boylece maymundan insana gegi§ igin en onemli 
adim atilmi§ oldu. 

Astl adim ahlmi§h; el ozgiir hale gelmi§ti ve arttk durmadan yeni beceri- 
ler kazanabiliyordu. Boylece kazanilan daha biiyiik esneklik ku§aktan 
ku§aga geciyor ve artiyordu. O halde el, i§ organi olmakla kalmaz, aym za- 
manda onun ilrunildilr. 

Engels bu makaleyi 1876 yihnda kaleme almi§ti. Dolayisiyla genetik 
biliminden habersizdi ve Lamarkci gorii§ii benimsemesi, o donemin bil- 
gisizligi icinde belki mazur goriilebilirdi. Ancak, 21. yiizyilda, La- 
mark'in hurafesinin cokmesinden ve cevre gartlannin genetigi etkileme- 
diginin anla§ilmasindan 100 sene sonra, Engels'in 1876 yihnda one siir- 
diigii Lamarkci gorii§leri "giiniimiiziin bilimsel verileriyle dogrulan- 
migtir" diyerek okuyucuya sunmak, Bilim ve Utopya dergisinin, "bilim- 
sel skandali'ndan ba§ka bir§ey degildir. 

Acaba giiniimiizde bilimin hangi alani, "agaclara tirmanan may- 
munlarm ellerine ve ayaklanna bazi fonksiyonlar kazandirdiklarim, 
sonra da kazandiklan bu fonksiyonlan bir sonraki ku§aga aktardikla- 
n"m kamtlami§tir? 100 yildir cok iyi bilinmektedir ki, bir canlimn duru- 
§u, iki ayakli veya dort ayakh olu§u ve bunun gibi ozellikleri genetik ya- 
pisinda yer alan bilgilere baglidir. Bir canh istedigi hareketi yapsin, iste- 
digi kadar ugragsin yine de bu tiir ozelliklerini degi§tiremez. Degigtirdi- 
gini varsaysak bile, bu degigiklik genlerinde olmadigi siirece bunu bir 



238 I HARUN YAHYA 



sonraki nesle aktaramaz. Lamarkist goru§un 100 yil once terk edilmesi- 
nin ve bilimin copliigiine atilmasinin nedeni de budur. Ancak evrimci- 
ler hala satir aralannda, canlilann dik durmaya, ellerini 6zgurle§tirme- 
ye veya korunmaya ihtiyac duyduklanni ve bu ihtiyacin sonucu olarak 
birtakim ozelliklerini degi§tirerek evrimle§tiklerini iddia ederler. 

Bu, evrimcilerin, bilime ve bilimsel delillere ragmen, korii koriine, 
ezbere, du§unmeden, tutucu ve bagnaz bir §ekilde evrim savunuculugu 
yaptiklarmin gostergelerinden sadece bir tanesidir. 

Sonug 

Bilim ve Utopya dergisinin Haziran 2001 sayisi, beyin ve bilinc ko- 
nusunda anlatilan hurafeler, bilim digi masallar ve spekiilatif aciklama- 
larla doludur. Gunumiizde, maddeci yakla§im hizla terk edilmekte, in- 
sanlar materyalist dogmadan bagimsiz olarak hiir dii§unebilmekte ve 
gercekleri gorebilmektedir. Artik insanlann biiyiik bir boliimu, "bilincin 
beynin bir salgisi" oldugu gibi materyalist masallara inanmamaktadir. 
Bilim ve Utopya dergisi bu geligmeleri fark etmedigi, materyalist ve 
Darwinist tutuculugundan vazgecmedigi siirece, cagin gerisinde ve bi- 
lim ve akil di§i goriiglerin icinde bogulmu§ olarak kalmaya devam ede- 
cektir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 239 



EVRENSEL GAZETESININ 
VE VEYSEL ATAYMAN'IN 
YANILGILARI 



Evrim teorisini savunmak adina biiyiik gaflar ve mantiksal celi§- 
kiler sergileyen yazar ve mutercim Veysel Atayman'm yeni bir 
makalesi, Evrensel gazetesinin Pazar ekinde (24 Haziran 2001) 
yayinlandi. "Tarih ve Evrim Uzerine Medyatik Tarti§malar" adh soz ko- 
nusu makalede kullamlan iislup, bir kez daha evrim teorisinin, ona ina- 
nanlari akilci du§unmekten uzakla§tiran bir dogma oldugunu gosteri- 
yordu. Bu yazida, soz konusu makalesiyi ve aym dergide yer alan diger 
iki evrimci yaziyi ele alacak, bunlardaki bilimsel yamlgilan ve mantik- 
sal tutarsizhklan gosterecegiz. 

Evrensel Yazarlarimn Evrimi 

"Olgu" Olarak Tammlamalarindaki Tutarsizhk 

Sayin Atayman'm makalesinde ilk dikkat ceken ciimleler, yazirun 
spotuna yerlegtirilmis. olan §u ilginc iddiadir: 

Evrim, goktan bir olgu. Gen, DNA olguysa, o da olgu. Qiinkti evrim de- 

mek gen demek bir bahma. Genin olu§masi stireci, evrimin olu§masi siiregleri 

He ortii§iiyor. 

Aym iddia, Evrensel gazetesinin "Evrim ve Tarti§ma" ba§hkli giris. ya- 
zisinda da dile getirilmekte, yazinin sahibi, "evrimin tarti§ilmaz bir ol- 
gu" oldugu tezini tekrar etmektedir. 



240 I HARUN YAHYA 




t 24 Haziran 2001 tarihli Evrensel gazetesinin ekinde yazisi yer alan Veysel 
Atayman, evrim teorisini savunmak icin biiyiik gaflar sergilemistir, 



Bu ciimleleri okuyan ve bilimsel yontem, bilim felsefesi hakkinda 
bilgi sahibi olan herkes, her iki yazann da biiyiik bir carpitma yaptigini 
fark edebilir. 

Bunu a^iklamak icin, once "olgu" ne demektir, buna bakalim. 

Bilimsel anlamda "olgular", duyulanmizla ve araclanmizla algiladi- 
gimiz, tespit ettigimiz somut, maddi gerceklerdir. Agacin biiyiimesi bir 
olgudur, Giines/in dogup-batmasi bir olgudur, DNA da bir olgudur. 
Ciinkii goziimiizii agip baktigimizda agaglan ve Giine§'i goriiriiz, 
DNA'yi ise geli§mi§ mikroskoplarla gorebiliriz. Olgular somut olarak 
ortada olduklan icin bir tartigma konusu da olmazlar; ornegin hie kim- 
se DNA'nin var olup olmadigini tarti§mamaktadir. 

Evrim ise bir "olgu" degildir ve — Evrensel yazarlan gibi kavram kar- 
ga§asina dii§mii§ ki§iler bir kenara birakihrsa — kimse de boyle bir iddi- 
ada bulunmamaktadir. Ciinkii "evrim" adi verilen siirecin (yani cansiz 
maddeden once tesadiifen canh bir hiicre meydana getirecek, sonra da 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 241 




% Bakteriler son dere- 
ce kompleks yapila- 
ra sahip varliklardir. 
Bu nedenle, evrim- 
cilerin iddia ettikleri 
gibi cansiz madde- 
lerin § uursuz ve te- 
sadiifi birlesimleri 
ile meydana gelme- 
leri imkansizdir. 



yine tesadiifler sonucunda bu tek hiicreden milyonlanlarca kompleks 
canli turii tiiretecek bir siirecin) ya§andigina dair hicbir gozlem yoktur. 
Diinyada hie kimse cansiz maddenin bir bakteri meydana getirdigini 
gormemi§tir. Aym §ekilde, diinyada hie kimse, bir maymunun "evrim" 
gecirip "insanlagmaya" ba§ladigim da gormemi§tir. Evrim teorisinin 
tiim diger senaryolan da bu gekilde "gozlem di§i"dir. 

Dolayisiyla, evrime "olgu" demek, ya bilim kavramlan hakkindaki 
bir bilgisizlikten ya da ucuz bir propagandadan ibaret olabilir. 

Nitekim "evrim" kavrami bilim literaturiinde "teori" olarak tanimla- 
nir. (^iinkii evrim, mevcut olgularm nasil ortaya ciktiklarma dair ileri sii- 
riilen bir aciklamadir. 

Bir teorinin bilimsel degerini olemek icin "kanit"lara bakilir. Evrim 
teorisi ile ilgili kamtlara baktigimizda ise, kanitlarm hepsinin gercekte 
bu teorinin aleyhinde oldugunu goriiriiz. Fosil kayitlan, doga tarihinde 
bir evrim ya§anmadigim, aksine farkli canh gruplannin birbirlerinden 
bagimsiz olarak ve aniden ortaya ciktiklarim gostermektedir. Biyokim- 
yasal aragtirmalar, canhlann ileri siiriilen "evrim mekanizmalan" ile 
aciklanamayacak kompleks yapilara sahip oldugunu ortaya koymakta- 
dir. "Evrim mekanizmasi" olarak ileri siiriilen mutasyonlann herhangi 



242 I HARUN YAHYA 



bir canhnin genetik bilgisini gelistirdigine (yani "evrim" sagladigina) da- 
ir hicbir ornek yoktur. Diger sozde "evrim mekanizmasi" olan dogal se- 
leksiyonun hicbir evrimlestirici (yeni canh tiirleri olusturan) etkisi goz- 
lemlenmemistir. (Ayrintili bilgi icin bkz. Harun Yahya, Hayahn Gergek 
Kokeni, Istanbul, 2000) 

Dolayisiyla evrim teorisi, bilimsel kamtlardan tamamen yoksun bir 
teoridir. Bu nedenle kimileri evrimi "kamtlardan yoksun hipotez (var- 
sayim)" olarak tarif eder. Bir baska ifadeyle, evrim, gerceklestigine dair 
hicbir kaniti bulunmayan, ama bir kisim insanlarm felsefi nedenlerle 
inanmaya devam ettikleri bir varsayimdir. Bu varsayima o kadar siddet- 
li inanmaktadirlar ki, bunu bir "dogma" haline getirmislerdir. 

Evrensel Yazarlarimn Klasik "T6toloji"si 

Aslinda Evrensel yazarlarimn burada ele aldigimiz mantik bozuklu- 
gu, mantikta "totoloji" (tautology) olarak bilinen cok klasik bir aldatma- 
ca yontemidir. Temelinde ise bir iddiayi alip, evirip-cevirip, sonra tekrar 
aym iddiaya delil gostermek yatar. Soz konusu yazidaki mantik orgiisii- 
nii actigimizda bu gercek acikca goriilmektedir: 

Varsayim: DNA, evrimin bir iirunudiir. 



% DNA, yapisi ve 
ozellikleri ile ev- 
rim teorisinin en 
onemli cikmazla- 
nndan biridir. 
Ancak, evrime, 
tutucu bir bag ile 
bagli olanlar bu 
gercegi gormez- 
likten gelmeyi 
tercih ederler. 





DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 243 



Olgu: DNA vardir. 

SoniKj: DNA var olduguna gore, evrim de bir gercektir. 

Dikkat edilirse, buradaki varsayim ve sonug, aslinda ayni mantigin 
ters olarak yeniden ifade edilmesidir. Yani aslinda bu sozleri soyleyen 
ki§i, ayni varsayimi tekrar edip durmaktan ba§ka birgey yapmamakta- 
dir. 

Bu "totoloji" yontemiyle, her turlu sacma fikir ve hurafe sanki man- 
tikh bir dayanagi varmigcasina savunulabilir. Ornegin diinya iizerinde- 
ki atlarin aslinda Jupiter gezegeninden geldigi gibi bir safsataya inanan 
birisi, goyle bir "mantik orgiisu" kurabilir: 

Varsayim: Atlar, diinyaya Jupiter gezegeninden gelmi§tir. 

Olgu: Atlar vardir. 

Sonu^: Atlar var olduguna gore, atlarin Jiipiter'den geldikleri teori- 
si de bir gercektir. 

I§te bu mantik orgiisii ne kadar ciiriik ise, Evrensel yazarlannin ev- 
rim teorisini savunurken kullandiklan mantik orgiisii de o kadar ciiriik- 
tiir. i§in ilginc yam, boylesine bir safsatamn, Tiirkiye'de evrim teorisi le- 
hinde konugan "en onde gelen" isimlerden biri olmasidir. 

Evrimcilerin Terk Etmek Istemedikleri Hurafe: 
Haeckel'in Sahte Embriyolari 

Evrensel dergisinin yayinladigi Veysel Atayman'in yazisinda evrim 
teorisi lehinde en ufak bir delilden bahis dahi yoktur. Yazida "bilimsel" 
bir goriintii tagiyan tek unsur, 4. sayfamn dortte birinden fazla yer tutan 
"embriyolar §emasi"dir. Ne §emanm icinde ne de altinda herhangi bir 
agiklayici yazi yoktur, ancak bunun klasik bir "Haeckel semasi" oldugu 
aciktir. §emada balik, kaplumbaga, tavuk, tav§an, inek ve insan embri- 
yolarma ait cizimler yerle§tirilmi§ ve bunlar "evrim" imaji verilecek §e- 
kilde benzer gosterilmigtir. 

Oysa bu embriyo cizimleri, daha onceki yazilarda da belirttigimiz 
gibi, 100 yildir bilim diinyasim aldatan birer hurafedir ve bu gercek ar- 
tik evrimciler tarafindan da kabul edilmektedir. (^izimler, Darwinist Al- 
man biyolog Ernst Haeckel tarafindan yapilmi§tir. Haeckel'in teorisine 
gore, her canli anne karmndaki geli§imi sirasinda, atalannin yagadigi 



244 I HARUN YAHYA 



sozde "evrim sureci"ni yeniden ya§amaktadir. Ancak Haeckel'in embri- 
yo cizimlerinde sahte ilaveler veya cikarmalar yaptigi, olugturdugu §e- 
manin bilim sahtekarhgindan ba§ka bir§ey olmadigi daha sonradan an- 
la§ilmi§tir. 

Bu gercek, bilim diinyasinin en taninan siireli yayini sayilan Science 
dergisinin 5 Eyliil 1997 tarihli sayisinda, "Haeckel'in Embriyolan: Sah- 
tekarhk Yeniden Kesfedildi" bashkh makalede aynntilanyla anlatil- 
mi§tir. Science dergisinde belirtildigi gibi, ger^ekte insan, bahk, tavuk, 
siiriingen gibi canhlann embriyolan birbirine hie, benzememektedir. 
Aym gercek New York Times gazetesinin 8 Nisan 2001 tarihli sayisinda, 
ana sayfadan girilen "Biyoloji Ders Kitaplanndaki Resimler Gercek 
Degil, Kurgu" baslikh haberinde de belirtilmi§tir. 

Kisacasi yazidaki tek "bilimsel" goriinumlu unsur, 100 yil once orta- 
ya atilmi§ bir bilim sahtekarhgindan ba§ka bir§ey degildir. 

Genetik Miihendisligi 
Hakkindaki Yanilgi 

Sayin Atayman, genetik miihendisligini evrim teorisi lehinde bir de- 
lil zannetmekte ve genler iizerindeki bilincli insan miidahalelerini yara- 
tih§a aykin bir geli§me olarak algilamaktadir. Oysa gen miihendisligi, 
canhlann genetik yapisinin ancak bilincli diizenlemelerle gelisebile- 
cegini ortaya koyan bir gostergedir ve canhhgin bir rastlanti uriinii ol- 
dugunu ileri siiren evrim teorisiyle taban tabana zittir. Eger evrimci bir 
"gen miihendisligi" olsaydi, bilim adamlan canhlan rastgele mutasyon- 
lara ugratarak geli§tirmeye gah§irlardi. Oysa bilim adamlan bunun im- 
kansiz oldugunu, canhhgin ancak kudret sahibi bir Yaraticimn dileme- 
siyle geli§ebilecegini bilmektedirler. Bu ise, genlerin kokeninde rastlan- 
tilarin degil yaratih§in bulundugunu gosterir. 

Hayvanlardaki Bilinq Hakkindaki Yamlgilar 

Evrensel gazetesi Pazar ekinde yer alan diger bir evrimci yazi, "Hay- 
van Akh" ba§hkh ve Steven Best imzah makaledir. Bu makalede de ev- 
rim teorisi lehinde somut bir delil yoktur. Yazar, hayvanlardaki cegitli bi- 
ling orneklerinden bahsetmektedir. Ama kendi aktardigi bir uzmanin 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 245 



yorumuna (E. A. Wasserman) gore, "hayvanlarda bilin^ olduguna dair 
hi^bir iddia, dogrulama ve deneye uygun degildir". Dolayisiyla, yazi- 
nin icindeki "hayvan bilinci" iddialan, birer spekiilasyondan oteye git- 
memektedir. 

Kaldi ki, havyanlann bilincli olup olmamasimn evrim teorisi icin bir 
faydasi da yoktur. Hayvanlar bilincli olsalar da, bu bilincin kokenini ev- 
rim mekanizmalan ile aciklamak yine imkansizdir. Nitekim bunu ev- 
rimciler de kabul etmektedirler. Ornegin Veysel Atayman'in Tiirkce'ye 
cevirdigi Dinozorlann Sessiz Gecesi adh kitapta, evrimci yazar Hoimar 
von Ditfurth, imparator tirtilin gosterdigi akilci davramslar karsisinda 
koseye sikismakta, bunun evrim teorisi ile aciklanmasimn zorlugunu 
kabul etmekte, bunun yaratilisla a^iklanabilecegini, ama kendisi ve di- 
ger evrimciler acisindan bunu kabul etmenin "intihar" anlamina gelece- 
gini itiraf etmektedir. (Bkz. Canhlardaki Fedakarhk ve Akilci Davrani§lar, 
Harun Yahya, Vural Yayincilik, 1999) 

Aym yazida evrim teorisine delil gosterme niyetiyle one siiriilen tek 
kayda deger iddia ise, insan ile sempanzenin DNA'simn %98 oramnda 
benzer oldugu seklindeki klisedir. Oysa gercekte boyle bir benzerlik tes- 
pit edilmis degildir. Maymun DNA'simn haritasi gikanlmamis oldugu 
icin, herhangi bir benzerlik cikarmak zaten mumkun degildir. Bir efsa- 
ne seklinde dolasan %98 (kimi zaman da %99) orani, maymunlarla in- 
san arasindaki sinirh sayidaki proteinlerin karsilastinlmasina dayan- 
maktadir. Oysa bu cok yamltici bir bilgidir, gunkii baska proteinler iize- 
rinde yapilan karsilastirmalar, insani tavuk, timsah veya domuza bile 
yakin gosterebilmektedir. Gercekte, molekiiler biyoloji evrim semalarim 
desteklememekte, giiriitmektedir. (Ayrintili bilgi icin bkz. http://www.net 
cevap.org/genetik.html) 

Evrensel gazetesi Pazar ekinde yer alan son evrimci yazi ise, 15. say- 
fadaki "Insanin Atalari" baslikh kisa yazidir. Bu yazida, insanin kokeni 
hakkindaki klasik evrimci senaryonun ozetlenmesinden baska hicbir 
bilgi yoktur. Oysa kamtlanmis bir "olgu" gibi anlatilan senaryo, diger 
yazilanmizda ortaya koydugumuz gibi, delillerden yoksun bir varsa- 
yimdan ibarettir. Hayal uruniidiir. Unlii Nature dergisinin bir numarali 



246 I HARUN YAHYA 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 247 



bilim yazan Henry Gee'nin itiraf ettigi gibi, "ata-torun ili§kilerine daya- 
li insan evrimi §emasi, tamamen ger^eklerin sonrasinda yaratilmi§ bir 
insan icadidir ve insanlann onyargilanna gore §ekillenmi§tir." 132 

Sonuq 

Sonucta, Evrensel gazetesi Pazar ekinde yer alan evrimci yazilann, 
her zamanki gibi, on yargili ve dogmatik yorumlardan, Marksist ideolo- 
jinin dogurdugu komplo teorilerinden, son derece "kendinden emin" bir 
iislupla yazilan, ama biraz dikkatle bakildiginda celi§kileri hemen anla- 
§ilan safsatalardan ibaret oldugu ortaya cikmaktadir. 

Evrimciler eger teorilerini kurtarmak i^in bir§eyler yapmak isti- 
yorlarsa, bunu "evrim olgudur, tarti§ilmaz" gibi klasik itirazlarla ya- 
pamazlar. Bilimsel kamtlara dayanarak, canhhgin kendi teorilerine gore 
yeryiiziinde nasil ortaya ciktigini aciklamalidirlar. 

Ilkel diinyada ilk canli hiicre nasil ortaya cikmi§tir? 

DNA ve onun iizerindeki bilgiyi okuyan enzimler nasil meydana 
gelmigtir? 

Neden fosil kayitlannda ara formlardan hie eser yoktur? 

Bilinen yakla§ik 100 hay van filumunun (en temel hay van gruplan- 
nin) tamamina yakini nasil olup da aym jeolojik devirde (Kambriyen 
Devir) ortaya cikmi§tir? 

Diinyada hie "genetik bilgi arti§i saglayan mutasyon" gozlemlenmis. 
midir? Canlilardaki indirgenemez kompleks yapilar evrime gore nasil 
aciklanabilir? 

Evrimciler eger gercekten bir §eyler yapmak istiyorlarsa, bunun gi- 
bi sorulara cevap vermelidirler. Yoksa Galile'ye kargi "diinyamn donme- 
digi bir olgudur, tarti§ilmaz" diyen skolastik rahipler gibi, gerceklere 
gozlerini kapayarak kendi kendilerini kiiciik dugiiren dogmatik insan- 
lar olarak tarihe gececeklerdir. 



248 I HARUN YAHYA 



BILIM VE TEKNIK DERGISI, 
YA§AMIN KOKENI KONUSUNDA 
YANILIYOR 



Bilim ve Teknik dergisinin Temmuz 2001 tarihli sayisinda, haya- 
tin cansiz maddelerden tesadiifen ortaya cikabilecegini ima 
eden bir habere yer verildi. Haberde, bu evrimci iddiayi destek- 
lemek icin yapilan bir caligmadan yola cikilarak, "sol-elli amino asitlerin 
tesadiifen sag-elli ikizlerinden ayngabilecegini" ileri siiriiyordu. Bu ya- 
zida, Bilim ve Teknik dergisinin soz konusu iddiasindaki yamlgilar ele 
alinacaktir. 

Sol-elli amino asitlerin sag-elli amino asitlerden 
ayrismalan neden onemli? 

Konuya girerken, oncelikle Bilim ve Teknik'in soz konusu haberinde 
anlatilan "sol-elli amino asitlerin sag-ellilerden aynlmasi" konusunun ne 
anlama geldigini kisaca aciklamak gerekir. 

Amino asitler, canh hucrelerinin en temel yapita§lan sayilan organik 
molekiillerdir. Canhlarda 20 ayri ce§it amino asit vardir. Bu farkli amino 
asit ce§itlerinin belirli bir sirayla dizilip birle§mesi sayesinde proteinler 
olu§ur. Ama amino asitlerin bu dizilmesi, kendiliginden, yani kimyasal 
reaksiyonlarla veya fiziksel etkilerle olmaz. Hiicrede, amino asitleri top- 
layan, biraraya getiren ve daha onceden belirli olan bir gifreye (DNA §if- 
resine) gore art arda ekleyen cok kompleks mekanizmalar vardir. Prote- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 249 




% Bilim ve Teknik der- 
gisinde yayinlanan 
haberde, proteinler, 
rahatlikla tesadufler 
sonucu olusabilirmis 
gibi gosterilmeye ga- 
lisimis ve bunun icin 
yapilan bir deneyin 
sonuclan ozellikle 
eksik ve tarafli yan- 
sitilmistir. 



inler ancak "protein sentezi" olarak bilinen bu kompleks i§lemler saye- 
sinde olugur. 

Evrim teorisi ise, hayatin cansiz maddenin icinden tesadiiflerle cik- 
tigini savundugu igin, ilk canli hiicrenin, tesadiifen olu§mu§ proteinler- 
le dogdugu iddiasindadir. Oysa bugiine kadar ne dogada ne de labora- 
tuvarda boyle bir protein olu§umu gozlemlenmemi§tir. Dahasi, amino 
asitlerin farkh dizilim olasiliklan iizerinde yapilan matematiksel hesap- 
lamalar, tek bir fonksiyonel proteinin rastlantisal olarak olu§ma ihtima- 
linin pratikte sifir oldugunu gostermektedir. (Bu hesaplamalar, 500 ami- 
no asitli bir protein icin 10" 50 'de bir ihtimal gibi akil almaz bir sayi kar§i- 
miza cikarmaktadir.) 

Proteinlerin rastlantisal olarak olu§ma olasihgini "sifir" kilan temel 
neden, 20 farkh ce§itte amino asitin dogru bir siralama ile dizilmesinin 
imkansiz olu§udur. Ikinci faktor, bu amino asitler arasindaki kimyasal 
bag tipinin mutlaka "peptid bagi" olmasi zorunlulugudur. ((^iinkii ami- 
no asitler ba§ka baglarla da birle§ebilirler, ama protein icin sadece pep- 
tid bagi gerekir.) Uciincu faktor ise, soz konusu amino asitlerin sadece 
sol elli olmasi zorunlulugudur. 



250 I HARUN YAHYA 



"Sol-elli amino asit" ifadesi, amino asitlerin uc boyutlu kimyasal ya- 
pisiyla ilgilidir. Kimyasal olarak aym amino asitin hem sag-elli hem de 
sol-elli olmak uzere iki farkh tiiru vardir. Bunlann aralanndaki fark, uc 
boyutlu yapilarimn birbiriyle zit yonlii olmasindan kaynaklamr. Aynen 
insanm, sag ve sol elleri arasindaki farkhlik gibi... 

Her iki gruptan amino asitler de birbirleriyle rahathkla baglanabilir. 
Ancak basit organizmadan en mukemmeline kadar biitiin canhlardaki 
proteinler, sadece sol-elli amino asitlerden olusmaktadir. Proteinin ya- 
pisina katilacak tek bir sag-elli amino asit bile o proteini i§e yaramaz ha- 
le getirmektedir. 

Bir an icin evrim teorisinin iddia ettigi gibi canlihgin tesadiiflerle 
olu§tugunu varsayahm. Bu durumda, yine tesadiiflerle olu§mu§ olmasi 
gereken amino asitlerden dogada sag ve sol-elli olmak iizere e§it miktar- 
larda bulunacakti. Dolayisiyla, turn canhlarin biinyelerinde sag ve sol 
elli amino asitlerden kan§ik miktarlarda bulunmasi gerekirdi. Bu kan- 
gik ortamda, proteinlerin nasil olup da bunlann icinden yalmzca sol-el- 
lilerini ayikladiklan sorusu, evrim teorisinin bu konudaki acmazlarm- 
dan birini olugturur. 

Igte Bilim ve Teknik dergisinde konu edilen haber de bu acmazla il- 
gilidir. Bilim ve Teknik dergisi, bu sorunu evrimciler acisindan basitle§- 
tirecek bir aciklama one surdiigii zanmndadir. Oysa gercekler hie de 6y- 
le degildir. 

Soz konusu Deney Nedir? 

Bilim ve Teknik dergisinin soz konusu iddiasi, sol-elli amino asitler 
hakkinda yapilan bir deneyden yola cikmaktadir. Oysa aktanlan habe- 
rin asil kaynagina inildiginde, gerceklerin evrimcilerin arzu ettigi so- 
nuclara paralel olmadigi anla§ilmaktadir. Bilim ve Teknik dergisinin 
"Ya§amin Olasi Ilk Adimi Belirlendi" ba§hgim ta§iyan haberinde, kalsit 
kristallerinin, birbirinin aynadaki ikizi olan sag ve sol-elli amino asitle- 
ri birbirinden ayirdigi anlatilmakta, bunun ya§amin 4 milyar yil once 
kendiliginden ortaya cikmasinda ilk adimi olu§turdugu ileri suriilmek- 
tedir. Soz konusu deneyde bir amino asit olan aspartik-asit soliisyonu 
kullamlmigtir. Bu soliisyon icine CaC03 (kalsit) kristalleri batinlmi§, 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 251 



giinlerce beklendikten sonra sag ve sol elli aspartik-asit molekullerinin, 
kristallerin farkh yiizeylerinde yogunla§tigi saptanmi§tir. 

Bilim ve Teknik'in haberinde deneyin yalnizca ozeti aktanlmakta ve 
detayina yer verilmemektedir. Ancak aynntilar boyle bir konunun te- 
melini olu§turur. Bu nedenle, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'nin 
8 Mayis tarihli yayin orgamnda yer verilen cali§manin ayrintilarma in- 
mek gerekmektedir. 133 

Ayrispna Yalmzca Bir Amino Asit lqin Gegerlidir 

Bilim ve Teknik'in haberinde yalnizca evrimcilerin duymayi istedik- 
leri sonuclara yer verilmi§tir. Oysa soziinii ettigimiz orijinal yayinda ev- 
rimi desteklemeyen veriler de bulunmaktadir. Aym cah§ma dahilinde 
yer verilen Valin ve Lizin ile yapilan denemeler, Aspartik-asit di§indaki 
amino asitlerin hicbir §ekilde kristal yiizey iizerinde birikmedigini gos- 
termigtir. Yani sol ve sag-elli amino asitlerin birbirinden ayrilmasi duru- 
mu, sadece tek bir amino asit ce§idi icin gecerlidir. Ya§am icin 20 ayri ce- 
sjitte amino asit gerekirken, tek bir amino asitin bir tas. yiizeyinde birik- 
mesinin hayatin kokeni igin bir anlam tagimayacagi cok a^iktir. 

Biriken Amino Asit Saf Sol-Elli Degildir 

Aynca caligmamn sonuc bolumii incelendiginde, biriken aminoasit- 
lerin istisnasiz saf sol-elli amino asitlerden olu§madigi goriilmektedir. 
Yiizde oranlanyla verilen sag ve sol-elli amino asit oranlan, deneyin 
esas anlamda bagansizhgini sergilemektedir. %1'e varan oranlarda sag 
elli amino asitlere de rastlanmasi sebebiyle ortamda safliktan bahsedile- 
mez. Evrimci biyologlar da cok iyi bilirler ki, proteinlerin olugumundan 
soz edebilmek, sadece sol-elli amino asitlerin varhgi ile mumkundur. 
Herhangi bir proteinin yapisinda bir tane bile sag-elli amino asitin yer 
almasi, o proteinin hicbir i§e yaramamasi demektir. 

Proteinlerin Olu^masi Igin Proteinlere Ve 
DNA'ya Ihtiyaq Vardir 

Fonksiyonel bir protein icin ba§ta belirttigimiz gibi 20 cegit amino 
asite ve bunlann dogru dizilimine ihtiyac vardir. Bunlann her biri ben- 



252 I HARUN YAHYA 



zer §ekilde bir yiizeyde birikme gosterse, bunlardan yalmzca sol-elli 
amino asitler belli bir yerde bulu§sa bile, bu proteinlerin kendi kendine 
olu§masina yetmez. Ba§ta da belirttigimiz gibi, amino asitler protein 
sentezi denen siirec icinde, "peptidaz enzimi" adh protein sayesinde 
birbirleriyle birle§tirilirler. Bu sayede aralannda proteinin 3 boyutlu ya- 
pisinda cok ozel bir yere sahip olan peptid bagi kurulur. Yani proteinlerin 
olu§masi icin yine bir proteine ihtiyac vardir. 
Her protein, belli bir amino asit dizi- 
limi ile cali§ir hale gelir ki, bu da 
DNA'da emredilen hassas uretim 
sirasi izlendiginde ortaya cikar. 
Amino asit siralamasindaki en 
ufak bir yer degigme, o proteini 
yine i§e yaramaz kilacaktir. Bu 
gercek, proteinlerin olu§abilme- 
■ si icin oncelikle genetik bilginin 
var olmasi §artim ortaya koyar. 
Yani hem proteinleri olu§tura- 
cak malzeme, hem bu malzeme- 
yi tammlayacak genetik bilgi, 
hem de bu bilgiyi i§leyecek aktif 
proteinler aym anda gereklidir. 
Bu kadar cok §artin rastlantilar- 
la aciklanmasi imkansizdir ve 
bu da evrim teorisinin hayatin 
kokeni konusundaki iddiasim 
tamamen gecersiz kilan bir ger- 
cektir.. 



# Sag-elli bir amino asitin kompleks 
yapisi: Evrimciler, daha proteinleri 
olusturan amino asitlerin nasil belirli 
bir diizenle biraraya geldigini agikla- 
yamamaktadirlar ki proteinleri acikla- 
sinlar. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 253 



Proteinlerin Tesadufen Olusmasi 
Matematiksel Olarak Imkansizdir 

Evrimcilerin ileri siirdiikleri tesadiif mantigini matematiksel olarak 
ele aldigimizda sayilarm evrimin iddiasim curuttiigunii goruruz. 100 
amino asitten olu§an bir proteinin tesadufen yalmzca sol-elli amino asit- 
lerden olu§tugunu, iistelik aralannda her nasilsa peptid baglan da olu§- 
tugunu farz etsek bile, hesaplar fonksiyonel bir proteinin olugumunun 
tesadufen imkansiz oldugunu gostermektedir. 

Proteinler anlamli bir ciimleyi olu§turan harflerin belli bir sirada si- 
ralandigi gibi, cok hassas bir sira ile zincir olu§turmak zorundadirlar. 
Oyle ki, tek bir amino asitin yerinin kaymasi proteinin fonksiyonunu yi- 
tirmesi ile sonuclanmaktadir. Zinciri olu§turan bir noktada, 20 i§e yarar 
amino asit ce§idinden herhangi birinin bulunma ihtimali 20'de 1 ihti- 
maldir. (Ashnda dogada proteinlerin yapisinda anlam ta§imayan yarar- 
siz amino asitlerin varligi goz oniine alindiginda, bu ihtimal cok daha 
du§iiktur.) Protein zincirindeki her noktamn belirli bir amino asite ihti- 
yac duydugu §artim dugundugumiizde, 100 amino asitten olugan ozel 
bir proteinin tesadufen elde edilmesi ihtimali 20 100 yani 10 130 'da 1 ihti- 
maldir. 

Bu astronomik rakam hakkinda bir fikir vermek icin, Samanyolu ga- 
laksisindeki atomlann toplam sayisimn bu sayidan cok daha kiiciik ol- 
dugunu, yaklagik 10 65 olarak hesaplandigini da belirtelim. 

Bu sonuclar i§iginda Amerikali biyokimyaci Prof. Michael Behe, 100 
amino asit uzunlugundaki bir proteinin tesadufen dogru siralamaya sa- 
hip olmasi ihtimalinin, gozii bagh bir adamin Sahra coliinde igaretlen- 
mi§ bir kum tanesini 3 defa arka arkaya bulmasi ihtimaline denk oldu- 
gunu soylemektedir. 

Bu hesaplann tumii, ya§ami miimkun kilan hassas ayrintilann kay- 
naginin, tesadiifle agiklanamayacagi gercegini ortaya koymaktadir. He- 
saplanmizi birden fazla sayida ve ce§itte proteinin olu§masim acikla- 
mak iizere uzatmaya kalkarsak, rakamlar tamamen tesadiifun imkan- 
sizhgini ortaya koyar. 

Goruldugii gibi, Bilim ve Teknik dergisinde sozii edilen §ekilde sol- 



254 I HARUN YAHYA 



elli amino asitler tesadiifen biraraya gelseler bile, proteinlerin kendileri- 
ne ozgii, cok hassas dizilimleri saglanmadikca amino asitlerin varhginin 
bir anlami olmayacaktir. 

Sonug 

1953 yilinda Stanley Miller 'in yaptigi iinlii ilkel corba deneyinin de- 
vami olarak sunulan ve Bilim ve Teknik dergisinde aktanlan gozlem, 
evrim teorisine lehine hicbir §ey ortaya koyamamigtir. Ya§amin olu§abil- 
mesi, organik molekiillerin dogru §ekilde birbirlerine eklenmelerini, 
uyum icinde cali§malanni saglayacak cok kompleks bir bilginin varligi- 
na baghdir. Yagamin kokenindeki bu bilgi, ya§amin bir rastlanti uriinii 
degil, kusursuz bir yaratiligin uriinii oldugunu da gostermektedir. Can- 
lilik icin varligi §art amino asitlerin nasil olup da secilebildigini tesadiif- 
lerle aciklamaya cah§an evrimciler ise, tek bir amino asit acisindan bile 
bagansiz olan bir gozlemi tezlerine dayanak alabilmiglerdir. Bu yakla- 
§im, ancak evrimcilerin gun gectikce igine dii§tiikleri caresizligi sergile- 
mesi acisindan onemlidir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 255 



BILIM VE UTOPYA YAZARI 
HALUK ERTAN'IN YANILGILARI 



Bilim ve Utopya dergisinin Temmuz 2001 sayisinda, Doc. Dr. Ha- 
luk Ertan'in "Biiyiik Doga Bilgini Darwin, 'Ceviz Kabugu'na 
Sigar mi?" ba§hkli bir yazisi yayinlandi. Ertan, yazisinda Ma- 
yis-Haziran aylari icinde bazi televizyon kanallannda yer alan evrim te- 
orisi konulu tarti§malan ve tarti§malarda soz alan kimseleri ele§tiriyor- 
du. Ertan'in bu konudaki yorumlan kendi goru§leridir ve burada bun- 
lan tarti§mayacagiz. Ancak ortaya konmasi gereken nokta, evrimi bilim- 
sel bir gercek olarak goren Sayin Ertan'in bilimsel yanilgilandir. 

Yazinin biiyiik boliimii, "evrim kar§itlarma" yonelik uzun elegtiriler, 
Darwin hakkinda uzun ovgiiler ve popiilasyon genetigi hakkindaki ba- 
zi biyolojik bilgilerden olugmaktadir. Ku§kusuz bunlann hicbiri evrim 
teorisi adina ileri siiriilmii§ bir delil degildir. "Evrim teorisine delil" id- 
diasi ise, yazinin sonlannda ortaya cikmaktadir:: 

Eger bir canh toplulugun bireylerinde genetik ge§itlilik olu§up, bu ge§itlilikte- 
ki kimi genler (buna bagh olarak ozellikler), topluluk iginde y ay gin hale gelebi- 
liyorsa evrim gergekle§mi§ demektir. Zaten bunun sonucunda genetik yapidaki 
degi§imin boyutuna bagh olarak, ya yeni bir tiir ya yeni bir cins ya da daha bii- 
yiik bir sistematik kategori olu§acakhr. Ama biitiin bunlann ba§indaki temel 
zorunluluk, genetik yapi degi§ikligidir. Evrim olmadigini soyleyenlerin gegi§ 
formu (ne demekse?) aramak yerine, oncelikle genetik degi§iklik olmadigini is- 



256 I HARUN YAHYA 



patlamalan gci dc mevcuttur.) 

Yazida yer alan bu paragrafta iki biiyiik yanilgi ortaya cikmaktadir: 

1) Ilk yanilgi, "ge^is formlan yoklugu"nu onemsiz gostermeye ^a- 
hsmakhr. Hatta "geci§ formu" kavraminin yanina eklenen "ne demekse" 
ifadesiyle, bu kavramin sanki evrime kar§i cikanlar tarafindan one siirii- 
len, kaynagi belirsiz bir kavram oldugu mesaji verilmektedir. Oysa "ge- 
^i§ formu"nun ne oldugunu gormek i?in, Darwin'in, Tiirlerin Kokeni 
adh temel kitabi okunabilir. Bu 

kitapta "gecis. formu" kavrami 
(transitional form, transitional 
variety veya transitional state 
geklinde) onlarca kez gecmekte 
ve Darwin bunlann yoklugunun 
teorisi icin cok ciddi bir sorun ol- 
dugunu kabul etmektedir. Dar- 
win bu hayali formlarm ileride 
yapilacak detayli ara§tirmalarla 
bulunacagi temennisi ile konuyu 
geci§tirmi§tir, oysa aradan gecen 
140 yil, bu umutlan bo§a cikar- 
mi§tir. 

2) Yazida yer alan ikinci ve 
daha kritik yanilgi ise, genetik 
varyasyonu, tiim canhlann ko- 
kenini tek bir ortak ataya bag- 

lamaya (jalis an evrim teorisi lehinde bir kanit sanmasidir. Oysa gene- 
tik varyasyon, "yeni bir tiir yeni bir cins ya da daha biiyiik bir sistema- 
tik kategori" (yani aile, takim, simf veya filum) olu§turmaz. 

Varyasyon, bir canli turunun gen havuzu icinde farkh ozelliklerin 
yer almasi ve bunlann fenotipte (canhnin di§ goruniimiinde) ortaya cik- 
masiyla meydana gelir. Ornegin yeryiiziindeki insanlarm hepsi temelde 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 257 





Evrimcilerin var olmasi gerektigini iddia ettikleri ara gecis formlanna ait tek bir 
fosil daha bugiine kadar bulunamamistir. Bu nedenle evrimci kitaplar, yukanda 
goriildiigu gibi hayali cizimlerle doludur. Bu resimde de, sudan karaya <?ikisin 
hayali bir canlandirmasi gorulmektedir. 



ayni genetik bilgiye sahiptirler, ama bu genetik bilginin izin verdigi var- 
yasyon potansiyeli sayesinde kimi cekik gozliidur, kimi kizil saclidir, ki- 
minin burnu kemerli, kiminin boyu kisadir. 

Varyasyon evrime delil olu§turmaz, ^iinkii varyasyon, zaten var 
olan genetik bilginin farkh e§le§melerinin ortaya ^lkmasindan ibaret- 
tir ve genetik bilgiye yeni bir ozellik kazandirmaz. Evrim teorisi i^in 
onemli olan ise, yepyeni bir turu tammlayacak yepyeni bir bilginin na- 
sil ortaya gikabilecegi sorusudur. 

Varyasyonun evrime bir delil olu§turmadigi, aslinda evrimciler tara- 
findan da kabul edilir. Bu nedenle evrimciler, bir tiiriin kendi icindeki 
varyasyonlanni "mikroevrim" olarak tammlarlar. Mikroevrim, zaten 
var olan bir tiiriin icindeki cegitlenmeler anlaminda kullamlmaktadir. 

Oysa cevaplanmasi istenen sorular §unlardir: Bu tur ilk ba§ta nasil 



258 I HARUN YAHYA 



olu§mu§tur? Turlerin daha iist kategorileri olan siniflar, takimlar, aileler, 
gubeler (ornegin memeliler, ku§lar, omurgalilar, yumu§akcalar gibi te- 
mel kategoriler) ilk ba§ta nasil meydana gelmigtir? Evrimcilerin asil 
aciklamalan gereken konu budur. Evrimciler bu ikinci konuya da "mak- 
roevrim" derler. Aslinda evrim teorisi derken kastedilen ve tarti§ilan 
kavram da makroevrimdir. Cunkii "mikroevrim" olarak isimlendirilen 
genetik ge§itlenmeler, gozlemlenen ve herkes tarafindan kabul edilen bi- 
yolojik bir olgudur. Ancak bu evrim teorisinin one siirdiigu "tiirun bir 
ba§ka tiire degi§imi"ni gosteren bir degi§im degildir. Daha once de be- 
lirtildigi gibi, sadece bir tiirun icindeki ce§itlenmeleri gosterir. Makroev- 
rim iddiasimn ise ne gozlemsel biyoloji ne de fosil kayitlan acisindan 
hicbir kaniti bulunmamaktadir. (Aslinda bu tanimda "evrim" ifadesinin 
gecirilmesi butiiniiyle maksatli olarak yapilmis. bir tercihtir. (Jiinkii 
"mikro" diizeyde bile olsa ortada evrim gibi bir surec yoktur. Durum, o 
tiirun gen havuzunda var olan genetik bilginin farkli bireylerdeki dagi- 
hmindan, degi§ik kombinasyonlarmdan ibarettir.) 

Igte burada cok onemli bir "piif nokta" bulunmaktadir. Konu hakkin- 
da yeterli bilgisi olmayanlar, "mikroevrim kisa bir zaman dilimi icinde 
gercekle§tigine gore, on milyonlarca yil icinde de makroevrim gercekle- 
gir" gibi bir yamlgiya kapilirlar. Bazi evrimciler de aym yamlgiya dii§er 
veya bu yamlgiyi kullanarak insanlan evrim teorisine inandirmaya cali- 
§irlar. 

Oysa bu du§uncenin gecersizligi, yani varyasyonun bir "makro ev- 
rim mekanizmasi" olamayacagi, 80'li yillardan bu yana bilim diinyasin- 
da bilinmekte ve kabul edilmektedir. Evrimci biyologlar, Gilbert, Opitz 
ve Raff, Developmental Biology dergisinde yayinlanan 1996 tarihli bir ma- 
kalelerinde bu konuyu §6yle aciklarlar: 

Modern sentez (neo-Darwinist teori) onemli bir ba§andir. Ancak, 1970'lerden 
ba§layarak, gok sayida biyolog bunun agiklayici giiciinii sorgulamaya ba§lami§- 
tir. Genetik bilimi, mikroevrimi agiklamak igin yeterli bir arag olabilir, ama ge- 
netik bilgi uzerindeki mikroevrimsel degi§iklikler, bir suriingeni bir me- 
meliye gevirebilecek ya da bir baligi amfibiyene ddnii§tiirecek tiirden 
degildir. Mikroevrim, sadece uygunlarm hayatta kalmasi kavramina yardimci 
olabilir, uygunlarm olu§umunu agiklayamaz. Goodiuin 'in 1995 'te belirttigi gi- 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 259 



bi, "turlerin kokeni, yani Danvin'in problemi, gozumsuz kalmaya de- 

vam etmektedir."^^ 

Evrimci biyologlar Fagerstrom, Schuster ve Szathmary de yine 1996 

yihnda Science dergisinde yayinlanan bir makalede ayni gercegi goyle 

belirtirler: 

Evrimdeki biiyiik gegi§ler — ornegin, bir kagini belirmek gerekirse, ya§amtn 
kokeni, okaryot hiicrelerin ortaya gih§i, insanin konu§ma kapasitesinin kokeni 
gibigegi§ler — hirer "dengeden uzakla§ma" hali olamazlar. Bunlar, mikroevri- 
min kurulu modelleri tarafindan da tatmin edici gekilde tarif edilemez- 
Zen 135 

Ne yazik ki ulkemizdeki evrimci biyologlann cogu bu gercekten ha- 
bersizdirler. Hala 1950'lerde, 60'larda okuduklan evrimci biyoloji kitap- 
lannin ogretileriyle dugiinmekte ve bir turiin farkli varyasyonlannin 
olu§masini "evrim teorisinin tartigmasiz" kaniti zannetmektedirler. 



260 I HARUN YAHYA 



EVRIM TEORISININ giKMAZLARINI 
PEKI^TIREN YENI BIR FOSIL 



Sabah gazetesinin 17 Temmuz 2001 tarihli sayisinda "Maymun 
Adam Ger^ekten Varmi§" baglikli bir haber yayinlandi. 18 Tem- 
muz 2001 tarihli Ak§am gazetesinde ise Yalcin Pekgen kogesinde 
"Evrim Siireci Bitiyor mu?" baglikh yazisinda ayni haberden soz etti. Ti- 
me dergisinin 23 Temmuz 2001 sayisinda yer alan bir haber kaynak ali- 
narak hazirlanan bu evrim ta- 
raftan yazilar, ashnda iinlii bi- 
lim dergisi Nature'in 12 Tem- 
muz 2001 tarihli sayisinda yer 
alan bir ara§tirmanm sonuclan- 
na dayaniyordu. Ne var ki, 
ara§tirmanm kamuoyuna akta- 
nlmasi sirasinda Time dergisi- 
nin icine dugtugii hatalar, Sabah 
gazetesi ve Sayin Yalcin Pek§en 
tarafindan da tekrarlanmigti. 

Sabah 'in haberinde, Time 
dergisindeki habere dayamla- 
rak, Etiyopya'da bulunan ve Ar- 
dipithecus ramidus Kaddaba ismi 







m^ J 


HTCO 

BECAME 


^ * 


HUMAN 

ITTT 


In «ii 

1 
J 





DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 261 



Maymun adam 
gereekten varmi§ 

.- ETlYOPYA DA buwian bos kcm*Jci r mann &m\ itovarai.t b* tpr^tfli j 




KuraklA, onLir t ag«t»n Wljffl indinft 

:Sx===?= =SS£fss5 ^52£*«»w*» 






Zeka ve yuriiyiijferi gelisii 




9 Sabah gazete- 
sinde, Etiyop- 
ya'da bulunan 
fosiller, turn ev- 
rimci propagan- 
da metodlan 
kullamlarak, ev- 
rimin onemli bir 
delili gibi sunul- 
du. Oysa bu fo- 
siller, evrimcileri 
buyiik bir 91k- 
maza sokmakta, 
insanin evrimi 
konusunun ge- 
liskilerini ve do- 
layisiyla ge?er- 
sizligini ortaya 
koymaktadir. 



262 I HARUN YAHYA 



verilen fosilin, insanin ilk atasi oldugu kabul edilen yeni bir alt-tur ol- 
dugu iddia ediliyordu. Bu fosilin, evrimcilerin 150 yildan beri bulmayi 
umduklan yan insan yari maymun bir yaratik oldugu one siiruliiyor ve 
haber insanin evriminin cok onemli bir parcasi bulunmus. gibi kamu- 
oyuna sunuluyordu. Oysa, hem Time dergisinde, hem aragtirmanin so- 
nuclannin yayinlandigi Nature dergisinin 12 Temmuz 2001 tarihli sayi- 
sinda, hem de haberin konu edildigi bir diger onemli bilim dergisi Sci- 
ence dergisinin 13 Temmuz 2001 tarihli sayisinda, bu fosil hakkindaki 
yorumlann son derece celigkili olduguna dikkat cekilmekteydi. Bu yazi- 
da, bilim adamlarimn son fosil bulgulan hakkindaki - Sabah gazetesin- 
de ve Sayin Pekgen'in yazisinda yer almayan - yorumlarma yer verile- 
cektir. 

Bulunan Son Fosil Hakkinda Birgok (Jeliski Soz Konusudur 

Her ne kadar evrimci basinda bu yeni fosil insan ile §empanzeler 
arasindaki zincirin bir halkasi olarak tamtilsa da, ara§tirmanin sonucla- 
nnin yayinlandigi Nature dergisinin kidemli editorii Henry Gee tarafin- 
dan derginin 12 Temmuz 2001 tarihli sayisinda yazilan "Return to the 
Planet of Apes " baghkli makalede, bu kahntilardan yola cikarak boyle bir 
tanimlamanin tarti§mah olacagi belirtilmi§tir: 

A. r. Kadabba'nin bir alt tiir olarak tanimlanmasi ihtilafh olacaktir... 

Henry Gee'nin ele§tirisinde boyle yeni bir alt-tiirun tammlanmasi- 
nin yanhs. olacagi ozellikle belirtilmektedir. Buna ragmen, tamamen ev- 
rimci on yargilara dayah olarak, fosil "ilkel" insan tiirii diye yorumlan- 
mi§ ve evrim soyagacinda bog kaldigi du§uniilen bir yere yerle§mesi da- 
ha uygun gorulmugtiir. 

Henry Gee'nin elegtirisinde, soz konusu evrimci yorumlann neden 
gercekleri yansitmadigi da agiklanmi§tir. Gee, bu kemiklere bakildigin- 
da, bu canhlann yagam stilleri ve davrani§lan hakkinda pek cok ihti- 
malden bahsedilebilecegini, ancak bunlarm hig bir §ekilde bilim acisin- 
dan tatmin edici izahlar olamayacagini da §6yle belirtmektedir; 

One siiriilecek bu ihtimallerin tatmin edici olup olamayacagi ise ba§h 

ba§ina bir sorundur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 263 



Kisacasi dile getirilen bu gercekler, §empanze ile insan arasindaki 
sozde evrim iligkisinin dayanaksiz oldugunu acikca ortaya koymaktadir. 

§imdi bu fosille ilgili evrimci bilim adamlannin sergiledikleri celi§- 
kileri sirasiyla inceleyelim. 



I 



1 . Bulunan kemikler birbirinden kilometrelerce uzakta ve 
farkh tarihlerde bulunmustur 

Bulunan fosil yedi kemik parcasindan ve 4 di§ten olu§maktadir. Ti- 
me dergisi, tek bir ayak parmagi kemigini gostererek, "bu kemik canli- 
nin iki ayak iizerinde durdugunu gosteriyor" (This toe bone proves the 
creature walked on two legs) iddiasinda bulunmaktadir. Ancak 8 sayfa- 
hk yazinin son sayfasinda bu ayak parmagi kemiginin, diger kemikler- 
den 16 km (10 mil) ileride bulundugu be- 
lirtilmektedir. (bakiniz yan sayfadaki ha- 
rita) Nature'daki orijinal rapor incelendi- 
ginde daha da vahim bir durumla kar§i- 
la§ilmaktadir. Bu raporda, Ardipithe- 
CMs'un kemiklerinin ashnda "1997 yihn- 
dan itibaren 5 farkh bolgeden 11 farkh in- 
sanimsi orneginden" toplandigi aciklan- 
maktadir. Ayak parmagi kemigi ise 1999 
yihnda bulunmu§tur ve diger bulunan 
kemiklerden de 0.6 milyon yil daha genc- 
tir. Yani tiim bulunan kemikler ayni 
canhya ait degildir ve hatta ayni do- 
nemde ya§ayan canhlara da ait degildir. 
Bu §ekilde toplanmi§ kemiklere bakarak 
canhnin ozellikleri hakkinda yorumda bulunmak ve bu canhyi insanin 
evriminde bir yerlere yerle§tirmeye cah§mak, bilimsellikle ilgisi olma- 
yan bir propagandadan ba§ka bir §ey degildir. 



t 

THIS M BONE 
PROVES THI / 

CREATURE 
WALKED ON 
TW0LE6S | 



) "bu kemik canlinin iki 
ayak iizerinde durdugu- 
nu gosteriyor" 



2. Fosilin di§ yapisi hayab insanin evrimi agaci agisindan 
gebskiler kjermektedir: 

A. r. Kaddaba, morfolojik acidan Tim White'in 1992 yihnda buldugu 



264 I HARUN YAHYA 




Etiyopya'da bulunan kemik fosil- 
leri, sanki tek bir canliya ait par- 
calar gibi yorumlanmiftir. Oysa 
iizerinde spekiilasyonlar yapilan 
bu parcalar birbirlerinden 90k 
uzak yerlerde buiunmaktadir. 6r- 
negin, canhnin iki ayak iizerinde 
yiirudugiinu ispatladigi one sii- 
riilen parmak kemigi digerlerin- 
den 16 km uzakta bulunmustur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 265 



Ardipithecus ramidus isimli fosil ile benzerlikler ta§idigi icin Ardipithecus 
grubundan sayilmigtir. Ancak, fosilin di§ yapisi bu gruplandirma icin 
onemli bir celi§ki olu§turmaktadir. (Junku bulunan fosil, 1992 yilinda 
bulunan fosilden 1,5 milyon yil daha yaghdir. Ancak Time dergisinde de 
belirtildigine gore, 4,4 milyon yillik Ramidus'un di§leri 5.8 milyon yillik 
Kadabba'nm diglerinden daha fazla maymunsu ozellikler gostermekte- 
dir. Yani gene olan fosilin disderi yasdi olana gore daha cok maymunsu 
ozellige sahiptir. Oysa evrim teorisine gore, zaman ilerledikce maymun- 
su ozellikler giderek kaybolmahdir. Evrimciler tarafindan onemsiz bir 
bilgi gibi aktanlan bu gercek, soz konusu maymun-insan hayali sirala- 
masinin tutarsizhklarla dolu oldugunu gostermesi acisindan onemlidir. 
Antropoloji profesorii ve Arizona State Universitesi'nde Insan K6- 
kenleri Enstitiisii direktoru olan Donald Johanson, bu konuda yapilan 
onyargih simflandirmayi §6yle ifade etmektedir: 

5.5 milyon yillik fosilleri 4.4 milyon yilhklarla aym tiirlerin iiyeleri olarak yan- 
yana koydugunuzda, bunlarin bir agag iizerindeki ince dallar olabileceklerini 
dikkate almazsmiz. Her§ey diiz bir gizgide olmaya zorlanmi§tir. 



A WALKTHROUGH HUMAN EVOLUTION 

TIip n*wU fiflwli fc**f Niinufol mirtiriM* 1*M*|r Mnwty &w r^ rhr (imr when iuittintH fttti wniked upi iitf>! - 
HilUifUC <iff fiiim dilnSpanjiwi- TMt I Ml p*ew h tfcrt II •vJJ^^^l »t Iwl millllHt J«B1 ftp) 



™~Z!? h *F . !]!?J" l"Ml^i,MinM» ^m — It^^^^^J * i»llpi p. 




266 I HARUN YAHYA 



3. Bu canh soyu tukenmi§ bir ssempanze turiidur 

Bazi evrimciler Ardipithecus'un insanlar ve §empanzeler arasindaki 
zincirin bir halkasi oldugunu kabul etmektedirler. Ancak Henry Gee bu 
fosilin insandan cok §empanzeye benzedigini belirtmektedir. 

Science dergisinin 13 temmuz 2001 tarihli sayisinda soz konusu fosil- 
le ilgili yayinlanan yazida ise George Washington Universitesi'nden Ber- 
nard Wood'un §u yorumuna yer verilmektedir: 

Bu bulguyu insan veya §empanze atasi kategorilerinden birine siki§tir- 

ma zorunlulugu hissetmek bir hatadtr. 

Time dergisinde ise Wood'un §u sozlerine yer verilmektedir: 

Bu bir hominid ata ya da §empanze ata olarak siniflandmlmast mtimkun olma- 

yan bir yaratigin ilk ornegidir. Fakat bu onu her ikisinin de ortak atasi yapmaz. 

Sanirim kuyrugu bu esegin uzerine tutturmak cok zor olacak. 

Asagidaki tablo evrimci basinin sik sik kullandigi bir propaganda malzemesi- 
dir. Evrimciler bu hayali tablo ile, insanin maymunlarla ortak bir atadan evrim- 
lestigini ispatladiklanni zannederler. Oysa bu tablo celiski, bilim di§i iddialar ve 
hayali senaryolarla doludur ve tablodaki hicbir iddia dogru degildir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 267 



^ ^f " ^ 

_T * « V a M f o i r> c i -W ^ 

One Giant Slip for 

Meet juur newfound ancestor, a chimpFike forest creature tttai stood up and * 






Evrimciler, soyu tiikenmis. maymun turlerini insan ile §empanze 
arasindaki zincirin bir parcasi olarak gostermeye cali§irlar. Kuyruksuz 
maymunun Latince kargihgi olan "-pithecus" eki ile isimlendirilen bu 
canlilar, aslinda turii tukenmis. kuyruksuz maymunlardir ve insanin ha- 



268 I HARUN YAHYA 




% Time dergisinde yer alan 
bu resim, evrimci propa- 
gandanin klasik bir brne- 
gidir. Evrimciler birkac 
kemik parcasma bakip, 
tamami hayale dayah bu 
resimleri gizdirirler ve 
sonra bunlari "evrim ka- 
nitlandi" mansetleriyle 
yayinlarlar. 



yali evrimi icin hicbir 
delil tegkil etmezler. In- 
sanin atasi olarak belir- 
tilen fosiller gercekte 
soyu tiikenmis. §em- 
panzelerdir. Ornegin 
en iinlii "-pithecus" 6r- 
negi olan Lucy'nin 
(Australopitpecus afaren- 
sis) §empanzelerle ayni 
biiyukliikte bir beyni 
vardir, kaburgalan ve 
cene kemigi §empanze- 
lerinkiyle ayni gekilde- 
dir, kollan ve bacaklan 
canlrnin bir §empanze 
gibi yurudugunii gos- 

termektedir. Hatta legen kemigi de §empanzelerinki gibidir. 136 
Sonuc olarak, sozkonusu Ardipithecus ram it 

hire dergisinde de belirtildigi gibi §empanzeye benzemektedir ve insa- 

nin kokeni ile hicbir ilgisi yoktur. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 269 



Nature Dergisinden Ve Evrimcilerden Insanin Kokeni 
Konusunda Itiraflar 

Nature dergisinin 12 Temmuz 2001 tarihli sayisinda yayinlanan 
Henry Gee'nin makalesi, sadece Ardipithecus rami 

kinda evrimci spekiilasyonlarin temelsizligini gostermekle kalmamak- 
ta, ayni zamanda turn "insanin evrimi" senaryosunun bircok acidan cik- 
maz icinde oldugunu belirtmektedir. Bu makalede belirtilen bazi ger- 
cekler soyle ozetlenebilir: 

1 . Molekiiler kanitlar, evrim §emalarim gegersiz kihyor 

Etiyopya'da bulunan A. r. Kadabba gibi bir kac kemik veya dig fosili- 
nin, bir canlimn nasil yasadigi hakkinda bilgi veremeyecegini, antropo- 
loglar bilimsel yayinlarla gozler oniine sermektedirler. Yine Gee'nin ma- 
kalesine gore, Londra Universitesi'nden Mark Collard ve George Was- 
hington Universitesi'nden Bernard Wood adh antropologlar, bu zamana 
kadar temel kriter kabul edilen dis ve iskelet kahntilarinin, "hominid fo- 
sillerinin evrim sistematiginde temel alinmamasi" gerektigini savun- 
maktadirlar. Bu tespitlerini Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'nin ya- 
yin orgamnda 25 Nisan 2000 tarihli makalelerinde 
bildirmislerdir. 137 Nature dergisinde de bu yayin 
referans ahnarak, kemik ve dislerin karsilastinl- 
masina dayali evrim semalannin yanhs oldugu 
soyle belirtilmektedir: 

Di§ ve iskelet kahntilart evrimsel gegmisi gizme- 

de giivenilmezdirler. Bu kahntilardan yola giki- 

larak yapilan soy agaglan molekiiler arastirma 

sonuglarina ters dusmektedir. 

Molekiiler incelemelere dayali yorumlann bu 
dis benzerliklerle zit sonuclar vermesi evrimcileri 
telaslandirmis gorunmektedir. Bu durum "pale- 
ontolojiye hakim olan belirsizlik" diye yorumlana- 
rak, insanin evriminin "her zaman oldugu gibi bir 
sir" olarak kaldigi aktanlmaktadir. Henry Gee ta- 
rafindan evrim teorisinin icinde bulundugu du- 



270 I HARUN YAHYA 




rum son olarak su sozlerle ifade edilmektedir: 

insanin evrimi her zaman oldugu gibi yine sir olarak kalacaga benziyor... Ev- 

rimsel baglantilar karanhkta kalmakta. 

Evrim savunuculanni koseye sikistiran nokta, simdiye kadar fosiller 
iizerinde yaptiklan tarafli yorumlarm ve kurduklan hayali evrim iliski- 
lerinin, yeni ortaya cikan molekiiler verilere uymamasidir. Birbirine ya- 
kin akraba olarak gosterdikleri tiirler arasinda biiyiik molekiiler farkli- 
liklar cikmakta, bu da 150 yildir biyolojinin temel gercekleri gibi goste- 
rilen evrim semalarim curiitmektedir. Bir kez daha, bilimsel bir bulus 
evrim teorisini yalanlamaktadir. 

2. §empanze insan arasi fosil yok 

Insanin kokeni hakkindaki evrimci senaryo bir cok acidan tutarsiz- 
dir. Bir yanda insanla sempanze arasinda gecis oldugu iddia edilirken, 
diger yanda sempanzenin evrimini kanitlayacak tek bir fosil bile bulun- 
mamaktadir. Insana ait fosillerin hayali evrimsel gecmisini ortaya koya- 
madigini "insanin fosil kayitlan par^a par^a" diyerek kabul eden Natu- 
re dergisindeki Henry Gee imzali makalede, sempanzenin fosil kayitla- 




IHISLEC 
BONE COULD 
BE FROM AN 
EVEN OLDER 

HUMAN 

ANCESTOR ! 




Resimde goriilen 
paleontologlar Se- 
nut (solda) ve Pick- 
ford, kendi bulduk- 
lari 6 milyon yillik 
fosilin insanin ata- 
si oldugu konusun- 
da israr ediyorlar. 
Yeni fosilleri bulan- 
lar ise, insanin asil 
atasinm kendi fo- 
silleri oldugunu 
one suriiyorlar. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 271 



rinin ise "tamamen eksik" oldugu ifade edilmektedir: 

insanin evrimine ait fosil kahntilari parga parga ve gegitli yorumlara 
agik. fpempanze evrimine ait fosil kanitlar ise tamamen eksik. 
Aym makalede, evrimciler tarafindan insanin atalan oldugu iddia 
edilen hominid (insansi) fosillerinin, ilkelden geli§mi§e dogru bir sirayi 
takip etmedigi de itiraf edilmekte, aksine kayitlarda bu fosillerin bir an- 
da ortaya ciktigi belirtilmektedir. Makalede, evrim teorisinin 150 yildir 
umulan kaniti olan "ara formlarm" var olmadigi, farkh tiirlerin hep ani- 
den ortaya ciktigi goyle bir benzetmeyle aciklanmaktadir: 

Hominid fosillerinin kesfi, yolcu otobiislerine benziyor. Bir sure igin hig 
biri yokken, aym anda 3 tanesi birden ortaya gikiveriyor 
Henry Gee, yapilan turn paleontolojik kazilara ragmen, §empanze 
ve insan baglantisim gosterecek hie bir fosil bulunmadigini yine aym 
yazida §6yle itiraf etmektedir: 

Hominid fosillerinin gok nadir oldugu konusu gok iinlii bir gergektir, 
sempanze baglantisi ise nedense hig bir fosil kaydina sahip degildir. 
Goruldugii gibi evrim teorisi hie bir kanit olmadan savunulmakta- 
dir. Bilim diinyasinda evrimci iddialan hep one cikarip desteklemis. olan 
Nature gibi "otorite" bir derginin, bu gercegi kabul eden itiraflara yer 
vermesi ise, evrim teorisinin cokugunii sergilemesi acisindan beige nite- 
ligi tagimaktadir. Nature, §empanze ile insan arasinda bir soyagacindan 
bahsetmenin imkansiz oldugunu sebepleri ile anlatirken, bu konudaki 
bilimsel gercekleri de ilk defa zorunlu olarak kabul etmigtir. 

Her Evrimci Kendi Kessfinin "Insanin Atasi" 
Oldugu Iddiasi lie Ortaya C^ikiyor 

Insanin evrimi senaryosu celigkilerle doludur ve hicbir fosil bu se- 
naryodaki bogluklari doldurmamaktadir. Medyada biiyiik bir kamtmis. 
gibi zaman zaman one siiriilen bulgular ise, aslinda evrimcilerin kendi 
bulgulan iizerindeki tarafli spekiilasyonlarindan bagka bir §ey degildir. 
Bir ke§ifte bulunan evrimci paleontolog veya antropolog, kendi bulgu- 
sunun insanin atasi oldugu iddiasi ile ortaya cikmaktadir. Hem evrim 
teorisine korii koriine baghliklan, hem de §6hret meraki bulunan fosil- 



272 I HARUN YAHYA 




I Fosil parcalarimn bulunmasi son derece zahmetli bir istir. Yillarca topragi bu sekilde eleyip 
bir kemik parcasi bulan evrimciler, bu parcanm insanin atasi olarak kabul edilmesi icin her 
tiirlii yola basvurabilmektedirler. 

ler hakkinda yapilan tespitleri daha da giivenilmez yapmaktadir. Son 
fosili bulan ara§tirmacilarla, 2000 yihnda bulunan ve Milenyum Adami 
ismi verilen fosili bulan ara§tirmaci ekip arasindaki tartigmalar da bu- 
nun son ornegini olu§turmaktadir. Science dergisinin 13 Temmuz 2001 
tarihli sayisinda bu konuda §u yorum yapilmaktadir: 

Orrorin (Milenyum Adami) ve Ardipithecus'u bulan iki ara§tirma eki- 
bi de bir digerinin buldugu fosil igin insanin en eski atasi olamayacagi- 
nt, sadece kuyruksuz maymunlann atasi olabilecegini one siiruyor. 
Hangisinin hakh oldugunu soylemek zor. 138 

Ornegin Milenyum Adami'm bulan ekipte yer alan Paris Ulusal Do- 
ga Tarih Miizesi'nden Brigitte Senut, yeni bulunan A. r. Kaddaba fosili 
igin "Son bulgular insammsi evriminin modu ve zamanlamasi hakkinda uzun 
zamandir siiregelen fikirlerle geli§iyor" demektedir. 139 

Time dergisinde ise iki ayn fosilin kagifleri olan iki ayn evrimci grup 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 273 




# Afrika tepeleri evrimci paleontologlar icin biiyiik bir hazinedir. Bu topraklarda 
yasamis ve soyu tiikenmis bircok maymun turiine ait fosilleri bulan evrimciler 
bunlan hayali insanin evrimi semasmda bir yere yerlestirmeye cahsirlar. 

arasindaki tarti§ma icin §u yoruma yer verilmektedir: 

Asltnda gegen Araltk'ta 6 milyon ytlltk fosili sunan Fransiz ve Kenyah ekip, 
Orrorin tugenensis olarak (ya da daha tanidik olarak 2000 'de duyuruldugu 
igin Milenyum Adami olarak) bilinen fosilin insanin gergek atasi oldugu ve 
Ardipithecus'un bir maymunun amcasindan ya da sempanzenin biiyiik biiyiik 
babasindan baska birsey olmadigi konusunda israr ediyorlar. 
Urdu evrimci Richard Leakey ise yeni bulunan fosil icin §u yorumu 

yapmaktadir: 

Eger onlann yazilarmi okursaniz, neredeyse dislerle ilgili soyledikleri hersey 

onun daha gok maymun benzeri oldugunu gosterir. 

Londra University College'dan evrimci paleontolog Fred Spoor ise 

"Ne bu fosil ne de Orrorin hakkmdaki agiklamalar hatasiz degildir" demekte- 

dir.140 

Fosiller hakkinda her evrimcinin farkli yorumlarda bulunmasi, bi- 

limsel kriterlerden cok ki§isel gorusderin bu konuda hakim oldugunun 

bir gostergesidir. Bu durum, evrim teorisi hakkinda one suriilen iddiala- 



274 I HARUN YAHYA 




nn ne kadar giivenilmez oldugunu gostermesi acisindan onemlidir. 

Sonug 

Goriildiigu gibi Turk basimnda "evrimin acik kaniti" gibi gosterilen 
A. r. Kaddaba fosili hakkinda bilim adamlannin yorumlan ve aciklama- 
lari, bu fosilleri "insanin atasi", "insanin evrimindeki kayip halka" gibi 
sloganlarla kamuoyuna duyurmanin bilimsel ve giivenilir olmayacagi- 
ni gostermektedir. Ancak, Sabah gazetesindeki tarn sayfa haberi goren- 
ler, eger orijinal kaynaklara ula§ma imkanina sahip degillerse ve evrim 
teorisi hakkinda yiizeysel bir bilgiye sahiplerse, gercekten de insanlarm 
"maymun atalannin" bulundugunu sanacaklardir. 

Dolayisiyla, Time dergisinin, onun yorumlanni aktaran Sabah gaze- 
tesinin ve Ak§am gazetesi yazan Sayin Pekgen'in biiyiik bir yanilgi icin- 
de olduklan ortadadir. Eger bilimsel veriler tarafsiz bir gozle iyice arag- 
tinlip degerlendirilmi§ olsaydi, evrimci iddialann tutarsiz ve dayanak- 
siz oldugu acikca fark edilecekti. Ancak her iki yayin organi da, evrim 
teorisini bilimsel bir gercek zannettikleri icin, kamuoyu oniinde boyle 
can ahci bir hataya du§mug, evrim teorisi icin sorun tegkil eden bir fosi- 
li, evrimin delili gibi sunmuglardir. 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 275 



YENI BULUNAN KAMBRIYEN 
FOSILi, EVRIM TEORISINE 
YENI BIR DARBE INDIRDi 



20 Temmuz 2001 tarihli Science dergisinde, erken Kambriyen do- 
nemden kalan bir deniz kabuklusunun cok iyi korunmus. fosili- 
nin bulundugu duyuruldu. Yakla§ik 545 milyon yil oncesine ait 
Kambriyen katmanlannda bulunan bu fosil, evrimcileri yine icinden ci- 
kamayacaklan bir tartisjnamn icine cekti. Ciinkii, Kambriyen donem, 
hayvan filumlarmm (yumu§akcalar, eklembacakhlar, kordalilar, solu- 
canlar gibi en temel hayvan kategorilerinin) tamamina yakinimn ani- 
den, hicbir evrimsel ataya sahip olmadan ortaya ciktiklan bir donemdir. 
Bu donemde, 100 ayn canli filumunun bir kagi haric tamaminin aniden 
ortaya cikmasi ve bu canlilarm son derece kompleks yapilara sahip ol- 
malan evim teorisinin iddialanna oldurucii bir darbedir. Nitekim, son 
bulunan kabuklu da yiyecegini agzina gotiirmek icin kullandigi organ- 
lan, antenleri ve kabugu ile oldukca kompleks ozelliklere sahiptir. Boy- 
le bir canhnin, ge^mi§te bir atasi olmadan ortaya cikmasi ise, evrimcile- 
ri bu canlilarm nasil bir anda ortaya giktiklan konusunda bir a^iklama 
yapmaya zorlamaktadir. 

Ancak, evrimcilerden bir aciklamadan qok kendi iclerindeki tarti§- 
ma ve celi§kilerini ortaya koyan yorumlar gelmektedir. Nitekim, Science 
dergisinin 20 Temmuz 2001 tarihli sayisinda yer alan, Oxford Universi- 
tesi Zooloji Departmamndan ve aym zamanda Londra Doga Tarihi Mii- 



276 I HARUN YAHYA 




zesi Paleontoloji Bolumiinden Richard 
Fortey imzali "Cambrian Explosion Exp- 
loded?" (Kambriyen Patlamasi Patladi 
mi?) ba§likli yazida bu celigkili agiklama- 
lara yer verilmektedir. 

Yeni bulunan fosilin evrim teorisini 
neden bu kadar zor durumda biraktigini 
daha iyi anlamak igin Kambriyen donemi 
ve bu donemle ilgili evrim teorisinin kar- 
§1 kar§iya kaldigi biiyiik cikmaz hakkin- 
da kisaca bilgi vermekte yarar var. 



Kambriyen Patlamasi Nedir? 

545 milyon yil kadar once, Kambriyen doneminin ba§langici, bugiin 
hala birgogu mevcut olan hayvan filumlarimn tamamina yakinimn ani- 
den belirmesine §ahit oldu. Kambriyen oncesi devirde ise, sadece tek 
hiicreli organizmalara ve bir kac basit gok hiicreliye ait fosillere rastlan- 
mi§tir. Bu nedenle, Kambriyen devrinde ortaya cikan canh tiirlerinin ev- 
rimsel atalan oldugu iddia edilebilecek hicbir canliya ait fosil kaydi bu- 
lunmamaktadir. 

Paleontologlar James Valentine, Stanley Awramik, Philip Signor ve 
Peter Sadler'e gore: 

Fosil kaydindaki en harikulade olay, Kambriyen doneminin ba§langtctnda §u 
anda yasamakta olan ve soyu tukenmi§ bir qok hayvan filumunun aniden orta- 
ya cikisi ve qe§itlenmesidir} Al 

Hayvan fosillerinin Kambriyen devrinde aniden ortaya ciki§i Dar- 
win tarafindan da biliniyordu. O devrin fosil kayitlannda da, Kambri- 
yen devrinde canlihgin birdenbire ortaya ciktigi gozlemlenmi§, trilobit- 
lerin ve diger bazi omurgasizlarm aniden belirdikleri tespit edilmigti. Bu 
yiizden Darwin Tiirlerin Kokeni adh kitabinda bu konuya deginmek du- 
rumunda kaldi. O siralarda Kambriyen devri "Siluryen devri" olarak ta- 
nimlamyordu. Darwin ise "Bilinen Eski Fosil Kayitlannda Farkh Tiirle- 
rin Aniden Ortaya Ciki§i Uzerine" ba§hgi altinda bu konuya deginmis. 
ve Siluryen devri hakkinda §6yle yazmi§ti: 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 277 



Siluryen devrine ait trilobitlerin, bu devirden gok daha onceleri ya§ami§ olan 
ve bilinen hayvanlarm higbirine benzemeyen bir tiir kabuklu havyandan ev- 
rimle§tigi konusunda hig ku§kum yok... Sonugta, eger benim teorim dogruysa, 
en eski Siluryen tabakasinin olu§umundan once, gok uzun zaman dilimleri geg- 
mi§ olmah, Siluryen devrinde bu giine kadar gegmi§ olan zaman kadar uzun 
zaman dilimleri. Ve hentiz bilinmeyen bu zaman dilimleri iginde dtinya canh 
yaratiklarla dolup ta§mi§ olmah. Bu biiyiik zaman dilimlerine ait fosil kayitla- 
rini neden bulamadigimiz sorusu kar§isinda ise verebilecek tatmin edici bir ce- 
vabim yokM 2 

Kisacasi Darwin, Kambriyen devrindeki "aniden ortaya ciki§" olgu- 
sunun, "fosil kayitlanndaki yetersizlik'ten kaynaklandigi varsayimiyla 
hareket ediyordu. Ancak aradan gegen 150 yil iginde fosil kayitlan hak- 
kinda yeterli kanit toplandi. Buna ragmen, Kambriyen oncesi devirde, 
Kambriyen doneminde bulunan canlilann atasi olabilecek canhlann fo- 
sillerine rastlanmadi. 

Kambriyen Patlamasi Darwin'in Teorisine Meydan Okuyor 

Kambriyen patlamasi, evrim teorisine ciddi bir §ekilde meydan oku- 



i,i mift rii mm 






J30 Wtym ft mn 



maktadir. Oldukca ani, kapsamli ve jeolojik acidan son derece hizh geli- 
§en bu donem sonucunda cok sayida hayvan filumu ortaya cikmi§tir. Bu 
ise Darwinizm'in en temel varsayimini yok etmektedir. 

Bu varsayim, canhhgin bir tiir "giderek genisdeyen bir farkhlik ucge- 
ni" icinde geli§tigi §eklindedir. Buna gore canlilik, ilk canli organizma- 
dan ya da ilk havyan turiinden basdayarak, a§ama a§ama farkhla§mi§ ve 
biyolojik siniflandirmanin daha yiiksek kategorilerini olugturmus. olma- 
hdir. Ama hayvan fosilleri bizlere bu iicgenin gercekte bagagagi durdu- 
gunu gostermektedir: Filumlar heniiz ilk anda (Kambriyen devirde) 
hep birlikte vardir, sonra giderek sayilan azalmi§tir. 143 Tiim filumlar 
bir anda ortaya cikmi§tir, hatta ilerleyen donemlerde bazilannin soylan 
tiikenmi§tir. 

Bazi biyologlar bunu evrimin "a§agidan-yukanya"' evrim iddiasina 
kargi koyan '"yukandan-agagiya" bir tablo olarak tanimlamaktadirlar. 
Yani fosil kayitlarmin ortaya koydugu doga tarihi, evrimci tahminlerin 
tarn aksidir. 



• Farkh hayvan filumlarma ait canlilann, son derece kompleks yapilan ile, 
Kambriyen devirde aniden ortaya cikmalari, bu canlilann yaratildiklannin 
acik bir delilidir. 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 279 




280 I HARUN YAHYA 



Evrimcilerin Darwin'in Teorisini Kurtarma 
(Jabalari Sonuqsuzdur 

Evrim teorisine inanmakta israr eden paleontologlann Kambriyen 
Patlamasi kar§isinda Darwin'in teorisini kurtarmak icin denedikleri 2 
yol vardir. 

Birincisi; Kambriyen devirde ortaya cikan canhlann aniden belirme- 
diklerini, bu canhlann Prekambriyen (Kambriyen oncesi) donemde ata- 
lannin bulundugunu ileri suriirler. Fakat, Prekambriyen donemde, da- 
ha once de belirtildigi gibi Kambriyen donemindeki olaganiistii kap- 
samli canhligin atasi sayilabilecek hie bir kayit yoktur. Bunu aciklamak 
icinse, iki ayn iddia ortaya atarlar. Bunlardan birine gore, bu sozde ata- 
lar, yumugak viicutlan ve kuciikliikleri nedeniyle fosil birakmamiglar- 
dir. Bir diger iddiaya gore ise, Prekambriyen donemden elde edilen bul- 
gular parca parca ve yetersiz oldugu icin, bu "hayali atalann" fosillerine 
heniiz rastlanmami§tir. 

• Fosil kayitlan yetersiz degildir: 

Dikkat edilirse bu iddialar, herhangi bir "kanif'a degil, bilakis "kanit- 
sizhga" dayanmaktadirlar. Nitekim bir cok paleontolog bunun farkinda- 
dir ve "fosiller yetersiz" iddiasina katilmamaktadir. Prekambriyen done- 
minin sonlarina ve Kambriyen donemine ait yeterince saglam kayalar 
bulunmugtur. Bilim adamlanna gore, bu kayalar, eger sozkonusu "ata- 
lar" ya§ami§ olsaydi onlann fosille§mi§ olacaklanna ve bugiine kadar 
ke§fedileceklerine dair paleontologlan ikna edecek kadar yeterlidir. Or- 
negin her ikisi de evrimci olan James Valentine ve Douglas Erwin'e go- 
re elde edilen Kambriyen kayahklan yeterince eksiksizdir. Dolayisiyla 
bu bilim adamlan "Patlamanin ger^ek ve fosil kaydindaki eksiklikler- 
le gizlenemeyecek kadar biiyiik oldugu" sonucuna varmi§lardir. 144 

§ubat 2000'de Ingihz jeologlar M. J. Benton, M. A. Wills ve R. Hitc- 
hin §u sonuca varmi§lardir: 

Fosil kaydinin eski pargalari asikar bir §ekilde noksandir, fakat xjasam tarihinin 

engin modellerini orneklendirmek agtsindan yeterli gorulebilirler. U5 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 281 



• Bulunmasi gereken atalar ya§asalardi iz birakirlardi 

Ote yandan, Kambriyen devri filumlannin cok kiigiik olduklanndan 
ya da yumu§ak bedenli olduklanndan dolayi fosil birakmadiklan iddi- 
asi da gecersizdir. Bu iddiayi giiriiten en acik ornek, kiiciik bakterilerin 
mikrofosillerinin 3 milyar yildan daha ya§li olan kayalarda dahi bulun- 
mus. olmasidir. Dahasi Avustralya Ediacara Tepelerinde fosille§mi§ ola- 
rak bulunan Prekambriyen organizmalan yumugak bedenlidirler. Si- 
mon Conway Morris 1998 yilinda yayinlanmis. olan The Crucible of Cre- 
ation adh kitabinda "Ediacaran fosilleri sanki fiilen yumu§ak viicutluy- 
mus. gibi goriinmektedirler" diyerek Ediacaran organizmalannda iskele- 
te ait sert boliimlerin olmadigini belirtmektedir. Ayni durum Kambriyen 
Patlamasinda fosille§mi§ olan cok sayida organizma icin de gecerlidir. 
Ornegin Kanada'daki Burgess Shale fosil yatagi, tamamen yumugak be- 
denli olan cok sayida fosil icermektedir. Conway Morris 'e gore "bu ola- 
ganiistu fosiller" yalmzca onlarin ana hatlanni gostermekle kalmazlar, 
ayni zamanda bazen de bagirsaklar ya da kaslar gibi ic organlan da gos- 
terirler. 

Kisacasi, ya§adiklari varsayilan atalarin fosillerine rastlanmamasi- 
nin nedeni, yumugak viicutlu ya da kiiciik olmalan olamaz. 

Dolayisiyla, "Prekambriyen devirde, Kambriyen devir canlilannin 
atalan ya§iyordu, ama izlerine ula§amiyoruz" iddiasi tamamen gecer- 
sizdir. Bu teorik canlilannin fosillerinin var olmamasinin tek sebebi var- 
dir: Bu canhlar hig var olmami§lardir. 

Bunun ise tek bir anlami vardir: Kambriyen devrinde ortaya cikan 
canhlar aniden, hicbir ataya sahip olmadan ortaya gikmi§lardir. 

Kambriyen Devirde Aniden Ortaya C^ikan Canhlar 
Evrimle 01u§amayacak Kadar Komplekstirler 

Evrimcilerin, Kambriyen patlamasinin nasil gerceklegtigini acikla- 
mak igin denedikleri ikinci yol ise "hizh ve istisnai evrimdir". Yani bu son 
derece kompleks ve farkh filumlara ait canhlann qok hizh bir evrimle or- 
taya ciktigini iddia ederler. Ancak bu iddia da hem kendi taraftarlan hem 
de diger bilim adamlan tarafindan yogun olarak ele§tirilmektedir. 



282 I HARUN YAHYA 



CTunkii Kambriyen patlamasinda beliren canlilar oldukca kompleks 
ozelliklere sahiptir ve boyle hizh bir evrimlegme evrim teorisinin kendi 
iddialanna gore bile mumkiin olamaz. 

Kambriyen canlilannin bazi ozelliklerini bilmek, bu konuda aydin- 
latici olacaktir. Ornegin son bulunan kabuklu fosilinde, yiyecegini agzi- 
na gotiirmek icin kullanabilecegi bir organa ve ayrica antenlere rastlan- 
mi§tir. Bunun di§inda, kendisini koruyan bir de kabugu bulunmakta- 
dir. Bu kabuklu ile ayni donemde ya§ayan 
trilobitler ise son derece komp- 
leks bir goz sistemine sa 
hiptirler. Bu goz yapisi 
tarn bir yaratihg harika- 
sidir. Harvard, Roches- 
ter ve Chicago Univer- 
siteleri'nden jeoloji pro- 
fesorii David Raup; 
"Trilobitlerin gozii, 
ancak gunumuziin 
iyi egitim gormii§ ve 
son derece yetenekli 
bir optik miihendisi ta- 
rafindan geli§tirilebile- 
cek bir tasarima sahipti' 
demektedir. 146 

Burada kisaca yer 
verilen bu kompleks 
canhlarin, evrimcile- 
rin iddia ettikleri me- 
kanizmalarla (bu me- 
kanizmalarm gercek- 
ten evrimleijtirici bir 
etkisi oldugu varsa- 
yilsa dahi) bu kadar 
kisa bir zaman arahgin- 




DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 283 



da kusursuz yaratiliglariyla ortaya cikmalan imkansizdir. Kambriyen 
patlamasi qok kisa bir zaman araliginda meydana gelmigtir. 1993 yilin- 
da yapilan radyometrik olciimler ile Kambriyen devrinin 543 milyon yil 
once ba§ladigi 147 ve ilk hayvan filumlarimn ise, 530 milyon yil once or- 
taya ciktiklan belirlenmi§tir. 148 Bu cah§malar aym zamanda Kambriyen 
patlamasimn 5 milyon yil icinde gercekle§tigini ortaya koymugtur. Je- 
olojik acidan 5 milyon yil qok kisa bir donemi ifade etmektedir. 

Bugiin kabul goren neo-Darwinizm'in tiirlerin olu§umunu agikla- 
mada kullandigi mekanizmalar icm gerekli sayilan siireler ise cok uzun- 
dur. Neo-Darwinizm, tiirlerin olugumu icin, canlimn gen dizilimlerinde 
rastgele mutasyonlar sonucunda kuguk degi§iklikler biriktigini ve bu 
biriken degi§ikliklerin nesiller sonra, tiirlerdeki degi§ikliklere neden ol- 
dugunu iddia eder. Mutasyonlarm canlilarm genetik bilgisini geli§tir- 
medikleri gercegi, bu iddiayi en ba§tan gecersiz kilmaktadir. Ancak bir 
an igin tamamen spekiilatif olan bu evrimci iddiayi kabul etsek ve mu- 
tasyonlarm evrimle§tirici bir etkisi olabilecegini varsaysak bile, teori 
Kambriyen patlamasi kargisinda yine de caresizdir: Kambriyen devrin- 
de ortaya cikan canlilarm bu tiir kuguk degi§ikliklerle bu kadar kisa bir 
zaman zarfinda meydana gelmesi kesinlikle imkansizdir ve bu imkan- 
sizligi evrimcilerin kendileri de itiraf ederler. Japon bilim adami Susomo 
Ohno Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde bu gerce- 
gi goyle aciklar: 

Rastgele meydana gelen mutasyon oranmin yilda baz gifti basina 10-9 oldugu- 
nu varsayarak ve dogal seleksiyonun negatif etkilerini de goz oniinde bulundu- 
rarak, DNA baz dizilerinde %1'lik bir degisiklik olabilmesi igin 10 milyon yi- 
la ihtiyag vardu. Evrimsel zamanda ise 6-10 milyon yil goz kupmasi kadar ki- 
sadir. Hayvanlar aleminin neredeyse turn filumlarimn aniden ortaya giki§ini 
gosteren Kambriyen patlamasimn 6-10 milyon yilhk bir zaman arasin- 
da meydana gelmesinin ise kesinlikle genlerdeki mutasyonlara bagh 
degi§imlerle aciklanmasi miimkun degildirM 9 

Ohno'nun sozlerinde de goruldiigii gibi, Kambriyen patlamasimn 
ileri siiriilen "evrim mekanizmalan" ile aciklanmasi kesinlikle miimkun 
degildir. Nitekim, Science dergisindeki yazisinda Richard Fortey de ev- 



284 I HARUN YAHYA 



rim teorisinin icinde bulundugu agmazi belirterek yazisim §6yle sonlan- 
dirmaktadir: 

Doha eski bir ataya ait bir delil bulunsa dahi, Kambriyenin en alt tabakalann- 
da neden o kadar gok hayvanin, boyut olarak o kadar gok buyudiigiinu ve ne- 
den o kadar kisa siirede kabuk elde ettigini agiklamak, bir geli§ki olarak kalacak- 
hr.150 

Sonug 

Goriildugii gibi pek qok kompleks canli, Kambriyen devrinde 
kompleks yapilanyla aniden ortaya gikmiglardir. Higbir atalan yoktur 
ve bu hayali atalarm ileride bulunma olasiligi da soz konusu degildir. 
Bu canlilann evrimsel bir ataya sahip olmadan aniden ortaya cikmalan 
ise evrim teorisinin iddialan ile tamamen celi§mektedir. Bu durumda, 
yapilacak en dogru hareket, bilimsel delillere bakarak, evrim teorisini 
terk etmek olmahdir. 

Ancak evrimciler teorilerinde israrlidirlar. Son bulunan kabuklu fo- 
sili dahi onlan bu isrardan vazgecirmemektedir. (Jiinkii evrim teorisi bi- 
limsel delillerden yola cikilarak savunulan bir teori degildir. Bu teoriyi 
savunanlar, Allah'in varligini ve tiim canlilan O'nun yarattigini kabul 
etmemek icin bu teoriyi her ne pahasina olursa olsun korurlar. Kambri- 
yen devrindeki canlilann ortaya ciki§i yaratihg gercegini cok acik bir §e- 
kilde gosteriyor olmasina ragmen, evrimciler ciiriik teorilerini birakma- 
makta direnmektedirler. 



... Sen yilcesin, bize ogrettiginden 
ba§ka bizim higbir bilgimiz yok. 

Gergekten Sen, her§eyi bilen, 

hiikum ve hikmet sahibi olansin. 

(Bakara Suresi, 32) 



DARWINiSTLERiN BEKLEDiGi CEVAPLAR I 285 



NOTLAR 



1 - http;//news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/new- 
sid_1 234000/1 234006.stm 

2- Daniel E. Lieberman, "Another face in our family 
tree", Nature, 22 Mart 2001, s. 419 

3- http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/new- 
sidj 234000/1 234006.stm 

4- http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/new- 
sid_1 234000/1 234006.stm 

5- John Ostrom, "Bird Flight: How Did It Begin?", 
American Scientist, Ocak-§ubat 1979, Sayi 67, s. 50 

6- PatShipman, "Birds Do It... Did Dinosaurs?", New 
Scientist, 1 §ubat 1997, s. 28 

7- Tim Friend, "Dinosaur-bird link smashed in fossil 
flap", USA Today, 01/25/00 



29- N. Eldredge, and I. Tattersall, I he Myths of Hu- 



30- Richard Leakey, The Making of Mankind, London: 
Sphere Books, 1981, s. 62 

31- Kate Wong, Is Out of Africa Going Outdoor?, Sci- 



eT. Gish, Evolut 



i:The Fos 



s Still Say 



. 103 



I, Vertebrate Paleontology ai 



10- National Geographic Turkiye, Mayis 2001, s. 

11- National Geographic Turkiye, Mayis 2001, s. 



12- Solly Zuckerman 


Beyond The I 


/ory Tower, New 


York:Toplinger Publ 


cations, 1970, 


. 75-94 


13- Isabelle Bourdia 


"Adieu Lucy", 


Science et Vie, 


Mayis 1999, no. 980 


s. 52-62 




14- Earnest A. Hooto 


n, Up From Th 


s Ape, New Yorl 


McMillan, 1931, s. 332 




15- Charles Darwin, 


Turlerin Koken 


, s. 185 


1 6- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record 


Proceedings of the B 


itish Geologic 


I Association, ci 


87, 1976, s. 133 






1 7- Mark Czarnecki, 


"The Revival of the Creationist 


Crusade", MacLean's 


19 Ocak 198 


, s. 56 


18- "Who Doubts Ev 


alution?", New 


Scientist, sayi 9C 


25/06/1981, s. 831 






19- Henry Margenau 


Roy Abraham 


Vargesse. Cos- 


mos, Bios, Theos. La 


Salle IL: Open 


Court Publishing 



Stephen W. Hawking, "The Direction of Time", 
v Scientist, vol. 115, 9 Temmuz 1987, s. 47 
Plucking the Feathered Dinosaur", Science, Cilt 
, 14 Kasim 1997, s. 1229 
S. J. Gould & N. Eldredge, Paleobiology, Vol 3, 
7, s. 147 

A. Gibbons, "New Feathered Fossil Brings Dino- 
rsand Birds Closer/'Science, 274:720-721, 1996 
A.C. Burke and A. Feduccia, "Developmental Pat- 
terns and the Identification of Homologies in the Avi- 
an Hand", Science, 278(5338):666-8, October 24, 
1997, with a perspective by R. Hinchliffe, "The For- 
ward March of the Bird-Dinosaurs Halted?" s. 596- 
597 

25- Richard L. Deem "Demise of the 'Birds are Dino- 
saurs' Theory", http://www.yfiles.com/dinobird2.html 

26- http://www.yf iles.com/di nobird2.htm I 

27- http://www.cnn.com/2001/TECH/scien- 






, 1999 



32- http^/www.icr.org/headlines/darwinvindica- 
ted.html 

33- "Hominoid Evolution and Climatic Change in Eu- 
rope" Volume 2 Edited by Louis de Bonis, George D. 
Koufos, Peter Andrews, Cambridge University Press 



2()(| I < 



1- Civ 



Darwin, The Origin of Species: A Facsi- 
of the First Edition, Harvard University Press, 



1964, s. 189 

35- Michael J. Denton, "The Inverted Retina: Mala- 
daptation or Pre-adaptation?", Origins & Design, 19:2; 
George Ayoub, "On the Design of the Vertebrate Reti- 
na" Origins & Design 17:1 

36- Richard Leakey, insanm Kokeni, Varhk Yayinlan: 
istanbul, 1996, s.142 

37- Roger Lewin, Modern insanm Kokeni, Tubitak Po- 
pCiler Bilim Kitaplan: Ankara, 1997, s. 220-221 

38- Philip Lieberman, On the Kebara KMH 2 Hyoid 
and Neanderthal Speech, Current Anthropology, 
34:2(Nisan 1993):1 72-175, s. 174 

39- Earlier Human Speech, http://www.eureka- 
lert.org/pub_releases/1998-04/DU-EHS-270498.php 

40- Earlier Human Speech, http://www.eureka- 
lert.org/pub_releases/1998-04/DU-EHS-270498.php 

41- L. A.Schepartz, Language and Modern Human 
Origins, Yearbook of Physical Anthropology, 36:91- 
126(1993), s. 106 

42- http://www.mesozoic.demon.co.uk/mankind.htm 

43- Ashby L. Camp "Reappraising the 'Crown Jewel'", 
Creation Matters, September/October 1998 

44- Roger Lewin, "Bones of Mammals, Ancestors Fles- 
hed Out", Science, cilt 212, 26 Haziran 1981, s. 1492 

45- George Gaylord Simpson, Life Before Man, New 
York: Time-Life Books, 1972, s. 42 

46- George G., Simpson, "Tempo and Mode in Evolu- 
tion", Columbia University Press, New York, 1944, s. 
105, 107 

47- Richard Monestarsky, "Mysteries of the Orient", 



48- Rid 



, Nisan 1993, s. 40 

ard Dawkins, The Blind Watchm; 



New Scientist, c. 1 03, 1 6 Agustos 1 984, s. 1 
lichael Denton, Evolution: A Theory in Cris 



>ory in Cris 



London, Burnett Books, 1985, s 

52- Michael Denton, Evolution: 
don, Burnett Books, 1985, s. 290-291 

53- William A. Dembski "Science and Design", First 
Things, sayi 86, October, 1998, s. 26 

54- Service, R.F., Vogel, G, Science, 16 Subat 2001 

55- http://www.arn.org/docs/ode- 
sign/od182/ls182.htm#anchor569108 

56- Hubert Renauld and Susan M. Casser, "Heterochro- 
matin: a meiotic matchmaker," Trends in Cell Biology 7 
(May 1997): s. 201-205 

57- Emile Zuckerkandl, "Neutral and Nonneutral Mutati- 
ons: The Creative Mix-Evolution of Complexity in Gene 
Interaction Systems, 1 Journal of Molecular Evolution 44 
(1997):S2-S8 

58- Hubert Renauld and Susan M. Gasser, "Heterochro- 
matin: a meiotic matchmaker," Trends in Cell Biology 7 
(May 1997): s. 201-205 

59- "Does nonsense DNA speak it's own dialect?", Sci- 
ence News, Vol. 164 , 24 Aral ik, 1994 

60- S. R. Scadding, "Do 'Vestigial Organs' Provide Evi- 
dence for Evolution?", Evolutionary Theory, Cilt 5, Mayis 
1981, s. 173 

61- B.E. Bishop, "Mendel's Opposition to Evolution and 
to Darwin," Journal of Heredity 87 (1996): s. 205-213; 
ayrica bkz. L.A. Callender, "Gregor Mendel: An Oppo- 
nent of Descent with Modification," History of Science 
26 (1988): s. 41-75 

62- W. R. Bird, The Origin of Species Revisited., Nash- 
ville:Thomas Nelson Co., 1991, s. 298-99 

63- Edward R. Winstead, Ameoba is King, 12 §ubat 
2001, http;//www.celera.com/genomics/news/artic- 
les/02_01/Sizing_genomes.cfm 

64- Lane Lester, Raymond Bohlin, The Natural Limits to 
Biological Change, Probe Books, Dallas, 1989, s. 141 

65- John Peet, The True History of Mankind, 
httpv/www.mesozoic.demon. co.uk/mankind. htm 

66- Phillip E. Johnson, The Wedge of Truth, Splitting the 
Foundations of Naturalism, InterVarsity Press, Downers 
Grove, Illinois 2000, s. 111 

67- G. G. Simpson, W. Beck, An Introduction to Biology, 
New York, Harcourt Brace and World, 1965, s. 241 

68- Keith S. Thompson, "Ontogeny and Phylogeny Reca- 
pitulated", American Scientist, cilt 76, Mayis/ Hazi- 



;. 273 



69- l< 



"Embryos ai 



16 Ekil 



1999 



70- Fix, William, The Bone Peddlers: Selling Evolution 
(New York: Macmillan Publishing Co., 1984), s. 189 

71- Holly Smith, American Journal of Physical Antropo- 
logy, cilt 94, 1994, s. 307-325 

72- Fred Spoor, Bernard Wood, Frans Zonneveld, "Impli- 
cation of Early Hominid Labryntine Morphology for Evo- 



lution of Human Bipedal Locomotion", Nature, ci 
23 Haziran 1994, s. 645-648 

73- Der Spiegel 16/2000, Ceviri: Nilgun Ozbasarai 

74- Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin, W.W. 
& Company, New York 1992, s. 223 

75- Cemal Yildirim, Evrim Kurami ve Bagnazhk, s 

76- Peter Kropotkin, Mutual Aid: A Factor of Evol 



It 369, 



1902, I. Boliim, (http://www.etext.org/Politics/Spunk/lib- 
rary/writers/kropotki/sp001 503/i ndex.html 

77- Bilim veTeknik, sayi 190, s. 4 

78- John Maynard Smith, The Evolution of Behavior, Sci- 
entific American, Aralik 1978, cilt 239, no.3, s. 176 

79- Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, Har- 
per & Row Publishers 1983, s. 222 

80- Charles Darwin, Turlerin Kokeni, Onur Yaymlan, 
Besmci Baski, Ankara 1996, s. 273 

81- Great Evolution Mystery, s. 221 

82- Anton Pannekoek, Marxism and Darwinism, Ceviri: 
Nathan Weiser, Chicago, Charles H. Kerr 

83- Alaeddin §enel, Irk ve Irkcihk Du§uncesi, Ankara: 
Bilim ve Sanat Yaymlan, 1993, s. 61 

84- The Challenge of Facts and Other Essays, as quoted 
in Mason Drukman, Community and Purpose in Ameri- 
ca: An Analysis of American Political Theory, New York: 
McGraw-Hill, 1971, s. 202 

85- Theodosius Dobzhansky, "Ethics and Values in Biogi- 
cal and Cultural Evolution", Zygon, The Journal of Religi- 
on and Science, Los Angeles Times'da yaymlandigi §ek- 
liyle almmijtir, bolum 4 (Haziran 16, 1974), s. 6 

86- Language and Linguistics Cambridge Univ Pr, 1981, 
s. 65 



i- S.Pinker,The Language Ir 
lin Press, 1994, s. 337 



t, Allcr 



;, The Pen- 



89- Derek Bickerton, Language and Species, The Univer- 
sity of Chicago Press,1992, s.190 

90- "The Evolution Of Syntactic Communication", Martin 
A. Novak, Joshua B.PIotkin, Vincent A.A. Jansen, Nature 
30 March 2000 s. 495-498 

91- D. Premack, "Gavagai! Or The Future History Of 
The Animal Language Controversy", Cognition, 19, s. 
281-282 

92- Friedrich Engels, Ailenin, Ozel Mulkiyetin ve Devle- 
tin Kokeni, Sol Yaymlan, Ceviren Kenan Somer, Onuncu 
Baski, Kasim 1992, s. 28 

93- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) NewYork, 
Dover Publications, 1953 (Reprint), s. 196 

94- Klaus Dose, "The Origin of Life: More Questions 
Than Answers", Interdisciplinary Science Reviews, cilt 






1982, s. 40 



after the 



96- James W. Valentine, "Why No New Phyl 
Cambrian? Genome and Ecospace Hypotheses Revisi- 
ted," Palaios 10 (1995): s. 190-94 

97- Philip E. Johnson, "Darwinism's Rules of Reasoning", 
Darwinism: Science or Philosophy, Foundation for Tho- 
ught and Ethics, 1994, s. 12 

98- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile 
of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 
179 

99- R. Wesson, Beyond Natural Selection, MIT Press, 
Cambridge, MA, 1991, s. 45 

100- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile 



of the First Edition, Harvard Universi 
101- Pierre Paul Grasse, Evolution of 
Academic Press, New York, 1977, s. 
02- Dr. Michael Walker, Quadrant, 
03- Charles Darwin, The Descent o 



York, /'- 



04- Carl Cohen, Communim, Fascism and Democracy, 
view York: Random House Publishing, 1967, s. 408-409 

05- John J. Michalczyk (editor), Nazi Medicine: In The 
Shadow of The Reich (belgesel film), First Run Features, 
New York, 1997 

06- George Stein, American Scientist, vol. 76, Ocak/§ubat 



' Press, 1964, s 
JvingOrganisr 



Ian, 2. baski, 



. Burt Co., 1874, s 






:eith, Ev 



n Collii 



jlution and Ethics, 1947, s. 246 
n and The Shaping of the Soviet 
Sons & Limited Co., Glasgow, 



Jninon, Willi 
987, s. 22 

09- Kent Hovind, The False Religion of Evolution, 
ittp://www.hsv.tis.net/....ke4vol/evolve/ndxng.html 

10- K. Mehnert, Kampf urn Mao's Erbe, Deutsche Verlags- 
Anstalt, 1977 

1- Niles Eldredge, Ian Tattersall, The Myths of Human 
■olution, s. 126-127 

2- Henry Gee, In Search of Deep Time, New York, The 
ee Press, 1999, s. 116-117 

3- John R. Durant, "The Myth of Human Evolution", New 
niversities Quarterly 35 (1981), s. 425-438 

4- Roger Lewin, Bones of Contention, s. 312 

5- G. A. Clark, C. M. Willermet, Conceptual Issues in 
Modern Human Origins Research, New York, Aldine de 
Gruyter, 1997, s. 76 

116- Jonathan Wells, Icons of Evolution: Science or Myth, 
Why Much of What We Teach About Evolution is Wrong, 
Washington, DC, Regnery Publishing, 2000, s. 225 

9- Paul S. Taylor, Origins Answer Book, 5. baski, 1995, s 
35 

8- John Horgan, The Undiscovered Mind: How the Hu- 
an Brain Defies Replication, Medication, and Explanation 
258-259 
wred Mind: How the Hu- 



lewYork:Free Press, 1999), s 
9- John Horgan, The Undisc 



n Defies Replic; 



l, Medic; 



w York:Fre. 



d Explan 



;. 258-259 

n, The Undiscovered Mind: How the Hu- 
s Replication, Medication, and Explanatic 
3 ress, 1999), s. 229 

n Ditfurth, Dinozorlarm Sessiz Gecesi 3, 
Kasim 1996, istanbul, Cev: Veysel Atay- 



k. Dembski, Converting Matter i 



3 Mind, 



23- Willi 
998, ww 
24- Mich 



\. Dembski Converting Matter into Mind, 

n.org 

J, Behe, Darwin'in Kara Kutusu, Aksoy Yaym- 



25- J.P. Changeux, P. Ricoeur, What Makes Us Think?, 
rinceton University Press, 2000, s. 78 

26- D. Meredith, Metamagical Themes, Basic Books, N.Y., 
985 

27- Michael Denton, Evolution: A Theory In Crisis, Lon- 

on: Burnett Books, 1985, s. 330 

28- Anthony Smith, insan Beyni ve Ya§ami, inkilap Kitabe- 






129- Ever since Darwin, Reflactions in Na 
W.W.Norton Company,USA:192, s. 188 
1 30- Ever since Darwin, Reflactions in Na 
W.W.Norton Company,USA:192, s. 208 
131- Ever since Darwin, Reflactions in Natural History, 
W.W.Norton Company,USA:192, s. 210 
1 32- Henry Gee, In Search of Deep Time, New York, The 
Free Press, 1999, s. 116-117 

1 33- Selective Adsorption of L- And D-Amino Acids On 
Calcite: Implications For Biochemical Homochirality, Ro- 
bert M. Hazen, Timothy R. Fill ey. And Glenn A. Goodfri- 
end, Proc. Natl. Acad. Sci. Usa, Vol. 98, Issue 10, 5487- 
5490, May 8, 2001 

1 34- Scott Gilbert, John Opitz, and Rudolf Raff, "Resynthe- 
sizing Evolutionary and Developmental Biology", Develop- 
mental Biology 173, Article No. 0032, 1996, s. 361 
1 35- Fagerstrom, T. P. Jagers, P. Schuster, and E. Szathmary. 
1996. Biologists put on mathematical glasses. Science 274: 
s. 2039-2040 

1 36- Primates and Human Evolution in the textbook: Year 
13 Biology 1999. Student Resource and Activity Manual by 
Richard Allan & Tracey Greenwood (Biozone International. 
Printed in New Zealand, s. 260 

PNAS, 25 Nisan 2001, s. 5003 

138- Science, vol 293, 13 July 2001, s. 188-189 

139- Science, vol 293, 13 July 2001, s. 188-189 

140- Science, vol 293, 13 July 2001, s. 188-189 

141 -James W. Valentine, Stanley M. Awramik, Philip W. 

Signor, ve Peter M. Sadler, "The Biological Explosion at the 

Precambrian-cambrian Boundary", Evolutionary Biology 25 

(1991), s. 279, 281 

142- Charles Darwin, The Origin of Species, 1859, s. 313- 

143- Phillip E.Johnson, "Darwinism's Rules of Reasoning", 
Darwinism: Science or Philosophy, Foundation for Thought 
and Ethics, 1994, s. 12 

144- James Valentine, Douglas Erwin, "Interpreting Great 
Developmental Experiments: The Fossil Record", s. 71- 
107in Rudolf A. Raff and Elizabeth C. Raff (editorler), Deve- 
lopment as an Evolutionary Process (New York: Alan R. 



I 987) 



5, R. Hitc 



536 

146- David Raup, "Conflicts Between Darwin and Paleon- 
tology", Bulletin, Field Museum of Natural History, cilt 50, 
Ocak 1979, s. 24 

147- S. A. Bowring, J.P. Grotzinger, C.E. Isachsen, A.H. 
Knoll, S.M. Pelechaty, and P. Kolosov, "Calibrating rates of 
Early Cambrian evolution," Science 261 (1993): 1293-98 

1 48- For a skeptical evaluation of the evolutionary signifi- 
cance of the classical Kettlewell experiments on industrial 
melanism: see Jonathan Wells, "Second Thoughts About 
Peppered Moths," The Scientist (May 24, 1999): 13 

1 49- Susumo Ohno, "The notion of the Cambrian panani- 
malia genome," Proceedings of the National Academy of 
Sciences USA 93 (August 1996): 8475-78 

150- Richard Fortey, "Cambrian Explosion Exploded?", 
Science, 20 Temmuz 2001