Skip to main content

Full text of "Necip Fazıl Kısakürek"

See other formats


Necip Fazil Kisakurek - Bir Adam Yaratmak 




www.kitapsevenler.com 



Merhabalar 

Buraya Yukledigim e-kitaplar A§agida Adi Gecen Kanuna istinaden 

Gorme Ozurliiler icin Hazirlanmi§tir 

Ekran Okuyucu, Braille 'n Speak Sayesinde Bu Kitaplan Dinliyoruz 

Amacim Yayin Evlerine Zarar Vermek Degildir 

Bu e-kitaplar Normal Kitaplann Yerini Tutmayacagindan 

Kitaplan Beyenipte Engelli Olmayan Arkada§lar Sadece Kitap Hakkinda Fikir Sahibi Oldugunda 

A§agida Adi Gecen Yayin Evi, Sahaflar, Kutiiphane, ve Kitapcilardan Temin Edebilirler 

Bu Kitaplarda Hie Bir Maddi Cikanm Yoktur Boyle Bir Seyide Du§unmem 

Bu e-kitaplar Kanunen Hig Bir Sekilde Ticari Amach Kullanilamaz 

Bilgi Payla§tikca Cogahr 

Ya§ar Mutlu 

Not: 5846 Sayili Kanunun "altinci Bolum-Ce§itli Hukumler " boliimunde yeralan "EK MADDE 11. 

- Ders kitaplan dahil, alenile§mi§ veya yayimlanmi§ yazih ilim 

ve edebiyat eserlerinin engelliler icin uretilmis. bir niishasi yoksa hicbir ticari amac gudiilmeksizin 

bir engellinin kullanimi icin kendisi veya ucuncu 

bir ki§i tek niisha olarak ya da engellilere yonelik hizmet veren egitim kurumu, vakif veya dernek 

gibi kurulu§lar tarafindan ihtiyac kadar kaset, CD, braill 

alfabesi ve benzeri 87matlarda cogaltilmasi veya odunc verilmesi bu Kanunda ongoriilen izinler 

ahnmadan gercekle§tirilebilir."Bu niishalar hicbir §ekilde 

satilamaz, ticarete konu edilemez ve amaci di§inda kullanilamaz ve kullandinlamaz. Aynca bu 

niishalar uzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmasi 

ve cogaltim amacinin belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde deneme yayinina 

gecilmi§tir. 

T.C.Kultiir ve Turizm Bakanhgi Bilgi i§lem ve Otomasyon Dairesi Ba§kanhgi 

Ankara 

Bu kitaplar hazirlanirken verilen emeye harcanan zamana saydi duyarak 

Lutfen Yukandaki Aciklamalan Silmeyin 

Not bu kitaplar Gorme engelliler icin taranmis, ve duzenlenmi§tir. 



Tarayan 
Hasan Uslu 
elhasenu @ gmail.com 



BIR ADAM YARATMAK 

Necip Fazil KISAKUREK 
HOCA UVEYS KUTUPHANESi 

b d yayinlan 

13.Basim/Agustos 1999 

b. d. yayinlan- 48 Baski- Eko Matbaasi / 1st. 

b. d. yayinlan Kurucusu: Necip Fazil Kisakurek 

Yayin sorumlusu: Sual Ak 

Muessese mudurii: Emrah Kisakurek 

Her hakki mahfuz ve "b. d. Yayinlan'na aittir. 

b. d. yayinlan, Ankara C. Vilayet Han 10/S Cagaloglu - Istanbul 
Telefon. (0212) 5285551-5125922-5110873 
ISBN 975-8180-31-2 

BIR ADAM YARATMAK / PIYES 
ESER 

— Eser, ilk defa, 1937 -1938 ki§inda Istanbul Sehir Tiyatrosu'nda temsil edilmi§tir. 



SAHISLAR 

Husrev - Muharrir 38 ya§lannda 

(Muhsin Ertugrul) 

Ulviye - Annesi 56 

(Neyyire Ertugrul) 

Selma - Halasinin kizi 23 

(Samiye Hun) 

Mansur -Aktor 32 

(Talat Artemel) 

Nevzat - Ruh hastahklan doktoru... 45 (7. Galip Arcan) 



Seref - Gazete patronu 36 

(Hiiseyin Kemal) 

Zeynep - Serefin kansi 33 

(Cahide Sonku) 

Turgut - Gazeteci 24 

(Zihni Rona) 

Osman - Emektar U§ak 65 " 

(Sami Ayanoglu) 

Hizmetci kiz - Hukiimet doktoru - Birinci sivil memur ikinci sivil memur 

Gardiyan. 

OLAY 

MEgHUL BIR TARIHTE 

ISTANBUL'DA 

GE£ER 



(Bogazicinin Anadolu yakasinda, biiyiik bir yahnin ta§hgi. Kar§ida ve orta yerde nhtima acilan 
camh kapi. Kapinin sag ve solunda, baklava biciminde, demir parmakhkh iki pencere; sagda ve 
ortada cifte koldan yukan kata cikan merdiven. Merdivenin iki kolu icinde bahceye bagh antre. 
Solda, birbirinden uzak iki kapi. iki kapi arasinda, ustiinde gay takimlan duran ronesans bir dresuar. 
Her tarafta hasir koltuklar, tabureler. Orta yerde ingiliz stilinde, biiyiik, yuvarlak, maun masa. 
Tavanda, masanin merkezine dogru sarkan billur avize. Duvarlarda tek tiik yagli boya resimler. iki 
kanadi acik kapidan cirpintih deniz ve Rumeli kiyilan gorunur.) 

BIRINCi SAHNE 

Husrev - Turgut 

(Hasir koltuklara oturmu§lar. Turgut, elindeki deftere not aliyor. Bir iki sefer yazdiktan sonra 

Husrev e bakar. Oturus. ve hareketler saygili.) 

11 

HUSREV - Babasi, kendisini bir incir dahna asmi§ti. 

TURGUT - Nitekim sonunda, o da kendisini bir 

incir dahna asiyor. 

HUSREV - Evet! Elinden cikan kazaya kadar hie du§unmedigi bir §ey, ondan sonra beynine oyle 

yerle§iyor ki, o da tipkisini yapiyor. Kendisini, evinin bahcesindeki ihtiyar incir agacinin dahna 

asiyor. 

TURGUT - Derler ki, bazi sanatkarlar eserlerindeki vak'alan, cok kere kendi hayatlanndan ahrlar. 

Hie olmazsa gordukleri, tesadiif ettikleri hadiselerden cikanrlar. Benim en cok merak ettigim nedir, 

biliyor musunuz? Acaba piyesinizin vak'asiyle hususi hayatiniz arasinda bir 

yakinhk var mi? 

HUSREV - (Du§unur, guliimser.) Lutfen ayaga 

kalkar misiniz? 



(Turgut elindeki defteri tabureye birakir. Sasjan, 

ayaga kalkar.) 

HUSREV - (Eliyle camh kapiyi gosterir.) Su kapiyi biraz gecin! Oradan nhtimin sol ko§esine 

dogru bakin. (Turgut kapinin e§igini biraz geger. Sola doner, bakar.) 

HUSREV - Ne goriiyorsunuz? TURGUT - Buyiik bir incir agaci! HUSREV - Her dahnda bir insan 

gekecek kadar iri bir incir agaci, degil mi? TURGUT - Evet! 

HUSREV - Demin nhtima cikinca nasil oldu da bu agaci gormediniz? Sizden biraz evvel gelen 

gazeteciler, sozlerine, bahcemdeki incir agacindan giri§tiler. 

(Turgut, Husrev'i dinlemiyor gibi, dikkatle agaca bakmaktadir.) 

12 

HUSREV - Ne kadar da merakla seyrediyorsunuz! Noel agaci degil bu, adi bir incir agaci. Gelin 

artik yerinize! 

TURGUT - (Gelirken) Ustadim, istihzanizi anlamiyor degilim. Fakat bu incir agaci bence cok 

manah. Bahcenizde boyle bir agac olmasaydi, piyesinizdeki kahraman herhalde kendisini bir incir 

dahna asmiyacakti. Babasi daha evvelce ayni agaca asilmis. olmayacakti. 

HUSREV - Obiir gazeteciler sizin kadar ileriye gitmediler. Yalniz aradaki tesadufe i§aret etmekle 

kaldilar. 

TURGUT - (Yerine oturur.) Piyesteki incir agaci bulu§u, belki bir coklannca teferruattir. Bence 

degil. Onda ya§anmi§ a, hayattan ahnmi§a benzer bir koku var. Daha bahcenizdeki agaci gormeden 

bunu sezdim. 

HUSREV - Hele gordukten sonra... 

TURGUT - Suphelerim busbutiin dirildi. 

(O anda, nhtimin sag tarafindan, Ulviye, Mansur, Selma goruniir. Camh kapiya kadar gelirler. 

Orada dururlar. Hiisrevle Turgut, gelenlere bakar..) 

13 

IKINCi SAHNE Ulviye - Mansur - Selma - Evvelkiler 

ULVIYE - (Hiisrev'e) Sizi rahatsiz ettik galiba? 

HUSREV - Beyefendi gazetecidir. Kendisiyle piyesime dair konu§uyorduk. (Turgut'a Ulviye'yi 

gostererek) Annem! 

(Turgut ayaga kalkar, Ulviye'yi hurmetle selamlar. 

Ulviye kapidan mukabele eder.) 

ULVIYE - (Yine Hiisrev'e) Uzun mu siirecek konu§maniz? Canimiz cay icmek istiyordu. 

HUSREV - Bir iki dakikahk i§imiz kaldi. Biraz daha dola§in bahcede... 

(Deminkiler geldikleri tarafa dogru yuriiyup kaybolurlar.) 

HUSREV - (Turgut'u iyice suzdukten sonra) Bana 

hulasa edin bakahm yazdigim piyesi. 

TURGUT - Piyes, «Babam kendisini bir incir dahna asmi§ti» diye ba§hyor. Piyesin kahramani, 

babasi intihar etmis. bir tip. ihtiyar annesiyle beraber bir yahda ya§i- 

14 

yor, yahnin bahcesinde biiyiik bir incir agaci. Babasinin asildigi agac. Efendim... 

HUSREV - Devam edin! 

TURGUT - Babasi kendisini nicin asmi§? Bilmiyoruz. Zaten kahramanimiz da bilmiyor. O zaman 

sekiz ya§inda bir cocukmu§. Buyiidugu vakit de kendisine esash bir §ey soylenmemi§. Oyle degil 

mi? 

HUSREV - Dinliyorum. 

TURGUT - (Heyecanh) Gunun birinde bu adam, sahnede gordugumuz gibi, bir kaza neticesinde 

annesini olduriiyor. Kaza isbat edildigi icin serbest kahyor. Fakat serbest kalmak mumkun mil? 

Kendi kendisine oyle bir ceza vermi§tir ki, ondan kurtulus. yoktur. Vicdan azabi, giinden giine 

pengesini beyninde derinle§tiriyor. Birdenbire goziinde, o zamana kadar hie dikkat etmedigi bir §ey 

canlaniyor. Babasinin akibeti! ikide birde, babam kendisini bir incir dahna asmi§ti, diye soyleniyor. 

Muvazenesi gittikge bozuluyor. Artik annesinin acisi onda mucerret bir Slum korkusu halinde 

tecelliye ba§hyor. Oliim; sagi, solu, onu, arkasi, her tarafi oliim. Piyes, ba§tan ba§a bu adamin oliim 

korkusu ile dolu. Zaten ismi de «01iim Korkusu. » Yanh§ mi goriiyorum? 



HUSREV - Dogru goriiyorsunuz. Netice? 

TURGUT - Nihayet bu korku, bu goriilmemis. korku onda o kadar buyiiyor ki, oliimden kagacagi 

yerde oliimun kucagina atihyor. Kendisini, evindeki incir agacina asiyor. Babasinin asildigi incir 

agacina. Ayni agaca. Piyes de bitiyor. 

HUSREV -Ya§ anmi§a benzer bir koku, bu vak'anin neresinde? 

TURGUT - Incir agacinda. Nicin herhangi bir agag degil de incir agaci? Nicin sadece agag degil de 

incir agaci? 

15 

HUSREV - (Dalgin) Evet, nigin sadece agac degil de incir agaci! Bunu bana degil, fikri 

sabitlerimize sorun! Cocuk, babam kendisini bir incir agacina asti diye diye ayni akibete 

siiriikleniyor. Bu fikri sabiti sadece agac diyerek canlandirabilir miyiz? Fikri sabitlerimiz, bir §eye . 

takildigi zaman, o §eyin basit, fakat cok esrarh hususiyetlerine a§ik olur. 

TURGUT - O halde bu incir agaci hikayesine bir 

hayal oyunu mu diyecegiz? 

HUSREV - Baska ne olabilir? 

TURGUT - Hayalinizin bu oyununa bazi hakikatler rehberlik etmis. olamaz mi? 

HUSREV - Ne tuhaf ! Farzedelim ki bu incir agaci fikrini, bana bahgemdeki agac verdi. Boyle 

olmakla piyesteki vak'a, ya§ anmis. bir vak'a mi olur? 

TURGUT - Durup dururken de bir intihar fikrini 

bir agac nasil verebilir? 

HUSREV - Siz zorla, yazdigim piyesi ya§ami§ olmami istiyorsunuz. Sizin fikri sabitiniz de bu! 

TURGUT - Vallahi ustadim, belki ifade edemiyorum, sebeplerini soyleyemiyorum; fakat neden 

bilmiyorum, bana boyle bir his geliyor. Mantikh, mantiksiz bunu duyuyorum. Bu eserin her 

tarafindan hakikat siziyor. Siz 

adeta onu ya§adiniz. 

HUSREV - Nasil ya§ami§ olabilirim? Madem ki, piyeste oldugu gibi annemi kaza ile oldurmus. 

degilim. Heniiz kendimi, bahgemdeki incir agacina da asmis. bulunmuyorum. 

TURGUT - Rica ederim, ben bunu demek istemedim. 

HUSREV - Ya? 

TURGUT - Bu incir agacini saran oyle hatiralar 

16 

bulunabilir ki... 

HUSREV - (Yan alayh, yan mahzun) Bulunabilir, elbette bulunabilir. Bu incir agaci, bilseniz bana 

neler neler hatirlatmaz. Butiin bir gocukluk, biitiin bir gegmis. zaman. Eski Istanbul kadinlanni 

bilmem hatirlar misiniz? Hayal dedigimiz kudret i§te onlardaydi. Benim bir buyukannem vardi ki, 

bu incir agacinin dibinde, goze goriinmez bir cin ve peri alemi tasavvur ederdi. Cocukken, beni bu 

incirin dibinde oynamaya birakmazlardi. Bir giin, orada oynarken ayagim kayip yere du§tum. 

Sabahtan ak§ama kadar mutfakta, cinlerin ofkesini dindirecek §erbetler kaynadi. Sihirbaz 

degneklerine benzer kepgelerle uzun uzadiya bir kazani kan§tirdilar. incirin dibine doktiiler. 

Cinler tathyi severmi§. 

TURGUT - insan istihzanizdan kagacak yer bulamiyor. 

HUSREV - Hatira sordunuz, ben de anlattim. Gazeteci degil misiniz? Sormak sizden, kar§ihgi 

bizden. 

TURGUT - Artik sizi rahatsiz ettigimi saniyorum. Musaadenizi alabilir miyim? Bana liitfettiginiz 

bir saatlik mulakat iginde, unutulmaz hayranhk dakikalan ya§adim. (Defterini katlar, cebine koyar) 

Zaten sozlerinizi, ezbere tekrarlayacak kadar dikkatle dinledim. 

HUSREV - (Ayaga kalkar) Giile giile dostum! Fakiiltedeki psikoloji derslerinize bilhassa 

ehemmiyet verin! 

Cok istidadiniz var. 

TURGUT - (Egilerek) Allahaismarladik efendim. 

HUSREV - Durun, ben sizi gegireyim. Sandahniz bekliyor degil mi? 

TURGUT - Evet efendim. 

(Turgut onde, Husrev arkada nhtima gikarlar. Turgut durur. Sol tarafa bakar.) 

17 

TURGUT - Her §eye ragmen bu agag goziimde gok esrarh kalacak. Ne de ihtiyar bir agag! 



HUSREY - Kirkbe§, elli ya§lannda var. 

TURGUT - (Arkasinda kalan Husrev'e ani bir donii§le) Tek bir sual daha sormama izin verir 

misiniz? 

HUSREV-Buyurun! 

TURGUT - Pederiniz oleli kac sene oldu? 
HUSREV - Bunu ne yapacaksiniz? 

TURGUT - Sizin gibi bir sanatkara ait her §ey bir? gazeteci icin miihimdir. 
HUSREV - (Biraz ha§in) Mahremiyetime bu kadar girilmesini sevmem. 
TURGUT - Affedersiniz. Allahaismarladik. 
HUSREV - Giile giile. 

(Turgut, sag taraftan kaybolur. Husrev, du§iinceli iceriye girer. Soldaki dresuann online kadar gelir. 
Kaynayan semaveri seyreder gibi durur. Sonra doner. Denize bakar. O anda camh kapinin sagindan 
Mansur'la Selma goru-niir.) 

U0NCU SAHNE Mansur - Selma - Husrev 

MANSUR - (Husrev'e) Nihayet ba§ba§a kalabildik. Gazeteci gitti. 
HUSREV - Giderken sana da bir §eyler sormak istemedi mi? 
MANSUR - Bana ne sorabilirdi ki? 

HUSREV - Sunu sorabilirdi: Siz ki, «01iim Korkusu» piyesinin ba§ rolunii yapmi§ aktorsuniiz ve 
muharririn en yakin dostusunuz, elbette bilirsiniz: Piyesteki vaka muharririn ba§indan gecmis. bir 
vak'a midir, degil midir? 
MANSUR - O da ne demek? 
HUSREV - Bunu bana sordu da. 
MANSUR - Olur saygisizhk degil. 

HUSREV - Saygisizhk-da laf mi? O bunu bir hak diye yapiyor. Sen kendi cebini kan§tmrsan 
saygisizhk mi etmis. olursun? Biz onlann ceplerinden farkh bir §ey degiliz. Ellerini uzatiyorlar ve 
bizi kan§tinyorlar. Agzinizi agin, di§lerinizi sayacagim dese, agzini acmaya, di§lerini 
saydirmaya mecbursun. 
MANSUR - Kuzum, neler soyliiyorsun? 

HUSREV - Elbette mecbursun. Onun elinde muthis, bir silah var. Seni tanimasi, seni me§hur kabul 
etmesi. 

MANSUR - Taninmis. olmak bir yiizkarasi mi? 

HUSREV - Tamamiyle aksi. Bir §eref. Oyle bir §eref ki ahcisi sen, vericisi o. Veren taraf bu i§te, 
farkina varmadan, vermis, olmanin selahiyetiyle hareket ediyor. Seni merak ediyor. Yedigin 
yemegi, giydigin elbiseyi, yattigin yatagi... Daha devam edeyim mi? 
MANSUR - Gazeteci buna benzer §eyler de mi 
sordu? 

HUSREV - Sormadi. Fakat sorabilirdi. O, bu merakin simsandir. Yann gelip yine sorabilir. Yann 
gelip unuttugunu isteyebilir. Tipki burada bastonunu unutmu§ 
gibi. 

SELMA - (Demindenben dikkatle dinledigi Hus- 
rev'e yakla§ir) Bunlan nicin tabii bulmuyorsunuz? Buyuk adamlan merak ederler. 
HUSREV - (Selma ile kar§i kar§iya) Buyuk adam ben miyim? Nasil olur? Ben bir basjma, kendi 
kendime, kendi goziimde buyuk adam olabilir miyim? Araya bu farki koyan ba§kalan. i§te bu 
ba§kalandir ki, bana buyuklugu kondurduktan sonra beni en kucuk insan haklanndan uzak goriiyor 
ya. (Yan tarafta kalan Mansur'a doner). Bak sen: Bir adam cikiyor, bir eser veriyor. Kimse onu 
tanimayi akhndan gecirmezken o kendi kendisini tanitiyor. Artik yaptigi i§in ugra§ilacak yeri 
kalmami§tir. Biitiin alaka, bu adamin miskin taraflanna doniiyor. Suratimiz, niifus kagidimiz, hayat 
kunyemiz... i§te meraka deger §eyler. Benim icin neler yazmadilar! Nelerimi merak 
20 

etmediler! (iki elini, taacciip ifade edercesine, iki tarafa kaldinr) Soyleyin Allah a§kina! Ben nasilsa 
karaya vurmu§ garip bir deniz hayvani miyim? Beni kalabahk bir sokakta, bir dukkanin cengeline 
mi a§mahlar? Gelen gecen beni be§ kuru§a seyir mi etmeli? Yosunlar, kayalar ve sessizlikler icinde 
yalniz kalmaya muhtac degil miyim? (Elleri yanina dii§er) Ben de bir insanim. Hie bir 



fevkaladeligim yok. Bir kadere baghyim. Bir takim zaaflarla doluyum. Belki herkesten daha zayif. 
SELMA - Siz kuvvetlisiniz. HUSREV - (Yine Selma'ya doner) Ben cok zayifim. Onun icindir ki 
mahrem tarafimin hakkini mudafaa ediyoram. Mahremin cazibesini duyuyorum. Bu belki bir 
kuvvet i§tiyakidir. Fakat temeli zaaf. Bir insanin yalniz kendisine mahsus, boyle bir gizlisi 
oldugunu kabul etmez 
misin? 

(Selma online bakar. Cevap vermez.) 
HUSREV - Soylesene Selma! 

SELMA - Cok bagh oldugum bir duyguya dokundunuz. 

HUSREV - Bu, benligimizin oyle bir tarafi ki, yarah bir parmak gibi sargilar icindedir. En keskin 
agnyi bu sargilar cozuliirken duyanz. insan orada butiin bahtiyle yalnizdir. Eksikleri, fazlalan, 
korkulan, eninleri, bezginlikleri, hasretleri, her §eyleri. 

SELMA - Bana adeta kendimi seyrettiriyorsunuz. (Husrev cevap vermez. Camh kapiya dogru 
gider. E§ikte durur. Mansur'la Selma yerli yerinde.) 

HUSREV - (Uzakta kalan Mansur'la Selma'ya dogru) Bir piyes yaziyorum. Orada Slum korkusunu 
ya§atmak istiyorum. Evime gazeteciler doluyor. Bahcemde bir incir goriiyorlar ve soruyorlar: 
Piyesinizdeki kahramanin babasi, kendisini bir incir dalma asmi§ti. Bu fikri size 
agac mi verdi? 

MANSUR - Ne manasiz sual! 

HUSREV - Demek istiyorlar ki, sakin sizin asil babaniz kendisim bu agaca asmis. olmasin? (Sola 
doner. Sanki agaca bakiyor. Degi§ik bir tonla) Haklan var. Babam kendisini i§te bu incir agacina 
asti. (Bir kac saniye agac istikametinde bakar. Sonra orta yere dogru yiiriir.) Simdi evin 
pencerelerini acip herkese bagirmah miyim? Ey ahali, beni dinleyin! Ben kendisini i§te bu agaca 
asan babanin ogluyum. Piyesimdeki vak'a buradan geliyor. Ogrenin! Merakiniz gecsin. 
SELMA - (Elleriyle yuzunii kapar) Aman susun, 
susun! 

HUSREV - Selma, babam, senin de dayin, oleli 

otuz sene oluyor. Sen onu hie tanimadin. Ho§, ben de tanimadim ya. Oldugu zaman kiigiik bir 
cocuktum. Tipki 
piyeste oldugu gibi. 

SELMA - Sizden rica ederim, boyuna piyesinizle 
mukayeseler yapmayin! 

HUSREV - Ben mi yapiyorum? Yapiyorlar. Piyesimi ya§ami§ olmami istiyorlar. Simdi onlan 
memnun etmek icin ne yapmahyim biliyor musun? 
SELMA - Susun, susun! 

(Camh kapinin sagindan Ulviye gelir. Kapiyi birkac adim gecer, durur). 
22 

DORDUNCi) SAHNE. Ulviye - Evvelkiler 

HUSREV - (Annesini goriir gormez) Nerdesin an- 

ne? 

ULVIYE - Gazeteciyle konu§uyordum. 

HUSREV - Nasil? O, daha gitmedi mi? 

ULVIYE - Simdi gitti. 

HUSREV - Fakat bana veda ettigi zaman sandahna dogru yuriidu. Ben onu hemen gitti sandim. 
ULVIYE - Hayir. Yanima geldi ve benden bir§ey- 
ler sordu. 

HUSREV - Ne gibi? 

ULVIYE - Babam sordu. Oleli kac sene oluyor, 
dedi. 

HUSREV - Ya sen ne dedin? 

ULVIYE - Senin de bildigini soyledim. Otuz seneye yakin, dedim. 
HUSREV - (Heyecanla) Sonra? 
ULVIYE - Bu olum tabii bir oliim miiydii diye sor- 



23 

du. Birdenbire cevap veremedim. Sikildigimi gordii. Affini istedi. Bunu biiyiik bir sanatkann 
hayatini ogrenmek icin yaptigini soyledi. Ben de anlattim. 
HUSREV - Anne, boyle bir §eyi nasil soylersin? 
ULVIYE - Herkes bilmiyor mu? 

HUSREV - Muhitindeki birkac ki§iyi herkes mi saniyorsun. Bak gor, §imdi beni nasil tefe 
koyacaklar. 

ULVIYE - (Bir koltuga oturur) Oglum! Ben bu insanlann maksatlanni ne bileyim? Soru§u 
tuhafima gitmedi degil. Fakat cevap vermekten kendimi alamadim. Hali cok terbiyeliydi. 
Maksadini temiz ve giizel gosteriyordu, 
HUSREV - Kabahat senin degil, onu evime kabul 
ettigim icin benim. 

(Husrev, cam sikilmi§, bir koltuga oturur. Bir iki saniye siikut. Mansur ona dogru ilerler.) 
MANSUR - Oldu olacak, artik kendini iizme. Hem hatinmdayken sorayim. Hani senin piyesine 
almadigini soyledigin bir takim tahliller vardi, onlan bana verecektin. Nerdeyse misafirler gelecek, 
yine unutulacak. 

HUSREV - Kim bilir nerede? Simdi arayamam. 

MANSUR - Rica ederim bul onlan. Bugiin ala-mazsam ne vakit alabilecegim? ! Sik sik 
gecemiyorum bu 
yakaya. 

SELMA - (Husrev'e) Ben biliyorum kagitlann nerede oldugunu, isterseniz vereyim. 
HUSREV - (Ka§lar catik) Nereden biliyorsun? 

SELMA - Gecen giin kitaplannizi ben duzeltmemis. miydim? Onlan bir ko§ede buldum. 
Cekmecenize 
yerle§tirdim. 

HUSREV - Ver oyleyse Mansur'a! Mansur! Cik 
yukanya Selma ile beraber, versin. 
24 

(Selma onde, Mansur arkada, sagdaki merdivenden cikarlar. Husrev hala asik yuzlii, Selma ile 
Mansur'un ayak sesleri kaybolunca Ulviye'ye doner.) 
HUSREV - Sana bir haberim var. Mansur birkac 
giin evvel benden Selma'yi istedi. 
ULVIYE - Ya! Ne cevap verdin? 

HUSREV - Cevabi ben vermiyecegim. Selma verecek. Mansur cok iyi bir cocuktur... Yegane 
dostumdur diyebilirim. Sor bakahm Selma'ya! Mansur sabirsizlaniyor. 

ULVIYE - Sen sorsan daha iyi degil mi? Selma seni cok sever. Elinde buyudu gibi bir§ey. Babasi 
yerinde- 
sin. 

HUSREV - Benim bir gene kiza boyle teklifler 

yapmak ho§uma gitmez. Sen kadinsin. Onun yengesisin. Senin soylemen daha yaki§ik ahr. 
ULVIYE - Eger Selma'mn Mansur'u kabul etmesini istiyorsan sen soyle! Onun uzerinde, sen 
hepimizden 
daha tesirlisin. 

HUSREV - Bu meselede Selma'ya tesir etmek istemem. Fakat soyliyecegim. 
(Merdivenden ayak sesleri gelir. Selma ile Mansur inerler.) 
25 

BE§INCi SAHNE Selma - Mansur - Evvelkiler 

MANSUR - (Elindeki kagitlan cebine yerle§tirirken) Eger Selma olmasaydi bugiin de 

alamayacaktim bu notlan. 

SELMA - (Mansur'a) Onlan ben cok sevdigim icin sizin de okumanizi istedim. 

HUSREV - (Selma'ya) Demek okudun da Selma! 

SELMA - Evet, itiraf ederim. Eserinize ait bir parga oldugunu goriince okumak arzumu 

yenemedim. Danl-diniz mi? 



MANSUR - (Husrev'e) Nigin almadin bu pargalan piyesine? 

HUSREV - Bir piyes kadrosuna sigmayacak kadar uzun tahliller. Onlan kendim igin sakladim. 

(O sirada, on kisma yakin soldaki kapidan hizmetgi kiz girer.) 

26 

ALTINCI SAHNE Hizmetgi Kiz - Evvelkiler 

(Hizmetgi kizin elinde bir tepsi vardir. Tepsiden orta masasina, gayla beraber ahnacak yiyeceklere 

mahsus tabaklan birakir. Hizmetgi kiz, i§i yaparken onlar konu§malanni kesmez.) 

MANSUR - Notlarda neden bahsediyorsun? 

HUSREV - Oliimden. 

MANSUR - Kafan bir an kovam gibi hep oliim ih-tizazlanyle dolu. Hep oliimle me§gulsiin. 

HUSREV - Ondan ba§ka me§gul olunacak ne var? (Hizmetgi kiza) Saat kag kizim? 

HIZMETgi KIZ - Bes buguk efendim. 

HUSREV - (Kendi kendine) Ne de gabuk gegiyor saatler! 

(Hizmetgi kiz, geldigi yerden gikar. Selma masayi tanzimle me§gul. Sagdaki antreden Osman 

goriinur.) 

27 

YEDINCi SAHNE Osman - Evvelkiler 

OSMAN - (Husrev'in oniinde durur) Seref Bey'le hanimi geldiler. Ne emredersiniz? 

HUSREV - Nevzat Bey de beraber degil mi? 

OSMAN - Hayir efendim. 

HUSREV - Peki, al onlan nhtima! (Ulviye'ye doner) Anne! Sen Mansur'la beraber misafirleri 

kar§ila! Daha erken. Caydan evvel biraz nhtimda oturursunuz. 

(Ulviye ve Mansur, Osman'in pe§inden antre yoluyla gikarlar. Selma, orta masasini diizeltmi§, 

§imdi semaverle ugra§makta. Husrev ayaga kalkar. Selma'ya dogru yiiriir. Selma Husrevl e arkasini 

vermi§tir.) 

HUSREV - Selma! 

SELMA - (Geriye doner) Efendim! 

HUSREV - Seninle konu§ulmasi giig bir mevzua girecegim. 

SELMA - Buyurun efendim! 

HUSREV - Dedim ya, konu§ulmasi biraz giig. Mi- 

28 

zagim bu i§in ah§ilmi§ mukaddimelerine de yabanci. Goriiyorsun ya, ne kadar beceriksizim. 

SELMA - Mukaddimesizce soylemek istemez misiniz? 

HUSREV - Senelerdir yanimdasin. Sana babahk ediyorum. Bu bakimdan, senin hakkinda, benden 

bir delalet isteyen bir muracaatla kar§ila§tim. 

SELMA - Cok kapahsiniz. 

HUSREV - Eger bu miiracaati yapan, sevdigim biri olmasaydi delalet hakkimi kullanmak 

istemezdim. Teklifini nig duymami§ gibi yapardim. 

SELMA - Merak igindeyim. 

HUSREV - Mansur, onu kocahga kabul edip etmeyecegini soruyor. Ne dersin? 

SELMA - (Ba§ini online eger... Yiizunde rahatsiz olmaktan ba§ka intiba yok. Birden ba§ini kaldinr. 

Bulanik bir tebessiimle Hursev'e bakar.) Bu, sizce munasip mi? 

HUSREV - Bence munasip olacak veya olmayacak bir §ey yok. Aranizda ben yogum. Bence 

munasip olan, iki sevdigim insani tamamiyle serbest birakmaktir. Karar senin. 

SELMA - Hig bir fikrim yok. 

HUSREV - Mansur hakkinda mi? 

SELMA - Hayir. Evlenme hakkinda. Hig du§unmedim. 

HUSREV - Biz bir gok §eylere kar§i kayitsiz olabiliriz. Fakat onlar bize lakayit kalmaz. Mutlaka 

kendisini .du§unduriir. Bir karar ister. 

SELMA - Ben du§unmemekte israr ediyorum. 



HUSREV - Selma, bilemezsin bu teklifteki roliim ne sikintih! Boyle bir vesileyle bir geng kizin 

mahremi- 

29 

yetine hig de sokulmak istemem. Sen de du§undiiklerini bana soyleyemezsin. Fakat bir mevkiim 

var. Senin veli-nim. Vazifemi yapmamak elimde mi? Onun igin, sana hig his ve fikir kan§tirmadan, 

gayet diiriist olarak meseleyi haber veriyorum. Sen de bana, benim kadar diiriist cevap 

ver. 

SELMA - Size sizin kadar diiriist, cevap vermek. 

His ve fikir kan§tirmadan. 

HUSREV - Evet. 

SELMA - O halde bana bu teklifi yapmamis. olun! 

HUSREV - Oyle mi Selma? 
SELMA - Evet. 

(Camh kapinin sol tarafindan Zeynep goriiniir. Ustiinde, itina edildigi belli yazhk bir kostiim. 
Giyimi ve tavirlan hoppa. Kapida manah bir gulii§le durur. Selma'nin dikkat ettigini goriince 
Husrev de o tarafa bakar.) 
30 

SEKIZINCi SAHNE Zeynep - Evvelkiler 

ZEYNEP - £aginlmadan geldim. Biraz uygunsuz amma, affedilecegimi umuyorum. 

(Selma oldugu yerden vakarh ve soguk, Zeynep'e bakmakta devam eder. Husrev, Zeynep'e dogru 

birkac adim atar. Zeynep de ona yakla§ir. Elini uzatir. Husrev de bu eli kuru bir hareketle sikar.) 

ZEYNEP - Hem de ba§ba§a konu§urken rahatsiz ettim. £ok yazik... 

HUSREV - Ehemmiyeti yok. 

SELMA - (Husrev'e) Ben musaadenizle gidiyorum. 

HUSREV - Peki Selma. Soyle misafirlere, artik cayimizi icebiliriz. 

SELMA -Simdi. 

(Selma yiiriir. Zeynep onu durdurur.) 

ZEYNEP - Selam vermeden mi gidiyorsunuz, Selma Hanim? 

31 

SELMA - Affedersiniz. Safa geldiniz. 

ZEYNEP - £ay igin daha erken saniyorum. Onlar denizi seyrediyorlar. Bu vakitler Bogaz o kadar 

giizel ki. Hig bozmayin rahatlanni! Kendileri gelirler. 

(Selma, Husrev'e bakar. Husrev, ka§lanni gatmi§tir. 

Hig bir §ey soylemez.) 

SELMA - (Zeynep'e) Nasil isterseniz. 

(Selma, camh kapidan gikar. Zeynep, mustehzi, Selma'yi arkasindan suzmekte. Selma, soldan 

kaybolur. Husrev, oldugu vaziyette. Zeynep Husrev'e bakar.) 

HUSREV - Nasil kendi kendinize miisaade edersiniz, anlamam. Bir geng kiz oniinde bu hareket? 

ZEYNEP - Nasil hareket? 

HUSREV - Evvela herkesi birakip buraya bir ba§iniza gelebiliyorsunuz. Sonra da Selma'ya, 

benimle yalniz kalmak istediginizi agikga hissettirmekte mahzur gormuyorsunuz. 

ZEYNEP - Ode§tik. Siz de benimle yalniz kalmamak igin herkesi gagirttiniz. 

HUSREV - Bir cemiyet igindeyiz. Riayete mecbur 

oldugumuz kaideler var. 

ZEYNEP - (Birdenbire sinirli ve §imank) Husrev, 

ciddi mi bunlar? 

HUSREV -Bu tarzda konu§mayalim. 

(Zeynep bir koltuk gekip oturur. Husrev'e diktigi 

gozlerinde kinli bir i§ik.) 

ZEYNEP - Her zamanki ha§in tabiat! 

HUSREV -Mizacim! 

ZEYNEP - Bundan sekiz sene evvel boyle miydin? 



HUSREV - Goriiyorsunuz ki §u an ve bu yer hissi olmaya, tahammul edecek gibi degil. 

Goriiyorsunuz ki senli benli konu§maktan rahatsiz oluyorum. 

32 

ZEYNEP - Aramizda resmilik! Ne giilung! 

HUSREV - Belki bunun aksi guliinc. 

ZEYNEP - (Heyecanla) Ne diyorsunuz? 

HUSREV - Sizi bilemem. Fakat ben ya§imin kanunlanna uymaya mecburam. Benim ya§imda, bir 

delikanh gibi davranilamaz. Saclanmizin aksine, o ya§ta beyaz olan bircok §ey vardir ki, bu ya§ta 

karadir. 

ZEYNEP - Insan hararetini kaybedince boyle du§uniir. 

HUSREV - Bu bahsi kapatahm, ister misiniz? 

(Husrev, bir iki adim uzakla§ir. Zeynep'e yanini verecek surette bir koltuga oturur. Zeynep, 

Husrev'i her haliyle takip etmekte.) 

ZEYNEP - Benimle konu§maktan sikihyorsunuz. 

Size, soz soylemek arzusunu bile veremiyorum. 

HUSREV - Arzulanm kendi kendisine oliiyor. 

Suclu siz degilsiniz. 

ZEYNEP - Arzu oliir mil? 

HUSREV - Onu can sikintisindan bunalanlar bilir. Hayatla aralannda cama benzer §effaf bir engel 

vardir. Sinekler gibi cvrpmirlar, bu cam delinmez. 

ZEYNEP - Acikca soyler misiniz? Manzaram sizi 

sikiyor, oyle mi? 

HUSREV - Manzaralar bazan sikintimizin elbiselerini giyer. 

ZEYNEP - Devam edin, devam edin! Butiin hakaretlerinize raziyim. 

HUSREV - Ben size hakaret etmiyorum. Cok faydah bir §eyi anlatmak istiyorum. Aramiza bir 

parca mesafe koymamiz lazim. Bu bir sanat meselesidir. Birbirimize bu kadar abanmamahyiz. 

Abandigimiz zaman da ne bileyim, birimizin agirligi oburiine bir tiiy kadar gelmeli. Ah, 

33 

bunlar anlatilmaz. Beni nicin konu§turuyorsunuz? 

ZEYNEP - Konu§un, konu§un! 

HUSREV - (Gozleri dalgin, orta yere dogru soyler, sanki Zeynep yok.) istedigim §eyleri 

soyluyorum. Bunlan soylemek rahatsizhgimi biisbiitun arttinyor. Cok yalnizim. Yalnizhgimi 

gidermek icin aldigim her tedbir, 

yalnizhgimi cogaltmak oluyor. 

ZEYNEP - Anhyorum. Ben de bu tedbirlerden biriyim. 

HUSREV - Siz tabii §evklerini sihhatle duyan bir 

insansiniz. Kendinizi kolayca onlara birakabiliyorsunuz. Bense oyle degilim. icim vehim, 

zevksizlik ve hasta hesaplarla dolu. 

ZEYNEP - Demek birbirimize bu kadar yabanciyiz? 

HUSREV - Bundan §ikayet nicin? Sekiz sene evvel bu yabancihk yiizunden yakla§tik. Simdi onu 

a§indirmaya bakmahyiz. Yabancihgin bir sirn var. Kurcalanmaz, orselenmezse iki ayn insan 

arasinda bir biiyii birakabilir. (Ayaga kalkar) Zaten her §ey bir biiyii i§i. Buyiilere dikkat etmeyi 

bilmeliyiz. 

(Husrev ayakta, Zeynep'e dogru. Zeynep Husrev'i 

hain bir dikkatin icine almi§tir.) 

HUSREV - Bana bir dii§man gibi bakiyorsunuz. 

ZEYNEP - Muhakkak ki du§maninizim. 

HUSREV - Kimse bana kendim kadar du§man degil! 

(Goz goze kahrlar. Sagdaki antreden Osman cikar.) 

DOKUZUNCU SAHNE Osman - Evvelkiler 

OSMAN-(HH-v'e)DoktorNevzatBey geldiler. 
HUSREV-Burayaal! 
asabi, gozleri HusreVin 



ZEYNEP- 

HUSREV -(Basini geriye 

giliz. 
34 

ONUNCU SAHNE Nevzat - Evvelkiler 

HUSREV - (Nevzat'i goriince) Merhaba doktor! 

NEVZAT - (Gelirken) Merhaba dostum. (Hus-rev'in elini sikar. Zeynep'i goriir.) Nasilsiniz 

hanimefendi? 

ZEYNEP - (Gulmeye gah§arak) Te§ekkiir ederim. 

NEVZAT - {Zeynep'in elini oper. Husrev'e doner.) Herkes piyesinden bahsediyor. Goriilmemis. 

muvaffakiyet dogrusu! 

HUSREV - Ben biktim artik ondan. 

NEVZAT - Sen bikabilirsin amma biz bikmiyoruz. Herkes onun bir cephesiyle alakadar. Bense 

marazi tara- 

fiyle. 

ZEYNEP - (Nevzat'a) Tabii bir §ey. Ruh hastahklan doktoru ba§ka ne tarafiyle alakadar olsun? 

NEVZAT - Ciddi soyliiyorum hanimefendi. Bu eser, igindeki marazi psikoloji bakimindan 

fevkalade miihim. Ruh doktorlugu ondan birgok dersler alabilir. Zaten 

36 

uzerinde bir etiide ba§ladim. 

HUSREV - Sakin bu i§i yapayim deme! 

NEVZAT - Nigin? 

HUSREV - Hilkat galatlan, timarhane tipleri gibi bir de tip ne§riyatina kan§mayalim. i§lettigin 

hususi klinikte deliler sana kafidir. Bol bol mevzu ve unsur verebilirler. 

ZEYNEP - (Nevzat'a) Oyle mi Nevzat Bey? 

Hususi bir klinik mi agtiniz? 

NEVZAT - Evet hanimefendi! Dort aydan beri hususi bir klinigim var. Gazeteler uzun uzadiya 

bahsettiler. Duymadiniz mi? 

ZEYNEP - Hig duymadim. Bu klinikte tabii yalniz 

sinir hastalanna bakiyorsunuz. 

NEVZAT - Yalniz sinir hastalanna. 

ZEYNEP - Bari gok mu hastalanniz? 

NEVZAT - Sormayin efendim, sormayin. Her taraf asabi hastalarla dolu. Bunlardan bir gogu da 

hasta olduk- . lanni bilmezler. Kendilerini diinyanin en sihhatli insani 

farzederler. 

HUSREV - (Zeynep'e dogru) Nevzat'a sorarsaniz 

diinyanin dortte iigii delidir. Hele butiin birinci safta gelenler: Peygamberler, sanatkarlar, alimler, 

inkilapgilar... 

NEVZAT - (Husrev'e) insan durup dururken de tabii saflardan gikamaz. Boyle olmasi igin tabii 

olmayan 

bir sebep lazimdir. 

HUSREV - (Ofkeli) Boyuna tabii olmayan insani tarif edersiniz. Bir de tabii insani etsenize! Kim 

bilir meydana nasil bir tip gikar? Vah§ilerin putlan gibi bir §ey. insan §eklinde bir odun. Hafizasi, 

hayali, teessuru yok. ittigin zaman gidiyor, birakinca duruyor. Bu mu tabii adam? 

37 

NEVZAT - Yooo ! O kadar buyiik bir iddiamiz yok. 

HUSREV - Sizin o kadar buyiik bir iddianiz var ki deli sandiginiz higbir insan nevinde bu kadan 

bulunmaz. 

NEVZAT - Neymis o iddia? 

HUSREV - Hukumleriniz! Hassasiyeti biraz ta§kin insanlar hakkinda kesip bigtiginiz hukumler'. 

Butiin insanhgin e§siz bir manzara gibi seyrettigi bir ba§a, idrak istvraplariyle alev alev yanan bir 

ba§a, bir hukmunuzle takabileceginiz yafta! Bu ne iddia farkinda misiniz? 



NEVZAT - Boyle deme Husrev! Bizim elimizde §a§maz metodlar var. Simdi senin oliim korkusu 

piyesin-deki tipi normal bir adam kabul edebilir miyiz? Babasi ker di§ini bir incir dalma asmi§. 

Marazilik verasetle geliyor. 

HUSREV - Demek babasi intihar etmis. her insan marazidir? 

NEVZAT - Siiphe etme! 

HUSREV - Hadiseleri ne kaba cerceveler icinde hapsediyorsunuz. Diinya umdugunuz gibi dort 

ko§e degil. 

NEVZAT - (Parmagini Husrev'in agzina dogru uzatir) i§te bu miilahazalar da anormal! 

HUSREV - Zaten ben senin nazannda bir deliyim. 

NEVZAT - Amma frenleri saglam bir deli. Cemiyete faydah maraziler de senin smifindandir. 

(Zeynep'e doner) Oyle degil mi hanimefendi? 

ZEYNEP - Benim bu i§lere akhm ermez. 

HUSREV - (Zeynep'e) Madem ki akimiz ermiyor, merak etmeyin! Siz sihhatli ve normal bir 

insansiniz. 

(Camh kapinin solundan Ulviye ve Seref goriinur. Arkalanndan Mansur'la Selma gelmektedir.) 

ONBiRINCi SAHNE Ulviye - §eref- Mansur - Selma - Evvelkiler 

(Nevzat, Ulviye'ye dogru ilerler. Elini oper. Serefle el siki§irlar. Selma ile Mansur'un da ellerini 

sikar. Seref de Husrev'e dogru yuriiyup elini sikar.) 

ULVIYE - (Misafirlere) Buyurun efendim! Cayimizi icelim. 

(Husrev'le Selma'dan ba§ka herkes koltuklara oturur. Nevzat, Seref, Zeynep sag planda. Ulviye, 

Mansur sol planda. Husrev masasinin sag kenannda, kollanni caprazvari gogsiinde kavu§turmu§, 

ayakta. Selma semaverin yaninda. Fincanlara gay koymakta, servis yapmakta.) 

SEREF - Husrev Bey! Size bugiin gazetemden bir muharrir gonderdim. Nasil memnun kaldiniz mi? 

HUSREV - Acaba o benden memnun kaldi mi diye sorsaniza! 

ZEYNEP - (Eliyle Serefi gostererek) Kocam boyledir. Kimin kime te§ekkiir etmesi lazim geldigini 

bilmez. 

SEREF - Hatami affedin! Maksadimi anlatamadim. 

38 

39 

NEVZAT - (Serefe) Gazete nasil gidiyor Serei Bey? Herkesin elinde onu gordugume gore 50k iyi. 

SEREF - Hakikaten 50k iyi. Simdilik yalniz «01iim Korkusu» piyesiyle me§guliiz. Ona dair en iyi 

tenkitlerin, en canh haberlerin bizde gikmasini istiyoruz. 

HUSREV - Cok naziksiniz Seref Bey, fakat bu derecesi fazla. Okuyucunun alakasini tek bir hadise 

iizerinde bu kadar bekletmemeli. Dunyada meraka deger daha 

neler var. 

SEREF - Bu i§i bize birakin! Bir gazete bir ticarethanedir. Okuyucunun alakasini bilmese bu gibi 

§eylerle 

ugra§ir mi? 

NEVZAT - (Fincan elinde) Gunun hadisesi bu piyestir a! Diyecek yok. 

ZEYNEP - Ben bu kadar acikh mevzulan sevmi-yorum. Hie icim gotiirmuyor. Piyeste tarn kaza 

ciktigi vakit o kadar sarsildim ki. (Ulviye'ye) Nasil hanimefendi, 

hakh degil miyim? 

ULVIYE - Ben piyesi gormedim efendim. Husrev 

gormemi istemedi. 

ZEYNEP - Nicin? Kaza size dokunur diye mi? 

ULVIYE - Bilmem. 

NEVZAT - Hayatta kazanin her turlusu var. 

ZEYNEP - Evet, fakat bana piyesteki kaza vak'asi biraz tuhaf goriindu. Bir insan tabancasini 

kan§tinrken 

annesini nasil vurabilir? 

SEREF - (Kansina) Teferruatini sahnede gormedin mi, Zeynep? 

ZEYNEP - Gordum tabii. Amma bana mantiksiz 

geldi. Tabancada kur§un oldugu bilinmez mi? 



§EREF - Bilinmiyebilir. 

NEVZAT - Benim bu hususta takildigim bir nokta 

yok. Ben zaten piyesin psikolojisiyle me§gul oldum. Ba§ka taraflarda da akhmi gelen bir§ey 

olmadi. Fakat bunu 

muharririne sorahm. 

§EREF - Ne dersiniz, Husrev Bey! 

HUSREV - Aktore sormak daha iyi, oynayan o, bakahm o anda bir aksaklik hissetmis. mi? 

MANSUR - Husrev cevap vermek istemedigi igin bana havale ediyor. Bence piyeste tabii olmayan 

hig bir 

nokta yok. 

HUSREV - Herkes §u talihsiz piyesin bir tarafina 

takilmak niyetinde. Ustiinde durulacak daha degerli cepheler yok mu? 

NEVZAT - (Husrev'e) itirazlan hos. gor! Bir 

hadiseyi herkes ba§ka ba§ka cephelerden ahr. Dedim ya, 

ben bu tarafini du§unmedim bile. 

HUSREV - (Kizmaya ba§hyor) Canim efendim! Bu taraf ustiinde du§unulecek ne var? Piyesteki 

kaza bir vesiledir. Biiyiik krizin bir vesilesi. Her §ey bir vesileye 

bagh degil mi? 

(ZEYNEP - (Husrev'e) Oyle amma, bakahm bu olabilecek bir §ey mi? 

HUSREV - Hayatta neler olur, oldugu igin inaninz. i§ hayale binince itirazlar list iiste yagar. 
Ciinkii sadece bir tasavvurdur, bir nazariyedir, hayatin kendisi degil. Ne kadar benzeri olursa olsun, 
kendisi degil. 
NEVZAT - Bu dogru. 

HUSREV - Bu tipki manevrayla bir harp arasindaki farka benzer. Birinde tahta kur§un atihr, 
oburiinde sahici; birinde olii taklidi yapihr, oburiinde oliiniir. Buna ragmen harpte aranmayan 
mantigi manevrada ararlar. 
SEREF - Oyle ya, harpte oyle §eyler olur ki, bir 
manevrada olsa gulungtiir. 
41 
40 

HUSREV - Hayat bir §eyi yapinca o §ey tamamdir. Olur mu§u, olmaz misi yoktur. Hayat yapar, 
izah etmez ve kabul ettirir. Butiin sanati burada. Bizse hayattan sora-madigimiz hesaplan bir 
tasavvurdan isteriz. 

NEVZAT - Mantiktan da busbutiin vaz gegemeyiz ya. 

HUSREV - Kim diyor vaz gegin diye? Amma onunla her §eyi halletmeye bakmayin! Hadiselerin 
sirri en az mantigmdadir. Nasil ki tablonun kiymeti en az gergevesindedir. £ergeveyle ne 
ugra§irsin? Tabloyabak! Korkarsin! 

(Husrev herkesi siizer. Kar§isindakiler tesiri altina girmeye ba§lami§tir. Birkag saniye geger.) 
SEREF - Hayatta ne tuhaf §eyler oluyor sahiden. 

HUSREV - Evet. kelimesi bu: Tuhaf. Bir kahraman du§unun! Dunyada atlatmadigi tehlike 
kalmami§tir. Ne korkulu i§leri kendi iradesiyle dogurmu§, kendi iradesiyle yenmi§tir. Bir giin bu 
adam evinden gikarken ayagi bir ta§a takihr, dii§er ve oliir. Ne dersiniz? 
§EREF - Insan ne sefil, ne kugiik sebeplere mahkum! 

HUSREV - Ben de eserimde hayatin bu tarafim gostermek istedim. Basit bir sebep temelinin 
ustiinde kocaman bir azap ve cinnet binasi kurayim dedim. Binaya hayret edenler sebepten 
§iiphelendiler. Sebep dediginiz de ne? Bir hig, bir hig! 
NEVZAT - Zeynep hanimefendi, soz size du§uyor. 
ZEYNEP - Ben sadece kazayi beklenmedik bir §ey gordum. 
HUSREV - (Zeynep 'e) Giine§li bir havada bir gok guriiltusunu bekler misiniz? 
ZEYNEP - Beklemem. 
42 

HUSREV - Beklemezsiniz, fakat o gelir. Hayat beklenmediklerle doludur. (Ba§ini tavana kaldinr, 
par-magiyle tavani gosterir ve birden sesini yukseltir.) §imdi §u tavan goker ve hepimiz altinda 
kalabiliriz. Hig de olamaz demem. Hig de hayret etmem. (Etrafina bakinir. Gosterilecek bir §ey 
anyor gibidir.) Ne bileyim, her §ey olabilir. (Elini alnina goturiir. Yiizunde istirapli gizgiler belirir.) 



Her zaman beynimi tirmalami§ bir misal hatirlanm. Bakin nasil! Mesela bir gun, Eminonu 
meydaninda bir otomobil bir adami cigner. (Eliyle i§aretler yaparak canlandinr.) Hadiseden on 
dakika evveline gidelim. Adam, mesela Giilhane Parkinin oniindedir. Otomobil de faraza 
Taksim'den geliyor. Manzarayi goriiyor musunuz? Geliyor? Bin otomobil icinde bir otomobil ve 
yiiz bin adam icinde bir adam. Ne adam cignenecegini bilir, ne de otomobil cigneyecegini. ikisi de 
bir siirii tesadiiflerle bilmeden birbirine dogru yakla§irlar. Mesela adam bir diikkanin oniinde durur. 
Bir kutu kibrit ahr. Bir iki adim atar. Bir arkada§iyle konu§ur. Bir vitrini seyreder. Bu masum 
hareketlerin bile birkac dakika sonra kopacak faciada hisseleri vardir. Biitiin bu hisseler birbirine 
esrarh bir §ekilde gece gece nihayet me§'um am dogururlar. O an gayet basit bir son sebebe dayanir. 
Bir dalginlik, bir bilgisizlik, §u bu. Tesadiiflerin kim bilir nasil ve nereden idare I edilen son derece 
girift ve icinden cikilmaz bir riyaziyesi I vardir. 
NEVZAT - Sen adeta kadere inaniyorsun!.. 

HUSREV - Kadere inaniyor muyum, onu siz ke§fedin! Fakat hayatin gizli bir §uuru olduguna 
inanmak istiyorum. Oyle bir §uur ki, kendisini, yok gosterecek kadar gizleyebilmi§tir. Ben 
hadiseleri 50k girift bulan bir insanim. 
43 

NEVZAT - Bir bakima gore de onlar 50k sadedir. 

HUSREV - Elbette! Girift oldugu kadar basit. Biz de onlan bu basit cehreleriyle goruriiz. Boyle 
gormege mecburuz. Gozlerimiz boyle gormek icindir. Piyesteki kazayi da boyle gordiik mil soracak 
bir §ey kalmaz. 

SEREF - (Kendi tarafinda oturanlara dogru) Canim tier yerde, her giin kaza olmuyor mu? 
NEVZAT - Oluyor tabii. 

SEREF - Zaten cocuk tabancasini kan§tinrken vuruyor annesini. 
HUSREV - I§te en basit bir sebep. Belki sadeliginden tuhaf geliyor insana. 
ZEYNEP - Biitiin bu tefsirleriniz 50k giizel Husrev Bey! Fakat bunlar hep felsefe. Bir de vakayi 
vaka olarak ele alahm. 

HUSREV - Alahm. Ne var akla uygun gelmeyecek? (Mansur'a) Anlat §unun teferruatini Mansur! 
MANSUR - Herkes tiyatroda gormedi mi? 

NEVZAT - Gordiik ama, her §eyi secmek kabil olmuyor ki orada. 
MANSUR - Cocuk e§yasini kan§tinrken tabancasini buluyor. Derken... 

HUSREV - (Mansur'un soziinii keser) Yok, yok oyle degil. Annesi odasinin bir ko§esinde, egilmis. 
bir is. yaparken o da bavulunu kan§tinyor. Tabancasi eline geciyor. Durun size o tarzda anlatayim 
ki hie §upheniz kalmasin. (Nevzat'a) Tabancan yaninda mi? 
NEVZAT - Yanimda. 

ULVIYE - Ne o! Nevzat Bey tabanca mi ta§iyor? 

NEVZAT - Evet hanimefendi! Meslek icabi ta§iyorum. Malum ya, i§lettigimiz hastahanenin binbir 
surprizi vardir. 
44 

HUSREV - (Gozlen Nevzat'ta) Delilerden korktugu icin tabanca ta§ir. Sorun hatiralanni! Ba§indan 
neler gecmi§tir. Bir giin az kaldi bogazhyorlardi onu. Ver tabancani! 
(Nevzat arka cebinden tabancasini cikanp verir. Husrev tabancayi sol eliyle ahr.) 
ULVIYE - Husrevcigim birak §u silahi! Sirasi degil §imdi. 
NEVZAT - Gorelim §unu hanimefendi. Korkacak bir §ey yok. 

HUSREV - Ne diyordum? Evet, cocuk tabancasini ahr. Kur§unlan bo§altmak icin §arjorii cikanr. 
(Sag eliyle §arjorii yerinden cikanp Mansur'a birakir) Oyle degil mi Mansur? 
MANSUR - Tastamam. 

HUSREV - (Herkese) Kur§unlan §arjorden bo§altir. (Sag eliyle tuttugu §arj6riin kur§unlanni, ayni 
elinin ba§ parmagiyle teker teker masaya dokerek) Simdi §arjor kur§unsuzdur. Sarjorii bavulun 
icine atar. (Sarjorii masaya birakarak) Maksat namluda bir kur§un kahp kalmadigim muayenedir. 
(Ayni vaziyette tabancayi saga sola gostererek) Bakin, bu kolu cekince bir kur§un daha varsa 
di§anya firlar. Madem ki bir§ey firlamami§tir, o halde yoktur. Artik emin. Kur§un yok. 
Mekanizmayi yerine birakir. (Mekanizmayi yerine birakarak ve sert bir mekanizma sesiyle 
tabancayi sag eline gecirerek) Halbuki namluda bir kur§un kalmi§tir. Ne bileyim ben. §i§tigi, yahut 
paslandigi icin cikmami§tir. Olamaz mi? Dedik ya, hayatta ne aptal §eyler oluyor. §imdi tabanca, 



bos. olarak kurulu. Tetigi du§iirmek lazim. (Tabancayi Ulviye'ye cevirerek.) Tabancayi bilmeden 

annesinin bulundugu yere cevirir. Annesini gormuyor. Annesi, bir masanin arkasin- 

45 

da, comelmi§ bir i§ yapiyor. (Tabanca hep ayni vaziyette iken sesini birdenbire yiikseltip) Ceker. 

(Herkes ta§ gibi Husrev'i seyrediyor. Selma masanin camh kapi tarafindaki sag nisfina yapi§ik. 

Husrev son kelimeyi soyleyince tetigi cekmez. Tabancayi masanin ustiine birakir. Sag planda 

oturanlara kar§i hafifce doner. Bir adim atar.) Ve tabancasi patlar. Tarn o anda annesi egildigi 

yerden dogrulmus,. Birden bire kur§una hedef olmu§tur. Bu kadar... 

(Selma o anda, artik Husrev'in sozii bitti zanniyle, bo§ fincanlardan birini almak icin masanin, 

camh kapi tarafindan dola§arak sol nisfina geciyor. Masaya adeta yapi§ik yiiriir.) 

NEVZAT - (Husrev'e) Cocuk tetigi cekmek uzereyken annesinin dogruldugunu gormuyor mu? 

HUSREV - Gormuyor. An meselesi, gorse bile ne gikar? Tabanca giiya bo§. 

ZEYNEP - (Guliimsiyerek) Biraz tuhaf dogrusu. 

HUSREV - (Birdenbire cileden cikmi§) Bunun neresi tuhaf? 

(Selma o anda eline bo§ bir fincan almi§, masanin sol nisfindan, ayni tarzda sag nisfina gegiyor. 

Husrev agzindan cikmaya ba§layan ilk kelimeyle beraber, §im§ek gibi masanin ustiindeki tabancayi 

kapar. Annesine cevirir. Tetigi ceker. Selma attigi bir adimla Husrev ve Ulviye arasinda. Muthis. bir 

infilak.) 

ULVIYE - (Keskin bir cighkla) Allahim! 

(Selma hafifce sarsihr. Ne bir cighk, ne bir §ey. Herkes kaskati. Nevzat insiyaki bir hareketle 

ayakta. Mansur ileriye dogru uzanmi§. Selma iki eliyle tuttugu fincani, kesik kesik hareketlerle 

masaya birakmak istiyor gibi. Birakir. Hafifce soluna doner. Camh kapi tarafina yikihyor. 

46 

Mansur firladigi gibi Selma'yi kucagina ahr. Arka ustii iki koluna yatinr. Selma'nin ba§i, su gibi 

akan saclanyle beraber sarkiyor. Agzindan ince bir kan yolu. Husrev, a§agiya indirdigi sag elinde 

tabanca, donmus, kalmi§tir.) 

NEVZAT - (Elleriyle yuziinu kapayan Ulviye'ye) Cabuk bir yatak, bir divan! 

ULVIYE - (Firlar. Eliyle sol taraftaki pencereye yakin kapiyi gostererek) Buradan buradan! 

(Bir hamlede herkes vurulanin etrafinda, Husrev daima ayni yerde, ayni donmus. vaziyette, kapiyi 

Nevzat acar ve girer. Ulviye, Zeynep ve Seref, deh§et icinde onu takip eder. Husrev yalniz. Sagdaki 

antreden hizla Osman firlar. Bir iki adim atar. Durur. Gozleri alabildigine acilmi§, Husrev'e 

bakmaktadir. Birkac saniye ayni hal. Birdenbire, Sel-ma'yi gecirdikleri kapi acihr. Ulviye, yiizii 

§im§ekler icinde, e§ikte goruniir.) 

47 

ONiKINCi SAHNE Ulviye - Husrev - Osman 

ULVIYE - (Osman'i goriince) KosJ Telefonako§! Hastahaneye telefon. Telefon. KosJ 

(Osman hizla sagdaki merdivenlerden pat pat cikar. Ulviye Husrev'e bakar, Deminki §im§ekler 

yuzunden ucar. Cizgileri tathla§ir. Yalvanr bir hal ahr. Husrev'e yakla§maya ba§lar. Husrev 

gozlerini, Ulviye'nin acik biraktigi kapiya dikmi§tir. Ulviye Husrev'in baki§i istikametinde 

yuriiyemez. Gittikce, kollanni Husrev'e dogru acarak, pencerenin oniinden genis. bir kavisle 

oglunun sag yanina gecer.) 

ULVIYE - (Kollan Husrev'e dogru uzanmi§) Husrev! Evladim! Kaybetme kendini! 

(Husrev hep o. Cevap vermez. Kipirdamaz. Ulviye kollan uzanmis. bekler, birden Husrev'de bir 

hareket ba§lar. Sag eli oynar. Tabancayi yava§ca masaya birakir. Ayni kol, bir olii kol gibi yanma 

du§er. Selma'yi gotiirdukleri odaya dogru, korkunc bir siikunetle yiiriir.) 



IKINCIPERDE 
— PERDE — 

48 



(Macka taraflannda bir apartmanin biiyiik salonu. Kar§isinda ve orta yerde, bir bucuk metre 
geni§liginde, kapisiz bir gecit. Bu gecit, salonun yansi buyuklugunde, son nisfa isabet eden bir ic 
odaya acihr. Salonun ortasindan, ic odanin yalniz sag ko§esi goriiniir. Bu ko§ede, kenarlan 
yastiklarla cevrili bir duvar, duvann oniinde, duvara biti§ik bir tabure. Taburede bir abajur. Salonun 
sag duvannin ortasinda bir kapi. Kapinin bir adim ilerisinde, sag duvara muvazi bir kanape; 
kanapenin sag yam bir paravanaya dayah. Salonun cephesinde ve sag ko§eye yakin bir yerde 
antreye acilan ve paravananin arkasinda kaldigi icin gorunmeyen bir kapi vardir. Her tarafa 
serpilmis. koltuklar, iskemleler, sigara masalan vesaire. Salonun sol duvan ortasinda, kocaman bir 
endam aynasi.) 

BIRINCi SAHNE Husrev - Ulviye 

(Husrev orta yerde, sag dizini bir iskemleye dayamis. garip bir vaziyette. Keskin bir «irapla yiizii, 
artik eski 
51 

Husrev'inki degil. Saclan karma kan§ik, gozleri sabit, kemikleri cikik. Hatlan, mecnun kivnmlarla 
akiyor. Ulviye kanapede ezgin bir halde yuzunii elleriyle ortmiis,.) 
ULVIYE - (Ellerini yiiziinden indirir) Oglum, daha ne soyleyeyim? Ne soylesem o! 
HUSREV - Bir kere daha soyle! 
ULVIYE - Kirk kere soylesem yine o ! 
HUSREV - Kirk kere daha soyle! 
ULVIYE - Oglum yok, soylenecek bir §ey yok. 
HUSREV - (Tane tane) Babam, kendisini nicin 
bahcedeki incir agacina asti? 

ULVIYE - Ah oglum, o vakit yine boyle Macka taraflannda oturuyorduk. Babanin halinde hicbir 
§ey yoktu. Sevimli, sogukkanh, tabii. Bir ki§ gecesiydi. Eve gelmedi. Ertesi sabah haberini aldik. 
Iginde in cin olmayan yahya gitmi§. Geceyi orada gegirmi§. Sabaha kar§i o i§i yapmi§. Gunlerce 
§a§kin gezdim. Gunlerce agladim. Daha ne 
soyliyeyim? 

HUSREV - Babam bir deli miydi? 

ULVIYE - Dunyanin en sihhatli insaniydi. Kendisine o kadar hakimdi ki... 
HUSREV - O halde onu kirn deli etti? 
ULVIYE - Etme Husrev! Sen ne biliyorsan ben de 
onu biliyorum. 

HUSREV - (Sakin, fakat korkunc) Sen babamin 
kansi degil miydin? 

ULVIYE - (Birdenbire urker) Husrev, o da ne demek? 
HUSREV - Madem ki kan§iydin, bir §eyler bilmen 
lazim. Benden biraz daha fazla bilmen lazim. 

ULVIYE - Bilmiyorum Husrev, bilmiyorum. Baban kendisini vermeyen bir insandi. 
Du§unduklerini hig 
52 

soylemezdi. Yiiziinden, halinden de bir §ey anla§ilmazdi. 
HUSREV - Nasil adam bu boyle? Bu adami sever 
miydin? 

ULVIYE - Sorma bana bu sualleri! Goriiyorsun 
halimi, sorma! 

HUSREV - Oyle ise babam, kendisini nicin bahcedeki incire asti? 

ULVIYE - (Gozleri ya§armi§) Hep babam, babam diyorsun. Biraz da anneni du§un! Seni doguran 
kadini! Eskiden beni ne kadar severdin. Baban oldugu zaman senin bir soziin olmasaydi ben 
ya§iyabilir miydim? Hatirhyor musun? Du§un bir kere! Sekiz ya§inda var, yoktun. Felaketin ikinci 
gunuydu. Ben bir ko§ede cirpmiyordum. Yanima geldin. Yuzume saf gozlerle baktin. Anne, 
kendini iizme dedin, ben vanm, buyuyecegim, sana bakacagim. Babamin yoklugunu 
duymayacaksin. Hatirhyor musun? 



(Husrev, gozleri cok uzaklarda, bir ninni dinler gibi annesine kulak vermi§tir. Ulviye lafini bitirince 

oglunun cevap vermesini bekler. Husrev, gozleri ayni sabit noktada ve hafif bir ya§la kaph, ba§ini 

sallar.) 

HUSREV - Hie hatirlamiyorum. (Ulviye mendiliyle yuziinu orterek aglamaga ba§lar. Husrev ba§ini 

annesine cevirir, aglayi§ini seyreder.) 

HUSREV - Ne de kolay aghyorsunuz! Siz bir takim insanlar, ne de kolay aghyorsunuz! 

Gozya§lanniz olmasaydi neyle mudafaa edecektiniz kendinizi? 

(Ulviye aglamayi keser, eli cenesinde dikkatle Hus- 

rev'e bakar.) 

HUSREV - Bir takim insanlar da var ki, aglamiyorlar. Aglamak onlara zor geliyor. Bir incir dalma 

asilmaktan daha zor. 

ULVIYE - (Haykinrcasina) Husrev! 

53 

HUSREV - Ben odama donuyorum. (Husrev ayagini iskemleden ceker. Paravanaya dogru yuriir. 

Paravananin arkasindan gecer. Kaybolur. Ulviye Husrev'in arkasindan baka kahr.) 

ULVIYE - (Ba§i yukanda, elleri dizinde, viicudu gergin.) Allahim, muhafaza etbu insani! 

Korkuyorum. Deli olacak diye korkuyorum. Babasinin yaptigi i§i yapacak diye korkuyorum. 

(Ulviye hafifce saga doner. Ba§ini kanapenin kenanna yaslar. Oylece kahr. Bir iki saniye gecer. 

Paravananin arkasindan hizla doktor Nevzat cikar.) 

iKINCi SAHNE Nevzat - Ulviye 

NEVZAT - (Tela§h) Hanimefendi! Otomobil kapida. Derhal gidebiliriz. 
ULVIYE - (Dogrulmu§tur) Gidip de ne olacak 
Nevzat Bey! Vazgecsek daha iyi. 

NEVZAT - Yapmayin, bunu yapmayin! Husrev aramizda kaldikca, Allah vermesin, tedavisi 
imkansiz bir hale gelir. Sonra pi§man olursunuz. 
ULVIYE - icim gotiirmuyor. Oglumu nasil hasta- 
hanelere kaldirayim? 

NEVZAT - Bu, bildiginiz hastahanelerden degil. Hususi bir klinik. Kendi klinigim. Beni 
dii§iinsenize bir kere. Husrev'in bu kadar yilhk dostuyum. Hie ona fena bir §ey tavsiye eder miyim? 
Orada bir ay kalsa sapasaglam geriye doner. Hicbir §eyi kalmaz. 

ULVIYE - Olmaz Nevzat Bey, ba§ka bir hastahk olsa ne ise, delilere bakilan bir yere oglumu 
gondere-naem. O deli degil. Cok istirap cekiyor, kuruntular getiriyor, o kadar. 
55 
54 

NEVZAT - Hanimefendi! Siz benim hastahanem-de delilere bakildigini saniyorsunuz? Umitsiz 
hasta, orada ancak bir kac ki§i. Delilerin yeri ba§kadir. ismini bilirsiniz. Oraya giren bir daha 
cikmaz. Eger Husrev'i bana teslim etmemekte fazla israr ederseniz, bakin acikca soyluyorum, sonra 
oraya gondermege mecbur kalacaksiniz. Benim hastahanemde hep tedavisi kabil krizlerden 
yatanlar var. Gelin, goriin bir kere! 
ULVIYE - Ah Yarabbi! Zorlamayin! 

NEVZAT - Eger akhniz yatmaz,"iciniz gotiirmez-se, razi olmazsiniz. Boyle kararla§tirmadik 
miydi? Bir kere gorecektiniz. Simdi nicin vaz geciyorsunuz? 

ULVIYE - Bugiin hie odasindan cikmadi. Butiin giin oradaydi. Artik korkmaga ba§ladim. Odasina 
gidilmiyor ki... Mansur'dan ba§ka kimseyi gormek istemiyor. Demin kendi kendisine buraya geldi. 
Oyle dokunakh §eyler soyledi ki, akhmi altust etti. 
NEVZAT - (Yakin bir koltuga otururken) Neler 
soyledi? 

ULVIYE - Hep ayni hikaye. Babasi nicin kendisini 
asmisj 

NEVZAT - Gordunuz mil, bu fikri sabit onda nasil 
ilerliyor? Vallahi korkanm ki, tipki eserindeki gibi... 
ULVIYE - (Nevzat'in sozunii keser) Devam etmeyin! Yazilmaz olsaydi bu eser. 



NEVZAT - Yazmi§ yazmami§ hicbir §ey degi§mez. Onun yazmi§ olmasi da, icinde ayni ukdeyi 
gizledigini gosterir. 

ULVIYE - (Ba§ini korku ve hayretle salliyarak) 
Ya o kaza, ya o kaza! 
NEVZAT - Selma'yi soruyor mu? 
ULVIYE - Hie! Aradan be§ ay gecti. Bir defa bile 
56 

bahsettigini bilmiyorum. Yalniz bir kere biliyorsunuz. 
NEVZAT - Mezan nerede diye sormu§tu degil mi? 
ULVIYE - Evet, yerini soyledim. Bir daha sorma- 
NEVZAT - Demek ba§ka bir §ey sormadi, Selma 
di. 
icin 

ULVIYE - Hie! 

NEVZAT - Acaba? Bir du§unun bakahm! 
ULVIYE - Nicin bu kadar israr? 
NEVZAT - Bugiin olanlan bilseniz. 
ULVIYE - (Heyecanla) Ne olmus? 
NEVZAT - Serefin gazetesinde bugiin Husrev'e 
dair yazilar cikti. 

ULVIYE - Yine ne yazilar yaziyorlar? 

NEVZAT - Biliyorsunuz ki son vaka, butiin istanbul'da calkalaniyor. Hala ardi arkasi kesilmedi. 
Oyle ya, me§hur bir muharririn tarn piyes oynarken, tipki piyesteki gibi bir kaza cikarmasi. Hem de 
o kazadan bahsederken, kazanin felsefesini yaparken. Gorulmu§, duyulmus. §ey 
degil. 

ULVIYE - (Sinirli) Evet, evet? 

NEVZAT - Tabii is. her tiirlu tefsire yol acti. Bu i§te ilk defa Serefin gazetesi onayak oldu. 
Piyesteki incir agaci vakasinin gecmi§ bir hadise oldugunu yazdi. 
ULVIYE - Bunlan biliyorum. 

NEVZAT - Fakat i§in ruhunu bilmiyorsunuz. Gazeteler yalniz olani biteni haber vermekle 
kalmadilar. Her §eyi busbiitun esrarh gosterdiler. Onlarca en nieghul taraf kazanin kurbaniydi. 
Herkes Selma'y., sadece Husrev'in akrabasi biliyordu. Sadece halasinin kizi. 
ULVIYE - (Heyecanla ayaga kalkar) Bilinecek 
ba§ka ne var? 
57 

NEVZAT - (O da ayakta) Bugiinku gazete, Sel-ma'nin Husrev'i icin icin sevdigini yaziyor. Giiya 
kazadan biraz evvel Husrev Selma'yi Mansur'la evlendirmek istemi§ de Selma razi olmami§. 
ULVIYE- Aman Yarabbi! Boyle §eyleri mi yaziyorlar? 

NEVZAT - Dahasi var. Giiya gazete, Selma'nin tuttugu bir takim notlan ele gecirmi§. Selma'nin 
Husrev'i sevdigi ondan anla§ilmi§. Bu notlan yakinda ne§redecek-lermi§. 
ULVIYE - (Elleriyle ba§ini kavrar) Husrev bunlan duyarsa ne hale gelir? 
NEVZAT - Gazete okuyor mu? 

ULVIYE - Hizmetci kiz her giin odasina birakiyor. Hem kendisi istiyor, hem de bazan hie 
bakmiyor. Yazilanlann cogunu her halde hie bilmiyor. Fakat belli olmaz. Bugiin bakiverir. 
NEVZAT - Demeyin! Gazetenin ilk sahifesinde onun da, Selma'nin da resimleri var. Gormemesi 
kabil de-gii. 

ULVIYE - Ne yapacagiz §imdi? 
NEVZAT - Caginn hemen hizmetciyi, sorahm! 

(Ulviye hizla doner. Kanapenin kenannda zilin kordonunu bulur, zile basar. Uzak bir ses. Ulviye 
kendisini ka-napeye birakir. Nevzat eli cenesinde du§uniir.) 
ULVIYE - Ne insanlar var bu dunyada! Nasil elleri gider, nasil dilleri vanr? 
NEVZAT - Menfaatinden ba§ka bir §ey du§unen 
var mi: 

(Hizmetci kiz, paravananin arkasindan gikar.) 
58 



U^tJNCiJ SAHNE Hizmetgi kiz - Evvelkiler 

ULVIYE - (Hizmetgi kiza) Kizim, bugiin beyefendinin odasina gazete gotiirdiin mil? 

HIZMETCI KIZ - Bir saat evvel goturdiim efendim. 

ULVIYE - (£ok telash) Okudu mu? 

HIZMETCI KIZ - Bilmiyoram efendim. Ben iceriye girdigim zaman beyefendi yataginda 

oturayordu. Eliyle birak diye i§aret etti. Ben de bir iskemlenin uzerine birakip ciktim. 

ULVIYE - Peki kizim! 

(Hizmetgi kiz geldigi yerden gider. Ulviye ayaga kal-jkar. Nevzat'a korku dolu gozlerle bakar.) 

ULVIYE - Demin buraya geldigi vakit her halde I daha okumami§ti. Fakat §imdi odasinda. Ya 

okursa? 

NEVZAT - Yapacak bir §ey goremiyorum. 

ULVIYE - Odasina girip belli etmeden gazeteyi alamaz miyiz? 

NEVZAT- Busbutiin §iiphelenir. Hem kimseyi istemiyor, demiyor musunuz ? biz gidelim 

hastaneye kadar. Suracikta. Be§ dakika siirmez. Hemen doneriz. Su yeri bir kere goriin kaybedecek 

vaktimiz yok. 

ULVIYE- Durun, §imdi durun! Gazete i§ini halletmeden bir yere gidemeyiz. 

NEVZAT- Hatinma bir §ey geldi. Siz hemen giyinin. Zaten beraber cikmayacak miydik? Husrev'in 

odasina gider, benimle sokaga ciktiginizi soylersiniz. Allahaismarladik dersiniz. Bu bir vesile olur. 

Gazeteyi okumami§sa yava§ca ahrsiniz. 

ULVIYE- Iyi fikir. Birkac saniye bekleyin! Uzerime bir §eyler alayim. 

NEVZAT- Bekliyorum. 

( ulviye sagdaki kapidan cikar. ic odanin online kadar yiiriir. iceriye girer, divana yakla§ir. O anda 

paravananin arkasindan Mansur firlar. Cok heyecanh. Gegidin oniinde durur.) 



DORDUNCU SAHNE Mansur-Nevzat 

(Mansur ve Nevzat, birbirlerini goriirler. Nevzat yerinden kalkar. Mansur'a dogru yiiriir. Salona 
girer. ) 

MANSUR- Nevzat Bey! Gordunuz mil Seref in yaptigi namussuzlugu? 

NEVZAT-Sakin olunuz dostum, sakin olunuz. Biz de §imdi hanimefendiyle onu konu§uyorduk. 

MANSUR- Fakat bu adamin kirdigi ceviz bini a§ti. Gazetesini satmaktan ba§ka bir endi§esi yok. 

Kar§isinda bir facia var. Bu faciaya en ufak bir saygi duymuyor. 

NEVZAT- Ne yaparsiniz ? herkesten yiiksek duygular beklenmez. 

MANSUR- Ba§ka gazetelere baksaniza; onlar da yaziyor. Fakat lisanlannda, alaka tarzlannda bir 

insanhk var. Bu adam giiya Husrev'in dostu. 

NEVZAT- gok yazik ! 

MANSUR- Ba§indan beri boyle. Husrev'in babasini, pe§inden kazayi, sonra adliye safhasini, sizin 

verdiginiz rapor meselesini nasil istismar etti biliyorsunuz. Hie insan, asabiyeci Nevzat, dostu 

hakkinda muvazenesizlik raporu verdi diye yazabilir mi? Raporla kaza busbutiin mazur goruldu 

diye bir mutalaa yurutiilebilir mi? 

NEVZAT - Bu hareket beni ne kadar muteessir etti bilemezsiniz. Halbuki ben onu gizlice iddia 

makamina vermi§tim. Sukur ki Husrev duymadi. 

MANSUR - Husrev'in cildirmak uzere oldugunu ilan etti. Yazdigi piyesi harfi harfine ya§iyor dedi. 

Butiin bunlardan sonra da bugiinku? Ne yapacak §imdi Husrev goriirse? Eger busbutiin cileden 

cikmazsa ne iyi! 

NEVZAT - Hakikaten cok feci §eyler. Ben bugiin Serefi gorecegim. leap edeni soylerim. 

MANSUR - (Yumrugunu eline asabiyetle vurarak) Soylenecek hie bir §ey yok. Olan oldu. ' 

(Sagdaki kapi acihr. Ulviye sokak kihgiyle goriiniir. Daha kapiyi kapamadan gozleri paravananin 

arkasina mihlanir, oldugu yerde ta§ kesilir. Husrev paravananin sol yanindan meydana cikar. 

Elinde, ucundan ta§idigi bir gazete vardir.) 

62 



BE§INCi SAHNE Husrev - Ulviye - Evvelkiler 

(Husrev orta yerde durur. Oradakiler uzun uzun ba- 

kar.) 

HUSREV - (Annesine orta yeri i§aret eder. Tonu zehirli.) Gel, §6yle gel! Kanapenin arkasinda 

kalma! 

(Ulviye, korku icinde kanapeyi dola§ir. Kuvveti kesilmis. bir halde kanapeye ili§ir.) 

HUSREV - (Herkesi suzmekte) Biliyorsunuz degil yazilanlan? Sanki mesul sizmi§siniz gibi bir 

korkunuz 

mi var. 

par.) 

(Kimse cevap vermez. Mansur asabi, yere bakiyor. Nevzat bir laf soyliyecekmis. gibi Husrev'e 

eliyle i§aret ya- 

HUSREV - Daha neler gelecek ba§ima? Varsa bilen soylesin! 

NEVZAT - (Tathla§tirmaya cali§tigi bir sesle.) 

Husrev, dostum. 

HUSREV - (Gittikce heyecanina maglup) Bana dostum kelimesini soyleme! Ellerimde bir 

kanncalanma duyuyorum. Bu kelimeyi i§itmeyeyim. Parmaklanm bir §eyi sikmak istiyor. (Elindeki 

gazeteyi havaya kaldinp birden birakiverir.) Al sana dost! (Dili tutulmu§ gibi susar. Ortaya dogru 

uzattigi eli titriyor) Dostlanm malum! Du§manimi tanimak istiyorum. Ben senin du§maninim 

diyecek kadar namus aptah kim var? Onu bulmak, ayaklanna kapanmak istiyorum. (Sa§kin etrafina 

bakinir. Sanki hitap edecegi kimseyi anyor) Dostluk, o bir maymuncuk, o bir hirsiz anahtan. 

Evimizin kapisini aciyor, ruhumuzun kapisini aciyor ne bulursa yakip kill ediyor, ne bulursa 

pazarda satiyor. (Tonu ve hareketi degi§ir) Beni upuzun bir tabuta yatiracaklan giin, arkamdan 

gelecek dostlanm degil, kefenimin hirsizlandir. 

ULVIYE - (Kendinden gecercesine) Husrev, yeti§ir! 

HUSREV - (Kendi aleminde) Kefen hirsizi yiiz 

para kazanmak icin calar. Fakat dost, hep mudafaasiz biraktigi insani en mudafaasiz aninda bir kere 

daha vurmaya muhtac oldugu icin calacak. Kefenimi dostum calacak. Bana tie ar§inhk patiskayi 

bile gok gorecek. 

ULVIYE - Oglum, oldiirme beni! 

HUSREV - (Annesini duymaz, ona bakmaz) Nereye gideyim? Ba§imi ahp nereye kacayim? Rahat 
rahat cildirmak icin neresi var? (Nevzat'a bir adim sokularak) Sen timarhaneler kahyasi! Delilerin 
arkasindan teneke cahnmayan, ta§ atilmayan bir mahalle ismi biliyor musun? 
NEVZAT - (Son derece yumu§ak davranir) Hus-revcigim. Ne soyledigini bilmiyorsun. Goriiyorum 
istirap icindesin. Fakat di§ini sik! Herkesi dii§man gorecek kadar 
kaybetme muvazeneni! 

HUSREV - (Nevzat'i korkunc bir dikkatle dinledikten sonra) Muvazenemi kaybediyorum, oyle mi? 
Bana goziimden bir takim perdeler kalkiyormus. gibi geliyor. Hepinizi ba§ka tiirlu goriiyorum. 
Hepinizden korkuyorum. Biitiin munasebetlerimden odiim pathyor. (Annesine doner) Anam ki, 
beni dokuz ay kaniyle besledi, yillarca kediler gibi ta§idi; o bile bana eskisi gibi gorunmuyor. 
(Ulviye deh§etle yuziinu avuclanna gomer. Nevzat di§lerini sikiyor. Mansur endi§e ile Husrev'e bir 
iki adim 
yakla§ir.) 

HUSREV - Muvazenemi kaybediyorum, oyle mi? Muvazene dedigin ne? Dunyami kaybediyorum. 
Dunya benim icin artik o dunya degil. Kirk sene iginde ya§adigim alem, o alem degil. Kirk sene 
inandigim hakikatler, ba§imi bir yastik gibi dayadigim emniyetler, ustiine binalar kurdugum 
nisbetler, avueumdan kayip gidiyor. Hie bir §ey eskisini andirmiyor. Her §eyin icinden bir ba§ka 
yiiz kiyor. (Titreyen parmagini e§yanin uzerinde dola§ti- 

(r.) Su koltuk, koltuga; §u ayna, aynaya benzemiyor, angi dunya dogru, bu mu, evvelkisi mi? 
NEVZAT - Husrev, Husrev, birak §u vehimleri! 

HUSREV - (Busbutiin parhyarak) Bana hala laf soyliiyorlar. Dunyam elimden gidiyor. Bir el, 
altimdan bir §ey cekiyor. Bir masanin ortiisu gibi bir §ey. Onu cekiyorlar. Her§ey devriliyor. Her§ey 
onunla beraber kayiyor. (Geri geri bir koltuga dogru gidip koltugun ayaklanna carpar) Dunyam 



elimden gidiyor. Yerine bir ba§ka diinya geliyor. Nasil bir diinya, anlatamam. (Koltuga gokiiverir) 

Etimi cimbizla lif lif koparsinlar, bu diinyayi 

gormeyim. 

(Husrev yiiziinii avuglannin igine ahr. Herkes dona kahr. Ulviye, birden metanetle ayaga kalkar. 
Ogluna yakla§ir, yam ba§inda durur. Ne yapacagini bilemez. Nevzat da Husrev'in yanina gelir. 
Husrev birden ellerini yuziinden geker. Annesiyle Nevzat' a bakar. ) 

HUSREV- Ne var, nigin uzerime geliyorsunuz ? beni yalniz birakamaz misiniz? Cok rica ederim. 

NEVZAT- Husrevcigim! Zaten hanim efendi ile bir yere gidecektik. izin verir misiniz ? 

(Ulviye hakimane elini Nevzat' a kaldirarak susmasim i§aret eder. Husrev, dalgin, bunlan gormez.) 

HUSREV- Gidin! Iyi edersiniz, 50k iyi edersiniz. 

NEVZAT- Musaade et de Mansur seninle kalsin. 

HUSREV-Kalsin. 

( Ulviye §a§kindir. Nevzat, gayet iradeli, Ulviye'nin koluna girer) 

NEVZAT- ( Ulviye' ye ) Buyurun hammefendi! 

(Husrev koltukta, bazi yana egilmi§, urpertici bir tavirla oturuyor. Ulviye kendisini suruklercesine 
sevkeden Nevzat'in kolunda ogluna baka baka yuriiyor. Ulviye'nin omuz ba§inda yuriiyen Nevzat 
eliyle, Mansur' a kalmasi lazim geldigini anlatmak ister. Mansur ba§im hafifce one egerek ve 
gozlerini kirparak anladigini bildirir. Ulviye ve Nevzat paravanamn arkasinda kaybolurlar. Mansur 
ayakta, gozleri Husrev'de. Saniyeler geger. ) 

HUSREV- ( Tath ve huzunlu bir siikunet iginde... Mansur'a bakmadan konu§ur...) Mansur ! 

MANSUR- ( Tehalukle ) Kardesim! 

HUSREV- Sen benim dostumsun, degil mi? 

MANSUR- Dostunum Husrev! 

HUSREV- Mansur, sana inamyorum. 

( Mansur'un ba§i teessiirle gogsiine du§er. Cevap vermez.) 

HUSREV- Senin yaninda gomlegimi yirtabilirim. Senin yaninda aglayabilirio. 
( Mansur biisbiitun ezilir. Teessurunu gostermemek igin arkasim doner. ) 

HUSREV- Mansur, 50k fenayim. Du§uyorum. 
( Mansur deh§et iginde tekrar Husrev'e doner. ) 

HUSREV- Dipsiz bir uguruma sarkiyorum. Yakalayabildigim bir iki ot tutuyor beni. Bu otlar 

sokuluyor. Yumu§ak topragin iginden kokleriyle beraber geliyor. Du§uyorum. 

MANSUR- ( Inandirmak isteyen bir gayret edasi ile ) Husrev, sen dunyamn en kuvvetli 

insanlanndan birisin. Bu buhrani yeneceksin. Kendini kurtaracaksin. Eminim. 

HUSREV- Higbir §eye yanmazdim, bu kadar gulling olmasaydim. 

MANSUR- Gulling olmak mi? O sana gore degil. Herkes gulling olabilir, sen olamazsin. 

HUSREV- Alemin maskarasi oldum. Zehir yutturulmus. sokak kopeklerinden farkim yok. 

Kaldinmlar ustiinde can geki§iyorum. Geng, ihtiyar etrafimda halkalanmi§. Herkes beni seyrediyor. 

( Parmagini uzatarak meghul birini gosterir. ) i§te yazdigini ya§ayan adam! ( Eli kaskati dii§er.) 

Beni bu gulling kadere insan iradesi sokmamah. Tepemde ba§ka bir irade var. Onu bir kanat golgesi 

gibi, uzerimde duyuyorum. Fakat elimle tutamiyorum.. O boyle istiyor. 

MANSUR- Ne soyliyeyim ? bilmem ki, ne soyliyeyim ? Sana kimse yardim edemez. Sana 

kendinden ba§ka kimse deva bulamaz. 

HUSREV- ( Yerinden dogrularak ) Mansur! Alemden gizli tek bir sirnm kaldi. igimdeki kiyamet. 

Kimse bir §ey bilmiyor. Bakma kivrani§lanma ! bakma agzimin diki§lerinden sizan hinltilara! 

Bakma beni gildinyor sanmalanna! Bilmiyorlar.. soyleyemiyorum. istesem de soyleyemem. 

Soylesem de bir §ey anla§ilmaz.. (Bir hayalet gibi dimdik, ayakta kahr.) Mansur! O benim meger 



kurbanimmi§. Gafletimin degil, en ahmak tarafimin, sanatimin kurbani! Eserimi nigin yazdim! Onu 
oldiirmek igin mi? Onu nigin oldiirdiim? Eserimi yazdigim igin mi? 
MANSUR - Du§iinme Husrev bu §eyleri. 

HUSREV - Ben sanati hayattan ba§ka bir §ey saniyordum. Hiirriyetlerin sonu. Aciz bahtimin 
ula§amadigi bir yer. Orasi irademin bahgesiydi. Orada, oyuncaklanyle oynayan bir gocuk gibi ba§i- 
bo§tum. Orada kulluktan gikiyor gibiydim. 
MANSUR -Ah, Husrev! 

HUSREV - Ben ne yaptim? Bir hududu zorladim. Kendimin di§ina gikmak isterken, kendime rast 
geldim. (Bir adim atar ve bir mecnun haliyle gittikge agilan gozlerini, Mansur'un korkulu gozlerine 
diker.) Meger kul oldugumu anlamak igin Allahhk taslamahymi§im! Meger nasil yaratildigimi 
anlamak igin bir adam yaratmaya kalk-mahymi§im! (Yuziinun ifadesi busbutiin-mecnun, orta yere 
doner) Ben ne yaptim? En saglam basamagi ayagimdan kaydirdim. Korlugu zedeledim. Simdi 
goriinen §eye nasil bakayim? insan kaderim bir riiya gibi uykuda bulur. Bu riiyayi uyanik nasil 
seyredeyim? Allahla kalabahk arasinda kaldim. Bo§lukta nasil durayim? 
MANSUR - (Ihtiyatla elini dostunun omuzuna koyar) Husrevcigim! 

HUSREV - (Silkinir. Patlayi§in son kademesinde Anlayin bu azabi! Bir azap ki, kul oldugum igin 
gekiyorum, gekmemek igin Allah olmak lazim. insana gore degil bu; yok bunu gekecek aza 
insanda! (Birdenbire ok gibi firlayip kollanni iki yana agar) Yetisjr! Gelsin artik her §ey yerli 
yerine! Verin bana artik dunyami! Saliverin 
beni kalabahklara! 

(Husrev son kelimelerde bir sandalyeye goker. Yiizii paravanaya, arkasi Mansur'a dogru. Surati bir 
yangin.) 

MANSUR - (Husrev kadar ezgin) Husrev! Seni boyle gordukge parga parga oluyorum. Ne 
yapabilirim senin igin? 

HUSREV - (Gozleri paravananin arkasinda) 
Elinden gelirse beni bu insanlardan kurtar. 

(Mansur da paravanaya bakar. Paravanadan sade bir kihkla Zeynep gikar. Bir adim atip durur. 
Azimli bir hali vardir.) 
69 

ALTINCI SAHNE Zeynep - Evvelkiler 

ZEYNEP - (Husrev'e) Kimseyi kabul etmediginizi biliyorum. Kapidan adeta zorla girdim. Kabahat 

bulmayin hizmetginize! 

HUSREV - Ne istiyorsunuz benden? 

ZEYNEP - (Hakimane bir tavirla Mansur'a) Man-sur Bey! Bizi bir lahza yalniz birakamaz misiniz? 

(Husrev, yiizii degi§mi§, sert ve hissiz, bekler. Man-sur paravananin arkasinda kaybolur.) 

HUSREV - Bekliyorum sizi. 

ZEYNEP - (Heyecanla ilerler. Kelimeler agzindan birbirinden gabuk dokiilur.) Husrev! Artik 

tahammiilum kalmadi. Kogulacagimi bile bile geldim. Size her zamankinden daha baghyim. 

Felaketiniz iginde, sizi, daha cok seviyorum. Egmeyin ba§inizi, egmeyin benden! Hig beni bu kadar 

dii§kun gorduniiz mil? Artik doniin bana! Bu dakikada yaninizda bulunmak istiyorum. Sizi teselli 

edebilegime eminim. Belki size bir 50k §eyleri unuttura- 

bilecegim. 

HUSREV - (Oturdugu yerden cebri bir siikunetle 

Bana iyice bakar misiniz? 70 

(Zeynep hayret ve korkuyla mendilini agzina gotiiriip Husrev'e bakar.) 

HUSREV - Hig boyle sozler soylenecek bir insana benziyor muyum? Hatta insana benziyor 

muyum? (Ayaga kalkar) Bir giin, gene ve sihhatli bir animda nasilsa oynadigim bir oyuna §u 

halimle mi devam edeyim? Bunu 

istemege mi geldiniz? 

ZEYNEP - (Kizgin, fakat azimkar) Bana gok al-calttiniz kendimi. Artik yapmayacagim yok. iyi, 

fena diye bir §ey bilmiyorum. Dogru, yanhs. diye bir §ey bilmiyorum. Size tekrar malik olmak igin 

her §eyi yapacagim. 



HUSREV - (Fena halde tahris. edilmisj Zeynep! Sana ne soyliyeyim? Artik beni liizumsuz ve 

garesiz kabul etmen igin ne anlatayim? {Bir lahza ne diyecegini §a§irmi§ gibi durur) Sana bir §ey 

mi borgluyum? 

ZEYNEP - Higbir borcun yok. 

HUSREV - Farzet ki var. Borgluyum. Fakat veremiyoram. Acizim, miiflisim. Calma bir alacakh 

gibi kapi-n! Vazgeg, siynl, goziil benden! 

ZEYNEP - (Tesiri altina girmeden Husrev'i siizer 

Bunun igin tek gare var. 

HUSREV - (Hakaret sagan bir hayretle.) Neymis. 

o gare? 

ZEYNEP - Bu karmakan§ik laflari, bu hastahkh fikirleri bir tarafa birakirsan. Onlardan higbir §ey 

anlamiyorum. Agikga soylersin. Senden biktim, senden tiksiniyorum dersin. O zaman seni anlanm 

ve giderim. 

HUSREV - Zeynep, konu§amiyorum, boguluyorum. Beni, benden olmayan hareketlere zorlama! 

Seni istemedigim bir tarzda kiracagim. 

ZEYNEP - Kurabilirsin! Buraya her §eyi goze alarak geldim. Ya beni evinden kovacaksin, yahut 

yanindan 

71 

aynlmiyacagim. 

HUSREY - Seni evimden kovmiyacagim. Bunu yapamam. Fakat sana o hastahkh fikirlerden bir 

tanesini daha soyliyecegim. Belki onu da anhyamiyacaksin. Belki o sana kovulmaktan daha hafif 

gelecek. 

ZEYNEP - Haydi, soyle! 

HUSREV - Sen o kadin tipindensin ki, yiiziine manevi bir kapi kapatildigi zaman onu gormez, 

kendisine mal etmez. igeriye girmemesi igin maddi bir kapidan ve zorla itilmek ister. Bir sihirbaz 

inceligi ile ba§layan i§, bir hamal kabahgi ile bitirilmeli ki neticeye akh ersin. 

ZEYNEP - Te§ekkur ederim Husrev! 

HUSREV - Ben bu son hareketi yapamadigim igin bana bu cezayi gektirdin. Memnun ol! Emegin 
bo§a gikmadi. Yillardan beri igime gomdugum §eyi nihayet zorla agzimdan aldin. 
ZEYNEP - ^!ok memnunum. 

HUSREV - Zeynep! Ben §ehirleri, sokaklan, kahveleri dolduran seri mail insanlardan degilim. 
Ke§ke onlardan olsaydim. Onlar sihhatli, tabii, miikemmel mahluklar. Benim en lazim tarafim 
sakat. Ben Allanin yalniz aci geksin, yalniz kivransin diye yarattigi bir aletim galiba. Kainati 
dolduran her §ey, her hadise, her hareket, benim igin bir i§kence vesilesi. Bir tiirlu roliimii ve 
rahatimi bulamiyorum. Tabii zevkleriyle ya§ayan hayvanlara bakiyorum da, ne giizel, ne emniyetli 
bir vasitanin oksiizu oldugumu anhyorum. Ben, igindeki hayvani urkutmu§, incitmi§ bir hastayim. 
ZEYNEP - Ne demek bunlar? 

HUSREV - Bak ne demek bunlar! Seninle aramda oyle bir ba§kahk var ki, bu ba§kahk ate§le suyun 
arasinda yok. Bu bir maya farkidir. Bu kadar farkh iki §ey uyu§a- 

maz, anla§amaz. Bir arada higbir ahenk kuramaz. 

ZEYNEP - (Urkek) Husrev! Nereye gidiyorsun? 

HUSREV - Sen tarn bir kadinsin. Cinsiyetinin kor hamlelerinden ba§ka bir §ey gormiiyorsun. 

Hakhsin. ^unkii tabiatin gocugusun. Bense... 

ZEYNEP - Evet, ya sen... 

HUSREV - En azgin bir hayvan bunyesinin igine oturtulmu§, oyle cellat bir ruh ta§iyorum ki, butiin 

insiyaklanmi korletiyor. Beni yiyor. Beni pagavra haline getiriyor. 

ZEYNEP - (Isyankar) Anlamiyorum, anlamiyorum. 

HUSREV - (Garip bir istihza ahengiyle) Bir dakika sabret! Birazdan higbir §ey anlamiyacaksm. 

Bendeki bu ruh her §eyin igyuziinu kurcahyor, tirmikhyor. Gozii bagh higbir istege izin vermiyor. 

En sevdigi §eylerden bir anda igreniyor. En dii§unulmeyecek yerde, birdenbire du§unmege, hesap 

yapmaga kalkiyor. Kendisine gore, kanunlan, olgiileri var. Muthis. bir girkinlik korkusu ve giizellik 

kaygisi iginde girpiniyor. Aradigini bulamiyor. Bulduguna razi olamiyor. Saadetlerin yiizde yiizii 

olan hayvani saffetleri, bir sansann pilici bogmasi gibi bogu-veriyor. 

ZEYNEP - Durma, yiirii artik! 



HUSREV - Kadinla erkegin yanyana gelmekle kurdugu bamba§ka bir cihan tasavvur ediyor. Bu 
cihanin hususi bir tabiati, §artlan, incelikleri var. O cihana eri§ememi§ insanlardan daha kaba bir 
§ey bilmiyor. Fakat onlann cezasini nefsine, kendi azasina cektiriyor. Oyle bir hakim tasavvur et ki, 

kar§isina cikanlan suclulann cezasini kendisi yuklensin. Ne tuhaf degil mi? Kendisi yiikleni- 

73 

yor. £unku biliyor ki, o suclular, elindeki kanunun hikmetinden hicbir §ey anlamazlar. Mesul 

degillerdir. 

ZEYNEP - Ne icinden gikilmaz §eyler bunlar. Kendini bunlarla harap ediyorsun. 

HUSREV - Dogru! Bu, ne kadar cok isteyen, verilemeyecek, bulunamayacak kadar cok isteyen, 

doyurula-mayacak kadar ac, ok§anamayacak kadar sinirli ve hodgam bir ruh. Bu ruh insanin dis. ve 

on benligi icinde oyle bir ikinci «ben» yapiyor ki, bu «ben», iyi kotii her §eye dii§man ve yabanci 

kahyor. 

ZEYNEP - Senden korkuyorum. 

HUSREV - I§te sen, bendeki bu ikinci «ben»le ihtilat edemedin. Onu yalniz, kendi ba§ina, kendi 

aleminde biraktin. Benimle beraberle§tigin her defa, bana yalnizhgimin, caresizligimin derecesini 

ihtar ettin. iki ten arasindaki ucurumu, bana ogreten sensin. 

ZEYNEP - (Haykirarak) Ben ne yaptim Husrev, ne yaptim? 

HUSREV - Dinle bak ne yaptin? Erkekle kadin arasinda oyle hassas bir cazibe muhiti var ki, en 

degersiz sebeplerle renk gibi ucar, duman gibi dagihr. Artik hie bir fedakarhk ve gayretle iade 

edilemez. Kar§inizdakine hicbir takip ve serzenis. hakki vermez. Sen ne yaptin biliyor musun? 

Ruhumuzun bu amansiz kanunlan oniinde, kaybolan cazibeleri iade icin en kaba vasitalara ba§ 

vurdun. Kanuna, jandarmaya, cemiyete muracaat eder gibi, acizlere mahsus bir hak takibine 

giri§tin. Sen ne yaptin biliyor musun? Beni oldurdun. 

ZEYNEP - (Elleriyle ba§ini kavnyarak) Hayret, hayretler icindeyim. 

HUSREV - Hayret degil mi? Ben de kar§ina gecmi§ neler kari§tinyorum! Hastahgimi ne ahmakca 

te§hir 

74 

diyorum! Ben ne ahmagim ki, bunlardan hicbirini anla-ladigini soyleyen insana, beni mazur gorsiin 

diye bunlan llatiyorum. 

ZEYNEP - Seni anlamasam bile maksadini gok iyi I kavnyorum. 

HUSREV - Beni cok yalniz biraktin, anhyor musun? Ustelik ben bu yalnizligi senden gizleyim 

diye kivranirken, sen beni avueunda tutmak azmiyle nelere el at-madm. Beni, benim ruhumun 

hapishanesine tikmak; beni, benim korkulanm, benim utanclanmla baglamak istedin. Seni ilk 

tanidigim zaman, bende buldugun bir zaaf aninin hiiviyetini, bana daimi mahkumiyet elbisesi diye 

giydirdin. 

(Husrev bunlan soylerken, Zeynep, onu bir umaciya bakar gibi seyretmektedir. Husrev bir an bu 

baki§a dikkat edip devam eder.) 

HUSREV - Zeynep! Ba§i bo§, gozii kor, dizginsiz isteklerimizin bizi ne kadar cirkinle§tirdigini gor 

artik! Bak sana, oliim terleri dokerken neler soyleyebiliyorum! Vazgecmegi, istememegi bil. Beni, 

sana hakaret eden bir adam diye alma! Artik, bir takim vasiflara malik olmadigi icin kendi haline 

birakilmasi lazim, degersiz bir mevzu diye al! Farzet ki ben, artik bir erkegin vasiflarina malik 

degilim. 

ZEYNEP - Ben seni taninm, Husrev! 

HUSREV - Yalvanyorum. Hayvanhgimin cezasini bana bu kadar pahahya odetme! Beni bu 

cezaya, bu kadar istidath oldugum bir anda ve bu kadar merhametsizce davet etme! 

ZEYNEP - Husrev, dedim ya, ben seni taninm. Sen hadiselerin mimarisini istedigin gibi 

degi§tirebilir, kar§mdakine istedigin gibi kabul ettirebilirsin. Sen sihir- 

75 

bazhga a§iksin. Samimi ve tabii degilsin §u anda. 

HUSREV - (Elini gogsiine gotiiriir) Ben mi samimi ve tabii degilim? Ben samimi ve tabii degilsem 

§u anda, o halde can ceki§en bir hayvan, me.sela ba§i ta§la ezilmi§ bir solucan da, kivrani§lannda 

samimi ve tabii degildir. 

ZEYNEP - Beni kadinla erkek arasindaki biiyii sanatindan hicbir §ey anlamaz bir di§i halinde tasvir 

ettin. £unku kadin mevzuunda bu kadar titiz olan sen, nihayet anla§abilecegin, beraberce bir ahenk 

kurabilecegin kadini bulmu§tun. Onu buldun ve ben artik, butiin mevcutlanmla iflas ettim. 



HUSREV - (Ka§lan istirapla catihr. Cok fena bir §ey beklercesine) Ne demek istiyorsun? 

ZEYNEP - Husrev, kaldirahm pecelerimizi, ister misin? Madem ki samimisin, o halde bana en 

halis yuziinle goriin, korkma! 

HUSREV - (Ofke, nefret ve §iddetle) Ne demek istiyorsun, diyorum. 

ZEYNEP - (Birdenbire Husrev'e sokulur, bukulii-verir ve bir yilan gibi lshk calarcasina) Ciinkii 

Selma'yi seviyordun. Oldurdugun kizi. Halanin kizini, evladin yerindeki kizi. 

HUSREV - (Yiizii miithis. bir tiksinti ifade eder) Zeynep, meger sen ne yilanmi§sin! Senin gibi 

ancak kafasi ta§la ezilecek, pencereden ma§ayla atilacak bir yilana, ben de oturmus. bir takim ruh 

oyunlanndan, his dolanbac-lanndan bahsediyorum. (Eliyle ba§ina vurur) Ah, ben mustahakim bu 

vurulu§a! 

ZEYNEP - Husrev! Nicin inkar ediyorsun? 

HUSREV - (Zeynep'i ilk defa goruyormus. gibi gozlerini diker. Sesi yirtici bir tonla yiikselir.) 

Te§ekkur 

ederim zehrini doktiigun icin, artik bana butiin mazeretleri verdin. 

ZEYNEP - (Asabi parmaklarla cantasini acip kiigiik bir cep defteri cikanr.) Beni goziirn de 

aldatamaz ya! 

HUSREV - (Vurgun, saskin) Nedir o? 

ZEYNEP - Selma'nin not defteri. 

HUSREV - Nerede buldun onu? 

ZEYNEP - Vuruldugu zaman elbisesinin cebinde.. Eliyle simsiki tutuyordu. 

HUSREV - (Aglar gibi) Demek ki oliiniin parmaklanni actin. icine sirlanni gomdugii en kiymetli 

mahfazasini caldin. Bir oliiyii soydun. (Peri§an, etrafina ba-kinir. Yerdeki gazeteyi goriir. Kaplan 

gibi atihp yerden gazeteyi ahr.) Sonra da onu kocana sen verdin. (Gazeteyi Zeynep'e uzatarak) Beni 

biitiin cemiyet karsjsinda te§hir fikrini sen buldun. Kocani sen te§vik ettin. 

ZEYNEP - Gordiin mil? Halbuki ben senden inkar bekliyordum. 

HUSREV - (Cildiracak gibi) Artik sana hakaret Letmeyecegim. Cunku higbir hakaret senin kadar 

al^ala-aaz. Birak o defteri masanin ustiine ve hemen 51k evim-Iden. 

ZEYNEP - (Elindeki defteri simsiki tutarak) Bi-Irakmiyacagim. Herkesin mahdir o. 

HUSREV - O benim degil, senin degil, herkesin degil, yalniz o kizin mahydi. O kiz ki, defterine 

yazdiklanndan higbirini, hig bir ifade vasitasina aksettirmedi. Kimseye, higbir §ey sezdirmeyecek 

kadar incelik ve mahremiyet gururu sahibiydi. 

ZEYNEP - Sanki bilmiyordun degil mi, burada yazih olanlan? 

76 

77 

HUSREV - Inan ki, ne onlan biliyordum, ne de senin ig yuzunii! Birak diyorum deften elinden! 

ZEYNEP - (Elindeki deften gogsiine bastirarak) 

Kocamdan iste! O sana versin. 

HUSREV - Meger bu dunyada yalniz degirmi§sin. Senm mayandan erkekler de varmi§. Onlardan 

bin kocan senin. Ne de uygunsunuz birbirinize! 

(Tarn o anda sofadan karmakan§ik sesler gelmege ba§lar. iki ki§i birbiriyle munaka§a etmektedir. 

Mansur'la 

Serefin sesi duyulur.) 

MANSURUN SESI - Olamaz Seref Bey, giremezsiniz. Kimseyi kabul edecek halde degil. 

SEREFIN SESI - Rica ederim musaade ediniz! Kendisine izah edecegim §eyler var. Musaade 

ediniz ! 

MANSURUN SESI - Israr etmeyin! Sizi birakmi-yacagim. Hem sizi gormesi hie de hayirh olmaz 

hakkiniz 

da. 

(Husrev ve Zeynep dona kahrlar. Zeynep korku ve 

heyecan icinde. Husrev ba§ini paravanaya cevirir.) 

ZEYNEP - (Elleriyle §akaklanni tutarak) Kocam! 

Ne miinasebet! 

HUSREV - (Zeynep'in haline bakar Sonra tekrar 

ba§ini paravanaya cevirir. Di§anya seslenir.) Mansur, birak, Seref Bey gorsiin beni! 



(Zeynep birdenbire harekete gecer. Derhal yerinden firlayarak ic odaya atihr. Cantasiyle not 
defterini divanin ustune firlatir, doner, ic odayi salondan ayiran kadife perdenin kordonuna yapi§ir 
ve ceker. Kadife perdeler hizla Zeyneb'in ustune kapanir. Gecit ba§tan ba§a ortulur ve ic odadaki 
her§ey Zeynep'le beraber goriinmez olur. Husrev dimdik, kimildamaz. Paravanadan, onde Seref, 
arkada Mansur, girerler. Husrev'in elinde hala gazete.) 
78 

YEDINCISAHNE §eref- Mansur - Husrev 

(Mansur paravananin yam ba§inda durur. Oradan gozleriyle takip eder. Seref hizla Husrev'e 

yakla§ir. Ellerini uzatip bir §eyler anlatmak ister gibi durur. Husrev'in elindeki gazeteyi gorur. 

Husrev, gazeteyi elinden birakir. Seref, IHusrev'in halinden urkmu§tur. Bir§ey soyleyemez.) 

HUSREV - Ne yiizle geliyorsunuz buraya Seref 

SBey? 

SEREF - Teessurunuzu soylediler. Geldim. Neden 

bu infial? izah eder misiniz? 

HUSREV - Anlamiyor musunuz? 

SEREF - Anlamiyorum. Gazetede bugiin cikan §eylerden miiteessir oldugunuzu tahmin ediyorum. 

Fakat 

hakkiniz var mi? 

HUSREV - Demek hakkim yok! 

SEREF - Elbette yok. Sizin gibi, herkesin tanidigi, herkesin sevdigi bir insan, ne kadar alaka ceker 

bilirsiniz. 

Biz de ogrendigimizi yazdik. 

79 

HUSREV - (Kendisine gelmege cah§arak) Ben nig bir okuyucu tasavvur edemem ki, ba§kasinin bu 

tiirlu mahremiyetine tecessiis duyacak kadar ruh iffetinden siynlmis. olsun. iftira etmeyin 

mu§terilerinize! 

SEREF - Okuyucu budur. 

HUSREV - Hayir, okuyucu bu degildir. Siz busunuz. Bir kere okuyucuyu tanimiyorsunuz. Yuzunu, 
bicimini, isteklerini bilmiyorsunuz. Onun seciyesi ustiindeki kiyaslan, kendinizde anyor ve 
buluyorsunuz. 

SEREF - Farzedelim ki, boyle. 

HUSREV - Boyle olunca mesuliyeti uzerine alacak kadar benlik ve haysiyet sahibi olmaniz lazim. 
SEREF - (Irkilerek) Husrev Bey, gok ileriye gidiyorsunuz. Sizi mazur goriiyorum. Cunku... 
HUSREV - gunku? 

SEREF - Hastasiniz. 

HUSREV - Guzel, belki hastayim. Yalniz §u anda beni hasta bilmeyin! Bu sozlerde 
hazmedilemiyecek bir §ey buluyorsaniz, onlan sihhatli bir adamdan, sihhatli bir dakikasinda cikmis. 
farzedin! 

SEREF - Husrev Bey, rica ederim. 

HUSREV - Evet. Oyle farzedin! Mukabelenizi cok merak ediyorum. Hie olmazsa mukabelenizde 
biraz §eref 
gormege muhtacim. 

SEREF - (Bir adim geri cekilir. Mendiliyle terini siliyormu§ gibi alnini ugu§turur) Hareketinize 
§imdi mu-hakebele etmiyecegim. Her §eyden evvel gosterin bana, sue bu hareketin neresinde? 
HUSREV - (Nefret dolu gozlerle, Serefi uzun uzadiya tartar) Bir adam ki, icinin cehenneminde 
yaniyor; herkesin malik oldugu en basit mudafaa silahlanm, maskelerini kaybetmi§tir. Bu adami, 
§unun bunun keyfini 
80 

giciklamak igin te§hir etmekte sue yok mu? 
SEREF - Nicin olsun? Demek ki, herkes bu adamla alakadar! 

HUSREV - Herkesin bu adamla alakasi, onda yalniz kendisine ait bir taraf, manevi bir fert hak ve 
muikiyeti birakmaz demek? 
SEREF - Cemiyetin mail olan insanlar, §iiphesiz ki biraz §ahis mulkiyetlerinden feda ederler. 



HUSREV - Bu fedakarhk belki herkesle mii§terek, di§ cizgilere aittir. Onlann ferdiyetlerindeki en 

mahrem maktalan herkese gostermekten sizi ahkoyan higbir duygunuz yok mu? 

SEREF -Yok! 

HUSREV - (Sol elinin parmaklanyle yuzunii taraklar. Surati catlayacak gibi) Yalniz bu tarziniz 

beni gildirtabilir. Ben demek kimseyle mii§terek olcusii kalmami§ bir zavalhyim. Demek ben bu 

topragin ustiinde ya§amiyorum. Demek ki benim beynim, kimsede olmayan bir takim vehim 

nebatlan yeti§tiren bir hastahk tarlasi! Alla-him! Ya ben bir deliyim, ya kar§imdaki adam insanin 

ba-kamiyacagi kadar du§kiin bir yaratihsj 

SEREF - Husrev Bey, siz hakikaten delisiniz ve yava§ yava§ bana mazur bir insan oldugunuzu 

unutturacaksiniz! 

(Paravananin yanindaki Mansur, nefretle Serefe bakar. Bir iki adim yakla§ir. Husrev omuzlan 

hafifce bukuk 

Serefe kar§i.) 

HUSREV - Ah, ke§ke unutturabilsem! Kuzum, bana bir kere daha soyleyin! Duygu cevherinden bu 

kadar nasipsiz olmayi kavnyamiyorum. Bir insan hayat ve hususiyetinde, yabanci gozlere 

gostermiyeceginiz sizce higbir nokta yok mu? Bunu gormekten ve gostermekten sizi 

81 

SEKIZINCi SAHNE Zeynep - Evvelkiler 

(Seref neye ugradigini §a§irmi§, kansina bakmakta. Mansur utancindan sag eliyle gozlerini 

kapatmi§tir.) 

HUSREV - (Sag elinde kordon. Sol elini Serefe uzatmisj Kanniz metresimdir. Bunu da yazin! 

(Odadakiler donmu§, yerli yerinde. Zeynep oldugu yerde kaskati, gozleri Husrev'de. Husrev 

perdenin kenannda, yan egilmis. Serefe dogru. Seref kansina kar§i bitkin ve §a§kin. Mansur elini 

yuziinden ceker ve heyecanla bakinir. Bir kac saniye geger Serefte bir kimildani§ ba§lar.) 

SEREF - (Husrev'e donerek) Bu hareketinizi size 50k pahah odetecegim, Husrev Bey! 

HUSREV - Bugiin odettiginiz gibi... 

SEREF - Hayir! Bu defa sizi layik oldugunuz yere, 

timarhaneye tiktiracagim. 

HUSREV - Ah, bunu sizden beklerim. 

SEREF - Sade benden beklemeyin! Dostunuz akliyeci Nevzat'in da fikri bu. Hatta i§lettigi hususi 

timarhane 

84 

i^in iyi bir reklam olacaginiza da emin. Demin gordum, §u dakikada annenize timarhanesini 

gezdiriyor. iyi bir yer oldugunu kabul ettirmek igin. 

(Husrev cam acimis. gibi ba§im koluna dayar. Mansur yumruklanni sikmi§, Serefin uzerine yuriir.) 

MANSUR - Seref Bey! Sizin insanhktan bu kadar uzak oldugunuzu bilmiyordum. Hala nasil da 

durabiliyorsunuz bu evde? Nasil da konu§abiliyorsunuz? 

SEREF - (Sogukkanh tavnni hie bozmadan) Sunun icin konu§uyorum ki, Husrev Bey yakinlanni 

iyice tanisin. Kasitlanni bilsin. Kendisini ona gore kollasin. Bense ni§an alacagim yeri acikca haber 

veriyorum. Bu bir avanstir. Nevzat gibi gazete gazete gezip sizi timarhanemde yatiracagimi 

yazmiyorum. (Kansina) Zeynep! Ben eve donuyorum. Davyamizi orada hallederiz. Yuruyunuz! 

(Zeynep put gibi, kirec rengindeki yuzuyle ilerler. Kimseye bakmadan paravananin arkasindan 

kaybolur. Seref de onu takip eder. Husrev, Mansur bir muddet oylece kahrlar. Mansur ilerler. 

Husrev'i ihtiyatla kucaklayip bir koltuga dogru suriikler. Yava§ca oturtur. Yam ba§inda ve ayakta 

durur. Husrev elleri dizinde, miitevekkil ve peris, an, yiizii tarn bir cinnet ifadesinde.) 

HUSREV - Mansur! 

MANSUR - Husrev! 

HUSREV - £ildirmak uzereyim Mansur! Elimi tut, bana dunyada, evimde ve senin yaninda 
oldugumu ihtar et! 

MANSUR - (Hemen Husrev'in sol elini yakalayip iki avueunun icinde kuyvetle sikar.) Dostum, 
Husrevci- 
gim. Tahammiil! 
HUSREV - (Elini ceker. Mansur'a bakmadan dal- 



85 

gin dalgin konu§uyor. Deliler gibi agir ve acayip bir telaffuz ve bazi kelimeler uzerinde manasiz 

duraklayi§lan vardir.) Beni daima icimin rahatsizhklanyle ba§ba§a birakmis. bir kadin! Kolera gibi 

zaafim ve tutulma istidadimla beslenmi§, ictigim sudan yuttugum havaya kadar etrafimi kiskac 

icine almis. bir kadin! Yanima geldikce yalnizhgimi, bana bir §ey verdikce mahrumlugumu ogreten 

kadin! En giizel §eyini teslim ettigi erkegi rezil etmek igin, sonunda kocasiyle el birligi yapan 

kadin! Son nefesini verirken, belli olmasin diye sirlanni avuglayan oliiniin parmaklanni agip, 

buldugu §eyle beni avlamak niye-tindeki kadin! Sonra koca! Kinlan erkekligini, beni timarhaneye 

attirmakla tamire kalki§an koca! Sonra, sonra, timarhanesine dostunun ismiyle reklam yapmak 

fikrinde bir basjcasi! Evime benim kadar serbest girip cikabilen arkada§im, ruh hastahklan doktoru! 

Kadinimla, dostumla, ne giizel cemiyet icindeyim. 

MANSUR - Inanma Husrev! Nevzat'a iftira etti. 

HUSREV - (Daima ayni dalginhkla Mansur'a bakmadan, agir agir) Bunlar oyle adamlar ki, 

birbirlerine edebilecekleri hicbir iftira yoktur. 

MANSUR - (Mahzun bir ba§ sallayi§iyle) Sana hak vermemek elimden gelmiyor. 

HUSREV - Dayanamiyacagim Mansur! Bunlara istediklerini verecegim. O tarzda istiyorlar ki, 

elimden gelmiyecek. Ne istiyorlar? Timarhaneye mi gireyim? Girecegim. Bu halimle mart kedisi 

roliine mi cikayim? Cikacagim. Arkamda tef, zurna ve bir alay mahalle cocugu, sokak sokak mi 

gezeyim? Gezecegim. Babam kendisini bir incir daima asti. Kendimi ayni agaca, ayni dala mi 

asayim? Asacagim. Daha ne istiyorlarsa yapacagim. Anhyor musun Mansur? Bunlara kar§i 

miidafaaya mecbur 

86 

olmak bana cok cirkin geliyor. 

MANSUR - Husrev! Yerin dibine geciyorum. 

HUSREV - Artik anhyorum. Beni kendi kendimle, azabimla ve cinnetimle yalniz birakmiyacaklar. 

Kendi kendimle yalniz kalabilmek icin ne lazimsa yapacagim. 

(Mansur yumruguyle alnina vurur. Husrev hep o. Birdenbire paravananin arkasindan biraz evvelki 

kiyafetiyle Ulviye cikar.) 

87 

DOKUZUNCU SAHNE Ulviye - Evvelkiler 

(Ulviye paravananin hemen online durur. Ogluna bakar. Halinde buyiik bir teessiir ve istirap. 
Mansur, Ulviye'yi goriir gormez geriler ve kadm oglunun yanma yakla§sin diye bekler. Ulviye 
bulundugu yerde kahr. Husrev annesine bakar.) 
HUSREV - Nereden geliyorsun anne? 

ULVIYE - Husrevcigim! Nevzat Beyle §urada yakin bir yere gitmi§tik. 
HUSREV - Nereye gittiniz? 

ULVIYE - (Sa§alar) Ehemmiyet vermege degecek bir yer degil. 
HUSREV - i§lettigi hususi timarhaneye gittiniz degil mi? 
ULVIYE - Ah oglum, sana nasil yemin edeyim? 
HUSREV - Ne diye yemin edeceksin? Ne cikar 
onun timarhanesine gitmekle? 

(Ulviye §a§kin halini birakamaz. Ezilir buzulur. O anda paravanadan Nevzat cikar. Odadakilere 
§oyle bir bakip Husrev'e dogru yuriir. Husrev onu goriince ayaga kalkar. Nevzat Husrev'in 
kalkmasiyle durur.) 

ONUNCU SAHNE Nevzat - Evvelkiler 

HUSREV - (Nevzat'a) Annemi ne diye gotiirdun 

timarhanene? 

NEVZAT - (Sa§inr. Ulviye ve Mansura bakar. Bir §eyler anlamak ister. Anhyamaz.) 

Hanimefendiye hastanemi gostermek istedim. 

HUSREV - (Tuhaf ve korkunc bir tonla) Nicin? 

NEVZAT - Hie, gorsiin diye. 



HUSREV - Gorsiin ve miinasip bulursa orada yatmama razi olsun diye, degil mi? 

NEVZAT - Husrev, kim soyledi sana bu deli sagmasini? 

HUSREV - Ben soyledim, madem ki ben deliyim, 

deli sagmasini soyliyecek de benim. Kim olabilir? 

NEVZAT - Husrev, akhni ba§ina"dev§ir! 

HUSREV - Dev§iremem. O zaman senin i§ine gelmez. Beni kagirmis. olursun. 

NEVZAT - Husrev, dostunu kinyorsun. 

(Ulviye bir guval gibi yanindaki iskemleye goker. Mansur da koltuga oturup ba§ini elleri igine alir. 

Husrev 

Nevzat'a sokulur.) 

HUSREV - Artik dostuma yalan soyletmiyece- 

89 

gim. Ne istiyorsan dogrudan dogruya iste! Benden iste! Belki veririm. Annemi kandirmana liizum 

yok. 

NEVZAT - (Ulviye'ye) Hanimefendi! Bir §ey soyleyin! Bakin arkada§indan neler umuyor? 

(Ulviye ya§h gozlerle Husrev'i arar. Husrev annesine bakmaz ve gozlerini doktordan ayirmaz..) 

HUSREY - Hala mi arkada§hk? Hig kaplanla yaban e§egi, engerekle saka ku§u arkadas. olabilir mi? 

Ben senin avindim. Sen bana, avci §ikanna nasil bakarsa oyle baktin. Tani§tigimiz ilk giinden 

bugiine kadar beni gantanda keklik bildin. Sarmas. dolas. arkada§hk ettigimiz, beraberce tetkikler, 

munaka§alar yaptigimiz giinler hatinnda mi? i§te o giinlerde bile ben senin yaninda, §imdilik 

kesilmesine liizum olmadigi igin beslenen kinali ve kordelah bir kurbandim. Sen bana §u deliyi 

gosterip iizerinde fikir sordugun zaman, bana beni gosteriyordun. Fikirlerini ve ilmini o kadar 

begendigin arkada§in, hakikatte biitiin laboratuvannla hasretini ^ektigin en giizel deli, en semiz 

pargaydi. ignelerin, deli gomleklerin, uyku ilaglann, du§lann, biitiin laboratuvarlannla! Hatirhyor 

musun, bana nasil babami sorardin? Nigin kendini asti? Nigin kendini asti? Simdi ben soruyorum, o 

zaman sen sorardin. Hatirhyor musun, tani§tigimiz ilk gun, eserlerimle alakani nasil tasvir etmi§tin? 

Ruh doktorlugu i^in 50k cazibeli §eyler... Sen her halde edebiyat heveslisi degildin. Bana o giinden 

beri yalan soyliiyorsun. O giinden beri bir ot yigininda yuvarlanip koyun agihna giren bir kurt hali 

var sende. Bu hal baki§lardan, giilii§lerden, soru§lardan, oturup ve kalki§lardan tiiten manalann 

yektinu. Ne mantigi var, ne isbati; ne zabitasi var, ne adliyesi! Bu hale seni ihtisasin suriiklemiyor. 

Igin ve ahlakin siiriikliiyor. Eyvah senin tiynetinle senin ihtisasini bir araya geti- 

90 

rene! (Bir an durur) Delide akil olsa senin elinden ilag iger mi? Deli, diinyasini biraz tamsa, seni 

tanirdi. 

(Ulviye hi^kira hi^kira aglamaga ba§lar. Mansur deh§etle ayaga kalkar. Husrev artik buhranin 

zirvesinde, Nevzat'in burnuna kadar sokulmu§, gozlerine dalmi§tir.) 

NEVZAT - (Sogukkanhhgini muhafaza azmiyle) lusrev, ne soylersen soyle, seni affedecegim. 

HUSREV - Yalan, bu da yalan! Soyle, annemi ni-Ijin goturdun hastahanene? Ne de olsa anadir, 

oglunun ti-larhaneye girmesine razi olmaz; gorsiin, akh yatsin, razi lolsun diye degil mi? Ya bunu 

nigin istedin? Ben hastaha-Inede yatayim diye. Yatmami nigin istedin? iyi olayim di-j ye mi? igin 

gotiirmiiyordu halimi degil mi, dostluk duygusu degil mi? 

NEVZAT - Ya ne olabilir, Husrev? 

HUSREV - Ne mi olabilir? Bana temin et ki kimse hastahanene girdigimi bilmiyecek, geleyim, 

yatayim istersen. Tabii ertesi gun gazeteler yazacak, degil mi? 

NEVZAT - Bunu gizlemege imkan mi var? 

HUSREV - I§te o zaman da senin emelin yerine gelecek. Bundan hem senin hem de hastahanenin 

gururu beslenecek... Birinizin manevi, oburuniizun maddi gururu. 

NEVZAT - Istirham ederim Husrev, §unun bunun i altinda kalma! 

HUSREV - (Miithis. bir hayretle) Kimin mesela? 

NEVZAT - Mesela Seref gibi seciyesizlerin. 

HUSREV - (Hizla Mansur'a doner) Gordiin mii lansur? Bunlar iftira edebilirler miymis. 

birbirlerine? 

(Mansur'un gozleri kapanir. Yiizii istirap dolu. Hus-I rev yine Nevzad'a doner.) 

HUSREV - Aziz dostum Nevzat! Seni tokatlamak 



isterdim. Fakat Mia icimde bir §uur kinntisi var. Elimi tutuyor. Farzet ki seni tokatladim. Git derhal 

evimden ve bir giin oksene dii§mem icin beni uzakta bekle! Artik sokulmana hacet kalmadi. 

NEVZAT - Bir giin vicdanin 50k yanacak bu sozlerinden! 

(Nevzat derhal geriye doner. Kimseyi selamlamadan asabiyetle cikar. Husrev onun ciktigi yere 

dogru...) 

HUSREV - (Kendi kendisine) Vicdanim mi yanacak? Su anda her yerim yaniyor. Vicdanim nasil 

olmu§ da kurtulmu§. 

(Ulviye ayaga kalkar. Elindeki mendilin icine hickirarak yiiriir. Du§memek icin gayret sarfediyor. 

Kanapeyi giic bela doner. Sagdaki kapidan kendisini dar atar. Kapiyi arkasindan kapatir. Husrev 

sola doner. Sol duvardaki aynaya dogru garip bir yiiruyii§le agir agir yiiriir. Aynaya bir adim kala 

durur. Aynadaki hayaliyle kar§i kar§iya. Bir mecnun hayretiyle kendisine bakiyor. Mansur, 

Husrev'i arkasindan takip etmis. ve aynanin solunda, sol yanini Hus-rev'e vererek durmu§tur. Merak 

ve korkuyla dostunu tetkik ediyor.) 

HUSREV - (Hicbir §eyin farkinda degil) Bu ben miyim? (Mamura dogru) Soyleyin bana ben 

kimim? (Yine aynaya dogru) Su surata da bak! Kasap diikkanlannda me§eden bir kiitiik iizerinde, 

me§eden bir cekicle dovulmus. bayat bir et parcasina benziyor! (Eli yavas. yava§ alnina cikar) Su 

kafaya da bak! Nasil ezilmi§, nasil hurdaha§ olmu§. Kamyon altindan cikmi§ horoz oliisiine 

benziyor! (Parmaklanni uzaktan yiiziiniin iistiinde gezdirir) Su cizgilere de bak! Ne aciz, ne §a§kin 

kivnmlar icinde. Nasil aglamayi, nasil bo§almayi anyor da bulamiyor. Gozlerim! Gazsiz bir idare 

lambasi halin- 

92 

deki i§igindan ne de utaniyor. (Elleriyle elmacik kemiklerine vurur) Ya §u kemikler! U§iiyen bir 

cocuk gibi incecik bir deri yorganina muhtac! Nerede yorgani? Bu ben miyim? {Ani bir hayret 

buhraniyle) Kim getirdi beni bu hale? Bu adami ezmezler, siiriindiirmezler, timarhaneye sokmazlar 

da ne yaparlar? (Ceketinin yakalanna yirtacak gibi yapi§ir) Bu elbiseler benim degil mi? Kim 

ku§andi elbiselerimi, kim giyindi benim kahbimi da cikti kar§ima? (Aynadaki hayaline, avazi 

ciktigi kadar) Soyle diyorum, ben, bu ben kimim? 

(Husrev'in elleri yava§ca dii§er. Sol tarafa kayar. lOrada buldugu bir iskemleyi arkahgindan 

yakalar. Yava§ I yavas, bir balta gibi kaldinr. Gozleri hep aynadaki hayalin-Ide. Hayalini 

ni§anladigi bellidir. Mansur deh§etten deh§ete geciyor ,fakat menetmege cesaret edemiyor. O anda 

sagdaki kapi acihr. E§ikte Ulviye.) 

93 

ONBiRINCi SAHNE Ulviye - Evvelkiler 

(Ulviye ancak kanapeye kadar iierliyebilir. Orada kalakahr. Husrev'in aynayi kirmak iizere 

oldugunu farket-mi§tir.) 

ULVIYE - (Heyecanla haykirarak) Husrev! Ne yapiyorsun? 

(Husrev arkasina bakmadan hareketini durdurur. iskemle havada, bir an tevakkufta, Husrev, 

iskemleyi yerden aldigi tarzda, kesik kesik, ayni yava§hkla yere birakir. Annesine doner.) 

HUSREV - (Aglayan bir sesle) Hie, anne! 

— PERDE 

UCUNCU PERDE 

94 

(Yahda Husrev'in kitap odasi. Cephede, yerden bir kan§ yiiksekliginde iic pencere. Solda, 
oturulacak yiizii ve iskemlesi sol duvar tarafinda ve cephesi kar§i duvara dogru, dort ayakh, biiyiik 
bir yazi masasi. Yazi masasinin iistiinde, solda bir abajur, ortada hokka takimi, sagda bir kac kitap. 
Yazi masasinin oniinde, sol ko§esine yapi§ik ve cephesi meydana dogru, geni§ bir koltuk. Yazi 
masasinin ta karsjsinda ve sag duvarda, ici odun dolu bir §omine. Sominenin sag ve sol yaninda, 
duvann ici oyulmak suretiyle yapilmi§ iki acik kiitiiphane. Sominenin iistiinde, duvara mus-selles 
bir kordonla asih biiyiik bir yagh boya portre. Husrev'in babasi. Tipki Husrev. Sominenin mermeri 
iistiinde alti§ar mumlu iki giimii§ §amdan. Sagdaki duvann on kisminda ve §omineye bir kac metre 



mesafede sofaya agilan buyuk kapi. Sominenin sag ve solunda biri cephenin sol ko§esine, obiirii sol 

duvann on kismina bakan iki koltuk daha. Sominenin oniinde ve iki koltuk arasinda algak ve 

yuvarlak bir sigara masasi. Sol duvann on kisminda, duvara biti§ik '"e yazi masasina bir kag metre 

mesafede bir divan. Divanin yazi masasi tarafindaki ba§ina bir etajer biti§tirilmi§. Etajerin saginda 

bir telefon, ortasinda bir heykel, solunda bir abajur. Etajerle yazi masasi arasinda kiigiik bir kapi. 

Sol duvarda ve etajerin ustiinde, kalin ve siyah bir ortiiyle ka- 

97 

pah bir gergeve. E§ya ba§tan ba§a stil. Cephedeki ug pencere arasindaki iki bo§luk kisminda, birer 

sehpa iizerinde iki 

abajur daha. Sagdaki kapiya yakin kiitiiphanenin oniinde 

de bir kolon abajur. Tavanda tenvirat yok.) 

BIRINCi SAHNE Kimseyok - Sonra Osman 

(Perde agihr agilmaz kitap odasi oldugu gibi goruniir. Bombo§tur. Pencerelerden gelen tek tiik i§ik 

kinntilanndan ba§ka meydanda nig bir i§ik yok. Mevsim ki§, vakit gece ve oda karanhk. Uzaktan 

riizgar ugultusu gelmekte. Birdenbire telefon galar ve durur. Gelen yoktur. Pe§inden bir daha, bir 

daha galar. Sagdaki buyuk kapi agihr. Osman girer. Girince kapiyle kutuphane arasindaki elektrik 

dugmesini gevirir. Biitiin abajurlar yanar. Mavi, kirmizi, sari, portakal rengi bir i§ik demeti hasil 

olur. Osman telefona ko§ar. Ahizeyi kulagina goturur...) 

OSMAN - Buyurun efendim! (Bir an siikut) Hus-rev Beyin yahsi! Evet, evet efendim. (Bir an 

siikut) Hayir, kimse yok. (Bir an siikut) Beyefendi mi? Magkadaki apartmanda degil mi? (Bir an 

siikut) Hayir! Buraya hig ugramadi. Ne bugiin, ne diin. (Bir an siikut) Peki efendim. (Bir an siikut) 

Ben mi? Ben u§ak Osman! 

(Osman ahizeyi yerine koyar. Muteessir bir tavirla geldigi yerden gikar. Giderken abajurlan 

sondurmez. Riizgar ugultusu kah yiikseliyor, kah algahyor. Riizgarin duraklar gibi oldugu bir anda 

telefon yine aci aci oter. Bir daha oter. Osman acele acele igeriye girer.) 

98 

IKiNCi SAHNE Osman 

(Osman telefona segirtir. Ahizeyi ahr.) 

OSMAN - Benim efendim, Osman! (Bir an siikut. Heyecanla...) Siz misiniz hanimefendi? Buyurun 

efendim! (Uzunca bir siikut) Beyefendi gelmediler efendim. Hig ugramadilar. Demin ba§kalan da 

sordu. Efendim? (Siikut) Agag kesildi. Evet, ben kestim. Dibinden testereyle kestim. (Bir an siikut) 

Ba§ustiine efendim. Peki efendim. (Bir an siikut) Emredersiniz! (Higbir sey anlamiyor gibi telefonu 

kapatir. Kendi kendisine soylenir.) Yarabbi, sen kurtar efendimi! 

(Somineye dogru yavas. yavas. yiiriir. Sominenin oniinde durur. Yere gomelir. Algak masadan kibrit 

kutusunu ahr. Somineyi yakmaya gah§ir. Bir iki kibrit sarfeder. Riizgar arada bir duyulmakta. Tam 

§omine alev almaga ba§lami§tir ki sagdaki kapi agihr. Sirtinda paltosu, yakasi kalkmi§, ba§inda 

§apka, elleri cebinde, bir hayal gibi, Hus-rev igeriye girer.) 

99 

UfUNCi) SAHNE 

Husrev - Osman 

(Husrev, Osman'i goriir. Somineye doner. Sapkasini gikanr. Eline ahr. Osman farkinda degil. 

Odunlarla ugra§iyor.) 

HUSREV - Nigin agikti bahge kapisi? 

OSMAN - (Husrev'i gormu§, hayretle ayaga kalkmi§tir.) Siz misiniz Beyefendi? Ben agik biraktim. 

Demin geldim de. 

HUSREV - Ne anyorsun burada? Kitaba merakh 

degilsin saninm. ' 

OSMAN - Telefona cevap vermek igin geldim. 

HUSREV - Kim telefondaki ? 

OSMAN - Hukumet doktoruyum dedi. 



HUSREV - Ne sordu? 

OSMAN - Sizi sordu. Yahda misiniz diye sordu. 

HUSREV - Ne cevap verdin? 

OSMAN - Yahya nig ugramadiginizi soyledim. 

100 

HUSREV - Ala! Git nhtima da beni getiren sanda-j hn parasini ver! 

(Osman hizla gikar. Husrev divana dogru yiiriir. Divanin oniinde durur. Sapkasini divana atar. 

Paltosunu gikanr. Onu da atar. Hareketleri yava§. Yazi masasina geger. Oturur. Dirseklerini masaya 

dayayip ba§ini elleri igine ahr. Riizgar lshklan durmu§tur. Ses §ada yok. Husrev hep ayni vaziyette. 

Bir kag saniye geger. Derinden bir piyano sesi gelmege ba§lar. Piyanoda agir bir parga gahnmakta 

ve kompozisyon icabi, ses bazan odaya dolmakta, bazan gok uzaklarda kalmaktadir. Piyano sesi 

gok hafifler gibi olur. O anda telefon galar. Sagdaki kapidan soluk soluga Osman gi-jrer.) 

101 

DORDUNCt) SAHNE Osman - Husrev 

(Osman, odanin ortasinda, §a§kin, kahr. Husrev yumruklanni §akaklanndan indirir.) 
HUSREV - gikar su telefonun fisini ! 
OSMAN - (Anlamamis. gibi) Efendim? 

HUSREV - Cek telefonun kordonunu, gikar duvardan! 

OSMAN - Cevap vermeyim mi? 

HUSREV - Vermel 

OSMAN - Peki efendim. 

(Osman telefona atihr. Telefon yine galmaga ba§lar. Osman etajerin arkasindan fi§i gikanr. 

Telefonun zili yanda kesilir. Siikut. Piyano sesleri canlaniyor. Osman yazi masasinin oniine geger. 

Efendisine bakar.) 

HUSREV - Nereden geliyor bu piyano sesleri? 

OSMAN - Biti§ik yahdan efendim. Biitiin giin galdilar. 

HUSREV - Susturamaz mism? 

102 

OSMAN - Isterseniz gidip rica edeyim efendim? 

HUSREV - Vazgeg! Sen ate§e bak! (Osman derhal geriye doner. Yiirur. Sominenin oniinde 

gomelerek ate§i diizeltir. Husrev yiizune vuran abajur i§igi altinda iyice goriiniiyor. Artik hakiki bir 

deliye donmu§. Yiizii ufalmi§, kaymi§, gok zayiflami§. Ate§i diizelten Osman'i sinsi ve sabit 

gozlerle seyrediyor. Osman ate§i diizelttikten sonra ayaga kalkar. Efendisine doner. Ellerini oniinde 

biti§tirir. Piyano sesleri hiizunlii bir tern uzerinde.) 

HUSREV - Osman! 

OSMAN - Buyurun beyefendicigim! 

HUSREV - Kag yasindasin? 

OSMAN - (Sa§kin) Altmi§be§ ya§indayim. 

HUSREV - Kag senedir bizdesin? 
OSMAN - Kirk seneyi gegti. 
HUSREV - Benim dogdugum zamani hatirhyor 
musun? 

OSMAN - Nasil hatirlamam efendim? Sizi sekiz 
dokuz ya§ma kadar ben gezdirirdim. 

HUSREV - Nerede gezerdik? 
OSMAN - Yahnin bahgesinde, dagda, kirlarda. 

HUSREV - Nasil bir gocuktum? 

OSMAN - (Sikintili bir hayretle) O kadar giizel, o kadar iyi kalpli bir gocuktunuz ki... Fakat 
beyefendi! Nigin soruyorsunuz bunlan? 
HUSREV - Orasini geg! Sekiz dokuz ya§ina kadar 
dedin degil mi? 
OSMAN - (Daima §a§kin) Evet efendim. 

HUSREV - Yani babamin kendisini astigi seneye 



.kadar. 

OSMAN - (Cok miiteessir) Allah rahmet eylesin! 

(Piyano sesleri birden durmu§tur. Derin bir siikut.) 

1( 

103 

HUSREV - (Ayni sabit gozlerle ve bir fikri sabit 

edasiyle...) Osman! 

OSMAN - Efendim, beyim? 

HUSREV - Allah var mi? 

OSMAN - (Korkmu§, incinmisj Elbette var, elbette var. 

HUSREV - Ne biliyorsun? 

OSMAN - (Adeta isyankar) Bilmez miyim? Biliyorum. 

HUSREV - Goster oyleyse! 

OSMAN - Gosteremem. Fakat var. 

HUSREV - Osman! Ben de gosteremem. Fakat bence de var. (Bir an, ba§i teessurle gogsiine du§en 

Osman'a bakar.) Sorsana nigin diye? 

OSMAN - (Higkinkti) Nigin efendim? 

HUSREV - Goriinmedigi igin. Goriinen §eylerden 

olmadigi igin. 

OSMAN - (Ba§ini gogsiinden kaldinr. Yalvanr 

gibi) Beyefendicigim! Yatak odaniza bakayim mi efendim? 

HUSREV - (Hig kulak vermez) Osman! 

OSMAN - Efendim! 

HUSREV - Ben goriinen §eylerdenim. Beni goriiyorsun degil mi? 

OSMAN - (Aglar gibi) Evet efendim. 

HUSREV - Ben neye benziyorum? 

(Osman istirapla ba§ini saga gevirir. Cevap vermez.) 

HUSREV - Soyle! Neye benziyorum? 

OSMAN - Beyefendi! Ihtiyar u§aginiza aciyin! Hig boyle §ey sorulur mu? Neye benzeyeceksiniz? 

HUSREV - Beni bir §eye benzet! Herkes bir §eye 

benzer. 104 

OSMAN - Allah benzetmesin efendim, babaniza 

benziyorsunuz. 

HUSREV - (Eliyle §ominenin ustundeki tabloyu gosterir) Su adama degil mi? Mademki 

benziyorum, Allah nigin benzetmesin? 

OSMAN - (Cok muztarip) Allah benzetmesin! 

HUSREV - (Yava§ga ayaga kalkar) Osman, merak etme! Ben babama benzemiyorum. 

OSMAN - (Deh§ete batmi§, elini agzina gotiiriir.) 

Ya neye benziyorsunuz? 

HUSREV - Ben bir deliye benziyorum. 

OSMAN - Allah vermesin, Allah korusun! 

HUSREV - (Yazi masasina doner. Parmagiyle havada garip bir daire gizer.) insan nigin deli olur 

Osman? 

OSMAN - Ah efendim, bagi§layin sugumu! insan 

gok du§unmekten deli olur. 

HUSREV - Osman, hig bigagin de§tigi yerden kan akmaz olur mu? Benim de beynimden kan 

akiyor. Ben du§unmuyorum, beynim kayniyor. Goriiyorum, gozlerimi yumunca goruyorum. 

Beynimin etten yuvarlagi ustiinde her du§unce bir damla siyah kan gibi yuvarlaniyor. Ben 

istemiyorum Osman! Fakat hig bigagin de§tigi yerden kan 

akmaz olur mu? 

OSMAN - Du§unmeyin beyefendi! 

HUSREV - Herkesi du§undurmege gah§, dii§undu-remezsin. Beni du§undurmemege gah§, yine 

elinden bir §ey gelmez! Ben ba§kalannin dii§unmemege mahkum oldugu kadar dii§unmege 

mahkumum. Osman! Pencereleri agmak istiyorum. Ba§imi soguk havaya uzatmak ve kopekler gibi 



haykirarak halki penceremin altina toplamak istiyorum. Du§iinmek istemiyoram diye bagirmak, 

ulumak istiyorum. Osman, du§iinmek istemiyoram! Du§iin- 

105 

mek istemiyoram. V 

(Osman, gozlerini sildigi eliyle yuziinu kapami§ . Artik tahammiil edilmez hale gelmi§tir. Husrev'in 

nazan babasinin resminde. Bir iki saniye resme bakar. Piyano 50k 

uzaklarda tekrar ba§lar.) 

HUSREV - Osman, cek elini yuziinden! 

(Osman derhal elini yiiziinden ceker.) 

HUSREV - Don geriye ve bak resmine babamin! 

(Osman geriye donup resme bakar.) 

HUSREY - Bu adami tanidin mi Osman? 

OSMAN - Tanimaz miyim efendim? Beni yahya o 

aldi, bana ekmegimi o verdi. 

HUSREV - Hig babamin elini tuttun mu Osman? 

OSMAN - Elbette beyim. Kac kere tuttum ve optiim. 

HUSREV - (Deli edasiyle) Sicak miydi elleri? 

(Osman cevap vermez. Ba§i kesik bir bas. gibi gogsiine dii§er.) 

HUSREV - Ne sorarsam cevap ver! 

OSMAN - Tabii sicakti efendim. 

HUSREV - Simdi o eller nerede? Simdi onlar belki bileginden kopmu§, buzdan soguk, bes. tane 

kemikten kalem! 

(Miizik Husrev'in sesiyle mutabakat halinde. Cumle 

duraklannda miizik A alniz kahr ve daha iyi duyulur. Ciimle ba§langiclannda Husrev'le birle§ir. 

Husrev marazi tavirlarla resme dogru i§aretler yaparak konu§uyor.) 

HUSREV - Bu gozler, baktigi zaman goren, gordugii §eyin hayalini ayna gibi icine aksettiren bu 

gozler nerede? Onlar birer fincan renkli suydu. Topraga dokiildii. Buhar olup bulutlara kan§ti. (Sesi 

birden co§ar. Gitgide kendisini kaybediyor. )Nerede bu adam Osman? Goziinii, yuziinu, ellerini, 

ayaklanni birak biitiin terkibiyle, terkibinin tek ve yegane manasiyle nerede bu adam? Eridi, 

dagildi, kuradu, ufalandi, silindi degil mi? Ya erimek, dagilmak, kuramak, ufalanmak, silinmek de 

ne demek? Her §ey erir, dagihr, kurar, ufalanir, silinir. Fakat bu adamin terkibinden cikan, 

terkibinin mihrak noktasindan fi§kiran hayat alevleri, varhk §evk ve kudreti, var olmak haz ve 

emniyeti nasil silinir? Bu haz ve emniyet iradesi nasil olur da miskin eczamizi birbirine 

lehimlemez? Le§imizi ensesinden kavrayip ayaga kaldirmaz? Yoksa asil giden, silinen o mu? 

(Siikut, muzik.) Hayir! O silinmiyor. Belki degil, yiizde yiiz silinmiyor. Catlanm, yine inanamam. 

Silinemez. Fakat nereye gittigine, nerede gezdigine, nasil olduguna akhmiz ermiyor. Osman! 

Akhmiz yetmiyor. Onun icin cildinyomz. Su resme bak! Bir takim nebatlardan cikanlmis. 

boyalanyle, mu§ambasi ve cercevesi kar§imizda. O bir §eyin kendisi degil, taklidi. O §eyin kendisi 

yok, taklidi var. Bu nasil gunes. ki kendisi yok, dalgalarda aksi var? (Siikut, muzik.) Ya§amiyoruz. 

Resimlerimiz, fotograflanmiz kadar ya§amiyoruz. Mendilimiz, gomlegimiz, potinlerimiz kadar 

ya§amiyoruz. (Hizla doniip masasini gosterir.) Bir sigara kagidini §u masaya koy, ustune bir ta§ 

birak, kapilan kapa ve git! Ucyiiz sene sonra gel, yerinde bulursun. Belki sararmi§, belki buru§mu§, 

fakat yine o. Bir sigara kagidi kadar ya§ayamiyoruz. Kefenimizden evvel ciiriiyoraz. Duyuyorum! 

Kulak ver, sen de duyarsin! Toprak altinda, milyarlarca kurdun, gitir citir dut yapraklanm yiyen 

milyarlarca ipek bocegi gibi, milyarlarca oliiyii yedigini duyuyorum. (Cilgin) Oliiler! Gozsiiz 

kulaksiz kurtlann ictigi kopiiklii §ampanya damlalan! Tozun topragm mezeleri! Korkunc bir 

saklambacin korkunc oyunculan. Kurtann beni ebedilikten! Oldiim si- 

107 

zi araya araya... Kurtann beni du§unmekten! 

(Husrev susar. Miizik fevkalade surakleyici ve dii§undurucu. Husrev tarn bir deli. Dizleri ustiinde 

yere come-lir gibi yaylanmi§, oliyle mechul bir §eyi gosteriyor. Osman, efendisinin arkasinda, ba§i 

gogsiinde, sessiz aghyor. Husrev hep o. Miizik devam ediyor.) 

HUSREV - Allahim, ben yok olamam! Her §ey olurum yok olamam. Parca parca dogranabilirim. 
Nokta nokta lekelere donebilirim. Tiitiin gibi kurutulabilir, ince ince kiyihr, bir cubuga dolduralur, 



igilir, havaya savrula-bilirim. Fakat yok olamam. Madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam. 

Eczahane camekanlarmda, ispirto dolu bir kavanoz iginde, du§uriilmus. bir gocuk oliisii gibi, 

yumruk kadar bir et pargasina inebilir, bir §i§eye hapsedilebilirim. Fakat §i§enin camindan yine 

di§anyi seyreder, onumden gegenleri goriir, kendimi bilir ve duyar, kendimi ve Allahimi 

du§unebilirim. Razi degilim Allahim! Yok olmaya, kalmamaya, gelmemis. olmaya, mevcut 

olmamaya razi degilim. (Siikut, miizik.) Bu dunyada birakamayacagim higbir §ey yok. Ne deniz, ne 

agag, ne §ehir, ne ev, ne kadin, ne de ben. (Eliyle gogsiine garpar.) Bu kahbim, bu zarfim, bu 

kafesimle ben. Onlann hepsini birakabilirim. Fakat §uurumu, bilmek, duymak, var olmak §uurumu 

birakamam. Raziyim bir toz pargasi olayim. insanlar uzerime basarak gegsin. Canim acisin, 

duyayim. Canimin acidigini duyayim. Raziyim bir kertenkele olayim. Kizgm yaz giinlerinde bir 

bahge duvanna tirmanayim. Tirnaklanmi tuglalara gegireyim. Ye§il ve lslak sirtimi giine§e 

vereyim. Fakat giine§le sirtim arasindaki opii§meyi duyayim. Tuglalann incecik zerrelerini 

sayayim. Kovuklardaki boceklerin, bir boru iginden bakar gibi bana baktiklanni goreyim ve 

dUijuneyim. Raziyim bir nokta 

olayim. Fakat o noktaya butiin kainat, biitiin mevcudiyle dolsun. Ben yok olamam. Aglanm, 

tepinirim, gatlanm, gildinrim, oliirum, fakat yok olamam. (Siikut, miizik.) Her §ey benim olsun, 

vereyim, gokler, yildizlar, gokteki samanyolu, ay, dunya vereyim. Fakat akhm bana kalsin! (Aci aci 

ulur) Akhm bana kalsin! Akhm!.. 

(Husrev, birdenbire parmaklannin uciyle kafasini tutarak durur. Miizik yalvanyor. Osman, 

Husrev'in arkasindan firlar. Efendisinin sag yanma geger. Husrev, sanki beyninde bir bomba 

patlamis. gibi, tiiyler urpertici bir halde. Osman'in yanina ko§tugunu farketmi§, fakat tavnni 

bozmami§tir. Gozleri ya§ ve kan hiicumundan pihtiia§mi§. Eliyle ba§ini kavrami§, bir §ey ke§fetmek 

istiyor gibi. Miizik son ve kisa bir girpintidan sonra durur. Husrev ka§lanni alabildigine gatmi§, bir 

§ey tutmak istiyor.) 

HUSREV - (Osman'a nig bakmadan) Osman, bu sozlerim benim degil! 

(Osman, efendisinin maksadim anlayamaz. Korkuyla Husrev'e sokulur. Yuzune baka kahr. Husrev 

sanki gildinyor.) 

HUSREV - (Sesi yirtici bir tonla patlar) Bu sozler benim degil, Osman! 

OSMAN - Efendim! Anhyamiyorum. Sizin degil de kimin? 

HUSREV - Oradaki adamin sozleri! 

OSMAN - Oradaki adam da kirn? 

HUSREV - Bir §eyler yazdim ya ben! Hemen oynadilar tiyatroda? 

OSMAN - Evet? 

HUSREV - Iste oradaki adam! 

OSMAN - Onun laflanni siz yazmadiniz mi, beyim? 

108 

109 

HUSREV - Onun laflanni ben yazdim. Benim laflanmi dajjmdi o yaziyor. 

OSMAN - Beyim, kurbaniniz olayim, yatin artik! 

HUSREV - Yataklar beni almiyor Osman! 

(Derin bir siikut. Uzaklarda aci bir zil sesi.) 

OSMAN - Sokak kapisi gahniyor. izin verir misiniz agayim? 

HUSREV - (Deminden beri hig bakmadigi Osman'a yine bakmaz) Ag agmaya! Fakat du§manlanm 

gelmi§se alma igeriye! 

OSMAN - Kim, beyim du§maniniz? 

HUSREV - Herkes, herkes ! Sen onlan goriince tanirsin. 

(Zil tekrar oter. Osman ba§im istirapla salhyarak sagdan gikar. Husrev saga doner. Divana yiiriir. 

Durur. Geriye doner. Divana oturur. Yiizii kapiya dogru arkasi duvara dayah. Yere degmiyen 

ayaklan kapi istikametinde uzanmi§. Ba§ini duvara gomerek gozlerini kapar. Ani bir riizgar 

ugultusu pencereleri sarsip geger. Birden merdivenlerden pat pat ayak sesleri. Bir ses kapinin ta 

yaninda baginr.) 

SES - Birak beni mubarek adam! Anla§ana derdimi! Efendini, Beyefendiyi kurtarmaya geldim. 

(Sagdaki kapi agihr. igeriye heyecan iginde, sirtinda paltosu, elinde §apkasi Turgut girer. Arkasinda 

Osman.) 

110 



BEgiNCISAHNE Turgut - Osman - Husrev 

(Turgut, Husrev 1 i divanda goriince tevahhu§la durur. Hurmetle egilir. Husrev gozlerim acmi§, 

fakat hie telas. eseri gostermiyor.) 

TURGUT - Ustadim, efendim, yalvannm beni kovmayin! Bir saniye dinleyin! Tesaduf bana, 

hakkinizda miithi§ bir §ey ogretti. Aleak bir dii§man pususu. Nefretimden, kederimden oliiyorum. 

Size onu haber vermege geldim. 

HUSREV - Nasil seymis o? 

TURGUT - Uc gun evvel, gazetede, patron Seref beyle asabiyeci Nevzat Bey bulu§tular. Patron 

beni bir is. icin cagirmi§ti. Yanimda konu§makta mahzur gormeden devam ettiler. 

HUSREV - Size emniyetleri varmi§ demek? 

TURGUT - Olmaz olsun boyle emniyet! Sizi, affedin soyliyemiyorum, bir yere kapatmak icin 

tertibat ahyorlardi. 

Ill 

HUSREV - Ne cekmiyorsunuz? Timarhaneye desenize! 

TURGUT - Evet ustadim! Nevzat icap eden raporu verecegini soyledi. Hiikiimet doktorluguna 

miiracaat i§i icin birbirlerine randevu verdiler. Fakat ailenizden bir §ikayet lazimmi§. Nevzat bu 

§ikayeti validenizden alacagini soyledi. Alamasam bile onun da normal bir insan olmadigini 

bildiririm, umumun selamet ve emniyeti noktasindan resmi makamlann dikkatini cekerim dedi. 

HUSREV - Ah, negiizel! 

TURGUT - Ofkemden catlayacak hale geldim. Patronumla me§hur doktoru tokatlamamak igin 

dudaklanmi lsirdim. Size derhal haber verecektim. Veremedim. Cunku onlan takip etmek, 

planlanni iyice ogrenmek istedim. Tarn Magkaya ko§mak uzereydim ki sizin apartmandan 

kagtiginiz haberi geldi. Butiin Istanbul haberi duydu. iki gecedir evinizde degilmi§siniz. Herkes 

yahya ^ekildiginizi saniyordu. Buraya telefonla soranlar bulamami§lar. Hanimefendi ba§ta olmak 

uzere kimse nerede oldugunuzu bilmiyormu§. Hanimefendi ile aktor Mansur Bey diin butiin 

Istanbul'u arami§lar. 

HUSREV - Neler olmu§, ne tuhaf §eyler! 

TURGUT - Nihayet diin patronla asabiyeci bulu§tular. Sizin nasil olsa yahya gideceginizi 

soylediler. Bu bir firsattir dediler. Bugiin i§imizi bitirir, yahyi gozetletir, onu zabita kuvvetiyle 

gotiiruruz. 

HUSREV - Annem §ikayet mektubunu vermi§ mi? 

TURGUT - Hayir! Patron, Nevzat'a, imzaladi mi diye sordu. Nevzat, ikna edemedim dedi. Nevzat 

validenize demi§ ki, eger bir miiddet icin timarhaneye kapatilmazsa oglunuz kendisini, babasinin 

astigi agaca asar. Buna ragmen valideniz mektubu imzalamami§. 

HUSREV - Ya nasil muvaffak olacakmi§ beni zorla gotiirmege? 

TURGUT - Sikayet olmadan da mumkunmu§. iger hiikiimet doktorlugunca bir adamin deli oldugu 

btbul edilir, cemiyet icinde serbest kalmasinda bir tehlike goriilurse onun polis kuvvetiyle 

timarhaneye atilmasi ka-bilmi§. 

HUSREV - Demek i§ benim deli oldugumu isbata Icahyor. Bu kolay. 

TURGUT - Ah ustadim! Butiin bunlan anahtar de-Iliginden dinledim. Nevzat dedi ki: Ben 

memleketin en ta-Ininmi§ akliyecilerinden biriyim. Bu sahada bir otorite-jyim, raporum hiikiimet 

doktorlugunca reddedilemez. 

HUSREV - Te§ekkur ederim cocugum. Timarhaneye girsem de bu hareketinizi unutamam. 

TURGUT - Efendim! Musaade ediniz! Meseleyi her yere haber vereyim. Kiyametler koparayim. 

Bu I ahlaksizlan te§hir edeyim. Halki ve hukumeti aydinlatahm. isterseniz izin verin! Burada 

kalayim. Sizi tirnaklanma kadar her §eyimle miidafaa edeyim. 

HUSREV - Tekrar te§ekkur ederim. Butiin bunlara liizum yok. Siz en giizel hareketi yaptiniz. i§i 

burada birakin! 

TURGUT - Musaade buyurun! Yaninizda kalayim. Korkuyorum. 

HUSREV - Korkacak hicbir §ey yok. Siz gidin artik! Hem onlan, hem beni serbest birakin! Ricami 

kabul etmez misiniz? 

TURGUT - Arzunuz bence bir iradedir. Gidiyorum. Allah yardimciniz olsun! 

HUSREV - Te§ekkur ederim. 



(Husrev oturdugu yerden Turgut'a elini uzatir. Tur- 
112 
113 

gut atihr, bu eli oper. Teessiirden bunalmi§, sagdaki kapidan kagarcasma gikar. Osman oldugu 
yerde ezgin. Husrev 
dogrulur, yerinden kalkar.) 
HUSREV - (Osman'a) Bahge kapisi kilitli degil 
ya! 

OSMAN - Degil beyim! Fakat? 
HUSREV - Ben nhtima kadar gidecegim. 
OSMAN - Beyim hava 50k fena. Zifiri karanhk. 
Yagmur ba§ladi. U§ursiinuz. 
HUSREV - Ben bir §ey yaptigim zaman onume 
gegme. 

OSMAN - Beyim, efendim! Merhamet edin! 
HUSREV - (Biiyiik bir telkin kuvvetiyle) Kal burada sen! 

(Husrev ilerler. Sagdan gikar. Husrev kaybolunca Osman §ominenin yakinindaki pencereye ko§ar. 
Di§ansini gormek ister gibi alnini dayar. Oylece kahr. Yagmur sesi. - Pe§inden riizgar ugultulan, 
pencere ihtizazlan. Saniyeler geger. Sagdaki buyiik kapi agihr. Ulviye, Mansur, Turgut girerler.) 
114 

ALTINCI SAHNE Ulviye - Mansur - Turgut - Osman 

(Ulviye onde, Mansur arkada, Turgut en arkada bir kag adim atarlar. Osman hala camdan bakiyor. 

Ulviye odaya girer girmez Turgut'a doner.) 

ULVIYE - (Turgut'a) Beyefendi! Siz kahn bizimle! Su anda hakiki dostlara ihtiyacimiz 

var/Husrev'i sevdiginizi goriiyorum. Bana anlatacaginiz §eyleri birazdan 

anlatirsiniz, olmaz mi? 

TURGUT - Emredersiniz efendim! 

(Osman duydugu sesler uzerine hemen doner. Ulviye'yi goriir. Ellerini onunde kavu§turur. Bekler.) 

ULVIYE - (Osman'a) Nerede Beyefendi? gabuk 

soyle! 

OSMAN - Simdi nhtima gikti efendim. Gormediniz mi? 

ULVIYE - Biz sokak kapisi tarafindan geldik. Bu 

havada nasil biraktin Beyefendiyi? 

OSMAN - Nasil birakmayim Hanimefendi? Ne yapayim da birakmayim? 

115 

MANSUR - (Ulviye'ye) hakki var Hanimefendi! Ne yapsin? 

ULVIYE - ( Osman'a) Bari kestin ya agaci? Telefonda soylemi§tin. 

OSMan - kestim efendim. Testereyle ta dibinden kestim. 

ULVIYE - (Mansur'a) Gidelim mi dersiniz nhtima 

MANSUR - Olmaz Hanimefendi! Sonra kizar. O 

§imdi buraya gelir. 

ULVIYE - Ya bizi burada goriince kizmaz mi? 

MANSUR - (Osman'a) Ne alemde Bey? 

OSMAN - Cok fena efendim, 90k fena! 

MANSUR - (Ulviye'ye) Simdi Hanimefendi! En iyisi ba§ka bir odaya gegmek ve hareketlerini 

oradan takip etmektir. Onu §imdilik Osman'la ba§ba§a birakahm. 

ULVIYE - Dogru! Cikahm hemen buradan! (Turgut'a) Buyurun Beyefendi! Yandaki odaya 

gegelim. 

(Ulviye sola dogru yuriir. Solda yazi masasinin yakinindaki kapidan gikar. Mansur'la Turgut da 

arkasindan. Bir kag saniye geger. Osman mahzun ve du§unceli, alevleri seyrediyor. Sagdaki kapi 

agihr. Husrev girer.) 

YEDINCI SAHNE Husrev - Osman 



(Husrev tutuk bir yuriiyiisje Osman'a dogru bir kac 

adim atar. Durur.) 

HUSREV - Kim kesti bahcedeki incir agacini? 

OSMAN - Ben kestim efendim. 

HUSREV - Kim soyledi kesmeni? 

OSMAN - Hanimefendi emrettiler. 

HUSREV - Ne cikar bir aciz inciri kurutmaktan? Hanimefendiye soyle! Sana emretsin. icimdeki 

agaci kes ! O aciz degil, cok kuvvetli. 

OSMAN - Ah beyim. Ben ne yapayim? 

HUSREV - Hie, ne yapacaksin? (Husrev yazi masasina dogru yiiriir. Etajerin arkasindan gecer. 

Soldaki kuciik kapinin arahk oldugunu goriir. Aralik kanadi eliyle tutarak acacakmis. gibi yapar. 

Ba§ini Osman'a cevirir.) 

HUSREV - Bu kapi demin kapahydi. Kim girdi 

yatak odama? 

117 

116 

OSMAN - Vallahi beyim, ne soyliyeyim? Ne soyleyecegimi bilemiyorum. 

(Husrev kapinin kanadini acar. iceriye dik dik bakar. Muzik gayet hafif yine ba§lami§tir.) 

HUSREV - Kim o karanliktaki golge? 

OSMAN - Valideniz efendim. 

HUSREV - (Iceriye seslenerek) Anne, gel buraya! 

(Husrev geri geri cekilir. Odanin ortasina yakla§ir. Osman'in iki tie adim oniinde durur. Soldaki 

kapidan muz-darip bir hortlak gibi Ulviye yavas. ve vezinli adimlarla online bakarak girer.) 

118 

SEKIZINCi SAHNE Ulviye - Evvelkiler 

HUSREV - (Annesine divani i§aret ederek) Otur 

§uraya anne! 

(Ulviye etajere doner. Divana, ili§ir gibi oturur. Osman, annesine korkunc bir tarzda bakan 

Husrev'in yan tarafindan hanimim tela§h gozlerle seyrediyor. Ulviye Osman'a eliyle i§aret ederek 

cikmasini bildirir. Osman sagdaki kapidan cikar. Muzik artik yukselmi§, duyuluyor.) HUSREV - 

Anne! ULVIYE - Oglum! 

HUSREV - Nicin inciri kestirdin? 

ULVIYE - Istemiyordum. O agaci gormeni istemiyordum. Kabahat mi ettim? 

HUSREV - Anne ben o agaca baktigim zaman babami gormus. gibi oluyordum. Babami goreyim 

diye nhtima ciktim. Aradim, aradim. Nihayet onu ta dibinden ve toprak hizasindan kesilmis. 

buldum. 

ULVIYE - Yavrum! Bu kadar fena bir hatirasi olan agaci nicin mudafaa ediyorsun? 

119 

HUSREV - £unku o babamdi. O bendim. O co-cuklugumdu. O her §eyimdi. Kuciikken onun 

dibinde oynardim. Ona yaslanir, bulutlan seyrederdim. Golgesine siginirdim. O benim dadimdi. O 

senden sonra en sevdigim §eydi. En sevdigim §eyden en buyuk fenahgi gordiim. Babam kendisini 

ona asti. O benim yine en bagh oldugum §ey kaldi. Simdi onu kestiniz. Ta dibinden, toprak 

hizasindan kestiniz. Boylece diinyami kesmis. oldunuz. Artik anhyorum ki, dunyam, ta dibinden ve 

toprak hizasindan kayboldu. 

ULVIYE - (Aghyarak) Husrev, affet! Anneni affet! Bu i§i bana bagi§la! 

HUSREV - Kendimi ayni yere asmayim diye korktunuz. Onu gore gore babamin yolundan 

gitmeyim diye korktunuz. Vah akilsizlar! Ba§imi, ustiinde bir ayva gibi kuracagim tas. mi yok, 

duvar mi yok? Deniz mi, dere mi, ucurum mu yok? Cam, kemik, odun mu yok? insani ne oldurmez 

ki? (Siikut, muzik.) Goriiyorsun ya, insan ne cerden copten! 

ULVIYE - (Bagirarak) Oglum, beraberce olelim de kurtulahm! 

(Husrev yuzunu meydana ve arkasini yazi masasina donduriir. Soldaki kiiciik kapidan, birer golge 

halinde Mansur ve Turgut girerler.) 



120 

DOKUZUNCU SAHNE Mansur - Turgut - Evvelkiler 

(Mansur'la Turgut oracikta, omuz omuza kahrlar. Husrev'e goriinmek istemezler. Husrev de arkasi 

onlara dogru oldugu igin gormez.) 

HUSREV - (Annesine bakmaz. Yuzunde yeni bir firtina.) Anne, beni nasil dogurdun? 

ULVIYE - (Ciglik basaifcasina) Husrev! 

HUSREV - (Hie farkunda degil, Annesine doner. Mansur'la Turgut'u gormez. Muzik daima 

Husrev'le ahenk iginde.) Anne, beni nasil dogurdun? Siz analar, dunyaya bir evlat getirirken 

du§iinmez misiniz? Du§iinmez misiniz insan nedir diye? insan kadar hassas bir cihaz var mi? 

Bo§luklara uzatilmi§ bir anten gibi sinirleriy-le, aglayan bir surat gibi bums. bums, beyniyle, bir 

firkete ucuna dayanamiyacak kadar ince bir insan! Bu cihazi dunyaya nasil getirirsiniz? Onu 

yeryuziine ne cesaretle cikanr ve yeryuziinun meseleleriyle nasil da kar§i kar§iya birakirsiniz? Bes. 

ya§inda bir cocugu yilanh bir kuyuya 

121 

sarkitsaniz daha az korkar. Bizi dunyaya getiren sizsiniz. Bu kudrete maliksiniz de imdadimiza 

nicin gelmiyorsunuz? Haydi gelsenize! 

(Husrev susar. Muzik derin. Ulviye sol kolunu alnina kaldirmi§, urkek bir cocuk gibi yana 

buzulmii§, bayilmak uzere. Husrev annesine bir iki adim atar. Onunde durur. Yere diz coker. 

Ellerini annesinin dizine koyar. Annesi bu manzarayi goriir gormez goz ya§lanni tutamaz. 

Aglayarak egilir. Elini oglunun saclanna sokar. Mansur ve Turgut, olduklan yerden, omuz omuza, 

endi§eyle ba§lanni uzatirlar.) 

HUSREV - Anne, beni affet! Ben seni degil, sen beni affet! Ben bir deliyim. 

ULVIYE - Degilsin evladim, degilsin. 

HUSREV - Deliyim anne! Yazik ki deliyim. Bir §ey degil, senden utaniyorum. Seni elaleme 

mahcup ettigim igin utaniyorum. Anne! Benimle mahcup oluyorsun degil mi? 

ULVIYE - (Gizli gizli aghyarak) Hayir, ben seninle iftihar ediyorum. Mahcup olmuyorum. Ke§ke 

her anne, senin gibi bir evlat dogurabilse. 

HUSREV - Anne, sana beni nicin dogurdun dedim. Beni affet! Sen her anne kadar mubareksin. 

Beni do-gurmasaydin ben §imdi belki oliimden korkmiyacaktim, cinnetten titremiyecektim. Bu 

kadar korktugumuz §eylerin ziddi olan nimete sayenizde kavu§uyoruz. Sen her anne kadar 

mubareksin. Ben deli olursam kabahat senin degil anne! 

(Husrev, annesinin parmaklan saclannda, gozlerini kaldinp Ulviye'ye bakar. Ulviye'nin 

gozlerinden ya§ iniyor. Husrev de annesinin dizlerine kapanir. Sarsilmaga ba§lar. Muzik 

durmu§tur.) 

ULVIYE -(Kendi agladigi halde) Aglama yavrum! 

122 

HUSREV - (Ba§ini kaldinr) Anne, ben omriimde bir kere agladim. Hicten bir §ey icin, doya doya 

kana kana agladim. Bilmem hatinnda mi? Bundan yirmi bes. sene evvel. Sen buyuk bir felaketten 

yeni cikmi§ geng bir duldun. Ben bir asker mektebinde okuyordum. Haftada bir cikiyorduk. Sen 

mektebe geldin. Kapida beni gormege musaade etsin diye bir zabitle konu§uyordun. Bense bahgeye 

gikmi§, bir agacin arkasinda sizi ta uzaktan gozetliyordum. Sen benim orada oldugumu 

bilmiyordun. Yagmur yagiyordu. Seni uzaktan, bir gar§af iginde, incecik hayalinle goriiyordum. 

Zabit sana bir takim i§aretler yapti. Galiba goru§memizin mumkiin olmadigini soyledi. Sen de 

dondiin. Yagmur altinda, evimize saatlerce uzak o yerde, tek ba§ina, boynu bukuk, uzakla§tm gittin. 

Kim bilir nereye gittin? Geceyi nerede gegirdin. Sen giderken, ben de saklandigim agaca ba§imi 

dayadim. Belki bir saat, belki bir orniir agladim. 

(Husrev dizleri yerde, cephesini meydana donduriir. Kisik ve tiz bir tonla ve dalgin bir baki§la 

devam eder.) 

HUSREV - Seni hala, gecenin karanhginda, yagmur altinda ince ve mahzun hayalinle mektebin 

kapisinda goriiyorum. 

(Husrev, cephesi daima meydana dogru, ayaga kalkar. Ulviye gozlerini oglundan ayirmaz. Husrev 

§omineye doner. Yuriir. Kutiiphanenin onunde durur. Ulviye ba§ini online dogru sarkitir. Turgut'la 

Mansur olduklan yerde Husrev'e bakiyorlar. Husrev kiitiiphaneden siyah ciltli bir kitap gikanr. 



Kitabi kari§tinr. Birden kitapta bir yer bulur. Buldugu yerin igine parmaklanni gegirip kitabi sag 

eline ahr. Doner. Doner donmez Mansur'la Turgut'u goriir.) 

HUSREV - (Mansur'la Turgut'a) Vay! Siz de mi buradasiniz? Demek ben artik tarn bir deliyim. 

Insanlar 

123 

benden gizleniyor. Arkamdan laflanmi dinliyor. 

MANSUR - Canim Husrevcigim! Sana yakin ben de aci gekiyorum. Birdenbire goriinmek 

istemedim. 

HUSREV - Ke§ke ben de gorunmeyebilsem. Ke§ke ben de kendi kendimden gizlenebilsem. 

Buziilme kapinin yaninda Mansur! Meydana gik! 

(Mansur §a§kin, yiiriir. Turgut yerinde kahr. Mansur, ocak yanindaki cephenin sol ko§esine bakan 

koltuga oturur. Husrev annesine doner. Elinde kitap.) 

HUSREV - Anne, gel yanima! 

(Ulviye ayaga kalkar. Husrev'e yaklasjr. Husrev buldugu yerden kitabi agar. Parmagiyle gosterir.) 

HUSREV - Anne! Su kur§un kalemiyle yazilmis. not babamin yazisi degil mi? 

ULVIYE - Belki Husrev. 

HUSREV - (Cebinden bir mektup kagidi gikararak kitabin agik sahifesine koyar.) i§te babamin 

vaktiyle sana yazdigi bir mektup! iki yazi da ayni degil mi? 

ULVIYE - (Higkirarak) Ayni Husrev. 

HUSREV - Gormiis. miiydun bu notu bu kitapta? 

ULVIYE - Hayir. 

HUSREV - Bak ne diyor: Aptal muharrir! Oliime ilag oliimdur. 

(Ulviye irkilerek Husrev'den bir iki adim uzakla§ir. Husrev sukunetle kitabi kapatir.) 

HUSREV - Aptal muharrir! Oliime ilag oliimdur. Babamin bu ug kelimesini vaktiyle bilmis. 

olsaydim hig yazar miydim eserimi? Sorar miydim sana hig, babam kendisini nigin asti diye? 

ULVIYE - Baban da hep oliimii du§unurdii. O yiizden oldii. 

HUSREV - O yiizden olmedi. Soyleyemiyorsunuz. 

124 

Onun biitiin ilaglanni doktiiler. ilag §i§elerini bo§alttilar. Ona ba§ka ilag birakmadilar. 

ULVIYE - (Baginr) Ben mi birakmadim, Husrev? 

HUSREV - Kim bilir, ya sen, ya ba§kasi, farkiniz ne birbirinizden? 

ULVIYE - Husrev! Yine anneni unutuyorsun. Yine degi§iyorsun. 

HUSREV - Kagit yanar, bir kill yapragi olur. Degi§mi§tir. Artik gegmi§ ola! Bir daha eski haline 

donmez. Ben de bir kere degi§tim. Artik gegmis. ola! 

MANSUR - (Deh§etle Husrev'i dinledigi koltuktan firlar) Husrev! Bu kadar yakinlanndan §iiphe 

etme. 

HUSREV - (Ortaya doner. Kendi kendisiyle konu§uyormu§ gibi. Tane tane.) Siiphe mi dediniz? Bu 

bana goklerin cezasi. Bir arahk oyle sandim ki gozlerime akrep kuyrugu gibi sivri bir mil sokuldu. 

Zehirden bir damla akitildi. Bir de baktim ki hig bir §ey eski heyetinde degil. Bir de baktim ki 

eskiye ait her §ey yanh§. Ana, baba, dost, kadin hakkinda bildiklerim yanh§. Su yuziine gikan bir 

le§ sirti gibi bamba§ka bir diinya, bamba§ka iklimleri, bamba§ka insanlariyle diinyamin yerini aldi. 

Bir de baktim ki her §ey, yeniden muayeneye, yeniden tahkike muhtag! Dogrusu bu muydu? Ne 

bileyim? Sogan gibi ig ige, gomlek iistiine gomlek giyinmis. sayisiz diinyalar goriiyorum. Hangisi 

dogru? Ne bileyim? Tek bir §ey mi dogru! Bana bu diinyayi, bu deliler diinyasini bir dogru 

emniyeti iginde gosteren ceza, goklerin cezasi. (Mansur'a doner) Hale bak! Bir incir dahna asilan 

babanin oglu, babasi nigin kendisini asmi§, otuz sene sonra yakalar gibi oluyor. 

ULVIYE - Arkadan haykinr) Husrev. Cikar babani hatinndan, gelmedi baban, yok baban! 

HUSREV - (Ulviye'ye doner) Seni gordiikge anne, 

125 

hep babami hatirliyacagim. Bana goriinme oyleyse! 

(Ulviye §im§ek gibi doner. Soldaki kapidan hizla gikar. Cikarken kapinin yanindaki Turgut'u da 

gekip beraber gotiiriir. Birbiri pe§inden ikisi de gikarlar. Husrev yazi masasina kadar gider. Kitabi 

masaya birakir. Masanin oniine geger. Elleriyle arkadan yazi masasina dayanip Mansur'a bakar. 

Mansur neye ugradigini bilemez bir vaziyette, koltugun yaninda. Miizik yine canlaniyor. Teker 

teker, tularin iizerine basihyormu§ gibi kesik kesik sesler geliyor. Tarn bir musiki ciimlesi te§kil 



etmeyen bu sesler, soz aralannda cikmiyor. Sonlarda ve durak yerlerinde kisa su §anltilan halinde 
duyuluyor.) 
HUSREV - Mansur! 
MANSUR - Efendim! 

HUSREV - Sen benim eserimi oynadm degil mi? Oliim korkusu piyesini! 
MANSUR - Evet Husrev. 
HUSREV - Onu oynarken ya§adin mi? 

MANSUR - Oyle ya§adim ki sahnede oldugumu unutuyordum. 

HUSREV - Halbuki piyesimdeki adam kendisini asar. Babasinin asildigi agaca asar. Madem ki 
ya§adin, ne anyorsun kar§imda? 

(Mansur birden parmaklanni agzina gotiirup lsinr. Sonra ba§ini eger. Cevap vermez.) 
HUSREV - Mansur! Ben de biliyorum. Deliyim. Aldirma laflanma! 
MANSUR - (Hemen ba§ini kaldirarak) Husrev! Sen higbir an deli olmadin. Olmayacaksin. 
HUSREV - Deli olmasam nig ba§ima gelenler icin kabahati annemde bulur muydum? Kabahat 
bende. 

MANSUR - Nicin sende olsun Husrev? 
126 

HUSREV - A! Bilmiyor musun? 
MANSUR - Bilmiyorum. 

HUSREV - (Tavirlan tamamiyle delice. Kendisine mahsus i§aretlerle.) £unkii bir adam yaratmaga 
kalki§tim. Bir adam yaratmak. (Muzik cumleleri noktahyor. Husrev cildinyor.) Bir adam 
yaratmak... Ona bir kafa, bir gift goz, bir burun, bir agiz uydurmak. Ona gore bir beyin yapmak ve 
gogsiinun icine bir kalb takmak. Saat gibi i§lesin, kanini viicudunda dondiiren bir kalb. Bir kalb, 
anhyor musun? Giiya duyan, acilanna, sevinclerine yatakhk eden yer de orasi. Bir kalb. Bitti mi? 
Biter mi? Bu adama bir de kader cizmek lazim. Bu adam ya§iyacak, gezecek, tozacak, ba§indan bir 
§eyler gececek. Bu adamin mesela bir babasi olacak. O baba bir incir dahna asilmis. bulunacak. 
Sonra o da... Eeee? (Haykinr) Ben Allah miyim? 

MANSUR - (Sag eli koltukta. Sol elini Husrev'e uzatarak.) Husrev, birak! 
HUSREV - Birakmam Mansur! Otesi var. Biz bu dunyada her §ey, en sefil nebattan tut, en uzak 
yildizdan tut, en kudretli insana kadar butiin mevcutlar, bilerek bil-miyerek Allahtan gelen 
cazibenin kasirgasi icindeyiz. Sonbaharda yapraklar nasil boranin cektigi istikamete cullanirsa, 
hepimiz, her §ey, Allaha dogru gidiyoruz. 

MANSUR - (Iki eliyle koltugunun arkahklanna dayanarak) Husrev! 
HUSREV - Deliyim dedim ya, birak beni halime! 

MANSUR - (Muthis. bir hayretle elini cenesine gotiirur. Koltuga dii§er) Biraktim. 
HUSREV - (Mansur'a adim adim yakla§ir. Tavirlan busbiitun deli.) Biz, bu dunyada her §ey, 
Allanin birer meczubuyuz. O, Allah, kemallerin kemali. O noktaya 
127 

tutkun, bilerek bilmiyerek ondan onu istiyoruz. Bu yolu agan, bu ate§i bizde yakan da o, biz degiliz. 
Biz Allanin muradi nisbetinde kemaline buriinebiliriz. Fakat o, Allah olabilir miyiz? 
(Mansur, sur'at ve hayretle ellerini yiiziine gotiirur. Yuzunu kapar.) 

HUSREV - Allah gayedir. Her vanlan §ey gaye olabilir mi? Yollar uzun, yollar sonsuz, yollar 
agik... Bilerek bilmiyerek Allaha dogru yol almak vardir, varmak yoktur. Varabildigimiz higbir §ey, 
higbir ufuk Allah degildir. Allah sonsuzluktur. Hig sonsuzlukla boy 6lgu§mek olur mu? Hig adetler, 
milyonlar ve milyarlar sonsuzlukla yan§abilir mi? 
MANSUR - (Yerinden firlar) Dikkat Husrev! 
HUSREV - Ben degil, sen dikkat et! 
MANSUR - Fenala§mandan korkuyorum. 

HUSREV - Artik higbir §eyden korkma! Az kaldi, rahata gikiyorum. 
(Mansur cevap vermez. Ezilir. Yine koltuga oturur. Husrev'i bekler.) 

HUSREV - Bir adam yaratmaga kalki§tim. Ona bir surat ve kader bulmak... Nerede bulayim? 
Kendimi buldum. Suratsiz ve kadersiz adam §ahlandi. Zincirini kirdi. Elimden kacti. Ben insanim. 
Beni arkamdan vurdu. Suratsiz ve kadersiz adam benim suratimi takindi. Kahbimi giyindi. 
Kaderimin icine yatti. (Bir an siikut) Benim de kaderim buymu§. 
(Mansur oturdugu yerde, cilginhk geciriyormu§ gibi saclanna yapi§ir. Oylece ayaga kalkar.) 



HUSREV - Ben tirmanmak istedigim kayadan du§tiim. Meger gok ileriye gitmi§im. Yasak iilkelere 

girmi§im. Gozii kor, yiiriirken, bir giyan yuvasina basar gibi 

128 

bazi sirlann ustiine bastim. Onlar gaipler aleminin bekgileriydi. Urktiiler ve beni garptilar. (Ta§ar) 

Yaratici neymi§, yaratmaga kalki§arak tamdim. Yalanci ilah, dogrusunu tanidi. Golge artist oz 

sanatkan tanidi. Ben sjmdi, §u anda taniyoram Allahi. ilminin, sanatinin kar§isinda akh mi 

veriyorum. Akhm bir cephane deposu gibi pathyor, kill oluyor. Bekle, az kaldi. 

MANSUR - Husrev sus ! Cildirmak iizereyim. 

HUSREV - (Mansur'un iizerine yiiriiyecekmis. gibi hareketle) Dur. Sana ikimizin de eserini 

gosterecegim! (Sim§ek gibi doner. Masanin gekmecesini agar. Kahn ciltli bir kitap gikanr. 

Mansur'a uzatir.) Bak, bu benim eserim! Oliim korkusu. Nedir bu? Bir takim kelimeler, vucutsuz 

hayaller, asilsiz rivayetler... (Orta yerde ve dimdik durur. Kitap elinde.) iyi bak! Bu da onun eseri. 

Ben! Elimdeki kitapla, bir yangina benziyen manzaramla, bu girgiplak hakikatimle ben! 

MANSUR - (Kendinden gegmi§, haykinr.) Husrev, kes sesini! 

HUSREV - Al sana yaratmak!... 

(Husrev son kelimesinde sag eliyle kitabi havaya kaldinr. Agir bir ta§ atar gibi geriler. Var 

kuvvetiyle ortadaki pencereye firlatir. Pencere §angir §angir kinhr. Ani bir riizgar gigligi. Perdeler 

ugu§uyor. Mansur elleriyle ba§ini kavrami§. Husrev'in kar§isinda iki bukliim. Husrev §angirtidan 

sonra Mansur'a doner. Avazi siktigi kadar haykinr.) 

HUSREV - Oliim korkusu piyesimin bas. aktorii! Piyesimi sen oynamadin. Oynayamadm. Ben 

oynuyorum. Nasil iyi mi oynuyorum? 

(Guriiltuyu duyan Ulviye ko§arak soldaki kapidan girer. Turgut arkasindan. Muzik kesilmi§tir.) 

129 

ONUNCU SAHNE Ulviye - Turgut -Evvelkiler 

(Ulviye yazi masasina kadar ko§ar. Eliyle masanin sagindaki kitaba ?arpar. Du§uriir. Patirtiyi duyan 

Husrev geriye doner.) 

HUSREV - (Gelenleri goriir gormez) Gelin, igeriye gelin! Oyun var! Yazdigim piyesi oynuyorum. 

Gelin! 

(Ulviye korkusundan kollanni iki yana agar. Geri geri gider. Turgut, sola, yazi masasinin arkasina 

kagmi§tir. Ulviye duvara garpar. Saga uzattigi sag eliyle duvardaki ortulu levhaya tutunur. 

Levhanin siyah pegesi dii§eri Meydana Selma'nin biiyiik, agrandize resmi gikar. Husrev resmi goriir 

gormez gozleri falta§i gibi agilmi§, resme mihlanir. Artik kimseyi gormez. Ulviye korkuyla 

Husrev'in oniinden geger. Divana ili§ir. Turgut, gozleri Husrev'de, kendisirji yava§ga yazi 

masasinin iskemlesine birakir. Mansur yanindaki koltuga gokiip, koltugun arkahgina dayadigi sag 

kolunun ustiine kapanir.) 

HUSREV - Selma, oldurdugum kiz! Ben seni 

130 

unutmu§tum. (Annesine bakar) Ben bu resmin burada oldugunu unutmu§tum. Ne de biliyorsunuz 

bana ait §eyleri gommeyi! Ne de biliyorsunuz! (Koltukta, yarah gibi buzulen Mansur'a.) Mansur! 

Kalk ayaga! 

(Mansur ayaga kalkar.) 

HUSREV - Mansur, bu kizi benden istedin. Onu sana verecektim. Simdi ne yapacagim? 

MANSUR - Husrev, kapa, ort, gom, artik maziyi! 

HUSREV - Ya mazi her §eyse, her §eyi gomeyim mi? 

(Herkes peri§an. Husrev'in cinneti her an biraz daha keskin. Daimi deli edasiyle resme bakar.) 

HUSREV - Mansur, soyle karde§im! Seviyor muydun onu? 

(Mansur herkese arkasini doner. Ulviye divana kapanir. Turgut ba§ini yazi masasina garparcasina 

dayar. Husrev hep resme mihh.) 

HUSREV - Miisaade edin de bundan sonra onu ben seveyim! Kirkina basan ya§imla, bu 

timarhanelik halimle, bir baba gibi degil, bir erkek gibi seveyim Sel-ma'yi. Miisaade etmez misiniz? 

Bir oliiyii sevemez miyim? Giinah mi, ayip mi? Hani gildirasiya sevmek derler. Cildirasiya 

seveyim. Goriiyorsunuz, gildinyorum. 

(Husrev gozleri resimde, susar. Muzik matemli bir bocalayis. iginde. Saniyeler geger.) 



HUSREV - (Cok hazin, gok yava§.) Hani bir deli, timarhanede bir tahta parcasi bulur. Onu sevgilisi 

farze-der. Dizlerine yatinr. Ona hediyeler verir. Elbiseler giydirir. Onunla her an beraber, sonsuz 

bir hayat ya§ar. Birakin, ben de Selma'yi yanima alayim. Selma yanimda kalsin. Onun taze bir gelin 

gibi incecik viicudunu kollanma gomeyim. Kiyamete kadar onunla kalayim. 

131 

(Mansur herkese donmii§, obiirleri olduklan yerde dogrulmu§, gozlerinde ve hallerinde deh§et, 

Husrev'e bakiyor.) 

HUSREV - (Resmin miknatisiyetinde mahpus) 

Selma, bekle beni deliligin cennetinde! Geliyorum. Sensin benim kadinim! Bu giine kadar her 

kadin bana senden bahsetti. Senin ihtiyacini birakti. Simdi buldum seni! Benim elimle olerek bana 

tutturdun kendini! 

(Husrev susar. Ulviye, Mansur, Turgut katalepsi halinde. Husrev hep resme bakarak dort be§ adim 

geri geri gider. Birdenbire bir §eye carpmis. gibi durur. Gozlerini resimden kurtanr. Ulviyeye, 

Mansura, Turgut'a ayn ayn bakar.) 

HUSREV - Artik hicbirinizi goremem. Gidiyorum. 

ULVIYE - (Avaz avaz) Husrev! Nereye gidiyorsun? 

v HUSREV - Sakin kimse gelmesin arkamdan. 

(Sagdaki buyuk kapiya dogru yuriir. Cikar. Man-sur'la Ulviye yirtici baki§larla goz goze. Turgut da 

yazi masasinda, Ulviye'ye bakiyor. Muzik sonmu§tur.) 

ULVIYE - (Mansur'a) Mansur Bey, oglumun sozleri sizi incitmedi degil mi? 

MANSUR - (Muthis. bir heyecanla),Ne diyorsunuz hanimefendi? Beni asil bu soziinuz incitebilir. 

Hus-rev'i konu§turan Selma'nin ruhudur. Selma'nin defterindeki §u satirlan hatirlayin! Benim icin 

kag ya§inda olursa olsun, yeryuziinde bir erkek var. O da o! Ben de Selma'nin fikrindeyim. 

(Ulviye gozlerini yumar. Turgut yerinden firhyarak 

Ulviye'nin online gecer.) 

TURGUT - (Ulviye'ye) Hanimefendi! Size her §eyi anlattim. Bir saniye kaybedersek mahvoluruz. 

132 

ULVIYE - (Ayaga firlar. Fakat dii§ecekmi§ gibi 

sallanir) Mansur Bey! 

(Mansur, atihr, Ulviye'yi tutar. Du§mesine mani 

olur.) 

MANSUR - (Heyecanla) Ne var Hanimefendi? (Ulviye bayilmamak igin kendine gelmege gah§ir. 

Cevap veremez.) 

TURGUT - (Mansur'a) Anlatmaga vakit yok. Mansur Bey! Derhal Husrev Beyi zorla ahp buradan 

ka- 

girmahyiz. 

MANSUR - Neden? 

(Ulviye ayakta duramaz. Divana goker. Turgut Ulviye'ye yardim eder. Mansur kala kahr. Sagdaki 

kapidan hukumet doktoru, sonra gardiyan, daha sonra iki sivil memur, en arkada Osman, girer.) 

133 

ONBIRINCi SAHNE Hukumet doktoru - Gardiyan -Birinci ve tkinci sivil memurlar - Osman 
Evvelkiler 

(Hukumet doktoru, Ulviye'ye dogru ilerler. Gardiyan, sivil memurlar ve Osman kapinin yaninda 

kahrlar. Ulviye ve Mansur hayretten donmu§, gelenlere bakiyor. Turgut ofkeyle sokulur.) 

HUKUMET DOKTORU - Muharrir Husrev Beyin valideleri siz misiniz efendim? 

ULVIYE - Benim, ya siz kimsiniz? 

HUKUMET DOKTORU - Hukumet doktoruyum. 

ULVIYE - (Heyecanla ayaga kalkar) Ne istiyorsunuz? 

HUKUMET DOKTORU - Beni af buyurun! Fakat oglunuzun fen bakimindan yaninizda ve cemiyet 

icinde kalmasinda mahzur goruldu. Onu gotiirmege mecburuz. 

TURGUT - (Hukumet doktoruna) Beyefendi! Ben 

134 



her §eyi biliyorum. inanin ki size haber verenler, sizden resmi tavassut istiyenler bir iki 

namussuzdur. Husrev Beyin hicbir §eyi yok. Musaade edin, izah edeyim! 

HUKUMET DOKTORU - (Turgut'a) Husrev Beyi mii§ahede altina alacagiz. Eger hasta degilse 

derhal serbest kalacaktir. 

MANSUR - (Hukumet doktoruna) Fakat ne yapiyorsunuz? Memleketin en §6hretli sanat adamini 

adi bir deli gibi nasil gotiireceksiniz? 

HUKUMET DOKTORU - Ben vazifemi yapiyorum. Husrev Bey hakkinda, yine memleketin en 

§ohretli mutehassislanndan biri rapor verdi. 

MANSUR - (Cildiracak gibi) Hakiki namussuz i§te o! 

HUKUMET DOKTORU - (Birinci sivil memura) Memur bey! Caginn Nevzat ve Seref Beyleri alt 

kattan. Cevap versinler bu soze. 

MANSUR - Aman Yarabbi! Buraya kadar da mi geldiler? 

BiRINCi SiVIL MEMUR - (Hukumet doktoruna) Cagirayim efendim. 

(Birinci sivil memur cikar. Hukumet doktoru, Man-sur'a doner.) 

HUKUMET DOKTORU - (Mansur'a) itidalinizi elden birakmayin! Eger hakkindaki umumi 

selamet ihban yalansa birkac giine kadar belli olur. ihbar cok muthi§tir. Kendisini asmasi, annesini 

oldiirmesi, §una buna saldirmasi ihtimali vardir. Ben vazifem icabi mii§ahede altina aldirmaga 

mecburum. Beni mazur goriin! 

TURGUT - (Hukumet doktoruna) Siz tabii mazursunuz. Fakat hakikati bilseniz; bir insan sifatiyle, 

nefretinizden catlarsiniz. 

135 

HUKUMET DOKTORU - Merak etmeyin! Her 

§ey belli olur. 

MANSUR - (Ba§ini tutmu§) Allahim! Kurbanlannin yuvasina kadar da gelebiliyorlar. 

(Sagdaki biiyiik kapidan Husrev, sakin fakat korkunc girer.) 

ONIKINCi SAHNE Husrev - Evvelkiler 

(Husrev, kapinin yanindaki gardiyan, ikinci sivil memur ve Osman'in yanindan gecer. Hukumet 

doktoruna dogru yuriir. Doktor, Ulviye'nin korkulu hareketlerinden birinin geldigini anlar. Hizla 

arkaya doner. Husrev'e heyecan ve teessiirle bakar.) 

HUSREV - (Hukumet doktoruna) Kim oldugunuzu sorabilir miyim? 

HUKUMET DOKTORU - Hukumet doktoru! 

HUSREV - Beni timarhaneye gotiirmege geldiniz 

degil mi? 

(Hukumet doktoru ba§ini eger. Cevap vermez. Ulviye yuziikoyun divana dii§er. Mansur'la Turgut 

yumruklanni sikip atilmak isterler. Husrev onlan goriir.) 

HUSREV - (Mansur'la Turgut'a) Yok! Tela§a liizum yok! Her §ey yolunda. 

(Sagdaki acik kapidan sirayla Nevzat ve Seref girerler. Fazla ilerlemeden kapinin yaninda dururlar.) 

137 

136 

ONU^UNCU SAHNE Nevzat- §eref- Evvelkiler 

(Husrev, arkada kaldiklan icin gelenleri gormez. Nevzat'la Seref, hissiz birer put gibi, catik 

ka§lanyle bekliyorlar.) 

MANSUR - (Ofke ve heyecandan bogulmu§. Gelenlerden haberi yok.) Husrev! Birak sana yardim 

edeyim. 

HUSREV - Istemem. 

(Husrev geriye doner donmez henuz mevki alan Nevzat'la Serefi goriir. Kaskati kesilir. Mansur'la 

Turgut da onlan goriirler. Hukumet doktoru §a§kin gozlerle hakikati soru§turmaktadir.) 

HUSREV - (Elini Nevzat'la Serefe uzatmi§, hukumet doktoruna.) Ya bunlar kim? 

HUKUMET DOKTORU - Biri me§hur bir akliyeci, oburii gazete sahibi. 

HUSREV - Nigin geldiler? 

138 



HUKUMET DOKTORU - Biri icabinda nezaret etmek icin! 

HUSREV - Obiirii de icabinda gazetesine yazmak 

icin. 

(Hukumet doktoru, miiteessir, cevap ara§tinr. Herkes kafasina bir ta§ du§mu§ gibi cansiz.) 

HUKUMET DOKTORU - (Husrev'e) Beyefendi! Goriiyorum ki biiyiik bir §eyiniz yok. Kisa bir 

mu§ahede her §eyi halledecek. 

HUSREV - Beni nereye gotiireceksiniz? 

HUKUMET DOKTORU - Miisahede yerine. 

HUSREV - Hayir! Ben timarhaneye gitmek istiyorum. 

HUKUMET DOKTORU - Husrev Beyefendi! Kendinizi teessiire kaptirmayin! Cah§in, gosterin ki, 

bir §eyiniz yok. 

HUSREV - Var, bir §eyim var. Artik bu adamlann gezdigi acik havada gezemem. 

MANSUR - (Turgut'un kollanndan firlayarak Husrev'e sanhr) Husrev! Seni birakmiyacagim. 

HUSREV - Kendimi ben birakiyorum Mansur! Sana ne du§er? 

MANSUR - Husrev anana ve dostlanna aci! 

HUSREV - (Hukumet doktoruna) Beyefendi! Halinizden belli ki, siz bir insan cocugusunuz. 

Icinizde belki ufak bir §iiphe vardir. Bu adam ya deli degilse diye ufak bir §iiphe. i§te o §iipheye 

hitap ederek soyliiyorum ki, ben Nevzat Beyin hastahanesine gitmemek §artiyle ve kendi irademle 

geliyorum. Temin edin bana! Hukumet hastahanesine girecegim, degil mi? 

HUKUMET DOKTORU - (Cok miiteessir.) Size yemin ederim ki, devlet muessesesine gidiyoruz. 

139 

HUSREV - (Eliyle Nevzat ve Serefi gostererek) Bu adamlara vazifelerinin bittigini soyleyin! 

Cikann evimden! 

(Hukumet doktoru, Nevzat'la Serefe dogru yiiriir. Onlar hicbir §ey yokmu§ gibi hala kaskati. Doktor 

yanlanna gider. Yava§ca kollanna girerek di§anya cikanr. Hus-rev, yan mecnun bir halde, 

divandan dogrulmus, olan annesine dogru yiiriir. Mansur, Turgut'un omuzuna dayanmis. hickinr. 

Sagdaki kapidan birinci sivil memur girer.) 

ONDORDUNCt) SAHNE Birinci sivil memur - Evvelkiler 

140 

(Birinci sivil memur, ikincisinin kulagina bir §eyler fisildar. Husrev, annesine yakla§mi§tir.) 

HUSREV - Allahaismarladik anne! 

ULVIYE - Husrev! Sen gidersen olduriirum kendimi. 

HUSREV - (En hazin tonuyla.) Anne! Birak beni bu cemiyet icinde ya§amayim. Bir kolumda sen, 

birinde Selma, timarhanede olmek istiyorum. 

(Husrev doner, sagdaki kapiya dogru birkac adim atar. Durur, kapidaki birinci, ikinci sivil 

memurlara bakar.) 

HUSREV - (Memurlara) Gecin iki yanima, memur beyler! 

(Memurlar Husrev'in iki yanma gecerler. Husrev zahmetle kapiya dogru yiiriir.) 

141 

ULVIYE - (Ba§ini kaldirmis. cighk kopanyor) Evladim! Gitme! Gitme! 

HUSRJEV - (Durur, ba§ini arkaya cevirir.) Ne yapayim anne! Kestiniz incir agacini! 

(Ulviye ba§ini duvara carpip arkaya du§erken Man-sur deli gibi gozlerini acar. Turgut elleriyle 

yuzunii orter. Husrev sanki sintiyor.) 



PERDE 



8 Temmuz 1937... Gece yarisi..Per§embe.. 63 numarah maden ocagi... Zonguldak..